Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, aralarında sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de bulunduğu 224 kişinin yargılanmasına devam edildi.
30.03.2019 14:40 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, aralarında sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de bulunduğu 224 kişinin yargılanmasına devam edildi.
18.03.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada, sözde yurtta sulh konseyi üyelerinden eski Jandarma İstihbarat Okul Komutanı kurmay albay Murat Koçyiğit, esasa ilişkin savunma yaptı.
Firari Adil Öksüz liderliğinde, 15 Temmuz 2016'dan kısa süre önce Ankara'daki bir villada yapılan darbe toplantılarına katılmakla suçlandığını dile getiren Koçyiğit, söz konusu tarihlere ait telefon HTS ve BAZ kayıtlarını mahkemeye sunarak toplantılara katılmadığını ifade etti.
Koçyiğit, darbe toplantılarına katıldıklarını itiraf eden eski askerler Hakan Bıyık ve Halil İbrahim Yıldız'ın da toplantıda kendisini gördüğü yönünde bir beyanlarının olmadığını söyledi.
Söz konusu toplantılara katıldığı gerekçesiyle yurtta sulh konseyi üyesi olmakla suçlandığını ileri süren Koçyiğit, konsey üyesi olmadığını savundu.
Koçyiğit, dava dosyasının tefrik edilerek hakkında ilk açılan dava olan Akıncı Üssü davasında yargılanmasına devam edilmesi talebinde bulundu.
ByLock kullanımı
FETÖ'nün kriptolu haberleşme programı ByLock'u kullandığına dair tespitler hakkında da savunma yapan Koçyiğit, programa ait verilerin MİT tarafından ele geçirilmiş istihbari bilgiler olduğunu, istihbari bilgilerin de hukuken geçerliliğinin bulunmadığını kaydetti.
ByLock kullandığına ilişkin raporların çelişkiler içerdiğini ileri süren Koçyiğit, programı kullanmadığını iddia etti.
15 Temmuz
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz 2016'da, daha önceden tanıdığı yurtta sulh konseyi üyesi eski kurmay albay Ahmet Özçetin'i ziyarete gittiğini ve olayların içinde kaldığını belirten Koçyiğit, "Maalesef yanlış bir günde yanlış bir yere gitmişim." dedi.
Olay günü, amiri olan dönemin Jandarma Okullar Komutanı olan eski tuğgeneral Sadık Köroğlu'nun gece eğitimi emri verdiğini, kendisinin ise izin alarak kışladan ayrıldığını aktaran Koçyiğit, Şaşmaz'da bir lokantada yemek yedikten sonra taksi ile Akıncı Üssü'ne gittiğini, bu sırada ülke genelinde ilan edilen uçuş yasağından ve Kara Havacılık'taki bir binbaşının MİT'e giderek ihbarda bulunduğundan habersiz olduğunu beyan etti.
Akıncı Üssü'ne girişinde isim listesinden adının kontrol edilmediğini, Özçetin'i görmek için geldiğini söyleyip kimliğini göstererek içeri girdiğini açıklayan Koçyiğit, üsse gidişinden Ahmet Özçetin'in de habersiz olduğunu iddia etti.
Murat Koçyiğit, 143. Filo'da bulunan Özçetin'in yanında bazı askerleri görmesi üzerine beklemeye başladığını, ardından Özel Kuvvetler askerlerinin, terör saldırısı olabileceği söylentisi üzerine Genelkurmay Başkanlığı Yerleşkesine gittiğini duyduğunu aktaran Koçyiğit, bu durumu amiri Köroğlu'na haber verdiğini dile getirdi.
Sadık Köroğlu'nun birliğe dönmesi talimatına rağmen, giriş çıkışın yasaklandığı Akıncı'dan ayrılamadığını öne süren Koçyiğit, TRT'de okunan korsan darbe bildirisini gördüğünü, bunun üzerine sabah saatlerine kadar filo bölgesinde beklediğini anlattı.
16 Temmuz günü saat 15.30'da gözaltına alındığını dile getiren Koçyiğit, "Ne bir kimseye ne de bir birliğe darbeye ilişkin bir emir vermedim. Bu konuda aleyhimde ifade veren, beni suçlayan kimse de yoktur." diye konuştu.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
19.03.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada, beraberindeki Özel Kuvvetler askerleri ile Genelkurmay'ı basan ekibin başında bulunan sözde yurtta sulh konseyi üyesi eski kurmay albay Fırat Alakuş esasa ilişkin savunma yaptı.
Darbe girişiminden yaklaşık bir ay öncesine kadar Ankara dışında çalıştığını, bu göreve Aralık 2015'te yıllık izinde olduğu süreçte verilen emirle katıldığını beyan eden Alakuş, dolayısıyla darbe girişimi planlamasında yer almasının söz konusu olmadığını savundu.
Sanık Alakuş, olay gününde de yazılı olmayan bir emirle muhtemel terör saldırısına karşı Genelkurmay Karargahı'nın güvenlik maksatlı takviye edilmesi emrinin verildiğini iddia etti.
Alakuş, verilen emre ilişkin ön talimatın da sanıklar Halit Kazancı ve Murat Korkmaz'a dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı tarafından tebliğ edildiğini öne sürdü.
Genelkurmay'ın emniyetine ilişkin verilen emir doğrultusunda 15 Temmuz saat 17.00 sıralarında Akıncı Üssü'ne gittiğini, kendilerine eski gazino olarak adlandırılan bir yerin tahsis edildiğini anlatan Alakuş, beraberindeki askerlerle hazırlıklarını burada gerçekleştirdiklerini bildirdi.
Akıncı'da oldukları süreçte Genelkurmay'da terör saldırılarına ilişkin bir toplantı yapıldığını belirten Alakuş, "Saat 19.00 sıralarında (Zekai) Aksakallı, Genelkurmay'daki terörle ilgili bir toplantıya katılıyor. Toplantıdan çıkınca Ümit Bak'a, 'Fırat'a söyle tatbikata başlasınlar.' diyor. Ben bu durumu ilk ifademde de söylemiştim. Bak ile görüşmemizden sonra Genelkurmay'a intikalimiz başlıyor." diye konuştu.
Eski albay Bak ile görüşmesinden sonra beraberindeki askerlerle otobüse binerek Akıncı'dan ayrıldıklarını kaydeden Alakuş, Genelkurmay'da komuta katına çıkarak emniyet maksatlı tedbirler aldıklarını ileri sürdü.
Alakuş, "Saat 21.22'de Genelkurmay nizamiyesinden giriyoruz. Genelkurmay'ın bu konudan haberi olmasa, değil beni bir kediyi bile içeri almazlar. Girişten sonra komuta katını güvenlik altına alıyoruz. Bir kişiyi emniyete alacaksanız ilk önce yere yatırırsınız. Darbe yapmak için yere yatırmak diye bir husus yok. Elimizde yazılı bir isim listesi yok, personel tamamen kendi inisiyatifiyle işlem yaptı. Komuta katının emniyete alınmasından sonra da Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'in emir subayı tarafından tahliye edildiği bilgisini aldık. Daha sonra güney nizamiyede çatışma haberleri geldi. O sırada ne olduğu belli değil. Bir süre sonra da Kara Kuvvetleri Komutanı (Orgeneral Salih Zeki Çolak) ve kurmay başkanının karargaha gelişi var." şeklinde savunma yaptı.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, "Çolak'ın yere yatırılış emrini kim verdi?" sorusu üzerine Alakuş, "Astsubay Serhat Pasha verdi." dedi.
Alakuş, Güler'in helikoptere götürülüş emrinin de Pasha tarafından Özel Kuvvetler askerlerine iletildiğini kaydetti.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da Genelkurmay Başkanlığı yerleşkesinde yaşananları anlatan Alakuş, olası terör saldırısına karşı emniyeti takviye maksatlı verilen emirle Genelkurmaya gittiğini iddia etti.
Beraberindeki askerler ile kendisinin darbe girişimiyle bir ilgisinin bulunmadığını öne süren Alakuş, dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın derdest edilmesinin söz konusu olmadığını ifade etti.
"Akar derdest edilmedi, zorla götürülmedi." diye konuşan Alakuş, Akar'ın, emir subayının talimatları doğrultusunda Akıncı Üssü'ne götürüldüğünü anlattı.
Yakından tanıma fırsatı bulduğu Akar'ın ciddiyet, samimiyet koordinasyon ve diyalog olmak üzere 4 prensibi olduğunu bildiren Alakuş, Akar'ın kendisi hakkında "ürkütücü" ifadesini kullanmasından sonra "günah keçisi" haline getirildiğini ileri sürdü.
Alakuş, "Hiçbir şekilde darbeye yönelik bir faaliyette bulunmadım." diyerek, 15 Temmuz'da iradesinin fesada uğratıldığı iddiasında bulundu.
Fırat Alakuş, savunmasına yarın da devam edecek.
20.03.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada, beraberindeki Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) askeri ile Genelkurmayı basan ekibin başında bulunan sözde "yurtta sulh konseyi" üyesi eski kurmay albay Fırat Alakuş, esasa ilişkin savunma yaptı.
Dün görülen celsede başladığı savunmasını bugün de sürdüren Alakuş, firari Adil Öksüz liderliğinde Ankara'daki darbe toplantılarına katıldıklarını itiraf eden ve soruşturmaların ilk başında "Şapka" ve "Kuzgun" kod adlarıyla dinlenen eski askerler Hakan Bıyık ve Halil İbrahim Yıldız'ın yurtta sulh konseyinde olmamasını eleştirdi.
"Patates hat" olarak bilinen başkası adına kayıtlı telefonu örgütsel amaçlı kullandığına dair tespit hakkında da konuşan Alakuş, şahsı adına kayıtlı telefon ile kullandığı iddia edilen patates hatlı telefonun sinyal verilerinin eşleşmediğini ileri sürdü. Alakuş, "patates hat" kullanmadığını savundu.
Olay günü, kendisi ve personelinin tuzağa düşürüldüğü iddiasında bulunan Alakuş, dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'yı suçladı.
Semih Terzi'yi savundu
Şehit astsubay Ömer Halisdemir tarafından öldürülen yurtta sulh konseyi üyesi Semih Terzi'nin de Aksakallı tarafından hedefe konulduğunu öne süren Alakuş, "Semih Terzi'den FETÖ'cü çıkmaz. Adam herkesin bildiği ulusalcı ve milliyetçi biridir. ÖKK'de kime sorsanız söyler." dedi.
Olay günü, Aksakallı tarafından darbeciler hakkında ölüm emri verildiğini, Terzi'nin de bu şekilde öldüğünü belirten Alakuş, Terzi hakkındaki ölüm emrinin kendisine verilmesi halinde bunu yerine getirmeyeceğini dile getirdi.
Darbe girişiminde bulunduğuna dair suçlamayı kabul etmediğini, darbeci olmadığını ileri süren sanık Alakuş, "Darbeci olarak ne yapmışım. Güvenliği sağlama amaçlı Genelkurmay Başkanının emriyle personeli yere yatırmışım. Kara Kuvvetleri Komutanını yere yatırarak mı darbe yaptım?" ifadesini kullandı.
Alakuş, soruşturma ve kovuşturma aşamasında hukuk ihlalleri yapıldığını iddia ederek savunmasını tamamladı.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
21.03.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada, olay tarihinde Genelkurmay 1. İstihbarat Analiz ve Değerlendirme Daire Başkanı olarak görev yapan sözde "yurtta sulh konseyi" üyesi eski tuğamiral Sinan Sürer esasa ilişkin savunmasını yaptı.
Genelkurmaydaki odasında ele geçirilen 19 sayfalık dokümanda, Türkiye'yi iç savaşa sürükleyecek ve bölünmesine neden olabilecek plana dair beyanda bulunan Sürer, MİT tarafından hazırlanarak görevi gereği kendisine gelen raporun ilgili komutanlara arz edildiğini, raporun kendisi tarafından kaleme alınmadığını söyledi.
Sürer, 15 Temmuz'da yıllık izinde olmasına rağmen karargaha gelmesinin darbeye destek amaçlı olduğuna dair suçlamayı kabul etmediğini bildirdi.
Olay günü İstanbul'a gidiş için yola çıktığını anlatan Sürer, Akıncı gişelerini geçtikten sonra kendisini arayan emir subayının terör saldırısı olduğunu söylemesi üzerine görev yerine dönmeye karar verdiğini söyledi.
"Sorumluluk bilinciyle karargaha gitmeye karar verdim." ifadesini kullanan Sürer, Genelkurmay yerleşkesine gittiği sırada darbe girişiminden haberdar olmadığını ileri sürdü.
Genelkurmaya gelişinin ve derdest edilmemesinin suç unsuru olarak değerlendirilmesinin yanlış olduğunu savunan Sürer, karargaha girişinden sonra bir odada bekletildiği iddiasında bulundu.
Karargah binasında sivil vatandaşların olduğunu ve çatışma yaşandığını anlatan Sürer, çatışmaların azalmasından sonra emniyetini sağlamak amacıyla silahını çantasından çıkararak odasına gitmeye çalıştığını beyan etti.
Sürer, Genel Sekreterlik katından geçerken sivillere ateş ettiği ve kamera açısında olmayan kısımda yerde yatan yaralı bir vatandaşa tekme attığı tespitini kabul etmediğini belirtti.
Olay günü silahını kullanmadığını ve uyarı amaçlı dahi havaya ateş etmediğini iddia eden Sürer, "Ayağımı savurdum ve gidin buradan dedim. Kimseye tekme atmadım. Zaten yerde yatan bir sivil de bulunmamaktadır. Hiçbir sivile tekme atılmamıştır, hiçbir sivil de kendisine tekme atıldığına dair ifade vermemiştir." diye konuştu.
Sürer, savunmasına yarınki duruşmada devam edecek.
22.03.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada, olay tarihinde Genelkurmay 1. İstihbarat Analiz ve Değerlendirme Daire Başkanı olarak görev yapan sözde "yurtta sulh konseyi" üyesi eski tuğamiral Sinan Sürer, esasa ilişkin savunmasını yaptı.
Önceki celselerde verdiği savunmasını tekrarlayan Sürer, 15 Temmuz'da yıllık izinde olmasına rağmen karargaha gelmesinin, darbeye destek amaçlı olduğuna dair suçlamayı kabul etmediğini bildirdi.
Sinan Sürer, olay günü İstanbul'a gidiş için yola çıktığını anlatarak, Akıncı gişelerini geçtikten sonra kendisini arayan emir subayının terör saldırısı olduğunu söylemesi üzerine görev yerine dönmeye karar verdiğini söyledi.
"Sorumluluk bilinciyle karargaha gitmeye karar verdim." ifadesini kullanan Sürer, Genelkurmay yerleşkesine gittiği sırada darbe girişiminden haberdar olmadığını, kışlada kendini tecrit ettiğini ileri sürdü.
ByLock kullanımına ilişkin tespitin doğru olmadığını savunan Sürer, ankesörlü telefonla FETÖ'nün mahrem imamları ile iletişim kurduğuna dair raporda da çelişkilerin bulunduğunu iddia etti.
Sinan Sürer, Genel Sekreterlik katından geçerken sivillere ateş ettiği ve kamera açısında olmayan kısımda yerde yatan yaralı bir vatandaşa tekme attığı tespitini kabul etmediğini söyledi. Yurtta sulh konseyi üyesi ve FETÖ mensubu olmadığını savunan Sürer, hakkındaki delillerin hukuka uygun toplanmadığını öne sürdü ve hükme esas alınmaması talebinde bulundu.
Suçsuz olduğunu savunan Sürer, beraatini istedi.
Duruşmaya 25 Mart Pazartesi günü devam edilecek.
25.03.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada, Genelkurmay Bilgi İşlem Daire Başkanlığında görevli eski binbaşı Ahmet İlhan Ayşan esasa ilişkin savunma yaptı.
15 Temmuz darbe girişimi gecesi Genelkurmay Başkanlığına telefonsuz gittiğini anlatan Ayşan, "Rutinim olan Genelkurmay'a, sistem arızalarını çözmek için giriş yaptım. Cep telefonsuz nasıl emir alabilirim devleti yıkmaya yönelik?" dedi.
Darbe girişiminin yaşandığı günün erken saatlerinde akademik çalışmalar yaptığını öne süren Ayşan, "15 Temmuz benim için normal bir gündü. Hacettepe Üniversitesinde siber güvenlik sistemleri üzerine çalıştığım tezimle ilgili çalışmalarda bulunuyordum. O gün proje elemanlarıyla proje çalışması yaptık." beyanında bulundu.
Duruşmaya yarın sanık Ayşan'ın savunmasıyla devam edilmek üzere ara verildi.
27.03.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada, darbenin İstanbul ayağını organize etmekle suçlanan sanık eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurumsal Dönüşüm Şube Müdürü kurmay albay Muzaffer Düzenli esasa ilişkin savunmasını yaptı.
İstanbul'daki ana darbe davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Yurtta Sulh Konseyi üyesi Düzenli, üzerine atılı suçlamaları reddetti, darbe girişimiyle ilgisinin bulunmadığını öne sürdü.
15 Temmuz akşamı darbe girişiminin yönetildiği Akıncı Üssüne iş yemeği vesilesiyle gittiğini ve burada alıkonulduğunu savunan Düzenli, "Görüntüler ifademi teyit ediyor. Gece boyunca aktif bir pozisyonda bulunmadım. Enterne edildiğimi ve cep telefonumun alındığını söylemiştim. Görüntülerde elimde telefon yok. Yıl içinde ve daha önceki yıllarda da benzeri ziyaretlerde bulundum. Akıncı ziyaretim hayatın ve askerliğin olağan akışı ve temayüllere son derece uygun. Amirimden müsaade de aldım. Askeri personel istediği her askeri yerleşkeye gidebilir. İddialar mesnetsiz, suçlamalar hayali." dedi.
Mesajları kabul etmedi
Genel darbe planının İstanbul organizasyonunu yaptığı iddiasını kabul etmeyen Düzenli, hakkında ifade veren Murat Yanık'ın beyanlarını reddettiğini söyledi.
Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğunu kabul etmeyen Düzenli, söz konusu konseye ilişkin iddiaların tümüyle uydurma olduğunu öne sürdü. Muzaffer Düzenli, "Yurtta Sulh Konseyinin varlığı maddi kanıtlara ve somut delillere dayanmıyor. Şahsıma bu kapsamda yönetilen iddia ve suçlamaları reddediyorum. Yurtta Sulh Konseyi şeklinde bir oluşum, akla, mantığa ve hayatın olağan akışına uygun değil. Benim böyle bir oluşumun üyesi olduğuma ilişkin iddiaların hukuki bir karşılığı da yok." diye konuştu.
FETÖ üyeliği suçlamasıyla ilgili de savunma yapan Düzenli, dosyada örgüt üyesi veya yöneticisi olduğuna dair hukuki değere sahip bir delil bulunmadığını iddia etti.
Darbe girişimi sırasında 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığından İstanbul Emniyetini işgale giden eski yarbay Osman Akkaya'nın cep telefonundan elde edilen "Yurtta Sulh Biziz" adlı WhatsApp grubundaki mesajlarını kabul etmeyen Muzaffer Düzenli, "Toplanan kalabalıklar ateşle dağıtılacak.", "Tüm zırhlı unsurlar sahaya insin.", "Toplanan kitlelere ve askeri kuvvetlere karşı duran polislere silahla, tanklarla sert şekilde müdahale edilecek." ve "Arkadaşlar, çok şükür Ankara ve İstanbul'da birçok hedef ele geçirildi. TRT'de bildiri okundu. Aynen devam. Harekatımıza karşı duranlara sert karşılık verilecek." şeklindeki mesajların kendisine ait olmadığını öne sürdü.
Düzenli,"WhatsApp üzerinden bir takım kişilerin ismi açık açık kullanılarak kumpas kurulmuş. Osman Akkaya isimli şahısla hiçbir irtibatım yok. Yazışmalar benim değil onun telefonundan elde edildi. Yazışmalarla bir alakam yok, içerikleri kabul etmiyorum. Başka birinin telefonundan alınan bu yazışmalar hukuku delil sayılamaz. Teknik inceleme yapılırsa bu ortaya çıkarılır. Tarafsız bilirkişi incelemesi talep ediyorum."
Sanık Muzaffer Düzenli'nin savunmasının ardından yarın devam edilmek üzere duruşma tamamlandı.
28.03.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada, olay tarihinde Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'in özel kalem müdürü olarak görev yapan eski kurmay yarbay Bünyamin Tuner, esasa ilişkin savunmasını yaptı.
İddia makamının mütalaasını kabul etmediğini bildiren Tuner, suçsuz olduğunu, darbe girişimiyle bir ilgisinin bulunmadığını öne sürdü.
Darbe girişiminin mağduru olduğunu, yanlışlıkla ve suçsuz yere tutuklandığını savunan Tuner, "Mesaim devam ederken Genelkurmay Başkanlığında bilgim ve dahlim dışında gelişen olayların içinde mahsur kaldım. Olaylardan sonra hayatıma normal şekilde devam etmeyi düşünürken kendimi burada buldum." dedi.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın yaveri eski yarbay Levent Türkkan'ın, FETÖ mensubu olduğu yönündeki beyanını kabul etmeyen Bünyamin Tuner, Türkkan'ın söz konusu ifadeyi baskı ve yönlendirmeyle alındığı gerekçesiyle geri çektiğini söyledi.
FETÖ mensubu olduğuna ilişkin hiçbir somut delilin bulunmadığını, bu nedenle hakkında delil üretme yoluna gidildiğini öne süren Tuner, Türkkan'ın geri çektiği ifadesinin, aleyhinde delil üretme çabalarının bir parçası olduğunu savundu.
"İddia, zanna ve niyet okumaya dayalı"
Bünyamin Tuner, Orgeneral Yaşar Güler'in özel kalem müdürü olduğunu, Güler'in de TSK'de FETÖ ile mücadelenin merkezinde bulunduğunu belirterek, "Hakkımda ufacık bir şaibe olsa bir an bile o görevde kalamazdım." diye konuştu.
Tuner, 15 Temmuz akşamı saat 19.26'da, sanıklardan eski Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire Başkanı tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün odasına giderek komutanlar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan arasında yapılan görüşme hakkında bilgi verdiği iddiasını da kabul etmedi.
Görüşmeyi Partigöç'e bildirdiğine dair herhangi bir delil bulunmadığını, iddianın zanna ve niyet okumaya dayalı olduğunu savunan Tuner, Genelkurmay Personel Başkanlığı koridorlarında güvenlik kamerasına yansıyan görüntüsünden yola çıkılarak Partigöç'ün odasına gidip görüşme hakkında bilgi verdiği sonucuna varılamayacağını, bilgisayarlara bağlı yazıcının burada bulunması nedeniyle daha önce de sık sık söz konusu koridora gittiğini söyledi.
"Akkurt ile hareket etmedim"
Orgeneral Güler'in derdest edilmesiyle de bir ilgisinin bulunmadığın öne süren Tuner, şunları söyledi:
"Saat 21.26'da Mehmet Akkurt ve 6 darbeciyle Yaşar Güler'i elleri arkadan plastik kelepçeyle bağlı, gözleri bantla bağlanmış ve kafasında siyah başlık olduğu halde makam odasından çıkardığım iddia ediliyor. Buna ilişkin iddianameye konulan bir fotoğrafa bakarak bu sonuca varmak niyet okumaktan ibarettir. Emir komuta katında beklerken Güler'in emir astsubayı Mehmet Akkurt ve 5-6 kişilik özel kuvvet personeli geldi. Ne olduğunu sorduğumda 'Komutanın bilgisi var, tatbikat yapılıyor' yanıtını aldım. Neden benim haberim olmadığını sorduğunda ise 'Terör tehdidi var' denildi.
Güvenlik kamerası görüntülerinden alınıp iddianameye konulan bir fotoğraf delil gösterilerek, Yaşar Güler'i odadan çıkardığım iddia edilemez. Fotoğrafa bakılırsa elimde zarf olduğu görülüyor. Bu zarf, olaylardan haberim olmadığı ve Güler'e arza giderken hazırlıksız yakalandığımı gösteren bir delil. Olaylar bu sırada gelişti ve zarf elimde kaldı. Olan bitenden haberim olsa elimde bir zarfla ortalıkta dolaşmazdım. Olaylarla bir ilgim yok. Bilgi alma, olan biteni anlama gayretiyle 10 saniye kadar onları takip edip geri döndüm. Mehmet Akkurt ile birlikte hareket etmedim."
Sanık Tuner, Orgeneral Güler'in derdest edilmesinden kendisini sorumlu tutmadığını, şüpheli olarak Mehmet Akkurt'u gösterdiğini, tanıkların da kendisini doğruladığını savundu.
Tuner'in savunmasının ardından davanın görülmesine yarın devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 224 sanık (ilk 221) Darbe Ana Yap. (G.kurmay-Çatı)' davası
(30 Mart 2019, 14:40)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: