Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 474 sanıklı davanın görülmesine devam edildi.
16.12.2018 14:28 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 474 sanıklı davanın görülmesine devam edildi.
03.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Tanık sıfatıyla beyanda bulunan Musa Ö, darbe girişiminden önce Akıncı Üssünde görevli olduğunu, birlikteki nöbetleri kendisinin yazdığını dile getirdi.
Musa Ö, 15 Temmuz akşamı için rutin şekilde nöbetlerin görevli personel sayısına uygun şekilde yazıldığını, darbeye ilişkin olabileceğini düşündüğü olağan dışı bir nöbet değişimi talebi ya da talimatının kendisine ulaşmadığını ifade etti.
Sanık albaydan darbeye karşı uçan pilota tehdit: Sen yine içeride kalacaksın
Darbe girişimi sırasında Diyarbakır'da görevli olduğunu ve darbe girişimine karşı verilen emirle uçuş yaptığını belirten tanık eski yüzbaşı Ali Osman U, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kendisinin de bir süre tutuklu kaldığını, sonradan darbeci olmadığının anlaşılarak serbest bırakıldığını anlattı.
Cezaevinde tutuklu olduğu dönemde sanıklardan eski albay Ali Durmuş ile aynı koğuşta kaldıklarını aktaran Ali Osman U, Durmuş'un kendisine, "Sen darbeye karşı uçtun. Bu hükümet gittikten sonra sen yine içeride kalacaksın." dediğini beyan etti.
Ali Osman U'nun ardından söz alan sanık Durmuş, tanık beyanında geçen sözleri tehdit amaçlı söylemediğini ileri sürdü.
Sanık Durmuş hakkında iddianamede, olay tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreterliğinde Koordinasyon Şube Müdürü olarak görev yaptığı, Deniz Kartepe'nin evinde darbeye hazırlık toplantısı yaptıkları ifade ediliyor. Durmuş'un, Diyarbakır 8. Ana Jet Üs Komutanlığı'ndan darbe faaliyetine hangi pilot ve uçakların ne şekilde katılacağına ilişkin görüşmeler yaptığı, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında da darbenin yönetim merkezi olan Akıncı Üssü'nde bulunduğu kaydediliyor.
04.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Tanık sıfatıyla ifade veren Ayhan Ç, lise yıllarında FETÖ yapılanması ile tanıştığını, Harp Okulundan mezun olduğu 2009'a kadar da örgütle bağlantısının devam ettiğini bildirdi.
Harp Okulundan mezun olmadan önce okuldaki komuta kademesinin tamamıyla FETÖ'nün kontrolünde olduğunu aktaran Ayhan Ç, o dönem okuldan tanıdığı TBMM'yi bombalayan pilot Hasan Hüsnü Balıkçı ile eski pilot teğmen Enes Taştan'ın da FETÖ'cü olduğuna kanaat getirdiğini söyledi.
Tanık Ayhan Ç, "İzlenimlerim yönünde Hasan Hüsnü Balıkçı'nın da FETÖ'cü olduğu kanaatine vardım. Özellikle son sınıfta lider teşkilatına seçilenlerin ve seçenlerin tamamen FETÖ'cü olduğunu düşündüm. Teşkilata seçilenlerden birisi de benim. Harp Okulundaki komutanlarıma FETÖ mensubu olduklarını düşündüğüm için güvenmiyordum. Enes Taştan'ın ağabeyi de F-16 pilotu. Son yıllarda F-16 pilotu olmak için FETÖ'cü olmak gerekiyordu. Buna ben de dahilim. Harp Okulundan sonra FETÖ'den ayrıldım ve beni F-16 pilotu yapmadılar." diye konuştu.
"Komutanlar, FETÖ tarafından oraya konulmuş insanlardı"
Neden FETÖ'den ayrıldığı sorulan Ayhan Ç, "Harp Okulu yıllarımda bazı öğrencilere haksızlık yapıldığını ve bu öğrencilerin hak etmediği halde cezalar almaya başladığını fark ettim. Harp Okulunun, FETÖ tarafından ele geçirildiğini düşünüyordum." dedi.
"Harp Okulundaki komutanlar, FETÖ tarafından oraya konulmuş insanlardı." ifadesini kullanan Ayhan Ç, FETÖ iltisakı nedeniyle pilot yapılanların, Harp Akademilerini kazanmasının sağlandığını ve kurmay olması için önünün açıldığını bildirdi.
Tanık Ömer B, orta okul yıllarında FETÖ yapılanması ile tanıştığını, 2014'te de bağını kopardığını beyan etti.
FETÖ içinde bulunduğu sürede, sohbet adı verilen örgüt toplantılarına katıldığını anlatan Ömer B, Hava Harp Okulu'na geçişinden sonra kendisinden sorumlu "örgüt abisi"nin üstünde bulunan Metin kod adlı kişinin, 4 kişilik sohbet grupları oluşturmak için askeri öğrencilerin isimlerini saydığını, verdiği isimlerin çok olması karşısında, "Bunların hepsi bizden mi?" diyerek şaşırdığını kaydetti.
Savaş pilotluğu eğitiminden, FETÖ mensubu kişiler tarafından elendiğini ileri süren Ömer B, bunu kendisiyle ilgilenen örgüt sorumlularına ilettiğinde, eleyen kişilerin FETÖ'cü olmadığının söylenmesi üzerine örgütten soğumaya başladığını dile getirdi.
Örgüt içi katalog evliliği yapıp yapmadığı sorulan Ömer B, FETÖ'nün kendisine bu yönde telkinde bulunduğunu, ancak kendisinin kız arkadaşı olduğunu söyleyerek kabul etmediğini söyledi.
Neden elenmiş olabileceğine dair müşteki avukatlarının sorusu üzerine tanık Ömer B, "Katalog evliliğini kabul etmemem elenme sebeplerimden birisidir." diye konuştu.
Diğer tanıkların da dinlenilmesinin ardından duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
05.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Tanık sıfatıyla ifade veren Ömer Y, darbe girişimi sırasında Akıncı Üssünde görev yaptığını, bir gece önce nöbetçi olduğu için 15 Temmuz günü izinli olduğunu aktardı.
Olay akşamı, aralarında davanın bazı sanıklarının da olduğu kişilerle halı sahada maç yaptıklarını anlatan Ömer Y, maç sırasında darbe girişiminden haberdar olduğunu, bunun üzerine maçı bitirerek, lojmanına geçtiğini söyledi.
Bunun üzerine yıllık izinde olan komutanını aradığını dile getiren Ömer Y, verilen emir doğrultusunda evinde beklemeye başladığını belirtti.
Bir ara üsse girmek istediğini ifade eden Ömer Y, "Operasyon var" denilerek içeri alınmadığını kaydetti.
Ömer Y'nin dinlenilmesinin ardından, diğer tanıkların hazır edilemediği gerekçesiyle duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
06.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Tanık sıfatıyla ifade veren İzzet K, ortaokul döneminde gittiği FETÖ dershanesinde örgüt ile tanıştığını, Hava Harp Okulunda eğitim gördüğü sürece de bağının devam ettiğini dile getirdi.
Davanın bazı sanıkları ile birlikte örgüt toplantılarına katıldığını anlatan İzzet K, darbe girişimi sırasında Konya'da helikopter pilotu olarak görev yaptığını ancak darbe girişiminde bulunmadığını söyledi. İzzet K, darbe girişiminden sonra FETÖ'nün çözülmesi üzerine adli makamlara bildiklerini paylaştığını ifade etti.
Örgüt üyesi askeri öğrencilerin F-16 pilotu olması yönünde örgütün kendileri üzerinde baskı kurduğunu bildiren İzzet K, "F-16 pilotu olmam yönünde bana telkinde bulundular. Ben helikopter pilotu olmak istiyordum, bunu söylediğimde, 'Sen F-16 pilotu olmazsan kötü niyetli insanlar F-16 pilotu olur.' diyerek beni ikna etmeye çalıştılar." ifadelerini kullandı.
İzzet K, FETÖ üyeleri arasında gerçekleştirilen katalog evliliği yapması konusunda da "Dışarıdan birisi ile evlenirseniz cemaatten kopabilirsiniz.' diyorlardı. Sürekli cemaatten biriyle evlenmemiz yönünde telkinde bulunuyorlardı." diye konuştu.
Maaşının 5'te birini himmet olarak istemişler
Tanık Ali C, ortaokul yıllarında FETÖ yapılanmasıyla tanıştığını, davanın bazı sanıklarını da okuldan ve örgüt yapılanmasından tanıdığını dile getirdi.
Örgütün, askeri öğrencilere kod isim verirken gerçek isminin baş harfiyle başlayan isimler bulmaya çalıştığını söyleyen Ali C, kendisinin kod adının "Arif" olduğunu bildirdi.
Ali C, FETÖ üyelerince maaşının 5'te birinin himmet olarak istediğini ancak kendisinin aylık 200 ila 300 lira arasında "himmet" verdiğini dile getirdi.
Ankesörlü telefon itirafı
Tanık Yusuf E, Harp Okulu döneminde FETÖ ile bağının bulunduğunu ve devre arkadaşı olan davanın bazı sanıklarıyla aynı örgüt evinde kaldıklarını bildirdi.
Örgütten 2014'te ayrıldığını anlatan Yusuf E, darbe girişimi sırasında FETÖ'nün kendisine darbeye yönelik bir talimatının olmadığını ve darbeye karışmadığını beyan etti.
Tanık Yusuf E, örgütten ayrılmadan önce bir süre "sohbet" adı verilen örgüt toplantılarına katılmaması üzerine, ankesörlü telefonla aranarak sohbetlere çağrıldığını belirterek, "Harp Okulundan haksız yere atılanları görüyorduk. Bu yapıyla bağımızı koparmak istiyorduk ancak FETÖ'den ayrıldığımızda başımıza neler geleceğini de kestirebiliyorduk." diye konuştu.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
07.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Duruşmada, darbe girişiminden sonra meslekten ihraç edilen ve "FETÖ üyeliği" suçlamasıyla İstanbul'da yargılanan eski kurmay albay Selçuk Başyiğit tanık sıfatıyla dinlenildi.
Başyiğit, FETÖ ile bağının aralarında Eski Milli Savunma Bakanlığı müsteşar yardımcısı tümgeneral Şaban Umut'un da bulunduğu devre arkadaşları vasıtasıyla oluştuğunu, Ankara'da görev yaptığı dönemde kendisinden sorumlu örgüt üyesinin "İbrahim" kod adını kullanan Cafer Sarıkaya olduğunu beyan etti.
Örgütte "öğretmen" konumunda bulunan bir kişinin 2006'da düşürdüğü flaş bellekten bahseden Başyiğit, flaş bellekte FETÖ mensubu bazı askerlere ilişkin bilgiler bulunduğunu, bunun üzerine İbrahim kod adlı şahısla beraber davanın firari sanığı Adil Öksüz ile Ankara'da bir görüşme gerçekleştirdiklerini dile getirdi.
Öksüz'ün bu dönemlerden itibaren Hava Kuvvetlerinde etkin olduğunu aktaran Başyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu flaş bellekle ilgili yaklaşık 100 kişiye işlem yapılacağını söyledim. Böyle bir belgenin düşürülmüş olmasının yanlış olduğunu söyledim. Adil Öksüz de bana, 'Bir öğretmen arkadaşımız düşürmüş.' dedi ve ağlamaklı oldu. Bana flaş belleğin imha edilmesi gibi bir talimatı olmadı. Daha sonra flaş bellek komutana arz edildi. Ben daha bu konuyla ilgili bir işlem yapamadan İstanbul'a tayin edildim."
İstanbul'daki mahrem imamı Kemal Batmaz
İstanbul'a tayin edilmesinden sonra da örgütle bağının devam ettiğini, Ankara'daki sorumlu örgüt üyesinin kendisini davanın sivil sanıklarından Kemal Batmaz'a devrettiğini kaydeden Başyiğit, "İstanbul'daki son iki senemde Kemal Batmaz ile görüşmelere başladım. Kendisi iş adamıydı ve çok aktif gözükmüyordu o dönemde. Görüşmelerimiz Çamlıca'daki bir evde oluyordu. Bu evi yer tespitinde göstermiştim." diye konuştu.
İstanbul'da bulunduğu sırada Öksüz'ün babasıyla da tanıştığını ifade eden Başyiğit, örgütün elebaşı Fetullah Gülen ile 2013'te görüşme yaptığını beyan etti.
Yanında bulunan bir kişinin Gülen'e "Buraya Kemal Batmaz tarafından gönderildi" dediğini ve bunun üzerine Gülen'in kendisiyle kısa bir görüşme gerçekleştirdiğini anlatan Başyiğit, "Nereden geldin dediler, 'Hava Kuvvetleri' dedim. Kemal (Batmaz) Bey'in gönderdiği kişilerden olduğumu söylediler. Gülen, 'Nasılsınız' diye sordu, sonra da dua etti gönderdi beni. 3-5 dakikalık kısa bir görüşmemiz oldu." dedi.
Ergenekon ve Balyoz'da FETÖ parmağı
FETÖ'cülerin kendilerinden olmayan askeri personeli saf dışı bırakmak için aleyhte propaganda yaptıklarını belirten Tanık Başyiğit, "Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde kimi hedef alırlarsa hedef alınan kişi ya yargılanıyor ya da ordudan ayrılmak zorunda kalıyordu. Bu kişi hakkında basında haberler çıkmaya başlıyordu. Eşiyle, çocuğuyla ilgili haberler ya da kendisinin başkalarıyla olan ilişkileriyle ilgili haberler. Bu kişiler kendi sınıfının dışında görevlere ve illere atanıyordu. Darbe girişiminden sonra darbede yer alan kişilerin isimlerini ortaya koyduğumuzda bunun FETÖ tarafından yapıldığını değerlendiriyorum." diye konuştu.
Üs komutanı FETÖ'cü olduğunu itiraf etmiş
Davanın bazı sanıklarının FETÖ bağına ilişkin bildikleri sorulan Başyiğit, darbecilerin sözde atama listesinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olarak atanan eski albay İlhan Karasu'nun akademiden devre arkadaşı olduğunu ve darbeye katılan kişilerle yakın olduğunu dile getirdi.
Olay tarihinde Akıncı Üssü'nün komutanı olan eski tuğgeneral Hakan Evrim'in de FETÖ'ye mensubiyeti bulunduğunu kaydeden Başyiğit, "Evrim ile Malatya'da aynı filoda çalıştım. O dönemde bekar evine gittiğimde Evrim, cemaati savunur ve sevdiğini belirtir cümleler kullanırdı. Cemaate lise yıllarında girdiğini söylemişti. Bana, 'Fetullah Gülen'in ışığı sabaha kadar yanıyor, ben bakıyorum, sabaha kadar uyanık duruyor.' şeklinde bir hikaye de anlatmıştı." ifadelerini kullandı.
Başyiğit, sanık eski tuğgeneral Van'ın da örgüt içindeki etkin kişilerden olduğunu, eski havacı tuğgeneral Aydemir Taşçı'nın örgüt üyeleri ile yakın temasının bulunduğunu, sanık eski tuğgeneral Recep Sami Özatak'ın da FETÖ sistemi içine dahil olduğunu duyduğunu beyan etti.
"Hava Kuvvetleri sorumlusu Kemal Batmaz"
Tanık Başyiğit'in beyanlarının ardından çapraz sorgusuna geçildi.
Söz alan sivil sanıklardan Batmaz, aleyhindeki beyanların çelişkili olduğunu, doğruyu yansıtmadığını ve örgütte bir görevinin bulunmadığını iddia etti.
Bunun üzerine Başyiğit, "Geçmişte Hava Kuvvetlerinden sorumlu olan kişi Adil Öksüz'dü. 2014'ten sonra ise Hava Kuvvetlerinde sorumlu olan kişinin Kemal Batmaz olduğunu biliyorum." dedi.
Duruşmada tanık sıfatıyla ifade veren eski kurmay albay Emin Mert, 1985'te gittiği dershanede FETÖ yapılanmasıyla tanıştığını, Hava Harp Okulu'nda eğitim gördüğü süre içinde de örgütle bağının devam ettiğini dile getirdi.
Dini hassasiyetleri nedeniyle cemaat olarak bildiği örgüt yapılanmasına dahil olduğunu, Silahlı Kuvvetler içindeki dini duyguları ağır basan insanlarla yakınlaştıklarını ifade eden Mert, FETÖ ile iltisaklı olabileceğini düşündüğü kişilerin isimlerini kendi yargılandığı davada verdiğini belirtti.
Mert, bu kişiler arasında, darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü'nün komutanı olan eski tuğgeneral Hakan Evrim ile darbeye katılan F-16'lara havada yakıt ikmali yaptıran Adana İncirlik'teki 10. Tanker Üs komutanı eski tuğgeneral Bekir Ercan Van'ın yer aldığını kaydetti.
ADİL ÖKSÜZ'Ü GÖRMÜŞ
Mert, geçmişte davanın firari sanıklarından Adil Öksüz'ü de örgüt toplantılarında gördüğünü belirterek, "Adil Öksüz'ün askeri bir ortam içinde bulunmasını zaten anormal bir durum olarak yorumluyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Darbe teşebbüsünün yaşandığı 15 Temmuz günü geçirdiği mide rahatsızlığı nedeniyle evinde bulunduğunu söyleyen Mert, kendisini arayan bir astsubayın karargaha saldırı olabileceğini söylemesi üzerine Hava Kuvvetleri Komutanlığına döndüğünü ifade etti.
Karargahta, darbe girişimi olduğunu anladığını ve karşılaştığı emekli Tümgeneral Cevat Yazgılı'nın, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ın güvenliğin sağlanması yönündeki emrini ilettiğini belirten Mert, kendisini arayan astsubayın yanına giderek, burada beklediğini ileri sürdü.
Eski kurmay albay Mert, darbe girişiminin bastırılmasının ardından bildiklerini emekli Orgeneral Ünal'a ilettiğini söyledi.
Davanın görülmesine gelecek 10 Aralık pazartesi devam edilecek.
10.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Duruşmada darbe girişiminden sonra itirafçı olan eski Foça Jandarma Komando Eğitim Komutanlığı kurmay başkan vekili kurmay albay Hakan Bıyık ile İzmir'deki cezaevinden telekonferansla bağlantı kuruldu.
"Tanık" sıfatıyla dinlenilen eski kurmay albay Bıyık, darbe girişiminde bulunmadığını ancak İzmir'deki yargılama sonucu darbe teşebbüsüne katıldığı gerekçesiyle "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan cezaya çarptırıldığını belirtti.
Harp Okulunda eğitim gördüğü 1990'lı yılların başında FETÖ ile temasının başladığını beyan eden Bıyık, 15 Temmuz darbe girişimine kadar örgüt faaliyetlerine katılmayı sürdürdüğünü ve "sohbet" adı verilen toplantılarda yer aldığını dile getirdi.
Bıyık, olay tarihinde İzmir'de görevli olduğunu, 2013 ile 2015 yılları arasında Ankara'da görev yaptığını, davanın sivil sanıklarından Nurettin Oruç'u da burada örgüt bağı nedeniyle tanıdığını bildirdi.
Oruç'un, "Hakan" kod adını kullandığını belirten Bıyık, Ankara Çayyolu'nda darbe toplantılarının yapıldığı villada kendisinin bulunduğunu, Oruç ile sivil sanık Harun Biniş'in de söz konusu villada olduğunu söyledi.
-İkisi de reddetmişti-
Sivil sanık Oruç, 3 Ağustos 2017'de yaptığı savunmada, "FETÖ ile ne yönetici ne de üye olarak iltisakım var. İddiaları reddediyorum. Adil Öksüz, Hakan Çiçek, Kemal Batmaz, Harun Biniş ve Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin hiçbirini tanımıyorum." şeklinde savunma yapmıştı.
Olay gecesi Kahramankazan ilçesine "hayvancılık belgeseli" çekmeye gittiğini iddia eden Oruç, darbe toplantılarına da katılmadığını öne sürmüştü.
Sivil imam Biniş de 10 Temmuz'daki savunmasında darbe toplantılarına katılmadığını iddia etmişti.
-Gizli tanık "şapka"-
Soruşturma aşamasında itirafçı olan eski kurmay albay Bıyık, "Şapka" kod adıyla darbe girişimi davalarında gizli tanıklık yapmıştı.
Darbe toplantılarına katıldığını beyan eden Bıyık, ilk olarak Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Genelkurmay çatı davasının 22 Şubat'taki duruşmasında açık kimliği ile ifade vermişti.
Duruşmada darbe girişimi toplantılarına katıldığını ifade eden FETÖ itirafçısı eski Foça Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanı tuğamiral Halil İbrahim Yıldız'ın "tanık" sıfatıyla beyanları alındı.
Yıldız, darbe toplantılarının yapıldığı villada kendisinin de bulunduğunu belirterek, söz konusu toplantıların 15 Temmuz'dan yaklaşık bir hafta önce gerçekleştiğini bildirdi.
Olay tarihinden bir süre önce sorumlu örgüt üyesi "İhsan" kod adlı kişi tarafından Ankara'ya çağrıldığını, Ankara'da iki darbe toplantısına katıldığını beyan eden Yıldız, toplantılarda firari sanık Adil Öksüz ile darbe girişimine katıldığı gerekçesiyle tutuklu olan eski tuğamiraller Ömer Faruk Harmancık ve Sinan Sürer'in de bulunduğunu söyledi.
Yıldız, Çayyolu'ndaki villada yapılan toplantıda yaklaşık bir buçuk saat kaldığını belirterek, şu beyanlarda bulundu:
"Toplantıda yaklaşık 15 kişi vardı. Villada olan isimlerden biri de Adil Öksüz'dü. Villadaki odalarda dağınık halde görüşmeler oluyordu. Salonda toplu halde namaz kılınıyordu. Bana 16 ya da 21 Temmuz'da sıkıyönetim ilan edileceğini söylediler. Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Hasan Uşaklıoğlu'nun alınarak güvenli bir bölgeye tahliye edilmesi görevi de bana verildi. Bunlar konuşulurken yanımda Ömer Faruk Harmancık ve Sinan Sürer vardı.
Ben bunun zor olduğunu söyledim. 'İhsan' kod adlı şahsa da bunun kan dökülmeden yapılamayacağını söyledim. Bana, kan dökülmeyeceğini, saat 03.00'ten sonra Silahlı Kuvvetlerin ülkede hakim olacağını söylediler."
Eski tuğamiral Yıldız, villadaki toplantının ardından Ankara'da başka bir toplantıya daha katıldıktan sonra görev yerine döndüğünü anlattı.
Sanıkların ve avukatlarının darbe girişiminden neden vazgeçtiği yönündeki soruları üzerine Yıldız, "Televizyonda köprüyle ilgili görüntüler vardı, devlet büyüklerinin açıklamaları vardı. Olaylar kan dökülme boyutuna vardığından emniyet müdürü Celal Uzunkaya'yı aradım ve gelip beni teslim almalarını söyledim." diye konuştu.
Gizli tanık "Kuzgun"
Soruşturma aşamasında itirafçı olan Yıldız'a gizli tanık olarak "Kuzgun" kod adı verilmiş, darbe davalarında tanıklık yapmıştı.
Yıldız, ilk olarak Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Genelkurmay çatı davasının 22 Şubat'taki duruşmasında açık kimliğiyle ifade vermişti.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
11.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Örgütte "öğretmen" konumunda olan ve duruşmada tanık sıfatıyla ifade veren FETÖ itirafçısı Gökhan E, gittiği FETÖ dershanesinde örgüt yapılanmasıyla tanıştığını, 2010'dan sonra da örgütün Kocaeli'deki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personeline yönelik askeri mahrem yapılanmasında "öğretmen" konumunda görev almaya başladığını bildirdi.
Burada bazı subaylardan sorumlu olduğunu, onlarla sohbet adı verilen örgüt toplantıları gerçekleştirdiklerini beyan eden Gökhan E, "FETÖ mensubu askerlere bulundukları görevlere ilişkin bilgileri bize aktarmalarını isterdik. Biz de bu bilgileri bizden daha üstte bulunan kişilere aktarırdık." ifadelerini kullandı.
Kendisinden daha üst konumda bulunan FETÖ yöneticilerinin albay rütbesindeki FETÖ'cülerle özel ilgilendiğini kaydeden Gökhan E, "Örgütte müdür konumunda bulunan kişi, albay rütbesinde olan örgüt üyesi askerlerle özel görüşmeler yapardı." dedi.
Davanın sivil sanıklarından Hakan Çiçek'in örgütün askeri mahrem yapılanmasında "genel müdür" konumunda olduğunu bildiren Gökhan E, "Örgütün olduğu bilinmeyen kolejlerin sahibi olduğunu ve örgüt mensubu kripto askerlerin çocuklarının bu okullarda eğitim gördüğünü biliyorum. Bizzat bu talimatın Fetullah Gülen tarafından verildiğini duydum." diye konuştu.
MİT TIR'ları ihanetinin talimatı FETÖ'den
Gökhan E, Adana ve Hatay'da 19 Ocak 2014'te FETÖ mensupları tarafından MİT tırlarının durdurulması hadisesine ilişkin ise "MİT tırları operasyonunun talimatının bizzat Fetullah Gülen tarafından verildiğini Mithat kod adlı kişiden duymuştum." dedi.
"ByLock deşifre oldu"
FETÖ'nün kripto bir yapılanmaya sahip olduğunu, iletişim konusunda farklı yöntemler kullandığını aktaran Gökhan E, 17-25 Aralık 2013'teki hükümeti devirmeye yönelik operasyonlar sonrası çeşitli yöntemlerle örgüt içi iletişimin sağlandığını dile getirdi.
Bir süre ByLock programının da kullanıldığını belirten Gökhan E, sözlerini şöyle sürdürdü:
"17-25 Aralık sürecinden sonra örgüt tarafından bizden bir tablet almamız ve bununla iletişim sağlamamız istendi. Ben de bir mağazaya giderek kendime ait olmayan bir kimlik numarası vererek tablet aldım. Daha sonra da kendime ait olmayan bir mail hesabı ile tableti kullandım. Bundan bir süre sonra örgüt içinde Eagle programı kullanıldı. 2014'ten sonra da ByLock kullanılmaya başlandı örgütte. ByLock'u da 6 ay kadar kullandık. Sonra ByLock'un deşifre olduğu söylenerek WhatsApp görünümlü bir program geliştirildi. Daha sonra da Viber görünümlü başka bir program daha geliştirildi."
ADİL ÖKSÜZ YANLIŞ YERDE ARANIYOR
FETÖ mensubu askerlerden alınan askeri bilgilerin nasıl kullanıldığı ve kimlere iletildiği sorulan tanık, "Askeri birlik içinde yaşananları bir flaş bellek verilir ve ona yazmaları istenirdi. Toplanan bu bilgiler Twitter üzerinden hedef alınan kişileri karalamak için kullanılırdı." diye konuştu.
İtirafçı olmadan önce görüşme yaptığı örgüt sorumlularının ikinci bir darbe olacağından ve itirafçı olanların idam edileceğinden bahsettiğini ifade eden Gökhan E, firari Adil Öksüz'ü daha önce görüp görmediği sorusu üzerine Öksüz'ü daha önce görmediğini söyledi.
Gökhan E, "Adil Öksüz konusunda daha önce teşhis ettiğim örgüt üyelerinden biri, 'Öksüz güvenli bir yere aktarıldı, zaten onu yanlış yerde arıyorlar.' dedi." açıklamasını yaptı.
12.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Tanık sıfatıyla ifade veren Enes Akdağ, Alper Küççük ve Mustafa Kılınç, soruşturma aşamasında verdikleri beyanları inkar ederek, sanıkları tanımadıklarını ve FETÖ ile iltisaklı olmadıklarını savundu.
Tanığın soruşturmadaki ifadelerini reddetmesi üzerine söz alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, tanık Akdağ'a, "Emniyette imzaladığınız ifadenizi reddettiğinize göre emniyette verdiğiniz doğru ifade nedir?" sorusunu yöneltti.
Akdağ'ın, "Ne söylediğimi hatırlamıyorum." diye cevap vermesi üzerine Aydın, "İfadenizde geçen, 2012'de Kocaeli'de bulunduğunuz ve zaman zaman İstanbul'a örgütsel amaçla gidip geldiğiniz doğru mudur?" diye sordu.
Sanık Akdağ, "O tarihte Kocaeli'de bulunduğum doğrudur. İstanbul'a da zaman zaman gidip geldim ancak örgütsel amaçla değildir." ifadesini kullandı.
Öteki tanıkların da emniyetteki ifadelerini reddetmelerinin ardından duruşma yarına ertelendi.
"Diğer sanıkların kendileri hakkındaki teşhisleri hiçe sayıyorlar"
Şehit yakınları ve gazilerin avukatı Fatih Atalay, AA muhabirine davaya ilişkin yaptığı açıklamada, "FETÖ'nün inkar politikası hız kesmeden devam ediyor." değerlendirmesinde bulundu.
Dinlenilen tanıkların bir kısmının başka davada yargılanıp "mahrem imam" oldukları için ceza aldıklarını dile getiren Atalay, "Örgütün talimatı doğrultusunda her şeyi inkar eden örgüt üyeleri, bugün de Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve kamuoyunda mahrem imamlar dosyası olarak bilinen davada mahrem imam oldukları mahkemece tespit edilip ceza aldıkları halde, emniyette verdikleri ifadeleri reddetti. Bu kişiler, diğer sanıkların kendileri hakkındaki teşhislerini hiçe sayarak, sanıkları tanımadıklarını ileri sürdüler." diye konuştu.
Atalay, darbe davalarının bir kısmında kararların verildiğini ve suçluların cezalandırıldığını anımsatarak, "Davalarda sona yaklaşılıyor, karara çıkan ve çıkmak üzere olan davalarda adaletin tecelli edeceğine inancımız tamdır. Hain örgütün yöneticileri ve üyeleri hak ettikleri cezaları alıncaya dek şehitlerimizin ve gazilerimizin hakkını savunmaya devam edeceğiz." dedi.
Tanık olarak beyanda bulunan Enes Akdağ, Alper Küççük ve Mustafa Kılınç, daha önce Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Hava Kuvvetleri mahrem imamlar davasında yargılanmıştı.
Mahkeme, Akdağ, Küççük ve Kılınç'ı "terör örgütüne üye olmak" suçundan 7 ile 9 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırmıştı.
13.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Başka bir dosyadan Kayseri'de tutuklu bulunan Serkan Bal, SEGBİS vasıtasıyla yaptığı beyanda, kendisine sorulan kişileri tanımadığını söyledi. Daha önce kötü muamele altında ifade verdiğini öne süren Bal, "Selahattin Yıldız beni tanıdığını söylemiş. Onun ifadesi üzerine beni aldılar." dedi.
İfade sırasındaki muamele sonucu kendisinin de Yıldız'ı tanıdığını söylediğini, ancak onu tanımadığını iddia eden Serkan Bal, kendisine sorulan Emin Albayrak'ı da tanımadığını öne sürdü.
Tanık Mehmet Tanrıkut da mahkemece yargılanan Hakan Doğan'a, bir arkadaşının isteği üzerine ders anlattığını, başka da bir görüşmesi olmadığını söyledi.
Tanrıkut, 2008'de üniversitede matematik okuduğu için Doğan'ı, üniversiteye hazırlık için matematik konusunda maddi bir karşılıkla çalıştırdığını iddia etti.
O zaman cemaat olarak bilinen yapıyla sadece "barınma ilişkisi" olduğunu iddia eden Tanrıkut, ders vermesini Fatih isimli birinin istediğini ancak bu ismin onun özel adı mı yoksa kod adı mı olduğunu bilmediğini öne sürdü.
SEGBİS vasıtasıyla beyanlarına başvurulan, başka suçtan tutuklu Muammer Yücel ve Mehmet Fatih Ballı da daha önce verdikleri ifadeler kabul etmediklerini anlattı.
Ortaokuldan harp okuluna kadar örgütleymiş
Tanık Serkan Erdoğan da ifadesinde örgüt ile ortaokul döneminde tanıştığını, lisede devam ettiğini ve onların yönlendirmesiyle harp okuluna gittiğini belirtti.
Harp Okulu sürecinde de örgütle bağının sürdüğünü anlatan Erdoğan, önceleri örgüt mensuplarıyla haftada iki kez yaptığı görüşmelerin, sonraki süreçte İzmir ve Ankara'da ayda bire düştüğünü söyledi.
Örgütle irtibatını 17-25 Aralık sürecinden sonra kestiğini öne süren Erdoğan, duruşmanın sanıklarından Hasan Hüsnü Balıkçı'yı tanıdığını, filo komutanları olduğunu bildirdi.
Erdoğan, "Balıkçı'nın yapıyla bağlantılı olduğunu gördüğünüz bir şey var mıydı?" şeklindeki mahkeme başkanının sorusu üzerine, gördüğü bir şey olmadığını iddia etti.
Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
14.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Duruşmada tanık olarak dinlenen dönemin Hava Harp Akademisi Komutanı eski tümgeneral Recep Yüksel, İstanbul'daki darbe girişimi davasında yargılandığını ve hapis cezasına çarptırıldığı söyledi.
Silivri Cezaevi'nde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden bağlantı kurulan Yüksel, emekli Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının düğününde meydana gelen olaylara ilişkin bildiklerini anlattı.
Nikahın ardından yemeğe geçildiğini, kısa bir süre sonra düğünün yapıldığı yere tam teçhizatlı ve silahlı askerlerin geldiğini ifade eden Yüksel, bu kişilerin Hava Kuvvetleri Komutanına "Sizin emniyetinizi almaya geldik" dediğini komutanın da "Benim emniyetimi dışarıda alın" şeklinde karşılık verdiğini aktardı.
Askerlerin komutanı dışarıya çıkardıktan sonra kendilerini derdest ettiğini ileri süren Yüksel, bir odaya götürüldüklerini, ellerinin arkadan kelepçelendiğini ve yere yatırıldıklarını iddia etti.
İlerleyen saatlerde odaya eski tümgeneral Fethi Alpay'ın geldiğini aktaran sanık Yüksel, Alpay'ın "Silahlı kuvvetler yönetime el koydu. Bazı görevler olur, kabul eden gelir, etmeyen burada kalır" dediğini belirtti. Yüksel, bunun üzerine şoke olduğunu "Gerekirse istifamı veririm" ifadesini kullandığını öne sürdü.
Alpay'ın daha sonra bulundukları yere tekrar gelip, "Harp Akademisine gidiyorum, kabul eden benimle gelir" dediğini anlatan Yüksel, saat 03.00 sularında helikopterle Fenerbahçe Orduevi'ne götürüldüklerini söyledi.
Kendisiyle birlikte derdest edildiğini öne sürdüğü generallerin adını veren Yüksel, o geceye ait bilgi ve görgüsünün anlattıklarıyla sınırlı olduğunu ve serbest bırakıldıktan sonraki telefon görüşmelerinden dolayı ceza aldığını savundu.
Eski 6. Ana Jet Üs Komutanı tuğgeneral Mustafa Rüştü Çelenk, Bandırma Cezaevinden tanık olarak verdiği beyanda, 15 Temmuz akşamı kendisinin de komutanların derdest edildiği düğünde olduğunu, ancak olaydan önce komutanlarının birliğine dönmesini emretmesi üzerine erkenden ayrıldığını söyledi.
Çelenk, düğünden ayrıldıktan sonra davanın sanıklarından eski tümgeneral İdris Aksoy ile telefonla konuştuklarını, Aksoy'un birliğe gelme emri aldığını belirtmesi üzerine vekili eski tümgeneral Ali Çayır'ı arayıp bilgi verdiğini söyledi.
Duruşmada tanık olarak dinlenen eski tümgeneral Ali Çayır da İsmail Rüştü Çelenk'in talimatı üzerine, Aksoy ve ailesini karşıladığını, kendileri komutanın odasını açtığını sabaha kadar birlikte olduklarını belirterek, komutanın darbe girişimine destek olmadığını aksine uçuşları durdurmaya çalıştığını iddia etti.
Tanık eski korgeneral Hasan Hüseyin Demirarslan da darbe girişimi gecesi yaşadıklarına ilişkin bildiklerini anlattı.
Duruşmaya 17 Aralık pazartesi günü devam edilecek.
Galip Mendi Böyle Kaçırılmış
Öte yandan FETÖ/PDY'nin 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında dönemin Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Galip Mendi'nin derdest edilerek kaçırılmasının güvenlik kamerası görüntüleri ortaya çıktı.
Mahkeme tarafından emniyetten istenilen dijital verilerin incelenmesi ile ilgili rapor, geçen ay FETÖ/PDY'nin darbe girişiminde merkez üssü olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere yönelik 474 sanığın yargılandığı dava dosyasına girdi. Dosyada, o gece Gazi Orduevi'nde katıldığı düğün sonrası, davanın sanıklarından Konya Jandarma Bölge eski Komutanı Tuğgeneral Timurcan Ermiş ve emir subayı Yarbay Murat Yılmaz'ın kontrolündeki bir grup tarafından dönemin Jandarma Genel Komutanı Galip Mendi'nin kaçırılma anlarının yer aldığı güvenlik kamerası görüntüleri de yer aldı.
Farklı kamera açılarından elde edilen görüntülerde, Galip Mendi'nin Gazi Orduevi'ne saat 20.58'de geldiği görülüyor. Mendi'nin düğünden çıkmasına yakın saatlerde, görevli olmamasına rağmen emir subayı Yarbay Murat Yılmaz sivil kıyafetlerle orduevinin önünde görülüyor. Saat 22.18 sıralarında ise siyah renkli bir minibüs orduevinin önüne yanaşıyor. Minibüsten inen darbeci Konya Jandarma Bölge eski Komutanı Timurcan Ermiş ve yanındakiler Murat Yılmaz karşılıyor.
Mendi'yi almak için içeri yönelen gruba, koşarak dışarı çıkan iki kişi bir şeyler söylüyor. Bilirkişi raporundaki değerlendirmeye göre 'Mendi'nin farklı kapıdan çıktığını' söylüyorlar. Bunun üzerine Ermiş, Yılmaz ve yanındakiler koşarak dışarı çıkıyor ve kamera açısından çıkarak Mendi'nin çıktığı kapıya yöneliyorlar. Bu sırada orduevi önünde Mendi'ye ait makam aracı ile koruma aracı ileri geri manevra yapıyor. Darbecilerin geldiği siyah minibüs, Mendi'nin makam aracının hemen yanına park ediyor. Yaşanan koşuşturma sonrası, Ermiş ve Yılmaz, Mendi'yle birlikte makam aracına biniyor. Bir süre sonra önde koruma aracı, arkada makam aracı, en arkada da siyah minibüs hızla Akıncı Üssü'ne doğru hareket ediyor.
Mahkemede dinlenen sanıklar Timurcan Ermiş ve Murat Yılmaz, Mendi'yi kaçırmadıklarını, aldıkları emir nedeniyle güvenli bir şekilde Akıncı Üssü'ne götürdüklerini iddia etmişlerdi. Mendi ise yaşadıklarını mahkemede müşteki sıfatıyla verdiği ifade şöyle anlatmıştı:
"O dönem Konya Jandarma Bölge Komutanı olan Timurcan Ermiş, eğitim elbiseli, silahlı, tabancalı olarak araca aniden ve sinsice bindi. Timurcan Ermiş'in araca binmesiyle araç, süratle hareket etti. Kendisine, 'Bu halin ne, Konya'dan buraya niye geldin bu kıyafetle, gecenin bu saatinde bu kıyafetin anlamı nedir?' diye sorular sordum. Yüksek sesle çıkıştım.
Kendisi, Akıncılar'da bana bilgi verileceğini, birliklerin faaliyete geçtiğini, darbe yapıldığını ifade ederek Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın da bu işin içinde olduğunu, beni de aralarında görmek istediklerini söyleyince büyük bir tepki gösterdim. İşin içinde başka şeyler olduğunu anlayıp, 'Siz çete misiniz, eşkıya mısınız?' diye bağırınca, kendileriyle birlikte olmayacağını anlayan Timurcan Ermiş, silahını doldurup kafama doğrulttu. 'Allah belanızı versin' deyince Ermiş, tabancayı sürekli kafamda tuttu. O arada Murat Yılmaz'a da '8 yıldır yanımda yılan beslemişim. Sen de bu çetenin içindeymişsin, yazıklar olsun. Allah belanızı versin' dedim. Timurcan'a da 'Vurursan vur' diye bağırdım."
Fetö'cü Bacanakların 'katalog' Evlilikle Gelen İhaneti
Dava dosyasıyla ilgili bir diğer gelişme de sanıklarından eski pilot kurmay yüzbaşı İlhami Aygül'ün, örgüt tarafından kız kardeşler ile "katalog" evliliği yaptırılan ve örgüt üyesi olmakla suçlanan biri firari üç eski subay ile bacanak olduğunun ortaya çıkması oldu.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Mart (2017) 'Ankara 474 sanık (ilk 486) Darbe/Akıncı Hava Üssü' davası
(16 Aralık 2018, 14:28)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: