Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndaki eylemlere ilişkin, aralarında eski alay komutanları Muhsin Kutsi Barış ve Muhammet Tanju Poshor'un da bulunduğu 521 kişinin yargılandığı davaya müşteki beyanlarıyla devam edildi.
21.09.2019 17:22 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndaki eylemlere ilişkin, aralarında eski alay komutanları Muhsin Kutsi Barış ve Muhammet Tanju Poshor'un da bulunduğu 521 kişinin yargılandığı davaya müşteki beyanlarıyla devam edildi.
09.09.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, müştekiler, sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, müşteki Emine Özlem Avcı, askerlerce darbe girişiminde bulunulduğu sırada TRT Haber Dairesi'nde saat 18.00 ila 24.00 arasında görevli personel olarak çalıştığını belirtti.
Saat 22.00'den sonra rejinin bulunduğu birimden yüksek bir ses geldiğini anlatan Avcı, haber stüdyosunun bulunduğu bölümde üst kata çıkan askerlerin görevli personele bulundukları yere yatmasını söylediğini kaydetti.
Avcı, bu olaydan sonra rejinin bulunduğu kata indirildikleri sırada askerlerin DEAŞ'ın bir terör saldırısında bulunacağı iddiası üzerine buraya geldiklerini söylediğini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Reji katına indirilince tekrar yere yatırıldık. Arkadaşların bir kısmına kelepçe takıldı ve başlarımızı kaldırmamamız konusunda uyarıldık. O arada bir bildirinin okunacağından bahsedildi. Başımız yerde olduğu için kimin söylediğini görmedim. Daha sonra da yerden kaldırıldık. Bazı arkadaşlarımız rejide kaldı, bizi üst kata çıkardılar. Biz, 8-9 kişiyle camekanlı bir odada olaylar bitene kadar tutuklu kaldık. Hürriyetimi tahdit eden kişilerden şikayetçiyim."
"TRT İstanbul ile bağlantı kuramadık"
Müşteki Cumhur Kılıç ise 15 Temmuz darbe girişimi sırasında TRT Haber Dairesi'nin arkasında yer alan, bütün yayınların iletildiği Devamlılık Stüdyolarında şef teknisyen olarak çalıştığını belirtti.
Stüdyonun ana kumanda merkezinde 15 Temmuz gecesi nöbetçi olarak çalıştıklarını aktaran Kılıç, ana kumandada İstanbul'dan yayını yapılan TRT World, TRT Çocuk ve TRT Müzik kanallarının yayınının kesildiğini fark ettiklerini söyledi.
Kılıç, bu olay üzerine İstanbul ile bağlantı kurmaya çalıştıklarını ve ulaşamadıklarını anlatarak, şöyle devam etti:
"Saat 23.00-23.30 gibi bizim birime sivil ve askeri kıyafetli kişiler geldi. Başlarında rütbeli asker vardı. Ana kumanda ile TRT 1'in kapıları karşı kaşıya. O arada rütbeli asker herhangi bir sebep söylemeden, 'Talimatları bundan sonra bizden alacaksınız, uymazsanız cezalandırılacaksınız' dedi. Bunun üzerine ben darbe gibi bir şey olduğunu anladım. Daha sonra bizim birime bir asker ve sivil bırakarak diğer askerler gitti. Bıraktıkları sivil kişi ana kumanda yayıncılıktan anlıyordu. Darbeciler özellikle bizim oraya geldiler. TRT Haber'in yayınının bütün TRT kanallarından yayımlanmasını istediler bizden. Bunun üzerine tartıştık, geçiştirmeye çalıştık. Saat 24.00'te darbe bildirisi okunmaya başlandı. Sivil asker bizim yanımızdan hiç ayrılmadı, komut verdi. Odadaki diğer arkadaşım Ahmet Cesur'un telefonunu kapattırdılar."
Darbe bildirisinin okunmasının ardından TÜRKSAT tarafından TRT'nin yayınının kesildiğini anımsatan Kılıç, halkın TRT yerleşkesine girdiğini öğrendiklerini bildirdi.
Mahkeme Başkanı Murat İlhan, bir sanık avukatının, müştekilerin şahsına hakaret etmesi ve duruşmayı provoke etmesi üzerine mikrofonun kapatılmasını ve salondan ayrılmasını istedi.
Sanık avukatının salondan çıkmasının ardından duruşmaya öğle arası verildi.
Duruşmada, müşteki Ahmet Cesur, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında TRT Haber Dairesinin arkasında yer alan, bütün yayınların iletildiği Devamlılık Stüdyolarında çalıştığını belirtti.
Darbe girişiminde bulunulduğuna dair saat 22.30 civarında televizyon kanallarında yayınlanan bazı haberleri izlediğini aktaran Cesur, daha sonra stüdyo binasına giren askerlerin bağırışlarını duyduğunu söyledi.
Cesur, bunun üzerine bir sivil mühendis ve uzman çavuşun bulundukları birime geldiğini, sivil mühendisin bazı yayın paketleri sistemden kaldırıldığı için kendilerini tehdit ettiğini anlattı.
Darbe bildirisinin okunmasıyla darbe girişiminde bulunulduğunu anladığını vurgulayan Cesur, halkın TRT Yerleşkesine girmesinin ardından sivil mühendis ve askerin ana kumanda merkezini terk ettiğini aktardı.
"Erdoğan'ın çağrısıyla darbecilerin morali bozuldu"
Müşteki Buğra Demir de şef teknisyeni olarak çalıştığı Devamlılık Stüdyolarına saat 23.00-06.00 arası nöbetçi olarak çalışmak için geldiğini anlattı.
Başında rütbeli bir askerin bulunduğu sivil ve askeri ekibin birime geldiğini, daha sonra bir sivil mühendis ve uzman çavuşun dışındaki kişilerin ayrıldıklarını ifade eden Demir, darbe bildirisinin okunmasıyla kendisi ve çalışma arkadaşlarının moralinin bozulduğunu söyledi.
Demir, sözlerine şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın milletin meydanlara inmesi için çağrı yapması üzerine darbeci sivil mühendisin morali bozulup panikledi. Ben de bundan yararlanarak gidip 7A uydusunu kestim. Aynı zamanda 7A uydusunu indirip, TÜRKSAT'ın da ele geçirilebileceği düşüncesiyle diğer uyduların da gidişini kestim ama zaten havada değillerdi. Kestim, geri döndüm. Yeşil tişörtlü sivil mühendis, 'Sen bunu yaptın, biliyorum askere hesabını vereceksin' dedi."
Duruşmada, TRT Haber personeli Abdullah Koltuk, Ali Yakışıklı ve Dış Yayınlar Dairesi Başkanlığı Yayın Sorumlusu İsmail Güngör de müşteki olarak dinlendi.
10.09.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19'uncu Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, müştekiler, sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Darbe girişiminin yaşandığı gece, TRT Haber Yayın Yönetmenliğinde muhabir olarak çalışan müşteki Elif Büşra Şimşek, stüdyoyu basan askerlerin "IŞİD'in saldırı yaptığını" söyleyerek yere yatmalarını istediğini, telefonlarının toplanması ve plastik kelepçenin takılması emrinin eski yarbay Ümit Gencer tarafından verildiğini söyledi.
Askerler tarafından rejiye götürüldüklerini ifade eden Şimşek, Ümit Gencer'in, "Ağzını açanı vururum. Kimse direnmesin. Aranıza IŞİD'çi sızmış olabilir o yüzden sizi kelepçeledim." dediğini aktardı.
Gencer'in tören kıyafeti giydiğini ve bildiriyi okuyacağını söylediğini belirten Şimşek, daha sonra (TRT spikeri) Tijen Karaş'ın bildiriyi okumasının kararlaştırıldığını kaydetti.
15 Temmuz'da TRT Haber ve Spor Dairesi Başkanlığında spikerlik yapan müşteki Murat Kaban da darbe girişiminin yaşandığı gece işe gelirken mali binanın önünde bağırışları duyduğunu, birime gittiği esnada askerleri gördüğünü anlattı.
Askerlerin içeriye girdiğini ve kendisiyle birlikte olan çalışanları tutuklayarak rejiye götürdüklerini dile getiren Kaban, "Bize IŞİD saldırısı oluyor, sizin için buradayız diyen (eski yarbay) Ümit Gencer daha sonra 'yönetime el koyduk' dedi." beyanında bulundu.
Darbe bildirisi okutulan Tijen Karaş'ın titremeye başlaması ve bayılma tehlikesine karşın kendisine de bildirinin okutulmaya çalışıldığını savunan Kaban, bu sırada oyalamaya çalıştığı MİT Gencer'in bundan vazgeçtiğini ifade etti.
Kaban, halkın ve polisin TRT'ye gelmesinden kısa bir süre önce askerlerin ortadan kaybolduğunu sözlerine ekledi.
"Ümit Gencer rejide elindeki bildiriyi okudu"
Suçun işlendiği gece TRT Haber ve Spor Dairesi Başkanlığında teknisyen olarak çalışan müşteki Hakan Aksu da birime gelen askerlerin "terör saldırısı var" dediklerini ve "yere yat" emri verdiklerini kaydederek, direnenlerin canını yakacaklarını söylediklerini vurguladı.
Aksu, "Tijen Karaş'ın bildiriyi okumasından önce Ümit Gencer rejide elindeki bildiriyi okudu. Yönetime el konulduğunu ve direnenlerin öldürüleceğini söylüyordu." ifadelerini kullandı.
"Bir bildirimiz var. Bunu nasıl TRT kanallarında okutabiliriz"
Aynı birimde teknik yönetmen olarak çalışan müşteki Ferhat Arslan ise çardakta çay içtiği sırada silah sesleri duyduğunu, rejiye doğru gittiğinde ise çalışanların yerde yüzü koyun yattığını ve kendisini gören askerlerin bağırarak yere yatmasını istediklerini kaydetti.
Arslan, yarbay Ümit Gencer'in çalışanlar arasında "IŞİD mensupları" olduğunu, emirlere uyulduğu takdirde suçsuz olanların evlerine gideceklerini söylediğine işaret etti.
Gencer'in "Bir bildirimiz var. Bunu nasıl TRT kanallarında okutabiliriz." dediğini belirten Arslan, bildiri okunduğu sırada "Yanlış yapıyorsunuz" demesi üzerine Gencer'in kendisine "Yanlış mı yapıyoruz. Kes sesini seninle tartışacak değilim." dediğini kaydetti.
Bu tartışma sonrası kelepçelenerek yüzüstü yere yatırıldığına değinen Arslan, polis ve halkın gelmesinin ardından rejiden çıkabildiklerini anlattı.
Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
11.09.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19'uncu Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya müştekiler, sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, müşteki Gülçin Şeyhbızınlı, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında TRT Spor kanalında spikerlik yaptığını ve akşam nöbetinde olduğunu ifade etti.
Bulunduğu birimdeki televizyon ekranlarından İstanbul Boğaz Köprüsü'nün askerler tarafından kapatıldığı haberini izlediğini ifade eden Şeyhbızınlı, bir süre sonra TRT nizamiyesinden yukarı doğru askerlerin geldiğini gördüklerini ve işin ciddiyetine o an vardıklarını söyledi.
Şeyhbızınlı, bulundukları bölümden yaşananları görebilme imkanı bulduğunu ifade ederek, "Uçakların alçak uçuş yaptığını gördüm. Gölbaşı Özel Harekat merkezinin bombalandığını duyunca daha çok korktum. Işıkları kapatarak haber almaya çalıştık. Sabaha kadar darbecilerle yüz yüze gelmemek için saklanmaya çalıştık." dedi.
"Silahlar bize doğrultulmuş vaziyetteydi"
Müşteki Mehmet Başar da TRT Haber kanalında haber müdürü olarak görevli olduğunu ifade ederek, hareketliliğin başlaması ile yöneticilerle telefonda durum değerlendirmesi yaptığını ve saat 22.40 sıralarında TRT binasına geldiğini anlattı.
Binaya girdikten bir süre sonra darbecilerin kendisinin bulunduğu yere baskın yaptığını ve yere yatmalarını emrettiklerini belirten Başar, "Bizi yüzüstü yatırarak telefonlarımızı topladılar. (Eski yarbay) Ümit Gencer ve yanında birkaç askeri vardı. 'IŞİD tehdidi var güvenliğiniz için geldik' dediler. Sonra bizi rejiye götürdüler ve oradakileri de yere yatırarak ellerini arkadan kelepçelediler." şeklinde konuştu.
Başar, kelepçeleme sırası kendine geldiğinde plastik kelepçenin tükendiğini kaydederek, "Ümit Gencer denen şahsın, 'Ülke iyi yönetilmiyor. NATO ve Amerika arkamızda' gibi bir cümle kurduğunu hatırlıyorum. Silahlar bize doğrultulmuş vaziyetteydi. Gencer'in yanında 3 sivil kişi vardı ve aksi davranan olursa vururum gibi ifadeler kullandı." dedi.
Yanındakilerle kendisinin üst kattaki odasına götürüldüklerini ve odaya kilitlenerek başlarına bir asker bırakıldığını anlatan Başar, şöyle devam etti:
"Odada televizyonlar açıktı ve ekrandan neler olduğunu anladım. Bir süre sonra Tijen'i (spiker) almaya geldiler ve Tijen, 'Gitmek istemiyorum bu pisliğe alet olmak istemiyorum.' dedi ama zorla götürdüler. Ümit Gencer sürekli telaşlıydı ve 'Daha gelmedi mi nerede kaldı' gibi cümleler kuruyordu. Bu sözlerin bildiri okuma ile ilgili olduğunu daha sonra anladık. Beni de aşağıya çağırdılar. Tijen'in ruh hali çok kötüydü ve durumu hiç iyi değildi. Askerlerin yanlarında getirdikleri siviller çok kabiliyetliydi. Bizim işi yokuşa sürdüğümüz anlarda bu sivil bilişimciler devreye giriyordu. Bildirinin internetten ve tüm tv kanalarından yayımlanmasını istiyorlardı."
"Ölme riskimiz çok yüksekti"
Darbe girişimi gecesinde TRT Haber ve TRT 1 kanallarının ana haber sorumlusu olduğunu açıklayan Mehmet Ayfer Kancı ise yaşananlar üzerine saat 22.25 sıralarında TRT kampüsüne giriş yaptığını, bir süre sonra rejiye doğru yönelen askerleri görerek ellerini kaldırdığını ancak en öndeki askerin silahı kendisine doğrultarak mermiyi namluya sürdüğünü söyledi.
Kancı, binada Ümit Gencer'i üst katta gördüğünü ve diğer askerlerden farklı olarak miğfer yerine bere giydiğini belirterek, "Bizi Mehmet Başar'ın odasına aldıklarında telefonum üzerimdeydi çünkü iç çamaşırımın içine saklamıştım. Odaya girince whatsapp mesajı ile arkadaşların ailelerine haber verdim." şeklinde konuştu.
Odada tutuldukları süre içerisinde haberden sorumlu yöneticilerin de olduğu mesaj grubuna durumları ile ilgili mesaj yazdığını aktaran Kancı, şunları kaydetti:
"Odada bulunan televizyondan ve Cumhurbaşkanı ve Başbakanın açıklamalarını görünce darbenin başarısız olacağına kanaat getirdim. Darbeciler odaya her geldiklerinde yanlarında birkaç sivil de vardı. Saat 12'yi geçerken TRT üzerinde helikopter uçurdular ve ateş edildi. En çok o anda endişelendim. Çünkü biz cama yakındık ve içeriye ateş edilirse ölme riskimiz çok yüksekti. Daha sonra vatandaşlar TRT'yi geri aldı ve ardından vatandaşlarla birlikte Süleyman Soylu ile kurum yöneticileri geldi. Biz de o saatten sonra odadan çıktık."
Duruşmada, TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanlığında ışık operatörü olarak çalışan Musa Keleş, Spor Muhabiri Murat Kargı ve VTR operatörü Mehmet Gürkan Atak da müşteki olarak dinlendi.
Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
12.09.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, müştekiler, sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Darbe girişimi sırasında TRT Haber'de yayın yapım görevlisi olarak görev yapan müşteki Özlem Taşpınar, akşam nöbetinde olduğunu ve saat 23.00 haberlerine hazırlık yaptığını söyledi.
Yayına hazırlandıkları sırada sesler geldiğini ifade eden Taşpınar, "Sol tarafıma baktığımda tüm reji personeli yerdeydi. Askerler 'Yere yatın' diye bağırıyorlardı. 12 yaşındaki oğlum Ömer de yanımdaydı. Oğluma, 'Yere yat oğlum' dedim. Oğlum da şaşırmıştı. 'Anne bunlar nerenin askeri?' dedi. Ben de 'Korkma oğlum bunlar bizim askerimiz.' dedim. Askerler sürekli bağırıyorlardı." diye konuştu.
Taşpınar, oradaki TRT personelinin askerler tarafından yere yatırıldıklarını ve kelepçelendiklerini belirtti.
O sırada sürekli oğlunu teskin ettiğini ifade eden Taşpınar, şunları anlattı:
"O esnada Tijen Hanımı gördüm. Onu da yere yatırmışlardı. Daha sonra görüntü rejiye geçtik. Başlarındaki yarbay, İlker beye gerekli personel hangileri diye sordu, sonra bir grubu yukarıya çıkardılar. Yayında gerekli olmayan personeli yukarı çıkardılar. Oğlumun yanımda kalmasını istedim.
Tijen hanım bildiriyi okumaya başladı. Tijen hanımın metni okurken sıkıldığını anladım. Bu arada dışarıdan silah sesleri geliyordu. O sırada arkamda arbede oldu. Teknik yönetmen arkadaşı yerde kelepçelenmiş olarak gördüm. Ümit Gençer, 'Bütün gece boyunca bu metin tekrarlanacak.' dedi. Bu sırada Tijen hanım canlı olarak okumaya devam etti. Sonra yayın kesildi. Oğlumla aramızda şöyle bir konuşma geçti. 'Annecim dışardaki silah sesini içerde duyarsan dolabın içine saklan.' dedim. O anları hiç unutamam. Sanıklardan şikayetçiyim oğlumun psikolojisi hala düzelmedi."
Müşteki Zehra Neslihan Özen, 15 Temmuz'da TRT Haber'de yayın şefi olarak görev yaptığını, bildirinin okunduğu stüdyoda nöbetçi olduğunu anlattı.
Askerler tarafından ters kelepçe yapılarak yere yatırıldığını ifade eden Özen, "Daha sonra isminin Ümit Gençer olduğunu öğrendiğim komutan oradakilere emir veriyordu. Yukarı çıkardılar. Bizim üzerimize odayı kitlediler." diye konuştu.
Özen, kötü muamelede bulunan sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi.
- "Burada genel müdür benim"
Müşteki Mücahit Özen de TRT'de yönetmen olarak çalıştığını, saat 23.00 gibi büyük bir gürültüyle askerler içeri girdiğini anlattı.
Kısa bir süre sonra sanık Ümit Gençer'in "IŞID saldırısı olabilir içinizde İŞID'çiler olabilir." dediğini aktaran Özen, Gençer'in telefonda "Bildiriyi bekliyorum." ifadesini duyduktan sonra bunun bir terör saldırısı olmadığını darbe yaptıklarını anladığını belirtti.
Mücahit Özen, yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:
"Ümit Gençer bu bildirinin tüm TRT kanallarında yayınlanmasını istiyorum.' dedi. İlker Taşkın Koç da 'Bizim buna yetkimiz yok, teknik olarak yapamayız.' deyince, 'Kimin yetkisi var, kim yapar?' diye sordu. İlker Bey genel müdürün yapabileceğini söyleyince, 'Burada genel müdür benim.' diye bağırdı. Bir müddet sonra askerler azaldı. Saat 02.30'dan sonra da vatandaşlar ve polisler stüdyoya geldi. TRT'nin darbecilerden kurtarıldığına yönelik yayınlar yapmaya başladık. İki yıl psikolojik tedavi gördüm, ailem zarar gördü. İlaçlar aldım. Şimdi çıkmış sanıklar zarar görmediler diyorlar. Hepsinden şikayetçiyim."
Özen, beyanda bulunduğu sırada yurt dışında görevliyken darbe girişiminden bir gün önce Türkiye'ye gelen ve TRT'yi işgali yönetenlerden sanık Muhammet Tanju Poshor'un müştekiye bağırması üzerine mahkeme başkanı Murat İlhan sanığın salondan çıkartması için talimat verdi.
Poshor mahkeme salonundan çıkartıldığı sırada sanık uzman çavuşlardan biri, Poshor'a "Bizi TRT'ye film çekmeye mi götürdün? Hayatımızı kararttın ne işimiz vardı orada?" diyerek tepki gösterdi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde müşteki olarak dinlenen Mustafa Doğan, 15 Temmuz'da kameraman olarak TRT'de görev yaptığını söyledi.
Olay günü bildirinin okunduğu stüdyoda görevli olduğunu anlatan Doğan, "Askerler bizim olduğumuz yere geldi. Bizi yere yatırıp yukarı çıkardılar. Sonra bizi tekrar aşağıya indirdiler. Kelepçe taktılar. Yarbay kamu kurumlarına terör saldırısı olduğunu bizi korumaya geldiklerini söyledi." diye konuştu.
Doğan, daha sonra askerlerin yayın yapacak personeli ayırdıklarını stüdyoya indiği sırada da eski yarbay Ümit Gençer'in tören kıyafetini giydiğini gördüğünü aktardı.
Darbe bildirisinin okunduğu yayını kendisinin çektiğini belirten Doğan, "Tijen Hanım okumaya başladığı zaman kulaklığımı taktım ve bekledim. Birkaç kez okudu metni. Bu arada baya sıkıntı çekti yüzü bembeyaz oldu. O zaman meyve suyu verin dediler. Stüdyoda iki asker vardı. Belli bir süre sonra askerler yavaş yavaş azalmaya başladı. Ben hep stüdyodaydım." ifadelerini kullandı.
İlerleyen saatlerde vatandaşların ve bakan Süleyman Soylu'nun stüdyoya girdiğini anlatan Doğan, TRT darbecilerden temizlendikten sonra sabaha kadar görevini sürdürdüğünü söyledi.
"Rütbeli askerler ateş ediyordu"
Müşteki Mustafa Şahin de olay günü TRT Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığında koruma güvenlik müdürü olduğunu belirtti.
Dönemin Genel Müdürü Şenol Göka ve şu anki Genel Müdür İbrahim Eren ile TRT'nin Bahçelievler'deki Arı stüdyolarında bir etkinlikte oldukları sırada uçak sesleri duyduğunu anlatan Şahin, Eren'in yanlarından ayrılarak TRT binasına geçtiğini bir müddet sonra Göka ile kendilerinin de binaya gittiklerini aktardı.
TRT'ye askerlerin geldiğini öğrendikten sonra genel müdürle birlikte ana nizamiyeye gittiklerini ifade eden Şahin, şunları anlattı:
"Nizamiyeleri askerler tutmuştu. Helikopter pistinin olduğu yerdeki kapıda asker olmadığını gördük, oradan içeri girmeye çalıştık. Yayını kesme girişiminde bulunmak istedik. Ancak askerleri görünce başka bir çözüm bulmaya çalıştık. Daha sonra vatandaşların TRT'nin önüne geldiği haberi geldi. İbrahim Eren Bey'i de alarak araçla binanın önüne geldik. Yaklaşık 15 dakika içerisinde 500 kişi olduk. İbrahim Bey telefonundan oradaki askerlere bunun bir darbe girişimi olduğunu kapıyı açmaları gerektiğini söyledi. Askerlerin bir kısmı ağlıyordu. Arkadaki rütbeli askerler ateş ediyordu. Rütbeliler namlularını bize doğrultuyordu. Öndeki askerler havaya ateş ediyordu. Şenol Bey bana, 'Ben stüdyoyu bulamıyorum bu adamlar stüdyoyu nasıl buldu?' diye sordu. Daha sonra anladık ki içeriden birkaç TRT personeli bu adamları karşılıyor, stüdyoya götürüyor. Bu anların görüntüleri de güvenlik kameralarında mevcut."
TRT çalışanı Ömer Cemal Şahin'in de müşteki olarak dinlenilmesinin ardından duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
13.09.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, müştekiler, sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, darbe girişimi gecesi FETÖ'cü askerler tarafından zorla darbe bildirisi okutulan TRT spikeri Tijen Karaş müşteki sıfatıyla ifade verdi.
Karaş, olay günü 23.00 haberlerine hazırlanırken, MİT'in bombalandığına yönelik haberler geldiğini, yayın ekibiyle bu konu hakkında konuşurken rejiden bağrışma sesleri duyduğunu anlattı.
Kısa süre sonra askerlerin bulundukları yere geldiğini "yere yatın" diye bağırdıklarını ifade eden Karaş, "Bizi yere yatırdılar. Ellerimizi kelepçelediler. Bazı arkadaşlar soru soruyordu. Başlarındaki Ümit Gençer, 'Bir daha soru soran olursa önce dipçikle sonra silahla vuracaksınız' dedi." şeklinde konuştu.
Darbecilerin yayında gerekli personeli ayırarak stüdyoya indirmek istediğini söyleyen Karaş, yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:
"Yarbay Ümit Gençer, telefonundaki bildiriyi benim okumamı istedi. 'Ben okuyamam, bunu bana yapmayın' dedim. Okumamak için direndim. Daha sonra metni prompter'a aktardılar. Gençer iki asker ve İlker Taşkın ile stüdyo odasına doğru yürüdük. Aşağı inerken yarbay bana, 'Türkiye, yarın çok daha aydınlık güzel bir güne uyanacak' dedi. Ben de 'Maalesef olmuyor öyle. Darbeler ülkemize hiç hayır getirmedi' dedim.
Metni okumak üzeri stüdyoya indiğimizde yarbay çaprazımda silahını bana doğrultarak bekledi. Ben tekrar tekrar okudum. Cümleler, kelimeler ağzımdan çıkmıyor. Bir müddet sonra bayılacak gibi oldum. Bir er bana meyve suyu getirdi. Ellerim ayaklarım titriyordu. Bant yayına geçince Ümit Gençer stüdyoda üstünü değiştirdi. Silah ve teçhizatını alıp çıktı. Rejideki arkadaşlarımın yanına çıktım, hepimiz ağladık. Bir müddet sonra Allahu Ekber sesleriyle yüzlerce vatandaş stüdyoya akın etti."
Vatandaşların stüdyoya gelmesiyle darbecilerin binayı terk ettiğini belirten Karaş, daha sonra canlı yayına geçtiklerini ve askerlerin metni zorla okuttuklarına yönelik bilgilendirici yayın yaptığını kaydetti.
Müştekiler, Songül Emanet, Serap Tan, Tuğba Kartal, Selçuk Durmuş ve Savaş Karaağaç'ın beyanlarının ardından duruşmaya 16 Eylül pazartesi devam edilmek üzere ara verildi.
16.09.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, müştekiler, sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, olay tarihinde Ankara Emniyeti Güvenlik Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapan M.K, müşteki sıfatıyla ifade verdi.
15 Temmuz akşamı askeri hareketliliğin başladığı sırada ekip arkadaşlarıyla Genelkurmay kavşağına geçtiklerini belirten M.K, "Saat 21.00 civarıydı. Askerler bize burada tatbikat olduğu bilgisini verdi. Bir süre sonra Genelkurmay'dan silah sesleri geldi. O zamanki Özel Hareket Müdürü burada olayların karışık olduğunu, kimsenin yaklaştırılmamasını istedi. Daha sonra bizi TRT'ye gönderdiler." diye konuştu.
TRT'ye ilk giden polis ekibi olduklarını aktaran M.K, yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:
"TRT'ye vardığımızda saat 22.00 civarıydı. Oradaki askerler, bana kim olduğumu sordular. Ben de 'polis memuruyum' dedim. Bana 'Buradan uzaklaş, yoksa seni tutuklarız' dediler. Askerler kapıdaki güvenlik görevlilerini rehin almışlardı. Güvenlik görevlileri dizlerinin üzerine çökmüş bekliyorlardı. Ben müdürüme olayı arz ettim. Müdürümüz 'Siz karşıya geçin, müdahale etmeyin' dedi. Bu arada vatandaşlar gelmeye başladı. Vatandaşlar içeri girmeye başladı. Nizamiyede bulunan askerleri gözaltına almaya başladık. Gözaltı işlemi yaparken binalardan ateş edildi. Bir kişi vuruldu. Hem vurulana yardım etmeye hem de gözaltı işlemi yapmaya çalışıyordum."
Darbeci askerlerin ateş ettiğini gördüğünü dile getiren M.K, sanıklardan şikayetçi olduğunu beyan etti.
"Bizi dünyaya rezil ettiniz"
Darbe girişimi gecesi TRT'nin önünde darbeci askerlerle mücadele ederken vücuduna isabet eden üç kurşunla gazi olan Ali Aydoğan da müşteki olarak beyanda bulundu.
Aydoğan, olay tarihinde Ostim'de kaynakçı olarak çalıştığını, mesaisini bitirdikten sonra evinde dinlendiği sırada sosyal medyadan olayları öğrendiğini anlattı.
Önce Kızılay Meydanı'na gitmeye karar verdiklerini ancak askerler tarafından işgal edildiğini öğrendikten sonra TRT'ye geçtiklerini aktaran Aydoğan, TRT'nin girişinde askerlerle karşılaştıklarını, onlara "Silahlarınızı bırakın, yapmayın, bizi dünyaya rezil ettiniz" diye bağırdığını belirtti.
Askerlerin ateş etmeye başladığını ifade eden Aydoğan, "Halk birikmeye başladı. Ben askerlere 'yapmayın' diye bağırdım. Bizi dinlemediler. O sırada bir asker sırtıma dipçikle vurdu. Yerden kaldırırken sol tarafımda namluyu gördüm. Namluyu elimle tuttum, o esnada silah ateşledi. Sol bacağımdan ve kalçamdan 3 kurşun yedim. Üçüncü kurşun halen bel kemiğimde duruyor." dedi.
Müşteki Bilal Yılmaz'ın beyanının ardından duruşmaya ara verildi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde müşteki olarak ifade veren gazi Cüneyt Üngör, 15 Temmuz akşamı olayları televizyon ve sosyal medyadan öğrendikten sonra arkadaşlarıyla TRT'nin önüne gittiklerini anlattı.
TRT'nin girişinde eli silahlı askerler gördüklerini belirten Üngör, "Askerleri teskin etmeye çalıştık. Bu esnada ateş açıldı. Beni vurmuşlar. Gözümü hastanede açtım." diye konuştu.
Müşteki Gökmen Bingöl de Sincan evinde oturduğu sırada kalkışma haberlerini duyduğunu bunun üzerine eşini ve oğlunu alarak darbecilere karşı koymak için yola çıktıklarını söyledi.
Yolda oğlunun seslerden korktuğunu ifade eden Bingöl, geri dönüp eşiyle oğlunu eve bıraktıktan sonra İncek'teki iş yerine gittiğini anlattı.
Bingöl, iş yerindeyken akrabalarından TRT'nin darbeci askerler tarafından işgal edildiğini öğrendikten sonra TRT'nin önüne gittiğini söyledi.
Müşteki Gökmen Bingöl, şunları anlattı:
"Saat 00.30 gibiydi. TRT binasının önü çok kalabalıktı. Ben ön tarafa geçerek askerlerle irtibat kurmaya çalışıyordum. O esnada sol tarafımdan sert bir omzuma bir darbe aldım. Aldığım darbenin etkisiyle yere düştüm. O sırada askerle arbede oldu. Halk beni oradan çıkarmaya çalışırken yaralandım."
"Ben şehit annesiyim beni de mi vuracaksınız?"
Olay tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Özel Güvenlik Daire Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Asım Bulat da işten çıktıktan sonra evine giderken Genelkurmay Başkanlığının önünde silah sesleri duyduğunu, bir şeylerin ters gittiğini düşünerek iş yerine dönüp silahını aldığını söyledi.
Resmi aracıyla saat 23.15 civarında TRT binasının önüne gittiğini ifade eden Bulat, "Vatandaşlarla görüştüm. Askerlerle konuşmaya gideceğimiz esnada ateş sesi geldi. Biz geriye doğru çekildik. Askerlere ikazda bulunduk. 'Bu yaptığınız darbe, anayasal suç işliyorsunuz.' dedim." diye konuştu.
Daha sonra binanın çevresinde keşif yaptığını ve istihbarat daire başkanını arayarak bilgi verdiğini anlatan Bulat, şöyle devam etti:
"TRT'nin özel güvenlik görevlisi bizim yanımıza geldi. Ona trafonun nerede olduğunu sorduk. Elektriği kesecektik. Biz arka nizamiyeden bahçeye girdik. Bahçede o zamanın TRT Genel Müdürün Şenol Göka ve yardımcısı İbrahim Eren'i gördük. Göka'ya 'Biz elektriği kesmeye geldik' dedim. O da 'Elektriği kesmemizin bir şey ifade etmeyeceğini, içeride bir sürü yedek sistemin olduğunu' söyledi. Sonra tekrar halkın içine geldik.
O esnada halk içeri girmeye çalışıyordu. Yaşlı bir teyze 'Ben şehit annesiyim beni de mi vuracaksınız?' dedi. Oradaki albay Tanju Poshor da yaşlı teyzeye tekme attı. Biz en öndeydik. Ateş emri verildi. Ben bacağımdan vuruldum. Beni hastanesine götürdüler."
Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
17.09.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, müştekiler, sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, darbe girişimi sırasında TRT'nin önünde darbeci askerler tarafından vurulan 15 Temmuz gazisi Mustafa Aldı, müşteki sıfatıyla ifade verdi.
Aldı, Gölbaşı'nda bir arkadaşının evinde oturduğu sırada televizyondan İstanbul'daki köprünün kapatıldığı haberlerini gördüğünü, ardından Başbakanın açıklamasını izledikten sonra olayları sosyal medyadan takip ettiğini anlattı.
"Beni vuran kişinin Recep Karabayır olduğunu kameralardan gördüm"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Sokağa çıkın" çağrısıyla meydanlara gitmek üzere yola çıktığını ifade eden Aldı, "Gölbaşı Özel Harekat'ın bombalanmasını gördüm. Bir araçla TRT'ye gittik. Saat 02.00 civarı TRT'deydik." diye konuştu.
TRT'nin önünde polislerin siper aldığını gördüğünü belirten Aldı, şunları kaydetti:
"Halkla beraber TRT nizamiyesindeki askerlerin yanına gittik. Askerleri ikna etmeye çalıştık. Bazı askerleri ikna ederek polislerinin yanına yönlendirdik. Nizamiyedeki askerlerden mavi bereli olan kişi, önce yukarıya ateş etti, sonra beni ayağımdan vurdu. Halk beni oradan çekti. Ayağımı sardılar. Hastanede 45 gün yattım. 20 gün fizik tedavi gördüm. Doğru düzgün yürüyemedim. Daha sonra beni vuran kişinin sanıklardan Recep Karabayır olduğunu kameralardan gördüm ve teşhis ettim."
Mahkeme başkanının sanık kürsüsüne çağırdığı eski yüzbaşı Recep Karabayır'ı gören Aldı, "Evet, beni vuran bu kişidir." diye konuştu.
Müştekiye hakaret eden sanık mahkeme salonundan çıkarıldı
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde müşteki olarak dinlenen S.T, olay tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığında polis memuru olarak görev yaptığını söyledi.
Müşteki S.T, evinde oturduğu sırada mesai arkadaşlarından askeri hareketlilik haberlerini öğrendikten sonra görev yerine gittiğini, oradan TRT binasının önüne geçtiklerini anlattı.
Nizamiyenin önünde askerlerin sıraya girdiğini, başlarındaki üst rütbeli kişi tarafından yönlendirildiklerini ifade eden S.T, müdürler Engin Dinç ve Salih Gözüm'ün sürekli polis aracından "Yaptığınız eylem kanunsuzdur." şeklinde anons yaptıklarını, bunu da askerlerin duyduğunu ifade etti.
TRT'nin içindeki askerlerin ara ara ateş açtığını dile getiren S.T. şöyle devam etti:
"Anons sırasında silah sesleri geliyordu. Her ikazımıza silahla cevap verdiler. Birden helikopterler taradı. O sırada bir memur arkadaşın asker üniformalı şahsı gözaltına aldığını gördüm. Ben de arkadaşıma yardımcı oldum. Gözaltı aracına koyduktan sonra soru sormaya başladık. İsmini, rütbesini, içeride kaç kişi olduklarını sorduk. Gözaltı işlemleri devam ederken, bir askerin silahını ateşlemesi üzerine ayağımdan vuruldum.
Ben hem burada hem de Allah'ın huzurunda darbecilerden şikayetçiyim. Orada dedim ki, 'Siz asker üniforması giyiyorsunuz. Nasıl bu millete sıktınız?' ama dinlemediler."
Müşteki S.T. beyanına devam ederken sanıklardan Bayram Duran, müştekiye bağırarak hakaret etti. Bunun üzerine mahkeme başkanı sanık Duran'ın mahkeme salonundan çıkarılmasını istedi.
İzleyicilerin de sanığa tepki göstermesi üzerine duruşmaya kısa süreli ara verildi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde müşteki olarak dinlenen S.T, olay tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığında polis memuru olarak görev yaptığını söyledi.
Müşteki S.T, evinde oturduğu sırada mesai arkadaşlarından askeri hareketlilik haberlerini öğrendikten sonra görev yerine gittiğini, oradan TRT binasının önüne geçtiklerini anlattı.
Nizamiyenin önünde askerlerin sıraya girdiğini, başlarındaki üst rütbeli kişi tarafından yönlendirildiklerini ifade eden S.T, müdürler Engin Dinç ve Salih Gözüm'ün sürekli polis aracından "Yaptığınız eylem kanunsuzdur." şeklinde anons yaptıklarını, bunu da askerlerin duyduğunu ifade etti.
TRT'nin içindeki askerlerin ara ara ateş açtığını dile getiren S.T. şöyle devam etti:
"Anons sırasında silah sesleri geliyordu. Her ikazımıza silahla cevap verdiler. Birden helikopterler taradı. O sırada bir memur arkadaşın asker üniformalı şahsı gözaltına aldığını gördüm. Ben de arkadaşıma yardımcı oldum. Gözaltı aracına koyduktan sonra soru sormaya başladık. İsmini, rütbesini, içeride kaç kişi olduklarını sorduk. Gözaltı işlemleri devam ederken, bir askerin silahını ateşlemesi üzerine ayağımdan vuruldum.
Ben hem burada hem de Allah'ın huzurunda darbecilerden şikayetçiyim. Orada dedim ki, 'Siz asker üniforması giyiyorsunuz. Nasıl bu millete sıktınız?' ama dinlemediler."
Müşteki S.T. beyanına devam ederken sanıklardan Bayram Duran, müştekiye bağırarak hakaret etti. Bunun üzerine mahkeme başkanı sanık Duran'ın mahkeme salonundan çıkarılmasını istedi.
İzleyicilerin de sanığa tepki göstermesi üzerine duruşmaya kısa süreli ara verildi.
18.09.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, müştekiler, sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, darbe girişimi sırasında TRT'de güvenlik görevlisi olarak çalışan Coşkun Kaplan, 15 Temmuz'da mesaisine devam ettiği sırada, telsizden A blok önünde toplanmalarına yönelik anons geldiğini söyledi.
Toplanma yerine doğru giderken askerleri gördüğünü, askerlerin bir anda "yere yat" diye bağırdığını aktaran Kaplan, "İlk önce bir anlam veremedim ve yatmadım. Sonra asker silahın kurma kolunu çekince yere yattım." diye konuştu.
Kaplan, "Bizi neden yere yatırıyorsunuz?" diye sorduğunda başlarındaki askerin "Aranıza IŞİD sızmış, güvenlik önlemi alıyoruz." dediğini daha sonra askerlerin kendisini kelepçelediğini aktardı.
Askerlerin oradaki güvenlik görevlilerini kapalı askeri aracın içine koyduklarını anlatan Kaplan, darbecilerden şikayetçi olduğunu söyledi.
Müşteki Mehmet Kerim de olay tarihinde TRT'de güvenlik personeli olarak çalıştığını o gece de nöbetçi olduğunu söyledi. Gelen haber üzerine nöbet yerini kilitleyip C bloğa doğru yola çıktığını anlatan Kerim," Orada diğer güvenlikçi arkadaşların yerde yattığını gördüm. Başlarından birisi bana 'Dur' çekti. Bir uzman çavuş ve er vardı. Elimdeki silahı ve telsizi atıp yere yattım. Beni kelepçeleyip Land'a koydular." dedi.
Araçta askerlere neler olduğunu sorduğunda terör saldırısı olduğunu, güvenlik önlemi almak için geldiklerini söylediklerini aktaran Kerim, oradaki askerlerden şikayetçi olduğunu belirtti.
Müşteki Burhan Gazi Karademir de güvenlik görevlisi olarak TRT çalıştığını, olay günü askerlerin bir anda bulundukları bölgeye gelip kendilerini yere yatırdıklarını ve kelepçelediklerini anlattı.
Darbecilerin, terör bahanesiyle orada bulunan tüm güvenlik personelini kapalı askeri aracın içine bindirdiklerini anlatan Karademir, vatandaşların yardımıyla kurtulduklarını kaydetti.
"Kim karşı çıkarsa vurun"
Yunus İdiz de 15 Temmuz'da TRT Genel Müdürlüğü'nde güvenlik grup şefi olarak çalıştığını saat 22.30 civarında amirinin arayıp askeri hareketlilikten bahsettiğini vurguladı.
Amirinin TRT yerleşkesine zorla girmek isteyen hiç kimseyi içeri almaması yönündeki talimatını nizamiyedeki güvenlik görevlilerine ilettiğini dile getiren İdiz, "Arkadaşlarla görüştüm. Çok sayıda askerin geldiğini söylediler. O konuşma sonrasında telefon bağlantısı kesildi. A blok önüne 5-6 kadar askeri araç geldi." dedi.
Askerlerin yanına gittiğini ve onlara tepki gösterdiğini belirten İdiz, şunları anlattı:
"Ben tepki gösterince oradaki yarbay 'Kim karşı çıkarsa vurun' dedi. Ben de teslim olmak zorunda kaldım. Beni gözaltına alıp Land'ın içine koydular. Telsizimi almayı unutmuşlardı. Telsizim omzumda asılıydı. Land'ın içinde bir uzman 'Sen şef misin?' diye sordu. Beni indirip en arkadaki Land'a bindirdiler. Orada da 3-4 tane güvenlikçi arkadaş vardı. Orada otururken uzman çavuşun biri bana rejiyi sordu. Ben de başımdan savmak için TRT haberin binasını gösterdim. O arada Yaşar Yüce'yi gördüm. 'Ağabey ne oluyor?' diye sordum. O da 'Bir şey yok, sizin güvenliğiniz için geldiler' dedi. Daha sonra vatandaşlar geldi. Bizi bağlayan askerleri vatandaşların elinden aldık. Hiç birinin burnu bile kanamadı."
Duruşmaya yarın devam edilecek.
19.09.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19'ncu Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, darbecilerce alıkonulan TRT çalışanları müşteki sıfatıyla 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını anlattı.
Müşteki Kübra Resul, TRT Spor'da görev yaptığını, olay gecesi nöbetçi olduğunu, savaş uçaklarının alçak uçuşlarına ilişkin haberleri izlediğini, ilk başta neler olduğuna anlam veremediğini söyledi.
Daha sonra TRT Genel Müdürü'nün kuruma geldiği bilgisini aldığını, bir süre sonra görüştüğü bir editörün kendisine darbe olduğunu söylediğini aktaran Resul, "Orman yolu dediğimiz kapı kısmında askerleri gördüm. Yüzlerini hatırlamıyorum, diyaloğum olmadı onlarla. Hemen içeri girdim. Ateş sesleri gelmeye başlamıştı." dedi.
Rütbesi ve konumunu bilmediği bir askerin diğerlerine, "İtiraz eden olursa vurun, dinlemeyin" şeklinde talimat verdiğini duyduğunu bildiren Resul, bu ifadelerden sonra can güvenliğini sağlamak için TRT Spor'da "devamlılık" olarak bilinen pencereleri olmayan bölüme girdiğini ifade etti.
Halkın TRT binasına geldiği haberi üzerine bulundukları yerden çıktığını anlatan Resul, sanıklardan şikayetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini kaydetti.
"Bildiriyi yayımlamamak için direndi"
TRT Spor'da KJ operatörü olduğunu söyleyen müşteki Hamza Koç da darbe girişiminin ilk saatlerinde silah sesleri duyduğunu söyledi.
Bir süre sonra diğer televizyonlarda darbe girişimine ilişkin haberleri gördüğünü dile getiren Koç, "Daha sonra TRT'de darbe bildirisi yayımlandı. Bir süre sonra bu bildirinin TRT Spor'da yayımlanmasını istediler. Yayın yönetmeni, bildiriyi yayımlamamak için direndi ama bir süre sonra TRT Spor'da da bildiri yayımlandı. Ana kumandadan 'Zorluk çıkarmayın, yayımlayın' şeklide tehdit içeren ifadeler kullanıldı." diye konuştu.
Bildirinin yayımlamasının ardından askerlerin başındaki rütbelinin TRT Spor'dan ayrıldığını ancak sürgülü kapıya silahlı bir asker bıraktığını belirten Koç, vatandaşların TRT'ye gelmesiyle bulundukları yerden çıktıklarını vurguladı.
Olay tarihinde TRT Spor'da gece editörü olduğunu belirten Hamdi Emirhaliloğlu ise TRT eski spikeri Erhan Çelik'in sosyal medya hesabından yayımlandığı "Darbe oluyor" mesajını gördüğünü, bunun üzerine muhabirleri evlerine göndermek istediğini aktardı.
Bir süre sonra TRT'nin giriş kapısında askerleri görünce darbe olduğundan emin olduğunu dile getiren Emirhaliloğlu, askerlerden birinin, "Karşı çıkan olursa hiç edin" şeklinde emir verdiğini duyduğunu bildirdi.
Müşteki Dağıstan Ünal da olay tarihinde güvenlik amiri olduğunu, telsizden askeri araçların TRT binasına yaklaştığına dair anons yapıldığını, bu anonstan sonra askeri araçları gördüğü bilgisini verdi.
Askerlerin kendilerini yere yatırıp silahlarını aldıklarına değinen Ünal, sanıklardan şikayetçi oldu.
Duruşmaya ara verildi.
Duruşmada, darbecilerce alıkonulan TRT çalışanları, müşteki sıfatıyla 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını anlattı.
TRT'de güvenlik görevlisi olarak çalışan müşteki Dursun Kumru, olay gecesi güvenlik şefi Yunus İdiz'in telsizden "İçeriye asker ve polis almayın" şeklinde anons geçtiğini ifade etti. Bunun üzerine kimliklerini kontrol ettikten sonra kurum personelini içeriye almaya başladıklarını anlatan Kumru, bir süre sonra bütün güvenlik personelinin, mavi kapının önünde toplanması için telsizden anons yapıldığını aktardı.
Buraya gittiğinde askerleri gördüğünü belirten Kumru, "Askerler bizi yere yatırıp, silahımızı aldılar, sonra kelepçe taktılar. Askerlerden biri 'Silahını bırakmasan vururuz' deyince silahımı vermek zorunda kaldım. Tatbikat olduğu söylendi." dedi.
Müşteki Hasan Uğur Kumak da güvenlik görevlisi olduğunu belirterek, olay gecesi TRT'yi basan askerlerce yere yatırılarak tabancasının alındığını kaydetti. Kumak, kendisine bu şekilde davranan askerlerin, ateş etme yetkilerinin olduğunu söylediklerini kaydetti.
TRT'yi darbecilerden kurtaran halkın, Türk bayrakları taşıdıklarını hatırlatan Kumak, "Halk, bize gayet iyi davrandı, bir sıkıntımızın olup olmadığını sordular. Bize karşı herhangi olumsuz bir tutum sergilenmedi." diye konuştu.
Sanıklardan şikayetçi olduğunu dile getiren müşteki Kumak, davaya katılmak istediğini söyledi.
Müşteki Harun Şahin de olay tarihinde TRT protokol bölgesinde nöbetçi güvelik görevlisi olduğunu belirtti. Telsizden asker ve polislerin TRT'ye alınmaması anonsu geçildiği esnada çok sayıda askerin TRT yerleşkesine girdiğini anlatan Şahin, "Askerler, 'Yatın yere, vururuz şakamız yok' dediler. Bizi yere yatırdılar. Ameliyatlı olduğumu bilen şefimiz, bu durumumu askerlerle paylaştı. Buna rağmen sırtıma ayaklarıyla basmaya devam ettiler." ifadesini kullandı.
Silahlarını alan ve bileklerine kelepçe takan askerlerin kendilerini bir askeri araçta alıkoyduğunu kaydeden Şahin, darbecilerin ısrarla yayın yapılan stüdyoların yerlerini öğrenmek istediklerini dile getirdi. Kendisini alıkoyan darbecilerden şikayetçi olan Şahin, davaya katılma talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
20.09.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19'ncu Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada darbecilerce alıkonulan TRT çalışanları, müşteki sıfatıyla 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını anlattı.
Müşteki Erkan Ülger, olay tarihinde TRT Spor, Son Dakika Spor Haberleri, Spor Son Dakika Spor'da resim seçici olarak görev yaptığını söyledi. Darbe girişiminin ilk saatlerinde TRT yerleşkesinin iç kısmında asker gördüğünü belirten Ülger, bunları yönlendiren bir rütbelinin "Dışarıdan kimse girmesin, girerlerse ateş edin." şeklinde talimat verdiğini aktardı.
Bunun üzerine yeniden kanal binasına sığındıklarını anlatan Ülger, "Bulunduğumuz oda küçüktü ve havasızdı. O esnada helikopter ve ateş sesleri duyduk. Ben lavaboya çıktığımda 3 el silah sesi duydum. Komutanım, komutanım diye bağırış sesi duydum. Ben o panikle koşarak bulunduğumuz odaya geldim. Sonra halk geldi." ifadelerini kullandı.
TRT'de özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığını belirten müşteki İsa Karakaya da olay gecesi telsizden "İçeriye asker ve polis almayın" şeklinde anons yapıldığını, bir süre sonra da herkesin mavi binanın önünde toplanması için ikinci anonsun geçildiğini bildirdi.
Toplanma bölgesine gittiğinde çok sayıda asker gördüğünü belirten Karakaya, bu askerlerin güvenlik görevlilerini yere yatırarak silahlarını aldıklarını ifade etti.
Bu manzara karşısında korktuğu için TRT binasına geçtiğini ifade eden Karakaya, "O panikle dış yayınlar binasına girdim. Arkadaşların ölmediğini görünce tekrar dışarı çıktım. Asker beni görünce 'Yere yat' diye bağırdı. Ben de telsizimi ve silahımı bırakıp yere yattım. Askerlere ne olduğunu sordum. Asker de 'IŞİD saldırı yapacak, buranın güvenliğini biz sağlayacağız' dedi. Bizi landın içine bindirdiler." diye konuştu.
Müşteki Zeynep Demir ise TRT Haber'de alt yazı operatörü olarak görev yaptığını, olay gecesi nöbetçi olduğunu ifade etti.
Reji bölüme geçeceği sırada bir çalışma arkadaşının askerlerin TRT'yi bastığını söylediğini aktaran Demir, "Neler olduğunu sordum. 'Askerler gelmiş, darbe oluyormuş' cevabını aldım. TRT Spor editörlerinin olduğu ofise gittik. 2 saat falan arkadaşlarla orada bekledik. Oradan TRT Spor devamlılık rejiye indik. Olaylar bitince TRT Haber rejiye gittim. Görevime devam ettim." dedi.
TRT Spor'da resim seçici olarak görev yaptığın söyleyen müşteki Burcu Uçar, akşam saatlerinde TBMM'ye saldırı yapıldığı bilgisini aldıklarını, bunun üzerine dışarı baktığında siper alan askerler gördüğünü kaydetti.
Daha sonra İstanbul'daki boğaz köprülerin askerlerce tutulduğu haberini gördüğünü anlatan Uçar, sabah saatlerine kadar dışarı çıkmadıklarını sözlerine ekledi.
Duruşmaya ara verildi.
Müşteki Sedat Torun, özel güvenlik görevlisi olduğunu, olay tarihinde Dış Yayınlar Daire Başkanlığında çalıştığını söyledi.
Darbe girişiminin ilk saatlerinde mesai arkadaşlarından birinin İstanbul'daki köprülerin askerlerce kapatıldığına ilişkin haberlerden bahsettiğini aktaran Torun, bir süre sonra bütün güvenlik görevlilerinin mavi binanın önüne toplanmaları için telsizden anons geçildiğini kaydetti.
Söz konusu yere gittiğinde askeri araçları gördüğünü belirten Torun, "Burada askerlerle karşılaştık. Askerler bize, 'yatın' diye bağırdı. Bizi yere yatırıp, silahlarımızı aldılar, sonra kelepçelediler. Bizi askeri araçlara bindirdiler. Erlerle konuşmaya çalıştık. Erlerin hiçbir şeyden haberi yoktu. Tatbikat gibi şeylerden bahsediyorlardı. Sonra nizamiyeden vatandaşların sesi duyuluyordu. Yakınımıza mermiler düştü. Askerler destek için ana nizamiye geçti." ifadelerini kullandı.
Müşteki Kamil Altındağ da 15 Temmuz'da Arı Stüdyoları'nda görevlendirildiğini, 4 arkadaşıyla orman nizamiyesinden TRT yerleşkesine girdiği sırada askerleri gördüğünü belirtti.
Bunun üzerine görsel sanatlar binasının arkasından geçmeye çalıştıklarını ancak askerler tarafından fark edildiklerini anlatan Altındağ, askerlerin başındaki rütbelinin kendilerine TRT'nin güvenliğini sağlamak için geldiklerini söylediğini bildirdi.
Bir askerle birlikte ana nizamiyeye gittiklerini, bu sırada neler olduğuna dair sorularına cevap alamadığını dile getiren Altındağ, "15 nolu nizamiyeye gittik. Orada da Mustafa Varlık vardı. Bana 'Ağabey hayırdır' dedi. 'Bilmiyorum' diye cevap verdim. Bu sefer neler olduğunu sorduğum bir rütbeli, 'Konuşma canın yanmasın' dedi. Beni de kelepçelemek istediler ama kelepçe kalmamıştı. Sonra beni de askeri araca koydular." diye konuştu.
Sanıklardan şikayetçi olduğunu belirten Altındağ, davaya katılma talebinde bulundu.
Duruşmaya, 23 Eylül Pazartesi günü devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-08 Mayıs (2017) 'Ankara 521 sanık (ilk 534) Darbe/Cumhurb. Muhafız Alayı' davası
(21 Eylül 2019, 17:22)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: