İstanbul'da, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Balyoz Davası'nın soruşturma ve yargılama aşamalarına bakan 15'i tutuklu 50 eski hakim ve savcı hakkında yürüttüğü soruşturmayı tamamladı. İddianamede 37 hakim ve savcının ağırlaştırılmış müebbet ile 27 yıl hapsi, 12 hakim ve savcının ise ağırlaştırılmış müebbet ve 37 yıl hapsi talep edildi. Balyoz davası soruşturma savcısı Mehmet Ergül'ün ise 28 yıl 8 ay hapis ile cezalandırılması istendi.
29.06.2019 12:44 İstanbul'da, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Balyoz Davası'nın soruşturma ve yargılama aşamalarına bakan 15'i tutuklu 50 eski hakim ve savcı hakkında yürüttüğü soruşturmayı tamamladı. 49 hakim ve savcı hakkında "Anayasayı ihlal" suçundan ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapsi ile 10 yıl ile 37 yıl arasında değişen oranlarda hapis cezaları istendi. Bir sanığın ise 28 yıl 8 aya kadar hapsi talep edildi.
20 Haziran'daki gelişmeye göre, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, emekli Orgeneral Çetin Doğan, vefat eden Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Özden Örnek, emekli koramiral Kadir Sağdıç, emekli Albay Dursun Çiçek, emekli albay Cemal Temizöz, emekli Koramiral Deniz Cora, emekli yüzbaşı Hasan Ataman Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 113 kişi "müşteki" olarak yer aldı. İddianamede 19'u firari 15'i tutuklu 50 kişi şüpheli olarak yer aldı.
ÖRGÜTÜN AMACI VE YAPISI ANLATILDI
İddianamede, Fetullahçı Silahlı Terör Örgütü'nün (FETÖ/PDY) amacı, kuruluşu, hiyerarşik yapısı, istihbarat ağı, illegal yapılanması, örgütün haberleşmede kullandığı yöntemler, baskı oluşturma, eğitim alanı ve mali yapısı anlatıldı. İddianamede, 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki süreçte FETÖ/PDY'nin silahlı bir terör örgütü olduğuna dair yargısal kararlarda verildiği kaydedildi. Kapatılan Özel Yetkili Mahkemelerin, örgütün elinde tüm toplumu dizayn edecek bir silaha dönüştüğünün altı çizilen iddianamede, Balyoz Davası'na bakan mahkeme heyeti ve savcısına isnat edilen eylemlere de iddianame tek tek yer verildi.
BASMA KALIP CÜMLELERLE TUTUKLAMA KARARI VERİLDİ
İddianamede, "Balyoz Davası" olarak bilinen davanın soruşturma ve kovuşturma aşamasında; kararların gerekçeli olması gerektiği halde, AİHM kriterlerine aykırı olarak yasa maddesini gerekçe yazarak, sanıklar hakkında hukuki ve fiili hiçbir olgu ortaya koymadan, soyut, basmakalıp cümlelerle, toptancı bir anlayışla, tutuklama ve tutukluluk hallerinin devamına karar verildiği belirtildi.
ÖRGÜTÜN AMACINA UYGUN ŞEKİLDE HAREKET ETTİLER
İddianamede, "Hakim, savcı ve bilirkişiler hakkındaki davalar, basın haberleri, HSYK Genel Kurulu ve Anayasa Mahkemesi kararları ile evrensel anlamda Hakim ve Cumhuriyet Savcılarını bağladığından kuşku duyulmayan Bangolar Yargı Etiği ilkeleriyle birlikte değerlendirildiğinde, yargı görevinin tam ve doğru bir şekilde yerine getirilmediği, yargı ve yargıç tarafsızlığı açısından kamuoyu, hukuk mesleği ve dava taraflarının güveninin sağlanamadığı, yargının doğruluğuna ve tutarlılığına ilişkin inancı kuvvetlendirici nitelikte davranış sergilenemediği, bu itibarla şüphelilerin fikir ve eylem birliği içerisinde Fetullahçı Silahlı Terör Örgütünün amacına uygun şekilde planlı ve sistematik bir şekilde yürütülen bir organizasyonun parçası olarak hareket ederek tespit edilen hukuka aykırılıkları gerçekleştirdikleri sonucuna ulaşılmıştır" denildi.
MESLEĞİN ŞEREF VE ONURUNU, MEMURİYET NÜFUZ YE İTİBARINI BOZACAK NİTELİKTE EYLEMLERDE BULUNUP PEK ÇOK HUKUK İHLALLERİ YAPILDI
İddianamede, "Kamuoyunda "Balyoz Davası" olarak bilinen İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2010/283 esas sayısında görülen davanın soruşturma ve kovuşturma aşamasında görev alan şüpheli hakim ve Cumhuriyet savcılarının; Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına karşı hazırlanan kumpasın hayata geçirilmesi için FETÖ/PDY terör örgütüne mensup kolluk görevlileri ve kişiler ile fikir ve eylem birliği içerisinde, planlı ve sistematik şekilde yürütülen bir organizasyonun parçası olarak mesleğin şeref ve onurunu, memuriyet nüfuz ye itibarını bozacak nitelikte eylemlerde bulunup pek çok hukuk ihlalleri yaparak, çoğunluğu muvazzaf general, amiral ve subayın hürriyetlerinin kısıtlanmasına, terfilerinin engellenmesine ve çalıştıkları kurumdan ayrılmalarına, bunun sonucunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin üst düzey subaylarının tasfiye edilerek yerlerine FETÖ/PDY Terör Örgütü üyesi subayların yerleştirilmesine, bu subayların da 15 Temmuz 2016 günü Anayasal düzen ve meşru hükümete karşı darbe girişiminde bulunmalarına ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin caydırıcılığının zaafiyete uğramasına neden oldukları anlaşılmakla, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 89 ve 90 maddeleri uyarınca şüphelilerin üzerilerine atılı suçlara ilişkin yargılanmaları talep ve iddia olunur" denildi.
ŞÜPHELİLERE İSTENEN CEZALAR
Şüpheliler Ali Alçık, Alpaslan Uz, Dursun Ali Gündoğdu, Eşref Aksu, Fatih Mehmet Uslu, Hadi Çağdır, Hikmet Şen, Hüsnü Çalmuk, İbrahim Balık, İdris Asan, Kazım Kahyaoğlu, Mehmet Ekinci, Mehmet Erdoğan, Mehmet Hamzaçebi, Menekşe Uyar, Mesut Özcan, Mustafa Başer, Mustafa Boz, Muzaffer İren, Nurullah Çınar, Osman Kaya, Resul Çakır, Rüstem Eryılmaz, Savaş Çelik, Sedat Sami Haşıloğlu, Seyfettin Mermerci, Vedat Dalda, Yakup Hakan Günay, Abdullah Öztürk, Birol Bilen, Davut Bedir, Gökmen Demircan, Mehmet Karababa, Mehmet Uğurlu, Metin Özçelik, Nalan Can ve Süleyman Pehlivan hakkında iddianamede, "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma'", "Görevi kötüye kullanma" ve "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarından 10'ar yıldan 27'şer yıla kadar hapsi istendi. 37 şüpheli için ayrıca "Anayasayı ihlal etme" suçundan da ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.
ANAYASAYI İHLA ETME SUÇUNDAN MÜEBBET HAPİSLERİ TALEP EDİLDİ
Şüpheliler Ali Efendi Peksak, Ali Haydar, Aytekin Özanlı, Bilal Bayraktar, Fikret Seçen, Hüseyin Ayar, Hüseyin Kaplan, Mehmet Berk, Mehmet Murat Yönder, Murat Üründü, Ömer Diken ve Savaş Kırbaş hakkında da "Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama", "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "Görevi kötüye kullanma", "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarından 15'er yıldan 37'şer yıla kadar hapsi istenen iddianamede, şüphelilerin "Anayasayı ihlal etme" suçundan da ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
BİR ŞÜPHELİNİN 28 YILA KADAR HAPSİ İSTENDİ
Şüpheli Mehmet Ergül'ün de iddianamede, "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "Görevi kötüye kullanma", "Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etme" ve "Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama" suçlarından 10 yıl 10 aydan 28 yıl 8 aya kadar hapsi talep edildi. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etti. Şüpheliler önümüzdeki günlerde Yargıtay'da hakim karşısına çıkacak.
DETAYLAR
Balyoz davasının soruşturma ve yargılama aşamasına bakan eski hakim ve savcılar hakkında hazırlanan iddianamede ayrıntılar ortaya çıktı. İddianamede eski İstanbul Başsavcı vekili Fikret Seçen'in sahte delille 163 kişinin tutuklanmasını sağladığı belirtildi. Davanın savcılarının ise tüm sanıkların savunmalarının tamamlanmadan mütalaa yazdıkları da aktarıldı.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Balyoz Davası'na bakan 15'i tutuklu 19'u firari 50 eski hakim ve savcı hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı. Savcılık tarafından hazırlanan 56 sayfalık iddianamede hukuki ihlallerin yapıldığı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üst düzey subaylarının görevlerinden edilerek, yerlerine FETÖ üyesi subayların getirildiği aktarıldı. İddianamede ayrıca dosyada görevli savcıların şüphelileri baştan suçlu ilan ettiği de açıklandı.
İddianamede Balyoz davasına bakan hakimler Ömer Diken, Murat Üründü, Ali Efendi Peksak'ın suç delili dokümanlarında manipülasyon yapıldığının tespitini içeren 6 askeri bilirkişi raporu ile 12 hukuki mütalaa dosyaya sunulduğu halde bilirkişi incelemesi yapılmadığı aktarıldı. İddianamede ayrıca mahkeme heyetinin yasaya aykırı olarak 44 sanığın avukatı olmadan, diğerlerine de söz hakkı vermeden 163 kişinin tutuklanmasına karar verdikleri ve sanık Bilgin Balanlı'nın sorgu esnasında söylemediği şeyleri söylemiş gibi karara yazdıkları belirtildi.
İddianamede Balyoz davası savcıları Savaş Kırbaş ile Hüseyin Kaplan'ın tüm sanıkların sorgu ve savunmaları tamamlanmadan mütalaa yazdıkları belirtildi.
Firari eski İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı vekili Fikret Seçen hakkında ise iddianamede, İstanbul Casusluk ve Fuhuş davası olarak bilinen soruşturma kapsamında 06 Aralık 2010 günü bir e-posta ihbarının gelmesi üzerine arama izni verilmesini talep ettiği, e-postada herhangi bir ayrıntı verilmemesine rağmen Gölcük'te Donanma Komutanlığı'nda aramayı ihbarda ismi geçmeyen bir şahsın odasından başlattığı ve kendisinin ilk gösterdiği yer karosunun kaldırılması ile Balyoz davasının üçüncü iddianamesine esas olacak 5 numaralı hard diskin bulunmasını sağladığı açıklandı. Gölcük'te yapılan aramada ele geçirildiği iddia edilen CD ve hard disk ile ilgili olarak, polis tarafından düzenlenen tespit tutanaklarını 43 klasör olarak Balyoz davasının görüldüğü mahkemeye göndererek, yem delil bulunduğu iddiasıyla 163 sanık hakkında tutuklama kararı verilmesine neden olduğu belirtildi.
İddianamede Ali Alçık, Alpaslan Uz, Dursun Ali Gündoğdu, Eşref Aksu, Fatih Mehmet Uslu, Hadi Çağdır, Hikmet Şen, Hüsnü Çalmuk, İbrahim Balık, İdris Asan, Kazım Kahyaoğlu, Mehmet Ekinci, Mehmet Erdoğan, Mehmet Hamzaçebi, Menekşe Uyar, Mesut Özcan, Mustafa Başer, Mustafa Boz, Muzaffer İren, Nurullah Çınar, Osman Kaya, Resul Çakır, Rüstem Eryılmaz, Savaş Çelik, Sedat Sami Haşıloğlu, Seyfettin Mermerci, Vedat Dalda, Yakup Hakan Günay, Abdullah Öztürk, Birol Bilen, Davut Bedir, Gökmen Demircan, Mehmet Karababa, Mehmet Uğurlu, Metin Özçelik, Nalan Can, Süleyman Pehlivan hakkında 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma', 'görevi kötüye kullanma', 'silahlı terör örgütüne üye olma' suçlarından 10 yıldan 27 yıla kadar, 'anayasayı ihlal etme' suçundan ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.
Şüpheliler Ali Efendi Peksak, Ali Haydar, Aytekin Özanlı, Bilal Bayraktar, Fikret Seçen, Hüseyin Ayar, Hüseyin Kaplan, Mehmet Berk, Mehmet Murat Yönder, Murat Üründü, Ömer Diken ve Savaş Kırbaş hakkında da iddianamede 'devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama', 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma', 'görevi kötüye kullanma', 'silahlı terör örgütüne üye olma' suçlarından 15 yıldan 37 yıla kadar, 'anayasayı ihlal etme' suçundan da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
İddianamede Balyoz davası soruşturma savcısı Mehmet Ergül hakkında ise, 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma', 'görevi kötüye kullanma', 'silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etme' ve 'devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama' suçlarından 10 yıl 10 aydan 28 yıl 8 aya kadar hapis cezası talep edildi.
"Balyoz Planı" davasının soruşturma ve kovuşturması sırasında görev yapan eski 50 hakim ve savcı hakkında hazırlanan iddianamede, "mahkeme heyetinin kararlarında delillerin komplo ürünü olduğunu kabul etmeme gerekçesinin gerçekleri yansıtmadığı, 2003 yılında hazırlandığı söylenen dijitallerin, oluşturulma tarihlerinin neden 2007 olarak göründüğünü açıklarken, akla ve bilime aykırı beyanlarda bulundukları" belirtildi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 56 sayfalık iddianamede, davanın görüldüğü eski İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ömer Diken, üyeler Ali Efendi Peksak ve Murat Üründü'nün yaptıkları eylemler anlatıldı.
Bu sanıkların maddi gerçeğin ortaya çıkartılması için gerekli araştırmaları yapmadığı gibi bu yöndeki taleplere de duyarsız kaldığı, davanın sanıkları lehine delilleri toplamadığı, delilleri dikkate almadığı, savunmanın tüm taleplerini reddederek iddia makamının tüm taleplerini kabul ettiği vurgulanan iddianamede Diken, Peksak ve Üründü hakkında şu tespitlere yer verildi:
"İsnatlara dayanarak dijital dokümanlarda manipülasyon yapıldığı tespitini içeren 6 askeri bilirkişi raporu ile 12 hukuki mütalaanın dosyaya sunulduğu halde maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için ısrarla yapılan taleplere rağmen bilirkişi incelemesi yaptırmadıkları, iddianamede askeri darbeyi önlediği iddia edilen dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman ile dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün dinlenilmesi yönündeki talepleri haksız yere reddettikleri, tüm sanık müdafilerinin duruşmada hazır bulunmadıkları tarihlerde duruşmalarda uzman bilirkişi dinledikleri, uzman bilirkişi ve tanıklarını hazır eden sanık avukatlarının duruşmada bulunmasına rağmen tanık dinletme talebini önceki uygulamayla çelişecek şekilde CMK'ye aykırı olarak reddettikleri anlaşılmıştır."
"Sanıkların yapmadıkları şeyleri yapmış gibi göstermişler"
Yargılamada sanık Diken, Peksak ve Üründü'nün taraflı davrandığı belirtilen iddianamede, avukatlar Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz'ün müvekkillerinin savunmaları alınmadan önce dosyada bulunan ve savunma hakkını etkileyebilecek 11, 16 ve 17 No'lu CD'lerin imajlarının kendilerine verilmesi yönündeki taleplerini haksız yere reddettikleri, gerekçeli kararda gerçeğe aykırı hususlara ve varsayımlara yer verdikleri, Bilvanis Çiftliği konulu ve Şubat 2007 tarihli yazının tamamen sahte ve imzasız olduğu halde, bu belgeyi ıslak imzalı belgeler arasında gösterdikleri, bu yazı ekinde 6 fotoğraf bulunmadığı halde 6 fotoğraf bulunduğunu yazdıkları, sanık Bilgin Balanlı'nın sorguda söylemediği beyanlarını söylemiş gibi gerekçeli karara yazdıkları, sanıkların yapmadıkları ve söylemedikleri şeyleri yapmış gibi gösterdikleri anlatıldı.
Sanıkların davanın sanıkları lehine olan delilleri dikkate almama gerekçesini gerekçeli kararda yazmadığı gibi, sanıkların lehine olan delilleri de dikkate almadıkları belirtilen iddianamede, Diken, Peksak ve Üründü'nün, "delillerin komplo ürünü olduğunu kabul etmeme gerekçesinin gerçekleri yansıtmadığı, 2003 yılında hazırlandığı söylenen dijitallerin, oluşturulma tarihlerinin neden 2007 olarak göründüğünü açıklarken, akla ve bilime aykırı beyanlarda bulundukları" kaydedildi.
Sahte delilin hükme esas alınamayacağı kuralına rağmen, sanık avukatları tarafından dosyaya sunulan ODTÜ, Yıldız Teknik Üniversite ve İTÜ gibi üniversitelerin bilirkişiliği onaylanmış uzmanlar ve dünyanın sayılı adli bilişim kurumları tarafından hazırlanan dijital dokümanlar hakkındaki bilimsel mütalaaları, 5 numaralı harddisk ile ilgili olarak Donanma Komutanlığı Askeri Savcılığının aldığı bilirkişi raporunu sanıkların gerekçeli kararda haksız yere dikkate almadıkları iddianamede aktarıldı.
Sanıkların kamu kurum ve kuruluşlarından gelen yazı cevaplarını dikkate almadıkları veya gerçeğin aksine değerlendirdikleri belirtilen iddianamede, şu değerlendirmelere yer verildi:
"Sanıklar, davanın 102 sanığı için tensip ile birlikte yakalama kararı alarak yasal takdir hakkı dışına çıkmışlardır. İddianameyle sunulan CD, DVD, harddisk gibi dijital veri kütüklerindeki "çok gizli" ve "gizli" gizlilik dereceli bilgileri ayırım yapmadan suç delili kabulü ile Türk Ceza Kanunu'na göre gizli kalması gereken 'devlet sırrı' niteliğindeki bilgilerin aleniyet kazanmasına sebep olmuşlardır. 'Balyoz Planı' davası bilinen davanın soruşturma ve kovuşturma aşamasında, kararların gerekçeli olması gerektiği halde, AİHM kriterlerine aykırı olarak yasa maddesini gerekçe yazarak, sanıklar hakkında hukuki ve fiili hiçbir olgu ortaya koymadan, soyut, basmakalıp cümlelerle, toptancı bir anlayışla, tutuklama ve tutukluluk hallerinin devamına karar vermişlerdir."
"Duruşma ve iddianamelerden önce mütalaayı hazırlamışlar"
Eski cumhuriyet savcıları Hüseyin Kaplan ve Savaş Kırbaş'ın davanın mütalaasını 4 Ağustos 2010'da başlayan duruşmalardan ve 16 Haziran ile 11 Kasım 2011 tarihlerinde ikinci ve üçüncü iddianamelerden önce 4 Temmuz 2010'da oluşturmaya başladıkları, sanık Ergin Saygun'un 27 Mart 2012 tarihli savunmasından da önce 23 Mart 2012 tarihinde mütalaayı hazırlayıp tamamladıkları belirtildi.
Sanık Kırbaş ve Kaplan'ın sanıklar lehine delil toplanması ve haklarının korunması için hiçbir çaba sarf etmedikleri, lehe olan delilleri görmezden geldikleri, tanık ve bilirkişi dinletme talepleri karşısında kayıtsız kaldığı, savunmaları ve dosyaya sunulan delilleri, uzman mütalaaları ile bilirkişi raporlarını gözetmeksizin, hiçbir maddi gerçeği ve delili içermeyen iddianamenin birebir benzeri olacak şekilde esas hakkında mütalaa hazırlayarak mahkemeye sunduğu kaydedildi.
İddianamede, eski savcılar hakkında "Sundukları esas hakkındaki mütalaanın 241. sayfasında sanıklar aleyhine konuşmayan tanıklarla ilgili olarak, kanaatlerini ve görgülerini özgürce dile getiremediklerini belirterek, adeta tanıkları yalancı tanıklıkla itham ettikleri anlaşılmıştır." denildi.
Sanıkların, davanın soruşturma ve kovuşturma aşamasında devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgi ve belgelerin gizliliğe riayet edilmeksizin üçüncü kişilere ulaşmasının engellenmesine yönelik tedbirleri almadıklarına dikkati çekilen iddianamede, iddianameyle sunulan CD, DVD, harddisk gibi dijital veri kütüklerindeki "çok gizli" ve "gizli" gizlilik dereceli bilgileri ayırım yapmadan suç delili kabulü ile Türk Ceza Kanunu'na göre gizli kalması gereken "devlet sırrı" niteliğindeki bilgilerin aleniyet kazanmasına sebep oldukları kaydedildi.
"Detay verilmeyen ihbarda 5 numaralı harddiskin yerini Fikret Seçen bulmuş"
CMK 250. madde ile yetkili eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fikret Seçen hakkında iddianamede, şu tespite yer verildi:
"6 Aralık 2010 günü saat 11.03'te gelen bir e-posta ihbarının, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne ulaşmasından sonra, 17 Aralık 2013 sonrasında görevinden alınan Emniyet Müdürü Nazmi Ardıç tarafından arama kararı talep edilmesi üzerine, kamuoyunda 'İstanbul casusluk ve fuhuş davası' olarak bilinen soruşturma kapsamında arama izni verilmesini talep etmiştir. Seçen'in söz konusu e-posta ihbarında herhangi bir detay verilmemesine rağmen, aramayı ihbarda ismi geçmeyen bir şahsın odasından başlattığı gibi kendisinin de ilk gösterdiği yer karosunun kaldırılması ile arananların ve Balyoz davasının üçüncü iddianamesine esas olacak 5 numaralı harddiskin bulunmasını sağlamıştır."
Sanık Seçen'in İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, Gölcük'te yapılan aramada ele geçirildiği ileri sürülen ve 170'ten fazla hata bulunduğu, sahte olduğu ve suç tarihinden sonra 2009-2010 yıllarında üretildiği iddia edilen birkaç CD ve taşınabilir disk ile ilgili olarak, polis tarafından düzenlenen tespit tutanaklarını 43 klasör olarak mahkemeye gönderdiği ve yem delil bulunduğu iddiasıyla 11 Şubat 2011 günü 163 sanık hakkında tutuklama kararı verilmesine neden olduğu iddianamede anlatıldı.
Birinci Ordu Komutanlığından çalındığı ileri sürülen 16 CD, 10 ses kaseti ile iki bin sayfadan fazla gizli belgenin, sahte dijital verileri ihtiva eden 3 CD ile birleştirilerek bir gazeteci tarafından sunulması ve Donanma Komutanlığında yapılan aramada dijital malzemelerin ele geçirilmesi sonrasında, ciddi bir tedbir almaksızın "çok gizli" içerikteki gerçek plan ve yazışmaların imajlarını yetkisi olmayan polislere sanık Seçen'in incelettiği belirtilen iddianamede, Seçen'in böylece Türkiye Cumhuriyeti'nin en gizli harp planlarının ortaya saçılmasına seyirci kaldığı vurgulandı.
İddianamede, diğer sanıkların yaptıkları usulsüzlüklere de yer verildi.
(29 Haziran 2019, 12:44)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: