Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda Danıştay eski üyeleri İbrahim Günenç, Mithat Özcan ve Ahmet Eğerci ile Yargıtay eski üyeleri Oktay Acu, Süleyman Kul, Zekeriya Yılmaz, Dursun Murat Cevher ve Salih Sönmez hakim karşısına çıkarıldı.
08.04.2018 15:04 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda Danıştay eski üyeleri İbrahim Günenç, Mithat Özcan ve Ahmet Eğerci ile Yargıtay eski üyeleri Oktay Acu, Süleyman Kul, Zekeriya Yılmaz, Dursun Murat Cevher ve Salih Sönmez hakim karşısına çıkarıldı.
DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ İBRAHİM GÜNENÇ
2 Nisan'da Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen davada, eski Danıştay üyesi İbrahim Günenç hakim karşısına çıktı. Duruşmaya sanık Günenç, yakınları ile avukatı katıldı.
İddianamede, sanığın örgüt içinde yer aldığı, örgüt talimatıyla Danıştay üyesi seçildiği, talimatların verildiği ve himmetlerin toplandığı örgüt toplantılarına katıldığı, Danıştay üyesi seçildikten sonra örgüt faaliyetlerine devam ettiği, böylelikle örgüt hiyerarşisine dahil olduğu, örgütün stratejisi ve amaçları doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Savunmasında usule ilişkin itirazlarını dile getiren Günenç, hakkındaki soruşturmanın usule uygun yapılmadığını ileri sürdü. Arama ve el koyma işlemlerinin de usulüne uygun yürütülmediğini savunan Günenç, hakkında suçüstü hükümlerinin uygulanamayacağını iddia etti.
Sanık Günenç, hakkında tanık ifadelerine dayanan tek delilin, tutuklandıktan 4 ay sonra dosyaya girdiğini, iddianamede hakkında tek bir somut delil bile bulunmadığını öne sürdü.
Hakkındaki tanık ifadelerini de kabul etmeyen Günenç, ifade verenlerin de aynı suçtan yargılandığını, soyut ve zanna dayalı beyanlarının hukuki delil sayılamayacağını iddia etti.
Sanık Günenç, örgüt talimatıyla Danıştay üyesi seçildiği iddiasını da reddederek, "Benim dışımda yapılan bir seçim nedeniyle suçlanmam hukuka aykırıdır." savunmasını yaptı.
Örgütün dernek veya kuruluşlarına üye olmadığını, dershanelerine gitmediğini, yurtlarında kalmadığını, hayatı boyunca demokratik toplum düzenini yıkmayı amaçlayan darbelere karşı durduğunu ileri süren Günenç, iddianamede, kendisinin veya aile bireylerinden herhangi birisinin ByLock kullandığına dair bir tespit bulunmadığını, ailesinde FETÖ soruşturması geçiren tek kişinin kendisi olduğunu söyledi.
İbrahim Günenç, troid kanseri olduğunu, tedavisinin cezaevi koşullarında devam etmesinin mümkün olmadığını belirterek, tahliyesine karar verilmesini istedi.
Savunmasının ardından Günenç'e, Danıştay'daki makam odasında ele geçirilen 5 bin avro ile 6 bin 700 doların ne parası olduğu soruldu.
Memlekette bazı kişilere borcu bulunduğunu, adli tatilin yaklaşması ve memlekete gidecek olması nedeniyle bankadan çektiği bu paraları evden daha güvenli olduğu gerekçesiyle odasında sakladığını iddia eden Günenç, paraları döviz olarak internet bankacılığı aracılığıyla aldığını, sonra hesabından çektiğini, kayıtlara bakıldığında bunun görüleceğini savundu.
Darbe girişiminden 14 gün sonra Kuşadası'nda yazlıkta yakalanan sanık, "Hakkında gözaltı kararı çıkarıldığını bilmiyor muydun?" sorusu üzerine de 16 Temmuz'da bir akrabasının düğünü için gittiğini, adli tatilin başlaması nedeniyle kaldığını, gözaltı kararından haberi olmadığını iddia etti.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Sanığın rahatsızlığına ilişkin 46 sayfalık sağlık raporu sunulduğu, sağlık sorununun cezaevinde kalmasını engelleyecek bir durum olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumundan rapor aldırılması kararlaştırıldı.
Sanık hakkında ifade veren eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ile eski Danıştay üyeleri Hamza Eyidemir ve Vahit Bektaş'ın tanık olarak dinlenmesine karar verildi. Duruşma 26 Temmuz'a bırakıldı.
DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ MİTHAT ÖZCAN
2 Nisan'da Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen davada, eski Danıştay üyesi Mithat Özcan hakim karşısına çıktı. Duruşmaya sanık Özcan, yakınları ile avukatı katıldı.
Duruşmada sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu. İddianamede, sanığın örgüt içinde yer aldığı, örgüt liderinin talimatıyla Danıştay üyesi seçildiği, talimatların verildiği, himmetlerin toplandığı örgüt toplantılarına katıldığı, örgüt hiyerarşisine dahil olduğu, örgütün stratejisi ve amaçları doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Özcan, suçlamaları reddetti.
Özcan, ne FETÖ ne de başka bir örgütün sempatizanı, destekleyicisi olduğunu, hayatı boyunca yasa dışı hiçbir faaliyetin içinde yer almadığını ileri sürdü.
Yapının hiçbir faaliyetine de katılmadığını savunan Özcan, bu türlü yapıları asla tasvip etmediğini, buna aile yapısının da müsait olmadığını iddia etti.
Terör örgütü üyeliğiyle suçlanabilmesi için açık delillerin bulunması gerektiğini, oysa iddianamede hakkında somut bir delil bulunmadığını öne süren Özcan, suçlamaların tanık anlatımlarına dayandığını, bu kişilerin beyanlarının da soyut suç isnatlarından ibaret olduğunu savundu.
Sanık Özcan, örgütün yargı yetkisini kullanarak yaptığı eylemler nedeniyle suçlanmadığını, ByLock kaydının bulunmadığını, Bank Asya'da hesabı bulunmadığını söyledi.
Örgüt talimatıyla Danıştay üyesi seçildiği iddiasını reddeden Mithat Özcan, üye seçilmek için kanunun aradığı şartları taşıdığını, bu nedenle seçildiğini ileri sürdü.
Sanık Özcan, mesleğini onur ve şerefiyle yapmaya çalışan bir hakim olarak kimsenin, kendisine yönelik, yanlı ve taraflı davrandığı, talimatla karar verdiği yönünde bir iddiada bulunamayacağını savundu.
Aleyhinde ifade veren tanıkların beyanlarını da kabul etmeyen Özcan, tanıkların cezaevinden kurtulmak için soyut ve zanna dayalı beyanda bulunduklarını iddia etti.
Eski Danıştay Üyesi Vahit Bektaş'ın, "İstanbul'da 2013'te örgütün yaz kampına katılanlar arasında kendi ismini de saydığını" belirten Özcan, böyle bir kampa gitmediğini, İstanbul'da FEM Dershanesinde yapılan toplantıya da katılmadığını öne sürdü.
Sanık Özcan, yine FETÖ sanığı itirafçı eski Danıştay Üyesi Hamza Eyidemir'in, "Sohbet toplantılarında bir araya gelirdik. 17-25 Aralık sürecini eleştirdiğimde bana 'satılmış, hain' dedi" şeklindeki beyanını da kabul etmedi.
Baz çakışması olduğu belirtilen sivil imamları tanımadığını öne süren Özcan, sağlık sorunları yaşadığını belirterek tahliyesine karar verilmesini istedi.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Sanık hakkında ifade veren eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ile eski Danıştay üyeleri Eyidemir ve Bektaş'ın tanık olarak dinlenmesine karar verilerek duruşma ertelendi.
DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ AHMET EĞERCİ
3 Nisan'da ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Danıştay üyesi Ahmet Eğerci, ikinci kez hakim karşısına çıktı. Duruşmada, eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem, Ankara İdare Mahkemesi Başkanı Abdullah Şahin ile eski Danıştay üyesi Vahit Bektaş tanık olarak dinlendi. Okur, duruşmaya tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla katılırken, diğer tanıklar salonda hazır bulundu. İbrahim Okur, sanığın isminin 2011'deki Danıştay üyeliği seçiminde gündeme geldiğini söyledi.
Kendilerinin 37 bin sicile sahip isimlerin üye seçilmesini istemediğini ancak Ahmet Berberoğlu ve beraberindekilerin bu konuda ısrarcı olduklarını anlatan Okur, 37 bin sicile sahip yaklaşık 20 kişinin cemaat mensubu HSYK üyelerinin ısrarıyla Danıştay'a üye seçildiğini, sanığın da bu kişilerden biri olduğunu belirtti.
Okur, bu yapıdan olmayan yüksek yargı üyelerini bir araya getirdikleri toplantıya sanığı çağırmadıklarını bildirdi. Birol Erdem de Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünde çalıştığı dönemde sanık hakkında cemaate mensup olduğu yönünde kanaat sahibi olduğunu söyledi. Danıştaya 2011'de yapılacak üye seçiminde 37 bin sicile sahip isimlerin gündeme geleceğini düşünmediğini ifade eden Erdem, buna karşın cemaat mensubu kurul üyelerinin bu konuda ısrarcı olduğunu kaydetti. Erdem, kıdem olarak erken olduğunu düşünmelerine rağmen sanığın cemaatçi HSYK üyelerinin ısrarıyla seçildiğini ifade etti.
Abdullah Şahin de sanık ile aynı dönemde staj yaptıklarını anlattı. Sanık ile bu dönemde sohbet toplantılarına katıldığını belirten Şahin, soru üzerine bu toplantılardan birinin eski Danıştay üyesi Orhan Boyraz'ın evinde gerçekleştiğini, Çubuk ve Çamlıdere'de de piknik şeklinde örgüt toplantıları yapıldığını, sanık ile bu şekilde çok sayıda örgüt toplantısında bir araya geldiğini kaydetti. Sanık Eğerci ise Şahin ile hiçbir sohbet toplantısında bir araya gelmediğini iddia etti. Eski Danıştay üyesi Vahit Bektaş da sanık ile aynı dönemde Danıştaya seçildiklerini, kısa süre aynı dairede görev yaptıklarını söyledi.
Danıştaya 37-38 bin sicile sahip isimlerin kıdemleri nedeniyle seçilmesinin beklenmediğini anlatan Bektaş, seçimin ardından 37 bin sicilli kişilerin cemaatle irtibatlarının olduğu yönünde kanaat oluştuğunu dile getirdi. Tanık beyanlarının ardından heyete başkanlık eden Maruf Alikanoğlu, dosyaya gelen bilgi ve belgelerle sanık avukatının taleplerini içeren dilekçeleri okudu. Buna göre, sanığın adına kayıtlı hatla 970 kez ByLock'a girildiğinin tespit edildiği belirtildi.
Bu arada Alikanoğlu, gelen dilekçelerden birinin dikkatini çektiğini belirterek, sanık avukatına "Anlayamadığımız bir dilekçeniz var. 'Kişilerin telefonlarına FETÖ'nün cinleri tarafından ByLock yüklenip yüklenemeyeceğinin Diyanet İşleri Başkanlığına sorulması' talebini içeriyor. Bu talebi gayriciddi mi söylediniz?" diye sordu.
Sanık avukatı Adem Kaplan ise darbe girişiminin ardından bir televizyon programında meşhur bir siyasetçinin FETÖ'nün cinleri tarafından etkilendiğini söylediğini, bu tabirin birkaç siyasetçi tarafından da dile getirildiğini öne sürdü. Kaplan, "Bu kadar ciddi siyasetçiler böyle ciddi bir televizyon programında FETÖ'nün cinleri tarafından etkilendiğini söylüyorsa aynı cinler telefonların içine de girerek ByLock yükleyebilir diye düşündük." ifadelerini kullandı.
Bu sırada duruşma savcısı Müslüm Canpolat'ın "Sanık avukatı galiba espri yapıyor." sözleri üzerine Başkan Alikanoğlu, sanık avukatına "Burası ciddi bir müessese, gayriciddi bu anlayışa hizmet etmemiz beklenemez." dedi. Sanık avukatı Kaplan, talebinde ısrar ederek, "Bu cinlerin etkisi altında kalanlar hakkında soruşturma başlatılmadı. Bu cinler insan beyninin içine girebiliyorsa telefona da girebilir. Talebimizle ilgili karar verilmesini istiyoruz." ifadelerini kullandı. Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Sanık avukatının, "FETÖ'nün cinlerinin telefonlara ByLock yükleyip yükleyemeyeceğinin Diyanet İşleri Başkanlığına sorulması" yönündeki talebi ise duruşmayı uzatmaya yönelik olduğu gerekçesiyle reddedildi. Duruşma 1 Ağustos'a bırakıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ OKTAY ACU
3 Nisan'da ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, MHP'li muhaliflerin 2016'da olağanüstü kongreyi toplamasına ilişkin yerel mahkeme kararını onayan Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin eski üyesi Oktay Acu, ikinci kez hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Acu ile avukatı katıldı.
Duruşmada, eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK üyesi Kerim Tosun ve eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem tanık olarak dinlendi.
Okur, duruşmaya tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla katılırken, diğer tanıklar salonda hazır bulundu.
Birol Erdem, sanık hakkındaki bilgisinin Aralık 2013 öncesine ait olduğunu söyledi. Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünde 1996-2010 yılları arasında görev yaptığını anlatan Erdem, sanığı Teftiş Kurulu Başkanlığında çalıştığı dönemden tanıdığını anlattı.
Sanığın çevresi itibarıyla o dönem "cemaatçi" olduğu yönünde kanaatinin bulunduğunu belirten Erdem, FETÖ mensubu HSYK üyelerinin istemesi sonucu sanığın Yargıtaya üye seçildiğini kaydetti. Erdem, bu yapıdan olmayan Yargıtay üyelerini bir araya getirdikleri toplantılara sanığı çağırmadıklarını söyledi.
İbrahim Okur da sanığın HSYK Başmüfettişiyken Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılığı görevine atandığını, FETÖ üyesi olduğunu düşündüğü eski HSYK Genel Sekreteri Muzaffer Bayram'ın Acu'nun başkan olması için kendileriyle görüştüğünü ifade etti.
Bir başka ismin Teftiş Kurulu Başkanlığına getirilmesi üzerine Acu'nun görevinden ayrılarak Ankara hakimi olduğunu anlatan Okur, daha sonra Yargıtay üyeliğine seçim yapılacağı dönemde FETÖ mensubu kurul üyelerinin sanığın ismini gündeme getirdiğini ve bu kişilerin ısrarıyla Acu'nun Yargıtay üyeliğine seçildiğini belirtti.
Ahmet Hamsici ise sanığın Yargıtay üyeliği için FETÖ üyesi kurul üyelerinin listesinde olduğunu ancak kendisinin de ismini verdiğini söyledi. Hamsici, sanığın Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılığına getirilmesinde FETÖ mensubu kurul üyelerinin etkisinin olup olmadığını hatırlamadığını dile getirdi.
Kerim Tosun da sanığı 1985'ten bu yana tanıdığını, birlikte okuduklarını anlattı.
Okul döneminde Acu'nun FETÖ bağlantısını görmediğini ifade eden Tosun, aksine yaşam tarzının bu yapıyla ilgisinin olmadığını aktardı.
Acu'nun okulu uzatması nedeniyle irtibatlarının koptuğuna işaret eden Tosun, Teftiş Kuruluna geldikten sonra birkaç kez görüştüklerini bildirdi. Tosun, "Sanık Yargıtaya bizimle seçilmedi, hatta bizden sonraki dönem de seçilmedi, ondan sonraki dönem seçildi. Seçimde cemaate 3-4 kontenjan verildiği söylendi ve bu isimler arasında Oktay Acu da sayıldı. Cemaatle irtibatını o zaman öğrendim." dedi.
Daha sonra gelen bilgi ve belgeler okundu. Buna göre Acu'nun adına kayıtlı bir hatla bin 933 kez ByLock'a giriş yaptığı belirtildi.
Tanık beyanları ve gelen belgelere karşı söz verilen Acu, bunları inceledikten sonra beyanda bulunacağını söyledi. Sanık Oktay Acu, tahliyesini talep etti.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına, duruşmanın 1 Ağustos'a bırakılmasına karar verdi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ SÜLEYMAN KUL
3 Nisan'da ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık Süleyman Kul, ikinci kez hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Kul ile avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, eski HSYK üyesi Mustafa Kemal Özçelik ve eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ile örgüt toplantılarına "sohbetçi" olarak katılan sivil imam Nesip Yılmaz tanık olarak dinlendi.
Okur, duruşmaya tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla katılırken, diğer tanıklar salonda hazır bulundu.
İbrahim Okur, sanığın 2010'da oluşturulan yeni HSYK'daki FETÖ'ye mensup üyelerce Yargıtay üyesi seçilmesinin istendiğini, sanığı şahsen tanımadığını, örgüt üyeliği konusunda somut bilgisinin bulunmadığını söyledi.
Birol Erdem de sanığın isminin 2011'deki Yargıtay üyeliği seçiminde FETÖ üyelerince gündeme getirildiğini anlattı. Yargıtayda FETÖ mensubu olmayan üyeleri bir araya getirdikleri toplantılara sanığı çağırmadıklarını belirten Erdem, bu nedenlerle sanığın yapıdan olduğu kanaatinin kendisinde oluştuğunu bildirdi.
Mustafa Kemal Özçelik ise sanıkla Yargıtay üyeliği döneminde aynı lojmanda oturduğunu, herhangi bir sohbette bir araya gelmediğini, FETÖ mensubu zannettiği kişiler arasında sanığın ismini saydığını belirtti.
Sivil imam Nesip Yılmaz ise örgütün 17/25 Aralık sürecinden sonra moral, motivasyon için düzenlediği sohbet toplantılarına emniyet, yargı ve askeriyeden örgüt mensuplarının katıldığını, bu kişiler arasında sanığın da bulunduğunu kaydetti.
Ağustos 2014'ten yıl sonuna kadar yapılan toplantıların 4 ya da 5'in de sanığı gördüğünü söyleyen Yılmaz, "17/25 Aralık akabinde yapılan seçimlerden sonra örgüt çok yara almıştı. Bu nedenle mensupların moral, motivasyonunu yükseltmek için toplantılar düzenlendi. Bu toplantılarda ben de sohbet hocasıydım." dedi.
Sanık Süleyman Kul ise Nesip Yılmaz'ı tanımadığını, ilk defa gördüğünü savunarak, "Beni nasıl teşhis etmiş, gözlerime bakarak tekrar söylesin." diye konuştu.
Yılmaz ise "O dönemde toplantılardan hatırladığım ve gördüğüm şahıs bu. Sima olarak hatırlıyorum." karşılığını verdi.
Sanık Kul, aleyhine ifadeleri kabul etmedi. ByLock tespit tutanaklarını da reddeden Kul, buna ilişkin delilin usule uygun elde edilmediğini, bu nedenle yasal delil sayılamayacağını öne sürerek, tahliyesini istedi.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına, duruşmanın 26 Temmuz'a bırakılmasına karar verdi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ ZEKERİYA YILMAZ
3 Nisan'da ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık Zekeriya Yılmaz, ikinci kez hakim karşısına çıktı.
Yılmaz, duruşmaya tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Sanığın avukatı da Yargıtaydaki duruşma salonunda hazır bulundu.
Duruşmada, eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, eski HSYK üyesi Kerim Tosun ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem tanık olarak dinlendi. Okur duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katılırken, diğer tanıklar salonda ifade verdi.
İbrahim Okur, dönem arkadaşı olduğunu söylediği sanığı 1992'den bu yana tanıdığını söyledi.
Okur, sanığın Yargıtaya 2011'de yapılan seçimde cemaat mensubu HSYK üyelerinin önerdiği isimler arasında bulunduğunu ve belirlenen ilk 80 kişi arasında yer aldığını ifade etti. Okur, bu yapıya karşı olan Yargıtay üyelerini bir araya getirdikleri yemeklere sanığı çağırmadıklarını anlattı.
Okur, soru üzerine normalde bakanlıkta çalışanların Yargıtay üyeliği için bakanlık tarafından önerildiğini ancak o seçimde bu teamülün yerine getirilmediğini ve sanığın isminin cemaat mensubu kurul üyelerince gündeme getirildiğini kaydetti.
Kerim Tosun ise sanığın Yargıtayda en az tanıdığı kişiler arasında olduğunu söyledi.
Sanığın ismini gazete ya da internette cemaat mensubu yüksek yargı üyelerine ilişkin listede gördüğü için verdiğini belirten Tosun, sanığı bu nedenle cemaatçi olduğunu tahmin ettiği isimler arasında saydığını aktardı.
Birol Erdem de sanık, Kanunlar Genel Müdürlüğünde çalışırken kendisinin Personel Genel Müdürlüğünde görev yaptığını, o dönemde de çevre bilgisi olarak sanığın cemaatçi olduğu yönünde kanaat sahibi olduğunu bildirdi.
Sanığın Yargıtaya 2011'de yapılan üye seçiminde cemaatçi kurul üyelerince seçilmesi istenenler arasında bulunduğunu anlatan Erdem, bu yapıdan olmayanları bir araya getirdikleri toplantılara sanığı çağırmadıklarını kaydetti.
Daha sonra gelen yazı cevapları okundu ve sanığın Adalet Bakanlığı tarafından yapılmış yurt dışı görevlendirmesinin bulunmadığı bildirildi.
Sanık Yılmaz, Bakanlıkta görev yaptığı dönemde 10-12 kez yurt dışına görevlendirildiğini, yazı cevabında bir hata olduğunu savunarak, yeniden bilgi istenilmesi talebinde bulundu.
Hakkındaki ifadelerin somut bilgi içermediğini ileri süren Yılmaz, uzun süredir tutuklu olduğunu belirterek tahliyesini istedi.
Mahkeme heyeti aranın ardından 3'e 2 oy çokluğuyla sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ DURSUN MURAT CEVHER
4 Nisan'da ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay Üyesi Dursun Murat Cevher hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Cevher ile avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, Savcı Mutahhar Keleşoğlu, Cevher hakkındaki iddianamenin özetini okudu. İddianamede, sanığın hakim-savcı eğitim merkezinden itibaren örgüt içinde yer aldığı, örgüte yeni kazandırılanlara, "zorda kalmaları durumunda tedbir için az da olsa içki içmeleri, eşlerinin başını açmaları, gümüş yüzük takmamaları" talimatlarını verdiği belirtildi.
İddianamede ayrıca sanığın örgütün talimatıyla Yargıtay üyesi seçildiği, üye seçildikten sonra Hukuk Dairelerinin sorumlusu Ali Akın'ın altında grup sorumlusu olarak çalıştığı, aktif şekilde örgütün gizli haberleşme sistemi ByLock'u kullandığı, böylelikle örgüt hiyerarşisine dahil olduğu, örgütün stratejisi ve amaçları doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği kaydedildi.
Sanık Dursun Murat Cevher savunmasında, tüm suçlamaları reddetti.
Darbe girişimini lanetleyen Cevher, usule ilişkin itirazlarını dile getirdi, esasa yönelik savunmaları için süre istedi.
Darbe girişimden iki gün sonra evinde gözaltına alındığını, hakkında suçüstü hükümlerinin uygulanamayacağını iddia eden Cevher, bir isnat ve delil bulunmadan sorgulandığını, neyle suçlandığını bilmeden tutuklandığını öne sürdü.
Cevher, silahlı terör örgütü üyeliğiyle suçlandığını, bu suç örgütünün hiçbir fiiliyle alakasının bulunmadığını ileri sürerek, hayatında hiçbir örgütün üyesi olmadığını, 26 yıllık meslek hayatında devlete sadakatle hizmet ettiğini savundu. Sanık Cevher, tahliyesine karar verilmesini istedi.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına, duruşmanın 1 Ağustos'a bırakılmasına karar verdi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ SALİH SÖNMEZ
5 Nisan'da ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi Salih Sönmez hakim karşısına çıktı. Sönmez, duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla katılırken, avukatı ve yakınları salonda yer aldı.
Duruşmada sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu. İddianamede, sanığın üniversite yıllarından itibaren örgütte yer aldığı, gizli haberleşme programı ByLock kullandığı, örgüt toplantıları düzenleyip himmet topladığı belirtildi.
Sönmez'in örgütün seçim stratejilerinin belirlenmesi amacıyla düzenlenen toplantılara da katıldığı anlatılan iddianamede, bu kapsamda yargıdaki seçimler için gezilere katılıp örgütün adaylarına oy istediği ifade edildi.
Sanığın örgüt liderinin talimatıyla Yargıtay ve HSYK yedek üyeliğine seçildiğine yer verilen iddianamede, basında "Yargıtay imamı" haberlerinin çıkması üzerine Yargıtay ceza dairelerinin genel sorumlusu Muharrem Karayol'un görevden alınarak yerine Sönmez'in getirildiği bildirildi.
İddianamede, Sönmez'in örgütün ceza daireleri sorumlusu olarak asıl "Yargıtay imamı" olduğu ifade edilen İlyas Şahin'in altında görev yaptığı, üstlerinden aldığı talimatları kendisine bağlı birimlere ilettiği, ayrıca Yargıtay seçimlerinde kimlere oy verileceği, hangi seçimlerin kilitleneceği gibi örgütsel taktikleri belirleyip uyguladığı, himmetlerin tasarrufunda ve eğitim biriminde söz sahibi olduğu, bağımsız şekilde tasarrufta bulunma yetkisi taşıdığı, özel görevi haiz örgüt yöneticisi olduğu kaydedildi.
Savunma için söz verilen sanık Sönmez, usule yönelik savunma için hazırlandığını ancak avukatlarının geçen hafta ve dün kendisiyle görüşeceklerini söylemelerine karşın yanına gelmediklerini ifade etti.
Sönmez, 22 yıl hapisle yargılandığını belirterek, "Avukatlarım duruşmadan önce gelmeyeceklerse ne zaman gelecekler? Hüküm verildikten sonra mı? Bu saatten sonra ne anlamı kaldı? Ben avukatlarımı azlediyorum." dedi.
Bunun üzerine söz verilen sanık avukatı Gökhan Günaydın ise "Müvekkil son derece haklıdır. Kişisel mazeretlerimiz oldu, yanına gidemedik ancak mazeretlerimizin olması bu durumu haklı göstermez. Beyana üzüldüm ama müvekkil haklıdır." diye konuştu.
Sanık Sönmez, kendisine yeni avukat seçmek ve savunmasını hazırlamak için süre talebinde bulundu.
Mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Sanığa yeni avukat tayini ve savunmasını hazırlaması için gelecek celseye kadar süre verilmesi, duruşmanın 6 Ağustos'a bırakılması kararlaştırıldı.
Paralel yapı-Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK üyelerine açılan davalar
Paralel yapı-08 Ekim (2017) 'Ankara 77 sanık Yüksek Yargı Yapılanması' soruşturması/fezlekesi (Yargıtay)
(08 Nisan 2018, 15:04)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: