Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığı Karargahı'ndaki eylemlere ilişkin 243 sanıklı davanın görülmesine devam edildi. Dava dosyasına yeni giren görüntülerde davanın sanığı eski üsteğmen Yunus Özer'in ihanet girişiminin ilk anlarında, yere "şükür secdesi" yaptığı görülüyor.
16.12.2018 12:31 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığı Karargahı'ndaki eylemlere ilişkin 243 sanıklı davanın görülmesine devam edildi.
03.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda gerçekleştirilen duruşmada, darbecilerin açtığı ateş sonucu yaralanan 15 Temmuz gazileri, olay günü yaşadıklarını anlattı.
Müşteki Mehmet Cemal Almaz, 15 Temmuz'da arkadaşlarıyla piknikte olduğu sırada eşinin kendisini arayarak darbe girişimi olduğunu söylediğini aktardı.
Bunun üzerine darbecilerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı alabileceklerine karşı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gitmeye karar verdiğini ifade eden Almaz, "Seçilmiş cumhurbaşkanına yönelik olası saldırıya karşı koymak ve milli iradeye sahip çıkmak amacıyla hareket ettim." dedi.
Külliye'ye geldiğinde Jandarma Genel Komutanlığı Karargahı etrafında konuşlandırılan zırhlı araçları gördüğünü bildiren Almaz, buradaki vatandaşlarla askerleri ikna etmeye çalıştıklarını ancak bu çabalarının karşılık bulmadığını söyledi.
Diyalog kurmaya çalıştıkları askerlerin kendilerine tepki gösterdiğini dile getiren Almaz, bir süre sonra darbecilerin kontrolündeki helikopterin ateşine maruz kaldıklarını kaydetti.
Vücuduna 15 şarapnel parçası isabet ettiğini anlatan Almaz, aynı zamanda bacağının kırıldığını ifade etti.
Elinde telsiz olan bir askerin hava desteği istediğini duyduğunu belirten Almaz, "Bu talepten sonra yani helikopter saldırısından önce zırhlı araçlar kapaklarını kapattı. Baş münafık FETÖ elebaşı Gülen başta olmak üzere darbecilerden şikayetçiyim." diye konuştu.
"Yanımdaki sivil vuruldu"
Müşteki Mehmet Koca da olay tarihinde evinde bulunduğu sırada darbe girişimine ilişkin sosyal medyadaki haberleri gördüğünü belirtti.
Bunun üzerine Cumhurbaşkanlığında görev yapan bir arkadaşını aradığını, onun da yaşananların FETÖ'cülerin bir kalkışması olduğunu söylediğine değinen Koca, demokratik tepkisi göstermek için sokağa çıktığını, bir vatandaşın aracıyla Jandarma Genel Komutanlığının önüne gittiğini dile getirdi.
Buradaki vatandaşlarla askerleri ikna etmeye çalıştıkları bilgisini veren Koca, "Sabah saatlerine kadar burada kaldım, uçaktan atılan bombanın etkisiyle sol kulağımda işitme kaybı oldu. Jandarma Genel Komutanlığı binasının üst katından açılan ateş sonucu yanımdaki bir sivilin vurulduğuna şahit oldum, darbecilerden şikayetçiyim." şeklinde beyanda bulundu.
Eşi de yaralandı
Müşteki Ali Karaca ise eşi Ayşe Karaca ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gitmek için evden ayrıldıklarını ancak yolların kapalı olması nedeniyle buraya ulaşamadıklarını ifade etti.
Jandarma Genel Komutanlığı önündeki kalabalığı görünce buraya yöneldiklerini anlatan Karaca, karargahtan açılan ateş sonucu eşinin ayağından yaralandığını, onu hastaneye götürmek için araca taşıdığı sırada kendisinin de ayağından vurulduğunu fark ettiğini belirtti.
15 Temmuz gazisi Karaca, darbecilerden şikayetçi olduğunu belirterek davaya katılmak istediğini sözlerine ekledi.
Duruşmaya ara verildi.
Tiyatro sanatçısı darbecilerin vahşetini anlattı
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, Başkent Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Tahir İkiler, müşteki sıfatıyla olay günü yaşadıklarını anlattı.
Evinde bulunduğu sırada televizyonda darbe girişimine ilişkin haberleri gördüğünü, bunun üzerine eşiyle sokağa çıktığını ifade eden İkiler, darbe girişiminin ilk saatleri olması nedeniyle sokakların sessiz olduğunu söyledi.
Anadolu Meydanı'ndan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi istikametine giden tanklarla karşılaştıklarını belirten İkiler, eşinin aracın camını açarak askerlere "Yapmayın, gittiğiniz yol yanlış." diye bağırdığını aktardı.
Bir süre takip ettiği tankların önünü aracıyla kestiğini, zırhlı araçtan inen bir rütbeliyle tartıştıklarını anlatan İkiler, "Onlara yapılanların yanlış olduğunu söylememize rağmen askerlerden biri bize silah doğrultarak arabayı çekmemizi istedi. Arkadan 'Çektirin arabayı, ateş edin.' diye bir talimat geldi. Bunun üzerine zırhlı araçların üzerindekiler havaya ateş etti. Daha sonra dipçikle eşim ve beni darbederek araca binmeye zorladı. Arabayı geri çekmek zorunda kaldım." şeklinde beyanda bulundu.
AK Parti Genel Merkezi'nin önüne geldiğini, buradaki kalabalığa "Tanklar geliyor." dediğini bildiren İkiler, kalabalıktaki gençlerden bazıları tankların önünü kesmeyi önerdiğini kaydetti.
Jandarma Genel Komutanlığının yakınındaki kavşağı tutan polislerin gitmelerini engellediğini anlatan İkiler, Cuma Dağ isimli vatandaşın, "Darbe oluyor kardeşim, senin burada ne işin var." diye tepki göstermesi üzerine polislerin geçişlerine izin verdiğini dile getirdi.
- "Başı koparak şehit oldu"
Zırhlı araçların Külliye'ye gitmelerine engel olmak için vatandaşlarla yoğun çaba sarf ettiklerini belirten İkiler, bu kapsamda söz konusu araçların konuşlandığı Jandarma Genel Komutanlığı Karargahı önüne geldiklerini vurguladı.
Burada bir rütbelinin telsizden, "Müdahil olmak lazım." dediğini duyduğunu aktaran İkiler, bu görüşmeden sonra vatandaşa doğru yoğun bir şekilde ateş edildiğini dile getirdi.
İkiler, sonrasında yaşananları şöyle anlattı:
"Vatandaşlardan o askerin videosunu çekmelerini istedim zira ateş emri veriyordu. Sonra ateş edildi, bir sessizlik çöktü. Yerde yaralananlar vardı, yardım istiyorlardı. Cansız bir beden yerdeydi, kafası kopmuştu. Bir kadın geldi ona, 'Bu vahşeti çekin millet görsün.' dedim. Bu esnada kadın elindeki telefonu bırakıp 'Cuma (Dağ)' diye bağırdı. Meğer başı koparak şehit olanın eşiymiş. Farkında olmadan eşinin cansız bedenini çekmesini istemişim. 'Zırhlı araçların altında insanlar var, geri alın bunları.' diye bağırdık ama bizi duymak istemiyorlardı. O cansız bedenleri sürükleyerek götürdüler. Mehmet Celal isimli bir yaralı, arabasını getirip kendisini hastaneye götürmemi istedi. Cebinden çıkardığı anahtarla birlikte bir avuç kan uzattı. Arabaya koştum ama başka bir anahtar vermiş. Mehmet'e koştum, yanlış anahtarı verdiğini söyledim.
Sonra alana bir halı yıkama aracı geldi, o araca balık istifi 7-8 yaralıyı koyduk. Yaralılar 'doktor' diye bağırıyordu. Duvar dibindeki bir yaralıyı sürüklerken oradaki askerler beni izliyordu. 'Uzaklaş alandan.' diye tehditler geldi. Bu sanıklar bana en büyük acıyı yaşattılar, yanımdaki insanın başı kopmuştu. Rabbim bana şehitliği değil de şahitliği nasip etti, onlarla hesaplaşmak için."
Müşteki İkiler, sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, davaya katılmak istediğini sözlerine ekledi.
Yarbaydan "Konuşanın kafasına sıkarız" tehdidi
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, darbeciler tarafından alıkonulan Astsubay İbrahim Akpınar, müşteki olarak dinlendi.
Olay tarihinde karargahta nöbetçi olduğunu belirten Akpınar, görüştüğü birim amiri Ahmet Özcan'ın cep telefonunu istediğini, ardından sıkıyönetim ilan edildiğini söylediğini anlattı.
Bu duruma anlam veremediğini dile getiren Akpınar, Özcan'ın talimatıyla değerlendirme merkezindeki odalardan birine geçtiğini, bir süre sonra bulunduğu yere gelen üsteğmenin, Orgeneral Sükan Toplantı Salonu'nda toplantı yapılacağını, buraya gitmesi gerektiğini söylediğini bildirdi.
Akpınar, salonun girişindeki askerlerin kendisine silah doğrulttuğunu, sanık eski yüzbaşı Ramazan Karabulut'un salondaki rehinelere "Kimse konuşmayacak, konuşan olursa vururuz." diye tehdit ettiğini belirterek, rehinelerin büyük kısmının nöbetçi heyetinden oluştuğunu dile getirdi.
İlerleyen saatlerde salona gelen sanık yarbay Yusuf Köz'ün de "Kimse bakışmasın, konuşmasın, yoksa kafasına sıkarız." dediğini kaydeden Akpınar, bir süre sonra rehin tutuldukları yere TEM Daire Başkanı Turgut Aslan ve korumalarının da getirildiğini ifade etti.
Akpınar, Aslan'ın yapılanın yanlış olduğunu söylemesi üzerine sanık Karabulut'un hakaret ettiğini belirtti.
Bir süre sonra darbeciler tarafından alıkonulan Albay Güven Şağban'ın da Orgeneral Sükan Toplantı Salonu'na getirildiğini söyleyen Akpınar, sanık eski albay Erkan Öktem'in "Güven Bey hoş geldiniz, yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz." dediğini, Şağban'ın da yapılanın yanlış olduğunu söylediğini ifade etti.
Akpınar, bunun üzerine Öktem'in tabancasının namlusuna mermi sürdüğünü ancak silah sesi duymadığını dile getirerek, "Güven Albay'ı oradan alıp başka bir yere götürdüler. TEM Daire Başkanı, kelepçenin elini sıktığını söyledi. Ramazan Karabulut da Abdülhamit Özmen'den gidip bakmasını istedi. O da Aslan'ın ellerinin morarmadığını söyleyince Karabulut, koli bandı istedi. Özmen, koli bandını getirip Aslan'ın ağzını bantladılar. Bizi sürekli tehdit ediyorlardı." diye konuştu.
Sanık eski üsteğmen Metin Yağcı'nın salondaki darbecilere, "Kobralar, polis aracını biçti." dediğini duyduğunu anlatan Akpınar, "Dışarıdan vatandaşların sesi geliyordu. Ardından ateş ediliyordu, ateş sesi kesildiğinde vatandaşlar protestolarına devam diyordu." dedi.
Kendisini alıkoyan darbecilerden şikayetçi olduğunu dile getiren Akpınar, davaya katılmak istediğini sözlerine ekledi.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
04.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile müştekiler hazır bulundu.
Duruşmada, darbeciler tarafından alıkonulan Astsubay Mehmet Aydoğan müşteki olarak dinlendi.
Olay tarihinde karargahta nöbetçi olduğunu belirten Aydoğan, birim amiri sanık eski Yarbay Bülent Ak'ın, Orgeneral Sükan Toplantı Salonu'na gitmesini istediğini aktardı.
Aydoğan, söz konusu yere geldiğinde sanıklar eski yüzbaşı Ramazan Karabulut ile eski yarbay Yusuf Köz'ün yanı sıra tanımadığı silahlı astsubayların da olduğunu ifade etti.
Salonda kendisi gibi alıkonulan nöbetçi heyetinden çok sayıda personelin bulunduğunu anlatan Aydoğan, bir süre sonra Mesaj ve Evrak Dağıtım Sistemini (MEDAS) kullanan astsubayın, Harekat Merkezi'ne gitmesi için talimat verildiğini aktardı.
Bunun üzerine silahlı bir askerin kendisini Harekat Merkezi'ne götürdüğünü, sanık Bülent Ak'ın kod numarasını söylediği mesajın, hangi birliklere ulaşacağını sorduğunu aktaran Aydoğan, mesaj kodunun hangi birlikleri kapsadığını bilmediğini söyleyerek mesajı çekmediğini belirtti.
Bu cevabı karşısında Ak'ın kendisine kızdığını dile getiren Aydoğan, "Bülent Ak telefonla bir yerleri arıyordu, araç gönderilmesi için emir veriyordu. Bülent Ak, soru yönelten askerlere, 'Sakin olun, diğer arkadaşlar geliyorlar' cevabı verdi." dedi.
"Kardeş, sıkıyönetim ilan edildi"
Harekat Merkezi'nden ayrılacağı sırada daha önce görmediği bir yüzbaşıya neler olduğunu sorduğunu, onun da "Kardeş, sıkıyönetim ilan edildi, darbe yapıldı" cevabını verdiğini aktaran Aydoğan, şöyle devam etti:
"Bu duruma anlam veremedim. Zira darbeyi yapan askerse, buradaki askerler neden diğer askerleri rehin alıyor diye düşündüm. Yarbay Yusuf Köz, tutulduğumuz salona gelip, 'Konuşan olursa kafasına sıkın' talimatı verdi. Ramazan Karabulut da benzer ifadeler kullandı. İlerleyen saatlerde isimlerini sonradan öğrendiğim TEM Daire Başkanı Turgut Aslan ve korumaları da tutulduğumuz yere getirildi. Aslan, kelepçenin ellerini sıktığını söyleyince bir kelepçe daha vurdular ve ağızlarına bant çektiler."
Aydoğan, bir süre sonra darbeciler tarafından alıkonulan Albay Güven Şağban'ın, yapılanın yanlış olduğunu söylemesi üzerine sanık eski albay Erkan Öktem'in, "Güven bey de buradaymış, bize çok çektirdin." dediğini ifade etti.
Daha sonra dönemin Jandarma Personel Daire Başkanı Tuğgeneral Veli Turan'ı elleri bağlı, rütbeleri sökülmüş bir şekilde gördüğünü belirten Aydoğan, lavabo ihtiyacını karşılamak isteyen rehinelerin salonun girişine kadar sürünerek, gitmek zorunda bırakıldığını dile getirdi.
Darbecilerden şikayetçi olduğunu belirten Aydoğan, davaya katılmak istediğini sözlerine ekledi.
Duruşmaya ara verildi.
Darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığı yakınlarında yaralanarak gazi olan Münir Bağcı, olay günü darbeye karşı koymak amacıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gittiğini beyan etti. Külliye yakınlarında bulunan Jandarma Genel Komutanlığında darbe faaliyetleri olduğunu fark etmesi üzerine, burada toplanan vatandaşlarla darbe karşıtı eylemlere katıldığını anlatan müşteki Bağcı, darbeciler tarafından hem kendisinin hem de oğlunun yaralandığını söyledi.
Darbe girişiminde bulunanları eylemlerinden vazgeçirmeye çalıştığını dile getiren müşteki Bağcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Karargah önünde zırhlı araçlar vardı. Askerlere, 'Siz ne yapıyorsunuz? Türk askeri değil misiniz?' dedim. Ben bunları Türk askeri sandım ama bizi FETÖ'nün askerleri vurmuş. Saat 01.00 sularında da helikopterle taradılar bizi. Olaylar esnasında yanımda bulunan oğlum da göğsünden yaralandı. Bir ara etrafıma bakındım göremedim oğlumu. Daha sonra başı koparak şehit olan bir vatandaşımızın yanında ağlarken gördüm oğlumu." diye konuştu.
Sanıklardan şikayetçi olduğunu dile getiren Bağcı, davaya katılma talebinde bulundu.
"Hiçbir Türk evladı bunu yapamaz"
Müşteki Mesut Zeybek, 15 Temmuz 2016'da evinde bulunduğu sırada savaş uçaklarının alçak uçuş yaptığını gördüğünü, İstanbul'da yaşayan arkadaşlarının da darbe girişimi olduğunu söylemesi üzerine, darbeye karşı durmak için evinden ayrıldığını belirtti.
Genelkurmay bölgesinde helikopterlerin uçuş yaptığını gördüğünü aktaran Zeybek, Alparslan Türkeş'in mezarının bulunduğu Beştepe bölgesinden geçtiği esnada Cumhurbaşkanlığı Külliyesi civarında da hava araçlarının olması sebebiyle buraya gittiğini ifade etti.
Darbe girişimi hakkında, "işgal girişimi" ifadelerini kullanan Zeybek, "Cumhurbaşkanlığı Külliyesi devletin temsil edildiği bir yer. Seversin ya da sevmezsin, devleti temsil eden bir insanın bulunduğu yere ateş edemezsin. Hiçbir Türk evladı bunu yapamaz. Olaylar esnasında yaşananların bir darbeden ziyade devletin işlemez hale getirilerek bir işgal girişimi olduğuna kanaat getirdim." diye konuştu.
Darbe girişiminde, Külliye yakınlarındaki Jandarma Genel Komutanlığı Karargahı dışında toplanan vatandaşlara ateş açıldığını ve helikopterlerin vatandaşları taradığını kaydeden Zeybek, olaylar esnasında kendisinin de yaralandığını, yere düştüğünde göğsünden vurularak şehit olmuş bir kişiyi gördüğünü anlattı.
Zeybek, sanıklardan şikayetçi olarak davaya katılma talebinde bulundu.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
05.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, darbecilerin şehit ettiği Özgür Gencer'in ağabeyi 15 Temmuz gazisi Şenol Gencer, müşteki sıfatıyla yaşadıklarını anlattı.
Müşteki Gencer, olay tarihinde evinde bulunduğu sırada sosyal medyada uçakların alçaktan uçuş yaptığına ilişkin haberleri gördüğünü, ardından o dönemde başbakan olan Binali Yıldırım'ın darbe girişime yönelik açıklamalarını izlediğini söyledi.
Demokratik tepkisini göstermek için Etimesgut meydanına gittiğini belirten Gencer, kardeşi Özgür Gencer'in Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne zırhlı araçların yöneldiğini bildirmesi üzerine buraya geçtiğini anlattı.
Gencer, ilerleyen saatlerde kalabalığın arttığını, bir süre sonra darbecilerin kontrolündeki helikopterin sivilleri taradığını, buna rağmen halkın geri adım atmadığını belirtti.
Kardeşinin saat 04.00 sıralarında eve geçerek kendisini aradığını, olayların yatışmadığını, yeniden Külliye'ye gideceğini söylediğini aktaran Gencer, bu görüşmeden yaklaşık bir saat sonra kardeşiyle Jandarma Genel Komutanlığı önüne gitmeye karar verdiklerini dile getirdi.
Gencer, bu esnada savaş uçaklarının bulundukları bölgeye bomba attığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"F16 uçakları buraya bombayı attıktan sonra her yeri toz bulutu kapladı. Patlamanın etkisiyle yolun ortasına savruldum. Ayağa kalktım, bilincim yerindeydi. Sağ göğsüm, omzum ve bacağıma şarapnel parçaları isabet etti. Kardeşim Özgür'ü yerde gördüm. Yanına gittiğimde büyük parçalar isabet etmişti ve öz kardeşimin iç organları dışarı çıkmıştı. Gömleğimle yarasına tampon yaptım. 'Ambulans' diye bağırdım. Bir minibüsle hastaneye götürdük, girişte ağzından kan geliyordu. 'Kardeşimi kurtarın.' diye yalvardım. Gün boyu ameliyatta olduğunu düşünüyordum ama hastaneye geldikten yarım saat sonra şehit olmuş."
Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın, "Başın sağ olsun." temennisine Gencer, "Vatan sağ olsun." karşılığını verdi.
Darbecilerden şikayetçi olduğunu belirten Gencer, davaya katılmak istediğini sözlerine ekledi.
Darbecilerin başına kurşun sıkarak öldürmeye çalıştığı TEM Daire Başkanı Aslan'ın ifadesi
Öte yandan Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada darbecilerin başından vurarak yaraladığı dönemin TEM Daire Başkanı Turgut Aslan, müşteki sıfatıyla mahkemeye gönderdiği yazılı beyanında infaz anını anlattı.
Aslan, üst düzey emniyet yetkilileriyle FETÖ mensubu askerlerin gözaltına alınması için düzenlenen toplantıda olduğu esnada askeri hareketlilik yaşandığını belirtti.
Bunun üzerine bilgi almak için aradığı dönemin Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Başkanı Tümgeneral Arif Çetin'in gelişmeler hakkında yeteri kadar bilgisinin bulunmadığını ancak siber saldırı olabileceğini söylediğini aktaran Aslan, Çetin ile karargahta görüşmeye karar verdiklerini kaydetti.
Korumaları Hasan Gülhan ve Hüseyin Uğur İşçi ile Jandarma Genel Komutanlığının nizamiyesine geldiklerini belirten Aslan, görevli askerlere TEM Daire Başkanı olduğunu söylemesine rağmen içeri girmelerine izin verilmediğini ifade etti.
Bunun üzerine nizamiyeden ayrılacakları esnada bir grup askerin kendilerini durdurarak içeri alacaklarını söylediklerini aktaran Aslan, bu esnada darbecilerin kendisi ve korumalarına silah çekerek tabancalarıyla telefonlarına el koyduklarını bildirdi.
- "Konuşan olursa kafasına sıkın"
Arif Çetin ile görüşmek istediğini söylemesi üzerine darbecilerden birinin "TSK yönetime el koydu, burada onların sözü geçmez." dediğini anlatan Aslan, "Önce kalabalık bir salonda bekletildik. Kelepçenin bileğimi sıktığını, gevşetmelerini söyledim. Bunun üzerine ikinci kelepçeyi taktılar. Üniformalı bir asker, 'Konuşan olursa kafasına sıkın' talimatı veriyordu. Çok konuştuğum gerekçesiyle ağzımı bantladılar. Bu şekilde bir zaman sonra üst kattaki başka salona götürüldük. Burada bazı rütbeli askerler de rehin tutuluyordu." diye konuştu.
Dışarıdan gelebilecek kurşunların hedefi olmaları için rehin tutuldukları salonun penceresinin önünde bekletildiklerine dikkati çeken Aslan, sabah saatlerinde salona gelen birinin, "Alın bunları" dediğini belirtti.
Talimat üzerine elleri arkadan kelepçeli, gözleri bağlı şekilde kollarından çekiştirilerek infaza götürüldüklerini kaydeden Aslan, şöyle devam etti:
"Bizi binadan açık alana çıkardılar. İlk anda sanık eski albay Erkan Öktem, diğerlerine 'Kafanızı çevirin, bizi tanımasınlar' diye emir verdi. Gözümüz bağlı olduğu için nereye götürüldüğümüzü biliyordum ancak açık havaya çıktığımızı hissediyordum. Bizi götürdükleri yerde gözlerimi açtılar, kafamı eğdiler. O esnada gece boyunca eylemleri komuta eden üniformalı asker bize 'Oturun, kafanızı eğin' dedi. Sonra kafama silah doğrulttuklarını hatırlıyorum. Beni hangisinin vurduğunu bilmiyorum. Bizi vuran şahıslar ikinci kattaki salona girdiğimizde emirler yağdıran sesin sahibi olan üniformalı asker ile yanındaki şahıslardır.
Emirler veren ve bize 'Oturun' diyen sesin sahibinin, gece boyunca darbe teşebbüsünde komutayı sağlayan, daha önce sıklıkla gittiğim Jandarma Genel Komutanlığının özel kalem müdürlüğünde görevli Erkan Öktem olduğunu teyit ettim. Makam aracımızın girişinden infaz edilmek üzere gözleri ve ellerimiz bağlı infaza götürüldüğümüz ana kadar her şeyi hatırlıyorum. Kamera kayıtlarına yansıyan görüntüleri birebir yaşadım."
- "103 gün komada kaldı"
Darbecilerin kendisiyle vurdukları koruması Hasan Gülhan'ın olay yerinde şehit olduğunu sonradan öğrendiğini belirten Aslan, saatler sonra Emniyet Müdürü Serhat Çokaklı'nın kendisini olay yerinde bularak hastaneye götürülmesini sağladığını ifade etti.
Ağır yaralı şekilde götürüldüğü hastanede 103 gün komada kaldığını dile getiren Aslan, sonrasında yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Hastaneye yetiştirildiğimde nabzım zayıf, tansiyonum ise 3'müş. Hayati riskim sürerken 4 ağır beyin ameliyatına alınmışım. Ateşli silah yaralanmasından dolayı kafatasında oluşan basıncı azaltmak için kafatasımın bir kısmı kesildi. Mermilerin deldiği açık yaraların kapanması için plastik cerrahi ameliyatı, beyin cerrahi ameliyatı, cihaza bağlı solunum, cihaza bağlı beslenme, pasif fizik tedavi, enfeksiyon tedavileri ve burada sayılmayacak sayıda ve ağırlıkta tedavi uygulanmış. 103 gün sonra uyanmışım.
Uyandığım zaman 'Demokrasi var mı?' diye sormuşum. Ailem ilk sözlerimi o anda anlayamamış. Yaşadıkları üzüntüden dolayı söylediklerimi ertesi gün idrak edebilmişler. Darbe yapıldığını, rehin alındığımı ilk anlardan itibaren anlamıştım, başarılı olup olmadığını sormuşum. 13 ay boyunca hastanede yatarak tedavi gördüm. Ölümden döndüm, ailem maddi ve manevi kayıplar yaşadı."
- "FETÖ beni hedefe koymuştu"
Darbe girişiminden önce TEM Daire Başkanı olarak FETÖ'ye ilişkin kapsamlı bir rapor hazırladığını, bu çalışmanın mahkemelerde delil olarak kullanıldığına işaret eden Aslan, bu nedenle örgütün kendisini hedef yaptığını söyledi.
Örgütün yayın organlarında kendisine ilişkin gerçekleri yansıtmayan haberlerin yayımlandığını, hakkında 250'den fazla dava açıldığını belirten Aslan, "FETÖ artık terör örgütüydü ve altında imzam vardı. FETÖ mensuplarının dava dosyalarında bu rapor vardı. Başka çareleri yoktu, bundan dolayı davalar ve tehditlerle yıpratmaya çalıştılar. Örgütle mücadelemden ötürü beni vurdular. İnfaz, darbenin akışı esnasında rastgele olmadı. Bu infaz bir suikast niteliğindeydi. Jandarma Okullar Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığındaki aramalarda darbecilerce derdest edilecek listede benim de ismim yer alıyor." beyanında bulundu.
Kendisini alıkoyan, kanunsuz emirleri yerine getiren, canına kasteden ve hayatında geri döndürülemez maddi ve manevi kayıplara neden olan darbecilerden şikayetçi olduğunu ifade eden Aslan, davaya katılma talebinde bulundu.
Sağlık sorunları nedeniyle duruşmaya katılamadığını kaydeden Aslan, dilekçesini kızının yardımıyla hazırlayabildiğini belirtti.
10.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, darbecilerin açtığı ateşte yaralanan Mahmut Çakır, müşteki sıfatıyla yaşadıklarını anlattı.
Olay tarihinde kendisini arayan oğlunun, helikopterin MİT yerleşkesini taradığını söylediğini aktaran Çakır, ilk başta bu duruma anlam veremediğini dile getirdi.
Çakır, arkadaşlarıyla AK Parti Genel Merkezi'ne hareket ettiğini, Mehmet Tahir İkiler isimli vatandaşın tankların geldiğini söylemesi üzerine Jandarma Genel Komutanlığı karargahının bulunduğu yöne tekbirler getirerek gittiklerini söyledi.
Buradaki askerlere yaptıklarının yanlış olduğunu söylediklerini dile getiren Çakır, "Askerlere 'Arkadaşlar yapmayın, bu halk sizin anneniz, babanız, akrabanızdır. ' dedik ama gözlerini karartmışlardı. Bizi dinlemiyorlardı." dedi.
Çakır, ikna çabalarını sürdürdükleri sırada helikopterin bulundukları yere ateş açtığını, çok sayıda kişinin vurulduğunu, yaralandığını fark edince polislerin yardımıyla hastaneye gittiğini ve tedavisinin ardından evine döndüğünü belirtti.
Televizyondan, Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'ndaki eylemlerin devam ettiğini görünce yaralı halde kız kardeşiyle buraya gittiğini anlatan Çakır, darbeciler teslim alınana kadar burada kaldığını sözlerine ekledi.
- "İşgal girişimi olduğunun farkındaydım"
Müşteki Hakan Bağcı da 15 Temmuz akşamı, İstanbul'daki köprülerin askerlerce kapatıldığı haberlerini izlediğini, ardından alçaktan uçan jetlerin sesini duyduğunu söyledi.
Kendisini arayan ablasının televizyondan sözde darbe bildirisinin okunduğunu söylediğini bildiren Bağcı, "Yerimde duramıyordum. Bunun bir işgal girişimi olduğunun farkındaydım. Kesinlikle vatanımızı savunmamız için dışarı çıkmamız gerekiyordu, bu durumu babama ilettim. O da 'Vatan elden gidince yaşamaya hakkımız yok.' dedi. Daha sonra sokağa çıktık." ifadelerini kullandı.
Darbe girişimine karşı demokratik tepkilerini göstermek için Jandarma Genel Komutanlığı Karargahı'nın önüne geldiklerini anlatan Bağcı, bu sırada darbecilerin kontrolündeki helikopterin kendilerine ateş ettiğini söyledi.
Bağcı, bulunduğu yerin kan gölüne döndüğünü belirterek "Darbe girişimi başarılı olsaydı bugün sanık sandalyesinde oturanlar kahraman ilan edilecek, ülke yönetiminde söz sahibi konumlara getirileceklerdi. Bizleri ise asacaklardı." şeklinde konuştu.
Darbe sanıklarından şikayetçi olduğunu vurgulayan Bağcı, davaya katılma talebinde bulundu.
Duruşmada, darbecilerin açtığı ateş sonucu yaralanan Emrah Karatan, müşteki sıfatıyla yaşadıklarını anlattı.
Müşteki Karatan, 15 Temmuz'da evinde bulunduğu sırada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı üzerine sokağa çıktığını belirtti.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gitmeye karar verdiğini ancak Jandarma Genel Komutanlığı Karargahı önünden geçerken zırhlı araçları gördüğü için buraya yöneldiğini anlatan Karatan, vatandaşlarla askerleri ikna etmeye çalıştıklarını kaydetti.
Bu esnada darbecilerin kontrolündeki helikopterden bulundukları yere ateş edildiğini söyleyen Karatan, kendisiyle birlikte çok sayıda vatandaşın yaralandığını aktardı.
Atar damarının parçalandığını, sol bacağını kaybetme riskiyle karşılaştığını belirten Karatan, "Çok kan kaybetmiştim, doktorlar ilk önce ayağımı kesmeye karar vermişler ancak genç olduğum için bundan vazgeçip diğer bacağımdan damar nakletmeye karar vermişler. Allah'ın takdiri bacağım kurtuldu." diye konuştu.
Bacağının yanı sıra vücudunun birçok bölgesinde şarapnel parçası bulunduğuna değinen Karatan, darbecilerden şikayetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini sözlerine ekledi.
- "Belden yukarısı yanmıştı"
Müştekilerden Ercan Şen de sosyal medyadan darbe girişimine ilişkin haberleri gördüğünü, ardından oğlu İbrahim Kerem Şen ile sivil iradenin temsilcisi Cumhurbaşkanına sahip çıkmak için Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gittiğini anlattı.
Bir süre sonra bulundukları yere gelen üç zırhlı aracı, ellerinde Türk bayraklarıyla engellemeye çalıştıklarına işaret eden Şen, "Demokrasiyi katletmeyin, yaptığınız yanlıştır." diyerek uyardıkları askerlerin havaya ateş ederek karşılık verdiğini dile getirdi.
İlerleyen saatlerde vatandaşların bulunduğu yere helikopterin ateş ettiğini anlatan Şen, şöyle devam etti:
"Vücudumda ıslaklık hissettim, baktım ki sol ayak bileğimden kan fışkırıyor. Oğlum imdadıma yetişti, başka bir vatandaş da yardımıma koştu ama o da omzundan vurulmuştu. Gazi Hastanesi'ne gittiğimizde, ilk getirilen yaralıların bizler olduğunu fark ettim. Sedyede postallı ve bacaklarında kamuflaj pantolon olan biri yatıyordu. Kim olduğunu sorduğumda polis olduğunu söylediler. Üzerindeki örtüyü çekince belden yukarısı yanmıştı ve o gece ilk kez ağladım. Hastanedeki tedavimin ardından iki oğlumu da alarak Genelkurmay Başkanlığına gittim."
Darbecilerden şikayetçi olduğunu bildiren Şen, davaya katılma talebinde bulundu.
- "Tank kadını eziyordu"
Müşteki Mustafa Türker ise İstanbul'daki köprülerin askerler tarafından kapatıldığı haberlerini izledikten sonra evine yakın olan Külliye'ye gitmeye karar verdiğini söyledi.
Yolların kapatılması nedeniyle aracını park ederek yürümeye başladığını vurgulayan Türker, Jandarma Genel Komutanlığı Karargahı'na geldiği esnada kendilerine ateş edildiğini ifade etti.
Türker, "Etrafıma baktığımda birinin yüzünün yarısı yoktu, vücudumda başkalarına ait ceset parçaları vardı. Ayak ve kollarımdan kan akıyordu. Sırtımda büyük bir yara vardı. Tankın ezdiği bir kadını gördüm. Tankı geriye alması için askere bağırıyordu ancak asker aldırış etmiyordu." ifadelerini kullandı.
Vatandaşların kendisini hastaneye götürdüğünü dile getiren Türker, vücudundan çok sayıda şarapnel parçası çıkarıldığını anlattı.
Yaklaşık 2,5 ay tedavi gördüğünü aktaran Türker, darbecilerden şikayetçi olduğunu kaydetti.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, darbecilerin açtığı ateş sonucu yaralanan 15 Temmuz gazisi Hikmet Akbal müşteki sıfatıyla yaşadıklarını anlattı.
Müşteki Akbal, olay tarihinde iş yerinde bulunduğu sırada dönemin Başbakanı Binali Yıldırım'ın darbeye ilişkin açıklamalarını izlediğini, bunun üzerine 4 arkadaşıyla AK Parti Genel Merkezi'ne gittiğini ifade etti.
Burada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarını televizyondan izlediklerini anlatan Akbal, bir grup vatandaşla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne hareket ettiklerini belirtti.
Akbay, bu esnada Jandarma Genel Komutanlığı Karargahı nizamiyesindeki zırhlı araçları görünce buraya yöneldiklerini ve buradaki askerleri ikna etmeye çalıştıklarını kaydetti.
Bir askerin, "Tek kelime eden olursa vurdururum" diye kendilerini tehdit ettiğini söyleyen Akbal, kısa süre sonra bulundukları yere ateş edildiğini belirterek sonrasında yaşananları şöyle anlattı:
"Ateş edilmesinden sonra kendimi tankın altında buldum, sol ayağım paletin altında kalmıştı. Paletin diğer kısmında ise bir teyze vardı. Arkadaşlarımın çabalarına rağmen askerler ilk önce zırhlı aracı çekmedi. Vatandaşlar ısrar edince araç geri çekildi ve altından çıktım. Bu esnada başı bedeninde olmayan birini gördüm. Polislerin yardımıyla bir araca bindirilerek hastaneye götürüldüm. Hastanede ağır yaralı bir vatandaş yakınlarına, 'Bir miktar borcum var, lütfen ödeyin, üzerimde kalmasın' diyordu. O gün yaşadıklarımızın izahı mümkün değil. Büyük bir ihanetti, kendime karşı yapılsa önemsemem ama vatanıma, milletime, bayrağıma ve ezanıma karşı yapıldı, onun için şikayetçiyim."
- Mermilerden kaçarken ayağı kırıldı
Müşteki Erdal Turan da olay tarihinde evinde bulunduğu sırada kendisini arayan bacanağının darbe girişimi olduğunu söylediğini, bunun üzerine demokratik tepkilerini göstermek ve sivil iradeye sahip çıkmak için Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gitmeye karar verdiklerini anlattı.
Jandarma Genel Komutanlığı önünden geçtikleri sırada helikopterlerin kendilerine ateş ettiğini belirten Turan, mermilerden korunmak için kaçtığı sırada düşüp ayağını kırdığını söyledi.
Turan, sanıklardan şikayetçi oldu ve davaya katılma talebinde bulundu.
"Bu devirde darbe mi olur"
Müşteki Çağrı Asan ise selaların okunmasının ardından Külliye'ye gittiğini aktardı.
Sabah saatlerinde Külliye ile Jandarma Genel Komutanlığı arasına atılan bomba nedeniyle kolundan ve bacağından yaralandığını belirten Asan, kendi imkanlarıyla hastaneye giderek tedavi olduğunu anlattı.
Müşteki Satılmış Çamaltı da ustabaşı olarak çalıştığı pastanedeki garsonların darbe girişimi olduğunu söylediklerini ancak "Bu devirde darbe mi olur" diyerek ilk başta inanmadığını dile getirdi.
Bir süre sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısı üzerine sokağa çıktığını ifade eden Çamaltı, zırhlı araçlardan açılan ateş nedeniyle kolundan ve karnından yaralandığını kaydetti.
Darbecilerden şikayetçi olduğunu belirten Çamaltı, hukuk mücadelesini sonuna kadar sürdüreceğini sözlerine ekledi.
Duruşmaya yarın devam dilecek.
11.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, darbeciler tarafından alıkonulan Binbaşı Yavuz Köse müşteki sıfatıyla 15 Temmuz'u anlattı.
Olay günü Harekat Merkezi Vardiya Amiri olduğunu belirten Köse, akşam saatlerinde sanık eski yarbay Bülent Ak'ın silahlı 2 askerle harita odasına girdiğini ifade etti.
Bu sırada sanık eski üsteğmen İlker Çiçek'in sıkıyönetim ilan edildiğini, Orgeneral Sükan Toplantı Salonu'na gitmesi gerektiğini söylediğini aktaran Köse, salona geldiğinde sanık eski yarbay Yusuf Köz'ü silahlı olarak gördüğünü bildirdi.
Burada darbecilerce alıkonulduğunu anlatan Köse, bir süre sonra TEM Daire Başkanı Turgut Aslan ve korumalarının da aynı salona getirildiğini ve ellerinin kelepçelendiğini söyledi.
İlerleyen saatlerde darbecilerce elleri bağlı bir şekilde bulundukları salona getirilen Albay Güven Şağban'ın yapılanın yanlış olduğunu, suç işlendiğini söylediğini aktaran Köse, "Bu sırada sanık eski albay Erkan Öktem, 'Güven Bey de buradaymış.' dedi. Güven Albay da 'Bana Komutanım diyeceksin.' karşılığını verince Öktem, silahını çekip namluya mermi sürdü, tetiğe bastı ancak tabanca ateş almadı." dedi.
- Darbeciler rehinelerin arasına karışmış
Dönemin Jandarma Personel Daire Başkanı Tuğgeneral Veli Turan'ın da rütbeleri sökülmüş, elleri ve gözleri bağlı şekilde salona getirildiğini belirten Köse, "İlerleyen saatlerde sanıklardan eski üsteğmen Metin Yağcı, 'Her şey lehimize gidiyor, bir polis aracını biçtik, 15 tanesi yere serildi. 'Uzun adam' halkı sokağa çağırmış ama onu da alacağız.' dedi. Yağcı'nın bu beyanda bulunduğunu net olarak hatırlıyorum." diye konuştu.
Rehin tutuldukları salondan sabah saatlerinde zemin kata götürüldüklerini dile getiren Köse, burada sanıklar eski yarbaylar Cemal İyigün, Erdoğan Çiçek, Bülent Ak ve Yusuf Köz'ü dışarıya ateş ederken gördüğünü kaydetti.
Bir süre sonra söz konusu isimlerin kargaşadan yararlanarak gözden kaybolduklarına dikkati çeken Köse, diğer darbecilerin ise silahlarını bırakarak rehin alınanların arasına karıştıklarını ifade etti.
Darbecilerden şikayetçi olduğunu belirten Köse, davaya katılma talebinde bulundu.
12.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, darbecileri ikna etmek istediği sırada tank paletleri altında kalarak yaralanan 15 Temmuz gazisi Fatma Erol, olay anını anlattı.
Olay tarihinde evinde bulunduğu sırada darbe girişimine ilişkin haberleri izlediğini belirten Erol, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı üzerine eşiyle demokratik tepkilerini göstermek için alanlara çıktığını söyledi.
Müşteki Erol, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gitmek istediklerini ancak Jandarma Genel Komutanlığı karargahının etrafını saran zırhlı araçları görünce buraya yöneldiklerini ifade etti.
Darbe girişimine karşı askerleri uyardıklarını, silah bırakmaları için yoğun çaba harcadıklarını anlatan Erol, "Askere kimden emir aldığını sordum. Genelkurmay Başkanımızın alıkonulduğunu, kendilerinin kandırıldığını söyledim. İyi niyetime rağmen asker bana ısrarla silahını doğrultarak bölgeden uzaklaşmamı istedi. İkna çabalarımıza doğrudan olumlu bir karşılık vermiyorlardı. O gece görüştüğüm asker şimdi çıksın dürüstçe ona söylediklerimi burada anlatsın." diye konuştu.
Bir süre sonra darbecilerin kontrolündeki helikopterin bulundukları alana ateş ettiğini ifade eden Erol, bu esnada içindeki askerleri ikna etmek için önünde durduğu tankın hareket etmesiyle aracın paletleri altında kaldığını dile getirdi.
Etrafında çok sayıda sivil vatandaşın da vurulduğunu ifade eden Erol, şöyle devam etti:
"Nasıl olduğuna anlam veremiyorum ama o sırada tankın paletleri altında kaldım. Tank paleti ile kaldırım arasında kalmıştım. Leğen kemiklerim kırıldı, vücudumda ciddi tahripler oldu. Beni bu şekilde görenler ısrarla tankı geri çekmelerini istedi ancak tank ilk başta geri çekilmedi, vatandaşların ısrar üzerine zırhlı araç hareket etti ve altından çıkarıldım. Eşim de benim gibi yaralanmıştı. Bizi içinde yaralıların olduğu bir araca bindirdiler. Ayakları kopan biri ile nefes almayan bir vatandaş da araçtaydı."
Yoğun bakımda kaldığını, olayın etkisiyle yaşadığı sağlık sorunlarının devam ettiğini ifade eden Erol, darbecilerden şikayetçi olduğunu belirterek davaya katılma talebinde bulundu.
Duruşmada, darbeciler tarafından alıkonulan er Kemal Önder, müşteki sıfatıyla 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
ByLock kullanıcısı sanık, darbecilerden şikayetçi oldu
Olay tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı karargahında vatani görevini yaptığını belirten Önder, terhisinden sonra ByLock kullanıcısı olduğu gerekçesiyle yargılandığı davada, 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldığını söyledi.
Karargahtaki toplantı salonlarının temizliğinden sorumlu olduğunu söyleyen Önder, 15 Temmuz öğle saatlerinde sanık eski yarbay Bülent Ak'ın akşam saatlerinde salonlarda herhangi bir etkinliğin olup olmadığını sorduğunu aktardı.
Sanık Ak'a, toplantıların genellikle gündüz yapıldığını, akşam saatlerindeki etkinliklerin ise önceden görev çizelgesine kaydedildiğinin bilgisini verdiğini aktaran Önder, "Yarbay Bülent Ak, ihtiyaç olduğunda beni nerede bulacağını sordu. Akşam saatlerinde halı sahada olduğum sırada bir er geldi, Bülent Ak'ın beni istediğini söyledi. Yanına gittiğim Ak, ikinci kattaki toplantı salonun anahtarını benden aldı." diye konuştu.
İlerleyen saatlerde darbecilerce alıkonulan askerlerin bu salonda tutulduğunu anlatan Önder, kendisinin de arasında bulunduğu erlerin önce yatakhaneye, daha sonra zemin kattaki 500 kişilik toplantı salonuna götürüldüğünü ifade etti.
Önder, burada sabah saatlerine kadar darbecilerce alıkonulduklarını kaydetti.
Bu beyanlarda bulunmak için kimsenin kendisini yönlendirmediğini belirten Önder, "O gece sabah saatlerine kadar ölmeyi bekledim. Karargaha operasyon yapıldıktan sonra kurtulduk. Emniyete götürüldükten kısa bir süre sonra serbest bırakıldık." dedi.
Kendisini alıkoyan sanıklardan şikayetçi olduğunu belirten Önder, davaya katılma talebinde bulundu.
Duruşmada, darbecileri ikna etmek istediği sırada tank paletleri altında kalarak yaralanan 15 Temmuz gazisi Fatma Erol, olay anını anlattı.
Olay tarihinde evinde bulunduğu sırada darbe girişimine ilişkin haberleri izlediğini belirten Erol, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı üzerine eşiyle demokratik tepkilerini göstermek için alanlara çıktığını söyledi.
Müşteki Erol, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gitmek istediklerini ancak Jandarma Genel Komutanlığı karargahının etrafını saran zırhlı araçları görünce buraya yöneldiklerini ifade etti.
Darbe girişimine karşı askerleri uyardıklarını, silah bırakmaları için yoğun çaba harcadıklarını anlatan Erol, "Askere kimden emir aldığını sordum. Genelkurmay Başkanımızın alıkonulduğunu, kendilerinin kandırıldığını söyledim. İyi niyetime rağmen asker bana ısrarla silahını doğrultarak bölgeden uzaklaşmamı istedi. İkna çabalarımıza doğrudan olumlu bir karşılık vermiyorlardı. O gece görüştüğüm asker şimdi çıksın dürüstçe ona söylediklerimi burada anlatsın." diye konuştu.
Bir süre sonra darbecilerin kontrolündeki helikopterin bulundukları alana ateş ettiğini ifade eden Erol, bu esnada içindeki askerleri ikna etmek için önünde durduğu tankın hareket etmesiyle aracın paletleri altında kaldığını dile getirdi.
Etrafında çok sayıda sivil vatandaşın da vurulduğunu ifade eden Erol, şöyle devam etti:
"Nasıl olduğuna anlam veremiyorum ama o sırada tankın paletleri altında kaldım. Tank paleti ile kaldırım arasında kalmıştım. Leğen kemiklerim kırıldı, vücudumda ciddi tahripler oldu. Beni bu şekilde görenler ısrarla tankı geri çekmelerini istedi ancak tank ilk başta geri çekilmedi, vatandaşların ısrar üzerine zırhlı araç hareket etti ve altından çıkarıldım. Eşim de benim gibi yaralanmıştı. Bizi içinde yaralıların olduğu bir araca bindirdiler. Ayakları kopan biri ile nefes almayan bir vatandaş da araçtaydı."
Yoğun bakımda kaldığını, olayın etkisiyle yaşadığı sağlık sorunlarının devam ettiğini ifade eden Erol, darbecilerden şikayetçi olduğunu belirterek davaya katılma talebinde bulundu.
Duruşmada, müşteki beyanlarının tamamlanmasının ardından tanık beyanlarına geçildi.
Bu kapsamda, duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Gazi Özçelik, Agah Vural, Cemil Çetin, Murat Taner ve Arif Kalkan tanık sıfatıyla dinlendi.
Bundan önceki duruşmalarda, 15 Temmuz'da şehit düşenlerin yakınları, gaziler ve darbecilerce alıkonulanlar müşteki olarak beyanda bulunmuştu.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
HAİNLER DARBE BAŞLAYINCA ŞÜKÜR SECDESİ YAPMIŞ
Öte yandan Jandarma Genel Komutanlığı Beştepe karargahının olay gününe ait güvenlik kamera kayıtlarına ilişkin bilirkişi raporu ve görüntüler, davanın görüldüğü Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.
AA muhabirinin ulaştığı güvenlik kamera kayıtlarına göre, saat 21.49'da Ankara İl Jandarma Komutanlığında görevli bir grup sivil giyimli istihbaratçı subay ve astsubay, sanık eski binbaşı Erdal Karlıdağ'ın komutasında 2 minibüsle Jandarma Genel Komutanlığı nizamiyesinden giriş yapıyor.
Araçlardan inen istihbaratçılar, aralarında kısa süreli görüşme yaptıktan sonra karargahta görevli askerin nezaretinde komutanlığın silahlığına gidiyor.
Daha sonra Murat Düzenli ve kimliği tespit edilemeyen bir uzman çavuş refakatinde, Ankara İl Jandarma Komutanlığında görevli Fatih Karabağ, Erdal Karlıdağ, Cüneyt Berber, Akif Uykun, Birkan Karakurt, Yunus Özer ve Yakup Başıbüyük, A nizamiyesine gelerek görev dağılımını gerçekleştiriyor.
Bir süre sonra bu isimlerden Özer, Karabağ, Berber ve Karakurt, B nizamiyesine hareket ediyor. Saat 21.58'de sanık Başıbüyük ile B nizamiyesindeki güvenlik kamerasının açısına giren eski üsteğmen Özer, kıbleye dönerek şükür secdesi yapıyor.
Burada bir süre bekledikten sonra silahlı bir şekilde C nizamiyesine giden Özer, darbecilerce açılan ateş sonucu ayağından yaralanan sanık eski binbaşı Ahmet Özcan'ın yanında bulunuyor. Gece boyunca darbe faaliyetlerinde bulunduğu kameralara yansıyan Özer, sabah saatlerinde elinde tabancasıyla karargahın 11. katında toplanan darbecilerin arasında yer alıyor.
Darbe girişiminin püskürtülmesiyle Özer'in diğer darbecilerle polise teslim olduğu anlar da kameralar tarafından kaydedildi.
"FETÖ'nün sapkın zihniyeti"
Görüntülere ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan TBMM avukatı Bilal Temel, sanık Özer'in darbe girişimine karşı sevincini şükür secdesi yaparak dışa vurduğunu belirtti.
Görüntüleri izlediğinde şaşkınlık yaşadığını dile getiren Temel, "Müslümanların Allah'a şükür için yaptığı bir ritüelin, yüzlerce masumu şehit eden darbecilerce istismar edilmesi, bu çetenin sapkın zihniyetini bir kez daha ortaya koymuştur. Şükürler olsun ki o gece dini, ezanı, devleti ve milleti için Allah'a el açanlar kazandı, FETÖ ve sapkın zihniyeti ise yere battı." dedi.
Cumhurbaşkanlığı avukatı Hayrettin Bıyıklıoğlu da söz konusu görüntülerin, örgütün mensuplarının mankurtlaştırıldıklarının kanıtı olduğuna dikkati çekti.
Bıyıklıoğlu, 15 Temmuz'da FETÖ maşasıyla ülkenin işgal edilmek istendiğini vurgulayarak, "Milletimiz, bu hayasız akını durdurmak için canını ortaya koyarken, darbecilerin kutsallarımızı sapkınlıklarına alet ederek, kutlama yapması kelimelerle izah edilmeyecek bir çirkinlik halidir." diye konuştu.
13.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23'üncü Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, Albay Semih Koç tanık olarak dinlendi.
Olay tarihinde Güvercinlik'te konuşlu Jandarma Lojistik Komutanlığında görevli olduğunu belirten Koç, saat 22.00 sularında kendisini arayan nöbetçi amirin Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı olduğunu söylediğini, bunun üzerine karargaha gittiğini belirtti.
Harekat Merkezine geldiğinde sözde sıkıyönetim direktifleri ile eklerini masada gördüğünü ifade eden Semih Koç, gelişmeler hakkında bilgi almak için telefon görüşmeleri yaptığını kaydetti.
Bu kapsamda görüştüğü Korgeneral Ata Kalkan'a, sıkıyönetim emirlerinden bahsettiğini, emrin altında sanık eski tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün imzasının olduğunu söylediğini aktaran Koç, "Bunun üzerine Ata Kalkan, 'Bu FETÖ'nün işidir. Hiçbir şey yapmayın, kışlaya yönelik güvenlik tedbiri alın' talimatını verdi." dedi.
Kalkan'ın talimatıyla emir komutayı aldıktan sonra karargahın güvenliğine yönelik tedbirleri arttırdıklarını belirten Semih Koç, ilerleyen saatlerde darbecilerin sözde sıkıyönetim direktifine karşı jandarma birliklerine karşı mesaj emri yayımladıklarını bildirdi.
Mesajda, sözde sıkıyönetim direktifi ile ekindeki görevlendirmelerin kanunsuz olduğu ve uyulmaması gerektiğini yazdıklarını belirten Koç, bir süre sonra Jandarma Genel Komutanlığı Karargahı'nı işgal eden darbecilerin de buna karşı bir mesaj gönderdiklerini ifade etti.
Tanık Koç, sabah saatlerine kadar karargahın güvenliğini sağladıklarını, Türkiye'deki jandarma birliklerinin darbecilerin talimatlarına uymamaları için yoğun çaba sarf ettiklerini de sözlerine ekledi.
Örgüt abisini duruşma salonunda teşhis etti
Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda eski astsubay İ.Ç, tanık olarak dinlendi.
İ.Ç, başka bir dosyada FETÖ üyeliği nedeniyle tutuksuz yargılandığını, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak için örgüte dair bildiklerini mahkemede anlattığını ifade ederek sözlerine başladı.
Hakkari'de görev yaptığı dönemde davanın tutuklu sanıklarından eski astsubay Uğur Elciyar ile tanıştığını, ilerleyen zamanlarda ailece görüşmeye devam ettiğini belirten İ.Ç, daha sonra Erkan Yüksektepe'nin kendisini "Ahzap" kod adlı "Mesut" isimli örgüt abisiyle tanıştırdığını söyledi.
Ahzap'ın, kendisi ve Elciyar'ın da arasında bulunduğu astsubaylar grubuna "sohbet abiliği" yaptığını anlatan İ.Ç, 2015'e kadar toplantılara katıldığını ifade etti.
Toplantıların sırasıyla kendi evlerinde yapıldığını anlatan İ.Ç, görüşmelerde illegal konuların ele alınmadığını iddia etti.
Yardım adı altında kendilerine zarf dağıtıldığını, isteyenin bunlara para koyup örgüt abisine verdiğini ifade eden İ.Ç, birden fazla çocuk sahibi olduğu için himmet adı altında örgüte para vermediğini öne sürdü.
Tanık İ.Ç, Konya'ya tayin edildikten sonra örgütle bağlantıya geçmediğini, onların da kendisini aramadığını söyledi.
Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal, İ.Ç'ye "Ahzap" kod adlı Mesut'un sanıklar arasında olup olmadığını sordu.
Bunun üzerine sanıkları inceleyen İ.Ç, davanın sivil sanıklarında Mesut Özgen'in söz konusu örgüt abisine çok benzediğini söyledi.
Söz isteyen Mesut Özgen, tanığı tanımadığını, anlattıklarının ise gerçeği yansıtmadığını öne sürdü.
Sanık Elciyar ise tanık İ.Ç'yi tanıdığını, geçmişte birlikte görev yaptıklarını belirterek aleyhindeki beyanların doğru olmadığını iddia etti.
- Saatler süren telefon görüşmesi
Tanık K.Ç. de olay tarihinde Jandarma Genel Komutanlığının Güvercinlik'teki kışlasında hukuk müşaviri olarak görev yaptığını belirtti.
Darbe girişiminden sonra Güvercinlik'teki olaylara ilişkin rapor hazırlamak için görevlendirilen idari tahkikat heyetinde yer aldığını anlatan K.Ç, davanın sanıklarından Erol Yılmaz'ın 15 Temmuz akşamı masa telefonunda darbeye katıldıkları belirlenen bazı isimlerle yoğun görüşme trafiğini tespit ettiklerine değindi.
Bu durumu soruşturma savcısına bildirdiklerini aktaran K.Ç, "Yılmaz'ın görüştükleri, hiyerarşik ve görev olarak birbirine bağlı olmayan kişilerdi. Bu personeller o gün nöbetçi de değillermiş. O gün birçok kez birinci sicil amiriyle de görüşmüş ama bunu iş gereği yapmış olduğunu düşünerek, bu görüşmeyi dikkate almadık. Telefon trafiği 18.00'de başlıyor, gece 00.00'a kadar devam ediyor. Kaldı ki bu konuşmalar mesai saatleri içinde de yapılmıyor." İfadelerini kullandı.
Duruşmaya, 17 Aralık Pazartesi devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Haziran (2017) 'Ankara 243 sanık (ilk 244) Darbe/Jand.Gn.Komutanlığı' davası
(16 Aralık 2018, 12:31)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: