İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin, aralarında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, 6 general ve 17 subayın bulunduğu, 9'u firari 24 sanığın yargılandığı "ana darbe" davasına sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmalarıyla devam edildi.
07.04.2018 18:47 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin, aralarında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, 6 general ve 17 subayın bulunduğu, 9'u firari 24 sanığın yargılandığı "ana darbe" davasına devam edildi.
02.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nce İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'ndeki büyük salonda yapılan duruşmaya, tutuklu 14 sanık ile tek tutuksuz sanık eski 3. Kolordu Komutanı Korgeneral Erdal Öztürk katıldı. Duruşmada, müşteki ve taraf avukatları ile izleyiciler de yer aldı.
Mahkeme Başkanı, suçtan zarar gördükleri gerekçesiyle 15 Temmuz şehitlerinden Erol Olçok'un eşi Nihal Olçok'un da aralarında bulunduğu bazı kişilerin davaya katılma talebiyle dilekçe sunduklarını kaydetti.
Sanıklar ve avukatları, bu taleplerin reddine karar verilmesini istedi.
Talepleri değerlendiren mahkeme heyeti, verdiği kısa aranın ardından ara kararını açıkladı.
Bazı kişiler yönünden yargılama konusu yapılan eylemlerle ilgili doğrudan zarar görmedikleri gerekçesiyle katılma taleplerini reddeden mahkeme heyeti, Nihal Olçok'un da aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin talebini kabul etti.
Dava dosyasının ayrılmasına yönelik ara kararını da açıklayan mahkeme heyeti, firari sanıklar Fetullah Gülen, Uzay Şahin, Ahmet Zeki Gerehan, Engin Durmaz, İrfan Arat, Mehmet Murat Çelebioğlu, Mehmet Nail Yiğit, Onur Özden ve Rıfkı Keser hakkındaki yakalama kararlarının infaz edilemediğini ve savunmalarının alınamadığını belirterek, bu sanıkların dosyalarının ayrılmasına karar verdi.
Heyet, tutuksuz sanık Erdal Öztürk hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmanın bu davanın sonucuna etki edebileceği gerekçesiyle Öztürk'ün dosyasını da ayırdı.
Duruşma, müşteki avukatlarının beyanda bulunmasıyla devam etti.
Müşteki avukatlarından Cüneyt Toraman, sanıkların darbe teşebbüsünden haberlerinin olmadığı yönündeki savunmalarına katılmadıklarını belirterek, "Bu davanın sanıkları komuta merkezindedir. Bu dava açısından azmettiren sıfatıyla sanıkların tamamının cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum. Karar verirken 250 şehidimizi, gazilerimizi göz önüne getirin. Darbe suçunun yanında başka suçlar da işlenmişse bu suçlardan da en üst sınırdan cezalandırın. Bu sanıklara takdiri indirim uygulamayın." ifadelerini kullandı.
Müşteki avukatlarından Mehmet Alagöz de 15 Temmuz darbe girişimi gecesi 250 şehit verildiğini, çok sayıda kişinin de gazi olduğunu belirterek, darbe girişimine ilişkin sadece İstanbul'da 59 darbe davası açıldığını, Türkiye genelinde ise 220 fiili darbe davasında yargılamaların sürdüğünü söyledi.
Mahkemelerin bu yargılamaları ulusal ve uluslararası hukuka uygun yürütmek için azami çaba gösterdiğini dile getiren Alagöz, "Biz de şehit yakınları ve gazilerin avukatları olarak bin sayfalık esas hakkında beyan dilekçesi hazırladık. Yargılamanın daha hızlı ve etkin yürümesi için esas hakkındaki beyanlarımızı yazılı olarak sunmak istedik. Tarihe not düşmek için bunu mahkemenize sunacağız." diye konuştu.
Söz verilen diğer müşteki avukatları da savcının mütalaasında eksik hususlar olduğunu savunarak, sanıkların mütalaada belirtildiği gibi hem "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçundan, hem de ayrıca "Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek" ve "Türkiye Cumhuriyet Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek" suçlarından cezalandırılmalarını istedi.
Duruşma, tutuklu sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarının alınması için yarına ertelendi.
03.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nce İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'ndeki büyük salonda yapılan 22. duruşmada, tutuklu eski 1. Ordu Harekat Yarbaşkanı Tuğgeneral Eyyüp Gürler, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yaptı.
Sanık Gürler, savunmasında, askeri öğrencilikten tuğgeneralliğe kadar 32 yıl askeri hizmette bulunduğunu belirterek, "32 yıldır yanlış emrini almadığım Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yanlış bir eylem içinde olacağını düşünemedim. Aldatılarak olaylara bulaştırıldım. Birliğini terk etmeyen benim için yeterli, kesin delil yoktur. Bilerek ve isteyerek hiçbir eylemde bulunmadım." dedi.
"Darbe toplantısı" olduğu iddia edilen 13-14 Temmuz tarihlerindeki toplantıların kalkışma amacıyla yapılmadığını savunan Gürler, "Bunlar, bilgilendirme toplantısıydı. Söz konusu bilgilendirmede kalkışma konuşulmadığının ispatı için o güne ait kamera kayıtlarının incelenmesini talep ediyorum." dedi.
Sanık Gürler, kalkışmayı önceden bildiğine dair bir belge, bilgi, kayıt bulunmadığını savunarak, "15 Temmuz'da Hava Harp Okulu'na gittim. Hiçbir ortak faaliyete katılmadan, kimseyle konuşmadan oradan ayrıldım. Olay gecesinde Selimiye Kışlası 1. Ordu Karargahı'ndaydım ve oradan bir yere ayrılmadım. Selimiye Kışlası ya da 1. Ordu Komutanlığı'ndan herhangi bir silah, araç çıkmadı. Böyle bir emir vermedim." iddiasında bulundu.
"Haksızlık yapıldığını değerlendiriyorum"
Kendisinin Deniz Harp Okulu Komutanı Tümamiral Mesut Özel'in hürriyetinden yoksun bırakılmasına yönelik bir planlaması, eylemi, katkısı ve söyleminin olmadığını ileri süren sanık Gürler, o gece sıkıyönetim ilan edildiğine dair Kara Kuvvetleri Karargahı'ndan aldığı telefon neticesinde, hadisenin terör olayları kapsamında ilan edildiğini düşünerek normal görevini yapıyor şekilde hareket ettiğini ileri sürdü.
Darbe gecesi yaşanan telefon temaslarının endişelerini artırdığını ifade eden sanık Gürler, "Ancak ne Erdal Öztürk ne de Tayyar Süngü hiçbirisi ne anladığını tam olarak anlatamadı. Bu işin sıkıyönetim ilanı değil kalkışma olduğunu, Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın bu işin içinde olmadığını, marjinal bir grup tarafından icra edilen deli saçması bir durum olduğunu ifade eden net bir açıklamaları olmadı." diye konuştu.
Eyyüp Gürler, "Beni örgüt yöneticisi, konsey üyesi yapacak kadar ağır olan üzerime atılı suçlamaların benim için uygun olmadığını, haksızlık yapıldığını değerlendiriyorum. Ben ne FETÖ'cüyüm ne de kalkışmacıyım. Ben normal görevimi yapıyorum zannederek karargahta bulundum." ifadelerini kullandı.
"WhatsApp mesajlarını firari sanık attı" savunması
Eski Tuğgeneral Eyyüp Gürler, darbe gecesi saat 21.15 gibi özel cep telefonu üzerinden "Yurtta Sulh" isimli WhatsApp grubuna dahil edildiğini gördüğünü savunarak, şunları aktardı:
"Gruptaki telefon numaralarını görebiliyor ancak hiçbirisinin ismi bende kayıtlı olmadığı için mesaj geldiğinde kimden geldiğini göremiyordum. Yoğun bir mesaj akışı vardı. İçinde bulunduğum hengame, koşuşturmaca nedeniyle gelen mesajları birebir takip edemedim. Toplamda 15 anlamlı mesajla gruba dahil olduğum görülmektedir. Aldatıldığımın farkında olmadığım için bu mesajları emir komuta sistemi içinde normal görevimi yapıyor düşüncesiyle attım. Bir kısmını da ben atmadım.
Mesajları Kara Kuvvetleri Komutanı'na attığımı düşünerek yazdım. Teknik olarak benim cep telefonumdan yazılmış. Kabul etmemek çok mantıksız gibi görünmekle birlikte bu mesajları ben atmadım. Çünkü ordu komutanının enterne edilmesiyle ilgili zihinsel ve eylemsel olarak hiçbir faaliyetim olmamıştır. Atmış olsam, icra ettiğim diğer şeyleri kabul ettiğim gibi bunu da ederim. Kara Kuvvetleri Komutanı'nın vereceği her emri mutlak itaat kapsamında yaparım. Telefonuma başkası tarafından yüklenmiş olabileceği ya da günahını almak istemem eski Albay Ahmet Zeki Gerehan tarafından atılmış olabileceğinin göz önünde bulundurulmasını, bunun tespiti amacıyla teknik inceleme yapılması talebimi yineliyorum."
"Mesajların varlığını unutalım"
Ordu komutanıyla ilgili mesajları kendisinin atmadığını ileri süren Gürler, şunları kaydetti:
"Daha doğrusu mesajların varlığını unutalım. Ordu komutanının enterne edilmesiyle ilgili bir görev almadım. Dolayısıyla ne plan yaptım ne de bir plan doğrultusunda birilerini görevlendirdim. Sayın savcım 'Mesajlar ortada sana mı inanayım, mesajlara mı?' diyecekler. Ben de diyorum ki mesajları bir kenara koyun, çünkü o işte bir karışıklık var. Ordu komutanını enterne etmeye kimlerin gittiği iddia ediliyor ise onlara sorun. Emri kimden almış? Eğer komutanı enterne maksadıyla gittiği iddia edilen 4 akademik kursiyerden herhangi birisi 'Enterneden haberi vardı, katkı verdi, icra emrini de o verdi.' derse bu konuda ben işlemediğim halde suçu kabul edeceğim."
Sanık Gürler, sadece ordu komutanının değil, hiç kimsenin enterne edilmesine yönelik plan yapmadığını ve icra emri vermediğini iddia ederek, "Mesajlardan değil, fiillerden suça girilmesinin uygun olacağını değerlendiriyorum. Çünkü benim şu anda kafama yatmayan bu mesajlardan yola çıkarsak yanlış yapılabileceğini değerlendiriyorum. Mesajları hatırlamıyor olabilirim ancak birilerini enterne maksadıyla göndereceğimi ve bunu hatırlamayacağım imkansız. Mesajlar yazılırken bazen yanlış yapılabiliyor." ifadesini kullandı.
Ordu karargahına gelen 4 kursiyer subayı önceden hiç görmediğini, hiçbir irtibatının olmadığını savunan Gürler, "Ordu komutanının konutuna enterne maksadıyla gittiği iddia edilen 4 kursiyer subayı Fenerbahçe Orduevi'ne ben göndermiş olsam herhalde sonucunu bana bildirirler. Oysa benim onlarla herhangi bir telefon görüşmem yok. Konuta giden 4 kursiyer subayın telefonları incelenerek ordu karargahından kimleri aramışlar, bunun ortaya konulmasını talep ediyorum." dedi.
Mahkeme Başkanı'ndan Gürler'e; "Bazı sözlerin maksadını aştı"
Sanık Gürler, üzerinde bulunan 1 doları kabul etmediğini, Yurtta Sulh Konseyi üyesi olmadığını, örgüt yöneticisi ve üyesi olma suçlamalarını da kabul etmediğini söyledi.
Davada dosyası ayrılan tutuksuz sanıklardan Erdal Öztürk'ün savunması sırasında mahkemeyi yanılttığını iddia eden Tuğgeneral Gürler, "Hiçbir görev taksimatı yapmadım, hiçbir birliği sevk etmedim. Sivillere enterne, sert müdahale, halka karşı çıkanlara ateş gibi bir emrim olmadı." diye konuştu.
Sanık Gürler'in savunmasını tamamlamasının ardından Mahkeme Heyeti Başkanı Cem Karaca, sanığa "Savunmandaki bazı sözlerin maksadını aştığını düşünüyorum. Erdal Öztürk savunmasını yaptı. Kimsenin bizi yanılttığı yok. Kimse bizi yanıltamaz." dedi.
Başkan Karaca'nın bu sözlerini, duruşma salonunun izleyici bölümünde bulunan şehit yakınları alkışladı.
Darbe gecesi darbenin başarısız olacağını anladıktan sonra gece 04.00 sıralarında kendini kelepçeleterek Akıncı Üssüne mağdur sıfatıyla götürtmekle suçlanan Tümgeneral Fethi Alpay, savunmasını yaptı. Darbeci ve FETÖ'cü olmadığını savunan Alpay, böyle bir mizansen de yapmadığını öne sürdü.
Dün yapılan 21. duruşmada Fetullah Gülen'in de aralarında bulunduğu 9 firari sanık ile tutuksuz sanık Erdal Öztürk'ün dosyasının ayrılmasından sonra 14 tutuklu sanık ile devam edilen davanın 22. duruşması Kartal'da bulunan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'nde yapıldı.
Davanın öğleden sonra yapılan oturumunda darbe sürecinde Hava Harp Okulu komutanı olarak görev yapan, darbe sonrası ihraç edilen tutuklu sanık Tümgeneral Fethi Alpay, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını yaptı.
Sanık Alpay, hiçbir illegal yapıyla ilgisinin olmadığını savunarak, "Ben de darbeciler tarafından el, ayak ve gözleri bağlanarak derdest edildim. Ellerim kelepçelenerek hapsedildim. Mağdur edildim. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, benim bu durumumu mağduriyet olarak görmüş ve müşteki olarak kabul etmiştir." diye konuştu.
Darbe girişimi gecesi Kadıköy Moda Deniz Kulübü'nde Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının düğününe katıldığını aktaran Alpay, "Olay gecesi yaşamış olduğum bir takım gerçeklerin mizansen olarak yapıldığının ifade edilmesi tamamen suç unsuru yaratmaya yönelik hayali bir yaklaşımdır. Mizansen olduğu varsayılan olayların hiçbirinde somut bir delil bulunmamaktadır." dedi.
Alpay, söz konusu düğüne Korgeneral Şanver ile daha önceden birlikte çalışmanın verdiği yakınlık nedeniyle katıldığını anlatarak, hiçbir maddi delile dayanmaksızın düğüne katılmasına şüpheyle yaklaşılmasının ve suç isnat edilmesinin hukuk dışı olduğunu savundu.
15 Temmuz'da oluşturulmak istenen kaos ortamını desteklemediğini, bu girişimde bulunanlara da lanet ettiğini ileri süren Alpay, "Düğüne katılmam tamamen kendi isteğimle olurken, düğünden Hava Harp Okulu'na götürülmem kendi inisiyatif, istek ve kontrolümün dışında gerçekleşmiştir. Düğün esnasında kimse tarafından şüpheli bir hareketim görülmemiştir." ifadelerini kullandı.
Sanık Alpay, düğüne katılan diğer generallerden bazılarının Ankara'ya Akıncı Üssü'ne, bazılarının da Fenerbahçe Orduevi'ne götürüldüğünü ifade ederek, kendisinin de saat 02.00 sıralarında komutanlığını yaptığı Hava Harp Okulu'na iradesi dışında götürüldüğünü, burada darbeyi organize ettiği yönündeki iddiaları da kabul etmediğini kaydetti.
Darbenin başarısız olması üzerine karargahtaki kameraların kendisinin emriyle söktürüldüğünün iddia edildiğini kaydeden Alpay, buna ilişkin bir emrinin olmadığını ileri sürdü.
Alpay, her zaman demokrasiden ve hukuktan yana olduğunu ve askeri darbe yapanlara her zaman karşı durduğunu savunarak, 16 Temmuz akşamı Akıncılar Üssü'nden darbecilerin elinden kurtulduktan sonra diğer mağdurlarla Sabiha Gökçen Havalimanı'na geldiğini, burada savcılık talimatıyla gözaltına alındığını, 18 Temmuz'da hakim karşısına çıktığını, Yurtta Sulh Konseyini ve Whatsapp grubunu da burada duyduğunu iddia etti.
Bugüne kadar kendisiyle ilgili dinlenen tanıklardan hiçbirisinin hakkında somut ifadelerde bulunamadığını ileri süren Alpay, darbe girişimi öncesi yapılan toplantıları organize ettiği yönündeki iddiayı da kabul etmedi.
Sanık Fethi Alpay, hakkındaki bir diğer suçlamanın da sözde atama listesinde İstanbul valisi olarak gösterilmesi olduğunu belirterek, atama listesinin bilgisi dahilinde olmayan, usulsüzce hazırlanmış bir kağıt parçası olduğunu, bu listede adının yer almasının da hakkında delil teşkil etmeyeceğini düşündüğünü dile getirdi.
"Hiçbir şekilde parçası olmadığım konsey üyeliğini kabul etmiyorum"
Tümgeneral Alpay, "Hiç tanımadığım, ne öncesinde ne de sonrasında hiçbir yerde bir araya gelmediğim, olaylar başladıktan sonra da kendileriyle en küçük bir temasım olmayan, tamamen farklı insanlarla birlikte konsey üyeliği gibi bir suçlamada bulunulması hayatın gerçeklerine aykırıdır." ifadelerini kullandı.
Sözde Yurtta Sulh Konseyi üyeliği ile suçlandığını kaydeden Alpay, "Hem ismim Whatsapp grubuna ekleniyor hem telefonum elimden alınıyor hem de derdest ediliyorum. Bu ağır ithamlarla suçlanmam kabul edilemez. Hiçbir şekilde parçası olmadığım konsey üyeliğini kabul etmiyorum." şeklinde konuştu.
Sanık Alpay, terör örgütü olarak tanımlanan hiçbir oluşumda yer almadığını savunarak, "Ben FETÖ'cü değilim, eşim ev hanımıdır. Katalog eş seçme gibi bir saçmalık da yapmadım. Örgüte ait bankalarda mevduatım yoktur. Çocuklarım dershanelerine, okullarına gitmedi. Suç unsuru olarak kabul edilen dolar yok. Darbe girişimiyle hiçbir ilgim yoktur." iddiasında bulundu.
Darbe girişiminin hiçbir aşamasında yer almadığını savunan sanık Alpay, 20 ayı geçen uzun tutukluluk süresinin dikkate alınarak tahliyesine karar verilmesini talep etti.
Duruşma, sanıkların esas hakkındaki mütalaaya ilişkin savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
04.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Aralarında 4 general, 7 albay, 2 yarbay ve 1 binbaşının bulunduğu 14 sanıklı İstanbul'daki ana darbe davasının 23. duruşması yapıldı.
Esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını yapan tutuklu sanık eski Kurmay Albay Ömer Faruk Özköse, Cumhurbaşkanı'nın konuşmasından sonra birliğine kışlaya dönme talimatı verdiğini savunarak, "Birliklere geri dönme emrini vererek darbe girişimine karşı çıktım. Alay Komutanlığı'nı yaptığım 23. Motorlu Piyade Alayı bu menfur darbe girişiminde kandırılmaya çalışılmıştır. Aslında, öğrendikten sonra darbeye karşı çıkarak, hiçbir olumsuz olaya karışmadan kışlasına dönen bir birlik olarak 23. Alayın tüm personeli takdir edilmesi gerekirken maalesef şu an TCK 309/1 gibi kabul edilmesi imkansız bir durumla karşı karşıyayız" dedi.
Özköse'nin avukatının 69 sayfalık yazılı savunmasının ikinci saatinde araya giren Mahkeme Başkanı Cem Karaca, avukatı sürekli olarak aynı şeyleri tekrarladığı ve sürekli şikayetçi olduğu gerekçesi ile uyardı. Başkan Karaca, "Sürekli bir şikayet, sürekli bir intizar, sürekli bir sızlanma halindesin" dedi.
Pazartesi günü yapılan 21. duruşmada Fetullah Gülen'in de aralarında bulunduğu 9 firari sanık ile tutuksuz sanık Erdal Öztürk'ün dosyasının ayrılmasından sonra 14 tutuklu sanık ile devam edilen davanın 23. duruşması Kartal'da bulunan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'nde yapıldı.
Darbe öncesi Sarıgazi, Samandıra, Sultanbeyli ve Çekmeköy bölgelerinde konuşlu 23'ncü Motorlu Piyade Alay Komutanı olarak görev yapan tutuklu sanık Ömer Faruk Özköse, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasında, terör durumu ile karşı karşıya olduğunu düşünerek kışladan çıktıklarını söyledi.
Darbenin başarısız olduğunu görünce gece 04.00 sıralarında birliğine kışlaya dönme talimatı verildiği yönündeki iddiayı kabul etmeyen Özköse, "Ben kışlaya dönüş emrini Sayın Cumhurbaşkanı'nın konuşmasını dinledikten sonra verdim. Saat 01.00 sıralarında darbe girişimi başarısız mıydı? Sağ olsun iddia makamı lehime unsurları çarpıtmış. Birliklere geri dönme emrini vererek darbe girişimine karşı çıktım. Taburdaki personel sayısı bin 200'dür. Kışladan çıkardığım personel sayısı sadece 168. Darbe kastıyla hareket etsem çıkaracağım personel sayısı 168 mi olur. Darbeci olmanın tek kriteri kışladan çıkmak mı. ya da darbeci olmamanın kriteri kışlada kalmak mı? Defalarca vurguladım; şahsımın Alay Komutanlığı'nı yaptığı 23. Motorlu Piyade Alayı bu menfur darbe girişiminde kandırılmaya çalışılmıştır. Ben ve birliğime bağlı personelim terör durumundaki hassasiyet nedeniyle bu darbeye sürüklenmiş bulunmaktayız. Aslında, öğrendikten sonra darbeye karşı çıkarak, hiçbir olumsuz olaya karışmadan kışlasına dönen bir birlik olarak 23. Alayın tüm personeli takdir edilmesi gerekirken maalesef şu an TCK 309/1 gibi kabul edilmesi imkansız bir durumla karşı karşıyayız. Silah doğrultma, ateş açma gibi hiçbir olumsuz eylem bizim birliğimiz için söz konusu olmamıştır. 15 Temmuz günü bilerek verdiğim ve uygulattığım bütün emirler kanunlara uygundur. Bilgim dahilinde isteyerek darbe kastıyla uyguladığım hiçbir emir yoktur" dedi.
Kışlaya döndükten sonra sabah saatlerinde Sancaktepe İlçe Emniyet Müdürü'nün kışlaya geldiğini söyleyen Özköse, "Kısaca yaşadıklarımızı anlattım. İsterse ifade verebileceğimi söyledim. Emniyet müdürü ile birlikte ilçe emniyet müdürlüğüne gittim. Orada gözaltına alınarak tutuklandım" dedi.
Kartal Köprüsü'nde kendisinin de olduğu ortamda tankın önüne iki defa yatan bir gazinin, "Bu bir darbe girişimidir, yapmayın, etmeyin" şeklindeki iddiası hatırlatılan Özköse, "Böyle bir olayın yaşandığına ilişkin dosyada bir veri bulamadım. Bunun başka bir davanın konusu olduğunu gazete haberinden öğrendim" dedi.
Yurtta Sulh başlıklı WhatsApp grubunda aktif olarak bulunmadığını öne süren Özköse, yoğunluktan dolayı aktif olmasının mümkün olmadığını savunarak, "Bir defa tekmil vermek maksadıyla kullandım" dedi.
Özköse, "Telefon hattımda 6 Ekim ile 9 Ekim tarihleri arasında 6 kez ByLock'a giriş yaptığım görülüyor. Kayıtlara bakıldığında aynı anda hem telefon görüşmesi yaptığım hem de ByLock'a bağlandığım görülüyor. Bu mümkün mü. Aynı anda hem konuşup hem de ByLock'a bağlanmak. FETÖ dahil hiçbir örgütle uzaktan yakından ilgim yoktur. Şu anda ismimin böyle bir örgütle anılmasından büyük bir rahatsızlık duyuyorum. Terör örgütü üyeliği iddiasını reddediyorum. FETÖ'nün hangi kuruluşuyla irtibatım olmuş. Kurmay kıdemli albay olarak atama listesinde ismim yok. Tüm iddialar şüpheye dayanıyor. Şüpheden sanığın yararlandığını hatırlatmak istiyorum" dedi.
Askerin ve polisin darbe yöntemi ile demokrasiyi geliştireceklerine inanmadığını söyleyen Özköse, suç işleme kastıyla hareket etmediğini savunarak beraatine karar verilmesini istedi.
Ömer Faruk Özkese'nin ardından Avukatı Vildan Yirmibeşoğlu savunma yaptı. Mahkemeye sunduğu 69 sayfalık yazılı savunmasını okumaya başlayan Avukat Yirmibeşoğlu, iki saatin ardından Cem Karaca tarafından aynı şeyleri tekrar ettiği ve sürekli bir şikayet halinde olduğu gerekçesi ile uyarıldı.
Avukat Yirmibeşoğlu'na yönelik, "Yargılamanın başından beri bir şikayet halindesin" diyen Başkan Karaca, "Son savunma mahkeme heyetine yapılır. Siz bir yerlere savunma yapıyorsanız bunu bilemem. Siz yargılama sırasında uğranılan hak ihlallerini niye anlatıyorsunuz bize. Müvekkiliniz hakkında aleyhe bir karar çıkarsa İstinaf Mahkemesi'ne başvurursunuz, orada dile getirirsiniz bunları. Bize bunları anlatmanızın bir anlamı yok. Sürekli bir şikayet, sürekli bir intizar, sürekli bir sızlanma halindesiniz" dedi.
Başkan Karaca, Avukat Yirmibeşoğlu'ndan, okuduğu savunmasının yazılı halinin zaten dosyada bulunduğunu belirterek özetlemesi konusunda uyarısını sürdürdü.
Avukat Yirmibeşoğlu da savunmasının kalanını özetleyerek okudu. Duruşmaya yarın sabah sanıkların savunması ile devam edilecek.
05.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nce İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'ndeki büyük salonda yapılan duruşmada, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını yapan sanık eski Kurmay Albay Mehmet Kapan, aleyhinde en ufak bir delil bulunmamasına rağmen, "Yurtta Sulh" adlı Whatsapp grubundan attığı mesajla darbeyi yönettiğinin iddia edildiğini söyledi.
Kendisi hakkında öne sürülen yol kesme ve akademi öğrencilerine talimat verme suçlamalarının doğru olmadığını savunan Kapan, "Bir başka suçlandığım iddia da benim konsey üyeleri ile olan iletişimimi hiçbir delile dayandırmadan suçlanmam olmaktadır. Murat Yanık'ın şahsıma göndermiş olduğu muhtemel bayramlaşma mesajı dahi darbe içerikli görüşme olarak ifade edilmiş ve konsey üyeleri ile irtibat olarak değerlendirilmiştir." dedi.
Sanık Kapan, "Bilgi verin şeklinde attığım tek mesajdan gece boyu darbeyi yönetme sonucunu çıkartma iddiasını yüce mahkemenizin takdirine bırakıyorum. Keşke emir dahi olmayan bir mesajdan gece boyunca darbeyi yönettiğim sonucunu çıkartacak kadar hassas davranan iddia makamı, aynı hassasiyeti darbeyi öğrendikten sonra da verilen emirleri bir bir uygulayanlara da gösterebilseydi." ifadelerini kullandı.
Grubu anlık bir emir doğrultusunda kurduğunun ve olaylardan habersiz olduğunun göstergesinin ise kişilerin sayısının azlığı olduğunu ileri süren sanık Kapan, "6 grup üyesinden sadece 2'si kışla dışına çıkmıştır. Suç işlediğime inansam 6 üyeden 4'ünün kışla içinde olan ve 23.19'dan sonra mesaj atılmayan grubu silmez miydim? Tam aksine darbeyi öğrendikten sonraki hareket tarzımın bir göstergesi olarak değerlendirileceğini düşünmüştüm. Gece boyunca kışla içinde kimsenin burnunun kanamamış olması, diğer tugaylarda olan olaylarla karşılaştırıldığında bizim o gece sağduyulu davrandığımızın en önemli kanıtı olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.
Sanık Mehmet Kapan, 13 Temmuz 2016'da icra edilen bilgilendirme toplantısına da katılmadığını öne sürerek, "Gece 21.37'den sonra tam olarak öğrendiğim darbe girişiminin hiçbir safhasında yer almadım. Toplantıya katılmamam, 14 Temmuz günü Ankara'da toplantıya katılmam, WhatsApp grubunda hiç paylaşımda bulunmamam, görevlendirme listesinde ismimin bulunmamış olması, kışla dışına çıkmamış olmam ve kimseye emir vermemiş olmam eylemlerimle söylemlerimin birbirini desteklediğini göstermektedir." iddialarında bulundu.
"Kaderin bir tezahürü olarak burada bulunduğumu düşünüyorum"
Esas hakkındaki savunmasını yapan eski Kurmay Albay Muzaffer Düzenli de FETÖ/PDY'nin ne üyesi, ne yöneticisi, ne sempatizanı olduğunu iddia ederek, terör örgütü üyesi veya yöneticisi olduğuna dair hukuki bir kanıt olmadığını, bu nedenle iddiaları kabul etmediğini söyledi.
Ne İstanbul'da, ne Ankara'da, ne de başka bir yerde darbe teşebbüsüne yönelik bir faaliyet yürüttüğünü savunan Düzenli, kimseye emir veya talimat vermediğini, suç teşkil eden hiç bir eylemde bulunmadığını savundu.
Sanık Düzenli, "Yurtta Sulh" isimli WhatsApp grubunda yer aldığı iddia edilen yazışmalarına ilişkin de şunları söyledi:
"Yazışma içeriklerinin Osman Akkaya isimli şahısın telefonundan ele geçirildiği iddia ediliyor. Ben bu kişiyi tanımıyorum. Bu kişinin telefonu bende kayıtlı değil. Benim telefonum Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde. Söz konusu iddialara maruz kalan bir kişinin en doğal hakkı telefonunun incelenmesini istemesidir. Yazışmaların benim değil ilgili şahsın telefonundan elde edildiği iddia edilmektedir. İddia edilen yazışmaların şahsıma ait olup olmadığı için telefonumun ve sim kartın bilirkişi incelemesini talep ediyorum. Çünkü incelendiği takdirde yazışmaların şahsıma ait olmadığının ortaya çıkacağından son derece eminim ve bu konuda da iddialıyım."
Bilerek ve isteyerek hiçbir yanlışın içinde olmadığı gerekçesiyle suçlamaları kabul etmediğini kaydeden sanık Düzenli, "Ağırlaştırılmış müebbet istenen bir kişi neden bu kadar rahat merak ediliyor. Allah'a şükür çok rahatım ben. Ben kaderin bir tezahürü olarak burada bulunduğumu düşünüyorum. Millet aleyhinde herhangi bir hainlik diye tabir edilecek bir yanlışın içinde bulunmadığımı Allah biliyor. Yüz yüze geldiğimiz şurada herkesle öbür tarafta da bir araya geleceğiz. Neyin ne olduğu ortaya çıkacak inşallah." şeklinde konuştu.
"FETÖ'cü olarak bildiğim hiçbir kurumla ilişkim yok"
Tutuklu sanık eski Tuğgeneral Özkan Aydoğdu da tarafına isnat edilen tüm suçlamaları reddettiğini ifade ederek, "Kışladan kaçmadım. Kendi rızamla teslim oldum.
16 Temmuz sabahı köprüdeki askerlerin silah bırakması için görüşme teklifini kabul ettim. Darbeci olsam bunu neden kabul edeyim. Ateş emri de vermedim." dedi.
Darbe gecesi sıkıyönetim direktifinin kendisine ulaştıktan sonra gerçeği anladığını savunan Aydoğdu, kışladan çıkan birlikleri geri çağırdığını, dönemeyecek durumda olanların da en yakın birliklere gitmeleri yönünde emir verdiğini ileri sürdü.
Sanık Aydoğdu, darbe gecesi devletin güvenliğine karşı bir amaç taşımadıklarını, aksine anayasal düzen içinde verilen emirler dahilinde muhtemel terör tehdidinin bertaraf edilmesi için göreve başladıklarını iddia etti.
Yurtta Sulh Konseyi üyesi olmadığını savunan sanık Aydoğdu, "Adil Öksüz'ün darbe girişiminden önce 11 Temmuz 2016'da ABD'ye gittiği, 13 Temmuz 2016'da da dönerek FETÖ üyelerine darbe planını anlattığı iddia ediliyor. Planlaması bitmiş ve onay aldığı iddia edilen planın daha sonra planı yapılır mı? Yurtta Sulh Konseyi üyesi olmadığımı, hiçbir planlamada yer almadığımı daha nasıl anlatabilirim bilmiyorum." ifadelerini kullandı.
Sanık Özkan Aydoğdu ise bu tür yapılara karşı mücadele ederken, bu tür bir yapı tarafından hedef gösterildiğini düşündüğünü savunarak, "Ben FETÖ liderini tanımıyorum. FETÖ'cü olarak bildiğim hiç bir kurumla ilişkim yok. Sınav sonuçlarını da çalmadım. Bilerek isteyerek FETÖ'cülerle aynı ortamda bulunmadım, görüşmedim. Tüm terfilerimi süresinde aldım, erken terfi almadım. Terfi almak için destek de almadım." iddiasında bulundu.
Örgüt üyesi olmadığını ileri süren Aydoğdu, "Olsaydım kerametini de bilmediğim, cüzdanımdan çıkmış olduğunu görmediğim 1 doları da gözaltına alınmadan önce imha ederdim. FETÖ üyesi olduğum iddiası yersiz ve maddi delilden uzak varsayıma bağlı suçlamalardır." ifadesini kullandı.
Duruşma, sanıkların mütalaaya karşı savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
06.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nce İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'ndeki büyük salonda yapılan 25. duruşmada, tutuklu 10 sanık ile taraf avukatları katıldı. Duruşmada AK Parti İstanbul Millekvekili Hasan Sert ile bazı gazi ve şehit yakınları de izleyici olarak bulundu.
Duruşmada, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını yapan tutuklu sanık eski kurmay binbaşı Murat Yanık, eksik delillerin bulunduğu davada, işlenmemiş suçlardan yargılandıklarını savundu.
"Darbe faaliyetleri içinde yer aldırıldığımı bilmeden ve idrak etmeden, darbe faaliyetine katılmakla suçlanabilir miyim? diyen sanık Yanık, "Benim tek idrak ettiğim hadise KOKTOD kapsamında yasal emir vasıtasıyla yapmış olduğum faaliyetleri içeriyor. Hiç tereddüt etmeden Uzay Şahin'in vermiş olduğu talimatları WhatsApp grubundan belli bir saate kadar bu kapsamda çektik." ifadelerini kullandı.
Yanık, mesajların içeriğinin ne olduğunu, ne için yazıldığını daha önceki savunmasında belirttiğini ifade ederek, şunları söyledi:
"Olayı öğrendikten sonra, işin aslının ne olduğunu öğrendikten sonra Uzay Şahin'in, Genelkurmay Başkanlığı tarafından bu faaliyetlerle ilgili ters faaliyette bulunanların cezalandırılacağını ifade etmesi ve belli bir tereddüt içerisinde olmam nedeniyle, bunu ısrarla söylemesinden sonra artık ben ses çıkartamadım. Artık o saatten sonra bulunduğumuz yerde sadece yapacağınız şey pasif suçtur. Başka bir şey yapamazsınız. Kaldı ki kendisi emniyet müdür yardımcılarını aradığı için nasıl olsa birileri gelecek, eninde sonunda bu irademiz olmadan çekildiğimiz hadisenin sonunda birileri gelip nihayete erdireceği hususu vardı. Ancak benim durumum kışladaki diğer insanların durumu gibi değildi. Can tehdidiyle alakalı aynı olduğum grup tarafından ya da dışarıdan gelenler tarafından her iki ihtimalde de hayatımın sona ermesi söz konusuydu. O yüzden hiç bir zaman itiraz etmedim. Uzay Şahin ne dediyse yaptık. Hatta beraber çıktık kışladan dahi."
15 Temmuz günü ve gecesinde karşıt görünen askeri yetkililerin enterne edilmesi ve bunun planlanması ile ilgili malumatının bulunmadığını ileri süren Yanık, "Suçlamalarla ilgili hakkında somut bir delil olmadığından suçsuzluğunu nasıl ispat edeceğimi bilmiyorum. Hiçbir enterne olayına dair bilgim, görgüm katkım dahi bulunmamıştır." dedi.
"Uyduruk Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğum gerçeği yansıtmamaktadır"
Bu eylemlerin neresinde olduğu sorusunun cevabını hala bulamadığını savunan Murat Yanık, savunmasını şöyle sürdürdü:
"İddianamede ve savcılık mütalaasında yer alan, hakkımdaki diğer bir iddia da varlığı şüpheli olan uyduruk Yurtta Sulh Konseyi İstanbul yapılanması üyesi olduğumdur. Bu iddia da gerçeği yansıtmamaktadır. Sayın iddia makamı tarafından uyduruk Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğum ilan edilirken, atama listesinde bana görev verilmeyişi teessürle mi karşılanıyor acaba. Zaten pek çok masum insan da bu atama listesine yazılarak kirli bir oyunun parçası haline getiriliyor. İddia edilen Yurtta Sulh Konseyi diye bir uyduruk konseyin varlığı da söz konusu değildir.
Böyle uyduruk bir konseyin varlığından yola çıkılarak iddia edilen eylemlerin herhangi birisi de şahsım tarafından işlenmemiştir."
Aleyhinde objektif ve somut bir delil olmadığını ileri süren Yanık, "Darbe girişiminden haberi olmayan ben, darbe girişimi öncesinde, esnasında ve sonrasında hiçbir konuda karar verme yetkisi olmayan ve karar verememiş birisi olarak, sayın savcı tarafından konsey üyesi tabir edilen birisi olarak karşınızdayım. Ben olmasam da hiçbir şeyin değişmeyeceği faaliyetin planlamasında bulunmadım. Yetkim olmadı. Rütbem yetmediği için emir ve talimat vermedim. Varlığı şüpheli uyduruk konseyin darbe girişiminin sevk ve idaresinde bulunmadım."
Duruşma, sanıkların esas hakkındaki savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere Pazartesi gününe ertelendi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Can Tuncay tarafından hazırlanan 351 sayfalık iddianamede, İstanbul genelinde şehit edilen 89 isim "maktul" sıfatıyla, olay tarihinde kaçırılmaya teşebbüs edilen 15 Temmuz'da 1. Ordu Komutanı olan Orgeneral Ümit Dündar, Deniz Harp Okulu Komutanı olan Mesut Özel, Deniz Harp Akademisi Komutanı Tayyar Ertem ve eşi Emel Ertem ile Harp Akademileri Komutanı Tahir Bekiroğlu müşteki, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bulunduğu 89 kişi, TBMM Başkanlığı, 65. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı, Doğan Şirketler Grubu, Digitürk Genel Müdürlüğü, Casper Bilgisayarlar Sistemi Anonim Şirketi de "suçtan zarar görenler" sıfatıyla yer alıyor.
İddianamede, davanın bir numaralı sanığı FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in yanı sıra, eski askerler Tuğgeneral Mehmet Nail Yiğit, Albay Ahmet Zeki Gerehan, Kurmay Albay Onur Özden, Kurmay Albay Rıfkı Keser, Kurmay Albay Uzay Şahin, Kurmay Yarbay İrfan Arat, Kurmay Yarbay Engin Durmaz ve Kurmay Binbaşı Mehmet Murat Çelebioğlu, hakkında yakalama kararı bulunan firari sanık olarak geçiyor.
Davada, suç tarihinde 3. Kolordu Komutanı olan Korgeneral Erdal Öztürk, Tümgeneral Fethi Alpay, Tuğgeneral Eyyüp Gürler, Tuğgeneral Özkan Aydoğdu, Tuğgeneral Yüksel Durak, Kurmay Albay Ahmet Gümüş, Kurmay Albay Mehmet Kapan, Kurmay Albay Muzaffer Düzenli, Kurmay Albay Müslüm Kaya, Kurmay Albay Nebi Gazneli, Kurmay Albay Ömer Faruk Özköse, Kurmay Albay Sadık Cebeci, Kurmay Yarbay Şakir Çınar, Kurmay Yarbay Fatih Karakaya ve Kurmay Binbaşı Murat Yanık, tutuklu olarak bulunuyor.
İddianamede, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen hakkında, "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme", "bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle ve kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürme", "tasarlayarak bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle kasten öldürme", "cebir kullanarak, silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya teşebbüs etme, "cebir kullanmak suretiyle gece vakti, silahla, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ve birden fazla kişi tarafından birlikte konut dokunulmazlığını ihlal etme", "silahlı terör örgütü kurmak", "kara ulaşım araçlarının alıkonulması", "hava ulaşım araçlarının alıkonulması", "gece vakti, cebir kullanmak suretiyle, silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte ve kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle iş yeri dokunulmazlığını ihlal", "haberleşmenin engellenmesi", "iş yeri dokunulmazlığını ihlal", "silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte ve kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi" ile "silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte ve kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi" suçlarından 92 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 56 yıldan 174 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Sanıklar eski askerler Tümgeneral Fethi Alpay, Tuğgeneral Mehmet Nail Yiğit, Tuğgeneral Özkan Aydoğdu, Tuğgeneral Eyyüp Gürler, Muzaffer Düzenli, Uzay Şahin, Onur Özden, Ahmet Zeki Gerehan, Mehmet Murat Çelebioğlu ve Murat Yanık'ın da aynı suçlardan ayrı ayrı 92 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 56 yıldan 174 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, Engin Durmaz, Mehmet Kapan ve Fatih Karakaya hakkında 47 kez, Sadık Cebeci hakkında 17 kez, Nebi Gazneli, Müslüm Kaya hakkında 6 kez, Şakir Çınar, Rıfkı Keser, İrfan Arat, Ömer Faruk Özköse, Ahmet Gümüş, Erdal Öztürk ve Yüksel Durak hakkında ise üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan on beşer yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
İddianamede, İstanbul'daki darbe girişimi faaliyetlerini, öncesinde yaptığı toplantılarla planlayan, görev dağılımı yapan, kontrol altına alınacak bölgeleri belirleyen veya girişim günü icrasında yönlendirici ve azmettirici vasıfta olup darbe girişimi kapsamında hakimiyet sağlanması için işlenen muhtelif suçlardan doğrudan veya dolaylı fail sıfatıyla sorumlu olan "Yurtta Sulh Konseyi" İstanbul yapılanmasının, Fethi Alpay, Mehmet Nail Yiğit, Özkan Aydoğdu, Eyyüp Gürler, Muzaffer Düzenli, Uzay Şahin, Onur Özden, Ahmet Zeki Gerehan, Mehmet Murat Çelebioğlu ve Murat Yanık isimli sanıklardan oluştuğu vurgulanıyor.
İstanbul'daki darbe girişimiyle ilgili istatistiki bilgilerin de yer aldığı iddianamede, askerlerin eylemleri sonucu 2'si asker, 5'i polis, 82'si sivil vatandaş olmak üzere toplam 89 kişinin hayatını kaybettiği, kolluk görevlileri dahil 719 kişiye karşı hedef gözetmeksizin silahla veya tankla ateş açılarak öldürülmelerine teşebbüs edildiği, eylemlerin yöneldiği mağdurlardan 685'inin yaralandığı, 34'ünün yara almadan kurtulduğu, 155 kişinin yaralama kastıyla gerçekleştirilen eylemlerin mağduru olduğu, kolluk görevlileri dahil 148 kişiye karşı yağma ve hürriyeti tahdit eylemi gerçekleştiği, 214 özel şahsa ait mal ile askeri kurumlara ait olanlar hariç 25 kamu malının zarar gördüğünün tespit edildiği belirtiliyor.
Öte yandan, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın 21. duruşmasında firari sanıklar FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, Uzay Şahin, Ahmet Zeki Gerehan, Engin Durmaz, İrfan Arat, Mehmet Murat Çelebioğlu, Mehmet Nail Yiğit, Onur Özden ve Rıfkı Keser ile tutuksuz sanık Erdal Öztürk'ün dosyalarının ayrılmasına karar vermişti.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-10 Mart (2017) 'İstanbul 24 sanık Darbe/Ana Yapılanma' davası
(07 Nisan 2018, 18:47)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: