Anayasa Mahkemesi, CHP´nin anayasa değişikliklerinin iptali istemini önümüzdeki haftalarda karar bağlayacak. Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç CHP´nin başvurusundan sonraki günlerde yaptığı bir açıklamasında üç-beş maddenin iptal edilebileceğini belirtmişti. Hukukçular bu işaret üzerine, Anayasa Mahkemesi´nin 411 gibi çok yüksek bir oyla meclisten geçen başörtüsü kararını iptal etmesi ve 367 kararında olduğu gibi kendi yapısının ve HSYK´nın yapısının değiştirilmesine yönelik anayasa değişiklik maddelerini de iptal edeceğine, esasa girmemesi gerektiği halde buna gireceğine, hassas maddeleri iptal edeceğine, öncelikle de referandum sürecini durduracağına kesin gözle bakmaya başladılar. Kamuoyunda o günden bu yana bu kanaat yerleşti. Referandumun durdurulması durumu ilk defa yaşanacak. Böyle bir skandal karşısında hukukçulardan çeşitli çözüm önerileri geliyor. Son önerinin sahibi hukukçu Gökhan Bacık. Bacık, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası´na göre bütün sistemin üstünde olan ve bütün ´devlet organlarının´ işleyişini gözetmekle yükümlü tek kurumun anayasa mahkemesi değil Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlattı ve Gül´ü 104. maddeyi çalıştırarak anayasa mahkemesinin kararına müdahale etmeye çağırdı. Cumhurbaşkanı Gül şu ana kadar olası bir yetki aşımı durumunda çıkacak iptal krizini çözmeye yönelik önerilerin tartışılmasına karşı olmadığını, konunun tartışılmasından yana olduğunu açıklamıştı.
CUMHURBAŞKANI GÜL´E ŞOK ÇAĞRI: 104. MADDEYİ ÇALIŞTIR
Anayasa Mahkemesi, CHP´nin anayasa değişikliklerinin iptali istemini önümüzdeki haftalarda karar bağlayacak. Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç CHP´nin başvurusundan sonraki günlerde yaptığı bir açıklamasında üç-beş maddenin iptal edilebileceğini belirtmişti. Hukukçular bu işaret üzerine, Anayasa Mahkemesi´nin 411 gibi çok yüksek bir oyla meclisten geçen başörtüsü kararını iptal etmesi ve 367 kararında olduğu gibi kendi yapısının ve HSYK´nın yapısının değiştirilmesine yönelik anayasa değişiklik maddelerini de iptal edeceğine, esasa girmemesi gerektiği halde buna gireceğine, hassas maddeleri iptal edeceğine, öncelikle de referandum sürecini durduracağına kesin gözle bakmaya başladılar. Kamuoyunda o günden bu yana bu kanaat yerleşti. Referandumun durdurulması durumu ilk defa yaşanacak. Böyle bir skandal karşısında hukukçulardan çeşitli çözüm önerileri geliyor. Son önerinin sahibi hukukçu Gökhan Bacık. Bacık, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası´na göre bütün sistemin üstünde olan ve bütün ´devlet organlarının´ işleyişini gözetmekle yükümlü tek kurumun anayasa mahkemesi değil Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlattı ve Gül´ü 104. maddeyi çalıştırarak anayasa mahkemesinin kararına müdahale etmeye çağırdı. Cumhurbaşkanı Gül şu ana kadar olası bir yetki aşımı durumunda çıkacak iptal krizini çözmeye yönelik önerilerin tartışılmasına karşı olmadığını, konunun tartışılmasından yana olduğunu açıklamıştı.
Anayasa Mahkemesi, 111 milletvekilinin 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun´un iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemini önümüzdeki haftalarda karar bağlayacak. Mahkeme başkanı Haşim Kılıç birkaç CHP´nin başvurusundan sonraki günlerde yaptığı bir açıklamasında üç-beş maddenin iptal edilebileceğini belirtmiş, buna AK Parti ve hukukçulardan büyük tepki gelmişti. Hukukçular bu işaret üzerine, Anayasa Mahkemesi´nin 411 gibi çok yüksek bir oyla meclisten geçen başörtüsü kararını iptal etmesi gibi kendi yapısının ve HSYK´nın yapısının değiştirilmesine yönelik anayasa değişiklik maddelerini de iptal edeceğine, esasa girmemesi gerektiği halde buna gireceğine, hassas maddeleri iptal edeceğine, öncelikle de referandum sürecini durduracağına kesin gözle bakıyorlar. Kamuoyunda o günden bu yana bu kanaat yerleşti. üzerine, mahkeme üyesi Fulya Kantarcıoğlu´nun ´içtihat´ yoluyla esasa girilip iptal edileceği izlenimi veren ses kaydındaki cümleleri geldi. Anayasa Mahkemesi´nin hukuk dışı kararına ilk ciddi tepki aynı mahkemede raportör olarak görev yapan Osman Can´dan geldi. Can hukuksuz kararın yok hükmünde olacağını açıkladı ve hükümeti , mahkemenin olası iptal kararını resmi gazetede yayımlamamaya çağırdı. Diğer bir öneri Hukukçu Mustafa Şentop´tan geldi. Şentop´a göre hükümet iptal kararı üzerine meclisi acilen toplayıp iptal edilen maddelerde bazı değişiklikler yaparak tekrar referandum paketine eklemeli ve referanduma gitmeli. Son olarak radikal bir öneri de diğer bir hukukçu Gökhan Bacık´tan geldi. Bacık, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası´na göre bütün sistemin üstünde olan ve bütün ´devlet organlarının´ işleyişini gözetmekle yükümlü tek kurumun anayasa mahkemesi değil Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatarak, Cumhurbaşkanı Gül´ü 104. maddeyi çalıştırarak anayasa mahkemesinin kararına müdahale etmeye çağırdı. Cumhurbaşkanı Gül şu ana kadar Osman Can´ın dile getirdiği görüş konusunda bir açıklama yapmış ve tartışmaya karşı olmadığını, konunun tartışılmasından yana olduğunu açıklamıştı. İşte Gökhan Bacık´ın görüşleri..
Anayasa Mahkemesi, bütün sistemin üstünde midir?
367 kararını bir başlangıç merkezi kabul edersek Anayasa Mahkemesi, yakın zaman içinde adım adım kendisini mutlak, aldığı kararlar yanlış ve usule aykırı bile olsa sorgulanamaz bir konuma getirmiştir. Aslında olup biteni daha basit ifade etmek yerinde olacaktır: Demokratikleşmeye, normalleşmeye direnen statüko, mahkeme üzerinden keyfi ve sınırsız yorum yoluyla savunma yapmaktadır. Mahkeme, benim kararlarım ne olursa olsun herkesi bağlar diyerek her türlü sonsuz ve sınırsız yorum ile siyasi kararlar almaktadır. Bir bakıma fiilen Anayasa Mahkemesi hiçbir yasal ve anayasal kuralı tanımaz halde kendisine namütenahi bir hareket ve yetki alanı yaratmıştır. Bu şu anlama geliyor: Mahkeme, artık istediği konuda istediği biçimde karar alır. Demokratik yollardan ümidini kesen sivil uzantılar ise Anayasa Mahkemesi´nin siyasal sistemin bütününün en üstünde bir yerde olduğunu iddia etmektedirler. Bu görüşe göre Anayasa Mahkemesi sistemin en üstünde her şeyi kontrol etmeye muktedir bir kurumdur. Ancak iki temel soru ile Türkiye karşı karşıyadır: 1. Anayasa Mahkemesi, bütün sistemin üstünde midir? 2. Anayasa Mahkemesi anayasal düzene ve uyuma aykırı eylemde bulunursa ne yapılmalıdır? İlk olarak hemen belirtmek gerekiyor ki Anayasa Mahkemesi, Türk idari ve siyasal sisteminin en üstünde bir yerde değildir. Anayasa, mahkemeye ancak yasamanın anayasaya uygunluk denetimini yapmasına izin verir. Dolayısıyla bazılarının iddia ettiği gibi Anayasa Mahkemesi, bütün düzenden, siyasal sistemden sorumlu değildir. Mahkeme ancak usulüne uygun olarak yasama faaliyetlerini usul ve içerik açısından denetler. Mahkemenin bütün sistemin işleyişine nazır bir yerde olduğunu iddia etmek mümkün değildir.
Anayasası´nın 104. maddesine göre cumhurbaşkanının en tepede yer alması
Peki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası´na göre bütün sistemin üstünde olan ve bütün ´devlet organlarının´ işleyişini gözetmekle yükümlü kurum kimdir? TC Anayasası´nın 104. maddesi bu yetkiyi ve konumu açıkça cumhurbaşkanına vermiştir. İlgili madde, cumhurbaşkanına ithafen şöyle demektedir: ´Anayasa´nın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.´ Bu madde açıkça anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının uyumlu ve düzenli çalışmasını gözetmek yetkisini cumhurbaşkanına vermektedir. Yani Anayasa Mahkemesi de dahil bütün kurumların üstünde olarak onları uyum ve düzen açısından gözetebilecek kişi cumhurbaşkanıdır.Asıl önemli olan Anayasa´nın 104. maddesi bize yukarıdaki ikinci soru hakkında da cevap vermektedir. Anayasa´nın bu maddesine göre cumhurbaşkanı ´devlet organlarının´ anayasal düzen ve uyuma göre işlemesini gözetir. Devlet organları içinde Anayasa Mahkemesi de bulunmaktadır. Açık ifade edersek Anayasa Mahkemesi´nin anayasal düzen ve uyum içinde işlemesini gözetmek hakkına cumhurbaşkanı sahiptir. Burada üzerinde durulması gereken iki kavram ´düzen ve uyum´ olmalıdır. ´Uyum´ devlet organlarının birbirinin yetki alanına girmeden Anayasa´nın emrettiği biçimde iş görmesidir. Mesela Anayasa Mahkemesi kendini yasa koyucu yerine koyamaz. Yaparsa bu, anayasal uyumu ihlal anlamına gelir. ´Düzen´ ise her bir devlet organının işleyişini Anayasa´nın belirttiği biçimde yapmasıdır. Mesela yine Anayasa Mahkemesi anayasa değişikliklerinin içeriğine bakmaya kalkarsa Anayasa´nın belirttiği düzeni ihlal eder.
Cumhurbaşkanı hangi durumda devreye girer
104. maddeden Anayasa Mahkemesi´ne yönelik pratik çıkacak sonuç şudur: Eğer Anayasa Mahkemesi, sıradan bir devlet organı olarak, eğer Anayasa´nın belirlediği düzen ve uyuma göre işlev görmese cumhurbaşkanına anayasal bir görev doğmaktadır. Sorunu daha açık ifade edelim: Eğer Anayasa Mahkemesi, Anayasa´ya aykırı faaliyette bulunursa, mesela yetkisi olmadığı halde anayasa değişikliğini içerik açısından bozarsa, cumhurbaşkanı 104. maddeden kaynaklanan yetki ile müdahil olmalıdır. 104. madde açıkça cumhurbaşkanına devlet organlarının anayasal düzen ve uyuma göre çalışıp çalışmadığını gözetme yetkisi vermiştir. Böyle bir gözetme yetkisini cumhurbaşkanına verip ona takdir yetkisi vermemiş olmak mantıksız olacağına göre cumhurbaşkanı re´sen devlet organlarının anayasal düzen ve uyuma göre çalışıp çalışmadığına karar verecektir. Zaten Türk Anayasası´na göre cumhurbaşkanı kanunda belirtilmeyen yetkileri re´sen kullanılır. Ayrıca yine Anayasa´ya göre cumhurbaşkanının re´sen kullandığı yetkiler yargısal yolla denetlenemez. Bir kimseye ´anayasa uygulamak, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmek´ yetkisini verip takdir yetkisi verilmediğini düşünmek hukuk mantığı açısından tutarlı bir yaklaşım değildir.
Cumhurbaşkanının devreye girmesi Osman Can formülünden daha pratik
Anayasa´nın 7. maddesi ´Yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi´nindir. Bu yetki devredilemez´ demektedir. Ancak Anayasa Mahkemesi, geçen süreç içinde adım adım bu yetkiye kendini ortak ilan etmiştir. Fiilen Anayasa Mahkemesi pek çok diğer maddenin yanında temel olarak Anayasa´nın 7. maddesini ihlal etmektedir. Bu süreç bütün Türk siyasal sistemi açısından bir tür kaosa yol açabilir. En kötüsü, bu süreç TBMM´nin yetkisiz ve işe yaramaz bir kuruma dönüşmesine meydan verebilir. Meclis´in yasama yetkisine mahkeme yoluyla ortak olmak bir tür ´sürekli darbe´ durumu doğuracaktır. Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can, yerinde ve haklı olarak, bu sürecin muhtemel zararlarına işaret ederek Meclis´in direnme hakkından bir yöntem olarak bahsetmiştir. Ancak Meclis´in direnmesi fiilen salt AK Parti direnişi olarak yorumlanacaktır. Böyle bir direnişe MHP dahil başka bir partinin katılması mümkün görünmemektedir. Halbuki Anayasa bu konuda genel de olsa bir düzenleme öngörmektedir. Eğer Anayasa Mahkemesi yerleşik usul ve kanunları ihlal ederse görev cumhurbaşkanına düşmektedir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 104. maddenin kendisine verdiği yetkiye dayanarak olası bir ihlal durumunda bunu en azından kamuoyuna ilan etmelidir! 104. maddeye dayanarak Cumhurbaşkanı, Anayasa´nın uygulanmasına sahip çıkmalıdır. Eğer Mahkeme, Anayasa´nın belirlediği düzen ve uyuma aykırı iş yaparsa bunu tespit etmelidir. ( Gökhan Bacık, Zirve Üniversitesi / Zaman)
(19 Haziran 2010, 14:50)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
´Anayasa Mahkemesinin olası iptal kararına yönelik manşetlerimiz