İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında, aralarında Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok'un da bulunduğu 34 kişinin şehit edildiği 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ndeki olaylara ilişkin, haklarında 37'şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen 135'i tutuklu 143 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
31.03.2018 17:45 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında, aralarında Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok'un da bulunduğu 34 kişinin şehit edildiği 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ndeki olaylara ilişkin, haklarında 37'şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen 135'i tutuklu 143 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
26.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Büyükçekmece'deki Mimar Sinan Spor Salonu'nda yapılan duruşmaya, 131 tutuklu sanık ile çok sayıda müşteki ile taraf avukatları ve izleyiciler katıldı.
Duruşmanın öğleden sonraki oturumuna, müşteki ifadelerinin alınmasıyla devam edildi.
Müştekilerden Gazi Fatih Öztürk ifadesine, 'Bu esef ve onur kırıcı, 15 Temmuz için utanç kaynağı olan, vatan müdafaası için beslediğimiz insanlara aldıkları her nefes haram olsun' diyerek başladı.
İmam Hatip Lisesi okuduğunu, mütedeyyin bir aileden geldiğini belirten Öztürk, 'İmam Hatip Lisesi'nde okurken, Hava Harp Okulu'nun önünden her geçtiğimde her bir savaş pilotu olmak isterdim. Bilmezdim ki kendi ülkemde dışlanacağım. Bu insanlar bizi sadece köprüde vurmadılar. 28 Şubat'da da devletine isyan eden olmamak için okulumu bırakıp yurt dışına gittim. Daha sonra bir şeyler değişince geri döndüm. Burada, uyuyordum diyeni de gördük, tankı görmedim diyeni de. Öyle şeyler gördüm ki şaşırıyorum. Bugünlere gelmemizin sebebi 28 Şubat'ı yeterince temizleyemememizdir. Burada salağa yatan bunlar mı yönetime el koyacaktı? Biz bunlara helal yedirmedik mi? Bu millet bunlara ne yaptı ki elinde taş olmayan, sopa olmayan insanlara saldırdılar. Bunları idam sehpasında görsem, sadece bu millete yazık ettiniz derim. Alışmış kudurmuştan beterdir. Bunları salsanız yine gider aynısını yaparlar.'
Darbe girişimi olduğunu sezince evden çıktığını kaydeden Öztürk, ifadesini şöyle sürdürdü:
'Evlatlarım için süt alıp kapıya bıraktım ve yola çıktım. Eğer ertesi gün bunlar amaçlarını gerçekleştirmiş olsaydı süt değil su vermezlerdi su. Kısıklı ve Çengelköy'e gittikten sonra, arkadaşlarla köprüye doğru yol aldık. Bu yolda, bir kez can varsa bir kez verilir. Köprüde en öne kadar ilerledim. Ateş ediyorlardı. Sanki karşılarında 'Allahu Ekber' diyenler değil de İngiliz, Fransız, Yunan ya da İsrail askeri var gibi ateş ediyorlardı. 15 Temmuz bir darbe değil, katliamdır. Köprüde boş bir çekici arabası vardı. Çevremdekilere çekici aracı siper edip ateş edenlere yakınlaşabileceğimizi söyledim. Öyle yoğun bir ateş vardı ki bu hainler hainliğini tam anlamıyla yaptı. Yere eğilmiştim, kalkarken vurulmuşum. Ambulanslar gelmiyordu. Beni ve diğer yaralıları taşıyan araçlar vardı. Bu insanlar gazi sayılmadılar. İsimleri de bilinmiyor. Sürekli ring atarak yaralıları götürdüler. Burada sanıklar 'Emre uydum' diyorlar. O zaman, onun üstü de emre uydum desin, onun üstü de. O zaman namus davalarında azmettirici babalara ceza verilmesin.'
Öztürk, sanıklar ve avukatlarının soru sormamasını, sorsalar da cevaplamayacağını söyledi. Öztürk'ün müdahil avukatlarının sorularına cevap verdiği sırada bir gazi, tutuklu sanıklardan Tugay Çiçek olduğu öğrenilen kişinin bir eliyle diğer elini perde yapıp işaret parmağıyla, 'Size sonra göstereceğiz' diye kendilerini tehdit ettiğini ileri sürdü. Müştekiler ve gazilerin tepki göstermesi üzerine salonda gerginlik yaşandı. Sanık Çiçek, salondan çıkarılırken, mahkeme başkanı duruşmaya ara verdi.
-'Sanığın tehdit ettiği iddiası tutanak altına alındı'
Aranın ardından yeniden başlayan duruşmada sanıklar ile müştekiler arasında bulunan bölümdeki jandarma sayısı arttırıldı. Sanık avukatlarının soru sorma talebi üzerine mahkeme başkanı usule göre avukatlara söz verdi. Sanık avukatının soru sorduğu sırada elleriyle kulaklarını kapatan Öztürk, mahkeme başkanı tarafından uyarıldı. Öztürk, sanık avukatları ve sanıkların sorularını cevaplamazken, bazı soruları ise direkt mahkeme başkanına cevapladı. Öte yandan bir müşteki vekilinin, ara öncesi duruşma salonunda sanık Çiçek'in, müştekileri tehdit ettiği iddiasına ilişkin tutanak tuttuklarını, bu tutanağı da savcılığa sunacaklarını bildirdiler.
-'Merak ediyorum, bunların içinde hiç teröriste ateş eden var mı?'
Öztürk'ün ardından müşteki gazilerden Veli Gamlı ifade verdi. Gamlı, televizyonda askerleri köprüde görünce bir gariplik olduğunu anladığını, sosyal medya kullanmadığını, 80 darbesini görmüş biri olarak darbeyi gerektirecek bir durum bulunmadığından bunun iç savaş olduğu düşüncesine vardığını anlattı. Gamlı, köprüye şahsi aracıyla gittiğini, cep telefonunu aracında unuttuğunu, gece saat 3 gibi köprüye vardığını belirterek, şöyle devam etti:
'Telefonum aracımda kaldığında, şehitler ve gaziler olduğundan haberim yoktu. Böyle şey olmaz, bu askerlerle konuşalım, bizim askerimizse bize sıkmaz diye düşündük. Beton blokların oraya vardık. niyetimiz daha ileri gidip askerle görüşmekti. Ateş yağmuru başladı. 'Bu bizim askerimiz değildir' dedim. Şu an düşünüyorum. Gerçekten bunlar bizim askerimiz olamaz. Merak ediyorum, bunların içinde hiç teröriste ateş eden var mı? Ayağa kalkar kalkmaz bir yaralıyı almaya giderken kolumdan vurulmuşum. Geri geri giderken bile ateş etmeye devam ettiler. Gazi olduk.'
Darbe girişiminin saat 21.00 - 22.00 aralığında başladığını kaydeden Gamlı, 'Haydi 1 saatte ne olduğunu anlamadılar, 2-3 saate sonra, sabaha kadar anlamadılar mı bunun bir darbe olduğunu. Askeri öğrencileri okula alırken bir zeka testi falan yapmıyorlar mı? Geri zekalı mı bunlar?' dedi.
Duruşma, yarın müşteki ifadelerinin alınmasıyla devam edecek.
27.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Büyükçekmece'deki Mimar Sinan Spor Salonu'nda yapılan 32. duruşmaya, 107 tutuklu sanık, çok sayıda müşteki, taraf avukatları ve izleyiciler katıldı.
Davada, müştekiler dinlendi.
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Büyükçekmece'deki Mimar Sinan Spor Salonu'nda yapılan duruşmada, darbe girişiminde yaralanan müşteki Süleyman Yüce, olay günü 22.30'dan saat 05.00'e kadar 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde olduğunu söyledi.
Köprüye giderken silah sesleri duyduğunu anlatan Yüce, şunları kaydetti:
'Köprüye inerken aklımıza kötü bir şey gelmiyordu. Tam yaklaştığımızda ateş altında kaldık. O zaman köprüdeki canilerin farklı bir amaç için orada olduğunu anladık. Yerdeki yaralıları taşımaya kalkarken bile ateş ettiler. Köprüdeki askerler yere çökmüş vaziyette nişan alarak insanları vuruyorlardı. İnsanlar şaşkındı. Benim üzerimde bırakın silahı ve sopayı, tek bir tişört vardı, onu da bir yaralı arkadaşa tampon yapsın diye verdim. Köprüde üniforma giymiş teröristlerin hiçbirinin masum olduğuna inanmıyorum. Biz tarihimiz boyunca böyle savaştık, bizi mermiyle korkutamazlar.'
Süleyman Yüce, sabah ezanında köprünün Beylerbeyi tarafında dinlenmeye gittiğini belirterek, şöyle devam etti:
'Tam kalktım, tank TOMA'ya vurdu. O esnada yaralandım. Bu askerlerin başında bir komutanları vardı. Askerlerin yanına gidip ateş ettiriyordu. Bu sanıklar, o gece gerçekten kahraman olmak isteselerdi, Ömer Halisdemir olabilirlerdi. Askeri öğrencileri getiren otobüsün şoförü ısrarla ateş eden askerlerin yanına gitmeye çalışıyordu. İnsanlar orada yaralılarını hastaneye götüremiyordu. O otobüsün diğerlerine katılmaması için engel olmaya çalıştılar. Ben bir de şeyi merak ediyorum. İstanbul'da birçok askeri birlik varken, terör saldırısı için neden Yalova'dan geliyorlar? Çok merak ediyorum. Benim canım sağ olduğu sürece bunların peşini bırakmayacağım. O ateş ettikleri insanlar içinde anneleri, babaları, dayıları da olabilirdi. Hepsinden şikayetçiyim.'
'Şikayetçiyim'
15 Temmuz şehidi Muhammed Ambar'ın eşi müşteki Elmas Ambar, eşinin 3 kurşunla vurulduğunu anlatarak, 'Biz burada 3 maymunu oynayan sanıkları sabırla dinledik. Hakkımı helal etmiyorum. Benden yarimi, çocuğumuzun aşkını, kayınvalidemden oğlunu aldılar. Bu gencecik insanlar nasıl böyle kör, nasıl parayla satılmış? İyi ki şehit eşiyim, iyi ki hain değilim. Eşimi 3 kurşunla şehit edip neden sağına soluna ateş ederek, yardım etmek isteyen vatandaşlara engel olmuşlar? Kurşunları kim attı? Ben bunu bilmek istiyorum. Muhammed Ambar'ın eşi olarak, çocukları, annesi, kardeşi, ağabeyi, babası adına şikayetçiyim.' ifadelerini kullandı.
-'1,5 senedir besliyoruz bunları'
Müştekilerden Servet Başaran ise köprüye gidenlerin en önünde yer aldığını belirterek, askeri öğrencileri taşıyan mavi otobüsün köprüye varış anını anlattı.
Otobüsün sağa sola çarparak ilerlediğini söyleyen Başaran, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Otobüsün önünden duman çıktığı söyleniyor. Kimse otobüsü yakmadı, sağa sola çarptığı için hararet yaptığından dumanlar çıktı. Otobüsün ön kısmında elinde silah olan rütbeli biri vardı. Hiçbir silahtan mermi çıkmadığına inanmıyorum. Tek tek gözlemledim, hepsinden ateş edildi. Hangi biri masum? Beni sakat ettiler. Burada şehit aileleri var, gaziler var, bu sanıklar pişkin pişkin oturuyorlar. 1,5 senedir besliyoruz bunları. Bunların katli vacip. En ağır şekilde cezalandırılmalarını istiyorum. Ben sela okunduktan tam 5 saniye sonra köprüdeki gişenin önünde elimden vuruldum, birkaç yerimden de mermi sıyırdı. 5 kez ameliyat oldum. Sağ elimde hala sorun var.'
Duruşmada, ifadesi alınan 15 Temmuz Gazisi Müşteki Necmeddin Kılınç, köprüye giderken izli mermiler gördüğünü, Allahu Ekber diyerek köprüye yürüdüğünü söyledi.
Gişelerin yakınında polis zırhlı araçlarından Kirpi gördüğünü anlatan Kılınç, 'Oradaki polislere 'Siz kullanmıyorsanız verin biz bunların arasında dalalım' dedim. Polis ise bana, bunu yaptığımız takdirde askerlerin daha çok ateş edeceğini söyledi. Yaylım ateşi sırasında daha yere yatmaya fırsat bulamadan vuruldum. Sol kolumdan girip çıkan kurşun göğsüme isabet etmiş. Kalp yetmezliğim vardı, aynı zamanda engelliydim. Hastaneye götürüldüm. Ameliyata alındıktan sonra sabaha karşı uyandım. Uyanır uyanmaz ağrımı ve yaramı bir kenara bırakıp hemşirelere darbenin bastırılıp bastırılmadığını sordum. Sol elim felç kaldı, kolumu hareket ettirmekte zorlanıyorum. Bütün sanıklardan şikayetçiyim.' dedi.
Müştekilerden Gazi Musa Çevik, ifadesinde, yatsı namazından sonra eve gidince darbe girişiminden haberdar olduğunu ve köprüye gittiğini belirtti. Askerlerin köprüde sürekli ateş ettiğini kaydeden Çevik, 'Her ateş edildiğinde yere yatıyorduk. Her 5 metrede bir kan izi görüyordum. Vurulmuşum, onu bile fark etmedim.' diye konuştu.
Olay gecesi köprüye gittiğini belirterek, gördüklerini anlatan müşteki Ahmet Tanış ise sanıklara dönerek, 'Siz hangi dinin mensubusunuz da bu insanlara ateş ettiniz? Sizin o şerefsiz lideriniz ABD'de MOSSAD ve CIA'nın kurduğu malikanede yaşarken, siz burada geberip gideceksiniz.' dedi.
Tanış'ın bu sözleri üzerine müştekilerin oturduğu bölümden 'Amin' sesleri yükseldi.
Bugünkü duruşmaya gelen müştekilerin ifadelerinin tamamlanmasının ardından mahkeme başkanı, duruşmanın 29 Mart Perşembe günü devam edeceğini açıkladı. Başkan ayrıca, Perşembe günü, müşteki ifadeleri alınmaya devam edileceğini ve olay yerine ilişkin görüntülerin duruşma salonunda izleneceğini bildirdi.
29.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Büyükçekmece'deki Mimar Sinan Spor Salonu'nda yapılan duruşmaya, 45 tutuklu sanık ile çok sayıda müşteki ile taraf avukatları ve izleyiciler katıldı.
Duruşmada, müştekilerden Salih Çakır'ın, 18 yaşından küçük olduğu için avukatı huzurunda ifadesi alındı.
Olay gecesi kuzenleriyle köprüye gittiğini anlatan Çakır, 'Gişelerin oraya vardım. Hainler sıkıyordu. Eğilmiş kendimi koruyorum. Kafamın arkasına kurşun geldi. Askeri öğrencileri taşıyan mavi otobüsün geldiğini yolda görmüştüm. İnsanları ezerek ilerliyordu. İnsanlar askerlere 'Gitmeyin, yapmayın. Asker kışlaya.' diye bağırıyorlardı. Olay tarihinde köprüye gittiğimde 16 yaşındaydım. Ben darbe olduğunu anladıysam, onların da anlaması gerekirdi.' dedi.
Salih Çakır'ın babası Niyazi Çakır ve annesi Nermin Çakır da sanıklardan şikayetçi olduklarını dile getirdi.
15 Temmuz gazilerinden müşteki Ali Tüfekçi, köprünün ortasına gittiğinde üzerlerinden ışıklarını yansıtan bir helikopter geçtiğini belirtti. Helikopterin denize ateş ettiğini anlatan Tüfekçi, şunları söyledi:
'Yürümeye devam ettik, atış sesleri geliyordu. Köprünün Kız Kulesi tarafındaki ayağına geldiğimizde elimde telefonla fotoğraf çekiyordum. Akabinde askerler ayakta ateş ediyorlardı. Diğer askerlerden farklı bir üniforma giyen bir rütbeli elinde tabancayla hedef gözetmeden ateş etti. Çekime devam ederken sol elimden vuruldum. Yere düştüm. Yaklaşık 2 dakika sonra çevremdekiler de yere düştü. İnsanlar beni aldı. Bir araca yaralıları doldurdular. Belli bir mesafe gittikten sonra ambulansa bindirildik. Boğazından vurulan birini getirdiler. Bu sırada ambulansa 3-4 asker tarafından ateş edildi. Onu hiç unutamıyorum. Ambulansa ateş edilmesinin insanlıkla alakası yok.Bunu yapanlar bizim verdiğimiz vergilerle maaş alıyor, çocuğunu besliyor. Halkın elinde bayrak vardı, bayrağa ateş açıldı. Göğsünden vurulan bir kişi gördüm, göğsü parçalanmıştı. Zannedersem şehit düştü.'
'Yağmur yağar gibi ateş edildi'
Kol değneğiyle kürsüye gitmekte zorlanınca oturduğu yerden ifade vermesi istenen 15 Temmuz gazisi Sabri Gündüz, televizyondan çatışma olduğunu duyunca köprüye gittiğini anlattı. Köprüde yürümeye başladıkları andan itibaren sürekli ateş edildiğini dile getiren Gündüz, şunları anlattı:
'Daha ne oluyor diye konuşma imkanı bulamadan bize ateş ettiler. Karşı şeritte bulunan 3 vatandaş askere yaklaştı. Çocuklar 'Yapmayın.' deyince rütbeli olduğunu düşündüğüm biri 'Konuşma lan şerefsiz.' dedi ve o çocuğu vurdular. O çocuğu almak için ellerimi havaya kaldırdım, 'Müsaade edin çocuğu alayım, ölmesin.' dedim. O rütbeli, 'Atış serbest, vurun bu şerefsizleri.' diye emir verdi. Emri duyunca arkamı döndüm, döndüğüm anda ateş etmeye başladılar. O emri veren kişi 'Buranın padişahı benim.' der gibi yürüyordu. Arkamı dönüp diğer arkadaşım Özer Yıldız'a bakarken vuruldum, yere düştüm. Düştüğümde de beni öldürmek için ateş ediyorlardı. Arkadaşım da vuruldu. 2-3 dakika ateş sürdü. Arkamızda beyaz bir araç vardı. Aracı kullanan bir çocuk askerle aramıza girdi, bizi aldı. O sırada yağmur yağar gibi ateş edildi. Aracın lastikleri patladı. Birkaç manevrayla oradan uzaklaştık. Hastaneye kaldırıldım. 5 ay hastanede yattım. Bacağım kesildi, halen tedavim devam ediyor. Hepsinden şikayetçiyim.'
Müştekilerden Harun İlkhan, olay gecesi köprüde sırtından ve göğsünden vurulduğunu belirterek, sanıkların uzun saç ve sakalla duruşmaya katılmalarını eleştirdi. Olay gecesi sanıkların 3 numara saç ve yüzleri tıraşlı olduğunu söyleyen İlkhan, müştekilerin, sanıkları teşhis etmesi için saç ve sakal tıraşı olmaları gerektiğini vurguladı.
-'Hastanede kan kokusuyla uyandım'
'Türkiye askeri darbelerle çok zengin bir ülke maalesef' diyerek sözlerine başlayan müşteki Orçun Şekercioğlu, olay gününe ilişkin şu bilgileri verdi:
'Aklıma ilk Kısıklı'ya gitmem gerektiği geldi. Orada ciddi bir kalabalık oluştu. Köprüde askerin darbe için köprüyü kapattığını anlamıştık. 'Asker içerisinde bir cunta hevesi var, bu yine hortladı.' diye düşünüyoruz buna göre plan yaptık. FETÖ filan olduğu aklımızda yoktu. Askerlerle konuşacaktık. Vazgeçirmeye çalışacaktık. Acıbadem istikametinden ters istikamette giderken önceden gidenlerin döndüğünü gördük. Yaralılar vardı. Köprüye intikal ettik. Konuşma imkanı yoktu, mümkün değildi. Bayrakla gelen kardeşlerimizle bir araya geldik. Kalabalıktık. Zincir halinde koşmaya başladık. 75-80 metre kadar mesafeden yaklaştık. O dakikaya kadar kurşun sıkacakları aklımızda yok. Koşarken G3 tipi bir silahla vurulmuşuz. Havada takla attıracak kadar süratli bir kurşunla vuruldum. Havada döndüm. Kan kaybetmeye başladım. Askerler, bana müdahale etmelerine müsaade etmiyordu. Bir ara ateş kesilince arkadaşlar yanıma geldi, tampon yapmaya başladı. Biraz sonra motosikletli bir çocuk geldi. 'Ağabey, seni ben götüreyim.' dedi, onu biliyorum. Cüsseli bir adamım, sığdıramadılar. O çocuğun daha sonra şehit olduğunu öğrendim. Allah gani gani rahmet eylesin. Ambulans gelmesi mümkün değildi. Biraz sonra beyaz bir araba geldi. Beni 7-8 hamlede arabaya bindirdiler. O sırada yoğun şekilde ateş etmeye başladılar. Araba uzaklaşana kadar da taradılar. Hastanede gözlerimi açtığımda bir kan kokusuyla uyandım. Hangi adam bize kurşun sıktıysa, bunlara hakkım dünyada da ahirette de helal değildir. Haydarpaşa Numune Hastanesi'nin üzerinden alçak uçuş yaptılar, sonic patlama nedir bilmiyoruz, bomba atıyorlar zannediyoruz. Gencecik hemşire kızlar korkuyorlar, camlar patlıyor. Onları teselli etmeye çalışıyoruz.'
Müşteki Şekercioğlu, sanık avukatlarının sorularını yanıtlamadı.
'Hala tek tip kıyafet giymediler'
15 Temmuz gazisi müşteki İlhami Çil ise duygularını şu sözlerle dile getirdi:
'Bizim yaralarımız hala kanıyor ve bunlar tek tip kıyafet giymediler. Bunları, bu davanın bu kadar uzadığını gördükçe üzülüyorum. Hastaneye kaldırıldığımda manzara feciydi. Çek çekle yerden kan çekiyorlardı. 14 yaşındaki oğlum hastaneye geldi. O çocuk yaralılarımızı, şehitlerimizi taşıyordu. Bu sanıklar arasında acaba annesi, babası, kardeşi köprüye giden var mıydı? Yoktu çünkü demek ki önceden haberdar olmuşlar, gelmemişler.'
Duruşmada, olay gecesi 23.20 sıralarında araçla ters yönden girdikleri 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde, darbeci askerler tarafından silahlarına ve telsizlerine el konularak birbirine kelepçelenen İstanbul Valisi Vasip Şahin'in korumaları Şafak Kurul ve Ferit Bozkurt 'müşteki' sıfatıyla ifade verdi.
Bozkurt, darbe girişiminin yaşandığı gün istirahatli olduğunu ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde askeri hareketliliği öğrendiğini kaydederek, Vali Şahin, İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan ve olay tarihindeki 1. Ordu Komutanı olan Orgeneral Ümit Dündar'ın köprüye intikal edeceğinin bildirilmesi üzerine, Şafak Kurul ile bir araca binerek köprüye gittiklerini anlattı.
Köprü hattına gelince normal gidemeyeceklerini fark ederek ters yöne girdiğini dile getiren Bozkurt, şunları kaydetti:
'Aracımızın çakarları yanıyordu. Askerleri gördüm. Geldiğimizi görünce silahları bize doğrulttular. Üzerlerinde hücum yeleği olan birkaç asker, 'Yanlış yapmayın. Yönetime el koyduk. Araçtan inin.' dedi. Biz İstanbul Valisi'nin korumaları olduğumuzu söyledik. 'Sizi komutanıma götürmemiz gerek.' dediler. Araçtan indik, komutanlarına doğru götürüyorlardı bizi. Karşımızdan adının sonradan Ahmet Taştan (tutuklu sanık eski Binbaşı) olduğunu öğrendiğim rütbeli geliyordu. Askerlere 'Niye bizi tutuyorsunuz? İşimizi yapmamız için karşı tarafa geçmemiz lazım.' dedik. Arbede yaşandı, bize saldırdılar, silah ve telsizlerimizi aldılar. Şafak ile beni yere yatırıp sol kollarımızdan kelepçelediler. Üzerimde ceketim vardı. Ceketimi çıkarmaya çalıştılar, kelepçeli olduğum için çıkaramayınca bıraktılar. Bizi sol tarafa götürdüler. Başımıza askerleri dizdiler. Ahmet Taştan bizi tekmelemeye devam etti. Askerlere, 'Kıpırdarlarsa vurun.' diye emir verdi. Askerler, komutanları ne dese 'Emredersiniz komutanım.' diye bağırıyorlardı.'
Köprüden geçen vatandaşların 'Asker kışlaya' sloganları attığını ifade eden Bozkurt, şunları söyledi:
'Taştan sürekli sağa sola ateş etmeye başladı. Bayrak açan vatandaşlar vardı. Yoldaki erlere bağıran vatandaşlara ateş ediyorlardı. Bir müddet sonra polis kendilerine operasyon yapar diye ağaç alanları taramaya başladılar. Arkadaşım Şafak kolunun çok ağrıdığını söyledi. 'Kes sesini.' dediler. Her zaman üzerimde bir çakı bulundururum. Polislik mesleği gereği kelepçe nasıl takılır, nasıl çıkarılır bilirim. Kendimi Şafak'a soteleyerek kelepçeyi çakıyla açtım. Şafak dikkat etmemi söyledi. Askerler bize 'Kımıldamayın.' diye bağırıyorlardı. O sırada köprünün üstünden helikopter geçince bir hareketlenme oldu. Şafak'a 'Buradan çıkmazsak bunun sonunu düşünemiyorum.' dedim. 'Turnikelere koşmamız lazım.' dedim. Başka çaremiz yoktu. Şafak kabul etti. Dikkatleri dağılınca 'Hadi Şafak.' dedim. Turnikelere doğru koşmaya başladık. Sonrasında rutin görevimize devam ettik. Emniyetle irtibatlarını bizden el koydukları telsizle yaptılar. Orada yarbay ve binbaşı vardı ama rütbelerin yer değiştirdiğini gördüm. Şikayetçiyim.'
Müşteki Şafak Kurul ise arkadaşının yaşadıklarını tüm detaylarıyla anlattığını söyleyerek, Bozkurt'un beyanlarına katıldığını ve şikayetçi olduğunu belirtti.
Mahkeme Başkanı, bugün duruşmaya katılan müştekilerin ifadelerinin tamamlandığını bildirerek, yarın müştekilerden gelen olursa ifadelerinin alınacağını, ifadelerin ardından sonra taleplere geçileceğini açıkladı.
30.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Büyükçekmece'deki Mimar Sinan Spor Salonu'nda yapılan duruşmaya, 130 tutuklu sanık ile çok sayıda müşteki ile taraf avukatları ve izleyiciler katıldı.
Duruşmada, ilk olarak 15 Temmuz gazilerinden müşteki Tunahan Yüce ifade verdi.
Olay gecesi tankın top atışlarından ilki sırasında yaralandığını belirten Yüce, ifadesinde, 'Bize ne gözüyle baktılar onu bilmiyorum. Sadece vatan için oradaydık. Nasıl bir emir aldılarsa mermiyi geçtim, tankla top atmayı anlamıyorum. En ağır şekilde cezalandırılmalarını istiyorum. Burada sanıkların tavırları çok rahat ama biz orada ne canlar kaybettik. O geceyi hatırlayınca konuşmakta zorlanıyorum. Karayolları binasına atılan tank topuyla gişelerin orada yaralandım. Tedavim devam ediyor. Yere yattığımızda üzerimizden geçen mermilerin haddi hesabı yoktu. Şikayetçiyim.' dedi.
'Bir amca, 'Ben şehit olmaya gidiyorum, öcümü alın' dedi'
15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne ellerinde büyük bir bayrakla yürüdüklerini anlatan 15 Temmuz gazisi Bayram Güler, 'Yaklaşık 20 kişiydik. Elimizde büyük bir bayrak vardı. Bayrağın sol tarafında yürüyordum. O bayrak 200-300 metre mesafeden gözükür. Sakallı bir amca vardı köprüde. 'Ben şehit olmaya gidiyorum, benim öcümü alın' dedi. Öyle deyince kendimi tutamadım. Gişelerin oraya kadar ilerledim. 'Ateş etmeyin kardeşlerinizi vurmayın' dedim. Duymuşlardır bunu, buna inanıyorum. Vücuduma şarapnel isabet edince yaralandım. İlk ateş edilenler bizlerdik. Benden önce yanımda birisi vuruldu, kaldırmaya çalıştım. 'Kardeşim sen devam et' dedi. Birkaç adım attım, düştüm. Askerlerle aramda 25 metre kadar vardı. Şikayetçiyim.' diye konuştu.
Güler'in ifadesini tamamlamasının ardından, Mahkeme Başkanı Taner Akıncı, duruşma salonunda ifadesi alınmayan müşteki olup olmadığını sordu. Salonda, ifadesi alınmayan müşteki kalmadığı belirtilince, Başkan Akıncı, tarafların dosyaya sunduğu yazılı talepleri değerlendirip ara kararlarını açıklayacaklarını belirtti.
Taleplere ilişkin görüşü sorulan cumhuriyet savcısı, mevcut delil durumu, atılı suçlamaların vasıf ve mahiyeti ile adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı gerekçesiyle tüm tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi.
Ara karar açıklandı
Kısa bir aranın ardından, ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıklardan eski askeri öğrenciler Samet Yazgaç ve Habibullah Şahin'in tahliyesine hükmetti.
Dönmeyen yazı cevapları ve bilirkişi raporlarının beklenmesine karar veren heyet, sanıkların Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) hesaplarındaki tedbirlerin kaldırılması talebini reddetti.
Bir sonraki duruşmada tanık dinlemesi yapılacağını belirten heyet, davayla ilgisi olmayan tanıkların dinlenmesi talebini reddetti. Sanık avukatlarından birinin reddi hakim talebinin incelenmesi için bir üst mahkemeye gönderilmesine hükmeden heyet, sanıklar, müştekiler ve avukatlara ellerindeki dosyada bulunmayan görüntüleri sunmaları için süre verdi.
Heyet, davanın bir sonraki duruşmasının 16-17-18-19-20 Nisan'da Büyükçekmece'deki Mimar Sinan Spor Salonu'nda yapılmasını kararlaştırdı.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, darbe girişiminin ardından '15 Temmuz Şehitler Köprüsü' olarak adı değiştirilen Boğaziçi Köprüsü'nde darbe girişimine tepki gösteren ve sanıklara müdahale eden vatandaşların üzerine tabanca ve uzun namlulu silahlarla ateş edilmesi ve konuşlanan tanklardan birinden dört kez top atışı yapılması sonucunda ikisi polis memuru, aralarında reklamcı Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok'un da bulunduğu 32 sivil vatandaş olmak üzere şehit olan 34 kişi 'maktul', 424 kişi ise 'müşteki' olarak yer alıyor.
TSK'ya yuvalanan FETÖ mensubu sanıkların, darbe kalkışması esnasında İstanbul'daki stratejik öneme sahip kurum ve kuruluşları hedef aldıkları anlatılan iddianamede, yapılan toplantılarda 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nü ele geçirerek İstanbul trafiğinin kontrol altında tutulması görevinin Kuleli Askeri Lisesi Komutanlığı'na verildiği, 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı'nın da bu birliğe takviye olması yönünde karar alındığı belirtiliyor.
İddianamede, köprüyü kontrol altına almak için Kuleli Askeri Lisesi Komutanlığı'ndan saat 21.23'te hareket eden sanıklardan oluşan askeri birliğin, 21.52'de ulaştıkları köprüde trafiği kapattığı, vatandaşların üzerine silah ve topla ateş ettiği, 8 saat 23 dakika sonra 06.15'te de teslim olduğu ifade ediliyor.
Darbe girişimine karşı tepki göstermek amacıyla saat 00.40 ve sonrasında Boğaziçi Köprüsü'ne gelen çok sayıda vatandaşın, kolluk görevlileriyle tank ve zırhlı araçların bulunduğu yere ulaştıkları, saat 01.05 sıralarında darbeye tepki göstermek üzere hem Avrupa ve Anadolu ayağında toplanan halktan bir kısmının da tank ve zırhlı araçların bulundukları yere doğru ilerledikleri, sanıkların yoğun şekilde ateş etmesi sonucu birçok vatandaşın şehit olduğu ve yaralandığı vurgulanıyor.
Yedi darbeci etkisiz hale getirildi
Toplamda 151 kişi hakkında soruşturma yürütüldüğü aktarılan iddianamede, darbecilerin emniyet güçlerine ateş açması sonucunda çıkan çatışmada Üsteğmen Vedat Yıldız, Astsubay İbrahim Gül, Uzman Çavuş Mustafa Çelik, askeri öğrenciler Murat Tekin, Ragıp Enes Katran, erler Burak Dinler ve Kurtuluş Kaya'nın etkisiz hale getirildiği, ölmeleri nedeniyle de bu kişiler hakkında takipsizlik kararı verildiği belirtiliyor.
İstenen cezalar
İddianamede, aralarında subayların da bulunduğu 30 rütbeli asker, 47 askeri öğrenci olmak üzere toplam 135'i tutuklu 143 sanığın, 'TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme', ' Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme' ve 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme' ile 'kasten öldürme' suçlarından 37'şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması isteniyor.
Ayrıca bazı sanıkların 'silahla kasten yaralama', 'kasten öldürmeye teşebbüs', 'mala zarar verme' ve 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçlarından değişen oranlarda hapis cezasına çarptırılmaları öngörülüyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-14 Temmuz (2017) 'İstanbul 143 sanık Darbe/15 Temmuz Köprüsü' davası
(31 Mart 2018, 17:45)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: