Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında, Etimesgut'taki Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığı'ndaki eylemlere ilişkin 52 kişinin yargılandığı davaya devam edildi.
04.08.2018 14:06 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında, Etimesgut'taki Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığı'ndaki eylemlere ilişkin 52 kişinin yargılandığı davaya devam edildi.
30.07.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklarla taraf avukatları hazır bulundu.
Darbe girişiminin yaşandığı dönemde, Zırhlı Birlikler Okulu Eğitim ve Tümen Komutanlığı'nda uzman çavuş olarak görev yapan F.T, tanık olarak beyanlarda bulundu.
F.T, 15 Temmuz'da Eğitim ve Tatbikat Taburu'nda çalıştığını, üsteğmen S.T'nin emri üzerine bölük personelinin mesaiye geldiğini söyledi.
İçtima alanında 6 ZPT'nin çalıştığını gördüğünü ve bölük komutanı üsteğmen F.Y. ile S.T'nin araçları kullanacak sürücüleri planladığını ifade eden F.T, bindiği zırhlı araçla tabur komutanının emri olduğu söylendiği için cephanelik bölgesine mühimmat almaya gittiklerini aktardı.
F.T, bu sırada aynı araçta bulunan üsteğmen F.Y'nin, 'Saçma sapan bir durum var, acele etmeyelim, bu durumda bir terslik var. Cephaneliğe uzun yoldan yavaş yavaş gidelim.' diye emir verdiğini, cephanelik nizamiyesine geldiklerinde tanımadığı askerler gördüğünü söyledi.
Mühimmat yüklendikten sonra üsteğmen F.Y'nin 'Tabur komutanı tarafından saçma sapan emirler veriliyor. Bu kanunsuz emirlere uymayacağız. Benim emrim dışında kimse hareket etmeyecek. Silahlar ve mühimmatlar ayrı ayrı yerlerde duracak.' dediğini belirten tanık F.T, daha sonra garajlar bölgesine doğru hareket ettiklerini dile getirdi.
F.T, garaj bölgesine giderken sanık eski binbaşı Özkan Gürkol'un yanındaki kursiyer teğmenler ile yollarını kestiğini ve üzerlerine doğru 5 el ateş ettiğini, bunun üzerine hızla garaj bölgesine yöneldiklerini bildirdi.
Garaj bölgesine geldiklerinde bölük komutanı F.Y'nin araçların hareket etmemesi yönünde emir verdiğini aktaran F.T, sabaha kadar herhangi bir faaliyete katılmadıklarını söyledi.
'Terör saldırısı var' diyerek çağırmışlar
Tanık emekli astsubay A.Ö. de 15 Temmuz'da Destek Taburu birinci bölükte görevde olduğu mesai saatleri içinde olağan dışı herhangi bir şey ile karşılaşmadığını bildirdi.
A.Ö, akşam saatlerinde sosyal medyadan ve haberlerden Ankara'nın üzerinde alçak uçuş yapan uçaklar hakkında ve Boğaz Köprüsü'nün kapatıldığına dair bilgi edindiğini ifade ederek, bölükte görevli bir arkadaşının sanık yarbay Erdal Yetim'in kendisini aradığını 'Terör saldırısı var. Herkes derhal mesaiye gelsin.' şeklinde emir verdiğini söylediğini aktardı.
Kışlaya 23.30 civarı gittiğini ve karışık bir ortam olduğunu gördüğünü belirten A.Ö, Erdal Yetim'in kendisine hazırdaki tanklar için personel oluşturmasını ve cephanelik bölgesine göndermesini emrettiğini anlattı.
Garajlar bölgesinde binbaşı Özkan Gürkol ve tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'i gördüğünü belirten A.Ö, sonradan bu kişilerin diğer tankların da hazırlanması gerektiğine dair emirler verdiğini öğrendiğini dile getirdi.
A.Ö, Orgeneral Ümit Dündar'ın açıklamalarını öğrendikten sonra kışla dışına araç çıkarmanın suç olacağına dair bölük personeliyle konuştuklarını, bu andan itibaren bir faaliyette bulunmadıklarını söyledi.
Bazı tanıkların daha beyanda bulunmasının ardından duruşmaya yarına kadar ara verildi.
02.08.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklarla taraf avukatları hazır bulundu.
Darbe girişiminin yaşandığı dönemde, Zırhlı Birlikler Okulu Eğitim ve Tümen Komutanlığı'nda astsubay rütbesiyle görevli olan A.I, SEGBİS vasıtasıyla tanık olarak beyanda bulundu.
A.I, evde bulunduğu sırada 23.30 civarı sitenin bahçesinde oyun oynayan çocuklarının gelip 'darbe oluyormuş' dediğini, televizyonu açtığında TRT'de bildiri okunduğunu gördüğünü anlattı.
Takım astsubayının, kendisini arayıp tabur komutanının çağırdığını söylediğini, bunun üzerine 00.20 civarı kışlaya gittiğini dile getiren A.I, görevli olduğu karargah binasındaki muhabere merkezine indiğini bildirdi.
A.I, verilen emir üzerine gelen diğer personelle burada beklemeye başladıklarını belirterek, bir ara sigara içmek için dışarı çıkarken darbeci olduğunu düşündüğü bir tuğgeneral, iki albay, istihbarat şube müdürü ve bazı kişileri gördüğünü söyledi.
Karargah girişinde de silahlı kursiyer teğmenlerin olduğunu ve niye geldiklerini sorduğunu anlatan A.I, muhabere merkezinde çalıştıklarını söylediği için içeri girmelerine izin verildiğini aktardı.
Sabaha kadar muhabere merkezinde beklediğini öne süren A.I, gün henüz aydınlanmamışken tankların karargahın önüne geldiğini belirtti.
A.I, karargahın etrafının çevrildiğini, darbe yapanların gözaltına alınmaya başladığını ifade ederek, dışarıya çıktığında 4 teğmene gözaltı işlemi uygulanmış olduğunu gördüğünü savundu.
Foto-film biriminde görevli olduğu için kamerasını alıp gelmesinin istendiğini anlatan A.I, silah sesleri üzerine ağaçların altına girdiklerini söyledi.
A.I, bir helikopterin geldiğini, onun da darbecileri alacağını düşündüğünü ancak inemediğini dile getirerek, sonradan Barış Dedebağ olduğunu öğrendiği binbaşının, 'İyi çek.' diye emir verdiğini bildirdi.
A.I, Barış Dedebağ ile dolaştığını ve yaklaşık 3 saat görüntü çektiğini belirtti.
Mahkeme başkanının, binaya girerken gördüğünü ve ismini hatırlayamadığını söylediği İstihbarat Şube Müdürü'nün adının 'Muharrem' olup olamayacağını sorması üzerine A.I, 'Evet. Muharrem' dedi.
A.I'nın, o gece orada bulunan kursiyer teğmenleri görmesi halinde tanıyacağını söylemesi üzerine, salonda bulunan sanıklar tek tek huzura çağrıldı.
A.I, sanıklardan kursiyer teğmenler Emrah Şensoy, Enes Daşçı, Abdulkadir Çiçek, Murat Akkuru, Hasan Çelen, Muhammet Macit ve Resul Doğan'ı teşhis etti.
Darbe girişiminin yaşandığı dönemde, Zırhlı Birlikler Okulu Eğitim ve Tümen Komutanlığı'nda astsubay rütbesiyle görev yapan İ.K, tanık olarak beyanda bulundu.
15 Temmuz'da mesai sonrası evine gittiğini anlatan İ.K, evdeyken televizyondan Boğaz Köprüsü'nün askerlerce kapatıldığını izlediğini, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin tarandığını da sonradan öğrendiğini belirterek bunun bir terör saldırısı olduğunu düşündüğünü söyledi.
Sonrasında WhatsApp grubundan darbe olduğuna dair bildirimleri gördüğünü belirten İ.K, birlikteki birkaç arkadaşını aradığını ancak ulaşamadığını ifade etti. İ.K, amiri olan yarbay Fatih Çubukçu'yu da aradığını ancak onun da cevap vermediğini beyan etti.
Bir süre sonra Külliye'yi ve Cumhurbaşkanını korumak amacıyla evden çıktığını, çıktıktan hemen sonra birliğinden İbrahim Zengin'in arayıp tabur komutanının ve tümen komutanının emriyle kışlaya çağrıldıklarını söylediğini aktaran İ.K, 'Niye geliyoruz? Mantıklı değil. Gelmeyeceğim.' diyerek telefonu kapattığını söyledi.
İ.K, aradığı kardeşi geldikten sonra tümen komutanının da çağırması üzerine ceza alabileceğini düşünerek 00.26'da birliğe gittiğini belirtti.
Giriş yaptığı sırada 100-150 kişilik bir vatandaş topluluğunun ana nizamiye karşısında beklediğini dile getiren İ.K, görevli olduğu tabura doğru yürürken Fatih Çubukçu'yu subay temel binası arkasındaki içtima alanında teğmenlere bir şeyler söylerken gördüğünü söyledi.
İ.K, tabura doğru yürümeye devam ederken bir uzman çavuşun tümen komutanın kaçırıldığını söylediğini belirterek taburunun yakınında silahlı ve mühimmat sandığı taşıyan teğmenlere rastladığını aktardı.
Bu teğmenlere karşı 'Mühimmatı nereye götürüyorsunuz?' diye sorduğunu, ancak içlerinden uzun boylu birinin üzerine yürüdüğünü ve bir şey söylemeden gittiklerini anlatan İ.K, sonrasında kendi askerlerine darbe girişiminden bahsettiğini belirtti.
İ.K, nizamiyeye gitmeye karar verdiğini, kendisiyle gelmek isteyen üç askerle çıktıklarını ifade ederek, nizamiyeye inerken park halinde gördüğü tankların uzman personelini geri dönmeleri yönünde uyardığın söyledi.
Nizamiyede darbe karşıtlarına katılmış
Nizamiyede bulunan tabur komutanı İsmail Suvay'ın darbe karşıtı olduğunu öğrendiğini ifade eden İ.K, Suvay'ın yanına gittiğini, ancak kendisini kale almadığını dile getirerek, daha sonra orada gördüğü ve önceden tanıdığı Tolga Yarbay'a 'Ne yapıyorsunuz?' diye sorduğunu aktardı.
Onun da darbecilerin tank çıkarmaya çalıştığını, kendilerinin ise karşı çıktığını belirtmesi üzerine 'Ölümüne beraberim.' dediğini ifade eden İ.K, nizamiyeye gelirken gördüğü tanklar dönüş yapmayınca onları uyarmak için o tarafa yürümeye başladığını belirtti.
İ.K, biraz ilerledikten sonra maket tanklar yakınında 6-7 teğmen ile albay İsa Sancaklı'yı gördüğünü, albay olduğu için selam verip 'Komutanım, ben sizi daha önce görmedim. Bölükte mi çalışıyorsunuz?' diye sorduğunu belirterek, Sancaklı'nın o sırada yanlarında durduğunu fark etmediği tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'i işaret ettiğini dile getirdi.
Kırker'in de Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyduğunu, kendisinin tümen, Sancaklı'nın da kurmay başkanı olarak atandığını söylediğini aktaran İ.K, şaşırdığını beyan etti. Sancaklı'nın 'Komutanımızın emirlerine uyacağız.' dediğini de belirten İ.K, bu duruma tepki göstermesi üzerine yanlarında bulunan teğmenlerin 'Yürü git, bas git.' diyerek araya girdiğini söyledi.
İ.K, geri çekildiğini, bu sırada gördüğü astsubay E.B'nin, onların darbeci olduğunu ve Korgeneral Zekai Aksakallı'nın darbecilerin vurulması yönündeki emrini aktardığını bildirdi. İ.K, E.B'nin, mermisinin olmadığını söylemesi üzerine altı mühimmatından üçünü kendisine verdiğini belirtti.
Ahmet Bican Kırker ve İsa Sancaklı'nın yanlarında silahlı dört teğmenle nizamiyeye geldiğini, İsmail Suvay'ı ve kendisini kapıyı açmaları konusunda zorladıklarını anlatan İ.K, 'Uymayacağız. Kanunsuz emir dedim. Yanındaki teğmene 'Çek bunların fotoğrafını.' dedi. Teğmenin biri telefon çıkardı, ben de 'Çekin çekin. Korkmuyorum' dedim.' diye konuştu.
Halktan korktular
İ.K, Suvay'ı daha sonra bir kenara çekip baskı yaptıklarını belirterek, Suvay'ın da 'Suç işliyorsunuz. Buna izin vermeyeceğim.' şeklinde karşılık verdiğini aktardı. Tolga Yarbay ile araya girmelerinin ardından Kırker ve beraberindekilerin uzaklaştığını dile getiren İ.K, darbe yanlılarının kendilerinden ziyade halktan korktuğunu söyledi. İ.K, 'Halk bizim en büyük güvencemizdi.' dedi.
Bir ara albay Muharrem Erdem'in, Suvay'ın koluna girerek ona bir şeyler söylediğini anlatan İ.K, 'Sonra ne söylediyse Suvay 'Bizden misin, değil misin?' diye ittirdi. Biri albay, biri binbaşı, nasıl ittirir diyoruz. Sonra Muharrem Erdem, 'Sonuçta emir var, bu tankların çıkması lazım.' dedi. Ben ise 'Buradan kimse tank çıkaramayacak' dedim.' diye konuştu.
İ.K, kimsenin içeri girmeyeceği, kimsenin de çıkmayacağı yönünde emir verdiğini ancak bir süre sonra üzerinde avcı yeleği bulunan birinin girmeye çalıştığı bilgisi iletildiğini söyledi. Kim olduğunu sorduğu bu kişinin 'Binbaşıyım' demesi üzerine kimliğini sorduğunu anlatan İ.K, disiplin subayı Barış Dedebağ olduğunu öğrenince İsmail Suvay'ın da girmesine izin verdiğini kaydetti.
O sırada Dedebağ'a birilerinin bir şey söylediğini, bunun üzerine onun da 'Kimliğimi de silahımı da kimseye vermem.' diyerek havaya doğru 3-4 el ateş ettiğini dile getiren İ.K, duyduğu 'ateş' komutu üzerine de dört teğmenin yaklaşık 70 derece açıyla ateşe başladığını söyledi.
İ.K, yere doğru eğildiğini, ateş kesilince Kırker, Sancaklı ve teğmenlerin süratle geri gittiğini bildirdi.
Üsteğmeni sivil aracıyla kaçmaya çalışırken yakalamışlar
Bir süre sonra da sivil bir aracın çıkmak istediği bilgisinin iletilmesi üzerine çıkışa gittiğini belirten İ.K, görevli uzmanların, 'Karım hamile. Çocuğum rahatsızlanmış.' gibi bir şeyler söyleyen üsteğmene kapıyı yarım şekilde açtığını gördüğünü aktardı.
İ.K, camını açtırdıktan sonra kim olduğunu ve nereye gittiğini sorduğu kişinin kendisine de üsteğmen olduğunu, 'Eşim doğum yaptı. Çocuk rahatsız.' gibi şeyleri tekrarladığını ifade etti. Kimliğinde 'muhabere üsteğmen' yazdığını gördüğünü ve Kara Kuvvetlerinde çalıştığını anladığını aktaran İ.K, onu araçtan indirip el ve ayaklarını bağladıklarını söyledi.
İ.K, sonrasında da kışlada polislerin eşliğinde gözaltılar yapıldığını anlattı
Tanık İ.K, beyanının sonunda o gece orada bulunup bulunmadığının tespiti için gösterilen teğmenlerden, Abdülkadir Çiçek ve Enes Daşçı'yı teşhis etti.
Diğer tanık beyanlarının ardından duruşmaya yarına kadar ara verildi.
03.08.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklarla taraf avukatları hazır bulundu.
Darbe girişiminin yaşandığı dönemde, tümende er olarak vatani görevini yapan O.Ö, 15 Temmuz'da birinci alay ikinci tabur komutanı sanık eski binbaşı Semih İlhan'ın şoförü olduğunu söyledi.
Semih İlhan'ın o dönem izinde olduğunu anlatan O.Ö, 20.30 civarı tabura telefon geldiğini ve 'Semih komutan aradı, onu almaya gideceksin.' dendiğini bildirdi.
O.Ö, kamuflajını giydikten sonra yanında araç komutanı bir uzman çavuş ile binbaşı İlhan'ı almaya gittiğini, onun da elinde kamuflajıyla eşofmanlı bir şekilde araca bindiğini kaydetti.
Tümen karargahına geçtiklerini ve İlhan'ın içeri girip kamuflajını giydikten sonra araca döndüğünü anlatan O.Ö, buradan 'Çağlayan nizamiyeye sür.' dedikten sonra o bölgeye gittiğini dile getirdi.
Daha sonra kuytu bir yere girdiklerini ifade eden O.Ö, 'Orada sivil bir araç bekliyordu bizi. Araçtan iki albay, bir tuğgeneral indi. Bunlar bizim araca bindiler. Bir şeyler konuşuyorlar ama biz duyamıyoruz. Ondan sonra Semih İlhan bana 'Bu yeni tümen komutanınız' dedi. 'Doğrudur' dedim. Ondan sonra 'Tümen karargahına süreceksin' dediler. Onlar karargaha geçti, biz araç başında bekledik. Faaliyet izleme merkezi diye bir yer var, oraya geçtiler. Bir tek tuğgeneralin, tümen komutanının odasına doğru gittiğini gördüm.' diye konuştu.
Karargahın önünde teğmenlerin de beklediğini belirten O.Ö, 10-15 dakika sonra Tümen Komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol'un, iki kişi tarafından başına bastırılarak sivil bir otomobile bindirilip götürüldüğünü bildirdi.
O.Ö, bir süre sonra gelen bir land aracın bagajından harita, diz üstü bilgisayar, telsiz ve plastik kelepçe bulunan kutular çıkarıldığını, bazılarının faaliyet izleme merkezine taşındığını anlattı.
İşaretlenmiş Ankara haritası
Kendisinin de komutanı Semih İlhan'ın hizmetinde bulunduğu için bu merkezin kapısının önünde beklediğini ifade eden O.Ö, çıkarılan haritanın Ankara haritası olduğunu, 3-4 yerin işaretlendiğini gördüğünü kaydetti.
İçerideki 2 albaydan birinin nöbetçi amirin odasına gittiğini ve birlikteki diğer komutanları arayıp 'Genelkurmay'a terör saldırısı var. 15 dakika içinde tankları hazırlamamız lazım.' dediğini dile getiren O.Ö, bundan sonra komutanların tümen karargahında toplandığını belirtti.
Bu albayın toplanan komutanlara aynı şekilde saldırı olduğunu, bütün tankların hazırlanması gerektiğini beyan ettiğini anlatan O.Ö, daha sonra birinci alay komutanı albay Cem Tuce'nin 'Bu işte bir iş var. Hiç kimse tank çıkarmayacak.' dediğini dile getirdi.
O.Ö, yarbay Erdal Yetim'in de gerekirse akünün sökülüp tankların engellenmesi gerektiğini söylediğini belirtti.
Faaliyet izleme merkezi kapısında beklerken, bir astsubayın, halkın nizamiyede yoğunluk oluşturduğu, içeri girebileceği yönündeki beyanı üzerine binbaşı Semih İlhan'ın, 'Zorluk çıkartanı vurun.' dediğini söyledi.
Daha sonra tümen komutanının odasına çıkartılan kutulardan birinin istenmesi üzerine üst kata çıktığını, bu sırada kapıda bekleyen teğmenlerin kendisine tepki gösterip, ittiğini anlatan O.Ö, bunun üzerine tekrar aşağı indiğini belirtti.
O.Ö, uykusu geldiği için 00.30-01.00 civarında kullandığı araca geçip yattığını, gün doğumuna yakın hava saldırısı olacağı gerekçesiyle otların içine sokulduklarını ifade etti.
Sabah olduğunda da darbecilerin teslim olmaya başladığını belirten O.Ö'den, daha sonra sanık olarak salonda bulunan albaylardan araca binenleri teşhis etmesi istendi.
O.Ö, huzura çağrılan sanıklardan, sivil otomobilden inerek askeri land araca binen ve kurmay başkanı olarak tanıtılan kişinin Faruk Yaman, onunla birlikte bulunan diğer albayın ise İsa Sancaklı olduğunu teşhis etti. O.Ö, gösterilen bazı albayları da o gece orada gördüğünü belirtti.
Sanık Semih İlhan'ın 'Kaçma girişimim oldu mu?' şeklindeki sorusuna ise O.Ö, 'Olmadı. Zaten buna fırsatınız da olmadı.' yanıtını verdi.
Darbe girişiminin yaşandığı dönemde er olarak vatani görevini yapan H.G, lojistik destek taburunda üsteğmen Sedat Caferoğlu'nun şoförlüğünü yaptığını söyledi.
15 Temmuz'da 22.30 civarı Caferoğlu'nun gelip 'Ne duruyorsunuz, üstünüzü giyinsenize.' dediğini, kendilerinin de 'Ne oluyor?' diye sorduklarını belirten H.G, üsteğmenin bu soru üzerine de 'Çankaya'ya gideceğiz.' cevabını verdiğini anlattı.
Mahkeme başkanının, kalkışmadan haberleri olup olmadığını sorması üzerine ise H.G, durumu bildiklerini kaydetti.
H.G, acil müdahale mangası olarak altı asker hazırlandıklarını ve tabur önünde beklemeye başladıklarını, bu sırada tabur komutanı binbaşı İsmail Suvay'ın geldiğini belirtti.
Suvay'ın, kimsenin bir yere gitmeyeceğini söyledikten sonra Caferoğlu ile kısa süre konuştuğunu anlatan H.G, daha sonra nizamiyeye gitmelerine yönelik emir verdiğini dile getirdi.
H.G, Suvay ile nizamiyeye indiklerini, cephanelik tarafından gelen tankların çıkmasının engellendiğini ifade ederek, sabaha karşı 04.30 gibi ortalığın yatıştığını söyledi.
İlerleyen saatlerde tabura çıktıklarını anlatan H.G, kayda değer başka bir şey yaşamadığını belirtti.
Diğer tanık beyanlarının ardından duruşma pazartesiye ertelendi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-26 Nisan (2017) 'Ankara 52 sanık Darbe/Etimesgut Zırhlı Birlikler' davası
(04 Ağustos 2018, 14:06)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: