Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki (KKK) eylemlere ilişkin 12'si firari 150 kişinin yargılandığı davada sanık savunmalarının alınmasına devam edildi.
24.03.2018 18:22 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki (KKK) eylemlere ilişkin 12'si firari 150 kişinin yargılandığı davada sanık savunmalarının alınmasına devam edildi.
19.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, taraf avukatları ve izleyiciler katıldı.
Duruşmada savunma yapan eski binbaşı Zeyit Karagöz, KKK Genel Sekreterliği'nde görevli olduğunu, olay günü rutin mesaisini tamamladığını, eve gitmek üzereyken albay Uğur Karaca'nın mesaiyi terk etmemesini ve beklemesini emretmesi üzerine karargahta kaldığını söyledi.
Arkadaşlarıyla yemeğe çıktığını, karargaha dönerken nizamiyede tanımadığı bir üsteğmenin "Komutanım, kamuflajlarınızı giyin, nizamiyeye gelin." dediğini öne süren Karagöz, akabinde üzerini değiştirerek 2 No'lu nizamiyeye gittiğini anlattı.
Sanık Karagöz, nizamiyeye gittikten sonra jetlerin alçaktan uçuş yaptığını gördüğünü, bunun o dönemdeki terör saldırıları nedeniyle önlem amaçlı tatbikat olduğunu düşündüğünü iddia etti.
Nizamiyede beklediği sırada orada bulunan eski albay Serkan Vurdem'in, "Tümgeneral Ali Doğan İnce, tuğgeneral Erhan Caha'yı aramış ve kendisini lojmanda güvende hissetmediğini ve karargahtaki makamına gelmek istediğini söylemiş. Siz de gidin, Tümgeneral Ali Doğan İnce'yi alıp buraya güvenli bir şekilde getirin." dediğini öne süren Karagöz, bunun üzerine binbaşı Cevdet Serbest, binbaşı Ali Kahya ve yüzbaşı Gökhan Akdağ ile askeri araçla Merkez Orduevi General Lojmanları'na gittiklerini beyan etti.
Dönemin KKK Denetleme ve Değerlendirme Başkanı Tümgeneral Ali Doğan İnce'yi derdest etmek amacıyla gitmediklerini, güvenliğini sağlamak için orada olduklarını savunan sanık Karagöz, savunmasına şöyle devam etti:
"Lojmanın nizamiyesinde tanımadığım nöbetçi uzman çavuş bize kimlik ve niye geldiğimizi sordu. Biz de kimlik gösterdikten sonra niye geldiğimizi söyledik. Bunun üzerine uzman çavuş elindeki tüfekle arabanın içine, bize tek el ateş etti. Bunun üzerine biz kapıları açıp kaçınca o bize arkamızdan tekrar seri ateş etti. Bizim de üzerimizde tabanca vardı. Bunun üzerine ben ve arkadaşlarım tabancamızla karşılık verdik. Bir yandan da kendisine sakin olması yönünde telkinlerde bulunduk.
Birlikte geldiğimiz askeri aracı orada bırakarak ticari bir taksi durdurduk ve binerek kuvvet karargahına saat 23.00 sıralarında girdik."
Karagöz, karargaha döndüklerinde yaşadıklarını albay Serkan Vurdem'e anlattığını, onun da kendilerine "Yaralanan var mı?" diye sorduğunu, kendisinin "Yok" cevabı üzerine Vurdem'in nizamiyeye gitmesini emrettiğini ileri sürdü.
"Ancak ben odama gittim. Odamda televizyon izlemeye başladım ve darbe girişimi haberlerini orada öğrendim." diyen sanık Karagöz, darbeci ve FETÖ'cü olmadığını savunarak, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan eski yarbay Bekir Öztürk, darbe girişiminden önce Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğünde Emniyet ve Kaza Kırım Amiri olarak görev yaptığını anlattı.
Öztürk, olay günü saat 20.30'da karargaha gittiğini, odasına oturduğu sırada şube müdürü Yusuf Yiğit'in arayarak, "Genelkurmaydan emniyet tatbikatı emri geldi. Kamuflajlarınızı giyinin bahçeye gidin." dediğini aktardı.
Bahçeye indiğinde tanımadığı ve rütbesini bilmediği kamuflajlı birisinin oradaki kalabalığa "Tatbikat silahlı olacak." dediğini aktaran Öztürk, bunun üzerine otoparktaki aracından beylik tabancasını alıp, tatbikat olacağı için mermileri çıkararak bahçeye geri döndüğünü söyledi.
Öztürk, savunmasına şöyle devam etti:
"Ben burada iken 15 metre uzaklıktaki 1 No'lu nizamiyeden tanımadığım birisi 'Arkadaşlar, herkes bir tane silah alsın' dedi. Bunun üzerine oraya gittim ve G3 piyade tüfeği, şarjör ve hücum yeleği alarak ağaçlı bölgeye geçip beklemeye başladım. Bu süre içerisinde eve gitmek istedim ancak dışarıdaki kargaşadan dolayı karargahın daha güvenli olabileceğini düşündüm ve eve gitmedim. Gece boyunca hiçbir olaya karışmadım."
Darbe girişimini eve gidince öğrendiğini öne süren Öztürk, tahliyesini talep etti.
Sanık eski yüzbaşı Adem Yıldırım da olay tarihinde Tayin Daire Başkanlığında görev yaptığını, olay günü dışarıda yemekteyken İstanbul'da Boğaz Köprüsü'nün kapatıldığı haberini gördüğünü, alçak uçuş yapan jetleri gördüğünde ise olağanüstü bir durum olduğunu anladığını ifade etti.
Yıldırım, bunun üzerine sivil kıyafetli olarak karargaha gittiğini orada şube müdürü Murat Yüksel'in askeri kıyafetlerini giymesini emretmesi üzerine kıyafetlerini değiştirerek nizamiyeye gittiğini beyan etti. Kışla bahçesinde saat 01.00- 02.00 arasında binbaşı Fikri Pehlivanlı ile görüştüğünü ifade eden Yıldırım, "Bahçede yaptığımız görüşmede Fikri binbaşı bana kışlanın güvenliğinin alınacağını söyledi. Ben de çevrede tek başıma dolaşmaya ve hiç birşeye bulaşmamaya özen gösterdim." diye konuştu.
- "FETÖ'cüleri tutuklamak senin görevin mi?"
Sanık eski üsteğmen Oğuzhan Çelikoğlu da Personel Plan Yönetim Daire Başkanlığında görev yaptığını rutin mesaisini bitirdikten sonra komutanları çıkmadığı için karargahı terk etmediğini ileri sürdü.
Çelikoğlu, astsubay olarak mesleğe başladığını, subaylığa geçiş sınavlarını kazanarak piyade subayı olarak görevine devam ettiğini anlattı.
İddianamede Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk'ü derdest eden ekibin içinde olduğu yönündeki suçlamaları reddeden Çelikoğlu, o gece karargahta yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:
"Odam Tuğgeneral Ömer Şevki Gençtürk'ün odasının karşısındadır. Bir ara koridordan 'Herkes kamuflajlarını giysin' şeklinde bağrışmalar oldu. Kamuflajlarımı giydim. Albay Serkan Vurdem'in yanına gittim. Kendisi bana verilen emirlere uymamı söyledi. Odama doğru dönerken tanımadığım bir yarbay odamda bulunan ipi alarak gelmemi söyledi. İpi aldım, Ömer Şevki Gençtürk'ün odasına girdik. Gençtürk, odada Fehmi Atuk ile birlikte oturuyorlardı.
Yarbay silahını Gençtürk'e doğrulttu ve kendisini Genelkurmay Başkanı adına tutukladığını söyledi. Benden de Gençtürk'ü bağlamamı istedi. Ömer Şevki Gençtürk yolda bana, 'Beni neden tutukladınız, ben FETÖ'cü müyüm?' diye sordu. Ben de olanları bilmediğimi kendisine ifade ettim. Komutanı çıkardıktan sonra, bilgi vermek için odama döndüm. İlerleyen saatlerde karargahtaki FETÖ mensuplarının tutuklandığını, olayın tatbikat olmadığını düşündüm."
Çelikoğlu, daha sonra eski albay Serkan Vurdem'in kendisini 2 No'lu nizamiyede görevlendirdiğini, nizamiyeye gittiğinde terör saldırısı olduğunun söylendiğini bunun üzerine nöbet kulesine gittiğini ve orada olayları anlamaya çalıştığını ifade etti. Bir müddet kulede durduktan sonra patlama sesleri duyduğunu söyleyen Çelikoğlu, "Serkan albayla araç sevk amirliğinin olduğu yere gittik. Oradan 7 No'lu kapı bölgesine geçtik. Oradakiler tutuklamalardan bahsediyordu." diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Murat İlhan'ın "Karargahta FETÖ'cüleri tutuklamak senin görevin mi? Askeri hakim ya da savcı mısın?" sorusuna Çelikoğlu," O gece her şey çok karıştı. Bir yarbay, Genelkurmay Başkanının emri var deyip, tümgenerali gözaltına alıyor." karşılığını verdi.
"Silahlı Kuvvetlerde bulunan FETÖ mensuplarının tutuklandığını düşündüm." ifadesini kullanan Çelikoğlu, daha sonra televizyondan Başbakan ve Cumhurbaşkanının konuşmalarını dinlediğini, bunun üzerine hiçbir şeye karışmadan beklediğini iddia etti.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
20.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, taraf avukatları ve izleyiciler katıldı.
Duruşmada Mahkeme Başkanı Murat İlhan, sanıklar Mücahit Tamer ve Ali Rıza Çağlar hakkındaki ek iddianamelerin dava dosyasıyla birleştiğini ve bu kapsamda Tamer ve Çağlar'ın savunmalarını alacaklarını bildirdi.
Buna ilişkin söz alan dönemin Tayin Daire Başkanı eski tuğgeneral Mücahit Tamer, ek iddianame dolayısıyla savunma yapmak maksadıyla huzurda olduğunu, kendisi hakkındaki FETÖ üyesi olduğu yönünde beyanda bulunan kişiyi tanımadığını, bu tanığın mahkemede dinlenmesini talep etti.
Ek iddianamede tarafına yöneltilen diğer bir isnadın ise yurt dışı telefon görüşmeleriyle alakalı olduğunu belirten Tamer, "Yurt dışında görev yaptığım süre zarfında tanıştığım kişilerle yılbaşı, doğum günü kutlamaları gibi nedenlerle yurt dışı aramalarımın olması doğaldır. Detaylı incelenirse konuştuğum kişilerin işimle alakalı olduğu görülecektir." dedi.
FETÖ soruşturmaları kapsamında birtakım kişiler ile aynı baz istasyonundan cep telefonunun sinyal vermesi ile ilgili de savunma yapan Tamer, "Kara Kuvvetleri Karargahı malumunuz merkezi bir yerdedir. Elbette birçok kişi ile cep telefonum aynı bazdan sinyal vermiş olabilir. İddianamede adı geçen kişilerin çoğu mesai arkadaşlarımdır." beyanında bulundu.
Sözde "yurtta sulh konseyi" tarafından hazırlanan ve darbe sonrasında görev alacak kişilerinin yer aldığı atama listesinin 179. sırasında, sanık Mücahit Tamer' in KKK Tayin Daire Başkanlığı görevine devam edeceği belirtilmişti.
Sanık dönemin Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim Daire Başkanı eski tuğgeneral Ali Rıza Çağlar da birleştirme kararı ile dosyaya alınan iddianameye ilişkin savunma yaptı.
Sözde "yurtta sulh konseyi" tarafından hazırlanan ve darbe sonrası görev alacakların isimlerinin olduğu atama listesinin 171. sırasında ismi bulunan eski tuğgeneral Çağlar, ek iddianameye konu olan kendisi hakkında FETÖ'cü olduğuna ilişkin beyanı bulunan şahsı tanımadığını savundu.
Çağlar, iş yerinde ele geçirilen "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" yazılı not kağıdının da darbe girişimiyle alakalı olmadığını, metnin içerisinden sadece o bölümün seçilerek iddianameye konulduğunu iddia etti.
Yurt dışındaki telefon numaralarıyla çok sayıda görüşme yaptığı tespit edilen Çağlar, görüştüğü kişilerin eski mesai arkadaşları olduğunu ileri sürdü.
FETÖ'nün mahrem yapılanmasında olduğu tespit edilen kişilerle telefonunun aynı baz istasyonlarından sinyal verdiği yönündeki tespiti de reddeden Çağlar savunmasını şöyle sürdürdü:
"Benimle aynı bazdan sinyal verildiği söylenen isimlerden 5'i, 1 yıl boyunca görev yaptığım askerlerdir. Bunlardan başka 4 kişi de görev için bir araya geldiğimiz askerlerdir. Diğerlerini tanımıyorum. Benim söz konusu yıllarda ortalama 15 saatim mesaide geçerdi. Sinyal alınan baz istasyonları iş arkadaşlarıma aittir. Gerekli incelemenin mahkemece yapılması talep ediyorum."
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan eski üsteğmen Kurtuluş Kafalı, olay tarihinde KKK Tayin Daire Başkanlığında görevli olduğunu belirtti.
Darbe girişiminin yaşandığı gün devam eden işlerinden dolayı mesaiyi terk etmediğini ileri süren Kafalı, saat 21.00 civarında Fatih üsteğmenin odasına gelerek albay Hasan Yılmaz'ın aradığını kamuflajları giyerek hızlı şekilde yanına gelmelerini söylediğini aktardı.
Kafalı, kamuflajlarını giyerek albay Yılmaz'ın yanına gittiklerinde 5-6 kişilik bir grupla binadan çıkarak kışla içerisinde gezindiklerini, daha sonra askerler tarafından getirilen Tuncay albayın, kendisine neler olduğunu sorması üzerine, tatbikat olduğunu ilettiğini ifade etti.
Destek Grup Komutanı Albay Tuncay Polat'ın derdest edilmesi olayını sonradan öğrendiğini, bunu tatbikatın bir parçası olarak düşündüğünü ileri süren Kafalı, savunmasına şöyle devam etti:
"Tuncay albayın yanına iki astsubay geldi. Bunlardan birisi Mehmet Akkuş idi. Araca bindiler. Bana da araca binmemi söylediler. Araçla 3 Nolu nizamiyeden çıkış yaptık. Tuncay albay bana tekrar bunun ne tatbikatı olduğunu sordu. Ben de terör ile ilgili bir tatbikat olabileceğini ifade ettim.
Bu esnada Akıncı Üssü'ne geldik. Benim amacım bir an önce kendi kışlama, oradan da evime gitmekti. Tuncay albayı bıraktık, iki astsubay ile birlikte saat 00.30 civarında kışlaya giriş yaptık. Ben 2 Nolu nizamiye bölgesinde araçtan indim. Kışlada emniyet tedbiri aldıklarını gördüm. Daha sonra odama çıktım. Odamda televizyondan saat 01.00 civarında ülke genelinde darbe girişimi olduğunu öğrendim."
Kışladan çıkmak istediğini komutanlarına bildirdiğini ancak dışarısının güvensiz olduğunu gerekçesiyle komutanların izin vermediklerini öne süren Kafalı, saat 10.00 gibi kışlayı terk ettiğini daha sonra ilk mesai gününde gözaltına alındığını söyledi.
Sanık eski teğmen İbrahim Denizhan da olay tarihinde İstihkam Daire Başkanlığında görevli olduğunu saat 18.00'de mesai bitiminde işlerinin yoğunluğundan dolayı çıkmayarak karargahta kaldığını savundu.
Denizhan, saat 19.00 sıralarında İstihkam Daire Başkan Vekili İsmail İnal'ın kendisine makamında bulunan telefonlara bakmasını emrettiğini, bunun üzerine makama geçerek televizyon izlediğini ifade etti.
Kısa süre sonra İnal'ın odaya döndüğünü, kendisine dışarıda bazı olayların olduğunu ve bu nedenle çevre emniyetini takviye etmeleri gerektiğini söylediğini aktaran Denizhan, "Bunun üzerine eğitim elbisemi giyerek binanın bahçesinden kantin girişine geçtik. Oradan 2 Nolu nizamiye yakınlarına geçtim." diye konuştu.
O bölgede bekledikleri sırada rütbeli personelin son dönemdeki terör saldırıları hakkında konuştuklarına şahit olduğunu belirten Denizhan, "Yaşanan olayları görünce Kara Kuvvetleri Karargahı'na bir saldırı olabileceğini düşündük. Oradan bir albay çevre emniyetini sağlayacağımızı söyledi. Orada silah dağıtılıyordu, ben de aldım. 3 Nolu nizamiyede sabaha kadar bekledim." dedi.
Duruşmada savunma yapan eski astsubay Zülküf Orak da üzerine atılı suçlamaları reddederek, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
21.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada savunma yapan eski astsubay Abdullah Polat, olay tarihinde KKK Tayin Daire Başkanlığında görev yaptığını, karargaha atanmadan önce uzun yıllar terörle mücadele operasyonlarına katıldığını anlattı.
Darbe girişiminin yaşandığı gün, rutin mesaisini tamamlayıp evine gittiğini, saat 22.10 civarında şube müdürü Yarbay Sinan Şimşek'in arayarak mesaiye çağırdığını söyleyen Polat, "Hemen sonrasında kısım amirim Yüzbaşı Tuncay Vatansever arayarak mesaiye gelmemi, gelirken de Mustafa Yıldırım'ı da almamı söyledi." diye konuştu.
Polat, saat 23.15 civarında karargaha ulaştıklarını, 2 No'lu nizamiyeden giriş yapıp odasına geçtiğini, birkaç dakika sonra odaya gelen Sinan yarbayın mesaiden ayrılmasını emrettiğini belirti.
Mesaiye çağrılıp tekrar gönderilmek istenmesini anlayamadığını ifade eden Polat, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tuncay yüzbaşı, Sinan yarbaya 'Neden geldik, neden gidiyoruz?' dedi. Sinan yarbay ise mesaiyi terk etme emrini tekrarladı. Biz de nizamiyeye yöneldik. Nizamiyede kamuflajlı kişiler vardı. Tuncay yüzbaşı kışladan çıkış yaptı. Biz de çıkış yapacakken Genelkurmay'a bir helikopterin ateş ettiğini gördük. Dışarının güvensiz olduğunu düşündük ve odamıza gitmeye karar verdik."
Polat, sivil vaziyette odasında oturduğunu, televizyondan kalkışma haberlerini izlediği sırada yüzbaşı Suat Yercel'in odaya geldiğini, emniyet için takviyeye gitmelerini emretmesi üzerine nizamiye bölgesine gittiğini beyan etti.
Sanık eski astsubay Mustafa Yıldırım da olay tarihinde KKK Tayin Daire Başkanlığı kısım astsubayı olarak görev yaptığını söyledi.
Yıldırım, rutin mesaisini bitirip daha sonra kışladan kalkan servise binerek evine gittiğini, kısım amir vekili Tuncay Vatansever'in arayarak aynı semtte oturduğu Abdullah Polat'la mesaiye gelmesini emrettiğini öne sürdü.
Sivil ve silahsız olarak iş yerine gittiğini, odaya girdiğinde Sinan Şimşek'in neden geldiğini sorduğunu aktaran Yıldırım, "Yaklaşık 2-3 dakika sonra şube müdürüm Sinan Şimşek mesaiden ayrılmamızı söyledi. Şube müdürümüz emri tekrarlaması üzerine Tuncay Vatansever yüzbaşı ile kışladan ayrılmak üzere dışarı çıktık. Tuncay yüzbaşı arabasına binip gitti. Genelkurmay tarafından silah sesleri geldi. Biz de bu sesler üzerine odamıza geri döndük." diye konuştu.
Yıldırım, odasına döndüğünde televizyondan TSK'nın içerisinde bir grubun kalkışma haberlerini ve Cumhurbaşkanının açıklamalarını gördüğünü, saat 02.00 civarında gelen emir üzerine, 2 No'lu nizamiye bölgesine gidip güvenlik amaçlı nöbet tuttuğunu kaydetti.
Sanık eski astsubay Serdar Kerem Koç da 15 Temmuz günü, şube müdürü yarbay Sinan Şimşek'in arayarak mesaiye çağırdığını, sonrasında karargaha gittiğini ve odasında beklediğini söyledi.
Koç, odada yüzbaşı Tuncay Vatansever ve astsubaylar Mustafa Yıldırım ve Abdullah Polat ile otururken yarbay Sinan Şimşek'in odaya geldiğini ve mesaiden ayrılmalarını emrettiğini ifade etti.
Mesaiden ayrılmak üzere bina dışına çıktıklarını beyan eden Koç, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Tuncay Vatansever'den beni de evime bırakmasını istedim. Kendisi de düğüne gideceğini söyledi ve nizamiyeden çıktı. Biz de tam çıkacakken bir helikopter ateş etmeye başladı. Odamıza geçtik, televizyonu açtık, kalkışmayı o an öğrendik ancak çevremizde kalkışmaya yönelik herhangi bir emare yoktu. Biz de odada bekledik. Yüzbaşı Suat Yercel odaya gelerek emniyeti takviye etmemizi söyledi. Askeri Mahkemenin yakınındaki nöbet kulesine gittim. Sabaha karşı odama tekrar döndüm."
FETÖ üyesi ve darbeci olmadığını savunan Koç, "O gece Tuncay Vatansever yüzbaşı Gölbaşı istikametine düğüne değil de evine gitseydi ben de onunla kışladan ayrılacak ve şu an onun gibi görevimin başında olacaktım." diye konuştu.
Eski astsubay Mahmut Dalgın da üzerine atılı suçlamaları reddederek tahliye talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan eski astsubay Gökhan Karaca, 15 Temmuz günü rutin mesaisini tamamlayıp evine gittiğini, ailesiyle oturduğu sırada yaşanan olayları televizyondan izleyip karargaha gitmeye karar verdiğini, akabinde saat 00.15 civarında kışlaya geçtiğini anlattı.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı girişindeki 2 No'lu nizamiye yolu polis tarafından kapatıldığından 3 No'lu nizamiyeye yöneldiğini belirten Karaca, "Sivil kıyafetliydim. Nizamiyedeki görevli askerler saldırı olacak diye beni içeri almak istemediler. Askeri kimliğimi gösterdim ve içeri girdim." diye konuştu.
Karaca, çalışma odasına giderken karargahta şube müdürü Mehmet albayı eğitim kıyafetli olarak gördüğünü, komutana bir emrinin olup olmadığını sorduğunu, albayın 'Hayır, buralarda bulunun' dediğini aktardı. O gece komutanları tarafından herhangi bir emir ve talimat verilmediğini öne süren Karaca, sözlerine şöyle devam etti:
"Cep telefonumu evde bırakarak karargaha gelmiştim. Dahili hattan eşimi aradım ve iyi olduğumu söyledim. Kamuflajlarımı giydim, haberleri takip etmeye devam ettim. Saat 02.00 civarında 2 No'lu nizamiye bölgesine gittim. Sabaha kadar yasa dışı hiçbir eylemde bulunmadan bekledim."
Çapraz sorgusu sırasında 20 aydır hiçbir delil olmadan hapiste olduğunu savunan Karaca, "Adalet gerçekleşmeyecekse burada bulunmamızın bir nedeni yok." ifadelerini kullandı.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Murat İlhan, sanığa "Burada biz niçin varız? Biz burada keyfi yargılama mı yapıyoruz? Kimse vicdandan yoksun değil. Biz burada sapla sapanı ayıklamakla yükümlüyüz. 'Adalet gerçekleştirilemeyecekse' ne demek?" sözleriyle tepki gösterdi.
Sanık Gökhan Karaca, Mahkeme Başkanına "Ben sadece temennimi bildirdim. Yanlış anlaşıldıysam özür diliyorum." karşılığını verdi.
Sanığın 4 saat süren savunmasının ardından, duruşmaya ara verildi.
22.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, taraf avukatları ve izleyiciler katıldı.
Duruşmada savunma yapan eski astsubay Yalçın Kızılçam, 2012'de KKK Tayin Daire Başkanlığına atandığını, o tarihten itibaren istihbarat kısım astsubayı olarak görev yaptığını anlattı.
Kızılçam, olay günü rutin mesaisini icra ederek, saat 20.00 civarında ayrıldığını, evde oturduğu sırada binbaşı Levent Akçaoğlu'nun arayıp, karargaha silahlı ve kamuflajlı olarak gelmesini emrettiğini ileri sürdü.
Kara Kuvvetleri Karargahı'na saat 22.00 civarında tabanca ve telefonunu aracında bırakarak, 2 No'lu nizamiyeden giriş yapmak üzereyken orada bulunan binbaşının "Arkadaşlar tabancalarınızı yanınıza alın." dediğini savunan Kızılçam, bunun üzerine aracındaki silahı alıp çalışma odasına gittiğini söyledi.
Odasında cep telefonundan haberlere baktığını, köprülerin kapatılmasıyla ilgili haberler gördüğünü belirten Kızılçam, sözlerine söyle devam etti:
"Albay Hasan Yılmaz, 7 No'lu kapıda bulunanlara Genelkurmay Başkanlığına saldırı olduğunu söyledi. 2 No'lu nizamiyede çevre emniyeti almamızı emretti. Nizamiyede bulunanlar Hasan albay, emniyet için sadece tabancaları olduğunu söyledi. Sonra Hasan albayla doldur boşalt istasyonundan 5-6 silah alarak nizamiyeye getirdik. Oradakilere dağıttık.
Saat 23.50'de 2 No'lu nizamiye bölgesine gittim. Televizyondan Başbakan'ın konuşmalarını dinledim. Nizamiyeden karargah binasına gittim. Orada Kuvvet Komutanımızın emir astsubayı Aydın Çoban'ın kontrol altında tutulduğunu gördüm. Daha sonra Osman Gökmen'le kışla çevresinde devreye gezmeye başladık."
Karargahta darbeye destek verildiğine yönelik bir duruma şahit olmadığını öne süren Kızılçam, tahliye talebinde bulundu.
Sanıklardan eski astsubay Levent Ceylan da olay tarihinde KKK Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanı eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'in emir astsubayı olarak görev yaptığını söyledi.
Ceylan, 15 Temmuz günü komutanı izinli olduğu için mesaiden erken çıkacağını düşündüğünü ancak akşam saatlerinde eski albay Serkan Vurdem'in tatbikat olacağını söylemesi üzerine karargahta kaldığını belirtti.
Kısa süre sonra Ahmet Bican Kırker'in aradığını ve Zırhlı Birlikler'e gelmesini emrettiğini savunan Ceylan, "Tam bina dışına çıkacakken bir kişi bana ve Abdurrahman Ökmen'e Personel Başkanı'na nezaret etmemiz gerektiğini söyledi. Bunun adli bir olay olduğunu düşündüm. Bu kişinin emrini yerine getirdim." diye konuştu.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargah ve Destek Kıtaları Grup Komutanı Albay Tuncay Polat'ı derdest ettiğine yönelik iddiaları reddeden Ceylan, şu beyanlarda bulundu:
"Araç çıkışları yasaktı. Albay Tuncay Polat ile durumu görüşmek istedim. Odaya giderken Tuncay Polat'ın birkaç kişiyle aşağıya indiğini gördüm. Tuncay Polat'ın Akıncı'ya gitmek istediği söylediler ancak aracı kullanabilecek rütbeli bir personel arıyorlardı. Ben de kendileri ile gitmeyi uygun gördüm. Akıncı Üssü'ne Tuncay Polat'ı bırakmaya müteakip beni Zırhlı Birlikler'e bıraktılar.
Orada Ahmet Bican Kırker'i buldum. Sadece birkaç defa çay servisi yaptım. Konuşulanlara tanıklık etmedim."
FETÖ'cü olmadığını, darbe girişimine katılmadığını savunan Ceylan, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan eski astsubay Osman Gökmen, olay tarihinde Tayin Daire Başkanlığında görevli olduğunu ifade etti.
Darbe girişiminin yaşandığı gün mesaisini bitirdikten sonra evine gittiğini, televizyondan kalkışmaya yönelik haberleri gördükten sonra şube müdür vekili binbaşı Leven Akçaoğlu'nu aradığını ancak ulaşamadığını anlatan Gökmen, "Kamuflajlarımı giyerek iş yerine gitmeye karar verdim. Karargahta önce çalışma odama gittim. Başçavuş Yalçın Kızılçam bana terör saldırısı olabileceğini, emniyet tedbirleri alındığını söyledi." dedi.
"Nizamiyedeki televizyondan ülkede olanları izledim." ifadesini kullanan Gökmen, daha sonra Kızılçam ile birlikte kışla içindeki nöbet yerlerine devriye attığını ve daha sonra 2 No'lu nizamiyede beklediğini öne sürdü.
Gökmen, ilerleyen saatlerde Levent binbaşı ile birlikte Destek Kıtalarına gittiklerini, oradaki askerlerin emniyetini aldıklarını, sabah olunca da sivil kıyafetlerini giyerek eve gittiğini beyan etti.
Yaşadıklarının tamamını samimi bir şekilde anlattığını, uzun tutukluluk süresinden dolayı ailesinin mağdur olduğunu belirten Gökmen, tahliye talebinde bulundu.
Sanık eski astsubay Mehmet Akkuş da 15 Temmuz'da rutin mesaisine devam ederken saat 20.45 civarında binbaşı Ervan Buyur'un yanına geldiğini, kamuflaj giyilmesi gerektiğini söylemesi üzerine kamuflajlarını giyip odasına geçtiğini ifade etti.
Koridora çıktığında personel başkanının odasının açık olduğunu ve içeride olmadığını, kuvvet komutanın makamında olabileceğini düşündüğünü belirten Akkuş, "Telefonla Kuvvet Komutanının makamını aradığımda Nuh albay personel başkanının Akıncı'ya gittiğini söyledi. Kendisine ulaşmak maksadıyla makam aracını alarak 3 No'lu nizamiyeye gittim, araç çıkışının yasak olduğu söylendi ve karargaha döndüm." diye konuştu.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargah ve Destek Kıtaları Grup Komutanı Albay Tuncay Polat'ı derdest ettiğine yönelik müşteki beyanlarını reddeden Akkuş, savunmasına şöyle devam etti:
"Binbaşı Ercan Buyur ile karşılaştım. Kendisine durumu anlattım. O da Albay Tuncay Bolat ile görüşmemi söyledi. Tam odasına girmiştim ki arkadan bir kişi beni tutarak 'Sen çık.' dedi. Ben de haberci odasına geçtim. Tekrar odasına baktığımda kendisini göremedim. Habercisine sordum, 'Komutanlarımız ile birlikte aşağı indiler.' dedi. Ben de aşağıya indim. Aracı kullanacak personel arıyorlardı. Kullanabileceğimi söyledim. Amacım Akıncı'ya gitmekti. Araçta Tuncay Polat vardı. Ben onun da Akıncı'ya gitmek istediğini düşündüm. Bana personel başkanını sordu, Akıncı'da olduğunu söyledim."
Akkuş, Akıncı Üssü'ne gittiklerinde nizamiyede kendilerini teğmenlerin durdurduğunu, onlara Personel Başkanını sorduğunda bölgeyi terk etmesini söylediklerini, ardından Tuncay Polat'ın araçtan inerek diğerleriyle birlikte Akıncı Üssü'ne girdiğini beyan etti. Bunun üzerine tekrar karargaha döndüğü söyleyen Akkuş, bir süre televizyondan yaşananları takip ettiğini ardından evine gittiğini belirtti.
FETÖ'cü olmadığını ve darbe girişimine katılmadığını savunan Akkuş, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
23.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar ve taraf avukatları katıldı.
Tutuksuz sanıklardan binbaşı Fatih Toran, 15 Temmuz akşamı Kara Kuvvetleri Komutanlığı Destek Kıtaları Grup Komutanlığında nöbetçi amiri olarak görev yaptığını, olay günü nöbetçi olmasının kendi iradesi dışında ve olay tarihinden yaklaşık bir ay önce belirlendiğini bildirdi.
Sanık Toran, olay akşamı Güvenlik Kontrol Merkezinden (GKM) gelen 2 nolu nizamiyede bir hareketlilik olduğu bilgisi üzerine buraya gittiğini, burada yaklaşık 10 kişilik bir grup olduğunu gördüğünü aktardı. Bu sırada telsizden nöbetçi heyetinin karargah önünde toplanması gerektiğinin söylendiğini anlatan sanık Toran, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Destek kıtaları tarafına gittim, iki albay ve yanlarında birkaç kişi vardı. Oradakileri tanımıyordum. Albaylara kim olduklarını ve ne olduğunu sordum. Güvenlik tatbikatı olduğunu söylediler. Bu durum bana tuhaf geldi. Hasan Yılmaz ve Serkan Vurdem burada bulunan kişilerdendir. Bunun üzerine Güvenlik Hareket Merkezine (GHM) çağrı göndermek istedim, albayın birisi elimden telsizimi aldı. Bu kişi albay Hasan Yılmaz'dır. Kendisinden yazılı emir istedim. Bana yanındaki kişiyi göstererek, 'Bu kişi güvenlik subayı albay Yüksel Ordu, sorun yok.' dedi. Ben de albayı tanımadığımı belirterek yazılı emirde ısrar ettim. Emrin geleceğini söyledi, ben oradan ayrılarak GHM'ye gittim."
"Görevi olmayanlar gelip kışlayı koruduğunu söylüyor"
GHM'ye gittiğinde uçak seslerinin gelmeye başladığını ve GHM personelinin kendisine birtakım kişilerin gelerek telefonların açılmamasını söylediklerini ifade eden Toran, Ani Müdahale Mangası'nın bulunduğu bölgeye gittiğinde Mehmet Karslı, Mesut Turan ve Fatih Özden'i gördüğünü, Turan'a neler olduğunu sorduğunda "Sıkıntı yok, sen karışma" cevabını aldığını aktardı.
Toran, bunun üzerine nöbetçi amiri odasına giderek kameralardan kışlayı izlediğini anlatarak, "Hiç görevi olmayanlar gelip kışlayı koruduğunu söylüyor, nöbet tutuyor. Kışlayı koruyacak kişi esas benim. Olaylarla ilgili bana bilgi verilmiyor." dedi.
İlerleyen saatlerde amiri olan Albay Tuncay Polat'ın derdest edildiğini öğrendiğini ve askeri kalkışmadan haberdar olduğunu aktaran sanık Toran, kışla güvenliğini tekrar sağlamak ve darbecileri etkisiz hale getirmek için nöbetçi heyeti ile toplantı yaptıklarını ancak sayıca az olduklarından can kaybı yaşamamak için bekleme ve darbecilerin emirlerine uymama kararı aldıklarını ileri sürdü.
Darbe girişimi boyunca darbeye karşı durduğunu ileri süren tutuksuz sanık Toran, saat 03.06'da bulunduğu yere silahlı ve teçhizatlı halde gelen teğmen İbrahim Denizhan'ın nöbetçi amirini kışla dışına çıkarmak için emir aldığını söylediğini, adını ve görevini söylememesi sebebiyle Denizhan'ın kendisini tanımayarak yanından ayrıldığını dile getirdi.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı kışlasını darbecilere bırakmamak için Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığı ve Orgeneral Ümit Dündar'ın koruma müdürü ile görüşme yaptığını ve yaşananlardan bahsettiğini anlatan Toran, Orgeneral Dündar ile konuşmak istediğinde ise yanına gelen eski yüzbaşı Yasin Çakır ile astsubaylar Ali Özkan Yorgun ve Osman Gökmen'in derhal kışlayı terk etmesini söylediğini, "Güneydoğu'da birlikte savaştık. Ne yapmak istiyorsunuz? Kışlayı terk etmeyeceğiz." diyerek bunu kabul etmediğini beyan etti.
İkinci defa kışla dışına çıkarılma girişimi üzerine er ve erbaşların güvenliğini sağlayacak şekilde emirler verip sabah 10.30'da kışla dışına çıkarak darbecilere yapılabilecek operasyon için görev beklediğini, sabah saatlerinde olayların yatışmasından sonra da içeri girerek Yarbay Mesut Burhan'la birlikte güvenliği sağladıklarını ileri sürdü.
Darbe girişiminde bulunmadığını ve FETÖ üyesi olmadığını savunan sanık Toran, mahkeme heyetinden beraatini istedi.
Savunma yapan tutuksuz sanıklardan Ümit A, darbe girişimi esnasında üsteğmen rütbesiyle Kara Kuvvetleri Destek Kıtalar Komutanlığında görev yaptığını, halen başka bir birlikte görevine devam ettiğini söyledi.
Olay günü nöbetçi olduğunu anlatan Ümit A, sanıklardan Mesut Turan'ı gördüğünü, neler olduğunu sorduğunda, "Tatbikat var, sen işine bak." cevabını aldığını ileri sürdü.
Kışlada tanımadığı bazı askeri personelin de bulunduğunu belirten Ümit A, bir süre sonra da Albay Tuncay Polat'ın derdest edildiğini öğrendiğini dile getirdi.
Bunun üzerine, Güvenlik Harekat Merkezi'ne (GHM) giderek komutanların kışlaya gelip gelmediğini öğrenmeye çalıştığını belirten tutuksuz sanık Ümit A, bir süre sonra GHM'ye albay Hasan Yılmaz ile beraberindeki bazı sanıkların gelerek, güvenlik kameralarını izlediklerini ve kendilerine, "Telefonlara bakmayacaksınız, siz bir şeye karışmayacaksınız." emrini verdiklerini ancak buna uymadıklarını iddia etti.
Saat 22.30'dan sonra savaş uçaklarının uçmaya başladığını ifade eden sanık Ümit A, kışladaki hareketlilik ve savaş uçaklarının uçmaya başlamasından terör saldırısı ya da darbe girişimi olabileceğini düşündüğünü öne sürdü.
Nöbet yerini arayan bazı sanıkların da nöbet kulübelerindeki cephanelikleri açtırmaya çalıştığını ancak şüphelendiği için buna müsaade etmediğini ileri süren Ümit A, GHM'de bulunduğu sürede kışladaki nöbetçi erlerden birinin kendisini aradığını anlattı.
Sanık Ümit A, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Nöbetçi asker beni aradı. Nizamiye bölgesine bazı rütbeli askerlerin geldiğini söyledi. Kendisine, 'Nizamiyeden içeriye girmeye çalışan polis, asker, sivil kim gelirse vur diye emir verdiler.' dedi. Ben de kesinlikle böyle bir şey yapmamasını ve fırsatını bulduğunda nöbet yerini terk etmesini söyledim."
İlerleyen saatlerde TRT'de sözde bildiri okununca kışlada yaşananların darbe girişimine yönelik faaliyetler olduğunu anladığını savunan Ümit A, bu sırada sanık eski binbaşı Mesut Turan'a, "Komutanım kim kime darbe yapıyor?" diye sorduğunu, sanık Turan'ın bunun üzerine televizyonda konuşma yapan Başbakan Binali Yıldırım'ı gösterdiğini beyan etti.
Tutuksuz sanık Ümit A, ilerleyen saatlerde eski binbaşı Mesut Turan'ın, "Şimdi çıkmak istiyorsanız çıkın. Sokağa çıkma yasağı ilan edilince çıkamazsınız." dediğini kaydetti.
Canlı kalkan olarak kullanmışlar
Darbe girişimine katılmadığı iddiasında bulunan sanık Ümit A, nöbetçi heyetindeki diğer askerlerle darbecilerin faaliyetlerini engellemeye çalıştıklarını öne sürerek, kışladaki er ve erbaşları da olayların dışında tutmaya çalıştıklarını savundu.
Ümit A, "(Darbeciler) Mehmetçikleri canlı kalkan gibi kışla önüne dikmişler, bunu sabah güvenlik kameralarını izlediğimde net olarak gördüm." beyanında bulundu.
Sanık Ümit A, mahkeme heyetinden beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya Pazartesi devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-10 Nisan (2017) 'Ankara 150 sanık Darbe Yap./Kara Kuvvetleri Yapılanması' davası
(24 Mart 2018, 18:22)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: