Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, aralarında sözde yurtta sulh konseyi üyelerinin de yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davaya, sanıkların esasa ilişkin savunmalarıyla devam edildi.
02.02.2019 16:48 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, aralarında sözde yurtta sulh konseyi üyelerinin de yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davaya, sanıkların esasa ilişkin savunmalarıyla devam edildi.
21.01.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu sanıklar ve müştekiler ile taraf avukatları katıldı.
Sözde yurtta sulh konseyi üyelerinden eski kurmay yarbay Savaş Kabaklı, esasa ilişkin savunmasına FETÖ'cü olmadığını ve darbe girişiminde bulunmadığını ileri sürerek başladı.
Darbe girişimi öncesi Mamak'taki 28. Mekanize Piyade Tugayında kurmay başkanı olarak görev yaptığını, emrinde çok sayıda personel bulunduğunu dile getiren Kabaklı, söz konusu personele kanunsuz bir emir vermediğini savundu.
Kabaklı, "Emrimdeki hiçbir personele darbeye ilişkin emir vermediğim açıktır. Bu yönde bir tek iddia dahi yoktur. Bu durum akıllara şu soruyu getiriyor. 'Savaş Kabaklı, 28. Mekanize Tugayının en güçlü taburuna sahipken bir tane zırhlı aracı dahi neden dışarı çıkarmamıştır?' Bu durumda Savaş Kabaklı, tarihin gördüğü en garip darbeci oluyor." ifadelerini kullandı.
Olay günü mesaiden erken ayrıldığını ve evine gittiğini anlatan Kabaklı, yurtta sulh konseyinin firari üyelerinden eski tuğgeneral Ali Kalyoncu'nun kendisini aradığını, bunun üzerine saat 22.30 sularında görev yerine döndüğünü beyan etti.
Kalyoncu'nun Genelkurmay Başkanlığına saldırı olduğunu söylediğini, darbeye yönelik bir emir vermediğini ileri süren Kabaklı, "Hayatımda ilk defa Ali Kalyoncu beni telefondan aradı, 'Genelkurmay'a saldırı var, takviyeye ihtiyacımız var.' dedi. Tugayda servislerin kalktığını, kimsenin olmadığını söyledim. Tugay komutanının haberinin olup olmadığını sordum. Kalyoncu, 'Var, var.' dedi ve telefonu kapattı. O andan itibaren aklımda tugay komutanının haberi olduğunu düşünerek ondan önce kışlaya gitmem gerektiği vardı. Birliğe giderken darbe girişiminden haberim yoktu. Olay gecesi bir fiilim ve kastım yoktur. 15 Temmuz'da yaptığım her şeyi emirler doğrultusunda yaptım." ifadelerini kullandı.
Darbe girişiminde bulunmakla suçlandığını ancak emrindeki askerlere bu yönde bir emir vermediğini iddia eden Kabaklı, savunmasını şöyle sürdürdü:
"15 Temmuz günü darbe girişimi olacağından en ufak bir haberim, bilgim yoktur. Orgeneral Ümit Dündar'ın konuşmalarından sonra olaylar hakkında fikir sahibi oldum. Zırhlı araçların kışla dışına çıktığından daha sonra haberim oldu. Kalyoncu, dışarı çıkan araçların Genelkurmay'ı korumak için gittiğini söylediği ve darbeden bahsetmediğinden tugayın darbedeki rolünü de anlayamadım. Zaten televizyondaki açıklamalarda bir grup askerin kalkışması olduğundan bahsediliyordu. Kalyoncu, o gece tugaya geldiğinde söylediği tek bir şey var: 'Genelkurmay'a saldırı var'. Tugay Komutanım Ömer Cüneyt Akyol da bana bu durumun aksi yönde bir emir vermemiştir."
- Konsey üyeliğini inkar etti
Darbenin askeri kanadındaki planlayıcısı ve icracısı olan yurtta sulh konseyine üyeliği suçlamasına ilişkin de savunma yapan Kabaklı, bu konuda somut delil olmadığını savundu.
İstanbul'daki "ana darbe davası"nda yargılanan ve "Anayasa'yı ihlal" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan eski kurmay binbaşı Murat Yanık'ın soruşturmada verdiği "darbe toplantılarına katıldıkları" yönündeki beyanlar üzerine konsey üyeliği ile suçlandığını dile getiren Kabaklı, Yanık'ın yargılama aşamasında beyanlarından döndüğünü ifade etti.
Yanık'ın mahkemede soruşturma beyanları hakkında "kurgu" olduğu yönünde savunma yaptığını belirten Kabaklı, darbe toplantılarına katılmadığını ve yurtta sulh konseyi üyesi olmadığını savundu.
Konsey üyeleri ile olay gecesi ve öncesi bir irtibatının bulunmadığını iddia eden Kabaklı, atama listelerini hazırladığı suçlamasını da reddetti.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde esasa ilişkin savunmasına devam etti.
Aleyhindeki tanık ve müşteki beyanlarına değinen Kabaklı, sıkıyönetim ilan edildiği yönünde emrindeki personeline bir beyanının olmadığını savundu. Kabaklı, kendisinin adının kullanılarak olay günü kışlada bulunan personelin gelen kanun dışı emirlere uymasının sağlanmaya çalışıldığını iddia etti.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz 2016'da darbe faaliyetleri kapsamında alarm verdiği suçlamasını kabul etmediğini beyan eden Kabaklı, sözde yurtta sulh konseyi üyesi firari eski tuğgeneral Ali Kalyoncu'nun, "Genelkurmay'a saldırı var. Takviyeye ihtiyacımız var." sözleri üzerine görev yeri olan 28. Mekanize Piyade Tugayı'na gittiğini tekrarlayarak, "Ben alarm ilan etmedim. İlan edildiğinde tugayda bile değilim, evimdeyim." diye konuştu.
Kabaklı, Kalyoncu'nun tugayın yeni komutanı olduğu yönünde kimseye de bir tebliğde bulunmadığını ileri sürdü.
Darbe girişiminden sonra tugay içinde yapılan idari tahkikat sonucu hazırlanan raporun davanın müştekisi olan askeri personel tarafından hazırlanıldığını söyleyen Kabaklı, raporun "yanlı" olduğunu ve aleyhine olan hususları kabul etmediğini bildirdi.
Kabaklı, olay günü tugayda cephaneliğin kapısının kırılarak silah ve mühimmat alınması olayıyla bir ilgisinin bulunmadığını savundu.
Davanın görülmesine, yarın Kabaklı'nın savunmasının alınmasıyla devam edilecek.
22.01.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ve müştekiler ile taraf avukatları katıldı.
Sözde yurtta sulh konseyi üyelerinden eski kurmay yarbay Savaş Kabaklı, davanın dün görülen duruşmasında başladığı esasa ilişkin savunmasına devam etti.
Üzerine atılı olan "silahlı terör örgütüne üye olma" suçunu kabul etmediğini beyan eden Kabaklı, "Terörist değilim, FETÖ'cü değilim. 15-16 Temmuz gecesi hiçbir eylemim olmamıştır." ifadelerini kullandı.
FETÖ'nün yayın organlarına abone olmadığını, Bank Asya'da hesabının bulunmadığını ve örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock'u kullanmadığını savunan Kabaklı, FETÖ ve başka bir örgütle bağının olmadığını iddia etti.
Sanık Kabaklı, darbe girişiminin askeri kanadındaki planlayıcıları ve icracıları olan sözde yurtta sulh konseyi üyeliği hakkında da somut bir delil bulunmadığını ve konsey üyesi olmadığını öne sürdü.
Kabaklı, iki gün süren esasa ilişkin savunmasını tamamlayarak mahkeme heyetinden tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
23.01.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ve müştekiler ile taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, darbe girişiminden önce Akıncı Üssü'nde harekat komutanı olarak görev yapan ve sözde yurtta sulh konseyi üyelerinden olan eski kurmay albay Ahmet Özçetin, esasa ilişkin savunmasını yaptı.
İddianamede, darbecilerin önemli güçlerinden olan Hava Kuvvetlerinin darbe planı içindeki organizasyonunu yapan kişilerden olduğu ve darbenin merkezi olan Akıncı Üssü'nden ülke çapındaki darbeye katılan uçak ve pilotları yönlendirdiği belirtilen Özçetin, kendisine ait ses kayıtlarını kabul etmediğini dile getirdi. Özçetin, kayıtlara ilişkin bilirkişi raporlarında çelişkiler olduğunu öne sürdü.
Darbe girişiminin yaşandığı gece Cumhurbaşkanlığı uçağının geçiş yapıp yapmadığını sormasıyla suçlandığını kaydeden Özçetin, bunun hava trafiğinin sağlanması açısından yapılan rutin bir işlem olduğunu söyledi.
O gece uçuş yaptığı belirtilen 110 kuyruk numaralı uçakta yapılan incelemede, bomba atılmadığının tespit edildiğini ileri süren Özçetin, 15 Temmuz'da Akıncı Üssü'ne ait uçaklar dışında 4 ayrı uçağın daha uçuş yaptığı iddiasında bulundu.
Özçetin, olay günü Akıncı Üssüne getirilen dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Abidin Ünal'a, "Bozulmuş ayarları düzeltiyoruz." şeklinde bir ifadede bulunmadığını da öne sürdü.
Kendisine ait olduğu belirtilen deliller hakkında "delil karartıldığı" iddiasında bulunan sanık Özçetin, "Makam aracıma sonradan delil konulmuş, TAİ ve meclis raporlarının birbirleriyle çeliştiğini gördük. Veriler özel tablolara aktarılmış, ya montaj yapılmış ya da eklemeler yapılmış. Tapeler (ses kayıtları) açısından baktığımızda üretilmiş olduğu ortaya çıkmış durumda. Uçakların karakutu incelemeleri ile olay yeri incelemeleriyle çeliştiğini gördük. Bomba atışı, bir uçak hariç tespit yapılmamış. İnceleme eksik, ön kabulle yapılmış, böylece delil karartılmış. Hukuki olmayan bu değerlendirmeleri kabul etmiyorum." diye konuştu.
Darbe girişiminden önce planlama yapmadığını ve darbenin askeri kanadındaki planlayıcıları ve icracıları olan sözde konseyin üyesi olmadığını savunan Özçetin, "Ben bombalama talimatı vermedim, herhangi birinin alıkonulması, özgürlüğünden kısıtlanması emrini vermedim." savunmasını yaptı.
Duruşmaya ara verildi.
24.01.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, darbe girişiminin yaşandığı dönemde tuğgeneral rütbesiyle Güvercinlik'teki Kara Havacılık Okul Komutanı olan, sözde konsey üyelerinden Ünsal Coşkun savunma yaptı.
Coşkun, savunmasının başında gerçekleri ortaya çıkaracağını iddia ettiği bilgi ve belgelerle ilgili taleplerinin yerine getirilmediğini öne sürerek yargılamayı uzatmaya dönük bir tavır sergilemediğini savundu.
Esasa ilişkin mütalaada, 15 Temmuz'da Akıncı Üssü'nde bulunduğu iddiasına yer verildiğini anlatan Coşkun, o gece Kara Havacılık Komutanlığında bulunduğunu, isminin üste bulunan diğer sanık beyanlarında geçmemesi sebebiyle ve HTS kayıtlarıyla bunun anlaşılabileceğini ileri sürdü.
Darbe girişimine karıştığına ve Kara Havacılık Komutanlığında sıkı yönetim direktifi 23.30'da ulaşmasına rağmen 22.00'den itibaren emir ve talimatlar verdiği yönündeki iddiaya ilişkin Coşkun, terör saldırısı nedeniyle Genelkurmay'da yaralılar olduğu ve tahliye için ivedi helikopter istenildiğine, komutan Hakan Atınç'ın kuvvet emrine alındığı ve yerine kendisinin görevlendirildiğine dair mesajın mesaj merkeze 22.35'te geldiğini savundu.
Coşkun, 22.46'da da nöbetçi amir Ömer Faruk Alpunar tarafından mesajın kurmay başkanına götürüldüğünü söyledi. Bu mesajın 22.46'da ulaştığının başka davalarda da kayıt altına alınmış olduğuna değinen sanık, suçlamayı kabul etmedi.
Coşkun, Akıncı Kışlası'nda olduğuna yönelik iddia ve suçlamanın da sehven yapılmış olduğunu ileri sürdü.
Mesaj ulaştıktan sonra dönemin Kara Havacılık Komutanı Hakan Atınç'a durumun iletildiğini bildiren Coşkun, daha sonra terör tehdidi olduğu için böyle bir şey yapıldığını düşünerek gerekli emir ve talimatları verdiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast girişimini de kapsayan darbe planı dahilindeki organizasyonu yaptığıyla alakalı suçlamayı reddeden Coşkun, bu konularla alakalı hiçbir organizasyona katılmadığını anlattı.
Coşkun, "Abdullah" kod isimli gizli tanığın güvenilirliğinin olmadığını ileri sürerek FETÖ içinde de yer almadığını aktardı.
Sanık Coşkun, savunmasına öğle arasından sonra devam edecek.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, darbe girişiminin yaşandığı dönemde tuğgeneral rütbesiyle Güvercinlik'teki Kara Havacılık Okul Komutanı olan sözde konsey üyelerinden olduğu belirtilen Ünsal Coşkun savunmasına devam etti.
Coşkun, piste giderek darbe kapsamında faaliyette bulunacak helikopterlerin hazırlıklarını kontrol ettiği iddiasının doğru olmadığını ileri sürdü. Helikopter pilotlarına da bu çerçevede doğrudan ya da dolaylı bir saldırı talimatı vermediğini savunan Coşkun, kışla emniyeti için takviye yapılmasını emrettiğini ise kabul etti.
Coşkun, Güvercinlik kışlasının giriş ve çıkışlarını kontrol için teğmenleri nizamiyeler ve uçuş hattı gibi bölgelerde bulundurmak için önceden sanık Yasin Candemir'e talimat verdiği iddiasının doğru olmadığını, terör tehdidi haberini almaya müteakip emniyet sisteminin takviye edilmesini emrettiğini, öncesinde ise hiçbir talimat vermediğini öne sürdü.
Helikopterlere yakıt ikmali için gerekli yakıt tankerlerinin ayarlanması talimatı verdiği iddiasını da kabul etmeyen Coşkun, olası bir terör saldırısına karşı tankerlerin tel örgülerden uzaklaştırılmasına yönelik bir emir verdiğini iddia etti.
Coşkun, olay gecesi mühimmat gereksinimi oluşması üzerine sanık Murat Bolat'a verdiği talimat ile Zırhlı Birlikler'den mühimmat getirmelerini sağladığı yönündeki suçlamaya karşı da terör tehdidi dolayısıyla mühimmat getirilmesi emrini verdiğini söyledi. Murat Bolat'a doğrudan bir emri olmadığını ileri süren Coşkun, getirilen mühimmatların kullanılmadığının da savcılık tarafından tespit edildiğini belirtti.
Coşkun, Malatya'da o dönem taarruz helikopterleri bulunmadığı için oradan tam yüklü helikopter gönderilmesini istediğine dair iddianın da mantıken söz konusu olamayacağını savundu.
Konsey üyeliğini de reddetti
Sözde yurtta sulh konseyi içinde yer aldığına yönelik iddiayı da kabul etmeyen Coşkun, delili olmayan bir suçlamanın hukuki bir geçerliliği olmayacağını, konunun bir dedikodu hükmünde olduğunu öne sürdü.
Coşkun, FETÖ ile bağlantısı olduğuna yönelik suçlamanın da gizli tanık "Abdullah"ın beyanları doğrultusunda yapıldığını, bunun haricinde bir delil bulunmadığını ileri sürdü. Coşkun, örgütle bir bağlantısı olmadığını savundu.
Suçlamaları kabul etmeyen Coşkun, tahliyesini ve beraatını talep etti.
Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
25.01.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, darbe girişiminin yaşandığı dönemde kurmay albay olan Genelkurmay Başkanlığı General-Amiral Şube Müdürü Cemil Turhan savunma yaptı.
Sayısız hak ihlallerine maruz kaldığını, adil yargılanma hakkının elinden aldığını ileri süren Turhan, savunmasında Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanan idari tahkikat raporunu reddettiğini söyledi.
Turhan, idari tahkikat raporunun yalanlarla dolu olduğunu ve bu raporun taraflı kişilerce hazırlandığını iddia etti.
Çalıştığı şubenin personeline aleyhinde beyanda bulunmaları için baskı yapıldığını iddia eden Turhan, darbe girişiminin henüz başlamadığı akşam saatlerinde Mehmet Partigöç ile 35-40 saniyeyi aşmayan bir görüşmesinin de amiri olması dolayısıyla normal olduğunu savundu.
Turhan, Partigöç ile yaptığı görüşmenin darbeyle alakalı olmadığını savundu.
Turhan, iddia edildiği üzere 15 Temmuz akşamı, o dönem Hulusi Akar'ın başdanışmanı olan eski kurmay albay Orhan Yıkılkan ve Genelkurmay Emniyet Subayı Gökhan Eski ile de görüşmediğini ileri sürdü.
15 Temmuz'da hazırlanan sıkıyönetim emri ve atama kararlarında imza-parafı bulunduğu yönündeki suçlamayı da kabul etmeyen Turhan, "Bu belgede imzam olmadığı gibi, belgenin benim kullandığım bilgisayarda hazırlanmadığı da tespit edilmiştir." dedi.
Turhan, bu belgelerin şubedeki bir başka bilgisayarda da hazırlanmadığını ileri sürdü.
"Hedefte olmamın en büyük sebebi görevimdir." diyen Turhan, bulunduğu şubeye müdürlük yapan kişinin, hatırı sayılır bir general gibi itibar gördüğünü iddia etti.
"Konsey üyeliği kurgudur"
Sözde yurtta sulh konseyi üyesi olduğuna dair iddiayı da reddeden Turhan, "Şahsımla ilgili konsey üyeliği iddiası tamamen bir kurgudur. Bu suçlamayı kabul etmiyorum." ifadesini kullandı.
Amiri Mehmet Partigöç ve onun da amiri konumundaki İlhan Talu'nun konsey üyesi olduğunun iddia edildiğini anımsatan Turhan, hiyerarşik şekilde yapılan sıralamayla konsey üyesi olmalarının, hayatın normal akışına da uymadığını kaydetti.
Turhan, sıkıyönetim ve atamalarla ilgili mesajların personel dairesindeki MEDAS sistemine bağlı bilgisayardan çekildiğinin ifade edildiğini belirterek, bu bilgisayarın 21 Temmuz'a kadar kullanıldığını ancak bu tarihte el konulup sonraki aylarda imaj çıkarıldığını öne sürdü.
Darbe mesajlarının personel başkanlığının bilgisayarından çekildiğine dair bir rapor olmadığını ve mesajların bu bilgisayarda tespit edilemediğini ileri süren Turhan, eğer gönderilmiş deniliyorsa dahi CD, usb bellek gibi bir girişi olmayan, mail de gönderilmemiş bu bilgisayara belgelerin ancak uzaktan erişim sağlanarak konulmuş olabileceğini anlattı.
Cemil Turhan, ayrıca, Hüseyin Ömür'ün bilgisayarının araştırıldığını ve TSK ana ağına bağlı bu bilgisayarın mail kutusunda darbe mesajlarına ulaşıldığını ifade ederek ancak mesajların bilgisayara nasıl geldiğinin hiç araştırılmadığını dile getirdi.
"Dosyadaki CD, Akkurt'tan aldığım CD değil"
Dava dosyasında, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'in emir subayı binbaşı Mehmet Akkurt'tan aldığı, darbe mesajlarının olduğu belirtilen CD'nin, Akkurt'tan aldığı CD olmadığını öne süren Turhan, ancak Akkurt'un kendisine bir CD getirdiğini kabul etti.
Turhan, beyanlarına şöyle devam etti:
"Mahkeme dosyasında, Mehmet Akkurt'un bana vermiş olduğu CD'ymiş gibi bir CD var. Bilirkişi incelemesi yapılan CD ile Mehmet Akkurt'un bana verdiği CD aynı değildir. Ben de mahkeme kayıtları bana ulaşana kadar CD'yi bu CD sanıyordum. Mehmet Akkurt'un bana verdiği CD ortada yoktur ve içinde ne olduğu belli değildir ancak ben savunmamdan sonraki çapraz sorgumda soruları sanki Mehmet Akkurt'un bana verdiği CD'ymiş gibi cevapladım. O yüzden aleyhimdeki hususları kabul etmiyorum. Ben, bana getirilen bir CD olduğunu söylüyorum ama içeriğini bilmiyorum. Dosyadan bana verilen CD, darbeden 12 gün sonra oluşturulmuş bir CD'dir. Eğer ben bunu bilseydim buna göre cevap verirdim. Bu yüzden aldatılmış olduğumu düşünüyorum."
Gönderilen darbe mesajlarında ıslak imzasının bulunmadığını savunan Turhan, TSK'da elektronik imza da kullanılmadığı halde iddia makamınca defalarca bu belgelerin "Cemil Turhan tarafından imzalandığı"nın yazıldığını ileri sürdü.
Turhan, "O gece çekilen mesajlar hiçbir kelimesi tarafımdan yazılmamıştır. Mesajları hiç görmedim." diye konuştu.
Van'da çöpten çıkan örgüte ait "Sızıntı" dergisinde parmak izi bulunduğu belirtilen Turhan, bunu ve terör örgütü üyesi olduğuna yönelik suçlamayı kabul etmedi.
Duruşmaya 28 Ocak pazartesi devam edilmek üzere ara verildi.
28.01.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, darbe girişiminin yaşandığı dönemde kurmay albay olan Genelkurmay Başkanlığı General-Amiral Şube Müdürü Cemil Turhan, 25 Ocak Cuma günü başladığı savunmasına devam etti.
Turhan, darbenin planlayıcılarından eski kurmay albay Mustafa Barış Avıalan ile devre arkadaşı olduğunu, kışlaya geldiğini öğrenince sadece sohbet etmek için yanına gittiğini söyledi.
Avıalan ile darbeye yönelik bir görüşme yapmadıklarını savunan Turhan, İlhan Talu ile yaptığı görüşmede darbe saatinin erkene alındığı iddiasının da gerçek dışı olduğunu, böyle bir şey olsa cep telefonu ya da askeri hatla talimatlar vermesi gerektiğini ancak herhangi bir kaydının bulunmadığını iddia etti.
Cemil Turhan, amiri Mehmet Partigöç'ün de güvenlik gerekçesiyle o akşam düzenlenen toplantıyı sonlandırmasını söylediğini, ardından da Gökhan Eski'yi sorduğunu anlattı.
Partigöç'ün de darbeyle alakalı bir emir vermediğini savunan Turhan, onun odasındayken bağrışmalar duyduğunu, komuta katına çıktığında Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelinin kendisini yere yatırdığını ancak kısa süre sonra Fırat Alakuş'un kendisini kaldırdığını söyledi.
Turhan, "Sizi ikinci başkan mı çağırdı?" sorusuna olumlu cevap aldığı için Partigöç'ün söylediği gibi bir güvenlik sorunu olduğunu düşündüğünü belirterek, "Özel Kuvvet çağrılmış. Teröristler tespit edilmeye çalışıyor. Kimliğinden emin olanları bırakıyorlar diye düşündüm." dedi.
Genelkurmayda, Özel Kuvvetleri görünce akla gelenin tatbikat veya güvenlik problemi olduğuna değinen Turhan, orada bulunanların darbeyi düşünemeyeceğini belirtti.
Turhan, güney nizamiye bölgesinde ÖKK personeline emirler vermek, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanının koruması Bülent Aydın'ın şehit edilmesiyle de suçlandığını anımsatarak, kimseye emir vermediğini, iddia makamının Genelkurmay idari tahkikat raporuyla yanlış yönlendirildiğini kaydetti.
Bülent Aydın'ın vurulduğu sırada iç bahçede bulunduğunu ve görüntülerde de bunun belli olduğunu aktaran Turhan, ülke çapında meydana gelen ölüm ve yaralanmalardan sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu ifade etti.
"Darbe kastı yok"
Cemil Turhan, mahkeme heyetinin vereceği en önemli kararın, o gece karargahta darbe kastıyla mı yoksa kışla emniyetine yönelik faaliyetler çerçevesinde mi hareket edildiğini belirlemek olduğunu ifade ederek, "İddia makamı ve müştekiler 'darbe maksadıyla hareket edildi' diyor. Buna karşılık sanıklar olarak biz de diyoruz ki tamamen emniyet için hareket edilmiştir." diye konuştu.
Halka karşı silah kullanılmadığını ancak kanunlar çerçevesinde kışlaya girmeye çalışanlara karşı kullanılması emri verildiğini savunan Turhan, "O gün darbe kastıyla hareket edilmemiştir." dedi.
Turhan, Genelkurmay'da darbeye yönelik bir eylemde de bulunulmadığını iddia ederek, eğer bağımsız bir kurumca bilgisayar destekli simülasyon tatbikatı hazırlattırılırsa bu sonucun ortaya çıkacağını ileri sürdü.
Darbe kastıyla vatandaşların üzerine ateş edilmiş olsa yüzlerce, binlerce kişinin ölebileceğini iddia eden Turhan, Genelkurmay Karargahı'ndaki personelin itidalli davrandığını, kışlanın güvenliğini sağlamaya çalıştığını vurguladı.
15 Temmuz'da Genelkurmay Karargahı'nda olduğunu ancak darbeye yönelik eylemi bulunmadığını aktaran Turhan, silah kullanmadığını, darbe kastıyla hareket etmediğini ifade ederek, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
29.01.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, darbe girişiminin yaşandığı dönemde kurmay albay olan eski Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığında şube müdürü Mustafa Barış Avıalan dinlendi.
Avıalan, savunmasına başlamadan önce bir "giriş" bölümü hazırladığını belirterek masum olduğunu bildiğini söyledi.
Adil bir yargılama yapılmadığını, zamanı geldiğinde verilecek kararın hukuk önünde ve vicdanlar nezdinde bozulacağına inandığını ileri süren Avıalan, mahkemenin kararı ne olursa olsun cezaevinden er ya da geç, ya yürüyerek ya da "dört kolu" üzerinde çıkacağını ifade etti.
"Sanıklık statümü de geçici bir meslek olarak kabul ediyorum." diyen Avıalan, "Genelkurmay çatı" ve birleştirilmeden önce sanığı olduğu "Akıncı Üssü" davasındaki savunmalarından ziyade, bu savunmasının ilk savunması olduğunu belirtti.
Kimsenin ve herhangi bir siyasi düşüncenin düşmanı olmadığını, vatandaş muhalifliği yaptığını ve muhalifliğini hiç saklamadığını ifade eden Avıalan, birilerinin projesi olduğunu düşündüğü 15 Temmuz'da tasfiye edildiğini, sahte isnatlarla terör örgütü üyesi yapılmaya çalışıldığını öne sürdü.
Bu davada ve Akıncı Üssü davasında 600 kadar subay ve astsubayı tanıdığını anlatan Avıalan, ne olursa olsun bu kişilerden cani, terörist, vatan haini çıkarılamayacağını iddia etti.
Savunmasını ailesi istediği için uzatmış
Adil yargılanmadığını ve bir projenin kurbanı olarak masum olduğunu savunan Avıalan, aleyhinde hüküm verilmesi için hukuka uygun mahiyette delil bulunmadığını ileri sürdü.
Avıalan, normalde savunmasını kısa tutup sonlandıracağını ancak ailesinin isteği üzerine uzatmaya karar verdiğini belirterek, savunmasının bu hale gelmesinde mahkeme başkanının tavrının da önemli olduğunu söyledi.
Konuşması sırasında Fetullahçı Terör Örgütü'nce gerçekleştiren 15 Temmuz darbe girişimini de "15 Temmuz şeyi" diye telaffuz eden sanık Avıalan, hakkında çeşitli kurumlarca tazminat davaları açıldığını belirtti. Avıalan, "Her şeyim sizin olsun, kardeş kardeş paylaşın. Ne de olsa zamanı gelince misliyle geri alacağım." diye konuştu.
Mustafa Barış Avıalan, mahkemeyi, bazı sanıkları, avukatları, izleyicileri, gazetecileri eleştiren ve zaman zaman "dalga geçen" ifadeler kullandı.
"Bu çocukları yakmayın"
Mahiyetindeki askerlerin, 15 Temmuz'da izin vermediği için mesaiden gidemediklerini ve ateşin içinde kaldıklarını savunan Avıalan, "Çocuklar emirlerime ve emirlere itaat ettikleri için olayların içinde kalmıştır. Mevzuata uygun bir şekilde, 'mesaiye kal' dendiği için kalmıştır. Bu çocukları yakmayın başkanım." ifadelerini kullandı.
Duruşmaya, yarın Avıalan'ın savunmasıyla devam edilmek üzere ara verildi.
30.01.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, darbe girişiminin yaşandığı dönemde kurmay albay olan eski Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığında şube müdürü Mustafa Barış Avıalan, esasa ilişkin savunmasını sürdürdü.
Avıalan, savcılıkta ve burada daha önce verdiği ifadelerde çok büyük oranda aynılık ve birbirini tamamlama olduğunu belirterek, savcılıkta sehven ya da kasten yazılmış yanlış hususları kabul etmediğini söyledi.
Başından beri adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia eden sanık Avıalan, Akıncı Üssü davası ve Genelkurmay çatı davalarında yargılanırken dosyalarının birleştirilmesine itiraz ettiğini aktardı.
Avıalan, örgüt yöneticisi veya üyesi olmadığını da savundu. İddianamede, faaliyetlerin örgüt kapsamında yapıldığının iddia edildiğini anımsatan Avıalan, bunun doğru olmadığını ve kabul etmediğini belirtti.
Avıalan, "Bu davada siz TSK'nın bir projeyle tasfiye edilen beyin takımını yargılıyorsunuz." ifadesini kullandı.
Ankara'da bir villada 6-9 Temmuz'da örgüt yöneticileriyle gerçekleştirilen toplantılara katıldığına yönelik bir suçlama olduğun belirten Avıalan, bunun gizli tanık olan ancak sonradan kimliği ortaya çıkan "Hakan Bıyık"ın beyanları olduğunu söyledi.
Avıalan, Bıyık'ın tanıklığının yalan ve geçersiz olduğunu anlattığı savunmasında, 6-9 Temmuz'da gerçekleştirildiği iddia edilen toplantılara katılmadığını, bu tarihlerde il dışında olduğunu ileri sürdü.
Avıalan, sözde yurtta sulh konseyi üyesi olduğuyla ilgili de "İddianamede iddia edilmiş olan konseyin varlığını ortaya koyun, ben de bunun üyesiyim diyeceğim." ifadesini kullandı.
Akıncı Üssü'ne kandırıldığı için gitmiş
Suç tarihinde görevi olmadığı halde Akıncı Üssü'ne gitmekle suçlandığını belirten Avıalan, "Benim Akıncı'da bulunmuş olmam, orada her ne yapıldıysa iştirak ettiğim manasına gelmez." dedi.
15 Temmuz'da evindeki askeri hattan, Genelkurmay Harekat Merkezi'nden aradığını söyleyen kişilerin, Genelkurmay Personel Başkanlığını temsilen Akıncı Üssü'ndeki bir toplantıya katılması emri aldığını iddia eden Avıalan, birinci ve ikinci sicil amirlerine ulaşamadığını, ancak mantıklı ve hukuka uygun bir emir olduğu için buna uyduğunu savundu.
Akıncı Üssü'nde yaşanan bir olaya iştirak etmediğini ve kandırıldığı için oraya gittiğini ileri süren Avıalan, "Beni arayan veya aratan şahısların bulunması ve hilelerini kabul etmeleriyle bunu ispatlayabilirim." ifadesini kullandı.
Duruşmaya, yarın Avıalan'ın esasa ilişkin savunmasıyla devam edilmek üzere ara verildi.
31.01.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, darbe girişiminin yaşandığı dönemde kurmay albay olan eski Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığında şube müdürü Mustafa Barış Avıalan, esasa ilişkin savunmasını sürdürdü.
Sözde yurtta sulh konseyi üyesi olduğu belirtilen Avıalan, Akıncı Üssü 143. Filo'da bulunduğu sırada, kamera kayıtlarında sadece koridorda yürüyüş yaptığı görüntüler olduğunu söyledi.
Avıalan, üsse gittiğinde kim olduğunu bilmediği ve Genelkurmaya bir zarf götürmesi gerektiğini söyleyen kişiye kızdığı için filo binasına girdiğini ve koridorda yürüdüğünü iddia etti. Görüntüsünün de bu koridordaki 10 saniyelik yürüyüşten ibaret olduğunu savunan Avıalan, daha sonra diğer kapıdan çıktığını ve dışarıda zaman geçirdiğini öne sürdü.
O gün eğitim elbisesi giymediğini de iddia eden Avıalan, darbe girişimine iştirak edecek olsa emirlerini daha rahat iletebilmek amacıyla albay rütbesinin de bulunduğu bu üniformasını giyebileceğini ancak bunu yapmadığını bildirdi.
Avıalan, üs komutanı Hakan Evrim'in odasının bulunduğu karargah binasında olduğuna yönelik bir suçlama olduğunu da ifade ederek, suçlamayı kabul etmedi. Avıalan, 143. Filo ve karargah binası arasında mesafe olduğunu iddia ederek buraya hiç gitmediğini ileri sürdü.
Üsteki hazırlık toplantılarına katıldığına yönelik iddiayı da reddeden Avıalan, sıkıyönetim direktifi ya da Genelkurmaya ait uydu görüntüsünün olduğu kağıtlarda parmak izi bulunduğu iddiasını kabul etmedi.
Avıalan, sadece gazino dışında, yemekhane gibi bir yerde dergi, magazinsel materyaller ve kartpostal gibi bir şeyler bulunduğunu, onlara baktığını ifade ederek, sadece bu kağıtlarda parmak izi çıkarsa kabul edebileceğini söyledi.
143. Filo'da toplanan tüm delillerin hukuka aykırı olduğunu iddia eden Avıalan, bu yüzden delil değerlerinin bulunmadığını öne sürdü.
Avıalan, ateşli silahla atış artığı tespiti yapıldığını da belirterek, o gün şahsi tabancasını bir evdeyken bir de savcıya teslim ederken iki kez eline aldığını ifade etti.
Silahını kullanmadığına yönelik beyanda bulanan Avıalan, sabah bırakılan silahların taşınması için yardım talep eden merkez komutanlığının isteği üzerine bunu yerine getirdiklerini belirtti.
Atış artığı örnekleriyle alakalı bir yanlışlık olduğunu ileri süren Avıalan, kendisi gibi o bölgede bulunan ve silah kullanmayan başka sanıklarda da atış örneği çıktığını iddia etti.
Akıncı'da ak ile karanın ayrılamayacağı, farkındalık imkanı olmayan, etraf özel birlik askerleriyle çevriliyken sivil elbiseyle bulunduğunu iddia eden Avıalan, oradan ayrılamadığını ve fiili imkansızlık nedeniyle pasif kaldığını öne sürdü.
İddiaları kabul etmeyen sanık Avıalan, iki buçuk gün süren savunmasını şiir okuyarak tamamladı.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, darbe girişiminin yaşandığı dönemde kurmay yarbay olan, eski 28. Mekanize Piyade Tugayı İkinci Tabur Komutanı Ertuğrul Terzi esasa ilişkin beyanda bulundu.
Sözde yurtta sulh konseyi üyesi olduğu belirtilen Terzi, hakkındaki tüm suçlamaların neredeyse tamamının hukuki ve somut bir delil yerine o gece komuta ettiği kişilerin ifadeleri esas alınarak hazırlandığını ileri sürdü.
Terzi, uydurma belgelerle söz konusu iddiaların kuvvetlendirilmeye çalışıldığını iddia ederek hakkında dedikodudan ibaret ifadeler verildiğini savundu. Terzi, "Tüm bu iftiralara rağmen, o gece kışladan çıkan askerler emrime göre hareket etmiştir. Onlar mutlak itaat anlayışıyla verilen emirleri yerine getirmişlerdir. Onlardan tabur komutanı olarak ben sorumluyum." diye konuştu.
15 Temmuz'dan birkaç ay önce tabur komutanı olarak atandığı birliği tanımak, silah ve araçların neler olduğunu öğrenmek maksadıyla çalıştığını anlatan Terzi, darbe girişiminin yaşandığı güne kadar geçen sürede rutin faaliyetlerle ilgili emirler verdiğini söyledi.
Terzi, ancak o günlerde rutin olan bu faaliyetlerin, 15 Temmuz sonrasında darbeye yönelik faaliyetler olarak değerlendirildiğini ileri sürerek bu faaliyetlerin hiçbirinin darbe hazırlığı değil, yapılmadığı takdirde görevi ihmal suçu sayılabilecek faaliyetler olduğunu savundu.
- "Tesadüfen alarm verildiğini öğrenmiş"
15 Temmuz'da mesai sonrası kışlayı terk etmeden önce "iyi nöbetler" dilemek ve "iyi tatiller" demek için tugay nöbetçi amiri Ercan Türkmen'i aradığını bildiren Terzi, onun alarm verildiğini bildirdiğini anlattı.
"Alarm verildiğini tesadüfen öğrendim." diyen Terzi, kurmay başkanı ile görüştüğünde kendisinin tam bilgisi olmadığını, Genelkurmayda büyük bir çatışma çıktığını, yaralı ve şehitlerin olduğunu bildirdiğini söyledi.
Kolluk Kuvvetlerini Toplumsal Olaylarda Destekleme (KOKTOD) tatbikatı kapsamında alarm verildiğinin belirtildiğini ileri süren Terzi, Genelkurmay Başkanlığına yapılan terör saldırısına karşı takviye için saat 21.30 gibi bölük komutanlarını kışlaya çağırıp, oraya gidecek yeterli araç ve personel hazırlamalarını emrettiğini ifade etti.
Terzi, Genelkurmaya giderken Jandarma Genel Komutanlığına da saldırı olduğu ve destek gerektiğini öğrendiğini, verilen emir sonrası da oraya geçtiğini ifade etti.
Seyir halindeyken Türk bayrağı taşıyan vatandaşların, "En büyük asker bizim asker", "Her Türk asker doğar", şeklinde slogan atarak destek verdiklerini dile getiren Terzi, "Halktan aldığımız destek, motivasyonumuzu daha da arttırdı." dedi.
- "Bazıları illegal işaretler yapıyordu"
Terzi, jandarmanın önüne geldiklerinde kalabalığın ortasında kaldıklarını, bu kişilerden bazılarının elinde sopa, bıçak ve hatta tabanca olduğunu iddia etti.
Teröristlerin halkın arasına sızıp sızmadığını anlayamadığını ileri süren Terzi, "Bazıları İBDA-C'nin işareti gibi illegal işaretler yaparak sloganlar atıyordu. Bu işaretler, müştekiler tarafından sunulan görüntülerde görülmüştür." diye konuştu.
Yaşadıkları şaşkınlık karşısında personeline, komutanlığın etrafında çepeçevre emniyet kuşağı oluşturulmasını, halka karşı ateş edilmemesini kesin olarak emrettiğini savunan Terzi, ancak kalabalıktan bazı kişilerin araçların üzerine çıkmasından dolayı havaya birkaç el ikaz ateşi açıldığını öne sürdü.
Terzi, bunun üzerine kalabalığın 500-600 metre çekildiğini fakat slogan atıp küfür ettiklerini savunarak "Çift taraflı silah atışlarıyla üzerimizde baskı kurulmuştu. Bulunduğumuz yerden hareket edemiyorduk. Bu sırada kalabalığın içinden gelen atışlara da maruz kaldık." dedi.
Jandarma Genel Komutanlığından görüştüğü bir yarbayın yardım istediğini de bildiren Terzi, bunlar yaşanırken olanları darbe girişimi değil, terör saldırısı olarak düşündüğünü belirtti.
Terzi, daha sonra iki üç zırhlı aracı komutanlık bahçesine aldığını, dışarıda ise üç dört zırhlı araç kaldığını aktardı.
İçeriye giren zırhlı araçlardan ikisinin, bir süre sonra demir kapı ve bariyerleri kırıp çıktığını, halkın içinde kalınca da dönüp nizamiye önündeki polislere teslim olduklarını bildiren Terzi, bu zırhlı araçların kapıları kırarak çıkmalarına anlam veremediğini söyledi.
Terzi, "Ben ve arkadaşlarımın hiçbiri vatandaşlara ateş etmedik. Olayları provoke etmek isteyenlerin ateş ettiği açıktır." ifadelerini kullandı.
Terör saldırısına karşı kışladan çıktıklarını tekrarlayan Terzi, gözaltına alınana kadar bilerek veya bilmeyerek yasalara karşı bir eylemde bulunmadığını savundu.
Terzi, bölgedeki polislerden bazılarının da kendileriyle aynı çapta silah kullandığını, vatandaşlara da silah dağıtıldığını öne süren Terzi, oradaki insanları kendisinin vurduğunun iddia edilemeyeceğini dile getirdi.
Duruşmaya, Terzi'nin savunmasıyla devam edilmek üzere yarına kadar ara verildi.
01.02.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, darbe girişiminin yaşandığı dönemde kurmay yarbay olan, eski 28. Mekanize Piyade Tugayı İkinci Tabur Komutanı Ertuğrul Terzi esasa ilişkin savunmasına devam etti.
Sözde yurtta sulh konseyi üyesi olduğu belirtilen Terzi, 15 Temmuz'da bazı askerler teslim olmak istemelerine rağmen onlara engel olduğuna yönelik iddiayı kabul etmedi.
O gecenin ilerleyen saatlerinde taburuna ait bir ZPT ve ZMA'nın Jandarma Genel Komutanlığı bahçesinden kapıyı kırarak çıktığını hatırlatan Terzi, ancak bu araçlar çıkarken onlara ateş ettiğine yönelik ifadeleri reddetti.
Terzi, darbe girişimi sonrası tugaydaki odasında yapılan aramada bulunduğu iddia edilen harita ve krokilerin, kendisine ait olmadığını savundu.
Söz konusu belgelerin o gece kışlada kalan binbaşı Ü.T'ye ait olduğunu değerlendirdiğini ileri süren Terzi, Ü.T'nin psikolojik sorunları olduğunu iddia etti.
Terzi, 20 Temmuz'da yapılan ikinci aramada biri örgütle iltisaklı yayınevine ait olduğu belirtilen iki kitap bulunduğunu ifade ederek, ilk aramada bulunmayan bu kitapların da kendisine ait olmadığını öne sürdü. Ertuğrul Terzi, kitapların da başçavuş F.U. tarafından konulmuş olabileceğini öne sürdü.
Bu belge ve kitaplarda parmak izi dahi bulunmadığını bildiren Terzi, yapılan aramaların da hukuki olmadığını savundu.
Terzi, kendisine kumpas kurulduğunu, hakkında suç üretilmek istendiğini iddia etti.
Darbenin başarılı olması için whatsapp üzerinden yazışmalar yaptığına yönelik suçlamayla ilgili Terzi, darbe mesajlarının paylaşıldığı belirtilen grubu kendisinin kurmadığını öne sürdü.
Terzi, bu yüzden gruba atılan, darbeyle alakalı mesajları da kendisinin göndermediğini savundu.
Konsey üyeliği
Terzi, sözde yurtta sulh konseyi üyeliğinin bir iddiadan öteye geçemediğini ileri sürerek, tek başına 38 kişilik bir listenin varlığının, konseyin varlığını kanıtlayamadığını iddia etti.
"Savcı bey var olduğunu iddia ettiği şeyin varlığını ispatlayamamıştır." diyen Terzi, konsey üyesi olduğu belirtilen Savaş Kabaklı haricindeki diğer kişileri, bu davadan önce tanımadığını öne sürdü.
Terzi, darbe girişiminin planlandığı bir toplantıya da katılmadığını kaydetti.
Suçlamaları reddeden sanık Terzi'nin savunmasını tamamlamasının ardından, avukatı Dilek Aras da beyanda bulundu.
Mütalaa
Duruşmada, mütalaasını açıklayan iddia makamı, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamını talep etti.
Mahkeme, daha sonra sanıkların ve avukatlarının tahliyeye yönelik taleplerini aldı.
Duruşmaya, ara karar için müzakere arası verildi.
Verilen müzakere arasının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, eski yüzbaşı Bayram Akpan'ın tahliyesini kararlaştırdı.
Sanık Mehmet Dişli'nin ziynet eşyalarının iadesine karar veren mahkeme, tutuklu sanıkların mevcut halinin devamına hükmetti.
Duruşma, 18 Şubat'a ertelendi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 224 sanık (ilk 221) Darbe Ana Yap. (G.kurmay-Çatı)' davası
(02 Şubat 2019, 16:48)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: