İstanbul'da, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 85 sanığın yargılandığı davaya devam edildi. Duruşmanda, tutuklu sanıklardan dönemin İstihbarat Daire Başkanı (İDB) Ramazan Akyürek ile tanık olarak dinlenilen dönemin İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Vedat Yavuz arasında, istihbarat, sorumluluk alanı ve görev tanımıyla ilgili tartışmalar yaşandı.
16.03.2019 15:36 İstanbul'da, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 85 sanığın yargılandığı davaya devam edildi. Duruşmanda, tutuklu sanıklardan dönemin İstihbarat Daire Başkanı (İDB) Ramazan Akyürek ile tanık olarak dinlenilen dönemin İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Vedat Yavuz arasında, istihbarat, sorumluluk alanı ve görev tanımıyla ilgili tartışmalar yaşandı.
12.03.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada tanık olarak bilgisine başvurulan dönemin İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı olan Samsun Emniyet Müdürü Vedat Yavuz, mahkeme heyeti ve Dink ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu'nun sorularını yanıtladıktan sonra, davanın sanıklarından, dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in sorduğu sorulara cevap verdi.
Çalıştığı dönemde FETÖ'cü emniyet müdürleri tarafından baskı gördüğünü ve psikolojik zorluklar yaşadığını anlatan Yavuz, dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ile arasında geçen bir diyaloğu şöyle anlattı:
"Hrant Dink cinayetinden 1-2 gün sonra Ankara'daki evime mobilya almak için mobilyacıya gidiyordum. Ramazan Akyürek telefonla beni aradı. Bana, 'Ahmet İlhan Güler'i bir ara' diye söyledi. 'Niye' diye sordum. 'Ben bu konuya (Dink cinayeti) vakıf değilim, açsın Ali Fuat Yılmazer söylesin' dedim. 'Yok sen söyle' dedi. Sinirlendim yolun ortasında ve sonra Ahmet'i aradım. Ahmet'e, 'Biliyorsun Ahmet ama sana söylemem istendi, elçiye zeval olmaz' diye söyledim. Olmaz böyle bir rezillik."
"Ramazan başkanın da hepsinin de Allah belasını versin"
Bu sözler üzerine konuşan Ahmet İlhan Güler de "Ben de size, 'Ramazan başkanın da onların hepsinin de Allah belasını versin.' dedim." ifadesini kullandı.
Davanın tutuklu sanıklarından dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek de Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandığı duruşmada tanık Vedat Yavuz'a sorular sordu.
İstihbarat Daire Başkanlığı'na başlamadan önce Hrant Dink'in başına bazı durumlar geldiği ve tehdit atmosferi oluştuğu bilgisinin hem resmi yazışmalara hem de medyaya yansıdığını belirten Akyürek, C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in görevde olduğu dönemde azınlıklara yönelik 9 tamim hazırladığını söyledi.
Akyürek'in, "Haber alma birimini devraldığınız istihbarat başkan yardımcısı Necmettin Emre, bu konularda sizinle paylaşımda bulundu mu?" şeklindeki sorusunu yanıtlayan tanık Yavuz, "Hayır öyle spesifik bir paylaşımda bulunmadı." dedi.
"F4 ve tamimle ilgili başkanlığın şubelerle temasa geçmesi lazımdı"
Yavuz, "Haftalık müdürler toplantısında, İstanbul'da Hrant Dink, Trabzon'da ise Yasin Hayal ile ilgili konular, siz ya da Ali Fuat Yılmazer tarafından hiç gündeme getirildi mi? Bana daire başkanı olarak bilgi verdiniz mi?" diye sorulmasına karşılık da "Bana aktarılmayan konuyu benim size aktarmam söz konusu olmaz. Ben bana aktarılan her şeyi size aktardım, konumum onu gerektiriyordu çünkü." diye konuştu.
İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Necmettin Emre döneminde 9 tamim, tanık olan Vedat Yavuz'un yardımcılık döneminde ise 6 tamim hazırlandığı söyleyen sanık Akyürek, imzasının olduğu Dink ile ilgili 12 Ekim 2006 tarihli tamimi görüp görmediğini sorduğu Yavuz'dan "hayır" yanıtını alınca, "Tamimleri alan İstanbul ve Trabzon istihbarat şubeleri, hem kendi aralarında hem de bu işleri takip eden C Şube ile bir paylaşımda bulunmuyorlar. Tamimi alan ve bilgilere vakıf olan İstanbul ya da Trabzon'da istihbarat şube müdür olsanız ne yapardınız?" diye sordu.
Tanık Yavuz da "Şube müdürü olsam, başkanlıkla ve Trabzon ile ivedi temasa geçerdim. F4 değerlendirmesi geldiğinde, başkan ve C Şube müdürüyle direkt temasa geçerdim. İşin kaynağı olan Trabzon'la istişare kurardım ya da Trabzon'a yazı yazıp, telefonla İstanbul'u bilgilendirirdim. Başkanlık da her şeye vakıf. 81 ilden bilgi alma hakkı var çünkü. Başkanın (Ramazan Akyürek) orada hemen devreye girip, 'gelin buraya' demesi, konseyi kurması lazımdı. Tamimle ilgili asayiş ve güvenlik anlamında tedbir alınır. F4'ün üzerine bu tamim gelirse başkanın ilgili illerle temasa geçmesi ve başkanlığın da koordine kurması lazımdı." ifadelerini kullandı.
"Allah katında cevap verin buna"
Ramazan Akyürek'in "Kimseye yönlendirme veya talimatınız oldu mu bu tamimlerle ilgili?" sorusunu da yönelttiği Yavuz, soruyu soran Akyürek'i eleştirerek, "Yok o konularda sizin bana bir talimatınız olmadı 14 ay boyunca. Hangi olayda beni çağırdınız da 'gel bakayım, ne yaptınız, elinizde ne var' dediniz Allah için bir kere? Allah katında cevap verin buna." diye konuştu.
Tanık Vedat Yavuz, Akyürek'in, "Siz başkan olsanız benim yerime ne yapardınız?" sorusuna karşılık ise, "Beni Samsun'a gönderdiniz. Bir şey yoktu orada, 'döneyim mi' dedim, 'dönme' dediniz. 3 gün daha beni orada bekletmenin anlamı ne? Buna ne gerek var. 3 gün sonra dönüp akşam saatinde istihbarat şubenin kapısından giriyorum, mülkiye müfettişleri çıkıyorlar oradan. Sizin aklınıza ne gelir? Olayla ilgili ilk giden müfettişlermiş onlar. Sizin aklınıza ne gelir? Hayır gelmez ki şer gelir." dedi.
"O fotoğraf konusunun cinayetle ilgili etkisi sıfırdı benim için"
Bu ifadelere karşılık, Akyürek "Ne diyeyim ki arkadaşımız kendi açısından haklı olabilir. Ben daire başkanı olarak ancak bunu yapabildim. Neticede o dönem görev yapan bir sürü asker ve polis yargılanıyor, cezaevindeler. O gün itibarıyla o fotoğraf konusunun, cinayetle ilgili etkisi sıfırdı. Benim için basit bu olaydı ama siyasiler için çok önemliymiş. O yüzden Vedat Bey'e, 'biraz daha kal', 'acele git' demiş olabilirim." savunması yaptı.
"Ben daire başkanı olduktan sonra takip tarassutta ciddi aksamalar olmuş, Vedat ve bana gelmemiş bilgi. Bana ne C Şube'den ne Trabzon ne de İstanbul'dan herhangi bir bilgi gelmedi." diyen Akyürek, Hayal'in de arasında bulunduğu Trabzon'daki şüphelilerin telefon tapelerinin de kendisine arz edilmediğini öne sürdü.
"Tapeler İstanbul'a gelse belki Dink rahmetli olmazdı"
Duruşmada söz alan Dink ailesinin avukatlarından Bahri Belen ise sanıklardan Ahmet İlhan Güler'in, Vedat Yavuz'a yönelik "Trabzon'daki telefon tapeleri bize gönderilmeli miydi?" sorusuna dikkati çekerek, Güler'e, "Dink ile ilgili birçok olayı (tehdit, dava gibi) her gün yaşıyordunuz. Hiçbir şey yapmadınız. Telefon tapeleri gelseydi ne yapacaktınız merak ediyorum?" diye sordu.
Ahmet İlhan Güler de şöyle konuştu:
"Ramazan Akyürek, tamimden bahsediyor. İstihbarat Daire Başkanlığı yılda yüzlerce defa tamim yapar. Takvim yapar, takvimde yer kalmamıştır. F4 yazısıyla tamim arasında 7-8 ay var. Aralarında hiçbir bağlantı yok. Böyle bir konu tamimle yorum çıkarılacak bir konu değildir. Trabzon ilinde bilgi var, eleman var. Onlarca telefon dinleniyor ve fiziki takip yapılıyor. İstanbul'a yoruma açık bir yazı geliyor. Onun dışında İDB koordinesi yok, Trabzon çalışması yok. Her yere tape gidiyor ama İstanbul'a gelmemiş, bilgi eki gelmemiş. Hiçbir gelişme olmamış. Kimse arayıp, 'bu neyin nesidir' dememiş. Bütün olarak ele alınca başka gelişme olurdu. Tape gelseydi harekete geçilirdi, koordine olunurdu. Bu konu takip edilirdi. Trabzon emniyeti korumayla ilgili bir prosedür de başlatılırdı. Bunlar olsa belki bunlar yaşanmaz, Dink rahmetli olmazdı."
İfadelerin ardından, mahkeme heyeti duruşmayı yarına erteledi.
DİĞER BAZI D ETAYLAR
Cinayette ihmali bulunduğu iddia edilen kamu görevlilerinin yargılandığı dördü tutuklu 85 sanıklı davanın 88. duruşması gerçekleştirildi.
25. duruşma haftası olarak bilinen dava sürecinde bu hafta duruşmalar üç gün sürecek ve tanıklar dinlenecek. Aralık ayında gerçekleştirilen son duruşma haftasında iki tutuklu sanık dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli Astsubay Yavuz Karakaya ve Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Değerlendirme ve Analiz Merkez Amiri Hamza Celepoğlu tahliye edilmişti.
Bugün görülen duruşmada dönemin İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Yardımcısı Celal Sel ve Emniyet İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Vedat Yavuz dinlendi. Aralık ayındaki duruşmada dinlenilmesi kararlaştırılan dönemin Emniyet İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Necmettin Emre, Kanada'daki Ottawa Büyükelçiliğinde görevli olduğu için mahkemeye dilekçe yazarak duruşmaya katılamayacağını bildirdi.
Tutuklu sanıkların SEGBİS aracılığıyla katıldığı duruşmaya ev hapsinde bulunan dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz, tutuksuz sanıklar Erhan Tuncel, Murat Bayrak, Gazi Günay, dönemin Trabzon İl Emniyet Müdürü Reşat Altay ve İstanbul İl İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler katıldı. Duruşmada ayrıca taraf avukatları da hazır bulundu.
Sel: Kamera kayıtlarını Terörle Mücadele Şubesi topladı
Mahkemede ilk olarak Celal Sel dinlendi. Günümüzde Çanakkale İl Emniyet Müdürü olarak görev yaptığını belirten Sel duruşmaya SEGBİS aracılığıyla Çanakkale'den bağlandı.
Cinayeti makamında televizyonda gördüğü altyazıdan öğrendiğini söyleyen Sel, müdürlerinin olay yerine geçmesini istediklerini söyledi.
"Hızlıca olay yerine gittim. Ben gittiğimde üç ekip oradaydı. Etrafı dolaşırken kumaş satan bir esnaf güvenlik kamerasının olduğunu söyledi. Görüntülere bakmaya içeri girdim. Şahız bize kameradan Ogün Samast'ı gösterdi. Müdürümüz bize kasayı ve hard diski alın dedi. O sırada görüntülere kimin bakacağı, Terörle Mücadele mi, Asayiş mi belli değildi.
"Soruşturmayı Terörle Mücadele Şubesi'nin yürüteceği belli olunca, Şube Müdürümüz, şubeye gidip üst makamlara bilgi notu hazırlamamı istedi. Olay yerinden ayrıldım ve şubeye gittim. Bilgi notu hazırladım.
"Daha sonra görüntüleri basına vererek, ihbar hattı kurduk ve ben hatla ilgilenen ekibin başındaydım. Ogün Samast, Samsun'da yakalanıp getirildikten sonra ben şubedeki diğer konularla ilgilenmeye başladım.''
Sel'in ifadesine karşılık Mahkeme Başkanı Şimşek, Akbank'taki görüntü kayıtlarının kaybolmasını sordu.
Sel, Saray Kumaşçılık dışında da görüntülerin Terörle Mücadele ekipleri tarafından toplandığını ve Akbank Şubesi'nin kamera görüntülerinin de alındığını bildiğini ifade etti.
Şimşek'in sorularından sonra Dink ailesi avukatı Hakan Bakırcıoğlu Sel'e soru sordu. Bakırcıoğlu Sel'e "İstanbul'da çalıştığınız dönem Erhan Tuncel'le İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünde yapılan mülakatlara katıldınız mı?" diye sordu.
Sel katılmadığını söyledi. Bakırcıoğlu'nun ardından yine Dink ailesi avukatı Bahri Belen " Akbank dışında görüntü kayıtları aldınız mı? Ve bunları kim inceledi biliyor musunuz?" diye sordu. Sel "İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi C Bürosu işliyordu" diye cevapladı.
Yavuz: Akyürek cinayetten sonra beni samsuna gönderdi
Sel'in ardından Vedat Yavuz'un dinlemesine geçildi. Günümüzde Samsun İl Emniyet Müdürü olarak görev yaptığını belirten Yavuz duruşmaya SEGBİS aracılığıyla Samsun'dan bağlandı.
Cinayetle ilgili olarak Yavuz, "2014'de savcının bana yönelttiği sorulara cevaplarımı vermiştim. Bugün itibariyle ifademe ekleyecek bir şeyim yok." diye konuştu.
Cinayet tarihinde Emniyet İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı olarak görev yaptığını belirten Yavuz, bu tarihte operasyon birimlerine değil idari birimlere baktığını söyledi. Yavuz ayrıca o dönem daire başkanının Sabri Uzun olduğunu ifade etti.
"Şubeye gelen istihbarat notlarıyla ilgili olarak bana kimse bilgi vermedi. Not geldiğinde Sabri Uzun İran'a gitmişti ve Necmettin Emre ona vekalet ediyordu. Ben F4'ü ilk kez İstanbul'da soruşturma savcısı gösterdiğinde gördüm. Haber almadan Necmettin Emre sorumluydu.
Hrant Dink'e yönelik provokatif eylemleri basından duyduklarını da söyleyen Yavuz şöyle konuştu:
"Dink'e yönelik ses getirici eylem yapılacağı bilgisi gelmiş. Bütün yazışmalar önce daire başkanlığına gider. Buradaki kişi hem eski yazılara vakıf, hem de evrakı görüyor. Evrakı gören kişi ilgili şube müdürüne telefon ederek gerekli işlemleri yapmalıydı."
Bunun üzerine avukat Bakırcıoğlu "Ses getirici eylemden kasıt ne olabilir" diye sordu. Yavuz "Cana kastedilecek eylem olabilir" şeklinde cevapladı. Bakırcıoğlu'nun "Cinayeti nasıl öğrendiniz, öğrendiğinizde nasıl bir değerlendirme yaptınız" sorusunu ise Yavuz şöyle cevapladı:
"Cinayeti ben de televizyondaki altyazılardan öğrendim. Bana olayla ilgili kimsenin danışıklığı olmadı ya da yukarıdan aşağıya herhangi bir bilgilendirme yapılmadı.
"Cinayetten 13 gün sonra o zamanki daire başkanımız Ramazan Akyürek beni aradı ve çok acele Samsun'a gitmemi istedi. Yanına da birisini al dedi ama kimi söylediysem kabul etmedi. İstanbul aktarmalı Samsun'a gittim. Emniyette moral konuşması yaptım. Bir gün sonra dönmek istediğimde dönmemi istedi. Jandarmaya git, Valiyle görüş şeklinde beni hep oyaladı. İki-üç gün daha kaldım. Sonradan öğrendim ki mülkiye müfettişleri Trabzon'a gelmiş ve ardından Samsun'a geçeceklermiş. Bizi bunun için oyalamış"
Yavuz'un ardından sanıkların birbirlerine soru sormalarıyla bugünkü dava celsesi kapandı. Duruşmaya yarın 10.30'da devam edilecek.
13.03.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuksuz sanıklar dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz ile Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Gazi Günay katıldı. Tutuklu sanıklar eski emniyet müdürü Ramazan Akyürek ve eski jandarma istihbarat görevlisi Muharrem Demirkale ile başka suçtan tutuklu Yavuz Karakaya'nın cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlantısının sağlandığı duruşmaya, diğer tutuklu sanıklar eski emniyet müdürü Ali Fuat Yılmazer ile gazeteci Ercan Gün katılmadı.
Müdahil Dink ailesini avukatlar Hakan Bakırcıoğlu ve Bahri Belen'in temsil ettiği duruşmada, daha önce alınan ara karar gereği tanık olarak dinlenilmesine karar verilen eski İstihbarat Daire Başkanlığı Personel Şube Müdür Yardımcısı Aydın Patan ve cinayet döneminde İstanbul'da polis memuru olarak görev yapan Özcan Özkan'ın, görevli oldukları yerden SEGBİS ile bağlantı sağlanarak bilgilerine başvuruldu.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin yeniden görülen davaya bugün Çağlayan Adliyesi'ndeki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde (ACM) devam edildi.
Cinayette ihmali bulunduğu iddia edilen kamu görevlilerinin yargılandığı dördü tutuklu 85 sanıklı davanın 25. duruşma haftasında 89. duruşması gerçekleştirildi.
Dün gerçekleştirilen duruşmada dönemin İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Yardımcısı Celal Sel ve Emniyet İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Vedat Yavuz dinlenmişti.
Bugün görülen duruşmada ise dönemin polis memuru Özcan Özkan ve İstihbarat Daire Başkanlığı Personel Şube Müdürü Aydın Patan dinlendi.
Duruşmada tutuklu sanıklar Ramazan Akyürek Silivri Cezaevi'nden, Muharrem Demirkale ve başka suçtan tutuklu Yavuz Karakaya Sincan Cezaevi'nden SEGBİS ile katıldı. Ev hapsindeki Ali Öz ve tutuksuz sanıklardan Gazi Günay ile taraf avukatları duruşmada hazır bulundu.
Özkan telefon kayıtlarına göre Sarıgazi'ye gitmedi
İlk olarak dönemin İstanbul İstihbarat Şube C Büro Amirliğinde görevli polis memuru Özcan Özkan dinlendi. Özkan an itibariyle Lapseki İlçe Emniyet Müdürlüğünde komiser yardımcısı olarak görev yaptığını söyledi. Özcan duruşmaya SEGBİS ile katıldı.
Özkan "Bize 24 Şubat 2006 tahkikat raporu görevi verildi. Ekip şefimizle sabah çalışma yaptık, raporu tanzim edip masa amirine sunduk. Fırın Sarıgazi'deydi. Tuttuğumuz tahkikat raporunda Osman Hayal isimli şahsın fırında çalışıp çalışmadığı hakkında araştırma istendi. Belirtilen adreste fırın olmadığını gördük. Civarda iki fırın daha vardı onları da araştırdık" diye konuştu.
"Araştırmamızda Osman Hayal'in fırında çalışmadığını tespit edip Bahadır Tekin ile rapor tuttuk. Raporu tuttuğumuz tarihler açık. Aynı gün başka bir rapor daha düzenledik. Fatih'te 9.30'da yazdık diğer raporu. Osman Hayal için 9.30'dan önce gitmiştik. Fırınlar sabaha kadar açık oluyordu. Osman Hayal ile ilgili tahkikattan önce bilgim yoktu."
Özkan'ın ifadesinin ardından Dink ailesi avukatı Hakan Bakırcıoğlu Özkan'a hem kendisinin hem de diğer ekip arkadaşının telefon kayıtlarına göre Anadolu Yakası'na hiç geçmediklerinin görüldüğünü söyleyerek ''Raporu ne zaman hazırladınız?'' diye sordu.
Özkan bunun üzerine "Saat olarak bir şey söyleyemem. Ama fırın çok erken saatte açıldığı için erken gittik. Ekip otosuyla gitmiştik" şeklinde soruyu cevapladı.
Bunu üzerine Bakırcıoğlu "Kullanılan yakıta dair fatura ve emniyete kaçta döndüğünüze dair belge sunabilir misiniz?" diye sordu.
Özkan "O kısımla idari işler ilgileniyor, biz bilmeyiz. Araç tahsis edilirken bir imza atma olayı yok. Saat veremiyorum erkenden bitirip döndük. 14 yıl olmuş. Sürekli saat soruyorsunuz ama raporda yazıyordur." diye cevapladı.
Patan: Cerrah'ın kayıtları silmek istemesi konusunda bilgim yok
İstihbarat Daire Başkanlığı Personel Şube Müdürü Aydın Patan duruşmaya Samsun'dan SEGBİS ile bağlandı. Patan "O dönem 81 ilin istihbarat dairesinde çalışan personelin aramalarıyla ilgileniyordum" dedi.
Dink'in öldürülmesinden önce Trabzon İstihbarat Şubesi, Yasin Hayal ve arkadaşlarının Dink'e yönelik eylem yapmaya hazırlandığında dair İstihbarat Raporu hazırlamış, hazırlanan raporu İstanbul Emniyet İstihbarat Şubesi ve Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı'na göndermişti.
Dink cinayeti davasının tutuklu sanıklarından eski İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, Hrant Dink cinayetinin hemen sonrasında, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın, Dink'e yönelik eylem yapılacağı bilgisini içeren raporun kayıtlardan silinmesini istediğini iddia etmişti. Akyürek, bu görüşmede dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı Personel Şube Müdürü Aydın Patan'ın yanında olduğunu iddia etmişti.
"İlk göreve başladığımda daire başkanı Sabri Uzun'du. Daha sonra Ramazan Akyürek başkan oldu. Konumum itibariyle operasyonel konusunda ve görevlendirilmelerde bilgim olmazdı. Personelin geçici görev yazısı gelir de bir görevin ifası için yazı yazıp görevlendirirdik.
"Haftalık değerlendirme toplantılarında bize bilgilendirme yapılırsa biliriz. Onun dışında bilgimiz olmaz. Dink'e suikast yapılacağı bilgilendirmesi benim yanımda hiç konuşulmadı. Bilgi sahibi değilim."
Bunun üzerine Ramazan Akyürek "Aydın Patan benim yanımdayken, Celalettin Cerrah ile bir görüşme yaptık." dedi.
Mahkeme Başkanı Patan'a "Cinayet sonrası konuşmaları senin yanında mı yaptılar? Neye şahit oldun?" diye sordu.
Patan "Benim bilgim yok bu görüşmelerden. Başkanın odasına evrak imzalatmak için girerdik. Başkanımız zaman zaman telefonla görüşürdü kimle konuşuyor ne konuşuyor bilemezdim." dedi.
Mahkeme Başkanı bunun üzerine, "Cerrah İstanbul'a yollanan yazının imhasını istedi. Sen de buna şahit olmuşsun" dedi. Patan "Benim bilgim yok" diyerek cevapladı.
Patan'ın ifadesinin ardından duruşmaya ara verildi. Öğleden sonra devam eden duruşmada mahkeme heyeti avukatların ve sanıkların taleplerini dinledi.
Ara karar için talepler dinlendi
Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu, daha önceki duruşmalarda tanık olarak dinlenmesine karar verilen ve aralarında dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler'in de bulunduğu isimlerin önümüzdeki duruşmada tanık olarak dinlenmesini talep etti.
Tutuklu sanıklardan Ali Fuat Yılmazer, herhangi bir talebinin olmadığını söyledi.
Tutuklu sanıklardan Ramazan Akyürek, Ercan Gün ve Muharrem Demirkale ise tahliyelerini talep etti.
Ev hapsinde bulunan Ali Öz ise yaşlı ve sağlık sorunları olduğunu belirterek konutunu terk etmeme şeklindeki olan adli tedbirin kaldırılmasını talep etti.
Yarın görülecek olan duruşmada mahkeme heyeti ara kararını açıklayacak.
14.03.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, bugünkü duruşmada, tutuklu sanıklardan Gün ve Demirkale'nin, "yurt dışına çıkış yasağı"ndan oluşan adli kontrol tedbiri uygulanarak tahliye edilmelerine karar verdi.
FETÖ dava ve soruşturmaları nedeniyle başka suçlardan da tutuklu olan sanıkların tahliye kararına, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca itiraz edildi. Başsavcılık, sanıklar hakkında tekrar tutuklama kararı verilmesini talep etti.
Mahkeme heyeti, itiraz başvurusuyla ilgili karar verecek.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlileri ile ana dava hükümlülerinin de aralarında bulunduğu 4'ü tutuklu, 14'ü firari 85 sanığın yargılandığı davada, son verilen tahliye kararıyla birlikte tutuklu olarak eski emniyet müdürleri Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer kaldı. Tahliye edilen Demirkale ve Gün, başka suçlardan tutuklu oldukları için cezaevinden çıkamayacak.
DAVA SÜRECİ
Hrant Dink, 19 Ocak 2007'de Şişli'deki Agos gazetesinin önünde suikasta uğradı. Fail Ogün Samast suikasttan 36 saat sonra İstanbul'dan Trabzon'a giderken Samsun Otogarı'nda yakalandı.
Samast ilk sorgusunda cinayeti Yasin Hayal'in talimatı üzerine işlediğini söyledi. Hayal'in adı daha önce 2004'te Trabzon'da Mc Donalds bombalaması olayına karışmış, 6 yıl 8 ay hapis cezası aldıktan 11 ay sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmişti.
Hayal ifadesinde cinayeti Erhan Tuncel ile birlikte planladığını söyledi. Operasyonu genişleten polis Erhan Tuncel'le birlikte 12 kişiyi gözaltına aldı. Tuncel'in Trabzon Emniyet Müdürlüğü için muhbirlik yaptığı ortaya çıktı.
Ogün Samast ile Yasin Hayal, Zeynel Abidin Yavuz, Ersin Yolcu ve Ahmet İskender, 24 Ocak 2007'de tutuklandı.
Dink suikastıyla ilgili Nisan 2007'de başlayan yargı sürecinin ilk duruşması 2 Temmuz 2007 tarihinde Beşiktaş'taki 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde (ACM) görüldü. Davada 12'si tutuklu 18 kişinin yargılaması yapıldı.
Nisan 2008'de Trabzon'daki jandarma görevlileri hakkında da dava açıldı. Dava açılanlar arasında Trabzon Jandarma Alay Komutanı Ali Öz de bulunuyordu. 2016'daki darbe girişimi sonrası, Trabzon Jandarma İstihbarat görevlisi Veysel Şahin ve Ali Öz tutuklandı.
Avrupa insan Hakları Mahkemesi (AİHM), Hrant Dink'in öldürülmesinden önce ve sonrasında yapılan başvurular kapsamında Türkiye'yi yaşam hakkını ihlal ettiği, mahkemelere etkin başvuru hakkını kısıtladığı ve ifade özgürlüğü hakkını çiğnediği gerekçesiyle mahkum etti.
Hrant Dink cinayeti davası, beş yılın ardından 17 Ocak 2012'de 25. duruşmada karara bağlandı. Yasin Hayal'in tasarlayarak insan öldürmeye azmettirmekten ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasına; Salih Hacisalihoğlu ruhsatsız mermi bulundurmaktan 2 ay 15 gün hapsine, Erhan Tuncel Mc Donald's olayından dolayı 10 yıl 6 ay hapsine, Ersin Yolcu ve Ahmet İskender'in tasarlayarak insan öldürmeye yardım etmekten dolayı 12 yıl 6'şar ay hapsine, Ahmet İskender'in ruhsatsız silahtan dolayı 1 yıl hapsine karar verildi.
Mahkeme, tutuklu kaldığı süre göz önüne alınarak Tuncel'i tahliye etti. Osman Hayal beraat etti.
21 Nisan 2012'de ise 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan tetikçi Ogün Samast hakkındaki "tasarlayarak insan öldürmek" ve "ruhsatsız silah bulundurmak suçlarından toplam 22 yıl 10 ay hapis cezası kesinleşti.
15 Mayıs 2013'de Yargıtay, Yasin Hayal, Zeynel Abidin Yavuz ve Tuncay Uzundal'ın "terör örgütü yöneticiliğinden" verilen beraat kararını, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgütü kurma ve yönetme suçundan" ceza verilmesi istemiyle bozdu.
Ayrıca, Erhan Tuncel'in "kasten öldürmeye azmettirme" suçundan kurulan beraat hükmünün, sanığın Dink'i öldürülmesi suçuna yardım suretiyle iştirak etmesi nedeniyle mahkumiyeti gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verildi.
Hrant Dink cinayeti davası hakkında Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin verdiği bozma kararının ardından dava 17 Eylül 2013'te yeniden başladı.
Kamu görevlileri soruşturması Savcı Gökalp Kökçü, 2014 yılı Aralık ayında Dink cinayeti soruşturmasına bakmakla görevlendirildi. Kökçü, aralarında dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, EGM İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun, Trabzon il Emniyeti eski Müdürü Reşat Altay ve Emniyet istihbarat Dairesi Başkanı Engin Dinç'in de aralarında bulunduğu 26 kamu görevlisi hakkında iddianame düzenledi. Fetullah Gülen cemaatine yönelik soruşturma ve operasyonların yoğunlaştığı bu dönemde başlatılan soruşturma kapsamında aralarında Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek ve Ercan Demir'in de bulunduğu bazı kamu görevlileri tutuklandı.
Eylül 2015'te kamu görevlileri soruşturmasında, dosyada yeni delillerin olduğu ortaya çıktı. Buna göre bazı raporlar ve Trabzon Emniyeti Müdürlüğü istihbarat Şubesi'nde bulunan bir bilgisayar kaybedilmişti.
Ayrıca, cinayetten önce Dink'in evinin çevresinde bazı jandarma görevlilerinin olduğu telefon kayıtlarından tespit edildi. Olay yerinde tetiği çeken Samast'ı izleyen altı kamu görevlisi olduğu soruşturma dosyasına girdi.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 11 Aralık 2015'te Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesinin Dink'in öldürülmesi olayında "görevi ihmal" suçundan Albay Ali Öz ile Kıdemli Yüzbaşı Metin Yıldız'ın 6'şar ay, astsubaylar Hüseyin Yılmaz, Okan Şimşek ve uzman çavuşlar Hacı Ömer Ünalır ile Veysel Şahin'in 4'er ay hapis cezası, Astsubay Gazi Günay ile Uzman Çavuş Önder Araz'ın ise delil yetersizliğinden beraat kararını bozdu. Dairenin bozma kararında, sanıkların "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" suçundan da yargılanması gerektiğine hükmedildi.
19 Aralık 2015'te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Hrant Dink cinayetiyle ilgili olarak 24 kamu görevlisi hakkında takipsizlik kararı verdi. Savcı Kökçü'nün hazırladığı iddianame iki defa mahkemeye gittikten sonra kabul edildi. Savcı Kökçü, hazırladığı iddianamede jandarma dosyasını ayırdı.
Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından Fetullah Gülen cemaatine yönelik soruşturmalar Dink soruşturmasına da sıçradı. 27 Ocak 2016'da İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan kamu görevlileri davası ana dava ile birleştirildi.
19 Nisan 2016'da ana dava ile birleştirilen kamu görevlileri davası görülmeye başlandı. Davada, aralarında Celalettin Cerrah, Ahmet ilhan Güler, Sabri Uzun, Engin Dinç, Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Reşat Altay, Ercan Demir, Özkan Mumcu, Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan, Hamdi Egbatan, Osman Gülbel, şükrü Yıldız, Mehmet Ali Özkılınç, Ali Poyraz, Tamer Bülent Demirel, Erhan Tuncel, Yasin Hayal Ogün Samast, Ersin Yolcu ve Osman Hayal'in olduğu 35 sanık yargılanıyor.
2016 yılı boyunca Dink cinayetiyle ilgisi olduğu iddiasıyla 30'u aşkın jandarma görevlisi gözaltına alındı ve 15'i tutuklandı.
Ocak 2017'de davada 51 kişinin tanık olarak dinlenmesine karar verildi. Dinlenmesine karar verilen tanıklar arasında dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler'de bulunuyordu. Nisan 2017 ise cinayete ilişkin "Cinayetin FETÖ bağlantısı" odaklı 3. iddianame hazırlandı.
İddianame, 2015 yılında, eski emniyet müdürleri Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer'in de aralarında bulunduğu 27 kamu görevlisine dava açan Savcı iddianamede cinayet şüphelisi askerlerin 'darbe girişiminde' aktif rol aldığı tespitine yer verdi.
Haziran 2017'de eksikleri olduğu gerekçesiyle mahkeme tarafından üçüncü kez savcıya iade edilen üçüncü iddianame ana davayla birleştirildi.
19 Eylül 2018'de ise Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK)'nın kararıyla yeri değiştirilen birçok heyet içerisinde olan 14. ACM heyeti Başkanı Ali İhsan Horasan İstanbul 1. ACM başkanlığına getirildi. Horasan'ın yerine Emre Efe Şimşek getirildi.
Paralel yapı-21 Mart (2017) 'İstanbul 85 sanık (50+35) Dink Cinayeti ve Fetö bağlantısı' birleşik davaları
(16 Mart 2019, 15:36)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: