İstanbul'da, AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı 76 sanıklı davaya devam edildi. Tutuklu sanıklar Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Muharrem Demirkale ve Ercan Gün'ün tutukluluk hallerinin devamına karar verildi. Aralarında FETÖ soruşturmasında itirafçı olan eski emniyet müdürü Yunus Dolar'ın da bulunduğu 10 tanığın dinleneceği duruşmalar, 26-27-28 Kasım tarihine ertelendi.
22.09.2019 15:45 İstanbul'da, AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı 76 sanıklı davaya devam edildi. Tutuklu sanıklar Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Muharrem Demirkale ve Ercan Gün'ün tutukluluk hallerinin devamına karar verildi.
04.09.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanık eski emniyet müdürü Ramazan Akyürek ve sanık Muharrem Demirkale'nin cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yöntemiyle katılımı sağlandı. Tutuklu sanık Ali Fuat Yılmazer ve Ercan Gün ise duruşmaya gelmedi. Tutuksuz 4 sanığın hazır bulunduğu duruşmada, müdahil Dink ailesini de avukatları temsil etti.
Duruşmada, salona SEGBİS aracılığıyla bağlanan dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör'ün tanık sıfatıyla ifadesine başvuruldu. Güngör, Milli İstihbarat Teşkilatından (MİT) bir görevlinin yanına gelerek, Hrant Dink ile Sabiha Gökçen hakkında yazdığı yazı konusunda valilikteki makam odasında görüşmek istediğini anlattı.
MİT çalışanına il valisinden izin almadan bunu kabul edemeyeceğini söylediğini aktaran Güngör, dönemin Valisi Muammer Güler'i arayarak durumu anlattığını ve onay aldıktan sonra Hrant Dink'i aradığını söyledi.
Güngör, Dink'in neden aradığını sorması üzerine, Sabiha Gökçen ile ilgi yazdığı yazı hakkında bilgi, belge görmek ve sohbet etmek istediğini belirterek, Dink'e ertesi güne randevu verdiğini kaydetti.
Hrant Dink vilayete gelmeden MİT çalışanlarının yanına geldiğine değinen Güngör, MİT çalışanlarına "Sizi Dink'e nasıl tanıtayım?" diye sorduğunu, çalışanların da "Akrabam diye tanıtabilirsin." dediğini aktaran Güngör, MİT çalışanlarını da Dink'e o şekilde tanıttığını belirtti. Ergun Güngör, Hrant Dink'e, Sabiha Gökçen hakkındaki yazdığı yazının toplumda infial yarattığını söylediğini aktardı.
Ergun Güngör, Dink'in valiliğe getirdiği evrakların MİT çalışanları tarafından alınarak götürüldüğünü belirterek, görüşmenin ardından il valisinin yanına çıktığını ve konuya ilişkin bilgi verdiğini, Dink ile görüşmesinin resmi nezaket çerçevesi içerisinde yapıldığını söyledi.
Mahkeme Başkanı Emre Efe Şimşek'in, "O görüşmeye kadar Hrant Dink'le ilgili herhangi bir tehdit geldi mi?" sorusuna Güngör, "Hayır" cevabını verdi.
Duruşmada, diğer tanıklar Muhammed Bulgur ve Ahmet Kahveci'nin de SEGBİS aracığıyla ifadesine başvuruldu.
Tanık beyanlarının ardından duruşma yarına ertelendi.
05.09.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, Muharrem Demirkale ve Ramazan Akyürek'in bulundukları cezaevlerinden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Ali Öz ve Muhittin Zenit'in de aralarında bulunduğu 5 tutuksuz sanık ile taraf avukatları hazır bulundu. Duruşmada, Dink'in öldürüldüğü yerde bulunan ve kamera kayıtlarının alındığı bankanın o dönemki Pangaltı Şube Müdürü Hamza Bülent İlkehan, tanık olarak dinlendi. Cinayetin işlediği sırada şubede olmadığını belirten İlkehan, "Olay günü beni bankadan aradılar. Bir müşterimizin bankadan çıktıktan sonra vurulduğunu söylediler. Ben de hemen taksiye atlayıp bankaya gittim. Bankanın kapatılmasını ve içeri polisler ile tanıdığımız müşteriler haricinde kimsenin alınmamasını söyledim. İçeri girdikten sonra farklı şubelerden birçok polis kamera kayıtlarını istemek için içeri girdi. Bir komiser (Cem Akar) geldi. Kamera kayıtlarını istedi ve odamda oturacağını söyledi. Bana kimliğini göstermişti" dedi.
"Aynı görüntüyü en az 6-7 sivil polis farklı zamanlarda aldı"
Komiser odadayken de başka polislerin de gelerek kamera kayıtlarını istediğini belirten İlkehan, "Uzun saçlı, kirli sakallı biri geldi. Hard diskiyle görüntü kayıtlarını aldı. Gelenlerin kim olduklarını komisere sordum. Bana 'İstihbarat polisidir' dedi. Kimlik göstermişlerdi. O gün içinde çok sayıda polis geldi. Aynı görüntüyü en az 6-7 sivil polis farklı zamanlarda gelerek aldı. İlk olarak bir saatlik, sonra bir günlük, sonra ise iki günlük kayıtları aldılar" diye konuştu. Komiserle kayıtları izlediğini söyleyen İlkehan, görüntülerde vurulma anının olmadığını, Dink'in geçişinin görüldüğünü, şubeden çıktıktan 5-10 saniye sonra iki kadının çığlık attığı anı Dink'in vurulma anı olarak değerlendirdiklerini söyledi.
"İstihbarattan polislerin de görüntüyü aldığını tutanağa not düştük"
Sivil polislerin tutanak imzalamaktan kaçındıklarını söyleyen İlkehan, "Cinayetin gerçekleştiği ilk gün odamda bulunan komiserle görüntüyü verdiğime dair tutanak tuttuk. Komiser bana, görüntülerin basına sızdırılmaması uyarısında bulununca ben, 'Bu görüntüyü bir sürü polis aldı, ya onlar sızdırırsa' dedim. Bunun üzerine istihbarattan polislerin de görüntüleri aldığını tutanağa not düştük" şeklinde konuştu. İlkehan, "Daha sonraki zamanlarda da polisler gelerek görüntüleri istediler. Ben de polislere bu görüntünün uzun süre kalmayacağını söyledim. Kamera görüntüleri 15 günde bir ilk görüntünün üzerine yeniden kayıt yapmaya başlıyor. Ben de görüntülerin başına bir iş gelmesin diye bütün hard diski bütün olarak polislere verdim. Olayın öncesinden yaklaşık 15 gün öncesine kadar görüntüler mevcuttu" dedi.
Görüntüyü alan polis de tanık olarak dinlendi
İlkehan'ın ardından görüntüleri alan ve halen FETÖ üyeliğinden tutuklu bulunan polis memurlarından Cem Akar, SEGBİS aracılığıyla tanık olarak dinlendi. O dönem İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde komiser yardımcısı olduğunu söyleyen Cem Akar, görüntüleri almak için banka şubesine gittiğini söyledi. Muhtemelen ekiple birlikte gittiklerini anlatan Akar, kendisinin banka müdürünün odasında oturduğunu, görüntüleri alan diğer polislerle arasında bir konuşma geçmediğini belirterek "Görüntüleri uzun saçlı, kirli sakallı biri de aldı. Ama kimliklerini görmedim. Terör müdürü, o dönem personel sayısı az, istihbarattan da görüntü almaya gelebilirler demişti. O gelenler istihbarattan olabilirler. Ben banka müdürüne, bu görüntülerin basına sızdırılmamasını söyledim. O da bana 'Tamam ama, görüntüleri istihbarat polislerine de verdik' dedi. Bunun üzerine bir tutanak tuttuk ve görüntüleri, istihbarattan polislerin de aldığını belirttik" diye konuştu. Dink ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu, neden 12.40-15.30 arasındaki görüntüleri aldıklarını sorunca Cem Akar, "Bana öyle söylenmiştir. Öyle emir verilmiştir" dedi.
Tanıkların dinlenilmesinin ardından duruşma, yarına ertelendi.
06.09.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşma 3 gün boyunca sürdü. Duruşmaya Dink ailesinin ve sanıkların avukatları katılırken, sanıklar ve tanıklar dinlendi.
Duruşmanın ilk gününde tanık olarak dinlenen o dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör, Hrant Dink ile görüşmesinin MİT'in talebi üzerine yapıldığını belirterek, "Agos Gazetesi'nde Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olduğu yönündeki haber yayınlandı. Bu gelişmeler üzerine istihbarat biriminin talebiyle bu konuda oluşan hassasiyeti konuşmak üzere görüşme oldu. Azınlıklardan sorumlu olduğum için benim odamda yapılması talep edildi" ifadelerini kullandı.
"Hrant Dink'i telefonla aradım"
İfade vermeyi sürdüren Güngör, "MİT görevlileri Özel Yılmaz ve Handan Selçuk görüşme talebinde bulununca ben de valinin izni ve talimatı olmadan bu görüşmenin olamayacağını söyledim. Valinin olur vermesiyle bu görüşme gerçekleşti. Hrant Dink'i telefonla aradım. Habere konu bilgi ve belgeleri görmek istediğinizi belirttim ve davet ettim. Bu arada istihbarat görevlileri kendilerinin arkadaşım veya yakınım olduklarını söylememi istediler. Özel Bey ve Handan hanım içerdeyken Hrant Dink geldi, kendisine 'akrabalarım olduğunu sakıncası olup olmadığını' sordum, 'yok' dedi" şeklinde konuştu.
"Nezaketli üslubumu dile getirdi"
"Sabiha Gökçen haberlerinin kamuoyunda infial oluşturduğunu söyledim" diyen Güngör, "Ermeni cemaati ve kurumlarına yönelik tehdit oluşturabileceğini söyledim. Hrant Dink de daha sonra yazısında bu görüşmeyi yazdı. Aynen yazdığı gibi bir görüşme oldu. Nezaketli üslubumu dile getirdi. Asla tehdit, gözdağı iması bile söz konusu değildir. Görüşme resmi nezaket çerçevesinde oldu. Konuştuk. Evrakları bıraktı ve gitti. Evrakları MİT mensupları aldılar. Bilgi ve hassasiyet paylaşımında bulunuldu" diye konuştu.
"Bizi zor duruma soktu"
Görüşmenin Hrant Dink'in öldürülmesinden 2 yıl önce gerçekleştiğini dile getiren Güngör, "Görüşme sonrasında bazı vatandaşlar tarafından protestolar oldu. Bu görüşme Dink öldürülmeden 2 yıl 11 ay önce gerçekleşti. Ancak Dink bu görüşmeyi öldürülmeden bir hafta önce yazdığı için kamuoyunda Dink'in tehdit edildiği şeklinde algı oldu, bunlar bizi zor duruma soktu" ifadelerini kullandı.
Duruşmanın ikinci gününde Hrant Dink'in öldürüldüğü yeri gören güvenlik kameraları olan özel bir bankanın o dönemki müdürü olan Hamza Bülent İlkehan ve olayın ardından bankaya ilk olarak giden ve şu an FETÖ'den tutuklu olan komiser yardımcısı Cem Akar tanık olarak dinlendi.
"İsmini hatırlayamadığım konser geldi"
Olaya ilişkin tanıklık yapan dönemin banka müdürü Hamza Bülent İlkehan, "Ben olay sırasında dışardaydım. Bankadan bir telefon geldi. 'Bir müşterimiz bankadan çıkarken öldürüldü' dediler. Hemen bankaya koştum. Kapıyı kilitleyip, içeri kimseyi almayın dedim. İlk olarak ismini hatırlayamadığım bir komiser geldi. Bankada inceleme yapacağını söyledi" ifadelerini kullandı.
"Beraber kamera görüntülerini izledik"
"Aradan biraz zaman geçti" diyen İlkehan, "Uzun saçlı, kirli sakallı sivil giyimli biri yanında başka biriyle geldi. Hard disk ile gelip, kamera görüntülerini aldılar. Ben o esnada komisere kim bunlar dedim. Komiserde 'Bunlar istihbaratçı' dedi. Görüntüleri verirken tutanak tutmak istedim. Ancak tutanak tutmamı istemediler. Komiser bütün gün odamdaydı. Beraber kamera görüntülerini izledik" dedi.
"Tutanak tutarak teslim ettim"
Olaya ilişkin ifadesine devam eden İlkehan, "Gelen polislerin hepsi sivil giyimliydi. Gelip görüntüleri alıp gidiyorlardı. Kamera görüntüleri 15 günde bir ilk görüntünün üzerine yeniden kayıt yapmaya başlıyor. Ben de görüntülerin başına bir iş gelmesin diye bütün hard diski polislere tutanak tutarak teslim ettim" ifadelerini kullandı.
"Polislerin kim olduğunu hatırlamıyorum"
Duruşmaya FETÖ üyeliğinden tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi'nden SEG-BİS'le bağlanarak ifade veren eski komiser yardımcısı Cem Akar, "O dönemde Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü Sağ Büro Amirliğinde komiser yardımcısı olarak görev yapıyordum. Olay yerine ilk gelen ekiptik. Ben bankadayken tanımadığım iki kişi gelip görüntüleri aldı. Bu polislerin kim olduğunu hatırlamıyorum. Görüntüleri alan polislerin istihbarattan olduğunu banka müdürü söyledi" dedi.
"Bir kısım görüntüleri istihbaratçılar topladı"
"Polis olup olmadıklarını bilmiyorum" diyen Akar, "Ama polis olmasalar o kadar rahat gelip orada çalışamazlardı. Beni oraya gönderen o dönemki müdürüm Celal Sel'di. Sel personel sayısı az olduğu ve görüntüleri hızla toplamak için görüntülerin bir kısmını istihbaratın toplamasını istemişti. Bir kısım görüntüyü istihbaratçılar topladı. İstihbarat ve TEM'den başka çalışan şube yoktu" dedi.
Duruşmanın üçüncü gününde sanık ve avukatlara tanık beyanlarına ilişkin görüşleri soruldu. Bu aşamada cumhuriyet savcısı, dinlenen tanık beyanlarının dikkate alınarak, daha önceki MİT görevlilerinin tanık olarak dinlenmesine yönelik karardan geri dönülmesini talep ederek, tutuklu sanıkların mevcut delil durumuna göre tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep etti.
Cumhuriyet savcısının ardından söz alan Dink ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu ise savcının tanıklara yönelik talebinin kabul edilmemesini talep etti.
"Albay olarak görev yapıyorum"
Duruşmada söz alan tutuksuz sanık Murat Bayrak görevli olduğu birlikteki komutanından izin alarak duruşmaya geldiğini belirterek, "Bu dava gururuma dokunduğu için geldim. Olay tarihinde yüzbaşı idim. Şu anda albay olarak görev yapıyorum. FETÖ'cü olsam açığa alınır veya ihraç olurdum" ifadelerini kullandı.
Tutuksuz sanık Bayrak, ifadesinin devamında Ogün Samast'ın Samsun'da yakalandıktan sonra izlettirilen görüntülere yönelik çeşitli iddiaların ortaya atıldığını, bu iddiaları çürütmek için o dönemde kullandığı telefonu mahkemeye getirdiğini ve telefonunun incelenmesini istediğini söyleyerek, hakkındaki adli kontrol talebinin kaldırılmasını istedi.
"Raporu mahkemeye sunduk"
Duruşmada, hakkında yeni bir iddianame hazırlanan tutuklu sanık Ercan Gün ifade verdi. Sanık Gün, örgütle irtibatının olmadığını ve ilk iddianamede Bylock iddiasının bulunmadığını fakat yeni gelen iddianamede Bylock kullandığına dair suçlama bulunduğunu belirterek, "Konuyla ilgili uzman olan Tuncay Beşikçi'den rapor aldık. Bylock kullanmadığım tespit edildi. Söz konusu bu raporu da mahkemeye sunduk" şeklinde konuştu.
Ercan Gün ek ifade verdi. Sanık Ercan Gün, örgütle bir irtibatının olmadığını, hakkında iddia edilen örgütsel bir jargon kullanmadığını öne sürerek, iddianamede suçlamaların hukuki olmadığını savundu. İlk iddianamede ByLock iddiasının bulunmadığını ancak yeni gelen iddianamede ByLock kullandığına dair suçlama bulunduğu anlatan sanık Gün, "Konuyla ilgili uzman olan Tuncay Beşikçi'den rapor aldık. ByLock kullanmadığım tespit edildi. Söz konusu bu raporu da mahkemeye sunduk." dedi.
Örgüt talimatının ardından Bank Asya'ya para yatırmadığını sadece akrabasının para gönderdiğini öne süren sanık Gün, bankaya TMSF el koyduktan sonra kendisinin para yatırdığını söyleyerek, "Şayet örgütsel bir talimata uysaydım, TMSF el koyduktan sonra para yatırmazdım." dedi.
Sanık Ercan Gün, 2007 yılına kadar Zaman gazetesinde çalıştığını, daha sonra TGRT'ye geçtiğini belirterek, 2007 yılında Zaman gazetesinde çalıştığı için de suçlandığını söyledi.
Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen ve tahliyesini talep eden tutuklu sanık Gün, kendisiyle ilgili hazır bulunan iki tanığın dinlenilmesini istedi. Mahkeme heyeti hazır bulunan iki tanığın beyanlarını aldı.
İfadelerin tamamlanmasının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıklar Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Muharrem Demirkale ve Ercan Gün'ün tutukluluk halinin devamına karar verdi. Heyet, FETÖ soruşturmasında itirafçı olan Yunus Dolar, Fikri Yalman, Mustafa Sabri Saklı, Uğur Erdoğan, Hasan Gözala, Mustafa İlhan, Sabahattin Artın, Mustafa Kumaş, Fuat Kömürcü ve İsmail Hakkı Günay'ın bir sonraki duruşmada tanık olarak dinlenmesine karar verdi.
Mahkeme heyeti, tutuksuz sanıkların adli kontrol talebinin kaldırılmasına ilişkin talebini reddederek, MİT görevlilerin dinlenilmesine ilişkin kararın kaldırılmasına yönelik talebin daha sonra karar bağlanmasına hükmetti. Heyet, sanıklardan Murat Bayrak'ın incelenmesi için teslim ettiği eski cep telefonunun adli emanete bırakılmasına karar verdi.
Firari 13 sanığın infazının beklenmesine hükmeden heyet, duruşmayı 26-27-28 Kasım'a erteledi.
Davanın geçmişi
Dönemin özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 19 sanığın yargılandığı davada 17 Ocak 2012'de verdiği kararla tutuklu sanık Yasin Hayal'in, "Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, yazar Orhan Pamuk'u tehdit etmekten 3 ay ve "ruhsatsız silah bulundurmak" suçundan da 1 yıl hapisle cezalandırılmasını, "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan ise beraatini kararlaştırmıştı.
Tutuklu sanıklardan Erhan Tuncel'in de 10 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmasına hükmederek tahliyesine karar veren heyet, sanıklardan Ersin Yolcu'yu 12 yıl 6 ay, Ahmet İskender'i 13 yıl 4 ay ve Salih Hacısalihoğlu'nu 2 ay 15 gün hapisle cezalandırmış, bütün sanıkların "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan beraatine hükmetmişti.
Bozma kararı
Yargıtay 9. Ceza Dairesi de "örgüt" yönünden verilen beraat kararını bozarak, sanıkların "silahlı terör örgütü" değil, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt" üyesi oldukları gerekçesiyle yargılanmalarına karar vermişti.
"Kasten öldürmeye azmettirme" ve "Orhan Pamuk'u tehdit" suçlarından sanık Yasin Hayal'e verilen mahkumiyet kararını onayan daire, Yasin Hayal hakkında "silahlı terör örgütü kurmak, yöneticisi olmak" suçundan verilen beraat kararını ise "suç örgütü kurmak ve yönetmek" suçundan mahkumiyet gerektiği için bozmuştu.
Sanıklardan Erhan Tuncel'in "patlayıcı madde imal etmek" suçundan mahkumiyet kararını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, "kasten öldürmeye azmettirmek" suçundan beraat hükmünü ise sanığın Dink'in öldürülmesi suçuna yardım suretiyle iştirak etmesi sebebiyle mahkumiyeti gerektiği için bozmuştu. "Silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan beraat kararı da "suç örgütü üyesi olmak" suçundan mahkumiyeti gerektiği gerekçesiyle bozulan Tuncel hakkında, Trabzon'da 24 Ekim 2004'te McDonalds'ın bombalanması olayında, "genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak, mala zarar vermek ve 6 ayrı kasten yaralama" suçlarından verilen mahkumiyet kararı da bozulmuş, bu eyleminin "6 ayrı kasten öldürmeye teşebbüs" suçunu oluşturacağına karar verilmişti.
Dava yeniden İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde
Yargıtay kararının ardından davanın yeniden görülmesine, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde başlanmış, bu mahkemede 6 duruşma yapıldıktan sonra dosya, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmişti.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, kamu görevlilerine ilişkin iddianameyi kabul ettikten sonra dava dosyasını, Ogün Samast, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'in de aralarında bulunduğu, haklarındaki hükümler Yargıtay tarafından bozulan 8 sanıklı ana davayla birleştirilmesi için İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesine sevk etmişti. Bu mahkemenin heyeti, "Birleştirme kararında muvafakat talep edilmediği, mahkemenin terör suçlarına bakmakla görevli olmadığı, ana davada yargılamanın ileri aşamaya geldiği ve bu davada yargılananlarla yeni davada yargılanacak kamu görevlileri arasında ortak sanık bulunmadığı" gerekçeleriyle dosyayı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine iade etmişti.
Mahkemeler arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için dosyaların gönderildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesi, iki dosyayı birleştirip, davaların İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesine karar vermişti.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler ve jandarma görevlilerinin de aralarında bulunduğu 50 sanık hakkında Hrant Dink cinayetine ilişkin açılan yeni davanın, aralarında Ogün Samast, Erhan Tuncel, eski emniyet müdürleri Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Coşgun Çakar'ın da yer aldığı 35 sanıklı ana dava ile birleştirilmesine hükmetmişti.
Kamu görevlisi sanıkların iddianamesinden
Davaya eklenen iddianamede, eski emniyet müdürleri Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşgun Çakar'ın "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, diğer suçlardan da çeşitli hapis cezalarına çarptırılması talep ediliyor.
Dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in de "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ve görevi kötüye kullanmak" suçlarından 15 yıl 6 aydan yirmi ikişer yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianamede, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstihbarat Daire Başkanı (İDB) Sabri Uzun, Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı Hasan Durmuşoğlu, Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Ercan Demir, Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı, İDB Şube Müdürü Yunus Yazar, İDB C Şube Müdür Yardımcısı Ali Poyraz, İDB'de görevli Komiser Yılmaz Angın, Hamdi Egbatan, Mehmet Akif Yılmaz, Serkan Şahan ve Ömer Faruk Kartın, İDB C Büro Şube Müdür Yardımcısı Tamer Bülent Demirel ve Osman Gülbel, Komiser Yardımcısı Özkan Mumcu, Trabzon'da polis memurluğu yapan Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan, Onur Karakaya ve Mehmet Uçar ile eski Mülkiye Müfettişi Şükrü Yıldız hakkında da benzer suçlardan farklı oranlarda hapis cezaları öngörülüyor.
FETÖ bağlantılı iddianameyle sanık sayısı 85'e çıktı
Yargılama devam ederken Dink cinayetine ilişkin soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökalp Kökçü, yeni bir iddianame hazırladı.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, kapatılan Zaman Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, gazeteciler Adem Yavuz Arslan, Ercan Gün ile meslekten ihraç edilen Tuğgeneral Hamza Celepoğlu, dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız ve İstanbul Jandarma İstihbarat Görevlisi Yüzbaşı Muharrem Demirkale'nin de aralarında bulunduğu 51 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, cinayetin FETÖ ile bağlantısıyla ilgili "Dink cinayeti, Fetullah Gülen'in sapkın dini inançları referans alınarak başka bir düzen getirmek için FETÖ/PDY'nin şiddet içeren bir başlangıç eylemidir." ifadeleri kullanılıyor.
Tüm sanıklar hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen iddianamede, Gülen ile Öz ve jandarma görevlilerinin de aralarında olduğu 40 sanık hakkında ise ayrıca "kasten öldürmeye iştirak" suçundan müebbet hapis cezası talep ediliyor.
Dink cinayetine ilişkin ana davayla birleştirilmesi talebiyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen 50 sanığın yer aldığı 3. iddianame, eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle iade işlemlerinin ardından 29 Mayıs 2017'de kabul edildi. Heyet, 2 Haziran 2017'de 50 sanıklı yeni iddianameyle 35 sanıklı ana dava dosyasının birleştirilmesine hükmederek, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in gıyaben tutuklanmasına, Ekrem Dumanlı ve Zekeriya Öz'ün de aralarında bulunduğu 6 sanık hakkında da yakalama emri düzenlenmesine karar verdi.
Ana dava dosyası sanıkları ayrıldı
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde 13 Haziran 2019'da görülen davanın duruşmasında, aralarında Ogün Samast ve Yasin Hayal'in de olduğu 9 ana sanığın dosyası ayrılmasına karar verdi. Heyet, bu sanıklar hakkında 17 Temmuz 2019'da kararını açıklamıştı.
Heyet kararında, Erhan Tuncel'i, Trabzon'daki Mc Donald's bombalamasında 6 mağdura karşı "tasarlayarak ve bomba kullanarak kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 78 yıl, "mala zarar vermek" suçundan 1 yıl, "silahlı suç örgütüne üye olmak" suçundan 2 yıl 6 ay, Dink'in öldürülmesine ilişkin "kasten öldürmeye yardım" suçundan 18 yıl olmak üzere toplamda 99 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmasına hükmetti. Heyet, Yasin Hayal'in "silahlı suç örgütü kurma ve yönetme" suçundan 7 yıl 6 ay, Ogün Samast'ın "silahlı suç örgütüne üye olmak" suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermişti.
Heyet, sanık Zeynel Abidin Yavuz'u Dink'in öldürülmesine ilişkin "kasten öldürmeye yardım" suçundan 12 yıl 6 ay, "silahlı suç örgütüne üye olmak" suçundan 1 yıl 6 ay 22 gün olmak üzere toplamda 14 yıl 22 gün hapis cezasına mahkum etmişti.
Mahkeme heyeti, sanıklar Tuncay Uzundal'ın Dink'in öldürülmesine ilişkin "kasten öldürmeye yardım" suçundan 15 yıl, "silahlı suç örgütüne üye olmak" suçundan 1 yıl 10 ay 15 gün olmak üzere 16 yıl 10 ay 15 gün, Ahmet İskender ile Ersin Yolcu'nun "silahlı suç örgütüne üye olmak" suçundan 1 yıl 10 ay 15 gün hapisle cezalandırılmasına karar veren mahkeme heyeti, sanıklar Salih Hacısalihoğlu ve Osman Hayal'in ise beraatine hükmetmişti.
Paralel yapı-21 Mart (2017) 'İstanbul 85 sanık (50+35) Dink Cinayeti ve Fetö bağlantısı' birleşik davaları
(22 Eylül 2019, 15:45)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: