Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Havacılık Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada, 152'si asker, 3'ü sivil 155 sanığın yargılanmasına devam edildi.
21.04.2018 15:00 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Havacılık Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada, 152'si asker, 3'ü sivil 155 sanığın yargılanmasına devam edildi.
16.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, olay tarihinde Kara Havacılık Okulu Erkan Başkanı olan Kara Pilot Albay Bilge Tekin Çağlar, tanık olarak dinlendi.
Erdek'te bulunduğu sırada, darbeye ilişkin haberleri televizyonda görerek karargahtakileri aradığını belirten Çağlar, Coşkun'a izinlerin iptal olup olmadığını sorduğunu aktardı.
Coşkun'un da kendisine, 'Gelmezseniz de olur' dediğini bildiren Çağlar, buna rağmen ertesi gün Ankara'ya geldiğini kaydetti.
Darbe girişiminin püskürtülmesinin ardından askeri savcı Dişçi ve beraberindekilerin inceleme yapmak için karargaha geldiklerini anlatan Çağlar, savcı Dişçi'nin odada bulunan bir USB'yi tutanaklara geçirmediğini ifade etti.
Tanık Çağlar, şunları anlattı:
'Savcı dişçi, okul komutanı Ünsal'ın odasında arama yaptı. Delil niteliğindekileri tutanakla kayıt altına aldık. Bu sırada savcı, odadaki el çantasında bulunan USB'yi aldı ve beraberinde götüreceğini söyledi ve tutanağa geçirmedi. Bunun üzerine Kuvvetten bir albaya durumu anlattım, USB'nin kendilerine teslim edilip edilmediğini sordum. O da emin olmadığını söyleyince soruşturma savcılarına bu işini takibi ve delillerin karartılmasının önüne geçilmesi için ifade vermeye gittim.'
'Savcı tutanağı imzalamadı'
Tanık Kara Pilot Binbaşı Müge Hayriye Demiralın da 15 Temmuz'da evinde bulunduğu sırada babasının kendisini aramasıyla darbe girişiminden haberdar olduğunu ifade etti.
Bunun üzerine aradığı amirinin evde kalmasını istediğini anlatan Demiralın, darbe girişiminden bir gün sonra nöbetçi olduğu için karargaha gittiğini söyledi.
Karargahta inceleme yapmak isteyen askeri savcılara nöbetçi amir olarak eşlik ettiğini belirten Demiralın, savcıların özellikle sanık Coşkun'un odasına girmek istediklerini kaydetti.
Arama yapan askeri savcının odadaki çantalardan birinde USB bulduğunu ancak bunu tutanağa geçirmek istemediğini belirten Demiralın, 'Hakan Coşkun'un odasında el konulanları tutanak altına aldık. Savcıya imzalamasını rica ettim o da emri kendisinin verdiğini, imzalamayacağını söyledi. Çantadan USB'yi aldı, zarfa koydu. Tutanağa işlemesini istedim ancak kabul etmedi.' ifadelerini kullandı.
Söz konusu USB'ye el koyan eski askeri savcı Dişçi'nin, sözde Yurtta Sulh Konseyince sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirildiği tespit edildi.
Dişçi'nin yargılanmasına Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesince devam ediliyor.
18.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, tanık beyanları alındı.
Duruşmada tanık olarak dinlenen D.A, olay tarihinde dönemin Kara Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç'ın makam şoförü olduğunu ifade etti.
Olay günü mesaisine devam ettiği sırada Atınç'ın emir astsubayı başçavuş Fatih Karagöz'ün kendisinin gidebileceğini söylemesi üzerine mesaiden ayrıldığını belirten D.A, 'Kurmay Başkanı Kara Pilot Mehmet Şahin, eve gidecek aracım olup olmadığını sordu. Ben de toplu taşımayla gideceğimi söyleyince beni kendi makam aracıyla bıraktırdı.' diye konuştu.
Kendisinin karargahtan uzaklaştırıldığından şüphelendiğini ancak elinden bir şey gelmediğini ifade eden D.A, 'Sabaha kadar evden ve televizyondan olayları takip ettim. Karargahı telefonla aradığımda açan olmadı. Sabah saatlerinde toplu taşımayla kışlaya gittim. Nizamiyeden nöbetçi uzman çavuşa kimliğimi göstererek içeriye girdim.' dedi.
D.A, karargah binasına girdiğinde içeride kimsenin bulunmadığını, kıyafetlerini değiştirdikten sonra makam odasının kapısını açtığında içerisinin karanlık olduğunu, ayrı bir kapıyla geçilen komutanın istirahat odasına girdiğini söyledi.
'Atınç Paşa istirahat koltuğunun üzerine uzanmıştı, beti benzi atmıştı. Üzerinde uçuş tulumu vardı, beni görünce irkildi.' diye konuşan D.A, daha sonra Atınç'ın kendisine darbeciler tarafından derdest edildiğini anlattığını aktardı.
Tanık A.K. de olay tarihinde Kara Havacılık Okul Komutanlığı Harekat Merkezi'nde görev yaptığını ifade etti.
Olay günü saat 09.30 sıralarında rutin olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığına evrak bırakmaya gittiğini ifade eden A.K, 'O gün itibarıyla Malatya'da görevli olan teknisyenlerden Volkan Türkkorkmaz ve Mustafa Ormantepe ile karşılaştım. Kendilerine 'Hayırdır, burada ne işiniz var' dedim. Onlar da 'Ziyarete geldik' diyerek geçiştirdiler. Daha sonra Kara Kuvvetleri nizamiyesinin çıkışında teknisyen Yusuf Özcan ile karşılaştım. 'Komutanım hayırdır, burada ne işiniz var' dedim. O da 'Öylesine bir dolanmaya geldim' şeklinde cevap verdi.' diye konuştu.
A.K, saat 11.00 sıralarında tekrar birliğe döndüğünü, mesaisini tamamlayıp evine gidip sabaha kadar olayları evinden takip ettiğini beyan etti.
'Kurdoğlu cemaatine mensup olduğu iddiası'
Tanık olarak ifadesine başvurulan M.K. de darbe girişiminin yaşandığı gün binbaşı rütbesiyle harekat merkezinde görevli olduğunu söyledi.
O gece nöbetçi amir olduğunu ancak nöbetinin değiştirildiğini ifade eden M.K, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Eski kurmay başkanı Mustafa Durmuş birliğe gelmişti. 15 dakika kadar konuştuktan sonra üzerimi değiştirerek evime gittim. Saat 21.00 gibi bir arkadaşımın telefonuyla yaşananlardan haberdar oldum. Bunun üzerine harekat merkezini aradım ama cevap veren olmadı. Sonrasında televizyonu açtım. Televizyondan ülke genelinde TSK içerisinde azınlık bir grubun kalkışma içerisinde olduğunu öğrendim. Saat 01.00 sıralarında ana nizamiyeden birliğe girip neler olup bittiğini öğrenmek istedim fakat içeri giremedim, nizamiye tutulmuştu.'
M.K, sabaha karşı Jandarma Özel Harekat birlikleriyle Güvercinlik nizamiyesinden kışlaya girdiklerini ve darbeye karışanları tespit etiklerini belirtti.
Darbe girişiminden sonra Kara Havacılık Komutanlığında ekip kurulduğunu ve bu ekibin darbe girişimine karışan ya da ikinci bir darbe ihtimaline karışabilecek personeli tespit ettiğini anlatan M.K, 'Darbe girişiminden sonra Kara Havacılık Komutanlığı personeli arasında kimlerin FETÖ'cü olduğu konuşuluyordu. Ben de bildiğim isimleri savcılığa bildirdim. Benim kanaatimce o gece uçanların hepsi FETÖ'cüdür.' diye konuştu.
Tanık beyanına karşı söz alan sanık İlkay Ateş de tanığın savcılığa 142 kişinin ismini verdiğini ve kanaatine katılmadığını bildirdi. Tanığın, Kurdoğlu cemaatine mensup olduğunu iddia eden Ateş, M.K'nin kendi cemaatini korumak için isim verdiğini ileri sürdü.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde tanık olarak beyanda bulunan T.E. olay tarihinde Kara Havacılık Okul Komutanlığı Öğretim Başkanlığında görev yaptığını anlattı.
T.E. olay günü raporlu olduğunu, eşyalarını toplamak için birliğe gittiğini, daha sonra hangarda nöbetçi astsubay olan Tunay Keskin'in yanına uğradığını ifade etti.
Hangarda oturduğu sırada davanın tutuklu sanıklarından eski pilot binbaşı Tekin Taşdemir'in sivil kıyafetle gelerek Keskin'e gece görüş gözlüğü sorduğunu aktaran T.E, 'Tunay, 'Burası uçuş birliği değil, burada gece görüş gözlüğü bulunmaz.' deyince gitti. Hangardan çıktık, hava ulaştırma hangarına gittik. Bu arada pistte helikopterler çalışıyordu. Sebebini merak ettik. Gittiğimizde oradaki astsubay bize tayin dairesindeki şu an tutuklu bulunan Ömer Kızılova, Korkmaz Gülal, Rıza Akıncı, Osman Çayır'ın uçuşa gittiğini söyledi.' diye konuştu.
Tanık S.K. de bakım taburunda görev yaptığını, 14 Temmuz günü nöbetçi olduğunu, ertesi gün akşam bölüğünden arandığını ve görev yerine gittiğini gittiğini anlattı.
Nizamiyeye geldiğinde kapıdaki askerlerin kim olduğunu ve nerede görev yaptığını sorduklarını, daha sonra içeri girmesine izin verdiklerini belirten S.K. 'Üsteğmen Soner Gökçe bize Murat Bolat'ın emir verdiğini, onun emri üzerine bizi çağırdığını söyledi. O sırada çok şiddetli bir patlama oldu. Hangarın karsısındaki toprak alana çıktık. Yarım saat bir zaman geçirdikten sonra hangara girdik.' diye konuştu.
S.K. hangarda bekledikleri sırada binbaşı Ersel Ersoy'un geldiğini hangarın güvensiz olduğunu ve boşaltmaları gerektiğini söylemesi üzerine nöbet kulübesine geçtiklerini, daha sonra kışlayı terk ettiklerini söyledi.
Tanık T.K. de olay günü uçak ve helikopter hangarında nöbetçi olduğunu dile getirdi.
T.K, saat 18.00 sularına kadar taburda her şeyin normal seyrinde devam ettiğini, 18.00'de bölük komutan vekili üsteğmen Soner Gökçe'nin kendisini arayarak Kara Kuvvetleri Komutanının geleceğini ve hangar kapılarını açmasını emrettiğini aktardı.
Bunun üzerine helikopterin bulunduğu hangarın kapılarını açtığını aktaran T.K, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Müteakiben orada beklemeye başladım. Bir süre sonra şu an tutuklu bulunan pilot binbaşı Deniz Aldemir ve Murat Bolat hangara geldiler. Daha sonra Murat Bolat, bu helikopterde intibak gören Resul Bardakkaya'yı arayarak acilen gelmesini emretti. 15-20 dakika sonra Resul hangara geldi. Ben de Murat Bolat'tan hangarıma gitmek için izin istedim. İzin verince kendi hangarıma gittim. O geceye ait tanıklığım budur.'
Duruşmaya yarın devam edilecek.
19.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, tanık beyanları alındı.
Duruşmada tanık olarak dinlenen Ü.T, olay gecesi Askeri İtfaiye ve Kırım Kurtarma Takım Komutanlığında nöbetçi olduğunu beyan etti.
Akşam saatlerinde garaj nöbetçisinin, bir yüzbaşının tüm personeli çağırdığını söylemesi üzerine garaj bölgesine gittiğini ifade eden Ü.T, 'Üzerinde tulum bulunan yüzbaşı Mehmet Sümer, garaj bölgesindeki personele, 'Kara Havacılık Okul Komutanının emri ile itfaiye takımının emir komutası bende' dedi. Daha sonra oradaki herkesten telefonları topladı.' diye konuştu.
Ü.T, Sümer'in emriyle yangın söndürme araçlarından birini Fidanlık nizamiyesine, diğerini kule bölgesine, kırım kurtarma aracını ise Helsim binasına götürdüklerini söyledi.
Sümer'in, üzerlerinde silah olup olmadığını sorması üzerine, 'Biz itfaiyeciyiz. Bizim silahla işimiz yok' diye karşılık verdiğini belirten Ü.T, daha sonra ağaçlık bölgeye geçtiklerini ve sabaha kadar beklediklerini ifade etti.
- 'Ne kadar helikopter varsa mühimmat doldurup Ankara’ya gelin'
Tanık F.T. de olay tarihinde Taarruz Helikopter Taburunda bölük komutanlığı yaptığını, bölüğünün, 15 Temmuz'da terörle mücadele operasyonları kapsamında Hakkari'de görevli olduğunu anlattı.
Akşam saatlerinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından hava sahasının kapatıldığına ilişkin emrin kendisine tebliğ edildiğini aktaran F.T, gece saat 00.20 sıralarında yarbay Özcan Karacan'ın cep telefonundan kendisini aradığını ve bir kol taarruz helikopterini, ekibiyle beraber alarak acilen ve kimseye sormadan Hakkari'den Ankara'ya gelmesini emrettiğini iddia etti.
F.T, bu durumu sıralı amirlerine söylediğini, o sırada haberlerden de gelişmeleri takip ettiğini, darbe girişimini görünce kalkış yapmadan beklemede kalınması konusunda karar aldıklarını belirtti.
İlerleyen saatlerde Diyarbakır AH-1P Kobra ekip komutanı yüzbaşı Erdem Celfiş'in kendisini aradığını ve Özcan Karacan'ın kendisine verdiği emrin aynısını ona da verdiğini öğrendiğini belirten F.T sözlerini şöyle sürdürdü:
'Özcan Karacan'ın cep telefonundan okul komutanı Ünsal Coşkun beni aradı. Bu görüşmeyi hoparlörü açıp yanımdaki ekibe de dinlettim. Daha sonra 03.00'den sonra Özcan Karacan aradı, 'Ne kadar helikopter varsa mühimmat doldurun, Ankara'ya gelin' dedi. Bunun, Genelkurmay Başkanının emirleri olduğunu, inisiyatif almam gerektiğini, medyadaki haberlerin yalan olduğunu söyledi.'
- Küsmüş: 'Beni infaz edeceklerdi, elimdeki yüzükten dolayı bırakıp gittiler.'
Duruşmada müşteki olarak ifadesine başvurulan Abdullah Küsmüş de olay tarihinde Jandarma Özel Harekat Dairesinde görevli olduğunu anlattı.
Küsmüş, olay gecesi darbe girişiminde bulunanlara karşı operasyon yapmak için Kara Havacılık Okulu'nun pist bölgesine iki tim olarak intikal ettiklerini belirtti.
Darbecilerin, piste giden yolu itfaiye aracıyla kapattıklarını ifade eden Küsmüş, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Aracın başında iki kursiyer teğmen vardı. Bu teğmenler mukavemette bulunmadan teslim oldular. Sonra kuleye doğru hareket ettik. Bu sırada kobra helikopterden üzerimize ateş edildi. Zırhlı araçlarımızın altına girerek ateşten korunduk. Ben kuleye doğru kaçtım, kulede meteorolojide görevli sivil memur vardı. O benim darbecilerden olduğumu düşündü. Ancak daha sonra durumu anladı. Birlikte bir saat kadar kulenin giriş katında durduk. Bu sırada ikinci bir helikopter gelmişti. Darbeciler kulenin üst katındaydı. 'Kimse var mı' diye seslendiler. 'Gelin komutanım, ben varım' dedim.
Beni görünce sekiz civarında darbeci üzerime silah doğrulttu ve beni darp etti. Bir darbeci tam beni vuracakken 'Evli misin, bekar mısın?' diye sordu. Ben bekar olmama rağmen 'evliyim' dedim. Beni vurmaktan vazgeçti. Beni infaz edeceklerdi, elimdeki yüzükten dolayı bırakıp gittiler.'
Duruşmaya yarın devam edilecek.
20.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada tanık beyanları alındı.
Duruşmada Malatya 2. Kara Havacılık Alay Komutanı Pilot Albay Hakan Keleş, tanık olarak dinlendi.
Keleş, alaydaki görevine 15 Temmuz'da başladığını dile getirerek, öğleden sonra alay komutan yardımcısının yanına gelip Ankara'ya eğitim maksadıyla kullanılmak üzere 2 ATAK helikopterinin gideceğini söylediğini ancak emri sorduğunda, sonradan gönderileceğini belirttiğini anlattı.
Yazılı emrin 15.00 gibi geldiğinin bildirilmesi üzerine helikopterlerin Ankara'ya gitmelerini söylediğini ifade eden Keleş, görevlendirmenin daha önce yapıldığını, hangi pilotların gittiğini bilmediğini kaydetti.
Akşam saatlerinde hava sahasının kapatıldığını öğrendikten sonra alaya döndüğünü ve helikopterleri sorduğunu bildiren Keleş, Kayseri'den kalkış yapıp Güvercinlik ile temas kurduklarını ve Temelli meydanına devam ettiklerini öğrendiğini dile getirdi.
Keleş, alaydan ayrıldığını ve 22.30-23.00 civarında emekli bir devre arkadaşının arayıp televizyona bakmasını söylemesi üzerine 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nün kapatıldığına dair haberleri gördüğünü belirterek, yeniden alaya gittiğini anlattı.
'Yolda 2. Ordu Kurmay Başkanı aradı, eski alay komutanının bana yardımcı olmasını söyledi. 'Benim için sıkıntı yok, alaya gidiyorum.' dedim. Ondan sonra alay nöbetçi amiri aradı ve 'Sıkıyönetim emri geldi.' dedi. 'Ne sıkıyönetimi? İnceleyin, geleceğim.' dedim.' ifadelerini kullanan Keleş, alaya giriş çıkışların kapatılmasını emrettiğini söyledi.
Keleş, sıkıyönetim emrinde bir tuğgeneralin imzasının bulunduğunu ve emrin inandırıcı gelmediğini ifade ederek, kışlanın emniyetini aldıklarını ve hava trafiğini kapattıklarını dile getirdi.
Ankara'dan insanlı keşif uçağı (İKU) istendiğini ancak vermediklerini anlatan Keleş, bunun üzerine Kara Havacılık Okul Komutanı eski tuğgeneral Ünsal Coşkun'un arayıp 2. Ordu'nun emrine uymasını istediğini, kendisinin ise ısrarla Kara Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç'la görüşmeyi talep ettiğini belirtti.
Keleş, buna rağmen Coşkun'un, Atınç'ın olmadığını, vekaleten kendisinin bulunduğunu ve 2. Ordu'nun emirlerine uymalarını söylediğini anlattı.
Hakan Keleş, Coşkun'un söylediği, 2. Ordu'nun emirlerine uymadıklarını kaydetti.
Sanıklara da söz verilen duruşma, 24 Nisan Salı gününe ertelendi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-12 Mayıs (2017) 'Ankara 155 sanık Darbe/Kara Havacılık Komutanlığı' davası
(21 Nisan 2018, 15:00)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: