Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyesi olduğunu kabul ederek etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler'in eski koruma subayı yüzbaşı Burak Akın ile Akın'ın ifadeleri doğrultusunda gözaltına alınan 4 kişinin 'silahlı terör örgütü üyeliği' suçundan yargılanmasına başlandı.
05.05.2018 15:38 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyesi olduğunu kabul ederek etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler'in eski koruma subayı yüzbaşı Burak Akın ile Akın'ın ifadeleri doğrultusunda gözaltına alınan 4 kişinin 'silahlı terör örgütü üyeliği' suçundan yargılanmasına başlandı.
3 Mayıs'ta Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuksuz sanıklar Burak Akın, Fuat Söylemez, Ayşe Söylemez, Mustafa Çopuroğlu ve Hüseyin Çetinkaya ile avukatları katıldı.
Kimlik tespitinin yapılması ve iddianamenin özetinin okunmasının ardından sanık savunmalarının alınmasına geçildi.
Burak Akın, savunmasında, FETÖ ile 1996'da ortaokul yıllarında Adana'nın Seyhan ilçesinde Ali isimli bir üniversite öğrencisinin okul önüne gelip 'Derslerinize ücretsiz yardım edebiliriz.' demesi üzerine tanıştığını söyledi.
Daha sonra o dönem üniversite öğrencisi olan sanıklardan Mustafa Çopuroğlu'nun kendileriyle ilgilendiğini belirten Akın, Kuleli Askeri Lisesini kazandıktan sonra da Çopuroğlu'nun ayda bir kez Adana'dan İstanbul'a gelip bir örgüt evinde kendisiyle dini konularda sohbet ettiğini, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in kitaplarını okuyup vaazlarını dinlediklerini anlattı.
Daha sonra sanık Hüseyin Çetinkaya'nın kendilerinden sorumlu olduğunu dile getiren Akın, Çetinkaya'nın askeri okulda devresi olan Serdar Tekin'den de sorumlu olduğunu belirterek, 'Tekin'i 1997'den beri tanımama rağmen FETÖ/PDY mensubu olduğunu 2005'te Çetinkaya'nın sorumluluğunda aynı grupta yer alınca öğrendim. Birlikte İstanbul'un Kartal ilçesinde ev kiraladık. Burada 2 haftada bir sohbetler düzenleniyordu. Daha sonra Fuat Söylemez bize dahil oldu. Kuleli Askeri Lisesinde aynı kısımdaydık. Samimi arkadaşımdı. Buna rağmen bu yapıdan olduğunu bilmiyorum.' diye konuştu.
Örgütle 2010-2011 yıllarında irtibatını kopardığını dile getiren Akın, şöyle devam etti:
'Özel Kuvvetler Komutanlığına geçtim. Örgütle irtibatımı kopardım. Bir şekilde yine karşıma çıktılar ve üstü kapalı şekilde mesleğimi kaybetmeyle tehdit ettiler. Bu yapıdan olmadığı için eşimle boşanmamı dahi istiyorlardı. Bu yapıda kaldığım sürece anladım ki ne yaparsan yap kurtulamıyorsun. Kaç kez telefonumu değiştirdim. Bir şekilde size ulaşıyorlar. Özel kuvvetlerde çalıştığım dönemde çok sevdiğim bu görevden alınma korkusu ile devam ettim.
Darbede gerçek yüzlerini gördüm. Darbeden 4-5 ay sonra devrem Abdülkadir Koçyiğit aracılığıyla bana ulaşmak istediler. Koçyiğit bana yapının benimle görüşmek istediğini söyledi. Ben de görüşmek istemediğimi belirttim. Bunun dışında başka görüşmem olmadım. WhatsApp üzerinden Almanya numarasıyla arandım. Telefondaki sesin benden sorumlu Serkan isimli kişi olduğunu fark ettim. Bana, 'Kusura bakma, seninle ilgilenemedik, hakkını helal et.' dedi. Daha fazla konuşmasına müsaade etmeden telefonu kapattım. Üzülerek söylüyorum, TSK'da bu yapıyla alakalı kişiler hala çıkar, çıkacaktır. Bu örgütün kullanmadığı başka şifreli programlar veya yöntemler vardır ama benim şu an bildiğim bir kişi yok. Söyleyeceğim tek şey, samimi itirafçılık teşvik edilsin.'
İtirafçı olması
Akın, amiriyle konuşarak, 'geçmişte bir dönem bu yapı içerisinde bulunduğunu ancak kendisinin FETÖ'cü olmadığını' söylediğini ifade etti.
Akın, şöyle konuştu: 'Bu yapının ağına 13 yaşında düştüğümü, bildiklerimi savcılık makamına anlatmak istediğimi beyan ettim. Beni buna sevk eden sebep, Başçavuş Hüseyin Gürler ile tanışmamdır. Geçmişte onun da bir dönem bu yapıda bulunduğunu, darbe girişiminden sonra resmi makamlara giderek bildiklerini anlattığını öğrendim. 'Neden ben yapmıyorum' diye kendimi sorguladım. Ben bilerek ve isteyerek FETÖ/PDY içinde bulunmadım. Tamamen dini duygularla, bize yardımcı olmaları adına bulundum. Evet, yaptığım bir hatadır.'
Akın, darbe girişiminden haberdar olmadığını kaydederek, 'Komutanı korumak adına görev yapmaya çalışırken vuruldum. Bu yapı beni soyutlamasaydı, öyle ya da böyle bir şekilde benim de haberim olurdu. Adnan Arıkan tarafından, yakın mesafeden, öldürmek amacıyla ateş edildi. Mermi başımı sıyırarak dizime saplandı' diye konuştu.
Vurulma anı
Darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın koruma ekibinde bulunduğunu anımsatan Akın, Genelkurmay Karargahına ulaştıklarında, silahlar patladığı sırada hiçbir yere saklanmadığını, koşmaya başladığını, bu sırada kendisine ve makam aracına arkadan ateş edildiğini söyledi.
Akın, şöyle devam etti: 'Bana arkadan ateş eden şahıs da muhtemelen Adnan Arıkan'dı. 'Kuvvet komutanımıza ne yapıyorsunuz.' demem üzerine bir itiş kakış yaşandı. Halit Kazancı ilk başta uzaklaştı. Daha sonra yanıma gelirken, tabancasını tam dolduruşa getirdi. Ramazan Gözel müdahale talimatı verdi. Beni öldürmeme kastıyla ateş ettiyse, sıyırma amacıyla neden bacağımın dış kısmına ateş etmiyor? Yaralarımı inceleyen doktor, iki santim yana mermi saplansaydı, atar damarın zarar göreceğini ve kan kaybından 5 dakikada öleceğimi söyledi. Kendisi bana ateş ettiğini dahi kabul etmiyor. Adnan Arıkan da etmiyor.'
Yapı içerisinde yer aldığı dönemde ByLock veya başka bir kriptolu telefon kullanmadığını, Bank Asya'ya para yatırmadığını anlatan Akın, 'Bu yapının terör örgütü olduğunu bilseydim, MİT Müsteşarlığına giden O.K. gibi bildiklerimi anlatırdım. Bu yapının hiçbir zaman terörist bir eylemde bulunacağını düşünmemiştim. Ta ki 15 Temmuz'a kadar. O zaman bu yapının terörist bir yapı olduğunu anladım. Bu yapının içinde bulunduğuma pişmanım. Keşke daha önce gidip, adli mercilere yardımda bulunsaydım.' dedi.
'Ne yaparsan yap bu yapıdan kurtulamıyorsun'
Akın, daha önce savcılıkta verdiği ifadelerini kabul ettiğini belirterek, 1996 tarihinde ortaokul üçüncü sınıftayken FETÖ ile tanıştığını söyledi. Ücretsiz ders çalıştırma bahanesiyle ismini Ali olarak bildiği bir kişi sayesinde yapı içerisine girdiğini, askeri okuldan mezun olup görev yaptığı dönemlerde FETÖ ile irtibatının kopmadığını anlatan Akın, her dönemde farklı kişilerin kendisiyle ilgilendiğini kaydetti. Akın, mezun olduktan sonra isteyerek özel kuvvetlere girdiğini ve görev yaptığı farklı yerlerde örgütün kendisiyle irtibata geçtiğini söyledi. Bu dönemde FETÖ ile irtibatını koparmak istediğini, zaman zaman kendisiyle ilgilenen sivil imamlarla tartıştığını belirten Akın, 'Ancak beni mesleğimle tehdit ettiler. Mesleğimi kaybetme korkusu ile devam ettim. Bu yapıda kaldığım sürece öğrendim ki, ne yaparsan yap bu yapıdan kurtulamıyorsun. Telefonunuzu da değiştirseniz size ulaşıyorlar. Özel kuvvetlerde çalıştığım dönemde çok sevdiğim bu görevden alınma korkusu ile devam ettim' dedi.
'Üstü kapalı mesleğimi kaybetme ile tehdit ettiler'
Eşiyle nişanlı olduğu dönemde örgütün eşinden ayrılması noktasında kendisini uyardığını anlatan Akın, 'Nişanlım bu yapıdan değildi ve onunla görüşmemem gerektiğini, örgüt içinden biri ile evlenmemi istediler. Ben bunu kabul etmedim ve örgütten uzaklaşmaya başladım. Beni bu dönemde de üstü kapalı mesleğimi kaybetme ile tehdit ettiler' dedi.
Darbe girişiminden sonra FETÖ ile bağını kopardığını öne süren Akın, 'Bilerek ve isteyerek terör örgütü içinde bulunmadım. Tamamen dini duygularla ve bize yardım ettikleri için bulundum. Ancak 15 Temmuz'da gerçek yüzlerini gördüm. Darbe girişiminden sonra benimle tekrardan irtibata geçmeye çalıştılar. Ama ben onlarla bir işimin olmadığını söyleyerek bir daha beni aramamaları istedim' ifadelerini kullandı.
'Hala ortaya çıkmayan iletişim yöntemleri vardır'
Mahkeme Başkanı Sebahattin Sarıdoğan, Akın'a, 'Peki TSK içinde halen FETÖ ile irtibatlı kişiler var mı? Senin bildiğin isimler var mı?' şeklinde soru yöneltti. Akın, daha önceden bildiği isimleri ilgili mercilere verdiğini anımsatarak, 'TSK içinde bu yapıdan kişiler çıkmaya devam edecektir. Ama benim şu an bildiğim bir kişi yok. Bu örgütün kullandığı ve hala ortaya çıkmayan iletişim yöntemleri vardır. Benim söyleyeceğim tek şey; samimi itirafçılığın teşvik edilmesidir. Bu sayede çok daha etkili bir şekilde bu yapının çözüleceğine inanıyorum' şeklinde konuştu.
Akın, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığında bacağından vurulduğunu belirterek, '15 Temmuz'da komutanımı korumak isterken bu hainler tarafından vuruldum. 'FETÖ üyesi olduğu için ayağından vuruldu' şeklinde yorumlar yapıldı. Bunları kabul etmiyorum, görüntülerde mevcut, başıma doğru ateş ediyor. Ben yerde yatarken Halit Kazancı belimdeki tabancayı alarak, Adnan Arıkan'a veriyor. Arıkan da öldürülmek kastıyla başıma doğru ateş ediyor. Ancak kurşun sekerek bacağıma isabet ediyor' diye konuştu.
'Bana madalya verilmedi'
Vurulduktan sonra kendisine madalya verildiği yönündeki haberleri yalanlayan Akın, şunları kaydetti:
'Yaralanmamdan dolayı madalya almadım. Ancak Ocak 2018'de tarafıma devlet övünç madalyası tevdi edilecekti. Ben bu madalyanın verilmesini beklemeden adli makamlara gittim. Madalya yerine bildiklerimi anlatarak yargılanmayı tercih ettim.'
Diğer sanıkların savunmaları
Sanık Ayşe Söylemez, FETÖ ile üniversiteye hazırlandığı sıralarda bağlantı kurduğunu, üniversite döneminde de örgütün Eskişehir'deki bir yurdunda kaldığını anlattı. FETÖ'yü o dönemlerde bir 'örgüt' olarak nitelendiremediğini belirten Söylemez, milliyetçi duygular nedeniyle FETÖ içinde yer aldığını söyledi. Söylemez, 2015 yılı başlarında örgüt ile bağını kopardığını öne sürerek, 'Örgüt içerisinde en son görüştüğümüz 'Recai' olarak bildiğim kişi ve onun eşi dini konulardan çok siyasi konulardan konuşmaya başladı. Hükümeti kötüleyen konuşmalar yapmaya başlamışlardı. Bundan dolayı biz yavaş yavaş soğumaya başlamıştık. Eşimle birlikte örgüt ile bir daha görüşmeme kararı aldık ve bir daha görüşmedik' diye konuştu.
'Eşimin örgüt içerisinde olduğunu söylediler'
Mahkeme Başkanı Sebahattin Sarıdoğan, sanık Söylemez'e 'eşinle katalog yöntemiyle evlendiğiniz belirtiliyor. Evliliğiniz nasıl oldu?' şeklinde soru yöneltti. Söylemez, 'Eskişehir'de okuduğum sıralarda örgüt içinde tanıştığım bir kişinin yönlendirmesiyle eşimle tanıştım. Bana eşimin fotoğrafı gösterilmedi. Eskişehir'deki kişi, Ankara'da bulunan Melek adlı bir kişinin numarasını verdi. O kişi bana eşimden bahsetti, bizi tanıştırmak istediklerini, evlilik düşüncem varsa bunu değerlendirebileceklerini söylediler. Bu şekilde tanıştık ve 1 yıl sonra da evlendik. Bizi tanıştıranlar eşimin örgüt içerisinde olduğunu söylediler' dedi.
'Darbe sonrası eşimle bağlantı kurmaya çalıştılar'
Örgüt içerisinde bulunmasını bir 'hata' olarak nitelendiren Söylemez, kendisini ve eşini 'örgüt' noktasında suçlu bulmadığını söyledi. Söylemez, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından örgütün eşi ile irtibata geçmeye çalıştığını, örgüt mensubu kişilerin birkaç kez eşini aradığını bildiğini anlattı.
'Askeri lise sınavı mülakatında beni yönlendirdiler'
Sanık Fuat Söylemez, 1996 tarihinde Selim Demirkaya isimli arkadaşının vasıtası ile örgüt ile Tokat'ta tanıştığını ifade etti. Örgüt mensubu 'Sebahattin' kod adlı kişi ile pastanede buluştuğunu kaydeden Söylemez, bu şahsın kendisine ders vermeye başladığını dile getirdi. 1997'de askeri lise sınavlarına girdiğini ifade eden Söylemez, daha öncesinde örgüt üyelerinin kendisini mülakata ilişkin yönlendirdiğini söyleyerek, 'Askeri lise sınavlarını kazandım. Lise boyunca biraz da korkmamdan dolayı örgütle pek görüşmemiz olmadı. İrtibatı koparmak için sürekli telefonla arıyordu. Harp Okuluna başladığım zaman beni başka birine devretti. Bu devirden sonra da yine 1 ve 2'nci sınıfta benden sorumlu örgüt abisiyle pek görüşmedim. 3'üncü sınıfta Nurettin Kaya ve Murat Uyan'la tanıştırdı. Ümitköy'deki bir evde birkaç kez sohbetlerde bulunduk. Sohbeti veren şahsın ismini hatırlamıyorum. 2005 yılında mezun oldum. Nurettin Kaya ile aynı evde kaldım. Daha sonra Özel Kuvvetler seçmeleri oldu ve orayı kazandım. Özel Kuvvetlere gitmeye müteakip 'Sadık' kod isimli birine devredildim' şeklinde konuştu.
'Mal mı devrediyorsunuz?'
Mahkeme Başkanı Sarıdoğan, sanık Söylemez'in başka bir 'örgüt abisi'ne bağlanmasına sürekli 'devretti' kelimesini kullanmasına tepki gösterdi. Başkan Sarıdoğan, 'Bu 'devretti' kelimesi de nedir? Mal mı devrediyorsun?' dedi.
'Tedbir amaçlı kod adı kullanmamız gerektiğini söylediler'
Söylemez, savunmasına şöyle devam etti:
'Burak Akın ve Serdar Tekin ile aynı gruba dahil oldum. 'Ekrem' kod isimli bir kişi ile görüşmeye başladık. Bu, 2013-2014 tarihleriydi. 2014-2015 tarihleri arasında da 'Recai' kod isimli bir kişiyle görüştüm. Askeri liseye başladığım tarihlerde 28 Şubat dönemi olmuştu ve o dönem dini duyguları olan askerlerin okuldan atıldığını, bizim gibi vatansever insanların orduya alınmadığını, kod adı kullanmamızın sebebinin de bu olduğunu, tedbir amaçlı kod adı kullanmamız gerektiğini söylediler. Bu nedenle kod adı kullanılmasını o zamanlar çok yadırgamamıştım.'
2015'de örgütle bağlantısını kopardığını öne süren Söylemez, Recai kod isimli şahsa örgüt ile bir daha görüşmek istemediğini söylediğini belirterek, 'Beni ankesörlü telefonda birkaç kez aradı. Üçüncüsünde 'sizinle görüşmek istemiyorum, irtibatımı koparıyorum' dedim. Ankesör numaralarının tespit edilememesi nedeniyle oradan arıyorlardı' dedi.
Sanık Ayşe Söylemez FETÖ ile üniversiteye hazırlandığı sıralarda tanıştığını, üniversite döneminde de örgütün Eskişehir'deki bir yurdunda kaldığını anlattı.
2015 başlarında örgüt ile bağını kopardığını öne süren Söylemez, 'Örgüt içerisinde en son görüştüğümüz 'Recai' olarak bildiğim kişi ve onun eşi, dini konulardan çok siyasi konulardan konuşmaya başladı. Hükümeti kötüleyen konuşmalar yapmaya başlamışlardı. Bundan dolayı biz yavaş yavaş soğumaya başlamıştık. Eşimle birlikte örgüt ile bir daha görüşmeme kararı aldık ve bir daha görüşmedik.' diye konuştu.
Mahkeme Başkanının 'Eşinle katalog yöntemiyle evlendiğiniz belirtiliyor. Evliliğiniz nasıl oldu?' diye sorduğu sanık Ayşe Söylemez, 'Eskişehir'de okuduğum sıralarda örgüt içinde tanıştığım bir kişinin yönlendirmesiyle eşim (Sanıklardan) Fuat Söylemez ile tanıştım. Bana eşimin fotoğrafı gösterilmedi. Eskişehir'deki kişi, Ankara'da bulunan Melek adlı bir kişinin numarasını verdi. O kişi bana eşimden bahsetti, bizi tanıştırmak istediklerini, evlilik düşüncem varsa bunu değerlendirebileceklerini söylediler. Bu şekilde tanıştık ve 1 yıl sonra da evlendik. Bizi tanıştıranlar eşimin örgüt içerisinde olduğunu söylediler.' dedi.
Örgüt içerisinde bulunmasını bir 'hata' olarak nitelendiren Söylemez, kendisini ve eşini 'örgüt' noktasında suçlu bulmadığını söyledi. Söylemez, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından örgütün eşi ile irtibata geçmeye çalıştığını, örgüt mensubu kişilerin birkaç kez eşini aradığını bildiğini anlattı.
Mahkeme başkanından sanığa tepki
Sanık Fuat Söylemez de savunmasında, Tokat'ın Turhal ilçesinde 1996'da Anadolu Lisesinde öğrenciyken arkadaşı vasıtasıyla, derslerine yardımcı olacağını söyleyen bir kişiyle pastanede tanıştığını, ailesiyle görüşmesinin ardından bu kişinin yanında ders çalışmaya gittiğini söyledi.
1997'de askeri lise sınavlarını kazandığını, askeri lise döneminde kendisini ders çalıştıran kişiyle irtibatının sürdüğünü anlatan Söylemez, harp okuluna başladığı zaman bu kişinin kendisini başka bir kişiye devrettiğini bildirdi. 3. sınıfta Ümitköy'deki bir örgüt evine gidip Gaziosmanpaşa Üniversitesinde öğrenci olan bir kişinin sohbetine katıldıklarını bildiren Söylemez, örgüt içinde Serdar Tekin ve Burak Akın ile aynı sohbet grubunda yer aldıklarını anlattı ve bu döneme ilişkin bilgi verdi.
Sanık, eşiyle örgüt içi katalog evliliği yaptığını belirterek, 'Üsteğmenliğimin son döneminde örgüt mensuplarının aracılığıyla görüştük ve evlendik. İkimizin de aynı cemaat içinde yer aldığı hususu kabul gördü ve evliliğimize karşı çıkılmadı.' dedi.
Söylemez, 2015'te örgütle bağlantısını kopardığını, kendisini arayan Recai kod adlı kişiye bu durumu açık biçimde beyan ettiğini söyledi.
Mahkeme Başkanının, 'Burak Akın itirafçı olmadan önce neden adalete teslim olmayı düşünmedin?' diye sorduğu Söylemez, 'Hatalarım oldu. Bu örgütün ne olduğunu daha önceden fark etmem gerekiyordu. Görüşme sıklığımız görev yoğunluğu dolayısıyla çok azdı. Görüşmemiz sık olsaydı belki daha önceden fark ederdik. Burak Akın'ın ifade verdiğini medyadan duydum. Irak'ın kuzeyindeydim. Art niyetli biri olsam kaçardım, kaçmadım. Çantamı hazırladım ve beni teslim almalarını bekledim. Adalete güveniyorum.
Darbeden haberdar değildim. Biz bağımızı kesmiştik. Hatalıyım, kabul ediyorum ama ben tam anlamıyla onlardan olduğumu değerlendirmiyordum.' diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Sabahattin Sarıdoğan, Söylemez'in başka bir 'örgüt ağabeyine' bağlanmasına sürekli 'devretti' ifadesini kullanmasına tepki gösterdi. Başkan Sarıdoğan, 'Bu devretti kelimesi de nedir? Nasıl bir jargon bu? Mal mı devrediyorsun?' dedi. Sanık, Mahkeme Başkanına, bunun örgüt içi bir tabir olduğunu söyledi.
'Benim gözetimimde çocuklar diye düşündüm'
Sanıklardan Mustafa Çopuroğlu da üniversite yıllarında örgüt ile tanıştığını belirterek, 'Adana'da makina mühendisliği okuyordum. Devlet yurdunda kalıyordum. Örgütle 1995 yılında devlet yurdundan arkadaşlar vasıtasıyla tanıştım. Yemek var diye bizi bir yurda götürdüler. Yurdu beğendim. Kalmak istediğimi söyledim. Beni bir eve yönlendirdiler. Evde kalmaya başladım. Ortaokul öğrencilerine ders anlatmam istendi. Abdülkadir Koçyiğit ve Burak Akın'a ders anlattım. Bunlar benim gözetimimde çocuklar diye düşündüm. Aileleriyle aynı samimiyetle görüştük. Askeri sınavlara girdiler, kazandılar. 2. sınıfa kadar çocukların yanına İstanbul'a gittim. 3'üncü sınıfta derslerim kötüydü. Bana ev sorumluluğu da teklif etmişlerdi. Kabul etmedim. Teyzemin yanına çıktım. Çocukları Hüseyin Çetinkaya'ya devrettim ve ayrıldım. Daha sonra iş hayatına atıldım. Örgütle bir bağlantım kalmadı.' diye konuştu.
Sanık Hüseyin Çetinkaya da maddi imkansızlıklar nedeniyle örgüte ait bir okulda eğitim gördüğünü, üniversite yıllarında Abdülkadir Koçyiğit ve Burak Akın'dan sorumlu olduğunu anlattı.
Mezun olduktan sonra örgüte bağlı kurumlarda öğretmenlik yaptığını belirten Çetinkaya, bu dönemde örgütteki görevleri ve örgüt mensubu olduğunu bildiği kişiler hakkında bilgi verdi.
İfadelerin ardından mahkeme heyeti duruşmayı 11 Temmuz'a erteledi.
Kafir'e rağmen Başsavcı da itirafçı
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
(05 Mayıs 2018, 15:38)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: