İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin eski İstanbul İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Gürcan Sercan'ın da aralarında bulunduğu 73 jandarma personeli ile terör örgütünün jandarma yapılanmasında sözde 'abilik' yaptığı belirtilen 19 sivil olmak üzere 66'sı tutuklu 92 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
05.05.2018 14:15 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin eski İstanbul İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Gürcan Sercan'ın da aralarında bulunduğu 73 jandarma personeli ile terör örgütünün jandarma yapılanmasında sözde 'abilik' yaptığı belirtilen 19 sivil olmak üzere 66'sı tutuklu 92 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
02.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nin karşısındaki binada yapılan 6. duruşmaya 62 tutuklu, 5 tutuksuz sanık ile avukatları katıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı ile Başbakanlık avukatları da duruşmada hazır bulundu.
Duruşma, tutuklu sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam etti.
Tutuksuz sanık Mustafa Cino, saat 12.00 gibi Zekeriyaköy Karakolu'na gittiğini, sıradan bir gün olduğunu söyledi.
Karakol komutanı olan teğmen Kerem Kartal'ın karakoldan gittiğini, el fenerlerinin şarj edilmesi gerektiğinin söylendiğini aktaran Cino, İl Jandarma Komutanlığından 'Samet Astsubay' isimli birinin karakola geldiğini ve Kartal ile görüşeceğini söylediğini anlattı.
Telefonla Kerem Kartal'a Samet astsubayın geldiğini ve kendisiyle görüşmek istediğini söylediğini aktaran sanık Cino, Kartal'ın karakola geleceğini belirttiğini, sonrasında rutin olarak görevine devam ettiğini dile getirdi. Cino, avukatının telefonla köprünün kapatıldığını söylediğini, bunun üzerine televizyonu açtığını savundu.
Sanık Cino, televizyondaki haberlerde jandarmanın girişleri kapattığının yazıldığını belirterek, şöyle savunma yaptı:
'Karakolun WhatsApp grubundan bu durumun fotoğrafını paylaştım, 'bilgisi olan var mı? diye. Bir geri dönüş olmadı bana. Devrede olan arkadaşlar da karakola geldi. Saat 22.30 sıralarında nizamiyenin oraya bir araç yanaştı. Nizamiyeyi aradım, 'aracı niye içeri aldınız?' dedim. Bana 'gelen kişiler subay' dediler, denetlemeye geldiklerini düşündüm. Daha önceden tanıdığım Cem Koç Yüzbaşı olduğunu gördüm birinin. Gelen kişilerin ellerinde çanta vardı. Diğer iki kişiyle konuşmadım. Karakol komutanını aradım gelenleri söyledim, geleceğini söyledi. Alt kata nöbetçi astsubay odasına gittim. Herkes terör olayı olduğunu düşünüyordu. Karakol komutanı Kerem teğmen geldi. 'Güvenlik tedbirlerini al' demişti. Nizamiyenin önüne 2 asker, lojman girişine 2 asker koydum. Çelik başlık, yelek giydirdim arkadaşlara. Kerem Kartal teğmen odasına çıktı gelenlerin yanına. Sonra beni çağırdı. 'Sıkıntılı olaylar var askerleri yemekhanede toplayalım telefonlarını alalım' dedi. Askerleri yemekhaneye indirdim, telefonlarını poşetlere doldurdum. Ancak görevli olmayan askerler dışında hepsi sivildi. 'Askerlere kamuflaj falan giyin' diye emir vermedim. Kerem teğmenin verdiği emirleri güvenliğimiz için düşündüm. Askerler 'sıkıntı mı var' diye sordu, bilmediğimi söyledim, 'terör olayları var' dedim. Kerem teğmen silahlığı açtırmış, araçlara malzeme koydurmuş. Bana bu konuda emir vermedi. Ben askerlerleyken 2 sivil kişi gelmiş karakola. Saat 01.00 gibi silahlık açıldı, araçlardaki silahlar geri konulmaya başladı. Gelen kişiler saat 01.15 gibi ellerindeki çantalarla gitti. Bu sıralarda darbe teşebbüsü olduğunu televizyonlardan öğrendim. Kerem teğmene neden geldiklerini sordum, 'bilmiyorum, eve gideceğim, bir şey olursa bana bilgi verirsin' dedi.'
'Darbenin içindeyseniz sizinle gelmem'
Sabaha kadar normal görevine devam ettiğini savunan Cino, sabah karakolun önüne polislerin geldiğini, giriş çıkışların polisin kontrolünde olduğunu, darbe amacıyla herhangi bir toplantıya katılmadığını ve konumu itibariyle katılmasının da mümkün olmadığını ileri sürdü.
Savunma yapan tutuklu sanık Halil Demirel de İstanbul İl Jandarma Komutanlığı'nda istihbaratta üsteğmen olarak görev yaptığını ifade ederek, 'Darbe girişiminden önceki hafta akademi hazırlık kursundaydım. Darbe öncesi herhangi bir toplantıya katılmadım. 15 Temmuz'da mesai bitmesinden sonra evime geçtim. Üsteğmen Bekir Çakmak MİT'ten kendisini bir arkadaşının aradığını söyledi ve köprüye saldırı nedeniyle şubeye geçeceğini, benim de şubeye geçmem gerektiğini söyledi. Trafik sebebiyle 23.00 gibi alaya giriş yaptım. İstihbarat Şube'ye çıktım. Köprüde terör olayları olduğunu zannettim. Giden kişilerin jandarmadan mı olup olmadığını bilmiyordum. Kendi odamdaydım, televizyondan olayları öğrendim. Binayı hiçbir şekilde terk etmedim.' diye konuştu.
Bir diğer tutuklu sanık Samet Satılmış da savunmasında, Eyüp İlçe Jandarma Komutanlığı'nda astsubay olduğunu ve adli evraklara baktığını, 15 Temmuz'da Kerem Kartal'ın karakolu iş için aradığını, karakollar arasında yapılan maçlarda Kartal'ı tanıdığını, olay günü telefonla konuştuklarında Kartal'ın kendisini akşam eğlenmek için çağırdığını, 15 Temmuz'da mesai sonrası Mecidiyeköy'e geçtiğini, daha sonra Zekeriyaköy Karakolu'na Kerem Kartal'ın yanına gittiğini anlattı.
Teğmen Kerem Kartal'ın telefonda, yakınının sünnet düğününde olduğunu ve düğün bitince geleceğini söylediğini anlatan sanık Satılmış, 'Nöbetçi astsubay odasında beklemeye başladım. Odada otururken Mustafa Cino, birilerinin geldiğini, karakol komutanının odasına çıkarttığını söyledi. Köprünün kapatıldığı haberleri geliyordu. Kerem Kartal karakola gelmiş, ben onun geldiğini fark etmemiştim. Odaya geldi Kerem Kartal, 'karakol personeline yönelik tedbirleri arttırıyoruz' dedi. Ben odada televizyon izleyerek beklemeye devam ettim. Kerem teğmen 'sen sivilsin' dedi bana bir yelek verdi. Televizyonda devlet büyüklerimizin darbe olduğunu söylemeye başlayınca endişe duymaya başladım. Dışarıda Kerem teğmenin yanına gittim, 'komutanım televizyonlar darbe olduğunu söylüyor bilginiz var mı, içindeyseniz sizinle gelmem' dedim. O da 'yok merak etme' dedi. Darbe olduğunu öğrenince üstümdeki yeleği de çıkarttım. Ben gitmek istediğimi söyledim teğmene. Teğmen, başka bir üsteğmene sonradan öğrendim akademi personeliymiş, 'o da gidiyormuş, seni de bıraksın' dedi. Araca bindim, Kemerburgaz'a kendi birliğime gittim. Darbe başarısızlıkla sonuçlandığı için karakolu terk etmedim. Darbenin içine çekilmemek için karakolu terk ettim.' ifadelerini kullandı.
Söz alan sanık Mustafa Cino'nun, 'Samet Satılmış'ı hiç görmedim, ne maçta ne konferansta. Sanığı tanımıyorum, biz maç yapmadık, ilk kez gördüm. Ne zaman maç yapmışız?' diye sorması üzerine sanık Satılmış, 'Ben de Mustafa Cino'yu tanımıyorum.' dedi.
Duruşma, yarına ertelendi.
03.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nin karşısındaki binada yapılan duruşmaya 64 tutuklu, 6 tutuksuz sanık ile avukatları katıldı.
Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık avukatları da duruşmada hazır bulundu.
Duruşma, tutuklu sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam etti.
Savunma yapan tutuklu sanık Saim Kaya, Harp Akademisi'nde öğrenci subay olduğunu, olası terör saldırıları nedeniyle şahsi aracıyla Zekeriyaköy Karakolu'nu kontrol etmek için karakola gittiğini, karakol komutanının odasında çay içtiklerini ve televizyon izlediklerini, televizyondan cumhurbaşkanının konuşmasını duyduktan sonra karakoldan çıkış yaptıklarını, darbe girişiminden haberdar olduğu iddiasının iddianameye sehven yazıldığını düşündüğünü belirtti.
Sanık Kaya, herhangi bir darbe toplantısına katılmadığını, eylemleri ve söylemleriyle darbe karşısında yer aldığını, Zekeriyaköy Karakolu'nda silahların araçlara yüklenmesi eylemini iddianameden öğrendiğini, silahların darbe kapsamında nerede, nasıl kullanılacağına dair herhangi bir bilginin olmadığını dile getirerek, sıkıyönetim mesajının karakol komutanı Teğmen Kerem Kartal tarafından kendisine okunduğu iddialarını reddetti.
Cemaat yapısına kazandırılan kişilerden olduğu iddialarını kabul etmeyen sanık Kaya, 'İddianamede Bylock kullanıcısı olduğum iddia edilmektedir. 29 Kasım 2016 tarihine kadar güncel listede olmama rağmen, 8 Şubat 2017 listeye ismim eklenmiştir. Sahte delil üretilerek, Bylock kullanıcısı olduğum gösterilmiştir. Tabletteki delil karartma iddiaları vardır, bu tablette 42 parmak izini tespit edilmiştir. Bütün suçlamaları bir kez daha reddediyorum. Ben kaçmadım, çünkü bir suç işlemedim.'' dedi.
Bir diğer sanık Kerem Kartal da savunmasında, olay tarihinde Zekeriyaköy Karakol'unun 1 yıllık komutanı olduğunu, olay günü mesaiden sonra sünnet düğününe gittiğini, 22.30'da düğünde olduğu sırada Sadık yüzbaşının kendisini aradığını ifade ederek, 'Sadık yüzbaşı, bana İstanbul'da hareketlilik olduğunu ve hemen karakola geçmemi söyledi. Nöbetçi astsubayı aradım hemen, kurmay subayların karakolda olduğunu söyledi bana. Ben 23.15 sıralarında karakola vardım, darbeden haberim yoktu. Komutanım aradı, köprünün kapandığını söyledi. Bilgim olmadığımı söyledim.' şeklinde konuştu.
Köprünün kapatıldığını karakola giderken araçta öğrendiğini anlatan sanık Kartal, 'Karakola gittiğimde, personelim vardı. Nöbetçi astsubayın odasındayken başbakan açıklama yapıyordu. Rütbelilerle ne yapabiliriz diye konuştuk. Askerlerin telefonlarını toplattım, onları yemekhaneye topladım. Benim amacım firar eden asker olmasın. Sıkıntılı askerlerim vardı. Subaylar yukarıda diye yukarı çıktım. Cem ile Barış yüzbaşının geldiği söylendi. Neden geldiklerini sordum, terör saldırılarıyla ilgili kontrol ve denetleme yapılacağını söylediler. Üstümü değiştirdim, ilçe jandarma komutanını aradım, karakolla ilgili bilgi verdim. İbrahim uzman sıkıyönetim mesajının geldiğini söyledi, baktık tuğgeneralin imzası var. Böyle bir şey olamaz dedik. Rütbelilerle televizyon izledik. Kimseye araçlara silahların yükletmesi gibi bir emir vermedim. Gelen subayları daha önce tanımıyordum. Sabaha doğru 05.00-05.30 gibi karakoldan ayrıldım.' diye konuştu.
Duruşmaya, öğle arası verildi.
Duruşmada, savunma yapan tutuklu sanık Muhammed Aliko, olay tarihinde, Sabiha Gökçen Havaalanı'nda Koruma Bölük Komutanlığı'ndaki nizamiyeye sivil olarak giriş yaptığını daha sonra, gazinoya gittiğini söyledi.
Kendisini Yüzbaşı Dursun Şimşek'in çağırdığını, oraya gelen diğer kişileri de onun çağırdığının söylediğini aktaran Aliko, daha sonra Şimşek'in gelerek kendilerine 'Ülkede sıkıntı var, gelin, size silah veriyim, kendinizi korursunuz.' dediğini belirtti.
Silahlığa indiklerini ancak kendilerinin silah almak istemediklerini, oradan ayrılmak istediklerini savunan Aliko, şöyle savunma yaptı:
'Yüzbaşıya, birliğin personeli olmadığımızı gitmek istediğimizi söyledik. Dursun yüzbaşı, 'Siz asker değil misiniz? Sizin ağzınızı, burnunuzu kırarım.' dedi. Tehditle MP5 aldık. Kendini Kemal üsteğmen olarak tanıtan biri geldi, ‘TSK yönetime el koyuyor' dedi. Bu kişi iddianamede geçmiyor. Sima olarak da birine benzetemedim ancak böyle biri vardı. Ön bahçeden 7-8 kişi geldi. Bizi tuttular, çıkamadık. Dışarıdan silah sesleri geliyordu. Akademiden gelenler Dursun yüzbaşıyla duruyordu ve 'Birazdan dışarı çıkacağız' diyordu. Telefondaki haberlere bakınca Kemal üsteğmen, bize 'Telefondaki haberlere inanmayın, manipule haber, TSK yönetime el koydu' dedi. Birlikteki hareketlilik azaldı. Ben, Mahmut ve Mustafa, 01.45 sıralarında gazinoya geçtik. İradem dışında verilen MP5 silahı gazinoya bıraktık, haberleri izlemeye başladık. Hiçbir şeye karışmadan, gazinonun üst katında bekledik. Komutanlıktan çıkmak istedik. Dursun Şimşek ‘Nereye gidiyorsunuz, sizi delik deşik ederler' dedi. Daha sonra da ‘Gidebiliyorsanız gidin, buradaki şeyleri kimseye anlatmayın' dedi. Havaalanının çıkışından çıktık. İş yerim olan Çekmeköy İlçe Jandarma Komutanlığı'na gittim. Komutanlarıma olayları anlattım. İradem dışında tuzağa düşürülerek, yaşadıklarımı anlattım. Darbeyi öğrendikten sonra oradan çıkmak istedim.''
- 'Bu yapı çok iyi şekilde gizlenmiştir'
FETÖ konusunda 15 Temmuz'dan önceki olayları objektif şekilde değerlendiremediğini, ibadet, ticaret ve ihanet olarak tanımlanan örgütün ihanet ve ticaretini göremediğini, yanıldığını ancak bir şey yapmadığını ileri süren Aliko, '2009 yılında bu yapıyla lise yıllarında tanıştım. Ders çalışmak maksadıyla tanıştım, öğrenci evlerine gidiyordum. Bu kişilerin, 'Sizin gibi insanların TSK içerisinde bulunması iyidir' konuşmaları oldu. 2013 yılında astsubaylık sınavlarına girdim, 2 yıl eğitim gördüm. Ertuğrul Teke isimli biriyle görüşüyordum. Bu kişi üniversite öğrencisiydi, Kahramanmaraşlıydı, tarih bölümü okuyordu. Bu kişiyle irtibat halindeydim, görüşüyorduk. Dini sohbet oluyordu, evlere gidiyorduk. Sabit hattan beni arıyordu. Benim pişmanlığım akıllı olamamamdı. Halit ve Hakan isimli kişilerle de görüşüyordum, bunlar kod isimleriydi galiba. Sohbetler birebir yapılıyordu. Bu yapı çok iyi şekilde gizlenmiştir, nihai hedefini gizlemiştir. Bir tuzağın içine düştüm.' diye konuştu.
Bir diğer sanık Levent Özlü de, olay tarihinde Kara Harp Akademisi'nde ikinci sınıf subay öğrencisi olduğunu, 15 Temmuz'da lojmanlarındaki evinde İl Jandarma Komutanlığında görevli olduğunu söyleyen birinin telefonla kendisini aradığını, bu kişinin kendisini Anadolu Yaka Komutanı olarak tanıttığını ve kendilerine 'Sana 8 kişinin ismini vereceğim, seferberlik ilan edildi, Dursun Şimşek ile birlikte hareket edeceksiniz, Sabiha Gökçen Havaalanı'nda Jandarma Koruma Bölüğü'nde görevlisiniz. Faruk Gürler Amfisi'nde yapılan toplantıyı biliyor musun?' diye sorduğunu, kendisinin de oradaki toplantıya jandarmanın katılmadığını söylediğini belirtti.
Komutanın kendisine hemen yola çıkmasını emrettiğini savunan Özlü, 'Beş tane ikinci sınıf akademi öğrencisi, 3 tane birinci sınıf öğrenci var, bu kişilerin hepsi yüzbaşı. Telegramdan bu durumu arkadaşlara mesaj attım. Saat 20.30'da akademiden 2 araçla çıkış yaptık. 23.00 sıralarında Sabiha Gökçen'e vardık. Trafik kitlenmişti, radyodan askerlerin köprüyü kapattığını duydum. Nizamiyeden direk girdim, Dursun Şimşek'in yanına gittim. Dursun'a ne gerekçeyle geldiğimizi sordum, bilmediğini söyledi. Ben de kendisine 'Seferberlik ilanı geldi mi?' diye sordum, gelmediğini söyledi. Üzerimizi değiştirdik. Dışarıdan 2-3 el silah sesi geldi. Ben de Dursun'a silah sordum, bunun üzerine silahlığa indik. MP5'ler vardı, aldım yukarı çıktım. Seferberlik ilanı nedeniyle silah aldım.' dedi.
Komutan yardımcısı Yarbay Birol Abbas'ı aradığını, kendisine ne maksatla orada olduğunu bilmediğini söylediğini, arkadaşlarına bu telefon konuşmasını anlattığını aktaran sanık Özlü, olay gecesini şu şekilde anlattı:
'Bunun bir seferberlik ilanı olmadığını anladık. Bir arkadaşa Telegramdan bir ses dosyası geldi. Polisin bir konuşmasıydı, olayların bana anlatıldığı gibi olmadığını anladık. Saat 00.30 sıralarında santral bölgesine gittim. Bir asker VIP salonuna gitmesi gerektiğini söyledi, ben de ona 'Bu saatte nizamiyeden çıkamazsın' dedim. Polisin reaksiyonunu kestiremediğim için dedim. Biz kamelyalarda oturmaya devam ettik. Erler de o esnada gazinoda televizyon izliyordu, bize Cumhurbaşkanının çağrısını anlattı. Biz de cep telefonundan bunu izledik ve akademiye dönmeye karar verdik. Darbeye yardım ettiğimiz düşünülmesin diye orada kalmanın daha iyi olduğunu değerlendirdik. Saat 01.00 sıralarında tankların olduğu bölgeden silah sesleri gelmeye başladı. Erler içtima halinde değildi, istirahat halindeydi. Askerler korktuğu için konuşmak istedim. Televizyonda olayları gördüm. Askerlere 'Siz herhangi bir şekilde dışarı çıkmayacaksınız, rahat olun, sizin tek göreviniz namusunuz olan bu kışlayı korumaktır' dedim. Bizde çelik yelek vardı. Askerlerde yoktu. Araçlarla çıkamayacağımızı anladık, tel örgülere yürüdük, taksiye bindik, akademiye giriş yaptık.'
Duruşma, yarına ertelendi.
04.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinin karşısındaki binada yapılan duruşmada, olay tarihinde Kara Harp Akademisinde ikinci sınıf subay öğrencisi olan tutuklu sanık Levent Özlü savunmasında, verilen emrin sözlü ya da yazılı olması arasında bir farkın bulunmadığını, seferberlik kılıfı altında komutanları tarafından kandırıldığını, kendisine söylenen 7 öğrenci subay ile Sabiha Gökçen Havaalanındaki Jandarma Koruma Bölüğüne gittiğini, silah seslerinden dolayı silah aldığını anlattı.
Başbakanlık avukat Ali Büyüközdemir, 'Birlikte gittiğiniz kişilerin amiri miydiniz?' sorusuna sanık Özlü, 'Hayır, değildim.' dedi.
Avukat Büyüközdemir'in 'Emri teyit etmek için bir girişimde bulundunuz mu?' Sorusuna da sanık, 'İl jandarmadan arandım.' şeklinde cevap verdi.
Sanık Özlü daha sonrasında, kendi iradesiyle silah aldığını, bölükten çıkmak isteyen kişilerin kendileriyle çıkabileceğini söyledi.
Sanık Dursun Şimşek'in kendisinin silahı olup olmamasını sorması üzerine sanık Özlü, Şimşek'in silahı olmadığını belirtti.
Bunun üzerine mahkeme başkanı Mustafa Çakar da ''Bölük komutanı silah alma gereği duymamış, sen dışarıdan gelen biri olarak silah almak istemişsin, üstelik başkasının silahını. Nasıl şartlar vardı?' sorusuna sanık Özlü, 'Ateş sesi duyuldu, silah aldım. Şartlar gerektirdi. Bir tehlikeyi değerlendirdim.' cevabını verdi.
Bir diğer tutuklu sanık Yener Çakar, olay tarihinde İstanbul İl Jandarma Komutanlığında İstihbarat Şube Müdürlüğünde teğmen rütbesiyle görevli olduğunu, jandarma adına haftalık güvenlik toplantılarına katıldığını, 15 Temmuz'da toplantı hazırlığı yaptığını, mesaisi sonrasında lojmanına gittiğini, telefonundan son dakika haberlerine baktığını, köprüyle ilgili konuların geçtiğini söyledi.
Sanık Çakar, olay günü aradığı emniyet personelinin olay günü gazi olduğu için ulaşamadığını, 3 gün sonra anladığını, saat 22.00 sıralarında terör olayı olarak bildiği olayın aslında 23.00 sıralarında hain darbe girişimi olduğunu öğrendiğini ifade ederek, şunları söyledi:
'Lojman nizamiyesinde araç bulmayı beklerken bir üsteğmeni gördüm, aracında boş yer olup olmadığını sordum. Olayı araştırmak için istihbarat şubeye geçmek istediğimi söyledim, o da şubeye geçeceğini söyledi, araca bindim. Yol güzergahı boyunca internet sitelerinden durumu öğrenmeye çalıştım, telefonla öğrenmeye çalıştım. 23.15 gibi jandarma komutanlığına giriş yaptık. 3. kattaki istihbarat değerlendirme merkezine çıkış yaptık. Kamuflajlı askerler gördüm o sırada. Orada bulunan herkes televizyon izliyordu. Hükümet yetkililerinin açıklamalarını gördüm, olayı hain darbe girişimi olduğunu o an öğrendim. Kamuflajlı askerleri sordum, kimse bilmiyordu. Darbe girişimini öğrendikten sonra çalışma odama geçtim, ailemle telefon görüşmesi yaptım. Tekrar televizyondaki haberlere baktım. Kışla içerisindeki ATM'den para çekmek için çıktım. Kamuflajlı kişilerin halen odada olduğunu gördüm. Binaya geri döndüğümde bu kişiler gitmişti.'
TRT'de okunan korsan bildiriyi televizyonda gördüğünü, 00.45 civarında komutan yardımcısı Nurettin Çakmak'ın personelin komutanlığı terketmemesi emri verdiğini bu sebeple vaktinin çoğunu odasında tek başıma geçirdiğini aktaran sanık Çakar, eşimde anksiyete hastalığının olduğunu, bu sebeple odasında sürekli onunla konuştuğunu, daha sonrasında odasında haberlere bakmaya devam ettiğini belirtti.
Sanık Çakar, eşinin rahatsızlığının artması nedeniyle izin istediğini, nöbeti biten heyetle birlikte lojmanlarına geçtiğini dile getirerek, olay günü terör olayları nedeniyle iş yerine gitmek için hareket ettiğini, idari tahkikat heyetinin yazdığı raporun gerçekleri yansıtmadığını, bu rapor yüzünden suçlandığını ve Bylock kullandığı iddialarının doğru olmadığını savundu.
Tutuklu sanık Ömer Eren de savunmasında, suçlamaları kabul etmediğini, kendisine iftira atıldığını, astsubaylarla hiçbir tanışıklığının olmadığını ifade ederek, 'Bana iftira atanlar Bank Asya'da çalışmam nedeniyle olabilir. FETÖ bilgilerime ulaşabilir, ileride zor durumda kalırsak diye bana komplo kurduklarını düşünüyorum. İddianamede, 2 astsubayın bana bağlı olduğu bildirilmiş. Aynı isimlerin başka kişiyle de bağlantıları görünüyor. Kuran okuma programına katıldığım bildirilmiş, ben aynı saatlerde Sabiha Gökçen Havaalanına arkadaşımı karşılamaya gittim. Bu nasıl senaryo edilmiş, anlayamadım.' diye konuştu.
Firari olan bir sanığın, Ünal kod isimli birinin Ataşehir'de oturduğunu söyleyerek fotoğrafını teşhis ettiğini kaydeden sanık Eren, bu kişinin hedef şaşırtmak için böyle bir şey söylediğini düşündüğünü, bu kişinin zaten firari olduğunu, tanık ifadesiyle 21 aydır tutuklu olduğunu söyledi.
Sanık Eren, 'Hakkımda ifade veren biri şu anda ifadesini reddediyor. Düşman kabul ettikleri kişiyi FETÖ'cü olarak ilan etmişler. Örgütle bağlantılı şirketlerde sigorta kaydım görünüyor. Bu şirketler BDDK kayıtlarında olan şirketlerdi. Daha sonrasında istifa ettim. Takiyye yapıldığı yazıyor iddianamede. Hiçbir zaman bu yapı içinde yer almadım, ekmek parası için çalıştım. Bylock'u kesinlikle kullanmadım.' diye savunma yaptı.
Duruşma, 7 Mayıs Pazartesi gününe ertelendi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, aralarında eski İstanbul İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Gürcan Sercan ve yardımcılarının da bulunduğu 73 jandarma personelinin darbe girişimi akşamı yaptığı faaliyetler anlatılıyor.
İddianamede, FETÖ'nün jandarma yapılanmasının sözde 'manevi abisi' Şemsi Zafer Yalçın ile sözde 'Marmara Bölge Temsilcisi' Nihat Keskin'in de aralarında yer aldığı 19 sanığın, örgütteki yerlerine ve jandarmayla ilişkilerine vurgu yapılıyor.
Darbe girişimi günü Harp Akademileri'nden subayların İl Jandarma Komutanlığı'na gelerek Albay Gürcan Sercan ve yardımcısı Yarbay Birol Abbas'la görüştükleri, sanıkların darbe girişimine hazırlık olarak değerlendirilen bu faaliyetlerini 'tez çalışması' şeklinde adlandırarak gizledikleri belirtilen iddianamede, İl Jandarma Komutanlığı'ndaki kamera kayıtlarının bulunduğu 2 harddiski teslim alan Sercan'ın bunları sanık Albay Haydar Yalın'a verdiği ve bu görüntüleri birlikte imha ettiklerinin değerlendirildiği aktarılıyor.
İddianamede, Sercan'ın darbe girişimi gecesi gittiği 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nden kendisine tahsis edilen botla ayrıldığı, İstanbul Valisi Vasip Şahin ve İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın bot talebinin ise yerine getirilmediği anlatılıyor.
İstenen cezalar
İddianamede, aralarında eski İstanbul İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Sercan ve yardımcılarının da bulunduğu albay, yarbay, yüzbaşı, üsteğmen, astsubay ve uzman çavuş rütbesindeki 73 sanığın 'TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme', 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme' ve 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme' suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet, 'silahlı terör örgütüne üye olma' suçundan da 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.
Aralarında terör örgütünün 'manevi abisi' Şemsi Zafer Yalçın ve 'Marmara Bölge Temsilcisi' Nihat Keskin'in de bulunduğu sözde 'abi' konumundaki 12 sanığın da aynı suçlardan üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması talep edilen iddianamede, bu sanıklara 'silahlı terör örgütü yöneticiliği' suçundan da 15 yıldan 22,5'ar yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
İddianamede, örgütün sözde 'abi'lerinden 5 kişiye, 'silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek' suçundan 22,5'ar yıla kadar, 2 sanığa ise 'silahlı terör örgütüne üye olma' suçundan 15'er yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
Paralel yapı-04 Temmuz (2017) 'İstanbul 92 sanık Jandarma Yapılanması/Darbeye destek' davası
(05 Mayıs 2018, 14:15)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: