İstanbul'da, organize silahlı suç örgütü kurduğu ve yönettiği iddiasıyla yargılanan Adnan Oktar ve 13 müridi 9 bin 803 yıl 6'şar ay hapis ve 400'er bin TL para cezasına çarptırıldı. Kararda Adnan Oktar'ın 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek', 'siyasal veya askeri casusluk', 'FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım', '7 kez çocuğun nitelikli cinsel istismarı', '27 kez nitelikli cinsel istismar', 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma', 'eziyet', 'eğitim hakkının engellenmesi', 'kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi' ve 'tehdit' suçlarını işlediği belirtildi. Kararın okunması sonrasında müştekiler "Ohh Adnan Ohh" diye tezahürat yaparken, salondan çıkarılan ve jandarmalar eşliğinde cezaevine götürülen Oktar gözyaşlarını tutamadı.
02.02.2021 13:14 İstanbul'da, organize silahlı suç örgütü kurduğu ve yönettiği iddiasıyla yargılanan Adnan Oktar ve 13 müridi 9 bin 803 yıl 6'şar ay hapis ve 400'er bin TL para cezasına çarptırıldı.
12 Ocak'ta, Adnan Oktar organize silahlı suç örgütüne yönelik 78'i tutuklu 236 sanığın yargılandığı davada karar açıklandı. Silivri'de görülen karar duruşmasına, Adnan Oktar'ın da aralarında bulunduğu sanıklar katıldı. Karar günü için yüzlerce kişi de Silivri'deydi. Adnan Oktar salona getirilirken kendisini alkışlayanlara el sallayarak karşılık verdi.
FETÖ'YE YARDIMDAN DA CEZA ALDI
Mahkeme Adnan Oktar'ın 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, 'siyasal veya askeri casusluk', 'FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım', '7 kez çocuğun nitelikli cinsel istismarı', '27 kez nitelikli cinsel istismar', 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma', 'eziyet', 'eğitim hakkının engellenmesi', 'kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi' ve 'tehdit' suçlarını işlediğine kanaat getirerek önce 1075 yıl hapse mahkûm etti.
TOPLAM 9 BİN 803 YIL HAPİS CEZASI VERİLDİ
Mahkeme, Oktar'la birlikte örgüt yöneticileri Tarkan Yavaş, Mehmet Noyan Orcan, Halil Hilmi Müftüoğlu, Bora Yıldız, İbrahim Tuncer, Ulviye Didem Ürer, Aylin Atmaca, Alev Babuna, Merve Büyükbayrak, Sinem Hacer Tezyapar, Yeliz Sucu, Ayşegül Hüma Babuna ve Fatma Ceyda Ertüzün'ün cezalarına örgüt üyelerinin de cezalarını ekleyerek toplamda 9 bin 803 yıl 6'şar ay hapis ve ayrı ayrı 400 bin lira para cezası verdi. Örgütten ele geçen araçlar, taşınmazlar, ziynet eşyaları ve silahlar ile A9 televizyonu ve internet siteleri dahil şirketlere el konuldu. Televizyon ve internet sitelerinin kapatılmasına hükmedildi.
"DAHA YENİ BAŞLIYORUZ"
Karar açıklanınca müştekilerden Özkan Mamati, Oktar'a "Ohh Adnan ohh, daha yeni başlıyoruz" diye seslendi. Duruşmaya beyaz kazak, beyaz ceket giyerek katılan Oktar, Mahkeme Başkanı Mehmet Galip Perk cezasını okurken tepki vermedi. Çevresine bakan Oktar, düşen maskesini düzeltti. Oktar, müritlerinin alkışları arasında jandarmaların arasında yeniden cezaevine götürülürken gözyaşlarını tutamadı.
1650 SAATLİK DAVA MESAİSİ
Dava toplam 15 ay, 450 gün sürdü. Yaklaşık 180 celse dava görüldü. Davada toplam 1650 saat mesai harcandı. 236 sanık toplamda 3'er defa savunma yaptı. 140 müşteki, şikâyetçi dinlendi. 15 tanık dinlendi. 70 sanık avukatı 3 defa savunma yaptı. 210 defa avukat savunması dinlendi. 500 sayfa savcılık mütalaası verildi. Üç defa, 4 bin 500 sayfa iddianame hazırlandı. 80 bin sayfaya yakın delil ve rapor dosyaya girdi. 30 bin sayfa SEGBİS kaydı yazıya döküldü. Sanıklar 30 bin sayfaya yakın dilekçe verdi. 120 bilirkişi ve adli tıp raporu dosyaya girdi. 280 bilgisayar incelendi ve raporu dosyaya girdi. Ele geçirilen 870 USB ve harddisk raporlanarak dosyaya girdi. 400 cep telefonu raporlanarak dosyaya eklendi. 130 tabanca ve yarı otomatik tüfek balistik inceleme ile raporlandı. 12 bin sayfa MASAK raporu dosyaya dahil edildi. 7 bin 500 sayfa Hazine ve Maliye Bakanlığı Vergi Dairesi raporları mahkemeye sunuldu. 4 bin sayfa HTS ve baz istasyonu raporu dosyada yer aldı. 3 bin 500 sayfa telefon tapesi ve WhatsApp yazışması raporlanarak dosyaya girdi. Mahkemede 260 video delil, sanıklara izletildi. Ayrıca 112 ses kaydı delil, sanıklara dinletildi.
Fetö lideri Gülen'e yazdığı mektup dava dosyasına girmişti
Adnan Oktar suç örgütüne yönelik davada elebaşı Adnan Oktar'ın FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'e yazdığı mektup ortaya çıkmıştı. Daha önce FETÖ'ye karşı olduğunu savunan Oktar'ın mektubunda Gülen'e övgüler dizdiği görülüyordu. Mektup, Oktar'ın "FETÖ'ye yardım" suçuna delil olarak dava dosyasına girmişti.
14 Ekim 2020 tarihindeki gelişmeye göre, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan Adnan Oktar'ın "suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme", "devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme", "kasten öldürmeye teşebbüs", "nitelikli cinsel saldırı", "şantaj", "dolandırıcılık" gibi 24 ayrı suçtan 420 yıldan 871 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.
"Fetullahçı Terör Örgütüne yardım" ile de suçlanan Oktar savunmalarında FETÖ'ye karşı olduğunu, Fetullah Gülen'i de birçok kez kötülediğini iddia etmişti. Ancak Oktar'ın Kandilli'de örgüt merkezi haline getirdiği villada ele geçirilen dijital materyallerde Fetullah Gülen'e 2015'de yazılmış mektup ele geçirildi. Word belgesi halindeki mektupta "HKİ" kullanıcı adıyla düzeltme yapıldığı belirlendi.
MAHKEMEDE KARŞISINA ÇIKTI
Ele geçirilen diğer delillerde "HKİ" kullanıcı adını, örgütün hukuk grubundan sorumlu Kartal İş'in kullandığı belirlendi. Didem Ürer ile olan WhatsApp yazışmalarında da Kartal İş'in "HKİ" kullanıcı adını kullanan kişi olduğu anlaşıldı. Mektupta düzeltme yapan Kartal İş'in, "Burada olaylar bu şekilde gelişince ve tavır alınınca hizmet hareketinin güzel çalışmaları da sekteye uğruyor, mantığında ekleme yapılsa uygun olur mu" şeklinde word belgesi üzerinde not aldığı tespit edildi.
"Muhterem Fethullah Gülen Hoca Efendi" hitabıyla başlayan mektuba karşı Adnan Oktar'a mahkemede ne diyeceği soruldu. Oktar, daha önceki savunmalarında olduğu gibi, suçu yine İngiliz derin devletine attı ve mektubu bilgisayarlarına İngiliz derin devletinin yerleştirdiğini iddia etti.
MÜTALAA: FETÖ GİBİ AST-ÜST İLİŞKİSİ VE TESLİMİYET VAR
Adnan Oktar organize suç örgütüne yönelik hazırlanan mütalaada, örgütün, FETÖ silahlı terör örgütü benzeri biçimde astlık-üstlük ilişkisine sahip olduğu ve talimatlara tam bir teslimiyet içerisinde bulunulduğu belirtilmişti.
13 Kasım 2020 tarihinde, Cumhuriyet savcısının, davanın görüldüğü İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ne celse arasında sunduğu esasa ilişkin mütalaanın detayları ortaya çıkmıştı.
Mütalaada, Adnan Oktar Organize Suç Örgütü için, "Mehdiyet inancı etrafında, lüks ve eğlenceyi merkezine alan modern bir İslamiyet yorumu iddiasında bulunan ve mehdiyet inancının gereği olarak küresel bir güç olmayı amaçlayan, amaçlarını gerçekleştirmek, maddi, manevi ve beşeri güç elde etmek için ahlaki ve hukuki normları hiçe sayan, kırk yıla yakın süredir her dönem ve şarta göre amaçları doğrultusunda şekil alan kendine özgü yapıda bir örgüt olduğu" tanımlaması yapıldı.
Örgütün, aşırı lüks ve hazza dayalı din anlayışı ile yaşam tarzını bir yandan üyelerine temin ettiği, diğer yandan da bu koşulları kendi medya kuruluşları ve sosyal medya hesapları üzerinden örgüte üye ve nüfuz temin etmek için kullandığı bilgisine yer verilen mütalaada, "Örgüt bir yandan maddi varlığa sahip kent elitlerine, ılımlı bir İslam tasavvurunda bulunarak onların hayatlarında hiçbir değişikliğe gerek kalmadan inanç ihtiyaçlarını karşılayacağı ve dünyayı kurtaracak Mehdi’nin elit cemaati olma vaadinde bulunup devşirmekte, örgüte mali katkı sağlamakta, ayrıca bu elitlerin statüleri ve sosyal ağlarından yararlanılmaktadır." denildi.
Mütalaada, örgütün imajını tesis edecek, lojistik ve güvenlik ihtiyacını karşılayacak, örgüte tam teslimiyetleri garanti altına alınan "eşya" hüviyetinde alt-orta sınıf gençlerin örgüte kazandırıldığı belirtilerek, örgütte Adnan Oktar’a ve hiyerarşik üstlere tam teslimiyetin sağlanması ve ayrılıkların engellenmesi için oldukça detaylı biçimde belirlenmiş yöntemler dahilinde hareket edildiği ve bu yöntemler mağdurlar üzerinde yüzlerce kez tatbik edildiği anlatıldı.
Örgüte üye ve yöneticilerinin bir bütün olarak dahil olduğu, her aşamasında neyin, kim tarafından, ne şekilde yapılacağının, mağdurun olası tavırlarına karşı hangi alternatif planların devreye sokulacağının adeta bir film senaryosu gibi doğaçlamaya imkan vermeyecek ölçüde tüm detaylarıyla ustaca belirlendiği ifade edilerek, mağdurun hayatının doğal akışı içinde karşılaştığı ve bir daha tekrar etmesi mümkün olmayan cezbedici fırsatlar olarak sunulduğu, bu fırsatın etkisine kapılan mağdurların artık dönüşü olmayan bir yola girerek, iradelerinin kademeli olarak ortadan kaldırıldığı vurgulandı.
Mütalaada, bu aşamadan sonra mağdurların, gerektiğinde çok uzun sürece yayılarak örgütün hedefindeki kadın yada küçük yaşta kız çocuklarına yapılan "imama itaat", turnike sistemi neticesinde "ecir kazanma" gibi dini telkinler, hileli evlenme vaatleri, baskı, tehdit ve şantajlarla özgür iradeleriyle hareket etme yeteneklerini kaybettikleri belirtildi.
Sanıkların, aldatmaya yönelik evlenme vaatleriyle mağdurları, örgütten çıkma imkanı bırakmayacak ölçüde teslimiyetini sağlamak amacıyla "turnike" sistemine sokmak, tüm psikolojik sınırları kaldıracak şekilde cinsel saldırıya maruz bıraktıktan ve örgütten ayrılma imkanını mental olarak yitirdikten sonra Adnan Oktar’a cinsel tatmin amacıyla sunmak için kullandıklarına dikkat çekilen mütalaada, "Bu sistem, en başından itibaren hedef olarak seçilen kadınların ve küçük yaşta kızların süreçten ve ana hedeften haberdar olmadan, ancak sürece katılan örgüt üyelerinin, defalarca tekrarladıkları ve ustalaştıkları, başından sonuna kadar gerçekleşen ve gerçekleşecek olayları bildiği ve nihai hedefin mağdur olarak seçilen kişinin Adnan Oktar'ın sürekli kendi emrinde bulunan ve tüm emirlerini sorgusuz yerine getiren, cinsel saldırı başta olmak üzere hakaret, dayak gibi eylemlerine tepki veremeyen bir 'köle' ve 'eşya' haline getirilmesi örgüsüne sahiptir." denildi.
Mütalaada, sanıkların örgütsel faaliyet kapsamında mağdurlara karşı uyguladıkları bu yöntemle ilgili şu ifadeler kullanıldı:
"Özellikle genel toplumsal ahlaki normlar ve Müslümanlığın müesses yorumu ve uygulaması dikkate alındığında, turnike sistemine sokulan ve bu sistemden çıkmak istediğinde ilişkiye girenlerin silahlı olmasının sağladığı korkutucu güç, ilişkilerin kayda alınması ve bunun şantaj malzemesi olarak kullanılması, evlenme vaadinde bulunanın olayları ailesine ve çevresine anlatacağı tehdidinde bulunması, bu çerçevede onlarca kişinin cinsel saldırısına maruz kaldıktan sonra artık gerçekleşeceğini umduğu 'evlenme' olayının bir süre sonra gerçekleşmeyeceğini anlaması ve tüm bu sistemden kurtulmanın tek yolunun Adnan Oktar’a teslim olmak, Adnan Oktar’ın eşi olmak olduğunu anlayarak teslim olmaları birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda 'evlenme' vaadinin hukuki anlamda hileli hareket olarak kabul edilmesini zorunlu kılmaktadır."
Örgütün söz konusu amaçları doğrultusunda, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk arz eden illegal faaliyetlerini kurulduğu günden bu yana sürdürdüğünün yargı kararları ile sabit olduğu bildirilen mütalaada, şunlar kaydedildi:
"Yargılama aşamasında dinlenen etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen sanık, katılan, müşteki ve tanık beyanları ile tüm dijital deliller örgütün kendi içinde hem sıkı hem de hücresel bir hiyerarşik yapıda olduğunu göstermektedir. Örgüt FETÖ silahlı terör örgütü benzeri biçimde, imam, bacılar, imam erkek kardeşler ve düz bacılar, kız kardeşler şeklinde birbirleri içerisinde keskin bir astlık-üstlük ilişkisinin ve örgüt lideri Adnan Oktar’a mutlak itaatin bulunduğu hiyerarşik yapılanmaya sahiptir. Bu hiyerarşik yapılanma içerisinde bulunan yönetici ve üyeler, örgütün amaçlarına, emir ve talimatlarına tam bir teslimiyet içerisindedir. Dosya kapsamında bulunan sanıklara ait WhatsApp gruplarına ilişkin bilgiler, örgütün bu hiyerarşik yapılanmasını doğrulamaktadır."
(02 Şubat 2021, 13:14)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: