Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki (KKK) eylemlere ilişkin 142 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
07.04.2018 16:18 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki (KKK) eylemlere ilişkin 150 sanığın yargılandığı davaya devam edildi. 8 kişinin dosyasının ayrılması nedeniyle sanık sayısı 142'ye düştü.
02.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşmada, Tümgeneral Ali Doğan İnce'yi derdest etmeye gelen dört darbeciyi ölümü göze alarak püskürten Uzman Çavuş Erdal Anbarcı, 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
Merkez Orduevi Korumalı Konutlar nizamiyesinde nöbetçi olduğunu belirten Anbarcı, olay tarihinden birkaç gün önce lojman güvenlik kamera kablolarının bilinçli bir şekilde sökülmüş olduğunu fark ettiğini söyledi.
Kameraları, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz sabah saatlerinde yaptırdıklarını, bu sayede darbecilerle girdiği çatışma anlarının kayıt altına alındığını ifade eden Anbarcı, kabloların kimler tarafından çıkarıldığına dair bilgisinin olmadığını belirtti.
Akşam saatlerinde lojman nizamiyesine üç araçla gelen bir gurup askerin, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığında görevli olduklarını söylediklerini bildiren Anbarcı, "Bunlardan bir binbaşı, kaç askerin nöbette olduğunu, kameraların faaliyette olup olmadığını ve silahımdaki mermileri sordu. Güvenlik kameralarının görüntülerinin aktarıldığı televizyona bakmamızı engelliyorlardı. Daha sonra bir başçavuş, binbaşıya 'Hadi gidiyoruz' deyip bizi iteleyerek çıktılar. Bu sırada A bloktaki bir asker koşarak yanımıza geldi, 'Komutanım o araçları çıkarmasaydınız, Korgeneral Fikret Erbilgin'i aldılar' dedi. Telsizden Merkez Orduevinin nizamiyesine anons çektim ancak araçtakiler kapıları yıkarak çıktılar." ifadelerini kullandı.
Saat 21.00 sıralarında uçakların alçaktan uçmaya başladığını, neler olduğunu anlamaya çalıştığını dile getiren Anbarcı, 4. Kolordu Komutanlığı ile Merkez Komutanlığından herkesin birliğine katılış yapması için bir mesaj geldiğini bildirdi.
İlerleyen saatlerde telsizden, içinde silahlı dört kişinin bulunduğu aracın lojmanlar nizamiyesine doğru geldiğinin bilgisini aldığını aktaran Anbarcı, nöbetçi er Müslüm Uzun'un da "Komutanım acele edin, geliyorlar" dediğini bildirdi.
Vücuduna altı kurşun isabet etti
Dışarı çıktığında sürücüsü yüzbaşı olan aracın nizamiyeden girmek istediğini, gelenlere kimlik sorduğunu anlatan Anbarcı, sonrasında yaşananları şöyle aktardı:
"Aracı bir yüzbaşı kullanıyordu. Ali Doğan İnce Paşa'ya geldiklerini söyleyince ben de kimlik istedim. Yüzbaşı kimliğini uzatır gibi yaparak tabancamın namlusunu tuttu. Yanındaki binbaşı da 'Bırak kaç, hayatını kurtar. Ali Doğan İnce Paşa'yı bize ver işini bitireceğiz' dedi. Binbaşı ile aracın arkasındaki kişi havaya ateş etti. Yüzbaşı bayıldı, ben de nizamiyeye kaçıp mevzi aldım. Ben ve er Müslüm kaçmadık. Onlar bize ateş etmeye başladı, mermiler bize doğru geliyordu. Ateş mesafesi beş metreydi. İlk mermi sağ koluma isabet etti, ikinci mermiyi omuriliğimden yedim. Üçüncü mermi de aynı yere denk geldi. Dört ve beşinci mermiler ise sağ diz altıma geldi. Secde eder gibi tabancamın üzerine çöktüm. Çocuklarım aklıma geldi, tekbir getirmeye başladım. Altıncı mermiyi de sağ koltuk altından yemişim. O mermiyi de 14 gün sonra hemşire fark etti."
Er Müslüm Uzun'un tabancasının tutukluk yapması üzerine belindeki tabancasını ona uzattığını ifade eden Anbarcı, "Müslüm'üm korkmadı, kaçmadı darbecilerden. Benim tabancamla ateş ediyordu, çatışmaya girmişti. Ferhat üsteğmeni aradım, 'Bana destek gelin, vuruldum' dedim. Bunun üzerine darbeciler oradan uzaklaştı." diye konuştu.
Koltuk değneği yardımıyla yürüyebildiğini, tedavisinin devam ettiğini anlatan Anbarcı, "Beni göreve çağırsınlar giderim, oturduğum yerden de ateş ederim, bu vatana canım feda. Müslüm ile biz o gün oradan kaçmadık, yılmadık ama darbeciler çil yavrusu gibi dağıldı. Hepsinden şikayetçiyim." dedi.
Duruşmaya ara verildi.
Duruşmada, darbeciler tarafından alıkonulan Astsubay Fuat Gürel 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
Olay tarihinde Güvenlik Kontrol Merkezi'nde (GKM) nöbetçi olduğunu belirten Gürel, saat 21.00 sıralarında Yüzbaşı Mesut Başgöl'ün, sanıklar eski tuğgeneral Erhan Caha ile eski albay Yüksel Ordu'nun nöbetçi heyetinin toplanması için emir verdiğini söylediği aktardı.
Bunun üzerine nöbetçi heyetin toplandığı 7 nolu kapı bölgesine gittiğini ifade eden Gürel, dönemin KKK Personel Daire Başkanı Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk'ün ağzı ve elleri bantlı şekilde götürüldüğünü kaydetti.
Arkadaşıyla Gençtürk'ün derdest edilmesine karşı gelmek istediklerini ancak sanık Ordu'nun kendilerine engel olduğunu belirten Gürel, bu sırada Tuğgeneral Caha'nın "Emir ve komuta Hasan albayda" dediğini bildirdi.
İsminin Mutlu Serhan Vurdem olduğunu öğrendiği albayın, Türk Silahlı Kuvvetlerin (TSK) yönetime el koyduğunu, nöbetçi heyetinin kışlayı terk etmesini istediğini ifade eden Gürel, "Sanık Üsteğmen Oğuzhan Çelikoğlu da en küçük hareketimizde ateş edecek şekilde bekliyordu. Nöbetçi olduğum için çıkmak istemedim, GKM'ye gittim. Üsteğmen Erkan Şahin içerideydi. Sonradan öğrendiğim kadarıyla bu kişiyi Yüksel Ordu getirmiş." ifadelerini kullandı.
"Görüntüyü simge durumuna getirdim"
İlerleyen saatlerde Yüzbaşı Yusuf Gül'ün GKM'ye girmek istediğini, ancak içeri almadığını anlatan Gürel, bir süre sonra Ordu ile gelen Dinçer Özcan'ın karargah koridorunun ışıklarının söndürülmesi için emir verdiğini anlattı.
Bu durumda güvenlik kameralarının kayıt yapamayacağını söyleyerek ışıkların söndürülmesine karşı çıktıklarını dile getiren Gürel, şöyle devam etti:
"Bunu üzerine Yüksel Ordu, çok yorum yaptığımızı söyleyerek GKM nöbetçi heyetini dışarı çıkarttırdı. Yüksel Ordu, kamera kayıtlarının nasıl silineceğini sordu, bilmediğimizi söyledik. Ordu, GKM'den ayrıldı, bir süre sonra yanında birkaç kişi ile GKM'ye geldi. Ahmet Aktaş ve Erman Arısoy da Yüksel Ordu'ya kamera görüntülerini silemeyeceklerini ifade etti. Yüksel Ordu, bir ara kameraları kapatmamı söyledi. Ben de kameraları kapatmayarak görüntüyü bilgisayarda simge durumuna getirdim."
GKM'den çıkarılarak darbeciler tarafından alıkonulan askerlerin tutulduğu Anadolu Salonuna götürdüğünü anlatan Güler, daha sonra eşinin hamile olduğunu söylediği Ordu'nun kışlayı terk etmesine izin verdiğini sözlerine ekledi.
"Darbeyi radyodan öğrendim"
Müşteki Yüzbaşı Mesut Başgöl de 15 Temmuz'da 7 nolu kapıda nöbetçi olduğunu, akşam saatlerinde Caha'nın nöbetçi heyetinin toplanması için emir verdiğini ifade etti.
Bunun üzerine nöbetçi amiri Yarbay Hayrettin Dönmez'i arayarak bilgi verdiğini anlatan Başgöl, daha sonra nöbetçileri arayarak Caha'nın emrini aktardığını söyledi.
Nöbetçi subay odasında, nöbetçi amir yardımcısı Binbaşı Mehmet Karslı ile telefonla görüştüğünü belirten Başgöl, bunu gören Albay Mutlu Serkan Vurdem'in telefonu alarak Karslı ile konuştuğunu kaydetti.
Saat 23.00'e kadar 2 nolu nizamiyede tutulduklarını dile getiren Başgöl, daha sonra kışladan çıkmalarına izin verildiğini, aracının radyosundan yaşananların darbe girişimi olduğunu öğrendiğini söyledi.
Duruşmada, darbeciler tarafından alıkonulan Astsubay Fuat Gürel 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
Olay tarihinde Güvenlik Kontrol Merkezi'nde (GKM) nöbetçi olduğunu belirten Gürel, saat 21.00 sıralarında Yüzbaşı Mesut Başgöl'ün, sanıklar eski tuğgeneral Erhan Caha ile eski albay Yüksel Ordu'nun nöbetçi heyetinin toplanması için emir verdiğini söylediği aktardı.
Bunun üzerine nöbetçi heyetin toplandığı 7 nolu kapı bölgesine gittiğini ifade eden Gürel, dönemin KKK Personel Daire Başkanı Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk'ün ağzı ve elleri bantlı şekilde götürüldüğünü kaydetti.
Arkadaşıyla Gençtürk'ün derdest edilmesine karşı gelmek istediklerini ancak sanık Ordu'nun kendilerine engel olduğunu belirten Gürel, bu sırada Tuğgeneral Caha'nın "Emir ve komuta Hasan albayda" dediğini bildirdi.
İsminin Mutlu Serhan Vurdem olduğunu öğrendiği albayın, Türk Silahlı Kuvvetlerin (TSK) yönetime el koyduğunu, nöbetçi heyetinin kışlayı terk etmesini istediğini ifade eden Gürel, "Sanık Üsteğmen Oğuzhan Çelikoğlu da en küçük hareketimizde ateş edecek şekilde bekliyordu. Nöbetçi olduğum için çıkmak istemedim, GKM'ye gittim. Üsteğmen Erkan Şahin içerideydi. Sonradan öğrendiğim kadarıyla bu kişiyi Yüksel Ordu getirmiş." ifadelerini kullandı.
"Görüntüyü simge durumuna getirdim"
İlerleyen saatlerde Yüzbaşı Yusuf Gül'ün GKM'ye girmek istediğini, ancak içeri almadığını anlatan Gürel, bir süre sonra Ordu ile gelen Dinçer Özcan'ın karargah koridorunun ışıklarının söndürülmesi için emir verdiğini anlattı.
Bu durumda güvenlik kameralarının kayıt yapamayacağını söyleyerek ışıkların söndürülmesine karşı çıktıklarını dile getiren Gürel, şöyle devam etti:
"Bunu üzerine Yüksel Ordu, çok yorum yaptığımızı söyleyerek GKM nöbetçi heyetini dışarı çıkarttırdı. Yüksel Ordu, kamera kayıtlarının nasıl silineceğini sordu, bilmediğimizi söyledik. Ordu, GKM'den ayrıldı, bir süre sonra yanında birkaç kişi ile GKM'ye geldi. Ahmet Aktaş ve Erman Arısoy da Yüksel Ordu'ya kamera görüntülerini silemeyeceklerini ifade etti. Yüksel Ordu, bir ara kameraları kapatmamı söyledi. Ben de kameraları kapatmayarak görüntüyü bilgisayarda simge durumuna getirdim."
GKM'den çıkarılarak darbeciler tarafından alıkonulan askerlerin tutulduğu Anadolu Salonuna götürdüğünü anlatan Güler, daha sonra eşinin hamile olduğunu söylediği Ordu'nun kışlayı terk etmesine izin verdiğini sözlerine ekledi.
"Darbeyi radyodan öğrendim"
Müşteki Yüzbaşı Mesut Başgöl de 15 Temmuz'da 7 nolu kapıda nöbetçi olduğunu, akşam saatlerinde Caha'nın nöbetçi heyetinin toplanması için emir verdiğini ifade etti.
Bunun üzerine nöbetçi amiri Yarbay Hayrettin Dönmez'i arayarak bilgi verdiğini anlatan Başgöl, daha sonra nöbetçileri arayarak Caha'nın emrini aktardığını söyledi.
Nöbetçi subay odasında, nöbetçi amir yardımcısı Binbaşı Mehmet Karslı ile telefonla görüştüğünü belirten Başgöl, bunu gören Albay Mutlu Serkan Vurdem'in telefonu alarak Karslı ile konuştuğunu kaydetti.
Saat 23.00'e kadar 2 nolu nizamiyede tutulduklarını dile getiren Başgöl, daha sonra kışladan çıkmalarına izin verildiğini, aracının radyosundan yaşananların darbe girişimi olduğunu öğrendiğini söyledi.
Duruşmada, Tümgeneral Ali Doğan İnce'yi derdest etmeye gelen darbecileri, Uzman Çavuş Erdal Anbarcı ile püskürten er Müslüm Uzun, 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
Olay tarihinde vatani görevini yapan Uzun, Merkez Orduevi Korumalı Konutlar nizamiyesinde nöbetçi olduğunu söyledi.
Uzun, darbe girişiminin yaşandığı akşam saatlerinde lojman nizamiyesine üç araçla gelen bir grup askerin, general lojmanları bölgesine gittikten kısa bir süre sonra ayrıldıklarını söyledi.
Bu sırada A bloktaki bir askerin koşarak Uzman Çavuş Anbarcı'nın yanına gelerek, "Komutanım o araçları çıkarmasaydınız, Korgeneral Fikret Erbilgin'i aldılar." dediğini aktaran Uzun, bu durumu telsizden Merkez Orduevinin nizamiyesine anonsla bildirdiklerini ancak araçların kapıları yıkarak çıktıklarını ifade etti.
İlerleyen saatlerde silahlı dört kişinin bulunduğu sivil plakalı bir aracın nöbet tuttukları nizamiyeye geldiğine dair telsizden anons yapıldığını belirten Uzun, kısa bir süre sonra söz konusu aracın bulundukları yere ulaştığını söyledi.
Anbarcı'nın araçtakilerle görüştüğü sırada araç sürücüsünün Anbarcı'nın silahını çekmeye çalıştığını belirten Uzun, bunun üzerine bir el havaya ateş ettiğini anlattı.
Araçtan inenlerden birinin sakin olmasını istediğini belirten Uzun, silahlarını bırakmamaları halinde onlara ateş edeceğini söylediğini bildirdi.
Uzman Çavuş Anbarcı'nın içeriye doğru koştuğu sırada vurulduğunu belirten Uzun, sonrasında yaşananları şöyle anlattı:
"Araçtan inenler ateş edince biz de mevzi alarak onlara ateş ettik. Erdal uzman çavuş yaralandı, onun yanına koştum ve emniyetli bölgeye çektim, bu sırada ateş etmeye devam ettim. Silahım tutukluk yapınca uzman çavuşa ait MP-5 silahı alarak tekrar ateş etmeye devam ettim, gelen askerler araçlarını bırakarak kaçtı. Atletimi yırtarak uzman çavuşun kanamasını durdurmaya çalıştım."
Mahkeme Başkanı Murat İlhan'ın sorusu üzerine Uzun, sanıkların doğrudan kendilerine ateş ettiğini belirterek, onlardan şikayetçi olduğunu sözlerine ekledi.
Müştekilerin ardından tanık beyanlarının alınmasına geçildi.
Duruşmada, Binbaşı Mehmet Genç tanık olarak dinledi.
KKK Harekat Başkanlığında vardiya amirliğinde görev yaptığını ve darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da karargahta olmadığını belirten Genç, 16 Temmuz sabah saatlerinde vardiyayı telsim almak için görev yerine gittiğini ifade etti.
Genç, sanık eski Cari Harekat ve Komuta Kontrol Daire Başkanı Tuğgeneral Adem Boduroğlu'nun kendilerinden normal mesaiye devam etmelerini istediğini aktardı.
Bunun üzerine Özkoçak'ın dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar'ı arayarak gelişmeler hakkında bilgi verdiğini bildiren Genç, "Orgeneral Dündar, Albay Özkoçak'a, sanık tuğgeneral Adem Boduroğlu'nun gözaltına alınması emrini verdi. Özkoçak, Adem Boduroğlu'nun odasına giderek 'Sizi gözaltına alıyorum' dedi. Boduroğlu, telefon etmek istedi. Ali albay izin vermedi. Bunun üzerine Boduroğlu 'Yukarıda silahlı adamlar var, görüşmeler devam ediyor, aşağıya inerlerse kan dökülür' dedi." ifadelerini kullandı.
Dışarı çıktığında sanık eski tuğgeneral Erhan Caha'yı gördüğünü, bu sırada 7-8 kişilik bir gurubun ise "Polis geliyor." diye bağırarak nizamiyeye koştuklarını ifade eden Genç, daha sonra Harekat Merkezindeki görevine döndüğünü kaydetti.
- "Hangi Genelkurmay Başkanından bahsediyorsunuz"
Tanık Yüzbaşı Çağrı Akçalı da 16 Temmuz'da vardiya görevi için karargaha gittiğini, ilk başta nizamiyeden alınmadıklarını ifade etti.
Nizamiyede çok sayıdaki kamuflajlı personelin dikkatini çektiğini belirten Akçalı, bir zaman sonra içeri girmelerine izin verilmesi üzerine görev yeri Harekat Merkezine gittiğini anlattı.
Karargahtaki gelişmelerin kaydedildiği cerideyi incelendiğinde 15 Temmuz'da Harekat Merkezinden diğer birliklere sözde sıkıyönetim emri ile ekindeki mesajların çekildiğini fark ettiğini kaydeden Akçalı, "Bu sırada Albay Ali Özkoçak'a telefon geldi, nereden aradıklarını tam olarak bilmiyorum ancak Özkoçak, telefondaki kişinin 'Siz hala teslim olmadınız mı oraya operasyon yapılacak' dediğini aktardı. Deniz binbaşı ile ben sivillerimizi giyerek Harekat Merkezinden ayrıldık ancak bir süre sonra tekrar buraya döndük." dedi.
Albay Özkoçak'ın Boduroğlu'na "Sizi Genelkurmay Başkanımız adına gözaltına alıyorum." dediğini, Boduroğlu'nun ise "Şaka mı yapıyorsun Ali?" karşılığını verdiğini bildiren Akçalı, Boduroğlu'nun bir yerleri aramak istediğini ancak buna izin vermediklerini ifade etti.
Boduroğlu'nun "Ben bu telefonu açmazsam yukarıda silahlı kişiler var, kan dökülür." ifadesini kullandığını, bu esnada televizyonda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın görüntülerinin verildiğini belirten Akçalı, Boduroğlu'nun televizyonu göstererek "Hangi Genelkurmay Başkanından bahsediyorsunuz, bu mu? Ortalığı velveleye vermeyin, sabah Kuvvet Karargahını Ali Doğan İnce'ye teslim edeceğim." dediğini aktardı.
Mehmet Genç'in bulundukları yere gelerek sanık Erhan Caha'nın sivillerini giyerek kaçtığını, polisin karargaha operasyon yapacağını söylediğini belirten Akçalı, "Bunun üzerine polise derdimizi anlatamayacağımızı, bizi de darbeci zannedebileceklerini ifade ettim. Ali albay da Orgeneral Ümit Dündar ile görüştüğünü, kendisine Boduroğlu'nun gözaltına alınması emrini verdiğini söyleyerek sorumluluğu aldığını söyledi. Dışarıya çıkmamızın uygun olduğunu ifade etti, hep birlikte kışladan ayrıldık." diye konuştu.
- "Darbeci olup olmadığını sordum"
Tanık Binbaşı İsmail Gözütok ise olay gecesi Hatay'da bulunduğunu, kendisini arayan Üsteğmen Süleyman Kaya'nın karargahta garip şeyler olduğunu, daha sonra yeniden arayacağını belirterek telefonu kapattığını söyledi.
Söz konusu kişinin ilerleyen saatlerde bir kez daha arayarak bir albayın Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetime el koyduğunu söylediğini anlatan Gözütok, "Süleyman üsteğmen, Halil Ekiztaş'ın araç sevk amirliğine geldiğini söyleyince telefona istedim. Bir albayın kendisini araç sevk amirliğine gönderdiğini söyledi. İlerleyen saatlerde Süleyman üsteğmen, tekrar aradı ve Ekiztaş'ın da darbecilerden olduğunu aktardı. Bunun üzerine görüştüğüm Ekiztaş'a darbeci olup olmadığını sordum. Darbeci olmadığını söyledi." ifadelerini kullandı.
Öte yandan, 150 kişinin yargılandığı davada, 8 kişinin dosyasının ayrılması nedeniyle sanık sayısı 142'ye düştü.
Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
03.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, KKK Destek Kıtaları Grup Komutanlığında görev yapan tanık Uzman Çavuş Mustafa Çetin, olay günü yaşadıklarını anlattı.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da Güvenlik Kontrol Merkezinde (GKM) nöbetçi olduğunu belirten Çetin, akşam saatlerinde dönemin KKK Personel Başkanı Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk'ün elleri arkadan bağlı, ağzına bant çekilmiş şekilde götürülürken gördüğünü belirtti.
Çetin, ilerleyen saatlerde bütün nöbetçi heyetin 7 Nolu kapıdaki nöbetçi subay odasında toplanması için emir verildiğini aktardı.
Sanık eski KKK Güvenlik Subayı albay Yüksel Ordu'nun sanık eski tuğgeneral Erhan Caha'nın emriyle karargah giriş ve çıkışların kapattığını anlatan Çetin, "Bu sırada Ordu ve Ahmet Erdoğan GKM'ye geldi. Ömer Şevki Gençtürk ile ilgili durumu anlatınca, 'Siz işinize bakın.' dedi." ifadesini kullandı.
Bu esnada komuta katından arayan bir yüzbaşının kameraların kapatılmasını istediğini belirten Çetin, bu durumu ilettiği sanık Ordu'nun da sanık tuğgeneral Caha'yı aradığını söyledi.
Telefon görüşmesinden sonra Ordu'nun güvenlik kameralarının kapatılması emrini verdiğini kaydeden Çetin, şöyle devam etti:
"Yüksel Ordu, telefonu kapatmayı müteakip kritik kameraların kapatılmasını emretti. Ben de bilgisayardaki görüntüyü simge durumuna getirerek sadece ekranı kapattım. Ordu'ya kameraları kapattığımı söyledim. Bir süre sonra Ordu, mutfak kapısını sistemden kilitlememizi, kimsenin bu bölgeye giriş çıkış yapmamasını istedi. Neden kapatmamız gerektiğini sorduğumuzda bize kızdı. Bu sırada başçavuş Ali Özkan Yorgun belimdeki tabancamı alarak beline taktı."
"Kayıtları silmeye çalıştılar"
Bir süre sonra Ordu'nun kendisini çağırarak bu sefer de kamera kayıt sisteminin şifresini bilip bilmediğini sorduğunu anlatan Çetin, sanık albaya olumsuz cevap verdiğini ifade etti.
Daha sonra GKM'ye gelen yarbay Yalçın Karahan'ın Ordu'ya "Şifreleri ne yaptınız." diye sorduğunu belirten Çetin, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yalçın Karahan, şifreleri alamazlarsa kayıt cihazlarını arka taraftan sökerek götüreceklerini söyledi. Daha sonra Yüksel Ordu, yüzbaşı Ahmet Aktaş ile üsteğmenler Erhan Arısoy ve Vedat Güngör GKM'ye geldi. Aktaş, yönetici bilgisayarın başına geçerek, görüntüleri silmek için işlem yapmaya çalıştı. Bu arada beni GKM'den dinlenme odasına gönderdiler. Buradaki telefonu söktüler ve haberleşmemizi engellediler. Sabah saatlerinde gitmemize müsaade ettiler ve kışladan ayrıldık."
Duruşmada Uzman Çavuş Serdar Kelemci 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
KKK karargahında komuta katı sorumlusu olarak görev yaptığını belirten Kelemci, olay tarihinde nöbetçi olduğunu söyledi. Akşam saatlerinde 7 nolu kapıda hareketlilik olduğu bilgisini aldığını belirten Kelemci, görüştüğü bir askerin dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın koruması Bülent Aydın'ın vurulduğunu söylediğini aktardı.
Emir subaylığına gitmek için koridora çıktığı sırada, sanık eski Özel Kalem Müdürü Albay Nuh Altınsoy'un kendisine hakaret içeren ifadeler kullanarak, gitmesine engel olduğunu ileri sürdü.
Bu sırada Başçavuş Ayhan Çoban'ın kendisini alıkoymak isteyenlere, "Ne yapacaksınız en fazla canımı alacaksınız" dediğini duyduğunu belirten Kelemci, arbede yaşanması üzerine buradan ayrıldığını kaydetti.
Daha sonra odasına gelen sanık eski Binbaşı Uğur Bahtiyar'ın burayı terk etmesini istemesi üzerine, komuta katı sorumlusu olduğunu söylediğini aktaran Kelemci, "Uğur binbaşı, bana görev süremin bittiğini söyledi. Yüzbaşı Fatih Özden ile Uğur binbaşı koluma girerek beni 2 nolu nizamiyeye götürdü. Burada Ayhan Çoban'ı elleri ve ağzı bantlı olarak gördüm. Sanık Oğuzhan Çelikoğlu bize 'Ya bizim safımızda olun ya da kışlayı terk edin' dedi. Daha sonra beni kışla dışına çıkardılar." ifadesini kullandı.
- Araçlarını almaya gelmişler
Tanık Astsubay Cihan Alkan da darbe girişiminden bir gün sonra karargaha geldiğini, ancak ilk başta girişine izin verilmediğini söyledi.
Bir süre bekletildikten sonra nöbet yerine gitmesine izin verildiğini ifade eden Alkan, bu sırada nizamiyede silahlı bir gurup askerin bulunmasının dikkatini çektiğini dile getirdi.
Bu askerlerin bir zaman sonra silahlarını yere bırakıp sivil elbiselerini giyip kışlayı terk ettiklerini anlatan Alkan, askerlerden birinin kendisine "Sen ne duruyorsun burada, birazdan polis gelecek kaç." dediğini aktardı.
Bunun üzerine birlikte nöbet tuttuğu uzman çavuşa, "Ucunda ölüm de olsa" karargahtan çıkmayacağını söylediğini bildiren Alkan, şöyle devam etti:
"Çıkan araçların plakasını aldık, sanık Tuğgeneral Erhan Caha nizamiyeye gelerek, Türk Silahlı Kuvvetleri Harekat Merkezini aradı ancak konuşmadı. Bir süre yanındaki sivil kıyafetli birisiyle nizamiye bölgesinde oturdular. Yanlarına birkaç kişi daha geldi, kışladan nasıl çıkacaklarını konuşuyorlardı. İçlerinden birisi 'Sivil araçla çıkmayalım dikkat çekeriz.' dedi. Beş kişi ticari taksiye binerek kışladan ayrıldılar."
Kışlayı terk edenlerden iki kişinin ilerleyen saatlerde karargaha gelerek, otoparktaki araçlarını almak istediklerini ifade eden Alkan, bu kişileri Muhafız Tabur Komutanlığına teslim ettiklerini söyledi.
Saat 05.30'da karargaha gelen Murat Yüksel'in de aracının kışlada kaldığını belirterek, almak istediğini söyleyen Alkan, "Onu göndermedim, savcıya bilgi verdik ancak yakalama kararı olmaması nedeniyle kendisini serbest bıraktık. Öğrendiğim kadarı ile daha sonra yakalanmış." ifadesini kullandı.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
04.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, Astsubay Muhsin Dölkeleş, 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da 2 No'lu nizamiyede nöbetçi olduğunu belirten Dölkeleş, akşam saatlerinde kamuflajlı askerlerin buraya geldiklerini ifade etti.
Dölkeleş, KKK karargahında sadece her ayın son iki gününde kamuflaj giyilebildiğini, rutinin dışındaki bu gelişmeyi nöbetçi amirine telsizden bildirdiğini aktardı.
Bu esnada sanık eski albay Hasan Yılmaz'ın nizamiyeye gelip telsizini aldığını ifade eden Dölkeleş, ilerleyen saatlerde karargah nöbetçi heyetinin nizamiye bölgesine getirildiğini bildirdi.
Dölkeleş, daha sonra karargaha personelin gelmeye başladığını bildirerek, "Karargaha gelenleri durduran askerler, dahili hattan bir yerleri arayarak geleni ya içeri alıyorlardı ya da 'Pazartesiye kadar izinlisiniz' diyerek geri gönderiyorlardı." dedi.
İlerleyen saatlerde mutfak personelin nüfus cüzdanlarını 3 No'lu nizamiyeye götürmeleri için emir verildiğini anlatan Dölkeleş, bu bölgeye gittiği sırada cephanelik önünde toplanan bir grubu gördüğünü ifade etti.
Nüfus cüzdanlarını teslim ettikten sonra görev yerine döndüğünde cephanelikte silah ve mühimmat dağıtıldığını kaydeden Dölkeleş, tanımadığı bir albayın nizamiyeye gelerek ışıkları ve televizyonu kapattırdığını söyledi.
Dölkeleş, nizamiyeye gelen bir binbaşının bütün nöbetçi heyetini evlerine gönderdiğini ve kendisine neden burada beklediğini sorduğunu aktararak, şunları kaydetti:
"Ben de nöbetçi olduğumu, nöbet yerimi terk etmeyeceğimi söyledim. Bir üsteğmen gelerek nöbetçi astsubayın olduğu yere tekme attı, neden gitmediğimi o da sordu. Benzer bir cevap verince yanımdan ayrıldı. Erlerin nöbet tuttuğu kulelerde, bu eğitim elbiseli rütbeli personelin durduğunu gördüm. Birisi 'Saldırı var' diye bağırdı, dışarı çıktım. Bir ambulans ve araç gelmişti, araçtaki kişi pencereden başını çıkararak 'Benim benim ateş etmeyin' dedi. Bu şahıs nizamiyedeki kamuflajlı gruba katıldı."
Dölkeleş, nöbetini devretmesinin ardından evine gittiğini sözlerine ekledi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, tanık Uzman Çavuş Ünsal Özdemir, 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da 1 No'lu nizamiyede nöbetçi olduğunu belirten Özdemir, akşam saatlerinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından silah seslerinin geldiğini ifade etti. Bunun üzerinde bilgi vermek için aradığı Güvenlik Harekat Merkezi'ndeki kişinin tatbikat yapıldığını söylediğini aktaran Özdemir, "Bir süre sonra birkaç rütbeli bulunduğum yere geldi. Binbaşı Ali Kahya ve soyadını hatırlayamadığım Binbaşı Mesut olduğunu düşünüyorum. Bana tatbikat yaptıklarını söylediler. Daha sonra erleri mevzilere yerleştirdiler. Neler olduğunu anlayamamıştım." dedi.
Sert bir sesle tonuyla tüfeğini kendisinden isteyen Kahya'ya karşı ilk başta direndiğini, Kahya'nın elini beylik tabancasına götürmesi nedeniyle silahını vermek zorunda kaldığını söyledi.
Nöbetçi uzman çavuş ile gözetim altında tutulduklarını, nöbet yerlerine iki binbaşının geçtiğini anlatan Özdemir, normal şartlarda subayların bu şekilde nöbet tutamayacaklarını ifade etti.
"Ortada saçma sapan bir durum vardı ama anlayamıyorduk" diyen Özdemir, "Mevzi alan erler tel örgünün dibindeydi. Dışarıdan gelecek kurşuna doğrudan hedef olabilirdi, erleri geriye doğru çektim tam siper yatırdım, ne emir verildiğini sordum. 'Polis gelirse vurun' şeklinde emir vermişler." diye konuştu.
Erleri kesinlikle böyle bir emri yerine getirmeyecekleri konusunda uyardığını ifade eden Özdemir, telefonla arama yaptığı sırada ensesinde soğukluk hissettiğini, arkasını döndüğünde bir binbaşının kendisine silah doğrulttuğunu anlattı.
Binbaşının bu şekilde telefon araması yapmasını engellediğini belirten Özdemir, saat 02.00'de darbe girişiminden haberdar olduğunu söyledi.
Kendilerini alıkoyan binbaşıların, şehir dışındaki üç tugayın Ankara'ya kaydırılacağını, sokaklarda tankların dolaşacağını kendi aralarında konuştuklarını aktaran Özdemir, "Cuma Aygün ile durumu değerlendirdik. Sürekli 'Vatanı mahvettiler' diyordu. Sabaha kadar bu bölgede bekledim, daha sonra kışlayı terk ettim." ifadesini kullandı.
- Albay darbe olduğunu söylemiş
Tanık Uzman Çavuş Adem Gökalp de olay tarihinde 3 no'lu nizamiyede nöbetçi olduğunu, akşam saatlerinde Yarbay Hayrettin Dönmez'in sanık eski Tuğgeneral Erhan Caha'nın nöbetçi heyetinin 7 no'lu nöbetçi subay odasında toplanması için emir verdiğini söylediğini aktardı.
Gökalp, söz konusu yere gittiğini, burada görüştüğü bir uzman çavuşun karışık bir durum yaşandığını anlattığını bildirdi.
Daha sonra Binbaşı Necdet Eroğlu'nun Genelkurmay Başkanlığına gideceğini, nizamiyedekilerin de kendisine eşlik etmesi için emir verdiğini ancak buna karşı geldiklerini belirten Gökalp, "Biz gitmeyi kabul etmeyince Eroğlu araçla bulunduğumuz yerden uzaklaştı." dedi.
Sanık eski Albay Mutlu Serkan Vurdem'in nizamiyeye gelerek, nöbetçi heyetinin görev süresinin bittiğini, herkesin buradan ayrılmasını emrettiğini kaydeden Gökalp, "Daha sonra Albay Vurdem, 'TSK'nın yönetime el koyduğunu, darbe olduğu'nu açıkça bize söyledi. Üsteğmen Oğuzhan Çelikoğlu da yanındaydı." diye konuştu.
Duruşmada uzman çavuş Barış Kaplan tanık sıfatıyla 15 Temmuz' 2016'daki darbe girişimi gecesi yaşadıklarını anlattı.
15 Temmuz gecesi Güvenlik Harekat Merkezi'nde (GHM) nöbetçi olduğunu belirten Kaplan, saat 21.00'de yaklaşık 10 kişilik asker grubunun 3 nolu nizamiyedeki araç kontrol noktasına geldiklerini aktardı.
Söz konusu askerlerden binbaşı Mesut Turan'ın, emir komutanın kendisinde olduğunu, araç giriş çıkışlarının yasaklandığını söylediğini belirten Kaplan, "Daha sonra nöbetçi amiri GHM'ye geldi, neler olduğunu sordu. Turan'ın da 'Geniş çaplı bir tatbikat var, siz normal işlerinizi yapın, karışmayın,' demesi üzerine nöbetçi amir de 'Benim neden haberim yok, emir var mı' diye sordu. Turan da emrin Genelkurmay Başkanlığından geleceğini söyledi." ifadelerini kullandı.
İlerleyen saatlerde nöbetçi amir binbaşı Fatih Toran'ın, GHM'deki nöbetçilere silah vererek, "Kendinizi koruyun, gerekirse darbecilere karşı kullanın" dediğini aktaran Kaplan, bu sırada bir uzman çavuşun, bulundukları yere gelerek silahının alındığını söylediğini, bunun üzerine kendilerine dağıtılan silahları masanın altına sakladıklarını kaydetti.
Kaplan, sanık eski albay Hasan Yılmaz'ın nöbet kulübelerindeki mühimmatlara ulaşılmasını sağlayan GHM'deki butona bastığını, daha sonra darbe eyleminde yer alan sanıkların da buradaki mühimmatları aldığını anlattı.
İlerleyen saatlerde sanık Binbaşı Mesut Turan'ın, GHM'yi terk etmelerini istediğini vurgulayan Kaplan, "Mesut binbaşı, 'Eğer şimdi çıkmazsanız birazdan sokağa çıkma yasağı ilan edilecek, o zaman çıkamayacaksınız.' dedi. Bunun üzerine üstümüzü değiştirip, geri geldiğimizde sivil bir araç bizi bekliyordu, bizi evlerimize gönderdiler." diye konuştu.
Duruşmada Yarbay Mesut Burhan, tanık sıfatıyla 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
KKK Muhafız Tabur Komutanı olarak görev yaptığını belirten Burhan, 15 Temmuz akşam saatlerinde ailesiyle Keçiören'de olduğu sırada sanık eski Hizmet Tabur Komutanı binbaşı İhsan Bozkurt'un kendisini arayarak, birlikten aranıp aranmadığını sorduğunu bildirdi. Bozkurt'un kendisini arayan bir personelin karargahta tatbikat yapılacağını söylediğini aktaran Burhan, "Bozkurt'a 'Tatbikat olursa benim de haberim olurdu, ne tatbikatı bu.' diye sordum. O da 'Ben de anlayamadım, taksideyim kışlaya gidiyorum.' dedi." ifadesini kullandı.
Burhan, bunun üzerine eşi ve çocuklarıyla eve gittiğini, kışlaya gitmek için hazırlık yaptığı sırada kendisini arayan Binbaşı Fatih Toran'ın da kaygılı bir ses tonuyla tatbikat yapıldığını ancak buna ilişkin yazılı emrin gösterilmediğini söylediğini anlattı.
Başbakan Binali Yıldırım'ın darbe girişimine ilişkin açıklamasını izledikten sonra yeniden görüştüğü Binbaşı Toran'ın, sanık eski Karargah Güvenlik Subayı albay Yüksel Ordu'nun 50 kişilik silahlı gurupla kışlanın kritik yerlerini tuttuğu bilgisini verdiğini aktardı.
Karargahtaki gelişmeler hakkında bilgi almak için Binbaşı Bozkurt ile yeniden iletişim kurduğunu belirten Burhan, şöyle devam etti:
"Binbaşı Bozkurt, bana telefonda durumu anlattı. Ben de 'İhsan, adamlar darbe yapıyor. Ne yapıyorsun, çık oradan.' dedim. İhsan da bana 'Nasıl kaçayım, adamlar silahlı. Albay Hasan Yılmaz, beni sürekli yanında tutuyor. Binbaşı Levent Akçaoğlu da silahlı olarak başımda duruyor. Bunlar askerleri kışla dışına çıkarırsa ne olacak.' şeklinde cevap verdi. Bu durumda İhsan binbaşının olaylardan haberinin olmadığını, erleri koruma gayesinde olduğunu anladım. Gece boyunca kışladaki gelişmeleri, Bozkurt ve Toran'dan aldım."
"Darbe girişimini basından takip ettim"
Kışladaki gelişmeleri dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar'a ulaştırması için koruma müdürünü aradığını bildiren Burhan, bir kez daha telefonla görüştüğü Bozkurt'un kendisine "Mesut, durum çok kötü. Beni kışla dışına çıkarıyorlar. Hasan albaya 'Beni buraya siz çağırmadınız, buraya askerlerimin emniyeti için geldim' dedim ancak çıkmamı istiyorlar.' dedi. Bunun üzerine sakin olmasını istedim." ifadeleri kullandı.
Bozkurt'un kışla dışına çıkartılmasından sonra kışladaki gelişmeleri Toran aracılığıyla takip etmeye devam ettiğini belirten Burhan, "Toran, darbecilere destek vermemiş, onlara karşı gelmişti. Çabaları onu gösteriyordu." dedi.
Darbe girişimine ilişkin gelişmeleri basından da takip ettiğini dile getiren Burhan, olayların durulması üzerine sabah saatlerinde kışlaya giderek personel ve silahları kontrol ettiğini sözlerine ekledi.
Tanık beyanlarını ardından Mahkeme Başkanı Murat İlhan, önceki duruşmalarda alınan ara karar gereği dava dosyasına gelen evrakı okudu.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
05.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, Astsubay Alpay Adakoğlu, tanık sıfatıyla 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
KKK Destek Kıtalarına bağlı Lojistik Bakım Bölüğünde görev yaptığını belirten Adakoğlu, olay tarihinde nöbetçi olduğunu, akşam saatlerinde nöbetçi heyetinin toplanması için telsizden anons yapıldığını söyledi.
Anonsun kimin tarafından yapıldığına ilişkin bilgisinin olmadığını söyleyen Adakoğlu, toplanma alanına gittiğinde sanık eski Albay Hasan Yılmaz'ın Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) yönetime el koyduğunu, emir komutanın kendisinde olduğunu söylediğini bildirdi.
Sanık Yılmaz'ın karargahın güvenlik tedbirlerini arttırmak için bir manga asker hazırlattığını ifade eden Adakoğlu, "Hasan albay benden mühimmat istedi, karşı çıktım ama sonunda vermek zorunda kaldım. Cephaneliğin kapısını spiral, çekiç ve balyozla kırmaya çalışıyorlardı. Mühimmatları askerlere dağıttım." dedi.
Adakoğlu, darbe girişiminin püskürtülmesinden sonra dağıttığı mühimmatları askerden aldığını sözlerine ekledi.
- "Albayı zorla götürdüler"
Tanık Astsubay Gürkan Ayhan da olay tarihinde karargahta nöbetçi olduğunu söyledi.
Ayhan, akşam saatlerinde Özbek garajına giden er ve erbaşları gördüğünü, neler olduğunu sorduğunda içtimanın bu bölgede yapılacağı bilgisini aldığını aktardı.
Daha sonra görüştüğü askerlerin kendisine, Destek Gurup Komutanı Albay Tuncay Polat'ın zorla götürüldüğünü söylediğini bildiren Ayhan, bu bilgiyi Hizmet Tabur Komutanı Binbaşı İhsan Bozkurt ile paylaştığını anlattı.
Askerlerin toplandığı Özbek garajında sanık eski Albay Hasan Yılmaz'ın "TSK'nın yönetime el koydu, yeni Destek Grup Komutanı benim." dediğini ifade eden Ayhan, ilk başta bu duruma anlam veremediğini dile getirdi.
Askerleri dikkatli olmaları konusunda uyardığını ifade eden Ayhan, ilerleyen saatlerde kışladaki durumu anlatmak için 155 polis hattını aradığını ancak telefonlarına cevap verilmediğini söyledi.
Kendisinden 20 tüfek isteyen Binbaşı Levent Akçaoğlu'na "Silahlar için önce beni öldürmen gerekir" dediğini iddia eden Ayhan "Bana, kuvvet komutanın emri olduğunu ve kışlanın emniyetini alacaklarını söyledi. Ben de 'Emniyet alınacaksa bu bizim görevimiz değil mi? Gerekirse 50 silah alırız ancak benim böyle bir emirden neden haberim yok' diye sordum ve silahları vermedim." diye konuştu.
Duruşmada Üsteğmen Mehmet Çalışkan, tanık sıfatıyla 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
Darbe girişiminin yaşandığı gün KKK Harekat Merkezi'nde nöbetçi olduğunu belirten Çalışkan, hava sahasının kapatıldığına dair Genelkurmay Başkanlığından emir geldiğini söyledi.
Saat 22.00 sıralarında darbe sanıkları eski tuğgeneraller Ali Rıza Çağlar, Erhan Caha, Ali Kalyoncu ile albay Uğur Karaca ve binbaşılar Yavuz Sezer ile Erkal Tarlacı'nın harekat merkezine geldiğini anlatan Çalışkan, Caha'nın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) ülke yönetimine el koyduğunu söylediğini bildirdi.
Sanık Çağlar'ın da Genelkurmay Başkanlığından bazı emirlerin geleceğini, bunların ast birliklere gönderilmesini istediğini ifade eden Çalışkan, ilerleyen saatlerde makam odasına geçen Boduroğlu'nun ise telefonla görüştüğü bazı kişilere, "Sıkıyönetim komutanına bağlılıklarını bildir." dediğini aktardı.
Boduroğlu'nun telefon görüşmelerinin dikkatini çektiğini dile getiren Çalışkan, "Telefon görüşmesine kulak misafiri olduğum Boduroğlu'nun, 'Kanımızın son damlasına kadar savaşacağız' dediğini hatırlıyorum. F16'ların alçak uçuş yaptığı sırada harekat merkezinin açılır kapanır kapısı çok şiddetli titriyordu. Tedirginliğimizi gören Boduroğlu, alaycı bir üslupla 'Kedidir kedi' diye bağırdı." ifadesini kullandı.
Çalışkan, darbe girişiminin püskürtülmesinden sonra karargahtan ayrıldığını sözlerine ekledi.
Tanıklar Kemal Avşin Deveci ve Ali Özen'in de beyanlarının ardından duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
06.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları katıldı.
Tanık beyanlarının ardından sanık ve avukatlarının tahliye talebi ile cumhuriyet savcısının mütalaasını alan mahkeme ara kararını açıkladı.
Buna göre, "üzerine atılı suçun niteliği", "delil durumu" ve "adli kontrol şartının bu aşamada yetersiz kalacağı" gerekçesiyle sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Mahkeme, KKK Karargahı'nda ne tür tatbikatların yapıldığı, bu süreçte hangi silahların kullanıldığı ve kimlerin katıldığına ilişkin bilirkişi raporu hazırlanmasına hükmetti.
Müştekilerin, davaya katılma taleplerini kabul eden mahkeme, gelecek celse bazı isimlerin tanık olarak dinlenmesi için müzekkere yazılmasını kararlaştırdı.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-10 Nisan (2017) 'Ankara 142 sanık (ilk 150) Darbe/Kara Kuvvetleri Yap.' davası
(07 Nisan 2018, 16:18)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: