Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda eski Yargıtay üyeleri İrfan Vural, Yusuf Memiş, Dursun Murat Cevher ve eski Danıştay üyesi Fatih Cihangir hakim karşısına çıkarıldı. İrfan Vural'ın davasında ise durma kararı verildi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca iddianamenin hazırlanarak davanın açılmış olması durma kararına gerekçe oldu. Yargıtay tarafından hazırlanacak yeni iddianame sonrası dava yeniden görülecek. Yargıtay'da yargılanmakta olan bir diğer isim olan Yargıtay ceza daireleri sorumlusu, eski Yargıtay üyesi Salih Sönmez'in Anayasa Mahkemesine yaptığı "haklarının ihlal edildiği" başvurusu ise reddedildi.
20.01.2019 14:44 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda eski Yargıtay üyeleri İrfan Vural, Yusuf Memiş, Dursun Murat Cevher ve eski Danıştay üyesi Fatih Cihangir hakim karşısına çıkarıldı.
AYM'DEN YARGITAY CEZA DAİRELERİ SORUMLUSU SALİH SÖNMEZ'E RET
8 Ocak'ta Anayasa Mahkemesi, Fetullahçı Terör Örgütüne (FETÖ) üye olmak suçundan tutuklu bulunan örgütün Yargıtay ceza daireleri sorumlusu, eski Yargıtay üyesi Salih Sönmez'in hak ihlallerine ilişkin başvurusunu kabul edilemez bularak reddetti.
Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre Sönmez, FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından gözaltına alındı.
Sönmez, 22 Temmuz 2016'da çıkarıldığı hakimlikçe tutuklandı. Tutukluluğa karşı itirazları reddedilen Sönmez, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Meslekten ihraç edilen, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesinde tutuklu olarak yargılaması süren ve örgütün "Yargıtay ceza daireleri sorumlusu" olduğu belirtilen Sönmez, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması gibi nedenlerle aralarında adil yargılanma hakkının da bulunduğu çeşitli haklarının ihlal edildiğini ileri sürdü.
Yüksek Mahkeme, başvuruyu, iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması, başvuru yollarının tüketilmemesi gerekçesiyle kabul edilemez buldu.
- Karardan
Başvurucunun soruşturma süreci devam ederken bireysel başvuruda bulunduğunun belirtildiği kararda, bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla başvurucu hakkındaki kovuşturmanın devam ettiği bildirildi.
Derece mahkemelerinin yargılama ve temyiz süreçleri beklenmeden soruşturma sürecindeki adil yargılanma hakkı ihlali şikayetlerinin başvurucu tarafından bireysel başvuruya konu edildiğinin aktarıldığı kararda, bu konuda başvuru yollarının tüketilmediği ifade edildi.
Kararda, özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı haklarının ihlallerine ilişkin iddialarla ilgili de başvuru yollarının tüketilmediği vurgulandı.
Başvurucunun, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında "silahlı terör örgütüne üye olma" suçlamasıyla tutuklandığının hatırlatıldığı kararda, soruşturma mercilerince, isnat konusu suçun kişisel suç olduğu ve başvurucu yönünden ağır cezalık suç üstü halinin bulunduğu kanaatine varıldığı, bu itibarla soruşturmanın genel hükümlere göre yürütüldüğünün görüldüğü kaydedildi.
Kararda, başvurucuya isnat edilen, silahlı terör örgütü üyesi olma suçunun ağır ceza mahkemelerinin görev alanında bulunan suçlardan olduğu hususunda kuşku bulunmadığına yer verildi.
Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağının bulunduğunun vurgulandığı kararda, "İddianamede, başvurucunun isnat edilen suçu işlediğine dair delil olarak başvurucunun FETÖ/PDY üyelerinin kendi aralarındaki iletişimi sağladığı ifade edilen ByLock uygulamasının kullanıcısı olmasına ve diğer kişiler arasında ByLock üzerinden yapılan haberleşmenin içeriğine dayanıldığı görülmektedir. İddianamede ayrıca tanık beyanlarına da yer verilmiştir." denildi.
FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun, ByLock uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlediğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin, anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfi bir tutum olarak değerlendirilemeyeceğinin aktarıldığı kararda, şunlar kaydedildi:
"Başvurucunun darbe teşebbüsünün savuşturulması sürecinde gözaltına alındığı ve sonrasında tutuklandığı dikkate alındığında soruşturma süreci bakımından tutuklamanın ölçülülük ilkesinin bir unsuru olarak gerekli olmadığı sonucuna varılması için herhangi bir nedenin bulunmadığı değerlendirilmiştir."
ESKİ YARGITAY ÜYESİ İRFAN VURAL
14 Ocak'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay ek binadaki salonda yapılan duruşmaya tutuksuz sanık İrfan Vural ve avukatları katıldı.
Tutuksuz sanık Vural'ın avukatları, müvekkillerinin atılı suç tarihinde Yargıtay üyesi olduğunu, yasa hükmü uyarınca Yargıtay üyeleri hakkında iddianame hazırlama konusunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisinin bulunduğunu savundu.
Vural hakkındaki iddianamenin yetkisi olmadığı halde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlandığını savunan avukatlar, durma kararı verilmesi talebinde bulundu.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı ise sanık hakkında kovuşturma aşamasına geçildiğini, bu nedenle yargılamaya devam edilmesi ve talebin reddedilmesi yönünde görüş bildirdi.
Talebi değerlendiren Yargıtay 9. Ceza Dairesi heyeti, oy çokluğuyla aldığı kararda, yargılamanın durdurulmasına hükmetti.
Kararda, iddianame her ne kadar Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanmış ve mahkemece kabul edilmişse de sanığın atılı suç tarihinde Yargıtay üyeliği sıfatı nedeniyle hakkında iddianame düzenleme görev ve yetkisinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında olduğu belirtildi.
Davanın usulüne uygun açılmış bir kamu davası da olmadığına işaret edilen kararda, dosyanın iddianame hazırlanmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine hükmedildi.
Karara katılmayan bir üye ise muhalefet şerhinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamenin, Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabulüyle kovuşturma evresine geçildiğini, artık soruşturma evresine dönülmesinin mümkün olmadığını belirtti.
Vural hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanacak iddianamenin mahkemece kabul edilmesi halinde yargılama süreci yeniden başlayacak.
ESKİ YARGITAY ÜYESİ YUSUF MEMİŞ
15 Ocak'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul salonunda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi Yusuf Memiş hakim karşısına çıktı.
Dosyaya gelen cevap ve belgelerin okunmasının ardından söz verilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Müslüm Canpolat, sanık hakkında hazırlanan esas hakkındaki mütalaayı okudu.
Mütalaada, sanığın staj döneminden itibaren örgüt içinde bulunduğu, Teftiş Kurulunda görev aldıktan sonra FETÖ'nün talimatıyla 2011'de Yargıtay üyeliğine seçildiği, seçildikten sonra da örgüt faaliyetlerini sürdürdüğü, 2 ayrı telefon hattından ByLock kullandığı belirtildi.
Ankesörlü telefonla da aranmış
Mütalaada, Yusuf Memiş'in, örgüt mensubu diğer yüksek yargıçlarla ardışık ve periyodik olarak ankesörlü telefondan arandığına ilişkin kayıtlara da yer verildi. Aynı sabit telefonlardan, FETÖ üyeliğinden yargılanan bazı eski yüksek yargı üyelerinin de arandığının tespit edildiği bildirildi.
Böylelikle sanığın örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu, sıkı bir disiplinle, örgütün stratejisi, yapılanması, faaliyetleri ve amacına uygun hareket ettiği ve "terör örgütü üyesi" olma suçunu işlediği sonucuna varıldığı kaydedildi.
Örgüt hiyerarşisi içinde "mahrem alan" kapsamında yer alan sanığın eğitim düzeyi, sahip olduğu sosyo-kültürel birikimi, yaptığı görev nedeniyle edindiği mesleki bilgi ve tecrübeleriyle örgütteki konumu itibarıyla bu oluşumun, bir terör örgütü olduğunu bilebilecek durumda bulunduğu ifade edilen mütalaada, bu nedenlerle sanık hakkında, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK), kaçınılmaz bir hataya düşen kişinin cezalandırılamayacağını öngören "hata" başlıklı 30. maddesinin uygulanmasının istenmediği belirtildi.
Esas hakkındaki mütalaada, Yusuf Memiş'in örgüt üyesi olma suçundan TCK'nin 314/2 ve terör suçlarında cezanın yarı oranında artırılmasını öngören 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 5/1 maddeleri uyarınca 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.
Mütalaada, sanığın örgütte temin ettiği güç ve sadakati ölçüsünde yükselip kazandığı statüsüne eş değer şekilde yüksek yargı içerisinde konumlandırılması, son karar merci Yargıtayda görevlendirilmesi ve FETÖ'nün mahrem yapısı içerisinde bulunduğu hususları dikkate alınarak suçun işleniş biçimi, kastın yoğunluğu ve oluşan tehlikenin ağırlığına göre temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi talep edildi.
Mahkeme heyeti, esas hakkındaki savunmasını hazırlaması için süre verilen sanığın tutukluluk halinin devamını kararlaştırdı.
Duruşma, 28 Mart'a bırakıldı.
ESKİ YARGITAY ÜYESİ FURSUN MURAT CEVHER
15 Ocak'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul salonunda görülen duruşmaya, tutuklu sanık eski Yargıtay Üyesi Cevher ve avukatı katıldı.
Dosyaya gelen cevap ve belgelerin okunmasının ardından söz verilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Müslüm Canpolat, sanık hakkında hazırlanan esas hakkındaki mütalaayı okudu.
Mütalaada sanığın, hakim-savcı eğitim merkezinden itibaren örgüt içerisinde yer aldığı, Adalet Bakanlığının çeşitli kademelerinde görev aldıktan sonra örgüt talimatıyla 2011'de Yargıtay üyesi seçildiği belirtildi.
ByLock'u etkin kullandığı tespit edilen sanığın yazışmalarına da yer verilen mütalaada, Yargıtay üyesi seçildikten sonra örgütsel faaliyetlerine devam eden sanığın, Yargıtay içinde örgütsel hareket tarzı belirlenmesi, seçim ve görevlendirmelerde örgüt talimatlarının koordinasyonunun sağlanması, örgüt adına yapılan işlerin gizlilik içerisinde sürdürülmesi, örgüt liderinin talimatıyla Bank Asya'ya para yatırılması, örgütün takibindeki dosyalarla ilgili bilgilerin paylaşılması konularında aktif rol aldığına yönelik ByLock görüşme içeriklerine ulaşıldığı bildirildi.
Böylelikle sanığın, Yargıtay içinde örgütsel taktik belirlenmesinde önemli rol oyladığı aktarılan mütalaada, Cevher'in, Yargıtayın hukuk daireleri sorumlusu eski üye Ali Akın'ın bir altında bulunan ve talimatları diğer üyelere ulaştırması için ilettiği "grup sorumlu"larından olduğu ifade edildi.
Cevher'in, örgüt mensubu diğer yüksek yargıçlarla ardışık ve periyodik olarak ankesörlü telefondan arandığına ilişkin kayıtlara da yer verilen mütalaada, aynı sabit telefonlardan, FETÖ üyeliğinden yargılanan bazı eski yüksek yargı üyelerinin de arandığının tespit edildiği aktarıldı.
Esas hakkındaki mütalaada sanığın böylelikle örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu, sıkı bir disiplinle örgütün stratejisi, yapılanması, faaliyetleri ve amacına uygun hareket ettiği ve "silahlı terör örgütü üyesi" olma suçunu işlediği sonucuna varıldığı kaydedildi.
Örgüt hiyerarşisi içinde "mahrem alan" kapsamında yer alan sanığın eğitim düzeyi, sahip olduğu sosyokültürel birikimi, yaptığı görev nedeniyle edindiği mesleki bilgi ve tecrübeleriyle örgütteki konumu itibarıyla bu oluşumun, bir silahlı terör örgütü olduğunu bilebilecek durumda bulunduğuna işaret edilen mütalaada, sanık hakkında, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK), kaçınılmaz bir hataya düşen kişinin cezalandırılamayacağını öngören "hata" başlıklı 30. maddesinin uygulanmasının istenmediği belirtildi.
Esas hakkındaki mütalaada, sanığın "örgüt üyesi olma" suçundan TCK'nin 314/2 ve terör suçlarında cezanın yarı oranında artırılmasını öngören 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 5/1 maddeleri uyarınca 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
Sanığın son karar merci Yargıtayda görevlendirilmesi, örgütte temin ettiği güç ve sadakati ölçüsünde yükselip elde ettiği statüsüne eşdeğer şekilde yüksek yargı içerisinde konumlandırılması ve FETÖ'nün mahrem yapısı içerisinde bulunduğu hususları dikkate alınarak suçun işleniş biçimi, kastın yoğunluğu ve oluşan tehlikenin ağırlığına göre temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi istendi.
Mütalaaya karşı söz verilen sanık ve avukatı, esas hakkındaki savunmasını hazırlamak için süre verilmesini ve tahliyesini talep etti.
Mahkeme heyeti, esas hakkındaki savunmasını hazırlaması için süre verilen sanığın tutukluluk halinin devamını kararlaştırdı.
Duruşma, 18 Mart'a bırakıldı.
ESKİ DANIŞTAY ÜYESİ FATİH CİHANGİR
15 Ocak'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay ek binadaki salonda görülen duruşmada, eski Danıştay Üyesi Fatih Cihangir dördüncü kez hakim karşısına çıktı.
Duruşmaya, "FETÖ'ye üye olmak" suçundan tutuksuz yargılanan Cihangir ile avukatı katıldı.
Ankesörlü telefondan kendisine ait cep telefonunun arandığına yönelik mahkeme heyetine sunulan bilirkişi raporuyla ilgili savunma yapan Cihangir, siyasal mezunu olduğunu, hukuk fakültesi okumak için sınavlara girdiğini belirtti.
Kendisine ait iki cep telefonu hattının eşi ve kızı tarafından kullanıldığını ileri süren Cihangir, aramaları ankesörlü telefondan kendisinin yaptığını iddia etti.
Sınavlara girdiği günlerde cep telefonunu evinde bıraktığını ifade eden Cihangir, bu nedenle sınav çıkışında ankesörlü telefonlardan kendisinin üzerine kayıtlı cep telefonu hattını kullanan eşini aradığını söyledi.
Aramaları, sınav çıkışlarında eşini bilgilendirmek, buluşmak için yaptığını öne süren Cihangir, bu şekilde 6 arama yaptığını, söz konusu aramaların eşiyle yaptığı görüşmeleri içerdiğini aktardı.
Bilirkişi raporunda "ardışık aramaya rastlanmadığı" yönünde tespitin yer aldığını anlatan Cihangir, kimseyle gizli iletişim kurmadığı iddiasında bulundu.
Cihangir, yeniden bilirkişi raporu alınmasını ve aramaları yaptığı bölgelerdeki güvenlik kameralarının incelenmesini istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı da Cihangir'in eşi ve kızının kullandığı cep telefonu hatlarının kimler tarafından kullanıldığının belirlenmesi için bilirkişi raporu ve hatlarla ilgili HTS kayıtlarının alınmasını talep etti.
Mahkeme heyeti, Yargıtay Cumhuriyet Savcısının ve sanığın taleplerinin dosyaya yenilik getirmeyeceğinden reddine, sanık hakkındaki adli kontrol kararlarının devamına hükmederek duruşmayı erteledi.
Paralel yapı-Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK üyelerine açılan davalar
Paralel yapı-08 Ekim (2017) 'Ankara 77 sanık Yüksek Yargı Yapılanması' soruşturması/fezlekesi (Yargıtay)
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
(20 Ocak 2019, 14:44)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: