PKK´ya karşı mücadele etmesi amacıyla Kontrgerillacılar tarafından güçlendirilen ve silahlandırılan Güneydoğu´daki sapık dinci grup Hizbullah örgütü, ilerleyen yıllarda toplumca tanınmış müslümanlara karşı bir dizi vahşi cinayete, katlettiklerini gömdüğü mezarevlere imza attı. Güneydoğu´da Hizbulkontra ya da Hizbulvahşet olarak da adlandırılan örgütün yalanladığı en derin cinayet, Elazığ´da bir hücre evine yapılan baskınla aydınlatıldı. Ele geçirilen video kasette müslüman toplumda çok saygın bir yere sahip olan Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım, örgüt bayrağı altında sorgulanıyor. Ergenekon soruşturması sürecinde örgütün Ergenekon sanıklarıyla bağlantısı da ortaya çıkmıştı.
Hizbulkontra´nın en derin cinayeti aydınlatıldı
PKK´ya karşı mücadele etmesi amacıyla Kontrgerillacılar tarafından güçlendirilen ve silahlandırılan Güneydoğu´daki sapık dinci grup Hizbullah örgütü, ilerleyen yıllarda toplumca tanınmış müslümanlara karşı bir dizi vahşi cinayete, katlettiklerini gömdüğü mezarevlere imza attı. Güneydoğu´da Hizbulkontra ya da Hizbulvahşet olarak da adlandırılan örgütün yalanladığı en derin cinayet, Elazığ´da bir hücre evine yapılan baskınla aydınlatıldı. Ele geçirilen video kasette müslüman toplumda çok saygın bir yere sahip olan Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım, örgüt bayrağı altında sorgulanıyor. Ergenekon soruşturması sürecinde örgütün Ergenekon sanıklarıyla bağlantısı da ortaya çıkmıştı.
Hizbullah´ın ısrarla reddettiği en karanlık cinayetlerinden biri daha aydınlandı. Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım´ın Hizbullah tarafından yapılan sorgu kaseti ve son mektubu Elazığ´da örgüte ait bir hücre evine yapılan baskında ele geçirildi. 1999 yılında Hüseyin Velioğlu´nun öldürülmesinden sonra örgüte yönelik en büyük operasyon olan 27 Nisan 2009 baskını Hizbullah´ın sahiplenmekten korktuğu en büyük eylemini ortaya çıkardı. Elazığ´da bir hücre evde yapılan aramada örgütün reddettiği Zehra Vakfı lideri İzzettin Yıldırım cinayetinin video görüntüsü ele geçirildi. Cinayetin, günler süren işkence sonrasında kamera karşısında yapılan itirafın ardından geldiği görülüyor.
İşkence altında onlarca tekrar
´Hizbullah´ yazısının bulunduğu bir bayrağın önünde tutulan Yıldırım, 12 dakika 20 saniye boyunca kendisinden okunmasını istediği bir metni onlarca defa kamera karşısında okuyor. Yıldırım, işkenceci Hizbullah militanlarının ´Tamam oldu´ demesine kadar devam eden kamera kaydında kendini tanıttıktan sonra Hizbullah´ın elinde tutuklu olduğunu söylüyor.Görüntülerde kendisine dikte edilen metni okuyan Yıldırım ?yaklaşık 30 yıldır MİT´e çalıştığını ve bu sürede bildiği tanıdığı tüm MİT mensuplarını da Hizbullah´a söylediğini? anlatıyor.
Örgüt, cinayeti üstlenmekten korkmuştu
Hüseyin Velioğlu´ndan sonra örgütün liderliğine geçen İsa Altsoy ´un yazdığı ?Kendi Dilinden Hizbullah? adlı kitapta cinayeti polisin işlediği savunulmuştu. Altsoy kitapta İzzettin Hoca´nın Cemaat´ evine kendisinin geldiğini belirterek Beykoz baskını esnasında evdeki militanların hocayı evde bırakarak kaçtığını ifade ediyor. Altsoy kitapta militanların eve tekrar dönmeye çalıştığını ileri sürerek operasyon nedeniyle bunu başaramadıklarını ve hocadan da bir daha haber alamadıklarını iddia ediyordu.Video görüntüsü ile birlikte hücre evinde Yıldırım´ın 2 sayfalık vasiyeti de bulundu. Vasiyet Yıldırım´ın işkence gördüğünü kesinleştiriyor. Yıldırım vasiyetnamesinde, ?Ben hayatım boyunca İslam´dan başka bir sistem peşine düşmemişim. Ben devlete, MİT´e yanaşmamışım onlara muhbirlik yapmamışım. Bu hususla Allah´ın huzuruna ak yüzle gideceğime inanıyorum? yazıyor. 29 Kasım 1999´da Fatih´ten kaçırılan İzzettin Yıldırım´ın naaşı, Hizbullah´ın lideri Hüseyin Velioğlu´nun da öldürüldüğü 17 Ocak 2000´deki baskınlarda Ümraniye´de bir hücre evinde bulunmuştu. Yıldırım, örgütün diğer infazlarda uyguladığı domuz bağı yöntemiyle katledilmişti. Yıldırım´ın Fatih Cami´sindeki cenazesine onbinlerce kişi katılmıştı. ( Star)
Hizbullah terör örgütü
Örgütün ilk kurucuları büyük şehirlerde üniversite okuyan dinci militanlardı. Bunlar bölgeye dönüp, Batman, Diyarbakır gibi merkezlerde açtıkları kitabevleri etrafında örgütlenmeye başladı. Hedef kitle olarak yoksul ve işsiz gençleri seçtiler. Silah yoluyla bağımsız dinci bir Kürt devleti kurmak isteyen militanlar, buna rağmen uzun bir süre silahlı eylem yapmadılar. Hizbullah, 1991 sonunda PKK´nın bu örgütü kendine engel görüp bazı yöneticilerine saldırmasıyla gündeme geldi. Hizbullah da PKK eylemlerine misilleme yaptı. Güneydoğu, uzun bir süre PKK - Hizbullah çatışmasına sahne oldu. Yaptığı silahlı eylemlerle kamuoyunun gündemine gelmeye başlayan Hizbullah örgütüne yönelik en büyük darbe, İstanbul polisi tarafından 17 Ocak 2000´de indirildi. Esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan, tarikatlara yakın işadamlarını bulmak amacıyla geniş çaplı bir araştırma başlatıldı.
Devletin zirvesine sunulan Hizbullah raporu
Polis, aralarında Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım´ın da bulunduğu işadamlarının kaçırılmadan önce cep telefonlarıyla yaptıkları görüşme ve mesajları inceledi. Bu isimlerden oto galerisi sahibi Mehmet Şehit Avcı´ya ait kredi kartından Anadolu yakasında yaklaşık 1.5 milyar liralık harcama yapıldığı belirlendi ve Kanlıca Kaptanlar Mahallesi Mühendis Çıkmazı Sokak´taki bir eve baskın düzenlendi. Polisin örgüt üyeleriyle girdiği ve televizyonlar tarafından naklen yayınlanan 4.5 saatlik operasyon sonucunda evde bulunan Hizbullah örgütü lideri Hüseyin Velioğlu ölü, örgütün Marmara ve Ege sorumlusu Edip Gümüş ve askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar sağ olarak ele geçirildi. Evde yapılan aramada, üç kaleşnikof silah ve mermileri, G-3 mermileri, iki adet 9 milimetre çapında tabanca ve mermileri, bir MP-5 otomatik tabanca, TNT kalıpları, örgüt yayınları, cep telefonları, bilgisayarlar ve disketleri ele geçirildi.
Türkiye´yi sarsan Mezar Evler
Bunların arasında İslamcı yazar Konca Kuriş ve Malki cinayeti davası sanığı Mehmet Sümbül´ün sorgulandığı video kasetler, kayıp 11 işadamının da aralarında bulunduğu yüz kişilik kaçırılacak insan listesi de bulundu. Beykoz´daki Hizbullah villasının eski sahibi Mehmet Altan, evi yılbaşından beş gün önce kendisini Mustafa Demir diye tanıtan bir kişiye 211 milyar lira karşılığında sattığını söyledi. Operasyondan iki gün sonra Edip Gümüş´ün ifadesi doğrultusunda Üsküdar Hasippaşa Caddesi 2. Çıkmaz Sokak 26 numaraya yapılan operasyonla da Hizbullah´ın, eşi görülmemiş bir toplu mezar vahşetine giriştiği ortaya çıktı. Evin kazılan her köşesinden toprağa gömülmüş cesetler çıktı. Elleri ve ayakları bağlı olan ve cenin pozisyonunda gömülen on cesetten bazılarının kafatasında beton çivisi bulunduğu, kol ve bacaklarının kırıldığı ve kesildiği, maktullerin işkenceye maruz kaldıkları belirlendi. Yapılan baskınlarda örgütün Ankara sorumlusu Mehmet Yaşar kod adlı Selman İpek´le Recep kod adlı örgüt üyesi Burhan Özlük de yakalandı. Yakalananların ifadeleri doğrultusunda Etimesgut´ta bir gecekondu olan evin bodrum katında yapılan kazılarda İstanbul´daki gibi elleri arkadan bağlı ve çıplak gömülmüş üç ceset bulundu. Türkiye genelinde sürdürülen operasyonlar çerçevesinde 21 Ocak 2000´de Konya´da düzenlenen operasyonda da toplu mezar bulundu. Meram ilçesindeki bir evin bodrum katında, biri kadın üç cesede ulaşıldı.
Hizbullah-PKK/KADEK çatışması
Yapılan operasyonlarda bulunan cesetler üzerindeki incelemeler ve ele geçirilen dokümanlardan örgüt üyelerinin kaçırdıkları kişileri önce işkenceyle sorguladıkları saptandı. Kurbanların ağız ve burunlarının bantlandığı, el ve ayaklarının bağlandığı iplerin boyunlarında düğümlendiği, demir tellerle birbirlerine bağlanıp asma kilitle kilitlendikleri, henüz ölmeden toprağa gömüldükleri ve vahşetin videoya kaydedildiği belirlendi. 21 Ocak 1999´da ise Hizbullah´ın devlet içine kadar sızdığı anlaşıldı. Hizbullahçı olduğu öne sürülen Başbakanlık´ta idari ve mali işlerde görevli Abdussamet Yıldız, bir operasyonla görev başında gözaltına alındı. Necmettin Erbakan´ın başbakanlığı döneminde Başbakanlık´ta göreve başlayan Yıldız´ın, devletin hassas kayıtlarına ulaşabilecek pozisyondaki kritik görevinin bilgisayar operatörlüğü olduğu tespit edildi.
Dehşet kasetlerini bilim adamları inceledi
Örgüt evlerinde ele geçirilen ve vahşeti ortaya döken sorgu kasetleri, siyasiler arasında da şok yarattı. İçişleri Bakanı Sadettin Tantan´ın koalisyon ortaklarını bilgilendirmek için verdiği görüntülü brifing, liderlere zor anlar yaşattı. Başbakanlık Konutu´nda Başbakan yardımcıları Devlet Bahçeli, Hüsamettin Özkan ve ANAP lideri Mesut Yılmaz, örgütün telle boğma, boğaz kesme ve bıçakla işkence sahnelerini içeren üç sorgu kasetini izlemeye ancak 10 dakika dayanabildiler. Liderler, görüntüleri izledikten sonra yaptıkları değerlendirmede, kasetlerin bilim adamlarının da yer aldığı bir uzmanlar heyeti tarafından incelenmesine ve dava aşamasına kadar kamuoyuna açıklanmamasına karar verdiler. Hizbullah´ın mezar evleri bu kadarla sınırlı kalmadı. Örgütün İstanbul´daki ikinci mezarevi, 28 Ocak 2000´de Kartal´da ortaya çıkarıldı. Kartal Çavuşoğlu Mahallesi Samanyolu Caddesi Görkemli Sokak 12 numaralı villa tipi evde yapılan aramada dokuz ceset bulundu.
2. Ergenekon iddianamesinde Ergenekon´un PKK ve Hizbullah´la ilişkileri anlatılıyor
İkinci Ergenekon iddianamesinin 4. bölümünde Ergenekon Terör Örgütü´nün PKK, Hizbullah, DHKP-C ve Hizbu´t Tahrir örgütü ile ilişkileri anlatılıyor. Bu bölümde, çoğunluğu cezaevinde bulunan terör örgütü üyesi gizli tanıkların ifadelerine yer veriliyor. İlk iddianamede numaralandırılan gizli tanıklara bu kez imdat ve kıskanç gibi kod adlarının verildiği görülüyor. Bu bölümde örgütün siyaset dünyasına yön verilmesi faaliyetleri başlığı altında yürütülen çalışmalara değiniliyor. ( İkinci iddianamedeki Hizbullah ile ilgili sayfalar)
Ümraniye ile Hizbullah bombaları aynı kafileden
2. Ergenekon İddianamesi´nde Ümraniye´de ele geçirilen ve soruşturmanın başlamasını sağlayan el bombaları ile ilgili dikkat çekici bilgiler yer alıyor. Yapılan kriminal inceleme sonucu sözkonusu bombalarla aynı kafile ve stok numaralı bombaların kullanıldığı 18 ayrı olay tespit edildi. Bunlar arasında Hizbullah operasyonunda ele geçirilen ile Cumhuriyet Gazetesi´ne yapılan saldırıda kullanılan el bombaları da bulunuyor. Ümraniye ve Eskişehir ilinde ele geçirilen toplam 39 adet el bombası hakkında Kriminal Polis laboratuarları, Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürlüğü Bomba Bilgi Merkezi tarafından düzenlenen Bomba İrtibat Raporlarında özetle bu el bombaları ile aynı/yakın kafile ve stok numaralı bombaların kullanıldığı 18 olayın tespit edildiği, bunlardan 7 sinin şiddet içerikli eylemlerde kullanıldığı belirtildi. Bu olaylardan bazıları şunları: İstanbul Şişli ilçesindeki Cumhuriyet Gazetesi ön bahçesine 10.05.2006 günü 1 adet el bombası atılmış, el bombası patlamamıştır. Bu olayda elde edilen 1 adet el bombasının fünye grubunda M 204 A2 MKE 173-9-85 seri numarası yazdığı, Ümraniye ilçesinden elde edilen el bombalarından 2 adedinin fünye grubunda M 204 A2 MKE 169-5-85 seri numarası yazdığı, her iki olayda elde edilen el bombalarının numaralarının benzerlik gösterdiği bildirilmiştir. Şırnak ilinde 18.03.1999 tarihinde il genelinde Hizbullah/İlim Terör Örgütüne yönelik yapılan operasyonlar neticesinde İhsan Tekin, İsmail Tekin ve Haci Demir isimli şahsın ikametinde yapılan aramada toplam 6 adet el bombası elde edilmiştir. Bu olayda elde edilen 6 adet el bombasından 1 adedinin MKE MOD 45 KF MKE 1-23 10-92 seri numaralı olduğu, Ümraniye ilçesinden elde edilen el bombalarından 1 adedinin MKE MOD 45 KF MKE 1-23 10-92 seri numaralı olduğu belirtilmiştir.
Ergenekon soruşturmasıyla ortaya çıkan gerçekler: PKK ve Hizbullah´a silah Jandarma´dan
Ergenekon Terör Örgütü (ETÖ) iddianamesi ile gündeme gelen naylon terör örgütü kavramını destekleyen çok önemli bir belge ortaya çıkmıştı. Belgeye göre kriminal inceleme sonucu PKK ve Hizbullah´a yönelik operasyonlarda ele geçirilen silahlar jandarma envanterinde kayıtlıydı. Türkiye´nin puslu yıllarına ait tüyler ürperten olay, 2000 yılında Hizbullah´ın askeri kanat sorumlusu Abdullah Gül´ün Cizre´deki evine düzenlenen operasyonla başladı. Evde Bixi, Diktiriyof, Kanas ve Kaleşnikof marka 99 adet uzun namlulu silah bulundu. Ergenekon´un kurduğu iddia edilen Hizbullah´a yönelik 2001´deki bir başka operasyonda da, 4 Bixi, 43 Kaleşnikof, 13 RPG-7 roketatar ve 4 lav silahı daha ele geçirildi. Ancak incelemede ilk şok yaşandı. Silahlar jandarma envanterine kayıtlıydı. İkinci şok ise kriminal incelemede ortaya çıktı. Silahlar sabıkalıydı. Kayıtlara PKK saldırısı olarak geçen köy baskınları, araç tarama gibi katliamlarda kullanılmıştı. Dönemin Şırnak Alay Komutanı ise Levent Ersöz´dü. Silahlar teslim edildi ve konu kapatıldı. Ergenekon´un kilit sanıklarından emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ile birlikte davanın diğer sanıkları Arif Doğan, Atilla Uğur ve Cemal Temizöz de aynı dönem bölgede görev yapmıştı. Ergenekon´un gizli bir tanığı da, Albay Temizöz´ün emriyle Hizbullah´a silah götürdüklerini ifade etmişti.
Temizöz davasında yargılanan korucular yakaladıkları bazı kişileri sorgulaması için Hizbullah´a teslim etmiş
Güneydoğu´daki çok sayıda faili meçhulleri konu alan Binbaşı Cemal Temizöz davasında, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı´na ifade veren ismi açıklanmayan bir tanığın ifadesinde, 1990´lı yıllarda terör örgütüne yataklık ettikleri iddiasıyla bazı kişilerin belediye başkanı olan Kamil Atağ tarafından alınarak, sorgulanmak üzere Hizbullah´a teslim edildiğini söylediği öğrenildi. Hizbullah üyelerinin bu kişileri eğitim amaçlı olarak kullandıkları Kuştepe köyünde sorguladıktan sonra öldürdüklerini ifadesinde iddia eden tanık, cesetlerin yerlerini gösterebileceğini yetkililere iletmişti.
Hizbullah liderinin Tuğgeneral Cingöz´le ilişkisi
Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu tanık olduğu şok edici bir gerçeği açıklamıştı. Hizbullah´ı gerçekten Ergenekon mu yönlendiriyordu, bilmiyorum. Ancak Ergenekon´un naylon terör örgütleri kurma gibi bir stratejisi var. Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu´nun Cem Ersever´le ilişkisi zaten biliniyor. Hizbullah ile bu güçlerin ilişkisinin tanığıyım. Ben Hatay Emniyet Müdürü´yken, İl Alay Komutanlığı´na Vicdan Başaran´ın atanması nedeniyle Adana Bölge Komutanı Tuğgeneral Temel Cingöz, kente geldi. Üçümüz yemeğe gittik. Yemek sırasında uzun boylu birisi hep ayakta duruyordu. Koruma zannettim. Ben de Temel Paşa, bu arkadaş neden ayakta duruyor, o da yemek yesin dedim. Temel Cingöz de Gel otur Hüseyin dedi. Tabii Hizbullah operasyonundan sonra o adamın Hüseyin Velioğlu olduğunu öğrendik. Velioğlu´nun Beykoz´daki operasyonda öldürüldüğüne inanmıyorum. Neden? Hüseyin Velioğlu´nun bir özelliği dikkatimi çekmişti; polis veya asker çağırdığında hemen önünü ilikliyor, çok saygılı davranıyordu. Böyle birisinin polise ateş açacağına inanmıyorum. O çatışma mizansendi. Büyük olasılıkla başka yerde öldürüldü; oraya getirildi. Bir de imkanı yok Velioğlu´nun o kadar kısa sürede örgütün arşivini ve bütün parasını İstanbul´a taşımasına. Burada önemli bir şey daha var; Ergenekon Hizbullah´ı kullanırken hemen medyada koruma duvarı oluşturuyor. Mesela ben Hizbullah´la ilgili bir açıklama yaptığımda hemen hedef olurum. Ama bir yazar bu örgüt aleyhine 4-5 kitap yazmıştır, ama asla hedef olmamıştır. Aksine Hizbullah Basın Bürosu denen bir yer başkalarıyla ilgili tehdit açıklamalarını bu yazara gönderiyor.
TRT Yıldırım´ın örgüt tarafından sorgulanması görüntülerini yayınladı
26 Mart 2010: Öldürülen Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım cinayetini TRT Haber´de ekrana gelen Büyük Takip programı aydınlattı. Hizbullah´ın inkar ettiği ve polis öldürdü dediği cinayetin kayıp videosunu TRT yayınladı. Hizbullah yıllardır inkar etse, Hizbullah´ın Lideri, İzzettin Yıldırım´ı polis öldürdü diye kitap yazsa da ortaya çıkan videoda, Hizbullah Bayrağı altında İzzettin Yıldırım´a Hizbullah beni yakaladı, ben MİT ajanıyım dedirtiliyor. Yıldırım´ın işkence altında alındığı belli olan videosu Elazığ´da bir Hizbullah Baskını´nda ele geçirildi. Ayrıca Yıldırım´ın son vasiyet mektubunu da TRT yayınladı. Yıldırım´ın cesedinin görüntülerinde ise vücudu domuz bağı nedeniyle iki büklüm kas katı biçimde görülüyor. ( Aktifhaber)
Hizbullah davasında gerekçeli kararı tamamlandı
30 Mart 2010: Terör örgütü Hizbullah´ın lideri Hüseyin Velioğlu´nun 17 Ocak 2000´de İstanbul Beykoz´da çıkan çatışmada ölü ele geçirilmesinin ardından başlatılan operasyonlarda yakalananları kapsayan ve aralarında üst düzey sorumlularının da aralarında bulunduğu 31 sanıklı Hizbullah Ana Davasının gerekçeli kararı tamamlandı. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi´nce hazırlanan ve kitaplaştırılacak olan bin 180 sayfalık kararda, aralarında yazar Konca Kuriş ve eski DEP milletvekili Mehmet Sincar´ın öldürülmesi eylemlerinin de bulunduğu 188 adam öldürme ve 84 yaralama olayları detaylı bir şekilde yer aldı.
31 sanıklı 9 yıl süren dava ve 1180 sayfa gerekçeli karar
Giriş bölümünde terörün tanımı ve etkilerinin anlatıldığı kararda, terörün anlaşılmasında dikkat edilmesi gereken önemli bir hususun, terörün tamamen dış etkilere bağlanıp kolaycılığa kaçılması olduğu vurgulandı. Kararda, Terör, mevcut veya istismara açık bir zeminin olmadığı yerlerde yaşama imkanı bulamaz. Dolayısıyla bir yerde yaygın olarak terör mevcut ise, orada gerçekten bir şeylerin de yanlış gittiğini kabul ve tespit etmek gerekir. Sosyal yapının zayıf düşmesi veya buna ait belirtileri taşıması, terörün arz ettiği tehlike açısından önemlidir. Bir vücut ne kadar sağlıklı olursa, o kadar dirençli ve mikroplara karşı dayanıklılığı ve bağışıklılığı yüksek olur. Terörü yorumlarken, sadece iç dinamikleri ele alıp, dış dinamikleri dikkate almamak başka bir hata olur denildi. Kararda ayrıca, Ülkemizde çok sık telaffuz edilen dış güçler, yabancı mihraklar, düşman ülkeler gibi yaklaşımlar toplumda olumsuz etkilere neden olmakta, dış mihrakların olduğundan fazla güçlü olduğu düşüncesi oluşmakta, iç barışı ciddi bir şekilde tehdit eden bu durum karşısında, dış güçlerin varlığına dayandırılan olaylar, kamuoyunu dış güçlere karşı daha etkili tavır alınması yönünde beklentilere itmekte, böyle bir yaklaşım devlet tarafından ortaya konmadığı taktirde de inandırıcılık ve otoriteye güven duygusu zayıflamakta, devletin güçsüz ve aciz kaldığı imajı uyanmaktadır ifadesine yer verildi. Toplum içindeki insanları gruplaşmalara iten sorunların çözülebilmesi için öncelikle sorun olan kavramlara netlik kazandırılması gerektiği ifade edilen kararda, Terörist bizim insanımız, hedef aldığı kitle bizim insanımız ve faaliyet gösterdiği yer bizim sınırlarımızın içi olduğuna göre, çözümü de büyük ölçüde aynı topraklar içerisinde aranacaktır denildi.
PKK´nın eylemleri etkili oldu
Kararda, terör örgütü PKK´nın silahlı eylemlerinin, terör örgütü Hizbullah´ın silahlı eylemlere kalkışmasında etkili olduğu belirtilerek, Güneydoğu´da PKK´nın silahlı propagandayı çok etkili bir yöntem olarak kullanması ve buna bağlı olarak oluşturduğu etki alanı, bölgede var olan radikal İslami hareketlerin silahlı eylemlere kalkışmasında etkisi de ayrıca tartışılmalıdır görüşü dile getirildi.
Örgütün İran bağlantısı
Terör örgütü Hizbullah´ın zaman zaman adından dolayı Lübnan´da faaliyet gösteren Şii-Hizbullah örgütü ile karıştırıldığı vurgulanan kararda, dosyadaki belgelere göre örgütün Lübnan´daki örgütle bir ilgisinin tespit edilemediği kaydedildi. Örgütün yabancı ülkelerden İran ile bir dönem bağının olduğu ifade edilen kararda, Sanıklardan Edip Gümüş 3 defa İran´a giderek bir villada kaldığını, orada Hüseyin Velioğlu ile görüştüğünü belirtmiştir. Ancak örgütün İran istihbaratının bizzat yönlendirmesi sonucu herhangi bir eylem yapıp yapmadığı tespit edilememiştir denildi. Kararda, ayrıca Hizbullah´ın örgütlenme şemasının, İran istihbarat servisine bağlı PASDAR-Devrim Muhafızları ile büyük benzerlik gösterdiği de ifade edildi. Örgütün önemli ölçüde yurt dışı örgütlenme faaliyetlerine rastlanılmadığı belirtilen kararda, şu ifadelere yer verildi: İsa Altsoy´un Müslüman ülkelerdeki radikal İslami cemaat liderleri ile görüşmeler yaptığı görülmektedir. Avrupa´da örgütlenmeye çalışmışlardır. Son dönemlerde örgütün tabanının çökmesi, maddi sıkıntılar içine girilmesi, örgüt tarafından geçimleri sağlanan ve önemli görevler yürüten örgüt mensuplarının çalışmak zorunda kalmaları, bu nedenlerle yakalanmamak amacıyla yurt dışına kaçma girişiminde bulundukları tespit edilmiştir dedi.
Hizbullah´ın şifreleri
Gerekçeli kararda, örgüt üyeleri arasında yapılan telefon konuşmalarında şifre kullanıldığı da dile getirilerek, Dosya içerisinde bulunan örgütsel doküman incelendiğinde bazı şahıslarla ilgili konuşmalarda isim yerine ´fasulye´, ´bulgur´, ´pirinç´ denildiği görülmektedir. ´Fiyatlarımız ucuzdur´ baskın yapıldığı, ´parasını peşin vereceğim´ ise şahsın yakalandığı şeklinde şifreler kullanılmıştır. Ayrıca buna ilişkin örnek de verilmiştir; Yusuf yakalandı: ´Bulgur gönderin parasını peşin vereceğim´; semt sorumlularından iki kişi yakalandı: ´iki torba nohut gönderin fiyatımız ucuzdur´ şeklinde örgütsel doküman içerisinde şifrelerin kimin tarafından kullanılacağı ne anlama geldiği, nasıl kullanılacağına dair örneklere kadar elemanlara gönderildiği anlaşılmaktadır denildi. Kararda, ayrıca örgüt üyelerinin buluşacağı yerlerde çeşitli şifre ve işaretle anlaştığı da yer alıyor.
Kuriş ve Sincar cinayetleri
Kararda, yazar Konca Kuriş ve eski DEP milletvekili Mehmet Sincar´ın öldürülmesi eylemleri de anlatıldı. Batman´da Eylül 1993 tarihinde Sincar´ın öldürülmesi eyleminin talimatını sanık Musa Özer´in verdiği, eylem sorumlusunun Sinan Yakut, tetikçilerin de Rıfat Demir ile Hüseyin kod adlı şahıs olduğu belirtildi. Batman´a geldiği haberi alınan milletvekili Sincar´ın çarşı içinde vurulduğu anlatıldı. Yazar Konca Kuriş´in ise Temmuz 1998´da Mersin´de evinin önünde silah zoruyla kaçırıldığı, aynı ildeki bir hücre evinde bir süre tutulduktan sonra örgüte ait bir otomobil ile Konya´ya götürüldüğü belirtildi. Kuriş´in cesedi, Meram ilçesindeki bir evde bulundu. Aynı evde 3 ayrı ceset daha bulunmuştu.
16 müebbet
Yaklaşık 9 yıl süren Hizbullah Ana Davasında sanıklar Edip Gümüş, Cemal Tutar, Fuat Balcı, Abdulkerim Kaya, Mehmet Varol, Mustafa İpek, Mahmut Demir, Kemal Gülşen, Sinan Yakut, Şeyhmus Kinay, Yusuf Beğiç, Mehmet Veysi Özel, Rifat Demir, Mehmet Beşir Acar, Mehmet Tahir Ak ve Mehmet Garip Özer´i, ´Türkiye Cumhuriyeti Devleti´nin mevcut anayasal düzenini silah zoruyla yıkarak, yerine şer´i esaslara dayalı İslam devleti kurmayı amaçlamak suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Mahkeme diğer sanıklar Mehmet Feysel Bozkuş ve Yunus Avcı´ya 14, Fahrettin Özdemir, Mehmet Ezme, İsmail Kınay ve Abdulvahap Ekinci´ye 10, Mehmet Sudan´a 12, Mehmet Nuri Karabulut ile Gazi Kavan´a 6 yıl 3 ay ve Abdulkuddus Yersiz´e 1 yıl 6 ay hapis cezası vermişti. Hakkında yakalama emri bulunan sanıklardan Ejder Arpa ve Cihan Yıldız´ın dava dosyasının ayrılmasına, Fahrettin Duman ve Fehmi Gürsol´un da beraatlarına karar verilmişti. Yargılamanın devam ettiği 2004 yılında ölen sanık Turan Arı´nın da davasının düşürülmesi de kararlaştırılmıştı.
(17 Şubat 2010, 10:13), son güncel.: (30 Mart 2010)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
İşte Yıldırım´ın örgüt tarafından sorgulanmasına ait o videolar