İstanbul'da, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 4'ü tutuklu, 13'ü firari 76 sanığın yargılandığı davaya devam edildi. Öte yandan davada, cinayeti önceden bildiğine dair delillerin bulunması ve tutuklulukta geçirdiği sürenin azlığı nedeniyle hakkında tutuklanmasına yönelik yakalama emri çıkartılan eski Trabzon jandarma istihbarat görevlisi Veysel Şahin, Adana'da yakalandı.
11.01.2021 15:33 İstanbul'da, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 4'ü tutuklu, 13'ü firari 76 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
22.12.2020 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan duruşmaya, tutuklu sanıklar Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Muharrem Demirkale ve Ercan Gün katılmadı. Duruşmaya 7 tutuksuz sanık ile sanık avukatları katıldı.
Mahkeme başkanı, cinayet döneminde Jandarma teşkilatında görev yapan sanıkların FETÖ'nün örgüt içi haberleşme amacıyla kullandığı "ankesör"-"sabit kontörlü hat" kaydının bulunup bulunmadığına ilişkin sorulan müzekkereye verilen cevap yazısının mahkemeye ulaştığını söyledi.
Önceki celse savcılık tarafından verilen mütalaaya karşı beyanda bulunmak için 7 tutuksuz sanık da kürsüye çağrıldı. Sanıklar tek tek söz alarak haklarında suçlamayı kabul etmeyerek beraatlerini ve adli kontrol kararlarının kaldırılmasını talep etti.
Hazır olan sanık ve avukatların beyanlarının alınmasının ardından mahkeme heyeti, duruşmayı yarına erteledi. Yarın yapılacak olan duruşmada da sanıkların dinlenilmesine devam edilecek.
-Ankesör yazısı
Söz konusu dosyaya gelen yazıda, bir dönem Jandarma teşkilatında görev yapan sanıkların FETÖ'nün örgüt içi haberleşme amacıyla kullandığı "ankesör"-"sabit kontörlü hat" kaydının olup olmadığının tek tek araştırıldığı belirtiliyor.
Cinayet döneminde İstanbul'da yüzbaşı olarak görev yapan ve FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılan tutuklu sanık eski subay Muharrem Demirkale, MİT tırlarının durdurulması davasında hapis cezasına çarptırılan ve 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde sözde sıkıyönetim listesinde "Jandarma Genel Komutanlığı Denetleme Başkan Yardımcısı" olarak yer alan sanık eski general Hamza Celepoğlu'nun "ankesör" kaydının bulunduğu belirtilen yazıda, diğer sanıklar da şunlar:
"Cinayet döneminde Trabzon İl Jandarma Komutanlığı'nda 2. Asayiş Tim Komutan Yardımcısı Ahmet Faruk Aydoğdu, Samsun İl Jandarma Komutanlığı Asayiş Şube Müdürlüğü olay Yeri İnceleme Tim Komutanı Yüksel Avan, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Bölücü Faaliyetler unsur elemanı Yusuf Bozca, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı'nda İstihbarat Şube Müdürlüğü Aşırı Sağ Faaliyetler Unsur Komutanı Yavuz Karakaya, Trabzon İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görev yapan Önder Araz, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı'nda İstihbarat Şube Müdürlüğü Aşırı Sağ Faaliyetler Unsur Komutanı Mustafa Küçük, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı'nda İstihbarat Şube Müdürlüğü Aşırı Sağ Faaliyetler Unsur Elemanı Musa Yıldırım, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı'nda İstihbarat Şube Müdürlüğü Aşırı Sağ Faaliyetler Faaliyetler Unsur Komutanı Mikdat Özbek, Trabzon İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Asayiş ve Çıkar Amaçlı Suçlarla Mücadele Birimi'nde Tim Komutanı Gazi Günay, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı'nda Bölücü Faaliyetler unsur elemanı Eyüp Temel, Trabzon İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Asayiş ve Çıkar Amaçlı Suçlarla Mücadele Birimi'nde Unsur Elemanı Ergün Yorulmaz, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Aşırı Sağ Faaliyetler Unsur Elemanı Ecevit Emir, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Aşırı Sağ Faaliyetler Unsur Elemanı Bekir Yokuş, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Terör Olayları Kısım Amiri yüzbaşı Ali Barış Sevindik ve İstanbul İl Jandarma Komutanlığı'nda Aşırı Sol Faaliyetler unsur elemanı Abdullah Dinç."
Söz konusu bu 17 sanık hakkında geçen hafta savcılıkça mahkemeye sunulan mütalaada, "FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak" ile benzer suçlardan hapis cezasına çarptırılması talep edilmişti.
Sanıkların "ankesör" kaydına ilişkin yer ve sayı bilgilerine de yer verilen yazıda, yargılama sırasında hayatını kaybeden Şeref Ateş hakkında da ankesör kaydı olduğu belirtildi.
23.12.2020 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Ramazan Akyürek ve Muharrem Demirkale Silivri Ceza İnfaz Kurumu'ndan, başka suçtan tutuklu Yavuz Karakaya ise bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı.
Tutuksuz sanıklardan dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve eski jandarma görevlisi Ahmet Faruk Aydoğdu'nun da hazır bulunduğu duruşmada, müdahil Dink ailesini, avukatları temsil etti.
Duruşmada sanık Ahmet İlhan Güler, mütalaaya karşı hazırladığı savunmasını okudu.
"Müfettiş raporları FETÖ amacı doğrultusunda hazırlandı"
Davanın sanıklarından eski mülkiye müfettişleri Şükrü Yıldız ve Mehmet Ali Özkılıç'ın kendisi hakkında soruşturma izni almasına yönelik kararın, başvurduğu bölge idare mahkemesi tarafından iki defa usulden bozulduğunu hatırlatan Güler, raporda imzası olan bilirkişiler Yunus Yazar'ın bu dosyanın firari sanığı olduğuna, Lokman Kırtıl'ın ise FETÖ'den ceza aldığına dikkati çekti.
İdari mahkemece verilen bozma kararının ardından dosyaya yeni bilirkişiler atandığı ve skandal derecesinde hataların ortaya çıkartıldığını aktaran Güler, raporlardaki tespitlerin Şükrü Yıldız tarafından ön inceleme raporlarında kullanılmadığını ve daha önceki müfettiş raporlarının FETÖ'nün amacı doğrultusunda hazırlandığını öne sürdü.
Davanın sanığı olan müfettişlerin son raporu boşa çıkartmak istediklerini ve Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun raporundaki hiçbir talebi yerine getirmeyerek soruşturmadaki gibi eksik uyguladıklarını anlatan Güler, Devlet Denetleme Kurulu'nun da inceleme yaptığını, müfettiş Mehmet Ali Özkılınç'ın bu kurumun dosyasına da 5. kişi olarak dahil olduğunu ve yine aynı şekilde soruşturmayı manipüle etmeye çalıştığını söyledi.
"FETÖ beni operasyonlarda engel olarak gördü"
"FETÖ, basını, görevlileri ve müfettişleriyle konuyu aleyhime döndürmeye çalışmış, ciddi gayret göstermiştir." diyen Güler, FETÖ'nün kendisini, Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonların önünde engel olarak görerek görevinden uzaklaştırmak istediğini, dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in kışın ortasında tayinini Muğla'ya çıkartmaya çalıştığını ve o dönem emniyet müdürü olan Celalettin Cerrah ile İstanbul Valisi Muammer Güler'in kendisi hakkında olumlu kanaat bildirdiklerini kaydetti.
Hakkındaki soruşturmaların FETÖ aklıyla dizayn edildiğini öne süren Güler, şöyle devam etti:
"Dosyaya bu çerçeveden bakılmalı. Savcılık savunmalarımı incelemiş, dikkate almış, hakkımda beraat kararı verilmesini istemiştir. Dink'in öldürülmesi suçunun işlenmesi için resmi belgelerin yok edildiği savcılık mütalaasıyla sabittir. Suçun işlenmesi için gerekli ortamı hazırlayan failler tespit edilmiştir. Savcılık mütalaasında, faillerin olayı kurguladıkları, gerçekleşmesi için itina gösterdikleri, bilgi sakladıkları, diğer yandan başında bulunduğum makamı sorumlu gösterdikleri belirtilmiştir. Tespitlere göre örgüt elemanlarına suçlama yöneltilmektedir. Görevi ihmal suretiyle suçlanmam, doğru olmaz. Suç örgütünün özellikle koruma istememesi ve İstanbul istihbarat şubeyi hedefe koyma niyeti, açıklama ve beyanlarla ortaya çıkmıştır."
Ahmet İlhan Güler, örgüt mensubu dışındakilere bu suçun atfedilemeyeceğini dile getirerek, "Dava konusu yazı sadece bilgi istemeye ilişkin biz yazı olarak hazırlanmıştır. Yanlış anlamaya müsait boyutu örgüt mensuplarınca ön plana çıkarılmaya çalışılmıştır. Örgüt mensubu müfettişler bu tespiti yapmaya çalışmışlardır. Tamamen olayın gerçekleşmesinden sonra bu yazı örgüt mensupları tarafından istismar edilmiştir. Görev ihmali söylenemez. Söylenirse örgütün amacı halen gerçekleşiyor demektir." ifadelerini kullandı.
İstihbarat şubesinin koruma istemesi durumunda bilgi ve yardımcı elemanların tehlikeye atılacağını belirten Güler, şöyle konuştu:
"Sorumluluk Trabzon şubesine aittir. 8 Şubat 2002 tarihli hedef şahıs tamimi, konuyla doğrudan ilgili yazılı düzenlemedir. Trabzon şube müdürlüğünce tespit varsa, koruma tedbirlerinin alınması bakımından il istihbarat birimlerinin kendi görevleri tamimde düzenlenmiştir. Düzenleme sebebi, hedef şahıslarla ilgili elde edilen bilgilerin hiçbir işlem yapılmayarak istihbarata bildirilmesi, İstihbarat Daire Başkanlığı'nın (İDB) koordinesiyle önlem alınmasıdır. İstihbarat üreten ve yürüten Trabzon'a ait koruma talebinin, İstanbul istihbarat değil İDB koordinesinde yürütülmesi gerekmektedir. Koruma gerektiği tamimde açıkça düzenlenmiştir. Trabzon'un yazısının anlamı değerlendirildiğinde, bu yazının koruma yönetmeliğinin 11. maddesi uyarınca koruma talebi içerdiği şekilde değerlendirilmesi yasal mevzuata aykırıdır. Bu yazıdan Yasin Hayal'le ilgili, tahkikat beklentisi olduğu anlaşılmaktadır."
"Koruma istemekle görevli değildim"
Şube müdürü olarak paraf attığı yazıda belirtilen hususlarla ilgili personel tarafından tüm araştırmanın yapıldığını ve Meclis komisyonunda ifade veren dönemin yetkilileri Hanefi Avcı, Sabri Uzun gibi isimlerin, "bu tür yazışmaların çok sık yapıldığı" bilgisini verdiklerini aktaran Güler, tutuklu sanık Ali Fuat Yılmazer'in dahi soruşturma başında bu ifadeleri kullandığını, yazıyla ilgili usul ve yöntemde herhangi bir şüphe olmadığını savundu.
Güler, koruma görevini başlatacak birimin istihbarat şube olmadığını ifade ederek, kendisinin koruma istemekle görevli olmadığını, istihbarat biriminin kendisine sorulduğunda görüş bildirdiğini, bir bilgiye ulaşıldığında aleni tehdidin ilgili yerlere aktarıldığını kaydetti.
"Görev ve işlemler haricinde koruma istemesi hata olurdu"
Hrant Dink'le ilgili tepkisel eylem gerçekleşebileceğinin değerlendirildiğini, yapılan eylemleri yetkili makamlara ayrıca bildirmemek gibi bir suçlama olamayacağını belirten Güler, "Veri olsa bildirme söz konusu olabilirdi. Dink'in öldürülmesinde İstanbul istihbarat şubesinin bir ihmali yoktur. İşlemler, yapılan diğer görevler haricinde koruma istenmesi görev hatası olurdu. Diğer görevler yapıldı. Buna benzer bir olay da vaki değildir, buna benzer bir karar verildiği de görülmemiştir." dedi.
FETÖ örgütünün bilgi ve belgeleri gizlediğini, olayın gerçekleşmesinden sonraki kusur arayışında İstanbul istihbaratın kusuru varmış gibi ortam oluşturduğunu ve kullandığını öne süren Güler, savunmasını şu sözlerle bitirdi:
"Savcılığın tespitleri bu durumu ortayı çıkarmaktadır. Bu suç örgütünün mağdurları arasında olduğum için, tek tek suçlanmışken görevi ihmalle suçlanmış olmam çelişki oluşturur ve onur kırıcıdır. 40 yıldır görev yapan bir insanım. Değerli bir insanın cinayetine yönelik 'ihmal' ile suçlanmam, benim gibi ülkesine bağlı bir insanın onurunu kıracağını düşünüyorum. Mütalaa doğrultusunda heyetçe beraatime karar verilmesini istiyorum. 'Görevi ihmal' suçundan da beraatime karar verilsin."
Diğer sanık savunmaları
Duruşmada savunma yapan Ahmet Faruk Aydoğdu da beraatine karar verilmesini talep etti.
SEGBİS ile bağlanan sanıklar ve avukatları da esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yaptı.
Sanıklardan Ahmet Çetiner, Ogün Samast'ın fotoğrafının çekilmesi, bayrak açılması ve kameraya alınmasının bilgisi dışında gerçekleştiğini, Ogün Samart'ın doktor raporu için girdiği çay ocağının çok kalabalık olduğunu, Samast'ı götürürken fotoğrafının, "işlem için lazım" denilerek çekildiğini, o sırada bayrak olmadığını ve bununla ilgili kimseye talimat da vermediğini söyledi.
Beyanı sorulan sanık Birol Ustaoğlu, Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2007'de hakkında takipsizlik kararı verdiğini hatırlatarak, "Önceki savunmalarımı aynen tekrar ediyorum. Tahliye kararımın gerekçesinde suçsuz olduğum ortaya çıkmıştır. Beraatimi istiyorum." dedi.
Ustaoğlu'nun avukatı ise müvekkilinin öncelikle beraatine, olmazsa davanın zamanaşımından düşmesine karar verilmesini istedi.
Sanık Tevfik Cantürk, Hrant Dink'in adını öldürüldükten sonra basından duyduğunu ifade ederek, "Halen polis memuruyum. Üzerimde leke kalsın istemiyorum. FETÖ ile hiçbir ilişkim yoktur. Beraatime karar verilsin." diye konuştu.
Söz alan diğer sanık ve sanık avukatları da beraat talebinde bulundu.
Duruşmayı sonlandıracağını belirten mahkeme heyeti başkanı, duruşmada savunma alınacak sanıkların listesini isteyen Ramazan Akyürek'e, "Tutuklu sanıklar olarak sizi en son dinleyeceğiz." dedi.
Müdahil avukatı Hakan Bakırcıoğlu'na da tüm sanıklardan sonra beyanı için söz verileceği hatırlatıldı.
Ara karar
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıklardan Hamdi Egbatan, Hamza Celepoğlu, Mehmet Ayhan, Mehmet Uçar, Mehmet Ali Özkılıç, Metin Balkan, Metin Yıldız ve Muhittin Zenit'in 11 Ocak 2021'de, sanıklar Okan Şimşek, Onur Karakaya, Osman Gülbel, Özkan Mumcu, Reşat Altay, Sabri Uzun ve Şükrü Yıldız'ın da 15 Ocak 2021'deki duruşmalarda dinlenilmesine hükmetti.
Sanıklardan Ahmet Faruk Aydoğdu'nun avukatının, ardışık arama kaydında akrabalık bağı sebebiyle ismi belirtilen bir kişinin tanık olarak dinlenilmesi talebini kabul eden ve bu kişinin 15 Ocak 2021 tarihli duruşmada dinlenilmesini kararlaştıran heyet, duruşmayı yarına erteledi.
24.12.2020 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Ramazan Akyürek, Muharrem Demirkale ile başka suçtan tutuklu Hamza Celepoğlu ve sanık Mehmet Uçar SEGBİS sistemiyle bulundukları cezaevinden bağlandı. Tutuksuz sanıklar Engin Dinç, Hüseyin Yılmaz, Hacı Ömer Ünalır, Mikdat Özbek, Musa Yıldırım, Hasan Durmuşoğlu, Eyüp Temel ile Dink ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu da duruşmaya katıldı.
Mahkeme Başkanı Akın Gürlek, "Cinayet döneminde Trabzon İl Jandarma Komutanı olan tutuksuz sanık Ali Öz ile dönemin İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Aşırı Sağ Faaliyetler Unsur Elemanı tutuksuz sanık Ecevit Emir ve dönemin İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Aşırı Sağ Faaliyetler Unsur Komutanı olan tutuksuz sanık Emre Cingöz'ün savcılık mütalaasından sonra yurt dışına kaçmaya ilişkin Gürcistan'da bazı şahıslarla irtibat kurdukları, bu konuda da arayış içinde bulunduklarına" ilişkin İstanbul Emniyet Müdürlüğünden mahkemeye yazı gönderildiğini açıkladı.
Duruşmada daha sonra sanıkların önceki celse sunulan mütalaaya karşı beyanları alındı. Cinayetten önce 2004 ile 2006 arasında Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yapan Engin Dinç, mütalaaya karşı beyanını yazılı olarak mahkemeye sundu.
Sanık Dinç, hakkındaki "görevi kötüye kullanma" suçundan istenen cezayla ilgili olarak, görevini yaptığını, üzerine atılı suçlamayı reddettiğini söyledi.
Diğer sanıklar da tek tek söz alarak haklarındaki suçlamaları kabul etmedi, adli kontrol tedbirlerinin de kaldırılması talep etti.
Savunma ve taleplerin alınmasının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, 6 Ocak ve 22 Ocak'ta yapılacak duruşmalarda savunması alınacak sanıkların haberdar edilmesine karar verdi.
Sunulan savcılık mütalaası ile emniyetten gelen yazıyı dikkate alarak, yurt dışına yasal olmayan yollardan kaçmaya ilişkin girişimde bulunmaları nedeniyle tutuksuz sanıklar Ali Öz ile Ecevit Emir hakkında adli kontrol hükümleri kapsamında "konutu terk etmeme (ev hapsi)" tedbirinin uygulanmasına karar veren heyet, aynı nedenlerle bugünkü duruşmaya sonradan katılan sanıklardan Emre Cingöz hakkında da İstanbul il sınırlarını terk etmeme adli kontrol tedbirinin uygulanmasına hükmetti.
Heyet, cezaevinde tutuklu bulunan ya da başka suçtan tutuklu bulunan sanıklara mütalaaya karşı beyanlarını hazırlamak üzere haftalık 10 saat bilgisayar odasında çalışma konusunda izin verilmesine karar vererek, duruşmayı 6 Ocak'a erteledi.
06.01.2021 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, başka suçtan tutuklu bazı sanıkların, tutuklu bulundukları cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılımı sağlandı. Eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın da aralarında bulunduğu 6 tutuksuz sanığın da hazır bulunduğu duruşmada, müdahil Dink ailesini avukatları temsil etti. Duruşmayı, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da izledi.
"F4 raporu Celalettin Cerrah'tan kasten saklanmıştır"
Duruşmada mütalaaya karşı savunması sorulan sanıklardan Celalettin Cerrah, daha önce yaptığı savunmalarda eksiklikler olduğunu belirterek, "Söylemek istediğim, 'F4 raporu gelse gereği yapılırdı.' dedim. Trabzon Valisinin bu konuyu aktarması gerekirdi. İstanbul Valisinin aranması gerekirdi. İçişleri Bakanlığı da bilgilendirilir, gereği yapılırdı. Tedbirler zaten gerekli şekilde alınmıştı. Yazılarda da vardır. Herhangi bir eksiklik yoktur. Beraatimi istiyorum. 47 yıl hizmet ettiğim milletime ve devletime karşı sabıkam yoktur. Olmasını da istemem." dedi.
Cerrah'ın avukatı Mehmet Köksal ise müvekkili Celalettin Cerrah'ın tüm önlemleri aldığını savunarak, "İddialar soyuttur. İl emniyet müdürleri kendi başlarına koruma temin edememektir. F4 belgesi Celalettin Cerrah'tan kasten saklanmıştır. Müvekkilim, 'Haberim olsa gerekeni yapardık.' demiştir. Dava açıldığı sırada müvekkilim valiydi. İzin alınmadan soruşturma başlatıldı. Mahkemenizce müvekkilim için yapılan tüm işlemler hükümsüzdür." ifadesini kullandı.
Mahkeme heyeti başkanının, kaçma girişiminde bulunduğuna ilişkin mahkemeye belge geldiğini ve ev hapsi kararı verdiklerini hatırlattığı sanıklardan eski Trabzon Jandarma Komutanı Ali Öz'ün, bu konuda ve mütalaaya karşı diyecekleri soruldu.
Kaçma iddialarıyla ilgili konuşan Ali Öz, 24 Aralık 2020'de, yaşlı anne ve babasına bakmak için Konya'da bulunduğunu, Ecevit Ömür adlı bir kişinin kendisini o gün saat 12.00'de aradığını ve bir haber yayınlandığını söylediğini belirterek, şöyle konuştu:
"Haberim yok, dedim. Hal hatır sorduk kapattım. Yalnız Ecevit Ömür bana, 'Eşim de arabada, bir yere gidiyorum.' şeklinde tam hatırlayamadığım bir şeyler söyledi. Daha sonra internetten takip ettiğim haber sitelerine baktım, haberi göremedim. Bu arada İstanbul'dan arayan kızım da söyledi. Habertürk'te o haberi gördüm. Görünce hemen avukatımı aradım, onunla görüştüm. Öğleden sonra hemen bir dilekçe hazırladım. Sabah saat 05.00'te Konya'dan hareketle İstanbul'a geldim. Buraya da bir dilekçe sundum hemen. Benim öyle kaçma gibi bir şeyim yok."
Mahkeme heyeti başkanın, "Gürcistan belge göndermiş, bir arayışta bulunduğunuza dair. Ayrıca belgede size ait cep telefonu var kimlerle irtibata girdiğinize dair." ifadesi üzerine tekrar konuşan Öz, "Kabul etmiyorum. HTS kayıtları çıkarılsın. Yurt dışından sadece Ahmet adlı bir kişiyle görüştüm. Bir miras meselesiyle ilgiliydi. Böyle bir şeye tevessül etmedim ve etmem de. Benim yetişme tarzım ve aile anlayışım buna müsaade etmez." diye konuştu.
"Olaydan önce Hrant Dink adını bilmiyordum"
Savcılık mütalaasıyla ilgili de savunma yapan Ali Öz, mütalaadaki iddiaların hiçbirisine katılmadığını ve Trabzon Jandarma Komutanlığı görevini tamamıyla yasal olarak yerine getirdiğini öne sürerek, şu savunmayı yaptı:
"2007 Ocak ayında Hrant Dink'in öldürülmesi üzerine, başta İçişleri Bakanlığı müfettişleri olmak üzere, belli makamlarca inceleme ve araştırma yapıldı. Ben kişisel olarak, öldürme olayı meydana gelene kadar Hrant Dink adını bilmiyordum, ilgimi de çekmiyordu. Bu olaydan sonra gazeteci olduğunu ve Agos'ta çalıştığını öğrendim. Yargılanmama sebep olan konu ise hiçbir belgeye dayanmayan, sadece bir sabah yapılan toplantıda şube müdürü tarafından iletilen, Dink ile ilgili plan yapıldığı bilgisinin şifahi olarak söylenmesidir. Bilgiyi aldığını söylediğini ifade eden bir personel bunu kale almıyor. Ancak bana aktarılmıyor. Uzman personel bilgi almışsa derhal kayda geçmesi gerekir. Bilgiyi akışa alıyor, kayda geçmiyor. Şifahen söylediğini iddia ediyor. Bunu kim rapor haline getirecek ve imzaya açacak? Görev tanımı açık. Komutanın bu işleri yapacak ne gücü ne zamanı vardır. Akşam bilgi alıyor, vermiyor. Sabah şube müdürleriyle asayiş toplantısı yapılıyor, otururken de kayda almıyor. Şifahen söylediğini beyan ediyor, hiçbir kayıt yok. Şube müdürü aradı. Gerekli işlemler için mesaj çekilmesini söyledim, formu imzaladım. Görevini zamanında yapmayan personel yanlış davranmıştır. Hakkımda görevi ihmal davası açıldı, mahkeme kararını verdi ve Yargıtay da bu kararı bozdu."
Olayın azmettiricisi olan kişilerin, hem "eleman" olarak kullanılan hem de teknik olarak takibe alınan kişiler olduğunu dile getiren Öz, "Elde edilen bilgilerden sadece bir duyum işleme konulmuş. Trabzon'da dava açıldı, İstanbul'daki davayla birleştirilmesi talebi kabul edilmedi. Aradan yıllar geçti. 15 Temmuz'da sapkın grubun darbe girişiminden sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının, 'FETÖ'nün ilk kurşunu Dink'in öldürülmesi' olduğu iddiası sonrası pek çok jandarma görevlisi tutuklanmıştır. Bodrum'da arandığımı öğrendim. İstanbul'a geldim teslim oldum hemen ve mahkemede tutuklandım." ifadelerini kullandı.
"Bilgiyi her zaman olduğu gibi getirselerdi, gerekeni yapardım"
Yargılama sırasında tahliye edildiğini ve FETÖ ile uzak ya da yakın hiç bir ilişkisi olmadığını savunan Öz, "Hrant Dink'in hiçbir sebep ve gerek olmadan ölmesini neden isteyeyim? Personelimi şehit eden teröristi bile canlı olarak yakalayıp ilgili yerlere teslimini sağladım. Dink'in öldürülmesini neden isteyeyim? Tanımam bile." dedi.
Telefonlarının incelendiğini ve suç unsuruna rastlanmadığını da savunan Ali Öz, "Hayatım boyunca hiçbir derneğe üye olmadım, kanuna aykırı bir oluşumda olmadım. Personelimin aleyhime verdiği ifadeleri kabul etmiyorum. Bilgiyi yazılı hale getirip üst makama bildirmemeleri anlaşılır gibi değildir. Bende güven oluşturmuşlardı, bu hata nasıl yapıldı anlamış değilim. Bilgiyi her zaman olduğu gibi getirselerdi gerekeni yapardım." diye konuştu.
Dink cinayetinin daha önce Ergenekon'a, Balyoz'a bağlanmaya çalışıldığını aktaran Öz, "2016 yılında ne değişti de, hangi belgeye ulaşıldı da olay bir anda FETÖ olayı haline geldi? Sadece bir varsayımdan hareket edilerek terörist ilan edildim. Trabzon'da FETÖ o dönem dini cemaat olarak biliniyordu. Benim bunlarla hiçbir ilişkim, irtibatım olmadı." ifadesini kullandı.
Ali Öz beraatini talep etti.
Mustafa Küçük ve Ali Barış Sevindik
Mütalaaya karşı savunması sorulan sanıklardan Mustafa Küçük de suçlamalarla ilgili en ufak alakasının olmadığını ve zamanında FETÖ'cülere karşı çalışma yaptığı için kendisiyle birlikte bazı kişiler hakkında soruşturma başlatıldığını savunarak, "Ardından Dink cinayetine dahil edildim. Emekli oldum ve şimdi de avukatlık stajı yapmaktayım. Hakkımdaki telefon raporuna da katılmamaktayım. Ankesör aramasının örgütsel arama olduğu yönünde bir yazı yoktur. Söz konusu hatlar, aile üyelerim tarafından kullanılmaktadır. Haksız yere 14 gün gözaltında kaldım, 5 yıla yakın süredir de yargılanmaktayım. Mağdur oldum. Psikolojik tedavi gördüm. İsnat edilen suçlarla bir ilgim olmadığı anlaşılmıştır. Beraatime karar verilmesini talep ederim." dedi.
Savunması sorulan sanıklardan eski İstanbul jandarma istihbarat görevlisi Ali Barış Sevindik ise ankesörlü telefon suçlamasıyla ilgili, cezaevinden çıktıktan sonra bütün hatlarımın kapandığını, icralık olduğunu gördüğü için 2017 yılında kız kardeşinin telefonunu kullanmaya başladığını belirterek, "2015 yılındaki ankesör aramasının bazılarına bakıldığında ayrı yerlerde olduğumuz görülecektir. Görüşmelerin tamamının kardeşime ait olduğu görülecektir. Bana yapılmış aramalar değildir." diye konuştu.
Sanık Sevindik, Dink'in öldürülmesinden önce olay yerinde olduğu iddialarına ilişkin ise "Ben hiçbir zaman olay yerinde olmadım. Olaydan önce ve olaydan sonra da olmadım. Bulunmadığım bir yerden, göreve yönelik görüşmelerden ve sahip olmadığım bir telefon hattından suçlanmaktayım. Bu suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Beraatimi talep ederim." ifadesini kullandı.
Ara kararla iki tutuklama
Diğer sanıklar Bekir Yokuş ve Önder Araz'ın da savunmalarının alınmasının ardından davaya ilişkin ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sunulan mütalaa ve isnat edilen eylemlerin dikkate alındığını belirterek, sanıklardan eski Trabzon jandarma istihbarat görevlileri Veysal Şahin ile Volkan Şahin'in dosya kapsamına göre, cinayetten daha önceden bilgisi olan ve Coşkun İğci vasıtasıyla haberdar edilen kişilerden oldukları belirtildi.
Dosya kapsamında sanıkların cinayeti daha önceden bildiklerine dair delillerin bulunduğunu ve sunulan mütalaada istenilen ceza durumunun dikkate alındığını kaydeden heyet, isnat edilen suçlara ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığının bulunduğu ve tutuklulukta geçen sürelerin azlığına göre sanıklar Veysal Şahin ve Volkan Şahin'in tutuklanmalarına, bu konuda sanıklar hakkında tutuklanmalarına yönelik yakalama emirleri çıkartılmasına karar verdi.
Heyet, haklarında konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri uygulanan sanıklar Ecevit Emir ile Ali Öz hakkında, sanıkların bizzat duruşmaya gelerek takip etmeleri dikkate alınarak adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına, daha önceki aşamalarda uygulanan yurt dışına çıkış yasağının aynen devamına hükmetti.
Sanık Emre Cingöz hakkında İstanbul il sınırlarını terk etmeme, adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına ve yurt dışına çıkış yasağının aynen devamına hükmeden heyet, sanıklardan Sabri Uzun ve Ali Poyraz ile birlikte diğer sanıklardın da dinlenilmesi için duruşmayı 8 Ocak'a erteledi.
08.01.2021 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 120. duruşmaya, tutuklu sanıklar Muharrem Demirkale, Volkan Şahin ile başka suçtan tutuklu sanıklar SEGBİS aracılığıyla katılırken; tutuksuz sanıklar Ali Öz, Ergün Yorulmaz, Gazi Günay, Hacı Şefik Şimşek, Emre Cingöz, Ecevit Emir, Ercan Demir ve Faruk Sarı duruşmada hazır bulundu. 6 Ocak tarihli duruşmada hakkında tutuklanmasına yönelik yakalama kararı verilerek tutuklanan sanık Veysal Şahin ise Adana E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda bulunduğu, 7 Ocak'ta tutuklanıp cezaevine alınması nedeniyle kovid-19 tedbirleri kapsamında karantinada olduğu için hazır edilemediği tutanağa geçti.
Mütalaada, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığına gönderilen F/4 gizli haber raporlarını inceleme gereği duymaması nedeniyle görevin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme gösterdiği iddiasıyla "Görevi kötüye kullanma" suçundan 3 aydan 1 yıla kadar hapsi istenen dönemin İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun savunmasını yaptı. Sanık Uzun, "Cinayetten 7,5 yıl sonra ilk ifadem alındı. İfadem alınırken F4 raporu benden gizlendi. Bu aslında yargıdan gizleniyordu. Görevim süresince yasadışı bir telefon kaydı olmamıştır, kaybolan bir evrak yoktur" dedi.
Savunmasını yapan sanık dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Ecevit Emir ise, "Yıllarca istihbarat birimlerinde çalıştım. Uzun yıllar terör bölgesinde çalıştım. Maddi sıkıntılar ve mağduriyet yaşadım. Örgüt üyesi olmadığım yaşadıklarımdan bellidir. Eşim ve çocuklarımdan 4 yıl ayrı kaldım" diyerek beraatini talep etti.
Diğer sanıklar da suçlamaları reddederek beraatlerini talep ettiler.
Mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Muharrem Demirkale, Ercan Gün, Volkan Şahin ve Veysal Şahin'in tutukluluk halinin devamına karar verdi. Mahkeme, o dönem Trabzon İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde görevli Okan Şimşek hakkında, daha önce tutuklama kararı verilen sanıkların ve Coşkun İğci'nin beyanlarına göre olay günü ve öncesinde meydana gelecek olan cinayetten önceden haberi olmasına rağmen bunu sakladığı belirtilerek kuvvetli suç şüphesi bulunduğu gerekçesiyle hakkında tutuklanmasına yönelik yakalama kararı verdi.
Duruşma 11 Ocak tarihine ertelendi.
O FOTOĞRAF ERGENEKON OPERASYONLARINA ZEMİN OLUŞTURDU
Dink cinayetine ilişkin davada, savcılık tarafından hazırlanan esas hakkındaki mütalaada, eski FOX TV Haber Müdürü tutuklu sanık Ercan Gün'ün, cinayetin faili Ogün Samast'ın gözaltına alındığı gün elinde Türk bayrağı verilerek çekilen görüntülerini 1 Şubat 2007'de yayınlayarak cinayetin arkasında ulusalcılar olduğu algısı yaratarak Ergenekon operasyonlarına zemin oluşturduğu vurgulandı. Mütalaada, ByLock kullanıcısı olduğu belirlenen Ercan Gün'ün, FETÖ'nün amaçları doğrultusunda Ogün Samast'ın Samsun İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünde çekilen görüntülerini yayınlayarak FETÖ'nün cinayet üzerindeki amacını gerçekleştirmeye çalıştığı kaydedildi.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı tarafından celse arasında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine sunulan mütalaada, cinayet döneminde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Ali Poyraz hakkında, "FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "görevi kötüye kullanma" suçlarından 8 yıldan 16 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Mütalaada, yine cinayet döneminde İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Terör Olayları Kısım Amiri (Yüzbaşı) olarak görev yapan Ali Barış Sevindik'in, "Anayasayı ihlal" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "kasten öldürme" suçundan müebbet, "FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
Sanıklar dönemin İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişleri Mehmet Ali Özkılıç ve Şükrü Yıldız'ın Trabzon Emniyet Müdürlüğü ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığında görevli sanıkları korudukları, FETÖ'nün amaçları doğrultusunda hareket ettikleri belirtilen mütalaada, Mehmet Ali Özkılıç'ın "FETÖ'ye üye olmak" ve "görevi kötüye kullanmak" suçlarından 8 yıldan 16 yıla, sanık Şükrü Yıldız'ın ise "yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs", "FETÖ üyeliği" ve "görevi kötüye kullanmak" suçlarından 10 yıldan 20 yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.
Sanık polis memuru Muhittin Zenit'in faillerle irtibatlı olarak Dink'in öldürülmesine yardım ettiği belirtilen mütalaada, bu kişinin "tasarlayarak kasten öldürmeye yardım etmek", "FETÖ'ye üye olmak", "resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek" ve "görevi kötüye kullanma" suçlarından 25 yıl 9 aydan 43 yıl 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
Mütalaada, cinayet döneminde Trabzon Emniyet Müdürü olan sanık Reşat Altay'ın da "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek" ve "görevi kötüye kullanma" suçlarından toplam 23 yıl 3 aydan 33 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması istenirken, cinayetten önce Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı olarak görev yapan sanık Sabri Uzun, eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü tutuksuz sanık Ahmet İlhan Güler, cinayetten önce dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç ve dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah hakkında da, "görevi kötüye kullanma" suçundan 3 aydan 1'er yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
Dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz'ün, "Anayasayı ihlal" suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve "kasten öldürme" suçundan müebbet, diğer suçlardan 10 yıldan 24 yıla kadar hapsi talep edilen mütalaada, diğer sanıkların da benzer suçlardan 15 yıl ila müebbet hapis cezaları arasında değişen oranlarda mahkumiyetlerine karar verilmesi isteniyor.
Firari Gülen ve Öz'ün de olduğu 13 sanığın dosyası ayrıldı
Mütalaada, 11 sanık hakkında ise tüm suçlardan beraat kararı verilmesi isteniyor.
Firari sanıklar FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, Adem Yavuz Arslan, Ekrem Dumanlı, Coşgun Çakar, Halil İbrahim Koca, Mehmet Akif Yılmaz, Mehmet Faruk Mercan, Metin Canbay, Ömer Faruk Kartın, Serkan Şahan, Yılmaz Angın, Yunus Yazar ve Zekeriya Öz'ün dosyalarının ayrılması istenen mütalaada, sanık Şeref Ateş hakkında ise yargılama devam ettiği sırada vefat ettiği için dava dosyasının düşürülmesi talebi bulunuluyor.
JANDARMA İSTİHBARATÇISI ŞAHİN YAKALANDI
Öte yandan davada, cinayeti önceden bildiğine dair delillerin bulunması ve tutuklulukta geçirdiği sürenin azlığı nedeniyle hakkında tutuklanmasına yönelik yakalama emri çıkartılan eski Trabzon jandarma istihbarat görevlisi Veysel Şahin, Adana'da yakalandı.
7 Ocak'taki gelişmeye göre, İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri, dün, Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 4'ü tutuklu, 13'ü firari 76 sanığın yargılandığı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada, hakkında tutuklanmasına yönelik yakalama kararı çıkartılan eski Trabzon jandarma istihbarat görevlisi Veysel Şahin'in kentte olduğunu belirledi.
Ekipler, evinin yakınlarında gözaltına aldığı Veysel Şahin'i işlemleri için emniyete götürdü.
Dün, Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 4'ü tutuklu, 13'ü firari 76 sanığın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın duruşmasında, mahkeme heyeti, eski Trabzon jandarma istihbarat görevlileri Veysel Şahin ile Volkan Şahin'in, cinayeti daha önceden bildiklerine dair dosya kapsamında delillerin bulunması ve tutuklulukta geçen sürelerinin azlığı nedeniyle tutuklanmalarına hükmetmişti.
Paralel Yapı-21.03.2017-İstanbul 85 sanık (50 35) Dink Cinayeti ve Fetö bağlantısı birleşik davaları
(11 Ocak 2021, 15:33)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: