Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki (KKK) eylemlere ilişkin 150 kişinin yargılandığı davada müşteki beyanları alındı.
31.03.2018 13:46 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki (KKK) eylemlere ilişkin 150 kişinin yargılandığı davada müşteki beyanları alındı.
26.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşmada savunma yapan tutuksuz sanık uzman çavuş Ökkeş Yavaş, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da nöbetçi olduğunu söyledi.
Akşam saatlerinde telsizden dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Salih Zeki Çolak ile dönemin Kurmay Başkanı Orgeneral İhsan Uyar'ın karargaha giriş yapacaklarına dair anons yapıldığını aktaran Ökkeş, bunun üzerine 2 No'lu nizamiye bölgesine gittiğini ifade etti.
Ökkeş, nizamiyeye ulaştığında 15 kişilik tam teçhizatlı bir gurubu gördüğünü, tanımadığı bir binbaşının kendisine tatbikat yapıldığını söylediğini bildirdi.
İlerleyen saatlerde Oğuzhan isimli üsteğmenin şarjörlerini aldığını kaydeden Ökkeş, "Emir komutanın kendilerinde olduklarını söylediler. Ben de amirim Yüzbaşı Burak Şenel'i aradım, durumu anlattım. Kendisi dikkatli olmamı istedi, darbe girişiminde bulunduklarını söyledi. Telefon ile görüştüğümü gören Zülküf Orak telefonumu istedi. Ailemle konuştuğumu söyleyerek vermedim." ifadelerini kullandı.
Bunun üzerine bir subayın kendisine "500-600 şehidimiz var, bunun için darbe yapıyoruz." dediğini bildiren Ökkeş, daha sonra yanına gelen uzman çavuş Süleyman İmece'nin de darbe yapıldığını söylediğini öne sürdü.
Zülküf Orak'ın dışarıdan karargaha girmek isteyenlere ateş etmelerini için emir verdiğini anlatan Ökkeş, şöyle devam etti:
"Orak, askerlere zarar gelmesini istemiyoruz dememiz üzerine çelik yeleğimizi, kompozit başlığımızı ve silahımızı aldı. Üsteğmen Ümit Ağaçlı'nın yanına giderek durumu anlattık. Bizi Fatih Toran'ın yanına gönderdi. Toran'a durumu anlattık. Koğuşlara çıkarak askerleri yatırmamızı söyledi. Saat 02.00 civarında silahımı almak için tekrar 2 nolu nizamiyeye gittim, telsiz ve çelik başlık orada duruyordu, bunları aldım ve AMK timinin olduğu yere getirerek kilit altına aldım. Sabaha kadar nöbet yerlerini dolaştım, birçok nöbet yerinde rütbeli personel vardı. Zülküf Orak'ın, çevresindekilere 'Siviller üç ZMA'yı ele geçirmiş, Konya yolundalarmış, ambulans ile gidip bakalım' dediğini duydum ancak gitmediler."
FETÖ üyesi olmadığını, görevinin başında bulunduğunu belirten Ökkeş, beraatini istedi.
Darbeyi bir gün sonra öğrenmiş
Sanık Hüsnü Göçmen de olay günü evinde bulunduğu sırada yarbay Sinan Şimşek'in kendisini arayarak mesaiye gelmesini emrettiğini ifade etti.
Bunun üzerine akşam saatlerinde karargaha gittiğini belirten Göçmen, teçhizatlarını aldıktan sonra görüştüğü yarbay Murat Yüksel'in komuta katında bir sorun olduğunu söyleyerek kendisini takip etmesini istediğini anlattı.
Komuta katındaki Albay Nuh Altınsoy ile görüştüklerini söyleyen Göçmen, Yener'in buradaki bir uzman çavuşa "Yener bana güven, seni güvenli yere aldırıyorum." dediğini duyduğunu kaydetti.
Göçmen, söz konusu uzmana nezaret ederek kendisini Anadolu salonuna götürdüklerini, bunu neden yaptıklarına ilişkin bilgisinin bulunmadığını iddia etti.
Komuta katında görev yapan personelin bir kısmını bu salonda gördüğünü bildiren Göçmen, yarbay Yüksel'in bu gelişmeden Kara Kuvvetleri Komutanı Çolak'ın haberinin olduğunu söylediğini savundu.
Şimşek'in güvenlik nedeniyle bahçeye çıkmasını emrettiğini anlatan Göçmen, "Bunun üzerine bahçede bir süre bekledim, sabaha karşı odama gelerek sivil elbiselerimi giydim ve kışladan ayrıldım. Eve gittiğimde ülkede darbe olduğunu öğrendim, şok oldum. İlk mesai günü gözaltına alınarak tutuklandım. Vicdanımı cemaate teslim etmedim, beraatime karar verilmesini talep ediyorum." ifadelerini kullandı.
Taksiyle kaçmışlar
Sanık Gökhan Akdağ ise olay günü yemek için kışla dışına çıktığını bir süre sonra geri geldiğinde nizamiyede teçhizatlı askerleri gördüğünü anlattı. Söz konusu askerlerin terör saldırısından bahsettiklerini aktaran Akdağ, bu gelişme üzerine kamuflajlarını giyerek nizamiye bölgesine geçtiğini belirtti.
Mutlu Serkan Vurdem'in, Tümgeneral Ali Doğan İnce'nin karargaha gelmek istediğini söylediğini, birkaç kişiyle İnce'yi karargaha getirmek için lojmanlar bölgesine gittiklerini ifade eden Akdağ, "Merkez Orduevi nizamiyesinde nöbetçi uzman çavuş bizi durdurdu. Kendisine kimliklerimizi gösterecekken uzman çavuş bizlere ateş etmeye başladı, hemen aracı terk ettik. Ticari taksi ile karargaha döndük. Sabah olunca karargahı terk ettim. Herhangi bir suç işlemedim." iddiasında bulundu.
Sanıklar Halit Şimşek ve Fatih Dağcı'nın savunmalarının ardından yarın devam edilmek üzere duruşmaya ara verildi.
27.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşmada savunma yapan tutuksuz uzman çavuş S.İ, 15 Temmuz'da rutin nöbet görevini yerine getirdiğini belirterek suçlamaları kabul etmedi.
Tutuksuz sanık S.İ, "Ani Müdahale Timi (AMT) olarak görevimiz, Genelkurmay Başkanlığı veya Kara Harp Okuluna herhangi bir saldırı olursa buralara takviyeye gitmektir. O gece saat 21.30 civarında (eski) teğmen Ramazan Bingöl gelerek, telsizimi ani bir hareketle aldı ve emir komutanın kendisinde olduğunu söyledi. Bingöl, tatbikat olduğunu belirterek, askerlere mühimmat aldırdı. Daha önceki tatbikatlarda erlerin mühimmat almadığını söyledim. Bingöl bana terör saldırısından bahsetti." diye konuştu.
Bunun üzerine, üç askerle saat 22.15 sıralarında Genelkurmay Başkanlığına hareket ettiklerini anlatan S.İ, şöyle devam etti:
"Yolda polis bizi durdurdu, neden geldiğimizi sordu. Terör saldırısı olduğunu, desteğe geldiğimizi söyledim. Polis bize 'Ne terör saldırısı, darbe oluyor darbe, keskin nişancı şu an sizi hedef alıyor, askerlerini al kışlana dön.' dedi. O an (sanıklardan eski albay) Hasan Yılmaz ve Ramazan Bingöl'ün bizi darbeye destek maksatlı Genelkurmay'a gönderdiğini anladım. Karargaha döndük. Beni ve askerleri içeri almadılar. Muttalip Şahin içeri girdi. İçeriden 'Giremezsiniz, vatan hainisiniz.' diye bir ses geldi, önce bu sesin Şahin'e ait olduğunu zannettim ama sonradan ona ait olmadığını öğrendim. 20 dakika sonra bizi içeri aldılar. Muttalip Şahin'e bizi neden içeri almadıklarını sordum. Hasan albayın bizi hainler listesine aldığını, bu nedenle içeri sokulmadığımızı söyledi.
İlerleyen saatlerde Ramazan Bingöl gelerek beni 1 Nolu nizamiyeye götürmek istedi, gitmek istemedim. 'Hadi lan şerefsiz' diyerek zorla götürdü. 1 Nolu nizamiyede askerleri tel örgü boyuna dizerek dışarıdan gelecek müdahaleye karşı adeta kalkan olarak kullandılar. Bir süre sonra bir yüzbaşı ile bir binbaşı gelerek teçhizatımı istedi. Vermek istemedim. Başçavuş Zülküf Orak, araya girerek, 'Ben hallederim, Genelkurmay'a gitmeyen sen misin? Hasan albay seni hainler listesine aldı. Dışarıdan asker, polis kim gelirse vuracaksın. Yoksa senin askerlerini vururum.' dedi. Zülküf'e silahımı doğrulttum, 'Ben de seni vururum.' dedim. Sakinleşmem için beni 2 Nolu nizamiyeye götürdü, Yalçın Kızılçam ve Osman Gökmen'in olduğu masaya oturttu. Silahımı aldı. Daha sonra da beni nizamiyeden çıkardılar, evime gittim."
S.İ, 15 Temmuz'da rutin görevini yaptığını ve darbecilerle hareket etmediğini savunarak, beraat talebinde bulundu.
"TSK, yönetime el koydu, artık Destek Grup Komutanı benim"
Tutuksuz sanıklardan S.K, üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyerek, "15 Temmuz 2016'da nöbetçiydim, akşam saatlerinde ulaştırma garajında olduğum sırada, Ethem Keçeci, Güvenlik Harekat Merkezi'nden arandığını, araç giriş çıkışların yasaklandığını söylediği sırada telsizime 'Mermi 11' çağrı koduyla 'Tüm Destek Kıtaları, nöbetçi heyeti karargah binası önüne gelsin' talimatı verildi, bu bölgeye gittim." dedi.
Sanıklardan eski üsteğmen Oğuzhan Çelikoğlu'nun telsizini aldığını öne süren S.K, bir binbaşının alanda toplanan albaylara neler olduğunu sorduğunu onların da tatbikat olduğu yanıtını verdiğini belirtti.
Sanıklardan eski albay Hasan Yılmaz'ın bütün askerlerin toplanmasını söylediğini, tutuksuz sanık binbaşı F.T'nin, neden içtima yapılacağını sorarak konu ile ilgili yazılı emir istediğini ileri süren S.K, şunları kaydetti:
"Albay Hasan Yılmaz, güvenlik subayını işaret ederek tatbikat yapıldığını söyledi. Yılmaz, içtimada, 'Genelkurmay Başkanının emri ile TSK, yönetime el koydu, artık Destek Grup Komutanı benim, ikinci emre kadar bu alandan ayrılmayacaksınız' dedi. Tam bu esnada jet seslerini duyduk, benim sorumluluğumda bulunan erleri ulaştırma garajı bölgesine alırken, Hasan Yılmaz, birliği durdurdu, 'Ben ulaştırmanın oraya bir binbaşı görevlendirdim, sana gerek yok, kışlayı terk edebilirsin' dedi, ben yine de askerlerimi garaj bölgesine aldım, ben de araç sevk amirliğine gittim. İzindeki amirim Binbaşı İsmail Gözütok beni aradı, yaşanan olayları kendisine anlattım, televizyondan gelişmeleri takip etmeye başladım. Saat 23.00 civarında üsteğmen Oğuzhan Çelikoğlu'ndan telsizimi istedim ancak vermedi. Emrimdeki askerlere benden başka kimsenin emrine uyulmaması talimatı verdim."
Tutuksuz sanık S.K, beraatına karar verilmesini talep etti.
Duruşmaya öğle arası verildi.
Sanıklardan eski albay Hasan Yılmaz'ın askerlere "TSK yönetime el koydu. Biz buranın güvenliğini almak için geldik. Bu işin sonunda ölüm de var." dediğini öne süren C.A, Yılmaz'ın silahsız 20 asker isteyerek bunları nizamiye bölgesine götürmesini söylediğini, kendisinin de taburundan 10 asker seçerek bu askerleri nizamiyeye götürdüğünü söyledi.
Yılmaz'ın 16 Temmuz günü saat 00.30 sularında kendisini çağırarak, birlik emniyet planını istediğini ileri süren C.A, "Nöbetçi amirimin yanına giderek ne yapmam gerektiğini sordum. Temizlik sorumluluk krokisini alarak Hasan Yılmaz'a götürdüm. Bana bölgeyi iyi bilen bir kişi olup olmadığını sordu. Ardından da bir araç alarak gelmemi söyledi. Garaja giderek bir araç getirdim. Beni nizamiye bölgesine gönderdi. Burada 8-10 kişi vardı. Emniyet planı oluşturmak istediklerini belirterek benden yardım istediler. Ben de yardım edemeyeceğimi söyledim." ifadelerini kullandı.
Sanıklardan eski binbaşı Cevdet Serbest'in Merkez Orduevinde bir generali almaya gittiğini, burada nöbetçi uzman çavuşun ateş açtığını, uzman çavuşu vurarak etkisiz hale getirdiklerini söylediğini anlatan C.A, "Ben çok şaşırdım ancak herkes çok sakindi. Bir ambulans nizamiyeye doğru yaklaşınca polis zannettiler. Başçavuş Zülküf Orak, 'Polis baskını' diye bağırdı. Yanımdakiler ambulansa doğru gittiler. Ambulansın içerisinden binbaşı Süleyman Selek indi. Emniyet planı yapmaya başladılar. Ben de nizamiyeden ayrıldım." diye konuştu.
Nöbetçi amirinin yanına giderek, "Bu adamlar asker alıyor, silah alıyor, elimizden bir şey gelmiyor, nöbetçi subaylar toplanıp bunları etkisiz hale getirelim." dediğini öne süren C.A, "Erlerin zarar görebileceği düşüncesi ile bu fikirden vazgeçtik, silahlık bölgesine gittim." şeklinde konuştu.
İlerleyen saatlerde bir üsteğmenin bir araca silah yüklediğini gördüğünü, askerlerinin yanına giderek, hiçbir faaliyete katılmamaları yönünde emir verdiğini savunan C.A, beraatına karar verilmesini talep etti.
"Terör saldırısı gibi bir şey duymadım"
Tutuksuz sanık A.B ise 15 Temmuz 2016'da saat 17.00'de nöbetine başladığını, nöbet tuttuğu nizamiyeye yaya ve araç giriş çıkışının yasaklandığı bilgisi geldiğini öne sürdü.
Nöbetçi amiri telefon ile aradığını ancak ulaşamadığını ileri süren A.B, sanıklar Mustafa Şahin ve Yusuf Gül'ün sürekli nizamiyede dolaştıklarını belirterek, "Bu durumun tatbikat olduğunu düşündüm. İlerleyen saatlerde içtima yapıldı. Bu içtimaya nöbette olduğum için katılmadım. Saat 22.00 civarında Tabur Komutanı Binbaşı İhsan Bozkurt nizamiyeye geldi. Bozkurt'u nizamiyeden içeri almadılar. İhsan Bozkurt'un neler yaşadığını görmedim. İlerleyen saatlerde uçaklar uçmaya başladı. Saat 23.00 civarında bütün ışıkları kapattılar. İlerleyen saatlerde Yusuf Gül ve Mustafa Şahin her şeyi Hasan Yılmaz'a soruyorlardı. Onun talimatlarına göre hareket ediyorlardı." ifadelerini kullandı.
Televizyonlardan köprülerin kapatıldığını gördüğünü ve darbe girişimini öğrendiğini öne süren A.B, şunları kaydetti:
"Sanıkların ifade ettiği gibi terör saldırısı gibi bir şey duymadım. Nizamiyede Emrah Çelebi'yi teçhizatlı ve silahlı görünce şok oldum. Darbe bildirisi okunduğu saatlerde kompozit başlıklı silahlı olan kişilerin darbeci olduğunu düşünüyorum. Emrah, huzurdaki ifadesinde doğruları ifade etmedi. Emrah'a, neden silah aldığını sorduğumda 'Bana albay emir verdi, emniyet alıyorum' dedi. Kendisine yanlış yaptığını ifade ettim. Olaylara karışmadım. Beraatıma karar verilmesini istiyorum."
Tutuksuz sanık A.B'nin savunması sırasında tutuklu sanıklardan Mustafa Şahin, A.B'ye küfür edince Mahkeme Başkanı Murat İlhan, Şahin'i dışarı çıkarttı.
Duruşmaya, yarın müşteki beyanlarıyla devam edilecek.
28.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşmada, darbeciler tarafından derdest edilen dönemin KKK Personel Daire Başkanı, emekli Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk, yaşadıklarını anlattı.
Makamında bulunduğu sırada sanıklar eski yarbay Şahin Karatekin ile eski üsteğmen Oğuzhan Çelikoğlu'nun içeri girdiğini belirten Gençtürk, Karatekin'in namlusuna mermi sürdüğü silahını kendisine doğrultarak "Sizi Genelkurmay Başkanlığı adına tutukluyorum" dediğini aktardı.
Gençtürk, "Bu duruma anlam veremedim, şaşırdım. Karatekin, darbe olduğunu, Türk Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyduğunu söyledi. Ben de manyak mısınız, ne darbesi bu devirde diyerek karşı geldim." ifadelerini kullandı.
- Ters kelepçe taktılar
Karatekin'in talimatıyla Çelikoğlu'nun ellerini bağlayarak kendisini derdest ettiğini anlatan Gençtürk, odasında yaşanan bu olayın çok kısa sürede gerçekleştiğini kaydetti.
Personel Başkanlığı koridorundan başka bir odaya götürüldüğünü ifade eden Gençtürk, bu sırada Karatekin'in, silahlı şekilde arkasından geldiğini belirtti.
Burada ise sanık Abdurrahman Ökmen'in kendisine ters kelepçe taktığını, ağzına bant çektiğini aktaran Gençtürk, koridora çıkarıldığı sırada sanık eski KKK Geliştirme Daire Başkanı tuğgeneral Erhan Caha'nın darbe faaliyetlerini yönettiğine şahit olduğunu söyledi.
Asansöre götürüldüğü sırada, astsubaylar Mehmet Akkuş, Levent Ceylan ile binbaşılar Hamza Akkaya ve Ercan Buyur'u da gördüğünü bildiren Gençtürk, 7 No'lu kapıya götürüldüğü sırada Ökmen ve Ceylan tarafından zorla turnikelerden geçirildiğini anlattı.
Turnikelerden geçmemek için direndiğini ancak sanık Ökmen'in, sert bir şekilde kendisine müdahale ettiğini ifade eden Gençtürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dışarı çıkarıldığımda araç hazırladıklarını gördüm. Sonradan öğrendiğime göre bu araç sanık eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'e aitmiş. Şahin Karatekin ile Abdurrahman Ökmen beni araca bindirdi. Bir kişiyi daha bekliyorlardı ancak 'Odasında bulamadık' diye bir ses duyduk. Akıncı Üssü'ne götürüldüm. Ellerim kelepçeli ağzım bantlıydı. Bu iki isim, nizamiyedekilere personel başkanını tutuklandıklarını nereye götüreceklerini sordular. Daha sonra darbe püskürtülene kadar derdest edilmem devam etti."
- Güvenlik tatbikatı iddiasını çürüttü
Beyanlarının ardından sanık ve avukatlarının sorularına cevap veren Gençtürk, sanıkların iddia ettiği "güvenlik tatbikatı" faaliyetine görev süresi boyunca şahit olmadığını belirtti.
Gençtürk, "Bugüne kadar birçok tatbikat gördüm ancak güvenlik tatbikatı diye bir şey görmedim. Plan subaylığı da yaptım yıllarca, böyle bir şey duymadım." dedi.
Mahkeme Başkanı Murat İlhan'ın sorusu üzerine Gençtürk, nizamiyelerde rütbeli personelin nöbet tutamayacağını da açıkladı.
Bir başka soru üzerine Gençtürk, son günlerde basına yansıyan bazı fişleme listelerinin FETÖ'nün algı operasyonun bir parçası olduğunu ifade ederek, "Bu tür listeler, FETÖ'nün operasyonudur. FETÖ'nün temeli iftira ve inkardır, aslında sadece darbe sonrası çıkarılan sözde atama listelerine bakılsa neyin ne olduğu ortaya çıkar, burada darbe başarılı olsa örgüt kimleri görevden alacak bellidir." açıklamasını yaptı.
Duruşmaya ara verildi.
Duruşmada, dönemin KKK Denetleme ve Değerlendirme Başkanı emekli Tümgeneral Ali Doğan İnce, yaşadıklarını anlattı.
Darbecilere karşı mücadele ederken hayatını kaybedenleri anarak sözlerine başlayan İnce, karargahta bulunduğu sırada, dönemin Kurmay Başkanı emekli Orgeneral İhsan Uyar'ın Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ile Kara Havacılık Komutanlığına gittiği bilgisini aldığını söyledi.
Akşam saatlerine doğru Gazi Orduevindeki bir meslektaşının düğününe katıldığını, buradaki komutanların yüzlerinin asık olduğunu gördüğünü dile getiren İnce, daha sonra Merkez Orduevindeki konutuna geçtiğini kaydetti.
Lojman nizamiyesine geldiği sırada bir kadının "Kocamı götürdüler" diye bağırdığını duyduğunu aktaran İnce, "Kadına 'Siz kimsiniz, kocanızı kim götürdü?' diye sorunca 'Fikret paşanın eşiyim' dedi. Polisi aramasını istedim." diye konuştu.
Bunun üzerine KKK Harekat Merkezini aradığını, telefona çıkan Ali Rıza Çağlar'ın kendisine tatbikat olduğunu söylediğini aktaran İnce, daha sonra Harekat Başkanı Tümgeneral Mehmet Okkan'ı aradığını ancak ulaşamadığını ifade etti.
Bir zaman sonra görüştüğü sanık eski tuğgeneral Erhan Caha'nın da bütün kuvvetlerin katıldığı bir tatbikat icra edildiğini söylediğini anlatan İnce, bu gelişme üzerine kendisini almaları için araç sevk amirliğini aradığını belirtti.
Telefona çıkan binbaşıdan karargaha giriş ve çıkışların yasaklandığı bilgisini aldığını ifade eden İnce, aracın gelmesini beklediği sırada helikopterlerin ateş etmeye başladığını, bunun üzerine nizamiye kapılarının kapatılması emrini verdiğini aktardı.
- "Beni almaya gelmişler"
Nizamiye bölgesinden silah seslerinin geldiğini, yaklaşık 10 dakika süren bir çatışmanın yaşandığını aktaran İnce, şöyle devam etti:
"Beni almaya geldiklerini öğrendim. Kapıdaki uzman çavuşu yaralamışlardı. Karargahı aradım, Tuğgeneral Adem Boduroğlu telefonu açtı. Darbe yapıldığını, görevimin olmadığını, kuvvetin emrine verildiğimi ve evimde kalmam gerektiğini söyledi. Bunun üzerine Nevzat Büyükceren'i aradım. Elinde kuvvet olup olmadığını sordum, olmadığını söyledi. Özel Kuvvetler Komutanlığını da aradım, kimseye ulaşamadım. Saat 05.00 civarında Korgeneral Yıldırım Güvenç beni aradı. Kara Harp Okulu Komutanlığına giderek öğrencileri ve silahları toplayıp saymamı emretti. Karargahta keşif yapmaya gittim. 2 Nolu Nizamiye'de, 'Yaklaşma ateş ederim' ikazı üzerine orduevine döndüm. Televizyondan hainlerin kaçtığını gördüm."
Sanık eski Tuğgeneral Adem Boduroğlu'na "Yaptığınız iş yanlış, yarın çoluk çocuğun dışarı çıkamaz." diyerek darbe girişimine son vermesini istediğini anlatan İnce, "Boduroğlu sessiz kaldı. Moralleri bozulmuştu. İçeriden bir mühendis ile görüştük ve emniyetli olduğunu teyit etmeye müteakip içeri girdik. Şahsıma zarar vermeye çalışan herkesten şikayetçiyim." ifadelerini kullandı.
Öte yandan duruşmanın öğleden önceki bölümünde darbeciler tarafından derdest edilerek Akıncı Üssüne götürülen dönemin KKK Personel Daire Başkanı emekli Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk ile KKK Destek Grup Komutanı Albay Tuncay Polat da olay günü yaşadıklarını anlattı.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
29.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın emir astsubayı olarak görev yapan Ayhan Çoban, 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
Olay tarihinde Yüzbaşı Ahmet Altuğ Erşan ile emir subaylığı odasında bulundukları sırda firari sanık eski Özel Kalem Müdürü Kurmay Albay Nuh Altunsoy'un kendilerini makamına çağırdığını belirten Çoban, koridora çıktıları sırada, astsubay Ali Özkan Yorgun ile yüzbaşı Altuğ Erşan'ın kendilerine eşlik ettiğini ifade etti.
Odaya girdiklerinde Altunsoy'un ellerinin bağlanması için Yorgun ve Erşan'a emir verdiğini aktaran Çoban, bu şekilde söz konusu sanıklar tarafından derdest edildiklerini anlattı.
Sanıklara Kara Kuvvetleri Komutanı Çolak'ın makam odasının emniyetini sağlamakla görevli olduğunu, kendisini serbest bırakmalarını istediğini bildiren Çoban, "Otur oturduğun yerde" cevabını alması üzerine sinirlenerek yanındaki koltuğa tekme attığını ifade etti.
Bu durumu gören Altunsoy'un, "Bu şerefsizin ağzını ve ayaklarını bağlayın. Senin yüzünden hareket bile edemiyoruz ama bundan sonraki ömrün zindanlarda geçecek. Bununla ilgili bilgi ve belgeler elimde. Onları teslim edeceğim." dediğini belirten Çoban, sözlerine şöyle devam etti:
"Daha sonra sol koluma yumrukla birkaç kez vurdu. Sandalyenin kırılan parçasını eline alarak 'Seni mahvedeceğim.' dedi. Bu sırada telefon görüşmesi yaptı. Ali Özkan Yorgun'a 'Bunun ayaklarını çöz, 2 nolu nizamiyeye götür.' diye söyledi. Beni buraya götürdüler. Buradan da Anadolu Salonu'na getirdiler. Bu salonda ben, Uğur Emre, Şaban Dökmeci ve Yener Gürleyük bir sonraki gün saat 10.00'a kadar burada alıkonulduk. Uğur Karaca ve Yavuz Sezer durumumuzu kontrol etti. Burada neden tutulduğumuzu sorduk ancak onlardan cevap alamadık."
"Bize istemediğimiz şeyler yaptırma"
Müşteki Uğur Emre de KKK Özel Kalem Müdürlüğünde astsubay olarak görev yaptığını, 15 Temmuz'da karargahtaki mesaisinde olduğunu söyledi.
Akşam saatlerinde albaylar Nuh Altunsoy ve Adnan Akdemir ile yarbay Murat Yüksel'in bulunduğu yere geldiklerini ifade eden Emre, Altunsoy'un "Uğur, herhangi bir direnç gösterme. Seni götüreceğiz. Bize istemediğimiz şeyler yaptırma." dediğini aktardı.
Neler olduğunu anlayamaya çalıştığı sırada Yüksel'in aniden koluna girerek kendisine müdahalede bulunduğunu belirten Emre, sözlerini şöyle tamamladı:
"Beni 7 nolu kapıdan çıkarttılar. Bu sırada albay Mutlu Serkan Vurdem ile karşılaştık, Yüksel'e 'Nereye götürüyorsunuz?' diye sorunca, Yüksel de 'Nizamiyeye götürüyorum.' cevabını verdi. Vurdem de 'Tamam.' dedi. Yolda benim gibi alıkonulan Ayhan Çoban, Yener Gürleyek ve Şaban Dökmeci ile karşılaştık. Bizi Anadolu Toplantı Salonu'na kapattılar. Uğur Karaca ve Yavuz Sezer geldi, bizi kontrol etti. 'Komutanım burada niye tutuluyoruz?' diye sorduk ancak bize cevap vermeden salondan ayrıldılar."
Duruşmada, darbeciler tarafından derdest edilen Astsubay Başçavuş Şaban Dökmeci, yaşadıklarını anlattı.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da komuta katında nöbetçi olduğunu, saat 21.00'de askeri savcı Albay Naci Akdemir ile Adli Müşavir Albay Mehmet Emin Yapar'ı koridorda gördüğünü ifade eden Dökmeci, bu sırada Personel Daire Başkanlığı katında bir hareketlilik olduğu bilgisini aldığını ifade etti.
Dökmeci, 7 No'lu kapıdan arandığını, sanık eski tuğgeneral Erhan Caha'nın da arasında olduğu bir grup askerin KKK Personel Daire Başkanı Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk'ü götürdüklerini söyledi.
Genel Sekreter Albay Uğur Karaca ve Binbaşı Yavuz Sezer'i tam teçhizatlı gördüğünü aktaran Dökmeci, Karaca'nın heyecanlı olduğunu dile getirdi.
Yüzbaşı Dilek Köprülü ile olayları anlamaya çalıştıklarını kaydeden Dökmeci, şöyle devam etti:
"Komuta katında o an firari sanık Özel Kalem Müdürü Nuh Altınsoy vardı. Bir ara Albay Cüneyt Sürücü, Binbaşı Fikret Yağmur Yavuz'u sordu ve çıktı. Uğur Karaca bana seslendi, yanına gittim. 'Bu saatten sonra buranın komutanı Erhan Caha'dır, komuta katının amiri ise Nuh Altınsoy'dur, bu kişilerden habersiz kimse hareket etmeyecektir.' dedi. Yarbay Murat Yüksel, Başçavuş Ali Özkan Yorgun ve Göksel Salı komuta katına geldi. Naci Akdemir'in derdest edildiğini gördüm. Bu üçü, daha sonra emir astsubayı Ayhan Çoban ve Altuğ Erşan'ı da derdest etti."
Astsubay Ramazan Atsan'ın tatbikat yapıldığını söylediğini bildiren Dökmeci, bu sırada uçakların karargahın üzerinden geçmeye başladığını anlattı.
Atsan'ın telefonlara cevap vermesine izin vermediğini, ilerleyen saatlerde dört kişi ile birlikte Nuh Altınsoy'un yanına geldiğini belirten Dökmeci, "Altınsoy'un elinde koli bandı vardı, Ramazan Atsan elini silahıma attı, ellerimi bantladılar. Altınsoy'a 'Komutanım ne suçum var, neden ellerimi bağlıyorsunuz?' dedim. Zorla Genel Sekreterlik katında bir odaya götürdüler, odadaki telefonlar sökülmüştü, beni öyle bir bantladılar ki nefes bile alamıyordum." ifadelerini kullandı.
Dökmeci, daha sonra bulunduğu odaya Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ın yakın koruması Uzman Çavuş Yener Gürleyik'i de getirdiklerini, Hüsnü Göçmen ve Göksel Salı'nın ise başlarında beklediğini kaydetti.
İlerleyen saatlerde başka bir yere götürüldüklerini belirten Dökmeci, sanıklardan şikayetçi olduğunu sözlerine ekledi.
Olay tarihinde Orgeneral Çolak'ın Genelkurmay Başkanlığı karargahında bulunduğunu, daha sonra Kara Havacılık Komutanlığına geçeceği bilgisini aldığını belirten Gürleyik, garajı arayarak araçların hazırlanmasını istediğini ifade etti.
Garaj görevlisinin araç giriş çıkışının yasaklandığını söylediğini aktaran Gürleyik, bunun üzerine Güvenlik Harekat Merkezini (GHM) aradığını, sanık eski tuğgeneral Erhan Caha'nın emriyle böyle bir uygulamanın yapıldığı bilgisini aldığını söyledi.
Bu durumu Yüzbaşı Altuğ Erşan ile paylaştığını, eski koruma müdürü Yüzbaşı Burak Akın'ı da bilgilendirdiğini kaydeden Gürleyik, daha sonra öncü koruma ekibinin telsizinden "Genelkurmay Başkanlığına girmek uygun değil" anonsu geçildiğini söyledi.
Diğer koruma ekibinin ise "Ters yönden de olsa karargaha giriş yapılacak" karşılığını verdiğini aktaran Gürleyik, şöyle devam etti:
"Bunun arkasından 'Akın-1 vuruldu' anonsu geldi. Bu gelişmeyi Yüzbaşı Erşan'a bildirdim, 'Akın-1 haricinde bir personel daha vuruldu' şeklinde ikinci anons yapıldı. Kameradan Ayhan Çoban'ın derdest edildiğini gördüm. Sanık eski Özel Kalem Müdürü Albay Nuh Altınsoy, telefonda bana yanına gitmem için emir verdi. Görev yerimi terk edemeyeceğimi söyleyince, 'Emir veriyorum, çabuk gel.' dedi. Gittiğimde Yüzbaşı Erşan, odanın ortasında duruyordu. Neler olduğunu sordum, bilgisinin olmadığını söyledi ama benden önce Ayhan ve Şaban başçavuşları götürmüşlerdi. Altınsoy, 'Güvenliğin için seni bir yere götüreceğiz, sakın silahını kullanma' diyerek yanındakilerle üzerime yürüdü. Ellerimi koli bandıyla bağladılar, genel sekreterlik katındaki odaya götürdüler."
Burada Şaban Dökmeci'yi ağzı ve elleri bağlı halde gördüğünü aktaran Gürleyik, alıkonulan odadaki diğer askerlerle başka bir odaya götürüldüklerini anlattı.
Bu odada ise Ayhan Çoban'ı derdest edilmiş vaziyette bulduklarını ifade eden Gürleyik, tanımadığı bir albayın isimlerini aldığını, neden alıkonulduklarına ilişkin sorularına ise cevap vermediğini söyledi.
Lavaboya nezaretçi eşliğinde gidebildiklerini söyleyen Gürleyik, "Başımızda bekleyen üsteğmene 'Dışarıda bir savaş varsa ben de savaşayım, ben de Türk askeriyim.' dedim. Bir sonraki gün saat 09.00'da karargahtan ayrılınca yaşananların darbe girişimi olduğunu öğrendim." diye konuştu.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
30.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşmada, KKK Muharebe Elektronik Bilgi Sistemler (MEBS) Başkanlığında görevli Albay İzzet Boz, müşteki olarak beyanda bulundu.
Albay Boz, 15 Temmuz 2016 akşamı saat 21.15 civarında mesaisini tamamlayıp, 7 Nolu kapıdan çıkacağı sırada sanıklardan eski albay Mutlu Serkan Vurdem'in tatbikat olduğu için giriş çıkışların yasaklandığını söylediğini ileri sürdü.
Sanık Vurdem'in, kendisine bir an önce çıkmasını söylediğini anlatan Boz, "2 Nolu nizamiyeye gittiğimde, yüzbaşı Hüseyin Rahmi Bali'yi kamuflajlı gördüm. Bana çıkışların yasak olduğunu, kantin bölgesinde beklememi söyledi. Bazı personelin kışlaya girdiğini gördüm, beklerken uçak sesleri ve çatışma sesleri duydum. Saat 22.30 civarına çıkışımıza izin verildi, Albay Vedat Aslan ile çıktım. Eve geldiğimde televizyonda Başbakanın açıklamalarını dinledim ve olayın bir darbe girişimi olduğunu öğrendim." beyanında bulundu.
Boz, darbe girişiminde bulunanlardan şikayetçi olduğunu belirtti.
Tanık Binbaşı Mustafa Volkan Esen ise beyanında,15 Temmuz 2016 akşamı saat 20.30 sıralarında KKK Karargahında sanıklardan eski tuğgeneral Erhan Caha'yı eğitim kıyafetiyle gördüğünü söyledi.
Karargahında firari darbeci general Ali Kalyoncu'yu da üniformalı gördüğünü belirten Esen, şöyle devam etti:
"Devre arkadaşım, bir tümgeneralin elleri kelepçeli ve ağzı bantlı olarak götürüldüğünü söyledi. Arkadaşımın yanından ayrılarak zemin kata çıktım. Asansörden indiğimde arama cihazlarının ötesinde kurmay binbaşı Ercan Buyur ve binbaşı Adem Öner, 'Tatbikat var. Bu nedenle çıkış yasak' dediler. Ben de çarşamba günü Afganistan'a gideceğim için ailemi görmem gerektiğini belirterek, çıkmam lazım dedim. Adem Öner, 'O zaman nizamiyeye git' dedi. Saat 21.30 civarı da 'Çıkış serbest' emri verilince karargahtan çıkarak eve gittim."
Söz alan sanık eski yüzbaşı Ahmet Altuğ Erşan da önceki gün beyanda bulunan bazı müştekilerin ifadelerinin yanlış anlaşıldığını savunarak, olay gecesi kimseyi derdest etmediğini, bilakis darbe sanıkları tarafından alıkonulduğunu öne sürdü.
Duruşmaya devam ediliyor.
Duruşmada, Genelkurmay Başkanlığı İstihbarata Karşı Koyma (İKK) ve Güvenlik Daire Başkanı Tuğgeneral Zorlu Topaloğlu, müşteki olarak beyanda bulundu.
Darbe girişiminde Kara Kuvvetleri Genel Plan ve Prensipler Başkanlığı Savunma Planlama Daire Başkanı olarak görev yaptığını belirten Topaloğlu, "Olay günü 21.15 sıralarında mesaiyi bitirip aracıma doğru giderken çıkışların yasak olduğu söylendi. Israr etmem üzerine 'Fatih Albay'a soralım.' dediler. Bu albay kimdir bilmiyorum, biraz beklemem gerektiği söylendi, bir süre sonra cep telefonumu istediler, telefonumu verdim, bir süre bekledikten sonra kantin nizamiyesindeki personele beni tutamayacaklarını ifade ettim." diye konuştu.
Bir binbaşının kendisini komutanlarıyla görüştürmek istediğini bildiren Topaloğlu, "Mutlu Serkan Vurdem, Turgut Akgül ve Kazım Yanmaz'ı kamuflajlı, hücum yelekli ve tabancalı olarak gördüm. Vurdem, bana nizamiyede durumu izah edeceğini söyledi." dedi.
KKK 2 Nolu Nizamiye bölgesine gittiklerinde sanık eski albay Vurdem'in kendisine bir şey demediğini aktaran Tuğgeneral Topaloğlu, "Serkan bana bir şey izah etmedi, hatta 'Beni zor kullanmaya mecbur etme.' dedi. Ayhan Çoban'ı elleri ve ağzı bağlı olarak gördüm ve bunun bir darbe girişimi olabileceğini düşündüm. Bana ilerleyen saatlerde gidebileceğim söylendi, telefonumu alarak kışlayı terk ettim. Beni alıkoyan, darbe girişiminde bulunan herkesten şikayetçiyim." beyanında bulundu.
"Aynı milletin ordusunda görev yapan subaylarız"
Darbe girişimi sırasında KKK MEBS Başkanlığı Elektronik Harp Şubesinde plan koordinasyon subayı olan karargah nöbetçi amiri Yarbay Hayrettin Dönmez de müşteki sıfatıyla beyanda bulundu.
Sanıklardan eski tuğgeneral Erhan Caha'nın nöbetçilerin toplanması emrini verdiğini öğrendikten sonra Güvenlik Kontrol Merkezini arayarak bilgi almaya çalıştığını belirten Dönmez, "Karargah önünde bir kaza olduğu bilgisini alınca, 7 nolu kapı bölgesine gittim, Erhan Caha, emir komutanın kendisinde olduğunu söyledi. Bir anlam veremedim, çevremizde kamuflajlı kişiler vardı, Mutlu Serkan Vurdem'i gördüm. Nöbetçi heyeti de toplanmıştı, nöbetçi subay odasına doğru birisi beni ittirdi. Serkan Vurdem, nöbetçi heyetinin isimlerinin yazılarak kendisine verilmesini istedi." ifadelerini kullandı.
Odadaki telefon hattının kesilmiş olduğunu, odadan çıkmak istediklerinde de izin verilmediğini ileri süren Dönmez, "Saat 21.30 civarında nezaretçi ile birlikte 2 Nolu Nizamiye bölgesine götürüldük, Erkan Erol ve Mutlu Serkan Vurdem'e neler olduğunu sordum ancak cevap alamadım." dedi.
Olay tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı olan emekli Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın emir subayı Ayhan Çoban'ı elleri bağlı bulundukları bölgeye getirdiklerini bildiren Yarbay Dönmez, şunları kaydetti:
"Serkan Vurdem'e 'Aynı milletin ordusunda görev yapan subaylarız, neler oluyor?' dedim. Serkan, uçak sesi üzerine terör eylemlerine yönelik geniş bir tatbikat yapıldığını söyleyerek kışlayı terk etmemizi istedi. Serkan'a böyle bir emir verme yetkisi olmadığını, karargah nöbetçi heyetine de dönerek böyle bir emri ne benim ne de Serkan'ın veremeyeceğini söyledim. Bu esnada 30-40 kişilik silahlı bir grup nizamiye bölgesinde toplanmaya başladı. Bu sırada Albay Atilla Karakuş yanımıza gelerek, 'Sizi son defa ikaz ediyoruz, derhal kışlayı terk ediyorsunuz, yoksa sonuçlarına katlanırsınız.' dedi. Saat 22.40 sıralarında kışlayı terk ederek eve gittim. Olayla ilgisi olan herkesten şikayetçiyim."
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın koruma ekibinde yer alan Uzman Çavuş Yener Gürleyik, 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
Olay tarihinde Orgeneral Çolak'ın Genelkurmay Başkanlığı karargahında bulunduğunu, daha sonra Kara Havacılık Komutanlığına geçeceği bilgisini aldığını belirten Gürleyik, garajı arayarak araçların hazırlanmasını istediğini ifade etti.
Garaj görevlisinin araç giriş çıkışının yasaklandığını söylediğini aktaran Gürleyik, bunun üzerine Güvenlik Harekat Merkezini (GHM) aradığını, sanık eski tuğgeneral Erhan Caha'nın emriyle böyle bir uygulamanın yapıldığı bilgisini aldığını söyledi.
Bu durumu Yüzbaşı Altuğ Erşan ile paylaştığını, eski koruma müdürü Yüzbaşı Burak Akın'ı da bilgilendirdiğini kaydeden Gürleyik, daha sonra öncü koruma ekibinin telsizinden "Genelkurmay Başkanlığına girmek uygun değil" anonsu geçildiğini söyledi.
Diğer koruma ekibinin ise "Ters yönden de olsa karargaha giriş yapılacak" karşılığını verdiğini aktaran Gürleyik, şöyle devam etti:
"Bunun arkasından 'Akın-1 vuruldu' anonsu geldi. Bu gelişmeyi Yüzbaşı Erşan'a bildirdim, 'Akın-1 haricinde bir personel daha vuruldu' şeklinde ikinci anons yapıldı. Kameradan Ayhan Çoban'ın derdest edildiğini gördüm. Sanık eski Özel Kalem Müdürü Albay Nuh Altınsoy, telefonda bana yanına gitmem için emir verdi. Görev yerimi terk edemeyeceğimi söyleyince, 'Emir veriyorum, çabuk gel.' dedi. Gittiğimde Yüzbaşı Erşan, odanın ortasında duruyordu. Neler olduğunu sordum, bilgisinin olmadığını söyledi ama benden önce Ayhan ve Şaban başçavuşları götürmüşlerdi. Altınsoy, 'Güvenliğin için seni bir yere götüreceğiz, sakın silahını kullanma' diyerek yanındakilerle üzerime yürüdü. Ellerimi koli bandıyla bağladılar, genel sekreterlik katındaki odaya götürdüler."
Burada Şaban Dökmeci'yi ağzı ve elleri bağlı halde gördüğünü aktaran Gürleyik, alıkonulan odadaki diğer askerlerle başka bir odaya götürüldüklerini anlattı.
Bu odada ise Ayhan Çoban'ı derdest edilmiş vaziyette bulduklarını ifade eden Gürleyik, tanımadığı bir albayın isimlerini aldığını, neden alıkonulduklarına ilişkin sorularına ise cevap vermediğini söyledi.
Lavaboya nezaretçi eşliğinde gidebildiklerini söyleyen Gürleyik, "Başımızda bekleyen üsteğmene 'Dışarıda bir savaş varsa ben de savaşayım, ben de Türk askeriyim.' dedim. Bir sonraki gün saat 09.00'da karargahtan ayrılınca yaşananların darbe girişimi olduğunu öğrendim." diye konuştu.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-10 Nisan (2017) 'Ankara 150 sanık Darbe/Kara Kuvvetleri Yapılanması' davası
(31 Mart 2018, 13:46)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: