Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 473 sanığın yargılandığı davaya, sanık savunmalarıyla devam edildi.
24.03.2018 19:23 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 473 sanığın yargılandığı davaya, sanık savunmalarıyla devam edildi.
19.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya şehit yakınları ve gaziler ile taraf avukatları katıldı.
Sanık eski astsubay Mustafa Şahin, Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi'nde (HKHM) görevli olduğunu belirterek, 15 Temmuz'da da nöbetçi olduğunu söyledi.
Sabah 09.00-18.00 arasındaki mesaisinin normal geçtiğini anlatan Şahin, 18.10 gibi Hava Savunma ve Komuta Kontrol Daire Başkanı tuğgeneral Kemal Mutlum'un gelerek teröristle mücadele harekatı kapsamında 2 F-16'ya "kalk" emri verildiğini söylediğini bildirdi. Şahin, 18.25 gibi HKHM amiri albay Devrim Orhan'ın da geldiğini, 19.06'da Silahlı Kuvvetler Harekat Merkezi'nden (SKHM) aranarak Genelkurmay İkinci Başkanı'nın emriyle askeri uçuşların iniş yapması ve üslerden uçak kaldırılmaması emri verildiğini bildirdi.
Bu emrin Eskişehir'deki Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi'ne de bildirildiğini savunan Şahin, 20.30-20.45 gibi Kemal Mutlum'un emiriyle HKHM'nin kapılarının, dışarıda çatışmalar olduğu, kırmızı alarm verildiği, personelin güvenliğinin alınması gerekçeleriyle kilitlendiğini söyledi.
Şahin, Tümgeneral Cevat Yazgılı'nın bir ara yanındaki bazı askerlerle HKHM girişi önündeki turnikeler civarında kapıya ateş açtığını ve gittiğini belirterek, 23.30 gibi telefonların kesildiğini ancak Kemal Mutlum'un kullandığı telefonun çalıştığını öne sürdü.
Bir süre sonra sistemin kapatıldığını ifade eden Şahin, ilerleyen saatlerde elektriğin kesildiğini söyledi.
Şahin, HKHM'nin yemekhane bölümünde 17.30'a kadar beklediklerini ve sonrasında Merkez Komutanlığı ekiplerince gözaltına alındıklarını, ardından da polis ekiplerine teslim edildiklerini anlattı.
FETÖ ile bir bağı olmadığını savunan Şahin, tahliyesini talep etti.
15 Temmuz'da HKHM'de nöbetçi olduğunu anlatan sanık eski yüzbaşı Caner Gökçekoğlu da iddianamede üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi.
Babasını defnedip Ankara'ya dönmüş
Darbe girişimin yaşandığı dönemde Ankara Etimesgut'ta bulunan 11. Hava Ulaştırma Üs Komutanı sanık eski tuğgeneral Uğur Buldu, savunmasında isnat edilen suçları kabul etmedi.
Buldu, 13 Temmuz'da mesai sonrası evine gidip istirahate çekildiğini, sabaha doğru 04.00 civarında eşinin uyandırıp babasını kaybettiğini söylediğini bildirdi.
Babasının Erzincan'da vefat ettiğini, bunun üzerine memleketine gittiğini anlatan Buldu, cuma günü de cenazeyi defnettiklerini aktardı. Annesinin, babasının vefatının yedinci gününde, İstanbul'daki evinde Kur'an okutmak ve taziyeleri kabul etmek istediğini anlatan Buldu, kendisinin de eşinin tüp bebek tedavisi görmesi ve yıllık izin almak gibi çeşitli işlerini halletmek için Ankara'ya dönmeye karar verdiğini söyledi.
Buldu, akşam saatlerinde arabayla yola çıktığını, bu sırada bir arkadaşının arayıp Ankara üzerinde uçak bulunduğunu söyleyip bilgisini sorduğunu, kendisinin de ne olduğunu bilmediğini söylediğini iddia etti. Bir akrabasının da arayıp benzer sorular sorduğunu ancak ona da aynı cevabı verdiğini öne süren Buldu, daha önce başsağlığı dilemek için arayan Milli Savunma Bakanı'nın ikinci kez arayıp üssünde jet ya da helikopter bulunup bulunmadığını sorduğunu söyledi.
Üste sadece ulaştırma uçaklarının bulunduğunu aktardığını, bakanın nereden kalkabileceğini sorması üzerine de Akıncı ile Kara Havacılık Okulu'nu söylediğini ve üs komutanının cep telefonunu verdiğini belirten Buldu, Ankara'ya 05.30 gibi ulaştığını ifade etti.
Buldu, evde bir süre televizyona baktığını, sonra da kendisine vekaleten eden İsmail Günaydın'ı arayıp bilgi aldığını, birlikte, kontrolsüz bir durum olmadığını öne sürdü.
Üsse 07.00 civarında gittiğini, birlik komutanlarından da bilgi aldığını, olumsuz bir olaydan bahsedilmediği iddia eden Buldu, ancak üsse gece helikopterlerle 91 hava harp okulu öğrencisinin bırakıldığını öğrendiğini anlattı.
Buldu, üstü olan komutanlara bilgi verdiğini dile getirerek, Orgeneral Abidin Ünal ile de telefon görüşmesi yaptığını söyledi.
Darbe girişiminin ardından 6 gün boyunca mesaiye devam ettiğini anlatan Buldu, 21 Temmuz'da üsse bir savcı geldiğini ve gözaltına alındığını bildirdi. Buldu, 2 Ağustos'ta da tutuklandığını ifade etti.
FETÖ üyesi olduğuna yönelik tanık beyanlarını kabul etmeyen Buldu, örgütün sözde atama listesinde bulunmasını da kendisinin talep etmediğini, bunu hazırlayanlarla da bir ilgisi bulunmadığını öne sürdü.
Darbe girişimine yönelik bir emir almadığını ve vermediğini, öncesinde bir toplantıya katılmadığını savunan Buldu, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan, darbe girişiminin yaşandığı tarihte Hava Kuvvetleri Komutanlığı Hava Lojistik Komutanlığı Uçak Sistemleri Yönetim Daire Başkanı sanık eski tuğgeneral Murat Yalçınel, 15 Temmuz'da mesaideyken amiri olan tuğgeneral Göksel Kahya'nın, tuğgeneral Uğur Buldu'nun babasının cenazesine katılmak üzere Erzincan'a gitmesini istediğini aktardı.
15 Temmuz'da, başka generallerin de olduğu uçağa binip cenazeye katıldığını, Ankara'ya ise saat 18.00 civarında geldiğini belirten Yalçınel, Göksel Kahya'yı arayıp durumu arz ettiğini, ardından da eve geçtiğini söyledi.
Yalçınel, yorgunluktan saat 20.00 gibi uyuduğunu, saat 01.30 civarında da eşinin gürültüler nedeniyle uyandırdığını, dışarı baktığını ve televizyonu izlediğini ifade etti. Yaşananları televizyondan gördüğünü savunan Yalçınel, uyurken aramış olan Göksel Kahya'ya dönüş yapıp konuştuğunu ve Kahya'nın kendisinin birliğe gitmesini istediğini kaydetti.
Yalçınel, birliğe geçtiğinde albay Murat Islıoğlu, albay İhsan Kaplan, nöbetçi amiri yarbay Murat Zorlukol ve Lojistik Yönetim Nöbetçi Subayı yüzbaşı Miraç Yener'i ulaştırma şube müdürü odasında televizyon izlerken gördüğünü ifade ederek, kendi ismi de bulunan atama listesinin gösterildiğini, bundan dolayı orada bulunanların da tereddüt halinde baktığını fark ettiğini öne sürdü.
Albay Islıoğlu'nun Ankara üzerinde bulunan uçakların 4. üsten kalktığını belirtmesi üzerine, burada tanıdığı personel varsa uçuşları engellemek için elinden geleni yapmasını, hatta gerekirse uçaklara zarar verilmesini emrettiğini ifade eden Yalçınel, ayrıca üssün yer sistemlerinin de kapatılmasına çalıştığını iddia etti.
Yalçınel, jetlerin kontrolsüz şekilde havada olmasıyla ilgili ayrıca İncirlik ve Kayseri'deki üsleri de arayıp görüşmeler gerçekleştirdiğini öne sürdü. Yalçınel, sabah saatlerinde kuvvete gittiğini, daha önce telefonla konuştuğu Göksel Kahya'nın geldiğini ve onunla ne yaşadığını paylaştığını öne sürdü.
FETÖ ile bir bağı bulunmadığını ileri süren Yalçınel, tahliyesini talep etti.
Trafikte takılınca, iş yerinde sabahlamış
15 Temmuz'da Hava Kuvvetleri Harekat Başkanlığı Eğitim Dairesi Başkanı olarak görev yaptığını anlatan sanık eski tuğgeneral Kemal Akçınar da savunmasında üzerine atılı suçları reddettiğini belirtti.
Akçınar, 16-26 Temmuz'da Hava Harp Okulu'nda öğrenci seçmeleri için görevlendirildiğini ifade ederek, bu yüzden İstanbul'a eşi ve çocuklarıyla gitme planı yaptığını anlattı. Ancak 15 Temmuz'da yapılacak bir gezide Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'a refakat etmekle de görevlendirildiğini bildiren Akçınar, gün boyu Ünal için hazırlanan programa dahil olduğunu söyledi.
Akçınar, Ünal'ın daha sonra Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının düğününe katılmak üzere helikopterle Fenerbahçe Orduevi'ne geçtiğini, kendisinin ise akşam icra edilecek düğüne davetli olmadığını, bu yüzden eşi ve çocuklarını bıraktığı kardeşinin evine gittiğini savundu.
Televizyonda bazı gelişmeleri görünce Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi'ni, sonra genel sekreteri, ardından da düğündeki komutanlarını aradığını ancak ulaşamadığını ileri süren Akçınar, gelen haberler üzerine düğün salonuna gidip komutanların yanında bulunmanın ve onların emirlerini almanın doğru olduğunu değerlendirdiğini savundu.
Kardeşinin kayınbiraderinin, kendisini düğünün yapılacağı yere arabayla götürmek istediğini ancak trafiğin kilitlendiğini ve gidemediklerini anlatan Akçınar, bulundukları yerin, aracı süren yanındaki kişinin iş yerine yakın olduğunu ve geceyi burada geçirebileceklerini söylemesi üzerine oraya gittiklerini iddia etti.
Akçınar, 16 Temmuz'da saat 10.00 civarında eşi ve çocuklarının yanına gittiğini, saat 11.00'de yola çıkıp saat 17.00 gibi Ankara'ya geldiğini kaydetti.
Tümgeneral İsmail Güneykaya'yı arayıp durumu anlattığını ve konutta olduğunu aktardığını ifade eden Akçınar, pazartesi ve salı günü normal mesaisine gittiğini aktardı.
Akçınar, salı günü görevi başındayken Merkez Komutanlığından gelen ekiplerce gözaltına alındığını ve sonrasında tutuklandığını anlattı.
Sözde atama listesinde verilen görevi almak için Ankara'ya geldiği iddiasını kabul etmeyen Akçınar, Ankara'ya gelmek için darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlandığı sabah saatlerinde yola çıktığını iddia etti.
Akçınar, darbecilerle eylem ve iş birliği içinde olmadığını, öncesi ve sonrasında yaptığı telefon görüşmelerinin de hayatın olağan akışı dışında bulunmadığını öne sürdü ve tahliyesini istedi.
Suçlamaları kabul etmedi
Hava Kuvvetleri Komutanlığı Karargahı'nda Hava ve Uzay Gücü Araştırma Merkezi Komutanı olarak görevli olduğunu anlatan sanık eski kurmay albay Yücel Topçu da savunmasına FETÖ ile bir bağı olmadığını iddia ederek başladı.
Darbe girişimiyle de bir alakası olmadığını, planlamasında da bulunmadığını ileri süren Topçu, hiçbir suçlamayı kabul etmediğini söyledi.
Topçu, 15 Temmuz'da mesaiden saat 19.30 gibi çıktığını, karargah önünde bekleyen eşi ve çocuklarıyla buluşup Keçiören'deki babasının evine gittiğini ifade etti.
Otururken kardeşinin arayıp uçakların uçtuğundan bahsettiğini, ancak kendisinin bilgisinin olmadığını söylediğini öne süren Topçu, ailesiyle Çankaya Oran'daki lojmana geçtiklerini belirtti.
"Lojmana girdiğim ve bir daha çıkmadığım kamera kayıtlarıyla sabittir." diyen Topçu, bütün gece ailesiyle birlikte evinde olduğunu iddia etti.
Topçu, sözde atama listesinde ismine yer verilmesinin de kendi iradesi dışında olduğunu ileri sürdü.
Sanık Topçu, tahliye talebinde bulundu.
Duruşma, yarına ertelendi.
20.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya şehit yakınları ve gaziler ile taraf avukatları katıldı.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında Personel Güvenlik Şube Müdürü olarak çalıştığı darbe girişiminin yaşandığı dönemde Hava Harp Okulu'na öğrenci seçimleri için görevlendirildiği İstanbul'da bulunduğunu belirten sanık eski yarbay İsmail Aslan, bu görev için 15 Haziran'da İstanbul'a gittiğini, misafirhanede kaldığını ifade etti.
Aslan, 15 Temmuz akşamı 19.00 civarında bacanağının evine yemeğe gittiğini, buradayken 22.30-23.00 civarı internet ve televizyondan darbe girişiminden haberdar olduğunu bildirdi.
Eşiyle telefonla konuştuktan sonra Yeşilyurt'taki misafirhaneye geçtiğini ve geceyi de odasında geçirdiğini iddia eden Aslan, ertesi gün okuldaki geçici görevinin iptal edilmesi üzerine özel aracıyla Ankara'ya döndüğünü aktardı.
Aslan, Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın tablet bilgisayarının kaybolmasıyla ilgili bir suçlama olduğunu belirterek, "Ne olay öncesi ne olay sonrası bu tablet bilgisayarı görmedim. Varlığından bile haberdar olmadım." dedi.
Mesaisine devam ettiği sırada 1 Ağustos'ta gözaltına alındığını ve bilgisayarların da incelendiğini savunan Aslan, Ünal'ın bilgisayarına rastlanmadığının belirlendiği iddiasında bulundu. Darbe girişiminde görev almadığını, kimseye talimat vermediğini savunan Aslan, tahliyesini talep etti.
İsmail Aslan'ın ardından eşi Emine Gülşen Torunoğlu Aslan savunma yaptı.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Plan Subaylığında yarbay rütbesiyle görev yaparken, darbe girişiminin yaşandığını anlatan Torunoğlu Aslan, 15 Temmuz'da mesai bitiminde eve gittiğini, akşam saatlerinde televizyonu açtığında yaşananlardan haberdar olduğunu belirtti.
Torunoğlu Aslan, olayların darbe teşebbüsü olduğunu ise Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarıyla öğrendiğini ve "şok" geçirdiğini iddia ederek, gece boyunca evinde olduğunu bildirdi.
Sözde atama listesinde göreve devam edeceklerin yanı sıra "Hazine Genel Müdürü" olarak ismine yer verildiğinden 16 Temmuz sabahı haberdar olduğunu ifade eden Torunoğlu Aslan, 19 Temmuz'da mesaideyken gözaltına alındığını anlattı.
Atama listesinde ismine yer verilmesini adının karalanmaya çalışılması olarak değerlendiren Aslan, FETÖ ve darbecilerle bir irtibatı ve bağı olmadığını savundu.
Aslan, kocasıyla 20 aydır cezaevinde olduğunu vurgulayarak, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ın özel sekreter yardımcısı sanık eski kurmay binbaşı Mustafa Aydın, Hava Harp Okuluna tayini çıktığı için yerine atanan Günay Köroğlu ile 11-15 Temmuz haftasında çalıştığını söyledi.
15 Temmuz'da 18.30 civarı eve gittiğini dile getiren Aydın, 21.30'da Köroğlu'nun arayıp "Beni mesaiye çağırdılar, seni de çağırdılar mı?" diye sorduğunu, çağırmadıkları şeklinde cevap verdiğini ifade etti. Aydın, Köroğlu'na "Önemli bir iş var mı?" diye sorduğunu, Köroğlu'nun ise "Ben hallederim gerek yok, ben gidiyorum." diye cevap verdiğini anlattı.
Yerine atanan Köroğlu'nun, acemi olduğu için yardımcı olmak amacıyla kışlaya gitmeye karar verdiğini dile getiren Aydın, karargahta odasına çıkıp bir kalem ve ajanda aldıktan sonra Genel Sekreter Veysel Kavak'ın yanına gittiğini, Kavak'ın da "Sen piyadesin, Güvenlik Harekat Merkezi'ne (GHM) git." diye emir verdiğini öne sürdü.
GHM'ye girdiğinde odada bulunan kurmay albay İlhan Karasu ile binbaşı Tunahan Özarslan'ın çıktığını dile getiren Aydın, burada kameralardan çevreyi izlediğini söyledi.
Aydın, odadaki televizyondan da kalkışma yaşandığına dair haberleri izlediğini belirterek, 02.30'dan sonra Tümgeneral Cevat Yazgılı'nın yanında bazı tuğgenerallerle GHM'ye geldiğini ve komutanın kendisinde olduğunu söylediğini kaydetti.
Yazgılı'nın, Hava Kuvvetleri Harekat Merkezinin bağlantılarını kesmek için birtakım görüşmeler yaptığını anlatan Aydın, 16 Temmuz'da Abidin Ünal karargaha gelene kadar odadan ayrılmadığını savundu.
Aydın, komutan kışladan ayrıldıktan sonra kendisinin de evine gittiğini ve pazar günü öğleye kadar uyuduğunu belirterek, Ünal'ın 13.00 gibi Hava Harp Okulu'na gitmesini, ortalığı toparlamasını ve kendisine de bilgi vermesini emrettiğini ileri sürdü.
Okulun Yalova'daki kampına gitmesi emri üzerine pazar günü 15.30 gibi buraya vardığını ancak içeri alınmadığını anlatan Aydın, kampa pazartesi günü girebildiğini söyledi. Aydın, burada bir hafta görev yaptığını ve adli işlemlerin yürütülmesini sağladığını, Orgeneral Ünal ve Korgeneral Hasan Küçükakyüz'ü de bilgilendirdiğini iddia etti.
Aydın, 24 Temmuz'da açığa alındığına dair bir emrin geldiğini, komutanı aradığını ancak ulaşamadığını öne sürerek, FETÖ ile bir bağı olmadığını savundu.
Kimseye kanun dışı bir emir vermediğini ve emir almadığını iddia eden Aydın, tahliye talebinde bulundu.
İstanbul'da konferans verip darbe girişimi başlamadan Ankara'ya gelmiş
Hava Kuvvetleri Genel Sekreterliği İletişim Şube Müdürü sanık eski yarbay Mesut Yurtdan da savunmasında suçlamaları reddetti.
Ramazan Bayramı tatilinden sonra 4 günlük yıllık izne ayrıldığını ve 10 Temmuz'da ailesiyle Erdek'te kampa gittiklerini anlatan Yurtdan, 15 Temmuz'da Hava Harp Akademisi'nde bir konferans vermek üzere İstanbul'a geçtiklerini söyledi.
Amiri ile görüştüğünü ve hafta sonu kışlada bulunmasını istemesi üzerine biraz dinlendikten sonra yola çıktığını ifade eden Yurtdan, Ankara'ya gelirken 19.00 civarında Solo Türk Basın ve Halkla İlişkiler Subayı'nın arayıp Antalya'da yapılacak gösterinin iptal edildiğini, ancak vatandaşların ve turistlerin gösteriyi beklediğini söylediğini aktardı.
Yurtdan, konu hakkında bilgisi olmadığını ve iptalin kamuoyunca olumsuz karşılanacağını belirttiğini ifade ederek, ilk mola yerinde durup tekrar arama yaptığında valinin de desteğiyle gösterinin gerçekleştiğini öğrendiğini bildirdi.
Eve vardıktan sonra, amiri Veysel Kavak'ı, geldiğini haber vermek ve Solo Türk gösterisi hakkında görüşmek için aradığını anlatan Yurtdan, Kavak'ın müsait olduğunu söylemesi üzerine karargaha gittiğini kaydetti.
Yurtdan, her tarafın sakin olduğunu ve 21.30'da karargaha ulaştığını dile getirerek, yanına gittiği Kavak'ın, daha bir şey soramadan Genelkurmaydan silah sesleri geldiğini, Hava Kuvvetleri Karargahında da güvenliğin en üst seviyeye çıkarıldığını, odasına gidip beklemesini emrettiğini öne sürdü.
Yaşananların büyük bir terör saldırısı olduğunu düşündüğünü ileri süren Yurtdan, iletişim şubeye iş verilmesi muhtemel olduğundan ve giriş çıkışlar durdurulduğundan dolayı odasında beklediğini ileri sürdü.
Yurtdan, televizyonda boğaz köprüsünün kapatıldığı ve büyük bir terör eyleminden bahsedilmeye başlandığını, sonrasında da uçakların geçtiğini ifade ederek, uçakların teröristlere baskı amacıyla kullanıldığını düşündüğünü söyledi.
Karargahta da 22.30 civarı silah sesleri duyduğunu ancak bunun Tümgeneral Cevat Yazgılı'nın yanındaki askerle Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi kapısına ateş etmesinden kaynaklandığını öğrendiğini belirten Yurtdan, bu durumun da kendisini şaşırttığını öne sürdü.
Yurtdan, Cumhurbaşkanı'nın açıklamasını izlediğini, kalkışmayla ilgili bilgileri öğrendiğinde bunun kendisini odadan çıkmamaya yönelttiğini savundu.
Güvenlik Harekat Merkezi'ne de 03.00 gibi indiğini, Yazgılı ve beraberindekilerle 05.00'e kadar beklediğini ve tekrar odasına çıktığını dile getiren Yurtdan, sabah eşinin arayıp isminin sözde atama listesinde bulunduğunu söylediğini aktardı.
Sözde atama listesine ismine, terfi ettirilerek yer verildiğini söyleyen Yurtdan, bu listede Anadolu Ajansı Genel Müdürü olarak yer aldığını söyledi. Yurtdan, yaptığı görevin böyle bir kurumun başına geçecek düzeyde bir iş olmadığını ifade ederek, adının, iradesi dışında listede bulunduğunu savundu.
Yurtdan, Orgeneral Abidin Ünal'ın akşama doğru geldiğini, basın bildirisi hazırladıktan sonra da bunu basın mensuplarıyla paylaştığını ifade etti.
Yaklaşık 1,5 yıldır tutuklu olduğunu, FETÖ ile bir bağlantısı bulunmadığını öne süren Yurtdan, tahliyesini istedi.
Duruşma, yarına ertelendi.
21.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya şehit yakınları ve gaziler ile taraf avukatları katıldı.
15 Temmuz'da Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi'nde (HKHM) brifing astsubayı olduğunu belirten Ozan Gülertan, 13 Haziran 2016'da Hava Kuvvetleri Komutanlığına tayininin çıktığını söyledi.
Oryantasyon eğitimini yeni tamamladığını dile getiren Gülertan, görevi gereği bir gün önceki brifingi bilgisayardan açıp, eski slayt ve tarihi sildiğini ve nöbetçi subayın da düzenlemeler yaptığını, onun sunumu sırasında slaytları değiştirdiğini bildirdi.
Gülertan, brifing astsubayının uçuşun yönlendirilmesiyle alakası olmadığını iddia ederek, 15 Temmuz'da 18.10 gibi tuğgeneral Kemal Mutlum'un HKHM'ye girdiğini dile getirdi.
Mutlum'un, teröristle mücadele harekatı için geldiğini, 18.30 gibi de HKHM amiri Devrim Orhan'ın girdiğini ifade eden Gülertan, 19.00 civarında nöbetçi subay yarbay Recep Baykal'ın, Genelkurmaydan aranarak havadaki uçakların üslerine dönmesi emri verildiğini Mutlum'a ilettiğini bildirdi.
Gülertan, Kemal Mutlum'un HKHM'nin turnike kapısını kilitlediğini ve kırmızı alarm verildiğini, dışarı çıkmanın can güvenliği açısından tehlikeli olacağını, merkezin iki kapısının da kapatılacağını da belirtip ayrıca telefonlara bakılmayacağını, gerektiğinde telefon görüşmelerini bizzat yapacağını ve sorumluluğun kendisinde olduğunu söylediğini aktardı.
HKHM'nin kapısına, sonradan Tümgeneral Cevat Yazgılı olduğunu öğrendiği kişi ile bir askerin ateş ettiğini belirten Gülertan, bunu görünce nöbetçi personelin korktuğunu ve can güvenliğinden endişe ettiğini ileri sürdü.
Nöbet yerinde beklemeye devam ettiğini ve 23.46'da önce telefon hatlarının, sonrasında da muhabere yönetim sisteminin kilitlendiğini ifade eden Gülertan, HKHM'nin kapılarının da otomatik olarak kilitlendiğini söyledi.
Gülertan, Kemal Mutlum'un önündeki bir telefonun ise hep açık olduğunu ve zaman zaman görüştüğünü belirterek, 05.30 gibi de elektriklerin kesildiğini dile getirdi. Karanlıkta kaldıklarını ancak bu sırada Mutlum ve içeride bulunan tuğgeneral Recep Sami Özatak'ın nasıl olduğunu bilmediği bir şeklide dışarı çıktığını anlatan Gülertan, sonrasında da elektrik olan HKHM'nin yemekhane bölümünde beklediklerini iddia etti.
Gülertan, 17.30-18.00 civarında merkez komutanlığından gelen ekiplerce gözaltı işlemi uygulandığını ve ifadenin ardından eve gitmeyi beklerken tutuklandığını öne sürdü.
TSK'dan ihraç edilmediğini belirten Gülertan, tahliyesini ve beraatini istedi.
Gülertan, çapraz sorgusu sırasında "Terör örgütünün emellerine hizmet ettiğini düşündüğünüz kim vardır?" sorusu üzerine, iddianameyi inceledikten sonra tuğgeneral Kemal Mutlum ve Genel Sekreter albay Veysel Kavak'ın yaptığı görüşmelerden dolayı bu iki kişinin faaliyetin içinde olabileceğini düşündüğünü aktardı.
Komutanın bir hafta sonraki programı için çağrılmış
Sanık eski kurmay binbaşı Günay Köroğlu da savunmasında 15 Temmuz'da Orgeneral Abidin Ünal'n özel sekreter yardımcısı olduğunu söyledi.
Köroğlu, yeni ataması yapıldığı için bir hafta boyunca yerine geçeceği Mustafa Aydın ile çalıştığını, 15 Temmuz Cuma günü ise mesai sonrası eve gittiğini anlattı.
Dinlendiği sırada genel sekreter Veysel Kavak'ın icra astsubayının arayıp, mesaiye çağrıldığını söylediğini aktaran Köroğlu, Mustafa Aydın'ı arayıp ona da çağrılıp çağrılmadığını sorduğunu, kendisinin de çağrılmadığını söylediğini bildirdi.
Köroğlu, karargaha geldiğini Veysel Kavak'ın odasına gittiğini, onun da Hava Kuvvetleri Komutanı'nın gelecek hafta sonu İncirlik Üssü'ndeki programını hazırlamak için çağırdığını ancak Genelkurmayda bir terör saldırısı olduğunu söylediğini öne sürdü. Kavak'ın, Güvenlik Harekat Merkezi'ne (GHM) gitmesini istediğini iddia eden Köroğlu, Genelkurmay'a terör saldırısı olmasının kendisini şaşırttığını söyledi.
GHM'de bulunduğu sırada Tümgeneral Cevat Yazgılı'nın arayıp karargahın D kapısında buluşmalarını istediğini anlatan Köroğlu, bir terör saldırısını önlemek için çağırdığını düşünerek heyecanlandığını ifade etti.
Köroğlu, D kapısında önce Tunahan Özarslan'ı gördüğünü, Yazgılı'nın HKHM'nin kapısına ve ardından oraya giden uzmanlara ateş ettiğini öğrendiğini belirterek, Genelkurmaydaki saldırıdan dolayı Yazgılı'nın psikolojisinin bozulduğunu düşündüğünü öne sürdü.
Gergin ortamda Yazgılı ve emir astsubayının silahlı şekilde üst kata geldiğini, personelin de komutanı sakinleştirmeye çalıştığını öne süren Köroğlu, yanına kimseyi yaklaştırmayan Yazgılı'nın Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ünal ile görüştüğünü bildirdi. "Ben de emrini almak için konuşmak istediğimi söyledim." diyen Köroğlu, telefonda sesinden tanıdığı Ünal'ın Yazgılı'nın emrine girmesini emrettiğini savundu.
"Bunu vurun" emri iddiası
"Emredersiniz" dedikten sonra telefonu kapattığını dile getiren Köroğlu, ancak personele ateş eden Yazgılı'ya da sakin olmasını söylediğini anlattı. Köroğlu, bunun üzerine Yazgılı'nın işaret parmağıyla kendisini göstererek önce "Bunu tutuklayın" dediğini, "Neden böyle yapıyorsunuz?" diye karşılık verdiğinde de "Bunu vurun" diye uzmanlara emir verdiğini iddia etti.
"Uzman çavuşların beni öldüreceklerini düşündüm." diyen Köroğlu, Yazgılı'nın sadece elini tutma girişiminde bulunduğunu, ardından da ayrılarak üst kata çıktığını bildirdi. Köroğlu, daha sonra güvenlik ekiplerinin Yazgılı'ya müdahale ettiğini söyledi.
Komuta katına çıktığını belirten Köroğlu, 23.00'ten önce böyle bir olay yaşanırken kendisinin darbe girişiminden haberdar olmadığını öne sürdü.
Odasına gittiğini ve 00.00 gibi özel sekreteri aradığını, darbe girişimini de onunla yaptığı görüşmeden sonra öğrendiğini iddia eden Köroğlu, Yazgılı'nın da darbeci olabileceğini düşündüğünü iddia etti.
Köroğlu, tekrar GHM'ye indiğini, bu sırada Yazgılı'nın da oraya geldiğini, onun gelmesi üzerine endişe ederek odasına döndüğünü anlattı.
Köroğlu, genel sekreter Veysel Kavak'ın Kurmay Başkanı ile görüştüğünü ve onun da "Güvenliğiniz için emniyetinizi alın ve bekleyin." dediğini öğrendiğini ifade ederek, odasında kaldığını ve 17.00 civarında Merkez Komutanlığından gelen ekiplerce gözaltına alındığını belirtti.
İddianamedeki suçlamaları kabul etmeyen Köroğlu, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde 15 Temmuz'da Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ın emir subaylığını yapan sanık eski yüzbaşı Temel Karagöz savunma yaptı.
Karagöz, komutanın emir subayı binbaşı Abdurrahman Akay yıllık izinde olduğu için darbe girişiminin yaşandığı gece onun yerine vekaleten baktığını söyledi.
15 Temmuz sabahı İstanbul'daki hafta sonu programı için Abidin Ünal ve eşi Naile Ünal ile Ankara'daki konuttan ayrılıp Etimesgut'tan komutana tahsisli uçakla Atatürk Havalimanı'na gidildiğini ifade eden Karagöz, yanlarında Binbaşı Mesut Gümüş ve iki koruma olduğunu bildirdi.
Karagöz, komutan ve eşinin Fenerbahçe Orduevine geçtiğini, sonra da 10.45'te Yalova Meydan Komutanlığına giden Ünal'ın Hava Harp Okulu kampını ziyaret ettikten sonra 16.30'da tekrar orduevine döndüğünü dile getirdi.
Ünal'ın yanından ayrılmadığını belirten Karagöz, komutanın eşi olmadan 17.00'de düğüne katılmak üzere orduevinden ayrıldıklarını aktardı.
Bir korumanın Ünal'ın eşinin yanında kaldığını dile getiren Karagöz, düğün salonundaki kokteyl alanında 20.00 gibi nikah kıyıldığını, 20.30 civarı da üst kattaki yemeğe geçildiğini anlattı. Karagöz, şöyle konuştu:
"Komutanın özel ve iş telefonu bendeydi. 21.50 civarında hanımefendiden acil ve önemli olduğunu, bir an evvel görüşmek istediğini belirten bir telefon geldi. Telefonu kapatmadan götürdüm komutana. Görüştükten sonra bana geri verdi. Bir süre sonra iki telefonu da istedi ve kokteylin olduğu boş yere geçti. Ben ve binbaşı Mesut Gümüş de merdivenlerin başında beklemeye başladık. Bir süre sonra Korgeneral Mehmet Şanver de komutana katıldı. 5 dakika kadar görüştüler. Bir süre sonra düğündeki bazı generallerin çağrılmasını istedi. Kalabalıklaşınca Gümüş ile komutanın yanına gittik."
Orgeneral Ünal ile Korgeneral Mehmet Şanver'in, komutana tahsisli uçağın Atatürk Havalimanı'ndan Sabiha Gökçen Havalimanı'na geçmesini emretmesi üzerine birinci pilotu aradığını, ancak ulaşamadığını, sonrasında uçak teknisyenine ve ikinci pilota ulaştığını ifade eden Karagöz, verilen emrin iletildiği bilgisini de yanına gittiği Ünal telefonla konuştuğu için Şanver'e söylediğini öne sürdü.
Karagöz, Sabiha Gökçen'e kara yoluyla gidilebileceğini düşünerek dışarıdaki ekibe hazırlanmaları için çıkış yapılabileceğini ilettiğini de belirterek, 23.15 civarı Ünal ve yanındaki generallerin toplantı salonuna geçtiğini anlattı.
Ünal'ın peşinden gittiğini ifade eden Karagöz, iddianamede yazılı saate göre 23.50'de helikopter ve bağrışma sesleri duyulduğunu söyledi.
Aralarında komutanın korumalarından Fatih Kahraman'ın da bulunduğu silahlı kişilerin toplantı kapısının önüne geldiğini ve "Komutanları korumaya, emniyeti sağlamaya benzer şeyler söylediklerini" aktaran Karagöz, "Komutan, 'Emri kim verdi?' dedi. Fatih Kahraman da 'Bilmiyorum, sizi korumaya geldik' dedi. Hava Kuvvetleri Komutanı Ünal da dışarıda beklemelerini söyledi." diye konuştu.
- "Peşinden gitmek istedim ama muvaffak olamadım"
Karagöz, silah sesi duyulduğunu ve herkesin odada kaldığını belirterek, başka bir grubun gelip Ünal'a, "Buyurun, sizi daha güvenli bir yere götürüyoruz." dediklerini dile getirdi. Karagöz, "Ben de peşinden gitmek istedim ama engellendim. 'Komutanı bırakmam, götüremezsiniz.' diyerek ısrar ettim ama muvaffak olamadım." dedi.
Akabinde herkesin ellerinin kelepçelenip koridorda yüzüstü yatırıldığını, sonra da bazı generallerin kaldırılıp başka yerlere götürüldüğünü ifade eden Karagöz, rütbelerini öğrendikten sonra kendisini ve Mesut Gümüş'ü ayırdıklarını söyledi.
Karagöz, 02.30 civarında binbaşı Gümüş'ün, başlarında bekleyen askerden tuvalet için izin istediğini, tek kalmamak için kendisinin de aynı talepte bulunduğunu belirterek, koridorda generallerin tek sıra halinde götürüldüğünü, kendilerinin de onların arasına dahil edildiğini anlattı.
Helikopterle Fenerbahçe Orduevi'ne götürüldüklerini söyleyen Karagöz, komutanın eşinin yanına geçip ona destek olmaya çalıştıklarını belirtti.
Karagöz, Naile Ünal'ın "Ankara'ya dönsek daha mı iyi olur?" şeklindeki düşüncesi üzerine, Sabiha Gökçen'de beklediğini düşündüğü komutana tahsisli uçağın pilotunu aradığını ve Abidin Ünal'ın Akıncı Üssü'nde olduğunu öğrendiğini ifade etti.
Naile Ünal'ın yanında askeri personel ile gitmesi sakıncalı bulunduğundan, akrabalarıyla birlikte karayolundan Ankara'ya gittiğini dile getiren Karagöz, 16 Temmuz'da orada bulunan generallerin alınması için uçak tahsis edildiğini, önce Eskişehir'e uğrayan uçağın 02.00'de Etimesgut'a indiğini bildirdi.
Karagöz, pazar sabahı da karargaha geçip Hava Kuvvetleri Komutanı Ünal'ı karşıladığını ifade etti.
Komutanın uçağının Atatürk'ten Havalimanı'ndan Sabiha Gökçen Havalimanı'na geçmesi ve Ünal'ın Akıncı Üssü'ne götürülmesi yönünde direktif verdiği suçlamasını kabul etmeyen Karagöz, darbeciler tarafından verilen emirleri yerine getirdiği iddiasını da reddetti.
Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen Karagöz, tahliye talebinde bulundu.
- Nöbet değiştirmeye gelip olayların içinde kalmış
Sanık eski kurmay binbaşı Tunahan Özarslan da 15 Temmuz'da nöbetçi amir binbaşı Eyüp Has'ın bazı işleri için nöbet değiştirme talebi olduğunu belirterek, ancak genel sekreter albay Veysel Kavak'ın buna izin vermediğini söyledi.
Has'ın da birkaç saatliğine de olsa gelmesi ricasında bulunduğu belirten Özarslan, 15 Temmuz akşamı 21.45 gibi kışlaya geldiğini, kırmızı alarm verildiği için ancak nöbetçi amiri aratarak içeri girebildiğini öne sürdü.
Veysel Kavak'ın kendisini Genelkurmaya terör saldırısı olduğu ve buraya da olma ihtimali bulunduğu gerekçesiyle Güvenlik Harekat Merkezi'ne (GHM) gönderdiğini, ancak burayı bilmediği için yanlışlıkla Hava Kuvvetleri Harekat Merkezine gittiğini iddia eden Özarslan, tuğgeneral Kemal Mutlum'un kendisini dışarı çıkardığını iddia etti.
Özarslan, GHM'ye gittiğini, ancak darbe girişimine yönelik bir eylemde bulunmadığını ifade ederek, olayların ortasında kaldığını savundu.
FETÖ ile bir bağı bulunmadığını öne süren Özarslan, tahliyesini talep etti.
Duruşma yarına ertelendi.
22.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, şehit yakınları ve gaziler ile taraf avukatları katıldı.
Duruşmada savunma yapan sanık astsubay Namık K, 15 Temmuz'da Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi'nde (HKHM) nöbetçi olduğunu, uçuş faaliyetleriyle alakasının olmadığını savundu.
Namık K, odasının arkalarda bulunmasından dolayı saat 20.45 civarı albay Devrim Orhan'ın gelip tuğgeneral Kemal Mutlum'un telefonlara bakılmayacağı, dışarı da telefon açılmayacağı emri verdiğini öne sürdü.
Sonrasında nöbetçilerin toplandığını, kırmızı alarm olduğu için can güvenlikleri gerekçesiyle kapıların kapatıldığını öğrendiğini ifade eden Namık K, bir ara Tümgeneral Cevat Yazgılı'nın HKHM'nin kapısına yanındaki başka bir askerle ateş açtığını anlattı.
Namık K, ne olduğunu anlayamadıklarını iddia ederek, bir kalkışma ve darbe girişimi olduğunu televizyondan öğrendiklerini öne sürdü.
Telefon ve bilgisayarların bir süre sonra devre dışı kaldığını, sonra da elektriklerin kesildiğini belirten Namık K, ışık olduğunu fark ettikleri yemekhane bölümünde beklediklerini savundu. Namık K, saat 17.00 civarı da Merkez Komutanlığı ekiplerince gözaltına alındığını ve sonrasında tutuklandığını dile getirdi.
Meslekten ihraç edilmediğini belirten Namık K, tahliye talebinde bulundu.
Sanık üsteğmen Eray K. de 15 Temmuz'da HKHM'de MEBS nöbetçisi olduğunu ifade ettiği savunmasında, normal mesainin ardından halı saha maçı için çıktığını ve saat 20.55'te tekrar karargaha geldiğini söyledi.
Nöbeti odasında geçirmek için bilgi sistemleri binasına gittiğini öne süren Eray K, HKHM'de herhangi bir şey olması durumunda haber vermesini istediği MEBS nöbetçi astsubayı Hakan T'nin arayıp kendisini çağırdığını anlattı.
Eray K, gittiğinde etkisiz kılındığı için HKHM'ye kartlı giriş yapamadığını ancak Kemal Mutlum'un emir astsubayı ve binbaşı Tunahan Özarslan ile kameralara baktıktan sonra kapının açıldığını dile getirdi. HKHM'ye saat 21.56'da girdiğini ifade eden Eray K, içeride beklerken televizyondan kalkışmayı öğrendiklerini öne sürdü.
Eray K, telefon, bilgisayar bağlantısı ve elektriklerin gittiğini, yemekhane bölümünde elektrik olmasından orada dolayı beklediklerini ve akşam gözaltına alındıklarını ifade etti.
Sanık astsubay da suçlamaları reddetti
HKHM'de MEBS hücresinde görevli olduğunu dile getiren sanık astsubay Hakan T. de saat 21.30 civarı Caner yüzbaşının, bulunduğu odanın kapısını açıp telefonlara bakılmayacağı, dışarıya telefon açılmayacağı ve sorumluluğun da tuğgeneral Kemal Mutlum'da olduğunu söyleyip gittiğini dile getirdi.
Hakan T, bunun üzerine üsteğmen Eray K'yi haberdar ettiğini ve onun da kısa süre sonra HKHM'ye geldiğini belirterek, bir ara merkezin amiri albay Devrim Orhan'ın yanına gelip bağlı birliklere toplu mesaj çekmeye yarayan milli adres gösterme numarasını sorduğunu söyledi.
Bunu muhabere merkezi nöbetçisine sormasını söylemesi üzerine Orhan'ın bu birime telefon ettiğini dile getirerek, oradaki nöbetçinin de dönüş yapacağını söylediğini anlatan sanık Hakan T, Orhan'ın izniyle çalan telefonu açıp numarayı aldıktan sonra yarbay Recep Baykal'ın bulunduğu yerde bıraktığını dile getirdi. Hakan T, terör saldırısıyla ilgili mesaj çekilebileceğini düşündüğünü iddia etti.
Başbakan ve cumhurbaşkanının televizyondaki açıklamasından sonra darbe girişiminden haberdar olduğunu öne süren sanık Hakan T, telefon kayıtlarının yapıldığı sistemin bulunduğu odaya cihazı kontrol etmek için birkaç kez girdiğini, sıkıntı olmadığını gördüğünü söyledi.
Hakan T, darbe faaliyetine katılmış olsaydı cihazı devre dışı bırakabileceğini iddia ederek, kanunsuz ve hukuksuz bir emir almadığını savundu.
İddianamede üzerine atılı suçları kabul etmeyen sanık Hakan T, tahliye talebinde bulundu.
Silah ve telsizini almışlar
Sanık uzman çavuş Mikail K. de 15 Temmuz'da HKHM'nin kapısında nöbet tuttuğunu söyledi.
Nöbeti saat 19.00'da devraldığını ifade eden Mikail K, geldiği sırada tuğgeneral Kemal Mutlum ile albay Devrim Orhan'ın içeride olduğunu anlattı.
Mikail K, "19.30 sıralarıydı. Kemal Mutlum yanıma geldi, 'HKHM'nin giriş çıkışlarını kapat, bilgisayardan kapıları kilitle, anahtarları da bana ver.' dedi. Ben bilgisayardan sistemi kapattıktan sonra anahtarları verdim. Kemal Mutlum generalin talimatı doğrultusunda kantinde oturmaya başladım. Kemal Mutlum elimdeki telsizi aldı. Daha sonra tabancamı alması için Devrim Orhan'a talimat verdi." diye konuştu.
Kantinden telefon etmek istediğinde kabloların söküldüğünü öğrendiğini belirten Mikail K, Mutlum ve Orhan'ın saat 01.00 civarında "İçeride kaldık. Sistem kapandı. Kapının açılması için yardımcı olun." diye bağırmaya başladığını söyledi.
Görev yerinin anahtarının, kapının altından atılması sonrası sistemi açmayı denediğini ancak açılmayınca anahtarları tekrar kapının altından verdiğini savunan Mikail K, Devrim Orhan'ın "Senin oraya birileri geldi. Git bir bak." demesi sonrası nöbet yerinde silahla ateş edilmiş olduğunu gördüğünü ancak bir anlam veremediğini iddia etti.
Mikail K, anahtarları tekrar aldığını ve kapıları yine açmaya çalıştığını, bu sırada Destek Grup Komutanı albay İlhan Karasu, bölük komutanı üsteğmen Burak Deniz ve takım komutanı teğmen Vural Dede ve bir uzman çavuşun geldiğini dile getirdi.
Burak Deniz'in kapıyı tekmeleyerek açtığını anlatan Mikail K, silah ve telsizini de isteyip geri aldığını söyledi.
Mikail K, kapının daha sonra tekrar kilitlendiğini öğrendiğini, kantinde beklerken elektriklerin kesildiği beyanında bulundu.
Bir ara fırsatını bulunca kapıyı zorlayarak dışarı çıktığını ve Cevat Yazgılı'nın emrine girdiğini kaydeden Mikail K, 10 gün sonra gözaltına alındığını ve tutuklandığını belirtti.
Görevinden ihraç edilmediğini dile getiren Mikail K, tahliyesini istedi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan sanık uzman çavuş Erhan B, güvenlik taburu personeli olduğunu belirterek, akşam 19.00'da nöbeti devredip karargahtan ayrıldığını söyledi.
Erhan B, bir arkadaşıyla yemek yedikten sonra 22.00 gibi eve gidecekken bir uçağın alçaktan uçtuğunu gördüğünü, Dikimevi'ndeyken meslektaşı Özgür Aslan'ı arayıp ne olduğunu sorduğunu, onun da kırmızı alarm verildiğini ve karargaha gitmek üzere yolda olduğunu, Güvenlik Harekat Merkezini (GHM) aramasını söylediğini bildirdi.
GHM'yi aradığını ve kırmız alarm verildiği, bütün güvenlik personelinin geleceğinin belirtilerek telefonun kapatıldığını anlatan Erhan B, bunun üzerine 23.00 civarında kışlaya gittiğini ifade etti.
Erhan B, kendisi gibi güvenlik taburu personeli uzmanlarla karargaha girdiğini belirterek, bölük komutanı Burak Deniz'e rastladığını, onun da "Erhan yanıma gel, yanımdan ayrılma." dediğini öne sürdü.
Tabur komutanı üsteğmen Sedat Özkaracan'ın yanına gittiklerini ifade eden Erhan B, Özkaracan ile Deniz arasında, "Bu zamanda darbe mi olur? Memleketi 50 yıl geriye götürecekler." şeklinde konuşmalar olduğunu, bu yüzden bu kişilerin darbeci olmadığı izlenimi uyandığını söyledi.
Emrah B, Burak Deniz'in emriyle güvenlik noktalarını kontrol etmek için dışarı çıktıklarında albay Yusuf Sarıoğlu'na rastladıklarını ve bir uçağın bomba atmasından sonra Sarıoğlu'nun birliği terkettiğini ifade etti. Daha sonra gittikleri 3 nolu güvenlik kulesindeki uzmanlara seslenen Burak Deniz'in, darbe karşıtı konuştuğunu, uçakların bomba atması ihtimaline karşı kulede durmamalarını, sivillere de kesinlikle ateş etmemelerini söylediğini öne sürdü.
Emrah B, Sedat Özkaracan'ın bulunduğu odaya dönüp televizyondan olayları takip ettiklerini dile getirdi.
GHM'ye geçtiğinde albay İlhan Karasu'nun HKHM'ye nasıl girileceğini sorunca teğmen Vural Dede'nin 3 tahliye kapısı bulunduğunu belirtip ve anahtarları çıkardığını anlatan Emrah B, bunun üzerine Karasu'nun "Git kontrol et." dediğini iddia etti.
Emrah B, ancak HKHM'ye Karasu, teğmen Dede ve üsteğmen Burak Deniz'in birlikte çıktığını, Burak Deniz gidince kendisinin de gitmek zorunda kaldığını ifade ederek, "İlhan albayın HKHM'ye hangi amaçla gitmek istediğini ve HKHM'de kimlerin olduğunu, darbeci olup olmadıklarını bilmiyordum. Ben Burak üsteğmenin yanında olmamı söylediği için orada oldum." dedi.
Tahliye kapısı açılmayınca turnikelerin olduğu kapıya gittiklerini dile getiren Emrah B, ilk kapının bir anda açılmasının ardından harekat merkezi koridoruna girdiklerini bildirdi.
Emrah B, HKHM operasyon odasının bulunduğu ilk kapıyı da Vural Dede'nin açmaya çalıştığını ve açıldıktan sonra İlhan Karasu'nun yangın olduğu söylenen yere gittiğini, ancak bu doğru çıkmayınca Sedat üsteğmenin yanına döndüklerini söyledi.
Cumartesi günü de Vural Dede'nin emriyle 17.00'ye kadar nöbet tuttuğunu anlatan Emrah B, 15 gün çalıştığını ifade etti.
Emrah B, darbeyle alakalı ya da konusu suç teşkil eden bir emri yerine getirmediğini savunarak tahliye talebinde bulundu.
F-16 pilotlarını telefonla arayıp Akıncı'ya göndermiş
15 Temmuz'da Hava Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreterliği Koordinasyon Şube Program Kısım Amiri olarak görev yaptığını belirten sanık eski yarbay Ayhan Çatıkkaya da atılı suçlamaları reddetti.
Çatıkkaya, 07.00 gibi mesaiye başladığını, akşam 21.00 civarı Genel Sekreter Veysel Kavak'ın binbaşı İbrahim Koçak'ı arayıp çağırmasını söylediğini, kendisinin de bu emri yerine getirdiğini bildirdi.
Kavak'ın, terörle mücadele harekatı olacağını belirterek, ulaşılabilen F-16 pilotlarının 4. Üs 143. Filo'ya gitmelerini istediğini anlatan Çatıkkaya, Koçak'ın sisteme kendi şifresiyle girdiğini ve ulaşabildikleri pilotları aramaya başladıklarını söyledi.
Aradığı pilotlara terörle mücadele harekatı yapılacağını telefonda söylemediğini dile getiren Çatıkkaya, "Toplam 8 personele ulaşabildik." dedi.
Çatıkkaya, 22.30 gibi karargahın üzerinden geçen uçakların sesini duyup, Genelkurmay önünde insanların toplandığını görünce televizyonu açtığını ve darbe girişimiyle alakalı haberleri gördüğünü ifade ederek, odasında kaldığını ve sadece küçük ihtiyaçları için çıktığını önü sürdü.
Emir komuta zincirinin dışına çıkmadığını belirten Çatıkkaya, pazar günü de mesaiye gittiğini söyledi.
Çatıkkaya, darbe girişiminden 12 gün sonra gözaltına alınıp tutuklandığını belirterek, tahliyesini talep etti.
Beline ajanda takmış
Mahkeme başkanının silah taşıyıp taşımadığını sorduğu Çatıkkaya, taşımadığını öne sürdü.
Karargahta tabancayla dolaştığı görüntüleri gösterilen Çatıkkaya, belinde taşıdığı siyah görünümlü parçanın silah olmadığını savundu.
Çatıkkaya, bu siyah parçanın ajanda olabileceğini belirtti.
Bunun üzerine mahkeme başkanı "Ne hikmetse herkes belli bir saat sonra ajanda takmış." dedi.
Akıncı'ya gönderilecek pilotların telefonlarını sistemden çıkarmış
15 Temmuz'da Kurmay Başkanlığında görev yapan sanık eski binbaşı İbrahim Koçak da yarbay Çatıkkaya'nın arayıp albay Veysel Kavak'ın çağırdığını bildirmesi üzerine mesai sonrası 19.00'da ayrıldığı Hava Kuvvetleri Komutanlığı Karargahına söylenildiği gibi uçuş tulumlu olarak 21.25 gibi döndüğünü söyledi.
Veysel Kavak'ın kendisine terörle mücadele harekatı olduğunu belirterek, karargahtaki pilotları çağırıp akıncıya gitmelerini bildirmesine istediğini iddia eden Koçak, bilgisayardan sisteme girerek F-16 pilotlarının numaraların Çatıkkaya'ya söylediğini anlattı.
Koçak, Çatıkkaya'nın da numaraları aradığını ve bazılarına ulaşıldığını, bazılarının da şehir dışında bulunduğunu dile getirerek, 6-7 kişiye ulaşılabildiğini belirtti.
Aramalar bitince telefonla konuştuğu için Veysel Kavak'ın odasına iki kez gittiğini ifade eden Koçak, "Ulaşabildiklerimizi aradık, haber verebildiklerimize verdik." dediğini söyledi. Koçak, Kavak'ın da "Tamam. Sen de Akıncı'ya git." dediğini ve telefon konuşmasına devam ettiğini öne sürdü.
Karargahtan 22.06'da çıktığını, 22.15 gibi uçakların havada olduğunu gördüğünü bildiren Koçak, "Terörle mücadele harekatı olduğunu bildiğim için niye şehir merkezinde uçuyorlar diye telefonun internetine baktım. Boğaz köprüsünün kapatıldığına yönelik haberler vardı." dedi.
Koçak, büyük çaplı bir terör saldırısı ya da savaş durumu olduğunu düşündüğünü belirterek, 22.50-23.00 civarı Akıncı lojman nizamiyesinden daha önce kayıtlı olan kartını okutup girdiğini, giriş yaparken de kimsenin bir şey sormadığını ileri sürdü.
Üssün girişinde, 23.05 gibi telefonuna tekrar baktığını kalkışma ve darbe girişimine yönelik haberi ilk kez gördüğünü iddia eden Koçak, "Ne yapacağımı da bilemedim. Kısa bir süre düşündüm. Durumun bana söylenenden farklı olabileceği aklıma geldi. Filoya gidersem neyle karşılaşacağımdan emin olamadım. Kim yapıyor, kim emir veriyor olursa olsun hukuksuz girişimin parçası olamazdım. Aracımdan inmedim. Geri döndüm ve Akıncı'yı terkettim." diye konuştu.
Koçak, eve doğru giderken eşini arayıp güvenli olmadığını düşünerek aşağı inmesini istediğini belirterek, çocuklarını ve eşini aldıktan sonra kız kardeşinin Mamak'taki evine gittiğini söyledi.
Ertesi gün akşama kadar evden çıkmadığını, pazartesi günü karargaha gittiğinde de yaşadıklarını şube müdürü ile paylaştığını bildirdi.
Koçak, karargahta ne yaşandıysa kendisi çıktıktan sonra olduğunu savunarak, darbeyle alakalı bir emir almadığını iddia etti.
Karargaha da pilotların bilgilerini görme yetkisine sahip oluğu için çağrıldığını öne süren Koçak, tahliye talebinde bulundu.
Duruşma yarına ertelendi.
23.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülen davaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları, müştekiler ve sanık yakınları katıldı.
Davanın bugünkü celsesinde sanık avukatlarının talepleri alındı. Müvekkillerinin suçsuz olduklarını öne süren avukatlar, tahliye talebinde bulundu.
Sanık avukatlarının taleplerinin alınmasının ardından mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, tutuklu sanıklar Mikail Kaynak, Namık Karkaç, Recep Baykal, Salih Celil Çakıcı, Hakan Teyyare, Abdullah Gencay, Orhan Kahraman, Caner Gökçeoğlu, Hasan Kargın, Tuğrul Cılız, Erhan Balcı, Eray Kızıltaş ve Burhan Yaranç'ın adli kontrol şartı ile tahliyelerine, diğer tutuklu sanıkların ise tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep etti. Örgütün elebaşısı ve darbe girişiminin bir numaralı sanığı Fetullah Gülen ile iki numaralı sanığı Adil Öksüz'ün de aralarında bulunduğu firari sanıklar hakkındaki yakalama kararının devamına karar verilmesini istedi. Savcı, ayrıca, bir kısım sanıkların müdafisi Ayten İzmirli'nin davanın bir başka celsesinde soruşturmayı yürüten ve iddianameyi hazırlayan savcıları hedef alarak, "Savcılar tükürüp kaçtı, biz temizlemeye çalışıyoruz. İddianamenin bir başlığı, bir de savcı ismi doğrudur" ifadelerini kullandığını anımsattı. Savcı, İzmirli'nin savunma dokunulmazlığı ve eleştiri sınırlarını aşarak hakaret suçunu işlediğini, bu nedenle de hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesini talep etti.
Mahkeme ara kararını açıkladı
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Abdullah Gencay, Orhan Kahraman, Recep Baykal, Salih Celil Çakıcı, Mikail Kaynak, Namık Karkaç, Caner Gökçeoğlu, Tuğrul Cılız, Eray Kızıltaş, Hakan Tayyare, Erhan Balcı, Mustafa Şahin ve Ozan Gülertan'ın adli kontrol şartı ile tahliyesine, diğer tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdi. Aralarında Gülen ile Öksüz'ün de bulunduğu bazı firari sanıklar hakkındaki yakalama emirlerinin devamına, infazı için yazılan müzekkere, iade talepleri ve kırmızı bülten müzekkere cevaplarının beklenmesine hükmeden mahkeme, davanın 24 Nisan-1 Haziran 2018 tarihleri arasında görülmesini kararlaştırdı.
2 sanık salondan çıkarıldı
Öte yandan, Mahkeme Başkanı Selfet Giray, sanık Hasan Balcı yönünden HTS kayıtları hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü suçundan soruşturma ya da hakkında dava açılan kişiler hususunda HTS analiz raporu düzenlenmesi için Ankara Emniyet Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığına müzekkere yazılmasına hükmetti. Giray'ın bu sözleri üzerine salonda bulunan bir sanık ayağa kalkarak, "Kayıtlar geldi, geldi. Daha ne bekliyorsunuz? Neyi talep ediyorsunuz? Zalimsiniz, zalim. Sizi Allah'a havale ediyorum" diye bağırdı. Mahkeme Başkanı Giray'ın talimatıyla 2 sanık salondan çıkarıldı. Giray, "Kararı da siz verecekseniz mahkemeye ne gerek var? Adalet herkes için var" ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray, duruşmaya verilen aranın ardından ara kararı açıkladı.
Duruşmada gösterilen 4. Ana Jet Üssü'ne ait güvenlik kamera kayıtları ile dinlettirilen telsiz ve dikta kayıtlarının yanı sıra Hava Kuvvetleri Karargahı'na ait telefon kayıtlarına herhangi bir montaj yapılıp yapılmadığı hususunda ilgili ihtisas kurumundan rapor aldırılmasına hükmeden mahkeme, soruşturma aşamasında el konulan dijital materyallere ilişkin inceleme raporlarının Ankara Emniyet Müdürlüğünden dönüşünün beklenmesine karar verdi.
Mahkeme, sanık Hasan Balcı yönünden HTS kayıtları hakkında FETÖ/PDY yönünden soruşturma ya da hakkında dava açılan kişiler hususunda HTS analiz raporu düzenlenmesi için KOM Daire Başkanlığına müzekkere yazılmasına hükmetti.
Sanık dışarı çıkarıldı
Mahkeme başkanının bu kararı açıklamasının ardından bir sanığın "Geldi kayıt KOM'dan. Daha ne istiyorsunuz?" diye bağırması üzerine, Başkan Giray, sanığın görevlilerce duruşma salonundan çıkartılmasını istedi. Sanık, duruşma salonundan çıkarılırken de tepki gösterdi. Bu arada bir sanık daha salondan çıkarıldı.
Mahkeme Başkanı Giray'ın "Kararı da siz verecekseniz mahkemeye ne gerek var." şeklindeki tepkisi üzerine salondan uğultular yükseldi.
Mahkeme, örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock listesinde yer alan sanıklar yönünden, ByLock değerlendirme tespit raporu hazırlanması için KOM Daire Başkanlığına müzekkere yazılmasına karar vererek, bir kısım sanık ve müdafileri ile Cumhuriyet Savcısına hakaretle ilgili suç duyuruları yönünden duruşma kayıtlarının çözümlerinin, gereğinin yapılması için Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine hükmetti.
Mahkeme, katılma talepleri konusunda, sanık savunmaları tamamlandıktan sonra karar verilmesini de kararlaştırdı.
Bazı sanıkların beyanlarında geçen, dönemin Adana Valisi, Adana Emniyet Müdürü ile Konya Valisi ve Konya Emniyet Müdürü'nün tanık olarak ifadelerinin temini için Adana ve Konya ağır ceza mahkemelerine talimat yazılmasına da karar verildi.
Mahkeme, tutuklu sanıklar Orhan Kahraman, Abdullah Gençay, Recep Baykal, Salih Celil Çakıcı, Namık Karkaç, Mikail Kaynak, Tuğrul Cılız, Caner Gökçeoğlu, Eray Kızıltaş, Hakan Teyyare, Erhan Balcı, Mustafa Şahin ve Ozan Gülertan'ın yurt dışı çıkış yasağı da uygulanarak adli kontrol şartı ile tahliyesine hükmetti.
Duruşmaya, sanık savunmalarıyla devam edilmek üzere 24 Nisan'a kadar ara verildi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Mart (2017) 'Ankara 473 sanık (ilk 486) Akıncı Hava Üssü Darbe Yap.' davası
(24 Mart 2018, 19:23)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: