İstanbul'da, FETÖ'nün medya yapılanmasının "darbe çağrışımı" davasında, Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığa yerel mahkemece "anayasayı ihlal" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının onanmasına karar verildi.
13.10.2018 16:00 İstanbul'da, FETÖ'nün medya yapılanmasının "darbe çağrışımı" davasında, Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığa yerel mahkemece "anayasayı ihlal" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının onanmasına karar verildi.
2 Ekim'de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi'nce büyük salonda yapılan duruşmada, sanıkların son sözlerinin sorulmasının ardından karar açıklandı.
2. Ceza Dairesi, tutuksuz sanık Mehmet Altan ile tutuklu sanıklar Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül'ün, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nce "anayasayı ihlal" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına karşı yaptıkları istinaf başvurularının esastan reddine karar verdi.
Daire, tutuklu sanıklar Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül'ün bu hallerinin devamına hükmetti.
Ceza dairesinin kararıyla, tüm sanıklar hakkında ilk derece mahkemesince "anayasayı ihlal" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları onanmış oldu.
NAZLI ILICAK'IN SAVUNMASI
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi'nde görülen duruşmada tutuklu sanıklar Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Şükrü Turgut Özşengül, Yakup Şimşek ile tutuksuz sanık Mehmet Altan hazır bulundu. Sanık Ahmet Altan ise tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS sistemiyle duruşmaya bağladı. Öte yandan CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile çok sayıda izleyici de salonda hazır bulundu. Saat 11.00'da başlayan duruşmada mütalaaya karşı ilk savunmasını yapan Nazlı Ilıcak oldu. Darbeci olmadığını, suç işlemediğini 2 yıldır duruşmalarda söylediğini ve bunu delilleriyle ortaya koyduğunu belirten Ilıcak, hakkındaki iddiaların ise boş olduğunu savundu.
Ilıcak, "2011 yılında kitap yazdım. O dönemde paralel yapı yok. Ancak benim dezenformasyon yaptığım iddia ediliyor. Paralel yapı olmadığı bir dönemde ben neyin dezenformasyonunu yapacağım. HTS kayıtlarında 5 kişiyle görüştüğüm iddia ediliyor. 3-5 telefon görüşmesi.. O dönemde görüştüğüm isimlerin örgüt üyesi olduğu bilinmiyor. 2016 yılında bu kişilerle hiç görüşmemişim. Örgüt bağı olması için yoğun telefon görüşmesinin olması gerekmektedir" dedi. Bugün gazetesinde maaşlı çalıştığını kaydeden Ilıcak, "Eğer maaş almasaydım benden şüphelenmeniz gerekirdi. Telif ile çalışıyorum. Yazılarımı evden yazdım. Kayyum atanınca da işime son verildi. 42 yıllık meslek hayatım boyunca cemaate ait olan Zaman ya da STV ile çalışmadım. 2013 yılında işime son verilince Zaman ve Bugün gazetesinden teklif geldi. Şahsa ait olduğu için Bugün gazetesini seçtim. Ardından Özgür Düşünce ve Can Erzincan'da çalıştım. Bildiğim kadarıyla bu medya kuruluşlarının cemaatle bir ilgisi yoktu. Bağlantısı varsa da ben bilmiyorum. Attığım tweetlerle FETÖ'yü akladığım iddia ediliyor. Ben FETÖ'nün amacına hizmet etseydim Balyoz tutuklularını savunur muydum?" diye konuştu.
15 Temmuz darbe girişimi gecesi attığı darbe karşıtı tweetlerini okuyan Ilıcak, "Darbeyle de bu yapıyla da ilişkim yok. Ben neden cezaevindeyim. Ben bir kadınım. Şeriata dayalı bir devlet kurmak isteyen bir cemaate neden yardım edeyim. 28 Şubat Davası'nda müebbet alan komutanlar tutuklanmadı ileri yaşları dikkate alınarak. Ben Yargıtay'ın koyduğu FETÖ kıstaslarına uymuyorum. Hiçbir eylemim suç teşkil etmiyor. Kitaplar, fotoğraflar, gazetede yer alan röportajlar suç değil. Örgütün hiyerarşik yapısı içinde yer almamak suretiyle bilerek ve isteyerek örgütün amacına hizmet etmiş olabilir miyim? Bir kere ben bu cemaatin suç işemek üzere kurulmuş, devleti ele geçirmeye kilitlenmiş, TSK içinde örgütlenerek darbe yapacak potansiyele ulaşmış bir yapı olduğunu 15 Temmuz öncesi idrak edemedim. Ben dindar insanlar diye saygı gösterirken onlar dini istismar ediyormuş. 15 Temmuz öncesi cemaati hayırsever dindar insanlardan oluşan bir sivil toplum örgütü gibi görmem, hiç bir suretle suç işlediklerini bilip göz yumduğum şeklinde değerlendirilemez. Benim yanılgıya düşmem onların suç işlemesini kolaylaştırmamıştır.42 yıl boyunca hak, hukuk, adaleti savundum. Çok bedel ödedim" şeklinde konuştu.
FETÖ'nün işlediği suçları destekleyen önünü açan tek bir cümlesi olmadığını, kendisinin FETÖ'yle ideolojik bir bağlantısı ve menfaati olmadığını söyleyen Ilıcak, 2 yıldır terörist, darbeci, casus gibi haketmedim isnatlarla karşı karşıya kalmak, kelepçelenerek oradan oraya taşınan bir eşya muamelesi görmek. Türkiye'nin daha özgür, daha demokrat bir ülke olması için gösterdiğim çabanın kenara atılması. İşte bütün bunların biriktirdiği bir acı benim gözlerimden akan. Hayatım kadar sevdiğim memleketimde uğradığım haksızlık çok canımı yaktı. Bu haksızlığa son verin. Benim gibi köşe yazarlarının hemen hepsi tahliye oldu. Zaman Gazetesinde yazanlar da dahil. Ben hiç bir suç işlemedim, beraatimi talep ediyorum" ifadelerini kullandı.
Ilıcak, "Hiçbir somut olguya dayanmayan niyet okumaya dayalı delilleri bir bir çürüttüğümü zannettim, fakat hiç bir yargılama yapılmamış gibi ortaya koyduğum deliller yok sayılıyor." ifadelerini kullandı.
Nazlı Ilıcak, 2011'de yazdığı bir kitapta dezenformasyon yaptığının iddia edildiğini belirterek, "FETÖ'nün olmadığı dönem ben ne dezenformasyon yapmışım bilmiyorum?" diye konuştu.
Hakkındaki bir diğer delilin ise HTS kayıtları olduğunu vurgulayan Ilıcak,"2006-2015 arası 5 kişiyle 3-5'i geçmeyen telefon konuşması. Bu tarihte bu isimlerin terör örgütü üyesi oldukları bilinmiyor. O HTS kayıtları aslında FETÖ ile bir bağlantım olduğunu değil aksine olmadığımı gösterir. Zira örgüt bağı, çok daha fazla telefon trafiğini gerektirir." şeklinde konuştu.
Ilıcak, 43 yıllık meslek hayatının hiçbir safhasında cemaate ait diye bilinen yayın kuruluşlarında çalışmadığını savunarak, "Ben niye cezaevindeyim, diye kendi kendime soruyorum. Amacı şeriata dayalı bir diktatörlük kurmak olan bir yapı bana ne menfaat sağlayabilir ki? Ben Atatürk kadınıyım. Bir şeriat devletini ben neden isteyeyim." dedi.
Mehmet Altan hakkında Anayasa Mahkemesi'nce verilen ihlal kararının kendisi için emsal olduğunu kaydeden Ilıcak, bu kararın kendisine de uygulanmasını talep etti.
"Benim hiçbir eylemim suç teşkil etmiyor"
Yargıtay'ın şart koştuğu FETÖ üyeliği kıstaslarının hiç birine uymadığını savunan Ilıcak, şöyle devam etti:
"Benim hiçbir eylemim suç teşkil etmiyor. Kitaplar, fotoğraflar, gazetede yer alan röportajlar suç değil. Hiç değilse yazılarımın ve tweetlerimin örgüt talimatıyla kaleme alındığı ispatlanmalıydı. Ben örgütün hiyerarşik yapısı içinde yer almamak suretiyle bilerek ve isteyerek örgütün amacına hizmet etmiş olabilir miyim? Bir kere ben bu cemaatin suç işlemek üzere kurulmuş, devleti ele geçirmeye kilitlenmiş, TSK içinde örgütlenerek darbe yapacak potansiyele ulaşmış bir yapı olduğunu 15 Temmuz öncesi idrak edemedim.
FETÖ'nün amacına hizmet etmedim. Ben Balyoz ve Ergenekon davalarını desteklerken ilk başta benim amacım suç işleyen askerlerin de hesap verdiği bir Türkiye, askeri vesayetten kurtulmuş bir Türkiye idi. FETÖ'nün amacı ise Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirmekmiş. Ben dindar insanlardır, diye saygı gösterirken, onlar dini istismar ediyormuş. 15 Temmuz öncesi cemaati hayırsever dindar insanlardan oluşan bir sivil toplum örgütü gibi görmem, hiçbir suretle suç işlediklerini bilip göz yumduğum şeklinde değerlendirilemez. Benim yanılgıya düşmem onların suç işlemesini kolaylaştırmamıştır."
Ilıcak, FETÖ'nün işlediği suçları destekleyen, önünü açan tek bir cümlesi bulunmadığını, kendisinin FETÖ'yle ideolojik bir bağlantısı ve menfaati olmadığını ileri sürdü.
Davanın bir önceki celsesinde savunma yaparken zaman zaman gözyaşlarını tutamadığını belirten Ilıcak, şunları söyledi:
"2 yıldır terörist, darbeci, casus gibi haketmediğim isnatlarla karşı karşıya kalmak, kelepçelenerek oradan oraya taşınan bir eşya muamelesi görmek. Türkiye'nin daha özgür, daha demokrat bir ülke olması için gösterdiğim çabanın kenara atılması... İşte bütün bunların biriktirdiği bir acı benim gözlerimden akan. Hayatım kadar sevdiğim memleketimde uğradığım haksızlık çok canımı yaktı. Bu haksızlığa son verin. Benim gibi köşe yazarlarının hemen hepsi tahliye oldu. Zaman gazetesinde yazanlar da dahil. Ben hiçbir suç işlemedim. Beraatimi talep ediyorum."
Duruşmaya, öğle arası verildi.
MEHMET ALTAN'IN SAVUNMASI
Tutuksuz sanık Mehmet Altan, mütalaaya karşı savunmasında Anayasa Mahkemesi'nin kendisi hakkında verdiği ihlal kararını hatırlatarak, "Anayasa Mahkemesi'nin kararı doğrultusunda mahkemenizce tahliye edilmeme rağmen duruşmanın savcısı bu karara itiraz etti. Bu itiraz önce mahkemeniz, sonra da 3. Ceza Dairesi tarafından reddedildi. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu'nun kararı mahkemenizce kabul edildi ve bu karar nedeniyle devlet bana tazminat ödedi. 21 Eylül'deki duruşmada, savcı tüm bunlar yokmuş gibi, benim yeniden müebbet hapse çarptırılmamı istedi. Hukuken böyle bir şey mümkün olabilir mi?" dedi.
Savcılığın mütalaasını eleştiren Altan, "Tüm sanıkları birlikte hedef alan, şahsi ayrıma gitmeyen bir mütalaanın hukuksal bir içeriği var mı? Lütfen savcı benimle ilgili suç olduğunu iddia ettiği delilleri göstersin." ifadelerini kullandı.
AHMET ALTAN'IN SAVUNMASI
Daire başkanından Ahmet Altan'a uyarı
Tutuklu sanık Ahmet Altan da cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasını eleştirerek, "Duruşma boyunca bir tek sanığın bile savunmasını dinlemeden, elindeki telefonla oynayan savcının mütalaasına bir bakalım. Savcının ilk saptaması, 'suçun maddi neticesi bulunmamaktadır.' Bir suçun maddi bir neticesi yoksa nasıl bir neticesi vardır. Hukukta 'manevi netice' diye bir şey var mı? Bizim karşımıza maddi ve somut kanıtlardan söz eden tek bir yargı mensubu çıkmadı." dedi.
Anayasa Mahkemesi'nin bu dosyada verdiği hak ihlali kararına değinen Altan, "Biz anayasaya uymayı reddeden yargıçlar ve savcılar tarafından yargılanıyoruz. Anayasayı reddeden bu yargıçlar ve savcılar, sadece kendilerinin bildiği gizli yasalara göre mi bizi yargılıyor? Bu savcı neden Anayasa Mahkemesi ve onun kararlarını yok sayıyor." ifadelerini kullandı.
Bu sırada araya giren Ceza Dairesi Başkanı Taner Akıncı, sanık Altan'ı savunma hakkı kapsamı dışına çıktığı gerekçesiyle uyardı. Sanık Altan'ın konuşmasına "Savcı ciddi bir suç işliyor. Ben suç işlemiyorum. Anayasa Mahkemesi'ni yok sayamazsınız." diyerek devam etmesi üzerine yeniden araya giren Başkan Akıncı, "Ahmet Altan esasa yönelik savunmanızı yapın. Savcı beyin kişiliğine yönelik saldırıda bulunamazsınız. 'Bu savcı' diyerek ithamlarda bulunuyorsunuz. Mütalaaya karşı savunmanızı yapın." diyerek, ikinci kez uyarıda bulundu.
Bunun üzerine sanık Ahmet Altan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bir savcı nasıl Anayasa Mahkemesi'ni yok sayar, bunu sorma hakkına sahip değil miyim? Elbette buna karşı çıkma hakkım var. Savcı, bizim için ağırlaştırılmış müebbet isterken önündeki dosyayı bir kere okumamıştır."
Sanık Altan, savunmasını "Sayın yargıç içinde subliminal, manevi cebir, soyut tehlike gibi yasalar ve hukukta hiçbir karşılığı bulunmayan bir dosya var. Umarım hukuka, anayasaya, yasalara uygun bir karar verirsiniz." şeklinde tamamladı.
DİĞER SANIKLARIN SAVUNMASI
Tutuklu sanıklardan Fevzi Yazıcı da üzerine atılı suçu işlemediğini savunarak beraatini istedi.
Diğer sanıklar da savcılığın mütalaasını kabul etmediklerini ifade ederek, beraatlerini ve tahliyelerini istedi.
Tüm sanıkların cezası onandı
Duruşmada sanıkların son sözlerinin alınmasının ardından, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi kararını açıkladı.
Ceza dairesi, tutuksuz sanık Mehmet Altan ile tutuklu sanıklar Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül'ün, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nce "anayasayı ihlal" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına karşı yaptıkları istinaf başvurularının esastan reddine karar verdi.
Daire, tutuklu sanıklar Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül'ün bu hallerinin de devamına hükmetti.
Ceza dairesinin kararıyla, tüm sanıklar hakkında ilk derece mahkemesince "anayasayı ihlal" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları onanmış oldu.
Sanıklara, karara karşı 15 gün içinde itiraz hakları bulunduğunu hatırlatan ceza dairesi, kararını Yargıtay yolu açık olmak üzere aldı.
DAVANIN GEÇMİŞİ
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede; Mehmet Altan, Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Şükrü Turgut Özşengül, Yakup Şimşek ve Tibet Murat Sanlıman, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimini önceden bildikleri iddia ediliyor. Davanın görüldüğü İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, 16 Şubat 2018 tarihinde yaptığı karar duruşmasında, Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Turgut Özşengül, "Anayasayı ihlal" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Sanıkların cezasında indirime gidilmedi. Tutuksuz sanık Tibet Murat Sanlıman'ın ise "Silahlı terör örgütüne bilerek veya isteyerek yardım etme" suçundan dava açılmışsa da suçu işlediği sabit olmadığından beraatına karar verildi. Sanıkların avukatları, karara itiraz ederek davayı İstinaf Mahkemesi'ne taşıdı. Dosyanın geldiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, 18 Haziran 2018 tarihinde Mehmet Altan'ın tahliyesine karar verdi.
Ilıcak ve Altan'lara 6 müebbet
Paralel yapı-14 Nisan (2017) 'İstanbul 7 sanık (ilk: 17 sanık) Medya/Taraf-Zaman yazarları/Darbe' davası (bitti)
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
(13 Ekim 2018, 16:00)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: