Diyarbakır´da görülen faili meçhuller davasında ifade değiştirerek eski Kayseri Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz ve korucubaşı, eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ´ı aklamaya çalışan tanık Mehmet Nuri Binzet´in görüntülü ifadeleri dava dosyasına girdi. Binzet, 27 ve 30 Ocak 2009´da kendi isteğiyle Midyat Savcısı´na verdiği ifadede daha kendisine bir şey sorulmadan olayları ayrıntılarıyla anlatıyor. Yaklaşık 110 dakika süren CD´de savcının ancak 2 -3 defa tanığa soru sorduğu görülüyor. Rahat tavırlarıyla dikkat çeken Binzet, olay dışından birilerinin bilmesinin mümkün olmayan ayrıntılar veriyor. 1994 yılının Ocak ayında gözaltına alarak 1 gün sonra serbest bırakılan Emin Tanrıverdi´nin bıyıklarını kestiklerini, 1993 yılında öldürülen Nadir Nayci´nin atının kaybolduğunu anlatıyor. Sattığı arazinin gelirini PKK´ya verdiği gerekçesiyle 1994 yılında öldürülen Derviş Özalp´ın önce boğulmaya çalışıldığını belirtiyor. Bu olayı Derviş´in ailesi bile bilmiyor.
Görüntülü ifadeler Binzet´i yalanlıyor: Kendi iradesiyle ifade vermiş
Diyarbakır´da görülen faili meçhuller davasında ifade değiştirerek eski Kayseri Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz ve korucubaşı, eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ´ı aklamaya çalışan tanık Mehmet Nuri Binzet´in görüntülü ifadeleri dava dosyasına girdi. Binzet, 27 ve 30 Ocak 2009´da kendi isteğiyle Midyat Savcısı´na verdiği ifadede daha kendisine bir şey sorulmadan olayları ayrıntılarıyla anlatıyor. Yaklaşık 110 dakika süren CD´de savcının ancak 2 -3 defa tanığa soru sorduğu görülüyor. Rahat tavırlarıyla dikkat çeken Binzet, olay dışından birilerinin bilmesinin mümkün olmayan ayrıntılar veriyor. 1994 yılının Ocak ayında gözaltına alarak 1 gün sonra serbest bırakılan Emin Tanrıverdi´nin bıyıklarını kestiklerini, 1993 yılında öldürülen Nadir Nayci´nin atının kaybolduğunu anlatıyor. Sattığı arazinin gelirini PKK´ya verdiği gerekçesiyle 1994 yılında öldürülen Derviş Özalp´ın önce boğulmaya çalışıldığını belirtiyor. Bu olayı Derviş´in ailesi bile bilmiyor.
Tanık Mehmet Nuri Binzet´in mahkemede ileri sürdüğü, ´savcı ve polisler beni yönlendirdi´ şeklindeki iddia da gerçekçi bulunmuyor. Binzet´in kendi talebiyle dile getirdiği hususların daha önce yargılama konusu yapılmadığı ve pek çoğunun kamuoyu tarafından bilinmediğini vurgulayan müşteki avukatları, bu sebeple bir yönlendirmenin mümkün olmadığını kaydediyor. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mehkemesi´nde görülen davanın iddianamesine göre Mehmet Nuri Binzet, savcılara ve polise 3 kez ifade veriyor. 2008 yılının eylül-ekim aylarında tutuklu bulunduğu Midyat Cezaevi´nden Midyat savcısına dilekçe göndererek konuşmak istediğini belirtiyor. Cevap alamayınca İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi´ne müracaat ediyor. Midyat Savcısı, 27 Ocak 2009´da Binzet´i dinliyor ve ifadeleri kamerayla kaydediliyor. Savcıya 30 Ocak´ta bir takım yeni bilgiler veriyor. Ardından mart ayında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı´na ifade veriyor. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi´nde faili meçhul cinayetlerle ilgili bildiklerini anlatıyor. Bunların tamamında ifadelerin ve tutanaklara attığı imzaların kendisine ait olduğunu belirtiyor. Farklı zamanlarda ve farklı yerlerde verdiği ifadeler arasında bir bütünlük ve tutarlılık dikkat çekiyor. Ayrıca Binzet´in verdiği ifadelerle, diğer tanık ve müştekiler aktardığı bilgiler birbiriyle örtüşüyor. Mehmet Nuri Binzet´in kameraya kaydedilen ilk ifadeleri özetle şöyle:
´Gençleri tankla ezdiler´
Bir video kaseti var. Hangi tarihte çekildiğini bilmiyorum. Bir tane tank, 6 -7 genci basıyor. Birisi kaçmaya çalışıyor, bunu geri getirerek paletler altında hepsinin ezildiğini hatırlıyorum. Bu kayıtta olay yerinde Kamil Atağ üzerinde yeşil bir takım elbise ya da askeri bir kamuflaj bir elbise vardı. Bu kaydı ağabeyimden izinsiz izlemiştim. Bu fotoğraflar çok şeyi ortaya çıkaracaktır.
´PKK´lı Hogir, devlete çalışıyordu´
Bu olayların aydınlatılmasını istiyorum. Atağ´ın örgüte para götürüp vermesini, örgüt kamplarında kalmasının açıklanmasını istiyorum. Birçok şeyi ortaya çıkaracağım. Cudi Dağı´nın Tuşinyan Vadisi´nde Hogir ile görüştü. Hogir ve Dr. Baran ile görüştü. Ancak daha sonra anlaşma sağlanamadı. Hogir, Cizre´de daha sonra ilçe tank taburunda bir binbaşı tarafından ağabeyimle yüzleştirildi. Bunu bana abim anlatmıştı. Hogir, PKK´nın içinde bulunan devlet tarafından görevlendirilen birisiymiş. Hogir´in gerçek ismini bilmiyorum. Hogir, Şemdin Sakık´ın yaptığı olaylar gibi çok sayıda yaptığı olaylar var. Her nedense devlete teslim oldu, ne oldu bilmiyorum. Hogir, Temizöz, Abdülhakim Güven birlikte Mustafa Aydın´ın ya da Mustafa´nın babasının 450 tane koyunu silahla taranarak öldürüldü. Mustafa nasıl oldu gitti sonradan PKK´lı oldu, mayın döşedi. Acaba Mustafa bu olayları bildiği ve açığa çıkaracağını bildikleri için mi tuzak kurdular. Mustafa´nın PKK´lı olduğunu bilmiyorum, mayın döşediği gerekçesiyle işkence edilerek öldürüldü. Bu olayın Hogir´in yaptığını Selahattin isimli çoban da görmüş. Selahattin çocuk olduğu için onu öldürmemişler, bırakmışlar. Hogir´in devlete çalıştığını herkes biliyordu. Hiçbir zaman yargılanmadı. Öyle tahmin ediyorum Mustafa, Hogir´in kim olduğunu ve neden yargılanmadığının peşine düştüğü için öldürülmüş olabilir.
´Atağ´ın 8-9 pasaportu vardı´
15 teröristi öldürdüğüm için, 23. Piyade Tugay Komutanı Nejat Paşa 1998´de beni İstanbul´a gönderdi, ödül nedeniyle. Orduevinde kaldım. 2005 Ekim ayında abim Kamil Atağ´la Cizre´deki evinde görüştük. Beni İsveç´e gönderecekti. Duvarda Kamil Atağ´ın Cem Ersever´le, komutanlarla çektirdiği fotoğraflar çerçevelettirilmiş asılmıştı. Abimin 2 M16, üç tane MP5 silahı vardı. Her yere götürüyordu. Her silahın mermisiyle vitrinde koleksiyon yapmıştı. Bixi, uçaksavar her türlü silahın mermisi vardı. Atağ´ın evinde farklı isimler adına çok sayıda pasaport vardı. Sayı bilmiyorum 8 -9 tane vardı. Çok sayıda video kasetleri vardı. Kamil Atağ´ın Cizre´nin Cudi Mahallesi´nde malikhane gibi bir evi vardır. Evin bir dönem nezarathane olarak kullanılan alt bölümünde, mühimmatlar vardı. Bunlar Bixiler, kanaslar, RPG 11, RPG 7, her birinin yanında sandıklar vardı, bunların içinde mühimmat vardı. Kaleş ve uçaksavar da vardı.
´Koruculara kaçakçılık için izin´
1992 yılında Güneydoğu´da köy korucularına halk ambargo koymuştu. Zaten korucu sayısı çok değildi. Şırnak´ta sadece bizim aşiret korucuydu ve 50 kişiydi. Esnaf bir kalıp sabunu bile koruculara satmıyordu. O dönemde kendilerini devlet diye bize tanıtanlar, gücü elinde bulunduranlar koruculara kaçakçılık için izin vereceklerini söyledi. Bu izni Cizre´de jandarmada Aydın binbaşı vardı o vermişti. Bu fırsatlar haddini aştı. Askeri ve emniyet biliyordu. Muş´ta sırf silah kaçakçılığı için kamp kurulmuştu.
´Mermiler kiloyla satılıyordu´
Ali Özkan adında bir akrabam kaçakçılık yapmak için Muş´a gitmişti. Bugün Muş´ta Ali Özkan ünlü bir silah kaçakçısı olarak tanınır. Bu silahlar öyle bir iki keleş değildi, bixiden tutun roketlere kadar vardır. Cizre´den 100 liraya alınan bir keleş, Muş´ta 2,5 milyona veriliyordu. Körfez savaşından sonra silahlar yığın yığın getiriliyordu. Öyle bir silah ve mühimmat vardı ki kiloyla satılıyordu. Bir keleş bir kefeye diğer kefeye ağırlığında mermi konuluyordu. Korucular bu silahı alıyor, Ali Özkan da götürüp Muş´ta satıyordu. Kamil Atağ´ın iki kamyon yükü silah Muş´a götürdüğünü çok iyi biliyorum. Kamyon yükü kömür olarak görünüyordu ama alt kısmı silah doluydu. Bu nakliye jandarmanın verdiği belgeyle yapılıyordu. Bu komutan Temizöz´den önceki komutan olan Aydın binbaşıydı.
´Atağ yakalananları parayla bırakıyordu´
Askeriye bazı kişilerin kaçak mallarını, silahlarını ele geçiriyordu. Bunlar gelip Atağ´la görüşüyor, Atağ bunları serbest bıraktırıyordu. Atağ, bıraktıracağım, ama bu kadar para lazım, diyor para alıyordu. Bunlardan savcılar haberdar edilmiyordu. Polisin yakaladığı en az 50 olay için Atağ´ın talimat vererek bunları serbest bıraktığını biliyorum. Diyarbakırlı Muhammedi Şutê adındaki bir silah tüccarı çalıntı arabaları getirip 30 keleşe veriyordu. Abim ve onun kontrolündekiler yapıyordu bu ticareti. Bu arabalar ruhsatlı arabalar gibi yıllarca korucular tarafından kullanıldı. Ramazan Uygur´un öldürülmesinde kullanılan doğan marka araç silah karşılığında alınan araçlardan birisiydi. Olay yerinden kaçtığımızda arabanın bagajı açık kalmıştı. Güngüz vakti olduğu için çok sayıda tanık vardır.
´Kuzey Irak´a gidip geldim´
Abim Atağ, belediye başkanı olduktan sonra bir operasyona bile katılmadı. Ben çocukluğumu yaşayamadım. Ben sürekli ezilirken o büyüdü, zengin oldu. Devlette rol aldı. Beni 1999 yılında JİTEM tarafından öldürtmek istedi. Beni sorgulayanlara, işkence çektirenlere ´ben abimi arayayım´ dediğimde, zaten abin bunu istiyor, diyorlardı. Faruk üsteğmen adındaki biri bana yardımcı olmasaydı ölecektim. 1999 yılında dönemin ilçe jandarma komutanı Yüzbaşı Mahmet Kamız istifa etmemi ve bundan sonra sivil olmamı istedi. İstifa ettikten sonra Kuzey Irak´a bazen resmi bazen de kaçak olarak gidip geldim. Kod adı Bawer olan ve babasıyla birlikte örgütten kaçarak KDP´ye sığınan bu iki PKK´lıyı kaçırmak için Kuzey Irak´a gitmiştim. Benim yanımda jandarmadan istihbaratçılar da vardı. Baba-oğul PKK´lılar Türkiye´de çok sayıda eylem yapmıştı.
´Türkeş´in arabasını Atağ´a hediye ettiler´
Ankara´dan bir kişi zırhlı bir arabayı Şırnak´a getirdi. Atağ´a hediye etti. Rahmetli Türkeş´in arabası olduğunu söyledi. Arabayı getirenin adı Akif Yılmaz´dı. Akif ve beraberindekiler daha sonra dağa çıktılar, orada bir gün kamp yaptılar. Burada bir iki gün kaldılar. Gece ve gündüz atışları yaptılar.
Binzet´in ifade değiştirme pazarlıkları
Cezaevinde yaptığı görüşmeler ve telefon konuşmaları da Binzet´in tehdit ve para karşılığında ifade değiştirdiği iddialarını güçlendiriyor. Bu görüşmelerden bazıları şöyle: (2 Temmuz 2009 tarihinde eniştesi Nihat´la yaptığı görüşme:) Nihat: Bu 25 bin meselesi... Sen benim hatırım için 10 binden vazgeç. Binzet: Olmaz. Nihat: Tamam 25 bin hazır. Sen ifadeni değiştir, ayda 400-500 olarak vereceğiz. Binzet: Olmaz. Hepsi peşin olursa değiştiririm. 2 -4 yıldır bunalımda olduğumu, bunların hayal ürünü olduğu şeklinde yeni bir ifade veririm. Kamil benimle uğraşmasın yoksa tecavüz olayını da anlatırım. (23 Haziran 2009 tarihinde Ali Lütfi, Abdülhahit ve Özlem isimli şahıslarla yaptığı görüşme:) Binzet: O adam bana 30 milyar, İlkay 20 milyar gönderecekti. Ben eğer ifade değiştirmesem ceza bitmezdi. Ferhatların üzerinden aldım. Özlem: Önce itiraf ettin, sonra ifade değiştirdin. Binzet: Vallahi billahi ben para almadan vazgeçmem, hiçbir şeyi değiştirmem, avukatlarla görüşmem. (9 Haziran 2009´da Abdülhamit isimli akrabasıyla yaptığı görüşme:) Binzet: Hayatımın garantisini almadan vazgeçmem. İfadelerimin hepsini değiştirirsem mahvolurum. Tüm dediklerimi yapsınlar yoksa hiçbiri çıkamaz. 50 milyar getirdiler getirdiler, yoksa gitsinler. (30 Haziran 2009´da Abdülhamit ve Özlem isimli şahıslarla yaptığı konuşma:) Binzet: Berivan meselesini de söylerim. Belgeleri herkese gösteririm, Kamil ölene kadar hapiste yatar. Üzerinden zaman geçmesin, hemen yapsınlar. ( Cihan)
(15 Haziran 2010, 14:45)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
İfade değiştirttiler ama durum aynı
Ergenekon ve benzer davaları tanıkları deşifre ve tehdit ederek etkisiz bırakma gayretleri
Gardiyandan ihbar: Temizöz´ü kurtarmak için kirli oyunlar oynanıyor
Kontrgerillacıların Albay´ı kurtarma operasyonu kayıtlara geçti
Temizöz´le ilgili tüm manşetlerimiz
Cemal Temizöz iddianamesinin tamamı
Temizöz hakkında hazırlanan iddianame ve açılan dava haberimiz
TEMİZÖZ İDDİANAMESİNİN TAMAMINI OKUYABİLİR KELİME ARATABİLİRSİNİZ