Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Gölbaşı'nda bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirme teşebbüsüyle ilgili 68 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
17.03.2018 17:06 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Gölbaşı'nda bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirme teşebbüsüyle ilgili 68 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
12.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sanıklar ve avukatları ile gazi İsmail Oğuz, Başbakanlık, TBMM ve müşteki avukatları katıldı.
Mahkeme Başkanı Bayram Kantık, dava dosyasına gelen evrakları okudu.
Duruşmada tanık olarak dinlenen Ahmet Kangal, olay tarihinde astsubay rütbesinde ÖKK' de öğretmen olarak görev yaptığını anlattı.
Darbe girişiminin yaşandığı gün kursiyerlerle eğitimini bitirdikten sonra rutin mesaisini tamamlayarak akşam birliğinden ayrıldığı ifade eden Kangal, ailesiyle dışarıdayken telefonundan Boğaz Köprüsü'nün kapatıldığı haberlerini okuduğunu ve patlama sesleri duyduğunu, bunun üzerine ailesini eve bırakıp gelen emir üzerine saat 03.00 civarı ÖKK yerleşkesinin olduğunu bölgeye gittiğini belirtti.
Kangal, darbecilerin ÖKK karargahını ele geçirdiğini bilgisi üzerine 6-7 kişilik bir grupla 05.30 civarında tel örgüden atlayarak içeri girdiğini, tel örgüde kamera olduğundan nizamiyede tarafından gelenlerin üzerilerine ateş açtıklarını ileri sürdü.
Tel örgülerden yerleşkeye girdikleri esnada İsmail Oğuz başçavuşun kafasından vurulduğunu duyduğunu beyan eden Kangal, sözleri şöyle sürdürdü:
'Fırat Çelik albayla nöbetçi amirliğin oradan giriş yaptık. Karargahta öncelikle emniyeti sağlamaya çalıştık. O bölgede Ümit Bak'ın ekibi vardı. Nizamiyede bulunan ve darbe girişimine katılan ekip, karargah binasına doğru geldi. 12. tabur personeli Diyarbakır'dan Semih Terzi ile gelen ekipten bir bölümü nizamiyeden gelenleri silahlarından arındırdılar. Müteakiben ben de üzerilerindeki silah, teçhizat ve telefonları aldım.'
- 'Arkadaşlar, neden böyle yapıyorsunuz?'
Duruşmada daha sonra olay tarihinde ÖKK Lojistik Şube Müdürü olan Albay Murat Yiğit'in beyanı alındı.
Yiğit, 15 Temmuz'da mesaiden sonra evine gittiğini, televizyondan saat 23.00 sıralarında anormal haberler gördüğünü, bunun üzerine harekat merkezini aradığını söyledi. Harekat merkezindeki personele 'Bize bir görev verilecek mi? Çağırılıyor muyuz?' diye sorduğunu aktaran Yiğit, telefona bakan personelin sorularını çekingen bir tavırla geçiştirmesi üzerine karargahta bir sıkıntı olduğunu anladığını dile getirdi.
Daha sonra devre arkadaşı albay Kemal Turan ile birliğin darbeciler tarafından ele geçirildiğini öğrendiklerini kaydeden Yiğit, 'Gölbaşı'nda oturan bir arkadaşım vardı. Kemal albayla oraya gittik. Ondan drone aldık. Ardından ÖKK yerleşkesine geçtik.' diye konuştu.
Nizamiyenin karşısında 'Arkadaşlar biz silah arkadaşıyız. Neden böyle yapıyorsunuz?' şeklinde megafondan nizamiyedekilere seslenildiğini aktaran Yiğit, 'Nizamiyedekiler, yaklaştığımız zaman ateş açıyorlardı.' dedi.
Yiğit, darbe girişimi gecesi ÖKK'de yaşadıklarına ilişkin şu bilgileri verdi:
'Bizden önce giden arkadaşlar, 'Nizamiyeye yaklaştırmıyorlar' dediler. Ben de geri bölgede kalıp drone uçurmaya başladım. Görüntü alayım diye. Drone'a ateş açıldı. Zaten gece görüş kamerası olmadığı için çok net görüntü alamadım. Sabah saat 08.00 civarı karargahın kontrol altına alındığı bilgisi geldi. Daha sonra Özel Hava Alay Komutanlığının kontrolünü almam ve güvenliğini sağlamam emredildi. Ben de 37. Tabur'dan 25 kişilik bir ekiple emniyet kuvvetleri ile Hava Alayı'na gittim. 1,5 saat kaldık. Akabinde Genelkurmay Başkanlığı ve savcılarlardan oluşan bir heyetle Akıncı Üssü'ne gittik.'
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde tanık olarak dinlenen astsubay Ahmet Karaaslan, olay günü okul komutanlığında nöbetçi astsubay olduğunu söyledi.
Karaaslan, karargahta olağanüstü bir hareketlilik görmesi üzerine nöbetçi amirliğine gittiğini, orada kendisine birlikte olmaması gereken kişilerin olduğunu, fakat olayı tam çözemediklerini söylediklerini ve bu durumu dönemin okul komutanı Ömer Faruk Bozdemir'e arz ettiğini ifade etti.
Bunun üzerine nöbetçi subay Volkan Bilal Bal yüzbaşı ile nizamiyeye gittiklerini söyleyen Karaaslan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Biz oradayken kapıya 3 araç geldi. Sanık Serkan Coşkun'un aracını gördüm. Neden kışlaya geldiklerini sordum. Cevap vermediler, araç ilerledi. Diğer aracı durdurdum. Yakup Akkuş ve Ramazan Kılıç vardı. Tüfekli ve teçhizatlıydılar. Onlara da sordum. Ramazan bana döndü ve 'Bu gece kendine mukayyet ol.' dedi. Karargah binasına gittiler. Önlerine geçtim durdurmak için beni iterek yollarına devam ettiler. Silahları yüksek tutuşla koridorda ilerlemeye başladılar. Merdivenlere kadar ilerlediklerini gördüm. Okul Komutanına bu durumu bildirdim. Okul Komutanı Ömer Faruk Bozdemir bana gelenlerin emir komuta zincirinin dışında hareket ettiklerini söyledi.'
Daha sonra karargah tarafından silah sesleri geldiğini aktaran Karaaslan, 'Anladık ki rahmetli Ömer Halisdemir'in şehit edilme hadisesi olmuş. Sabah saat 07.00 sıralarına kadar çatışma sürdü. Ekip, 'Teslim olalım.' diye bağırınca Zekai Paşa 'Teslim alın. Kesinlikle kötü davranmayın. Sorgulayıp. Adalete teslim edeceğiz.' diye emir verdi.' diye konuştu.
Tanık yüzbaşı İsa Karabulut da olay günü tabur komutanın emri üzerine ivedi olarak kışlaya gittiğini saat 23.30 civarı nizamiyede biraz bekletildikten sonra kimlik kontrolünün ardından ÖKK yerleşkesine girdiğini anlattı.
İçeride ne olduğunu sorduğunda karargah nöbetçi subayının kışlaya büyük bir saldırı olacağı ihbarı geldiğinden bahsedildiğini ve helikopterlerden ateş açıldığını söylediğini aktaran Karabulut, Harekat Merkezini aradığını, orada bulunan Mehmet Ali Çelik'in süratle nizamiyeye takviyeye gitmelerini söylediğini, daha sonra mühimmat almadan nizamiyeye gittiğini iddia etti.
Nizamiyede bulunduğu esnada telsizden Zekai Aksakallı'nın birliğe alınmayacağının, gerekirse zor kullanılacağının anons edildiğini dile getiren Karabulut, bunun üzerine bir darbe kalkışması olduğunu anladığını ve bulunduğu bölgeyi terk ettiğini söyledi.
'Helikopter çağırıp sizi vurduracağım'
Tanık Halil Elverişli de olay tarihinde yüzbaşı rütbesinde ÖKK'da görevli olduğunu söyledi. Evinde oturduğu sırada saat 22.30 gibi haberlerden bir kalkışma olduğunu anladığını ifade eden Elverişli, birliğin ele geçirildiği haberini aldığını daha sonra lojmanından Kemal Turhan, Murat Yiğit ve Atilla Yaşlı ile çıkarak ÖKK nizamiyesine gittiklerini anlattı.
Ömer Faruk Bozdemir'in emriyle gittikleri nizamiye bölgesinde Ümit Bak'ın yasa dışı olarak emir komutayı devraldığını öğrendiklerini ifade eden Elverişli, o saatten sonra darbecilere karşı mücadele verdiklerini söyledi.
Elverişli, ilerleyen saatlerde Diyarbakır'dan bir uçağın kalktığını ve Semih Terzi ile birlikte hareket ettiklerini duyduğunu, uçakta bulunanların kendisinin eski tabur personeli olduğunu öğrendiğini, bunun üzerine Diyarbakır'dan gelen ÖKK personeliyle irtibat kurduğunu belirtti.
Elverişli ÖKK yerleşkesinde yaşadıklarına ilişkin şu bilgileri paylaştı:
'İçeriden atış seslerini duydum. Diyarbakır'da bulunan Ahmet Kemal ile irtibata geçtim. Kimlerin Ankara'ya geldiğini sordum. Mihrali Atmaca ve yanındaki bazı arkadaşların isimlerini söyledi. İsmail Çınar, Mihrali Atmaca ve Ali Güreli'yi aradım. Ali'ye 'Niye geldiniz? Nedir durum?' diye sordum. O da şaşırmış durumdaydı. Daha sonra Mihrali'yi aldım telefona. Kaç kişi olduklarını sordum. Durumun karışık olduğunu söyledi. Mehmet Ali Çelik ve Ümit Bak karargahı ele geçirdiğini söyledim. Bu şahısları görünce derdest edin dedim. Mihrali'ye karargahın güvenliğini almasını söyledim. Mihrali'de komutanım takviyeye gelirseniz iyi olur.' dedi.'
Gece boyunca nizamiyedekileri ikna etmek için çok çaba sarf ettiğini belirten Elverişli, 'Nizamiyedekilere 'ateş etmeyin, konuşmaya geliyoruz.' diyerek yanlarına gitmeye çalıştım. 'Lütfen dinleyin kan dökülmesin. Kıdemliniz kim? Gelin sulha bağlayalım.' dedim ancak orta nizamiye bölgesinden ateş açıldı. İçeri girmek isteyen personele, oradaki askerlerden biri 'Geriye gidin, helikopter çağırıp sizi vurduracağım.' diye bağırıyordu.' diye konuştu.
Tanık İlker Erdem'in beyanlarından sonra duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
13.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sanıklar ve avukatları ile gazi İsmail Oğuz, Başbakanlık, TBMM ve müşteki avukatları katıldı.
Tanık astsubay Muhammet İrtegün, olay günü nöbetçi olduğunu, akşam saatlerinde nöbetçi subayın hazırlanmasını istemesi üzerine mühimmat aldıklarını ve nizamiyeye gittiklerini anlattı.
İrtegün, orada icra astsubayı Fatih Uysal'ı silahlı ve teçhizatlı olarak gördüğünü, Volkan Vural Bal ile Halil Balaban'ın konuştuğunu ve Balaban'ın Vural Bal'a 'Sıkıyönetim var diyorsun, zırhlı aracı çıkarıyorsun. Durdururlarsa ne yapacağız?' diye sorduğunu aktardı.
Volkan Vural Bal'ın ısrarla 'Spor Okuluna gideceksiniz' dediğini, bunun üzerine Spor Okuluna gittiklerini ifade eden İrtegün, içeri alınmadıklarını, o sırada helikopterin ateşiyle gözünden yaralandığını, uzman çavuş Osman Gül'ün de bacağının koptuğunu söyledi.
İrtegün, daha sonra birliğe döndüklerini, birliğin darbecilerden temizlenmesine yardımcı olduklarını beyan etti.
Tanık İrtegün'ün çapraz sorgusu sırasında söz alan sanık avukatı Ayten İzmirli, tanığa 'Siz ilk defa mı bu duruşmayı takip ediyorsunuz?' diye sordu. Tanık İrtegün, 'Evet' diye cevaplayınca, sanıklardan bazıları 'Hayır, ilk defa katılmıyor.' şeklinde itiraz etti. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Bayram Kantık, sanıkları 'Burada söz verirsek konuşursunuz. Bağırmayın, söz verilmeden konuşamazsınız.' diye uyardı.
Bu sırada avukat İzmirli, 'Yani bu mahkemeyi ilk defa mı takip ediyorsunuz?' diye soru yöneltince, tanık İrtegün, 'Şehit Ömer Halisdemir'in eşinin katıldığı bir davanın duruşmasında kendisine refakat etmiştim.' cevabını verdi.
Daha sonra avukat İzmirli, sesini yükselterek mahkeme heyetine yönelik, 'Efendim, daha önce duruşmayı izleyici olarak dinlemiş bir kimse sonradan tanık olarak dinlenemez. Bunu savunmamızda kullanacağız.' ifadelerini kullandı.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Kantık, İzmirli'ye 'Bizi tehdit edercesine konuşamazsınız. Ne yapmak istediğinizi söylemeyiniz, doğrudan yapınız.' tepkisini gösterdi. Kantık, itirazlarını sürdüren sanık avukatına, 'Sorularınıza siz karar verirsiniz, sorulup sorulmayacağını da biz değerlendiririz.' uyarısını yaptı.
14.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, sanıklar ve avukatları ile gazi İsmail Oğuz'un yanı sıra Başbakanlık, TBMM ve Milli Savunma Bakanlığının da arasında bulunduğu müşteki avukatları katıldı.
Duruşmanın sabahki bölümünde tanıkların dinlenmesine devam edildi.
ÖKK'deki görevine devam eden tanık Özcan Latifoğlu, olay günü kamera izleme odasında görevli olduğunu belirtti.
Nöbeti 15 Temmuz sabahı aldığını, öğle ve akşam yemeği dışında günü odada geçirdiğini ifade eden Latifoğlu, ancak olay tarihinde izinli olan eski üsteğmen Mustafa Koyuncu'yu karargah binasında gördüğünü kaydetti.
Latifoğlu, 'Ona, 'Komutanım, siz izinde değil miydiniz' diye sordum. 'İzindeydim, çağırdılar. Sonra görüşürüz' dedi, çıktı gitti. Bu, gündüz oldu' bilgisini verdi. Latifoğlu, gece saatlerinde televizyonda köprülerin tutulduğunu gördüklerini, saat 23.00 sıralarında ise nizamiye bölgesine 3-4 araç geldiğini, içinden çıkanların hücum yelekli ve silahlı olduğunu aktardı.
Bu gruptakilerin sürgülü nizamiye kapısını zorla açmaya çalıştıklarını söyleyen Latifoğlu, aynı sıralarda helikopterlerin de ateş ettiğini ancak kameradan izlemeleri sebebiyle ateşin nereye olduğunu bilemediğini kaydetti.
Kamera izleme odasındayken sanıklardan Turgay Usanmaz'ın kendilerine 'Kolay gelsin arkadaşlar' dediğini, bu sırada tabancasının üzerinde bulunduğunu dile getiren Latifoğlu, ancak ikinci karşılaşmalarında Usanmaz'da tabanca olmadığını bildirdi.
'Yeni komutan Semih Terzi'
Devam eden süreçte üzerinde M-16 bulunan, hücum yelekli bir başçavuş ile karşılaştığını belirten Latifoğlu, bu kişinin, 'Sizin bir şeyden haberiniz yok. Zekai Paşa görevden alındı. Yeni komutan Semih Terzi' dediğini ve güldüğünü, kendilerinin ise 'bir şeyden haberdar olmadıkları' karşılığını verdiklerini anlattı. Latifoğlu, 'Bu kişinin ismini bilmiyorum. Çakır gözlü biriydi. Etkisiz hale gelmiş diye biliyordum.' dedi.
Latifoğlu, gece Semih Terzi ve beraberindekileri getiren helikopterin inmesinden sonra silah sesleri geldiğini, beraber oldukları nöbetçi amir Ümit Koçak'ın, 'Yere yatın. Benim görevim sizi buradan sağ çıkarmak' dediğini, sonrasında dizlerinin üzerinde durarak ekranları takip etmeyi sürdürdüklerini ifade etti.
O sırada bir kişinin gözünden vurulduğunu duyduklarını bildiren Latifoğlu, 'Ateşi kesin. Bir başçavuşumuz vuruldu' denildiğini ve ekrandan bu kişinin sedye ile taşınışını gördüğünü aktardı.
Latifoğlu, soru üzerine sanıklardan eski albay Murat Aydın'ı işaret ederek, 'O şahsı hatırlıyorum. Geldi, yanımıza oturdu' dedi.
Söz alan Aydın, sabah 06.00'dan sonra odaya giderek, dört saat kadar burada bulunduğunu bildirdi.
Latifoğlu, sanıklardan Şenol Soylu'nun da Terzi'yi taşıyan helikopterin inmesi ve silahların patlamasının ardından, yanlarına gelerek, 'Ben nöbetçi değildim. Takviyeye geldim. Bilseydim gelmezdim' dediğini ifade etti.
Söz alan Soylu, 'Gelen ekip, Ümit Bak albayın odasına girdi. Orada Nedim Şahin başçavuş ile beraberdik. İçeri girmesiyle baraber ateş edildi. Bunu duyar duymaz geriye döndüm, bilgi vermek için koşarak nöbetçi amirliğe gittim.' diye konuştu.
Tanığın, izinli olmasına karşın birlikte gördüğünü söylediği sanık Usanmaz da, iznini Harekat Merkezinin emri üzerine kestiğini, neden çağrıldığını bilmediğini ifade ederek, 'Herhalde bir sıkıntı vardır, diye düşündüm.' dedi.
Olay tarihinde ÖKK'de uzman çavuş olan tanık Bekir Öz de güvenliği sağlamak üzere emirle Spor Okuluna takviyeye gittiklerini anlatarak, 'Kobra ve transit araçla 23.00 ile 23.30 arasında Spor Okuluna vardık. Normalde bizim timde olmayan ve ismini sonradan öğrendiğim Mustafa Koyuncu da bizimleydi. Koordine sağlandıktan sonra kobrayı içeri alacağımız sırada patlama oldu. Osman Gök bacağından yaralandı. İki ayağından vurulmuştu. O hastaneye götürüldü. Biz de sabah birliğe döndük.' diye konuştu.
Bir başka davada FETÖ üyeliğinden yargılanan eski başçavuş Abdülselam İbrahim Yılmaz da 'tanık' olarak verdiği ifadede, darbe girişiminin ardından alınan beyanında, Şenol Soylu, Ahmet Seçkin Vural ve Cengiz Atak'ın da aralarında bulunan bazı sanıkların darbe öncesi toplantı yaptıkları yönündeki beyanlarını kabul etmedi. Yılmaz, bu beyanların zorla alındığını iddia etti.
Şırnak'ta FETÖ üyeliği suçlamasından yargılanan eski astsubay Muhsin Kuru da bazı sanıklarla darbeye hazırlık toplantısı yaptıkları yönündeki beyanlarını kabul etmedi.
Duruşmaya öğle arası verildi.
Genelkurmay Çatı davasında tutuklu olan eski albay Murat Korkmaz ile bulunduğu cezaevinden telekonferans sistemiyle bağlantı kurularak, 'tanık' olarak beyanı alındı.
Darbe girişimi gecesi sanıklardan Okan Türkmen ile birlikte ÖKK'den otobüsle silah götürüldüğü iddiasına ilişkin bildikleri sorulan Korkmaz, olay tarihinde ÖKK'da tabur komutanı olduğunu, izinden dönerek 11 Temmuz'da mesaiye başladığını belirtti.
Grup Komutanlığına vekalet ettiği için emirleri incelediğinde, Denetleme Şubesinin 15 Temmuz'a kadar denetlemeye hazır olunması emrini gördüğünü ifade eden Korkmaz, emre binaen depoları açtırdığını ve perşembe gününe kadar denetleme hazırlığı yaptığını kaydetti.
Korkmaz, ancak Genelkurmay Çatı davası sanıklarından olan ve darbe girişimi sırasında 33 ÖKK personelini Genelkurmay karargahına götüren eski albay Fırat Alakuş'un, kendisine pazartesi günü 'Hafta içi tatbikat olacak. Muhtemelen sen katılacaksın' dediğini söyledi.
Darbe girişimi günü saat 21.00 sıralarında beyaz bir minibüs geldiğini, 'tatbikat' için hazırladıkları 47-48 kişilik silah, mühimmat ve malzemeleri eski ÖKK personeli Samet Yıldız ile otobüse yüklediklerini aktaran Korkmaz, soru üzerine bunu kendilerinin yaptığını, sanıklardan Okan Türkmen'in karışmadığını bildirdi.
Korkmaz, ÖKK kışlasının uzak yerde olması üzerine Türkmen'in, Gölbaşı'na kadar geldiğini, ardından otobüsten indiğini, kendilerinin ise Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına devam ettiklerini kaydetti.
Alaya vardıklarında kapıdaki görevlinin 'Tatbikat için mi geldiniz?' dediğini, ardından hemen içeri alındığını ifade eden Korkmaz, getirdikleri malzemeleri personele zimmetle dağıtmaya başladığını söyledi.
Korkmaz, ancak Alakuş'un saat 23.15 civarında kendisini arayarak, 'Acil Genelkurmaya gelin. Zimmeti bırakın' dediğini, ardından Genelkurmay Başkanlığına doğru yola çıktıklarını anlattı.
Murat Korkmaz, kendisinin ve ekibinin kullanıldığını, kendilerine kumpas kurulduğunu savundu.
Müşteki gazi İsmail Oğuz, '24 yıllık Özel Kuvvetçiyim. Sizin anlattığınız şekilde hiç göreve gitmedim. 40'a yakın kurs gördüm. Hiç tek başınıza malzeme alıp, dağıttınız mı daha önce? Özel Kuvvetler zan altında bırakılıyor' dedi.
Korkmaz ise Oğuz'a, 'Yaralısın, anlıyorum ama doğru konuş' ifadesini kullandı.
Eski ÖKK personeli olan ve Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alaya davası sanıkları arasında bulunan tanık Samet Yıldız da cezaevinden telekonferansla alınan beyanında, Türkmen'in açıköğretim sınavı için Ankara'da bulunduğunu, kendisinin 'Akşam birlikten araç çıkacak. Bizimle gelebilirsin' dediğini, Türkmen'in bunu kabul ettiğini anlattı.
Türkmen'in Gölbaşı'nda otobüsten indiğini bildiren Yıldız, 'Malzemelerin hepsini ben hazırladım. Okan yüklemedi' dedi.
Akıncı davası sanıkları arasında bulunan tanık Cengiz Atak da cezaevinden telekonferans sistemiyle alınan ifadesinde, 'Murat' kod adlı kişinin kendisiyle birlikte bazı sanıklarla darbeye hazırlık toplantısı yaptığına ilişkin iddiaları reddetti.
15.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, sanıklar ve avukatları ile gazi İsmail Oğuz'un yanı sıra Başbakanlık, TBMM ve Milli Savunma Bakanlığının da aralarında olduğu müşteki avukatları katıldı.
Duruşmada hazır bulunan tanıkların dinlenilmesinin ardından taraflara beyanları soruldu.
Tutuklu sanıklardan Yasin Delibaş, tahliyesini isteyerek, 'Tek yaptığım bu grupla ayda bir iki sefer dini sohbetlere katılmak. Bundan da pişmanım. Samimi ifadelerime rağmen 20 aydır tutukluyum. Bizimle ilgilenen cemaat abileri, öğretmenler hakkında bilgi verdim. Dosyadaki tek delil benim ifadem. Bir pisliğin içine çekilmeye çalışıldık. Elhamdülillah çekilmedik.' dedi.
Sanık Ümit Bak ise kendisinin hazırladığı belirtilen 'darbeye katılması planlananlar listesi'nin kriminal incelemeye gönderildiğini anlatarak, 'Bu iki sayfanın benim elimden çıktığı şeklinde, beni tatmin etmeyen bir sonuçla karşılaştım. Bu listeyi hazırlamadım, kimseyi arayıp, ‘Seni bu listeye yazıyorum’ demedim, kimse de ‘Ümit Bak, beni listeye yaz’ demedi. Bu listeyi kabul etmiyorum. Bu listenin orijinalini, eğer varsa, gözümle görmek istiyorum.' diye konuştu.
Sanık Bekir Kurt da 'Bu yapıya milli ve dini duygularla katılmamın, beni hain yapmaması lazım. Kara Kuvvetleri Komutanının koruması Burak Akın vuruluyor, gazi oluyor, daha sonra 'Ben bu yapıyla görüşüyorum' diye itirafçı oluyor. Bu yapıyla görüşen herkesi hain kabul etmek ne kadar doğru olur, vicdanınıza bırakıyorum.' ifadelerini kullandı.
Diğer tutuklu sanıklar ve avukatları da tahliye talebinde bulundu. Cumhuriyet Savcısı Mustafa Manga, firari iki sanık hakkındaki yakalama emirlerinin infazının beklenmesini, gelmeyen tanıkların zorla getirilmesini, bazı kişilerin tanık olarak beyanının alınmasını ve tutuklu sanıklardan Ahmet Seçkin Vural'ın tahliyesini talep etti.
Müşteki avukatları ise dosyadaki eksiklerin tamamlanmasını istedi.
- Ara kararlar
Mahkeme heyeti duruşmaya ara vererek müzakereye çekildi. Ardından Mahkeme Başkanı Bayram Kantık ara kararları açıkladı.
Buna göre, hakkında yakalama kararı bulunan firari iki sanığın yakalanmasının beklenmesine karar verildi.
Bazı kişilerin tanık olarak mahkemede dinlenilmesi, bazı tanıkların beyanının alınması için ise talimat yazılması kararlaştırılarak, Ümit Bak ile başka iki sanıkta bulunan isim listelerinin incelenmek üzere duruşmaya getirilmesine hükmedildi.
Tutuklu sanıklardan Ahmet Seçkin Vural, Süleyman Menteş, Yasin Delibaş, Halil Kuş ve Yalçın Damar tahliye edildi.
Davanın duruşması 8-10 Mayıs tarihlerine ertelendi. Ayrıca davanın, Sincan Cezaevi Yerleşkesi yanındaki duruşma salonunda görüleceği belirtildi.
Tahliyelerin ardından davada tutuklu sanık sayısı 32 oldu.
İddianamede sanıkların 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs' ve 'nitelikli kasten öldürme' suçlarından dörder kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yanı sıra 'terör örgütü üyesi olmak' ve 'nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs' suçlarından değişen sürelerle hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-16 Aralık (2016) 'Ankara 68 sanık (ilk 69) ÖKK Darbe Yapılanması' davası
(17 Mart 2018, 17:06)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: