Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde, Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de aralarında yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davada, sanıkların esasa ilişkin savunmaları alındı.
30.12.2018 07:40 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde, Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de aralarında yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davada, sanıkların esasa ilişkin savunmaları alındı.
17.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ve müştekiler ile taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski üsteğmen İlker Çetinkaya, olay tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Birimi Bilişim Şube Müdürlüğünde görev yaptığını söyledi.
Olay günü öğleden sonra kısım amiri izin aldığında şubede sorumlu tek kişi olarak kendisinin kaldığını öne süren Çetinkaya, bu yüzden mesaiye devam ettiğini ileri sürdü.
Çetinkaya, odasında rutin işlerle uğraştığı sırada silah sesleri duyduğunu, terör saldırısından bahsedildiği için muhtemel terör saldırısına karşı Genelkurmay Başkanlığından basın açıklaması yapılacağı gerekçesiyle Basın Koordinasyon Merkezi'ne gittiğini savundu.
Terör saldırısıyla ilgili basın açıklaması için hazırlıklara başladığını dile getiren Çetinkaya, "Bu sırada susadım, karşı odaya su içmeye geçtim. Dönerken birkaç silahlı askerin Basın Koordinasyon Merkezi'nde görevli kişiyi götürdüğünü gördüm. Beni de götürürler diye korktum ve su içmek için gittiğim o odadan çıkmadım ve kapıyı arkadan kilitleyerek sabaha kadar bekledim. Sabah olunca ilk fırsatta çıktım." şeklinde savunma yaptı.
Sanık Çetinkaya, ertesi sabah yolda karşılaştığı birkaç kişiye neler olduğunu sorduğunu, gelişmeler hakkında bilgi aldıktan sonra odasına gittiğini daha sonra güvenlik güçlerine sığındığını iddia etti.
Darbecilerin, hesabını kullanarak korsan darbe bildirisini yayımladıklarını ileri süren Çetinkaya, "15 Temmuz gecesi 4 adet korsan bildiri yayımlanmış. Odadaki bilgisayar internet kısmına tahsislidir. Personelin tamamı tarafından kullanılabilir. O gece ben odada yoktum." diye konuştu.
Savcılık mütalaasındaki "darbe girişiminin yaşandığı gece Genelkurmay Başkanlığının internet hesaplarından sözde basın bildirilerini gönderdiği" yönündeki tespiti reddeden Çetinkaya, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
18.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ve müştekilerle taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski teğmen Eray Çekerek, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayındaki eylemlere ilişkin davada yargılanması devam ederken, dosyasının ayrılıp bu davayla birleştirildiğini söyledi.
Darbe girişiminden bir gün önce, görev yeri olan Özel Kuvvetler Komutanlığına eski albay Murat Korkmaz tarafından çağrıldığını belirten Çekerek, Korkmaz'ın, 15 Temmuz'da tatbikat olacağını belirterek, Muhafız Alayında olmasını emrettiğini söyledi.
Çekerek, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığına gittiğinde eski albay Murat Korkmaz'ın, Özel Kuvvetler personelini topladığını, silah ve çelik yelek dağıttıktan sonra yine Korkmaz'ın sevk ve idaresinde sivil araçlarla Genelkurmaya gittiklerini belirtti.
Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı olduğunun söylenmesi üzerine bölgeye gittiklerini dile getiren Çekerek, karargaha girdikten sonra Korkmaz'ın kendisini nizamiyede görevlendirdiğini beyan etti.
İç Hizmet Kanunu'na göre hareket ettiğini düşündüğünü savunan Çekerek, albay Murat Korkmaz'ın kendisini "tatbikat" bahanesiyle kandırdığını ileri sürdü.
Nizamiyede kaldığı süre boyunca silah kullanmadığını ve kimseye ateş etmediğini iddia eden Çekerek, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
19.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ve müştekiler ile taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli kurmay yüzbaşı Onur Özdemir, 15 Temmuz'da amirinin "koruma ve güvenlik tatbikatı icra edilecek" emri üzerine Akıncı Üssü'ne, oradan da Genelkurmay Başkanlığı'na gittiğini söyledi.
Özdemir, "Bana Genelkurmay Başkanının emir komutasında görevin icra edileceği söylendi. Genelkurmay'da dış nöbet görevi verildi. Bu esnada kışla içi ve dışındaki olayları takip etme fırsatım olmadı. Terör eyleminin önceden tespit edilerek önlem aldığımızı düşündüm." diye konuştu.
Sabah saatlerine kadar nöbet görevini icra ettiğini öne süren Özdemir, Genelkurmay'da bulunduğu sürede silahlı bir eylemde bulunmadığını iddia etti.
FETÖ'cü olmadığını savunan Özdemir, FETÖ'nün planlayıp, sevk ve idare ettiği darbe teşebbüsü fiillerine de katılmadığını öne sürerek, beraatını talep etti.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
20.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ve müştekiler ile taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli teğmen Hamza Er, mesai arkadaşı sanık Furkan Akbenli'nin 15 Temmuz'da akşam mesaiden sonra tatbikat olacağını, emri de tim komutanı Burak Keklik'in verdiğini söylediğini aktardı.
Er, kışladan 3-4 araçla Akıncı Üssü'ne gittiklerini, orada teçhizat kuşanmalarının emredildiğini, tatbikatlarda yanlarında bulunması yasak olduğu için telefonunu burada bıraktığını ileri sürerek, eski albay Fırat Alakuş'un tatbikatın Genelkurmay Başkanlığında gerçekleştirileceğini söylediğini kaydetti.
Genelkurmay nizamiyesine gidince otobüsten indiklerini, kendisinin kuzey nizamiye bölgesine gönderildiğini ifade eden Er, daha sonra silah sesleri geldiğini, ardından dış kuşak emniyetini takviye etmesinin emredildiğini belirtti.
Er, "Bir ÖKK personeline ne olduğunu sorduğumda, terör saldırısından bahsetti ve bunu Fırat Alakuş'un söylediğini belirtti. Sabaha doğru bulunduğum yerden iç tarafa yöneldim. Bir araçta Furkan Akbenli'yi gördüm. Sabah bir kişi ana binaya çağırdı. Darbe yapıldığını öğrendim. Fırat Alakuş burada, irademiz dışında olaylar geliştiğini, bizim sadece emirleri yerine getirdiğimizi, ifade verdikten sonra birliğimize gideceğimizi söyledi." şeklinde savunma yaptı.
Darbeci olmadığını ve kimseye karşı silah kullanmadığını iddia eden Er, emir komuta içerisinde davrandığını söyledi. Er, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya, yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
21.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, savunma yapması beklenen sanık eski binbaşı Adnan Arıkan'ın beyanı, avukatı hazır olmadığı için alınamadı.
Ardından 33 kişilik Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeliyle dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Salih Zeki Çolak ve yanındakileri derdest eden grupta yer alan sanık eski kurmay yarbay Halit Kazancı söz aldı.
Mahkeme heyetinin yakın bir zaman önce Polis Akademisinde FETÖ'ye ilişkin düzenlenen seminere katıldığını belirten Kazancı, bu nedenle heyetin bağımsızlığını yitirdiği iddiasıyla reddi hakim talebinde bulundu.
Sanığın talebine ilişkin değerlendirmesi sorulan savcı, duruşmayı uzatmaya yönelik olduğu gerekçesiyle talebin kabul edilmemesi gerektiğini ifade etti.
Ardından kararı açıklayan Mahkeme Başkan Oğuz Dik, "duruşmayı uzatmaya yönelik olduğu" gerekçesiyle reddi hakim talebinin kabul edilmediğini söyledi.
Başkan Dik, sanığın karara yönelik itirazı 7 gün içinde 18. Ağır Ceza Mahkemesine yapabileceğini de bildirdi.
24.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın yaveri eski yarbay Levent Türkkan, savcının esasa ilişkin mütalaasına karşı savunma yaptı.
Sanık Türkkan savunmasına, darbe girişimi ve FETÖ'ye ilişkin bilgilerin yer aldığı hazırlık aşamasındaki beyanlarını reddederek başladı.
Emir subayı olduğu için hedef haline getirildiğini iddia eden Türkkan, soruşturma aşamasında verdiği ifadelerin baskı altında alındığını, bu nedenle delil sayılamayacağını öne sürdü.
Darbe girişiminden önce örgütün mahrem imamıyla konuştuğuna ilişkin beyanını inkar eden Türkkan, Akar'a silah çektiğine ilişkin tanık beyanlarının da gerçeği yansıtmadığını iddia etti.
Akar'ın odasına casusluk amacıyla ses kayıt cihazı bıraktığına ilişkin ilk ifadesindeki bilgiyi kabul etmeyen Türkkan, buna ilişkin iddianamedeki bilgilerin "uydurma" olduğunu savundu.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz 2016 akşamı komuta katında bulunduğu sırada sanık eski albay Fırat Alakuş ve emrindeki Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelinin karargaha geldiğini anlatan Türkkan, Alakuş'un kendisine güvenlik önlemi kapsamında orada bulunduğunu, bundan da komutanın haberinin olduğunu söylediğini öne sürdü.
Bunun üzerine tehdit olabileceği gerekçesiyle beylik tabancasını belinde taşımaya başladığını ifade eden Türkkan, Akar'ın odasına tabancasını bıraktıktan sonra girdiğini savundu.
İddianamede aleyhinde delil olmadığını, eylemlerinin kanunlara uyduğunu, darbe girişimine katkı sağlayacak bir davranışının olmadığını ileri süren Türkkan, "FETÖ ile bağlantım yok. Ne genetiğim ne de aile geleneğim FETÖ'cü olmama müsaade etmez. Genelkurmay Başkanına çok yakın çalıştım, görevim esnasında öğrendiklerimin kurbanıyım." iddiasında bulundu.
Suçsuz olduğunu somut delilere dayanarak ispat ettiğini öne süren Türkkan, beraatini istedi.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
25.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ve müştekiler ile taraf avukatları katıldı.
Sanık eski Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli astsubay Turgay Perişan, darbe girişiminin yaşandığı dönemde Silopi'de görev yaptığını, 13 Temmuz'da sağlık raporu almak ve bir tatbikata katılmak üzere Ankara'ya gönderildiğini söyledi.
Sağlık raporuyla uğraşırken albay Murat Korkmaz'ın arayıp tatbikata katılmasını söylediğini anlatan Perişan, 15 Temmuz akşamı tatbikat maksadıyla Muhafız Alayı'na gittiğini belirtti.
Perişan, tatbikatın iptal olduğunu ve Genelkurmay'a emniyet maksadıyla gidileceğini öğrendiğini belirterek giderken yolun polislerce kapatıldığını gördüğünü, kendilerine ateş açan bir polis tarafından elinden, yanındaki Fatih Sarımehmet'in de bacağından yaralandığını ifade etti.
Açılan ateş üzerine bulundukları araçla İnönü Bulvarı'ndan Eskişehir yönüne ters yoldan girdiklerini ve Genelkurmay'a geçtiklerini anlatan Perişan, burada revire gittiğini dile getirdi.
Hastaneye gitmek üzere beklerken tank personeli olduğunu öğrendikleri askerlerin de oraya getirildiğini bildiren Perişan, revirden çıktığını ve dışarıdan silah sesleri ile slogan geldiğini duyduğunu anlattı.
Perişan, TÜİK bölgesinde kimliklerini göstererek gelen biri polis iki kişi ile konuştuğunu, onların haberlerden bahsettiğini ifade ederek kendisinin de Genelkurmay'ı IŞİD ve benzeri saldırılara karşı korumak için orada bulunduğunu söylediğini kaydetti.
Terörist olmadığını savunan ve suçlamaları kabul etmeyen Perişan'ın, esasa ilişkin savunmasına öğle arasından sonra devam edilecek.
26.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ve müştekiler ile taraf avukatları katıldı.
Akıncı Üssü'nden otobüsle Genelkurmay Başkanlığına gelen 33 kişilik Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli arasında yer alan sanıklardan eski astsubay Ayhan Carık, savunmasında, hakkında hiçbir somut delil bulunmadığı halde 2 yıldır yargılandığını öne sürdü.
Üzerine atılı suçları reddeden, hakkındaki iddiaların gerçek dışı ve hayal ürünü olduğunu savunan Carık, suçlamaların çok büyük kısmının kendisiyle alakalı olmadığını, iddia edilen kısımların yanlış bilgilere dayandığını söyledi.
Balıkesir Astsubay Meslek Yüksekokuluna 2009 yılında girdiğini, mezuniyetten sonra ÖKK'ya atandığını anlatan Carık, 15 Temmuz 2016'ya kadar bu komutanlığa bağlı olarak Hatay'ın İskenderun ilçesinde görev yaptığını aktardı.
Darbe girişiminden önce senelik izne ayrıldığını, 11-18 Temmuz tarihlerinde, ailesiyle tatil yapmak için Amasra'daki ordu evinden yer ayırttığını belirten Carık, izni devam ederken, telefonla aranarak paraşütle atlayış eğitimi için mesaiye katılması yönünde emir aldığını ve iznini kesip birliğine geldiğini ifade etti.
15 Temmuz'da kızının doğum günü için öğleye kadar izin aldığını kaydeden Carık, mesaiye dönünce tim komutanı Selçuk Topal'ın, koruma ve güvenlik tatbikatı için Akıncı Üssü'ne gitmesi yönündeki emri üzerine gerekli hazırlığı yapıp kışladan ayrıldığını ve saat 18.00 sularında Akıncı'ya vardığını dile getirdi.
- "Park halindeki bir araca bindim"
Akıncı Üssü'nde teçhizat kuşandıklarına değinen Ayhan Carık, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Bize Genelkurmay'a gideceğimiz söylendi. Otobüsle yola çıktık. İsmini sonradan öğrendiğim eski kurmay albay Fırat Alakuş, 'Genelkurmay'a muhtemel terör saldırısı olacağını, emniyet almak için gittiğimizi' söyledi. Saat 21.00 civarı Genelkurmay'a geçtik, binalar bölgesine hareket ettik. Tim komutanım bana kuzey nizamiye yönünde uygun yerde mevzilenmem gerektiğini söyledi. Bir bina ve çalılık arasında mevzi aldım. İlerleyen saatlerde silah sesleri geldi. Tim komutanıyla telsizden irtibat kurdum. Daha dikkatli olmam gerektiğini söyledi. Bir süre sonra tekrar silah sesleri duydum, bu defa telsizle bağlantı kuramadım. Uçakların gelip gittiğini duydum. Belli bir süre sonra güney nizamiye tarafından tank seslerini, ardından vatandaşların seslerini duydum. Terör saldırısından farklı bir şey olduğunu düşündüm. Telsizimin bataryası zayıflamıştı. Telefonum da olmadığı için kimseyle haberleşmedim.
Yorgunluğun ve stresin etkisiyle dinlenmek için Genelkurmay içinde park halindeki bir araca bindim. Hava aydınlanıncaya kadar bu araçta dinlendim. Hava aydınlanınca çıktım. Hasan Demirci ile karşılaştım. Ne olduğunu sordum. TSK'da bir grubun kalkışmaya giriştiğini söyledi. Bu işe alet edildiğimizi anlayarak, bir an evvel Genelkurmay'dan uzaklaşmaya çalıştım. Bilmediğim bir odaya girdim ve sivil kıyafet aldım. Otoparkta üzerimi değiştirdim. Kışladan uzaklaştım. Ailemi güvenli olduğunu düşündüğüm için Mersin'e götürdüm. Daha sonra kendi rızamla Mezitli Polis Merkezi'ne teslim oldum."
- "Komuta katına çıkmadım"
Darbe girişimi sırasında yaşanan olaylarla hiçbir ilgisi bulunmadığını savunan Carık, "Bir emir üzerine buraya geldim ve hiçbir işe karışmadım. Tim Komutanı Selçuk Topal'ın emri üzerine Akıncı Üssü'ne gittim. Amirimin emrini yerine getirmekten başka bir şey söz konusu değil." dedi.
Karargahta gerçekleşen tüm eylemlerden sorumlu tutulduğunu savunan Ayhan Carık, komuta katına çıkmadığını, komutanların derdest edilmesiyle ilgisinin bulunmadığını ileri sürdü.
Bülent Aydın'ın şehit edildiği bölgede bulunmadığını öne süren Carık, güvenlik kameralarında Aydın'ın aracın sağ kısmında bulunan koruma personeli tarafından muhtemelen kaza ile şehit edildiğinin görüldüğünü iddia etti.
Genelkurmay'da şehit olanlara ilişkin dosyanın bu dosyadan ayrılmasını talep eden Carık'ın, şehitlerden "maktul" olarak söz etmesi, salonda bulunanların tepkisini çekti.
27.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ve müştekiler ile taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, Genelkurmay Başkanlığı Plan Prensipler Başkanı eski korgeneral Salih Ulusoy esasa ilişkin savunma yaptı.
15 Temmuz'dan önce darbe girişimine yönelik toplantılara katıldığına yönelik suçlamaların doğru olmadığını öne süren Ulusoy, darbenin yaşandığı hafta izinden yeni geldiğini anlattı.
Ulusoy, 15 Temmuz öncesi çalışmalarıyla alakalı bir, FETÖ'yle mücadele konusunda bir, ayrıca komuta katıyla bir olmak üzere üç toplantı yaptığını, darbe girişimine yönelik bir toplantıya katılmadığını ileri sürdü.
FETÖ ile mücadele kapsamında bir planlama yaptığını ancak planlamanın kabul edilmemesi üzerine 12 Temmuz'da istifa dilekçesi verdiğini belirten Ulusoy, ancak ilk gönderdiği evraklar kabul edilmediği için yeni evrak hazırlamaya başladığını savundu.
Ulusoy, "FETÖ ile mücadelenin etkinleştirilmesi için yapılan toplantının darbe toplantısı diye lanse edilmesinin, FETÖ'cülerin işi olduğunu düşünüyorum." dedi.
Dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı'yı iyi tanıdığını, onun da darbe girişiminden 15 gün önce, FETÖ'cülerin başına bir iş gelmesi için çalıştığını söylediğini ileri süren Ulusoy, onun kendisi hakkında darbeye katıldığına yönelik beyanda bulunmasının doğru olamayacağını savundu.
Ulusoy, "Zeki'nin sözleri bana karşı değil. Modifiye edilmiş bunlar. TSK üzerinde oynanan oyunların benim burada olmama sebep olduğunu düşünüyorum. Benim gibi bir sürü insan var burada ve diğer davalarda." ifadelerini kullandı.
15 Temmuz akşamı Genelkurmay Başkanlığına gittiğini ancak zorla içeri girebildiğini savunan Ulusoy, sonrasına Akıncı Üssü'ne de gittiğini fakat silahlı personelce içeri alınmadığını söyledi.
Darbe girişimini engellemeye yönelik faaliyette bulunduğunu ileri süren Ulusoy, Korgeneral Zekai Aksakallı'yı da yerini öğrenmek için aradığına yönelik suçlamayı kabul etmedi.
Ulusoy, "Zekai hemşehrimdir, yakınımdır, arkadaşımdır, hain darbeci değildir diye aradım onu. Zaten kendisi bana gelip 'Komutanım sana tuzak kuruyorlar, propaganda yapıyorlar' demişti. Ben de kendisine 'Ben açık bir adamım, bugüne kadar nasıl mücadele ettiysem öyle etmeye devam ederim' demiştim." şeklinde konuştu.
Hakkında beyanda bulunan Kadir kod adlı kişinin ifadelerini de kabul etmediğini belirten Ulusoy, İlhan Talu ile yaptığı görüşmeye de değindi. Ulusoy, Talu'nun Hulusi Akar ve Yaşar Güler'den sonra arayabileceği üçüncü kişi olduğunu ve darbe karşıtı faaliyet için aradığı Talu'nun da kendisini bilgilendirdiğini ileri sürdü.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, önceki savunması sırasında "Bir birliğin başına geçmen gerekmez miydi?" şeklindeki sorusuna o zaman cevap verdiğini söyleyen Ulusoy, "Beni yargılayacak adamın benim ne mal olduğumu bilmesi lazım. General eline tabanca alıp ateş etmez. Darbeye karşı durmak için eline tabanca alıp ateş etmesi beklenemez. Generali yargılayacak adamın ne yaptığını bilmesi lazım." dedi.
Ulusoy, FETÖ'cü olmadığını da savundu.
Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
28.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17'inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sincan Cezaevi yerleşkesindeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, bir kısım müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmanın bugünkü celsesinde sanık eski Korgeneral Salih Ulusoy ve avukatları esas hakkındaki savunmalarını tamamlandı.
Mahkeme, Ulusoy'un savunmasının tamamlamasının ardından, ara karar için, savcıya söz verdi. Duruşma savcısı, tutuklu sanıkların tamamının tutukluğu yönünde karar verilmesi yönünde görüş bildirdi.
MAHKEME, GENELKURMAY DIŞINDAKİ ÖLDÜRME VE YARALAMA SUÇLAMALARINI TEFRİK ETTİ
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, bazı sanıkların, Genelkurmay Başkanlığı dışındaki, yaklaşık 2 bin 500 ayrı suçlamayı içeren öldürme ve yaralama olaylarından sorumlu tutulmasıyla ilgili dosyayı, bu olaylarla ilgili raporun tamamlanmaması nedeniyle ayrılmasına karar verdi.
Mahkeme ayrıca Genelkurmay Harekat Başkanlığı NATO Proje Subayı olan eski yarbay Murat Mala ile Barış İçin Ortaklık Eğitim Merkez Komutanı olan eski Kurmay Albay İlyas Bilgiş'in yurt dışı çıkış yasağı konularak tahliyesine hükmetti.
SANIKLARDAN 37'Sİ ANKESÖRLE MAHREMLERLE GÖRÜŞMÜŞ
Öte yandan sanıklardan 37'sinin ankesörlü telefon ile mahrem imamlarla görüştüğü tespit edildi.
23 Aralık'taki gelişmede AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, "çatı" davasının sanıklarından 2 general, 1 albay, 2 yarbay, 10 binbaşı, 6 yüzbaşı, 2 teğmen ve 14 astsubayın ankesörlü telefonla örgütün mahrem imamlarıyla iletişim kurdukları tespit edildi.
Bu kapsamda, sanıklar eski tuğamiraller Mustafa Sözer, Sinan Sürer, eski albay Mustafa Çiçek, eski yarbaylar Gökhan Eski, Yener Yılmaz, eski binbaşılar Abdurrahim Aksoy, Ahmet İlhan Ayşen, Ali Gültekin, Asım Şenöz, Emrah Ilgaz, Gökhan Balcı, Güven Keskin, Kenan Yıldırım, Serkan Kılıç, Yusuf Akdemir, eski yüzbaşılar Ali Emre Eral, Abdulkadir İlhan, Bayram Akpan, Mehmet Emin Tüzel, Murat Ertaş, Sadık Kazancı, eski teğmenler Hamza Er, Murat Aletirik ile eski astsubaylar Emin Anar, Fatih Yanıkkaya, Fevzi Sönmez, Hasan Demirci, Hüseyin Yıldırım, Mehmet Adıgüzel, Murat Bingül, Mustafa Kocaaslan, Samet Yıldız, Suat Sağlam, Şener Doğrugören, Şener Kısak, Turgay Perişan ve Yusuf Yalçın hakkında hazırlanan iddianameler birleşme talebiyle "çatı" davasının görüldüğü Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.
Söz konusu isimlerden sözde "yurtta sulh konseyi" üyesi eski tuğamiral Sinan Sürer dikkati çekiyor.
Sanık Sürer, 15 Temmuz'da darbecileri proteste etmek için Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'na giden sivillere ateş ederken güvenlik kameralarına yakalanmıştı.
Diğer eski tuğamiral Mustafa Sözer de darbecilerin sözde atama listesinde Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı olarak yer almıştı.
Ankesör ile aranan sanıklardan Mustafa Çiçek de Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'nda darbecilerce şehit edilen vatandaşların fotoğraflarını çeken albay olarak biliniyor.
Ankesör soruşturması kapsamında hakkında iddianame hazırlanan sanıklardan eski yarbay Gökhan Eski, olay tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Karargahı Emniyet Subayı olarak görev yapıyordu. Eski'nin, darbe girişimi başarısız olunca karargahın güvenlik kamera kayıtlarını yok etmeye yönelik çabaları iddianamede yer almıştı.
Ankesörlü telefonla örgüt yöneticileriyle görüştükleri belirlenen astsubayların bir kısmının Özel Kuvvetler Komutanlığının eski personeli olduğu belirlendi.
Astsubaylardan firari sanık Şener Doğrugören, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın emir astsubayı olarak görev yapıyordu.
Dosyadaki diğer sanıkların da "ankesörlü telefon" ile mahrem imamlarla görüşüp görüşmedikleri araştırılıyor.
15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNİN YENİ GÖRÜNTÜLERİ ORTAYA ÇIKTI
Öte yandan FETÖ'nün 15 Temmuz hain darbe girişimine dair yeni görüntüler ortaya çıktı. Görüntülerde, Genelkurmay Başkanı dahil üst düzey komutanları derdest eden darbeci özel kuvvetler personelinin otobüslerle karargaha gelişi, helikopterle darbecilere silah ve mühimmat sevkiyatı yapılması anbean yer alıyor.
15 temmuz 2016 Türkiye'nin en karanlık gecesiydi. Darbeciler ilk olarak Genelkurmay karargahını işgal etti. Ardından Genelkurmay Başkanı dahil üst düzey komutanları derdest ederek, harekete geçtiler. Ancak halkın kahramanca direnişi darbeyi başarısız kıldı. O karanlık gecenin üzerinden iki buçuk yıl geçti. Darbecilerin mahkemelerde hesap verirken, o geceye dair görüntüler de çıkmaya devam ediyor.
Habertürk o gecenin en fazla merak edilen noktalarından olan Genelkurmay Başkanlığı'nda yaşananlara dair çok özel görüntülere ulaştı. Darbeciler aslında hain girişimi gece 3'te planlamıştı, ancak mit müsteşarının karargaha gelişi onları panikletti. Fidan'ın saat 20.22'de karargahtan ayrılmasının ardından ise darbeciler hemen harekete geçti.
ÖZEL KUVVETLER 21.21'DE GELİYOR
Saat 21.21'de darbeci özel kuvvetler personelini taşıyan otobüs Genelkurmay Karargahı'na geliyor. Ağır silahlı ve tam teçhizatlı darbeciler, Ay Yıldız Nizamiyesi önünde hızla otobüsten inerek, doğrudan karargaha doğru ilerliyor.
DARBECİ SUBAYLARIN TALİMATLARI DUYULUYOR
Karargahta bulunan darbeci subaylarda onların girişlerini kolaylaştırmak için kapıda bekliyor, görevlileri bu yönde talimatlar veriyor. "Kapıyı açın, özel kuvvetler geliyor" şekildeki talimatlar net olarak duyuluyor. Daha sonra karargaha yönelen darbeciler dönemin Genelkurmay Başkanı olan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar dahil üst düzey komutanları alıkoyarak, karargahı işgal ediyor.
TANKLAR NİZAMİYEDEN GENELKURMAY'A GİRİYOR
Darbeciler o gece sadece özel kuvvetleri değil, zırhlı araçları ve tankları da karargaha yönlendirdi. Mamak'ta bulunan 28. Mekanize Tugayı'ndan çıkan darbecilere ait tanklar Genelkurmay Karargahı'na geldi. O anlar da kameralara yansıyor. İlk tank gece 01.29'da İnönü Bulvarı üzerinde bulunan Ay Yıldız Nizamiyesi'nden Genelkurmay'a girişi yapıyor. Ardından diğer tanklar bir bir karargaha giriyor. Bazı tankların girişteki bariyerlere takıldığı, bazılarının ise diğerlerine yer açmak için ileri geri manevra yapıtları görülüyor. Birkaç dakika içerisinde karargahın bahçesi tanklarla doluyor.
HELİKOPTERLE MÜHİMMAT SEVKIYATI
O gece helikopterler de cuntacılar tarafından aktif olarak kullanıldı. Cuntacılar derdest edilen üst düzey komutanları helikopterle Genelkurmay'dan darbecilerin komuta merkezi Akıncı Üssü'ne götürdü. Karargahtaki darbecilere silah ve mühimmat takviyesi de helikopterler tarafından yapıldı. Görüntülere işte bu sevkiyat anları da yansıdı. Gece 04.08'de bir helikopterin karargaha mühimmat getirmesi ve darbecilerin sandıklarda bulunan mühimmatları indirmesi de görüntülerde yer alıyor.
05.26'DA HELİKOPTER SİLAH GETİRİYOR
Darbecilerin sevkiyatı günün ilk ışıklarına kadar devam ediyor. 16 Temmuz saat 05.26'da bir başka helikopter darbecilere silah getiriyor. Darbeciler de seri bir şekilde bu silahları indiriyor. Ardından helikopter tanklarla çevirili alandan havalanarak, ayrılıyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 224 sanık (ilk 221) Darbe Ana Yap. (G.kurmay-Çatı)' davası
(30 Aralık 2018, 07:40)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: