İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Selimiye'deki 1. Ordu Komutanlığı'nda yaşananlar ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nün Üsküdar yerleşkesinin ele geçirilmeye çalışılmasına ilişkin davada, 40'ı tutuklu 128 sanığın yargılanmasına devam edildi.
03.03.2018 18:29 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Selimiye'deki 1. Ordu Komutanlığı'nda yaşananlar ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nün Üsküdar yerleşkesinin ele geçirilmeye çalışılmasına ilişkin davada, 40'ı tutuklu 128 sanığın yargılanmasına devam edildi.
26.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki salonda yapılan duruşma, müşteki ve tanıkların beyanlarıyla sürüyor.
Tanıklardan Albay Fatih Akpınar, 1. Ordu Karargah Destek Komutanlığı'nda görevli olduğunu anlatarak, olay günü dönemin 1. Ordu Komutanı Ümit Paşa'nın (Ümit Dündar) 'kışla içerisinde güvendiğiniz personel var mı, içeriyi bildiğiniz personelle koordine edin, emniyetle görüşün müdahale edin' şeklinde emir verdiğini anlattı.
Tanık Akpınar, 'İstanbul'daki ana darbe davası' sanıklardan eski 1. Ordu Komutanlığı Harekat Yarbaşkanı Eyyüp Gürler'in darbeci olduğunu gece 12.00-01.00 saatleri arasında kendilerine ordu komutanının söylediğini belirterek, 'Cem Albay ile öncelikle Eyyüp Gürler'in evine gittik. Eşine durumu anlattık, ikna etmeye çalıştık. Eyüp Gürler'in kardeşini de karargaha çağırdık, sonra tekrar orduevine gittik. Ardından diğer bölük komutanlarını aradık. Askerleri de organize olmaları yönünde aradık.' diye konuştu.
- 'Emir mantıklı mı, yasal mı diye sorgulanması gerekir'
Nizamiyeye gittiklerinde beklemeye başladıklarını ifade eden tanık Akpınar, kendilerine Gürler'in direneceğinin söylenmesi üzerine durumu ordu komutanına ilettiğini söyledi.
Tanık Akpınar, Gürler'in 'Cesedimi çiğnemeden buraya giremezsiniz' dediğini, sonrasında polis özel harekat ekiplerince gözaltına alındığını anlatarak, kendisinin de kışlanın emniyetini aldığını kaydetti.
Albay Fatih Akpınar, herkesin verilen emri, 'Ahlaklı mı, mantıklı mı, yasal mı?' diye sorgulaması gerektiğine vurgu yaptı.
'Korkunç bir emirdi'
Olay günü 1. Ordu Karargahı Lojistik Destek Komutanlığı başkanı olan tanık Nihat Aksüt de olay günü servisle karargahtan ayrıldığını anlatarak, sivil bir arkadaşının kendisini araması üzerine televizyonu açtığını söyledi.
Bunun üzerine resmi kıyafetini giyip kendi aracıyla yola çıktığını dile getiren Aksüt, şöyle konuştu:
'Karargaha vardığımda silahlı bir şahıs 'Nereye gidiyorsun?' dedi. Karargaha girdim, sözde sıkıyönetim emrini incelemek istedim, tuğgeneral imzası var. Korkunç bir emir, akıl ve mantığın alamayacağı, anlaşılamayacak, benimsenemeyecek şeyler yazıyordu. Kurmay başkan vekilinin odasına çıktım, kendisine yaşananların doğru ve yasal olmadığını söyleyip derhal karargahtan çıkalım dedim. Kendisi de o esnada herhangi bir yorumda bulunmadı.'
Daha sonra Albay Alaattin Koç'un da karargaha geldiğini, kendisiyle bu işin yasal olmadığı konusunu konuştuklarını belirten tanık Aksüt, 'Albay Koç sıkıyönetimin Genelkurmay'la ilan edilemeyeceğini, Meclis'ten çıkması gerektiğini söyledi. Tekrar başkan vekilinin odasına çıktık, bir yorumda bulunmadı. Albay Alaattin Koç ile daha sonra karargahtan çıktık, Fenerbahçe Orduevi'ne gittik, komutanımıza ulaşmaya çalıştık, ordu karargahında yaşananları arz ettik.' dedi.
'Tankı durdurmaya çalıştım'
Duruşmada dinlenilen müştekilerden Sabri Ünal ise ifadesinde, 15 Temmuz gecesi Pendik'ten Üsküdar'a kadar otostop çektiğini, Kartal Köprüsü'nde askerlerle muhatap olduğunu anlatarak, burada tartıştığı bir komutana, 'Benim olduğum ülkede darbe yapamazsın' dediğini aktardı.
Ünal, komutanın kendisine biber gazıyla müdahale ettiğini belirterek, daha sonrasında Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nden köprü yoluna doğru ilerlerken yerden birkaç tane taş aldığını dile getirdi.
Burada birkaç kişinin ateş ederek 'Yere yat' dediğini anlatan Ünal, 'Tankın geldiğini gördüm elimdeki taşlarla önce tanka bir iki defa taş attım. Tankı durdurmaya çalıştım olanca hızıyla gelmeye devam ediyordu, sağa sola kaçma şansım yoktu, tankın altına yatmaya karar verdim. İlk tank geldi, üstümde durdu, 3-4 saniye durdu, tanka baktım devam ediyordu. İkinci tankın gelmekte olduğunu gördüm, sağ elimi kaldırarak durdurmaya çalıştım, net şekilde görmesine rağmen yoluna devam etti. İkinci tank beni görmesine rağmen hiç tepki vermedi, devam etti. Sağ kolumu ezdi yaralandım, insanlar yardım etti, 3 ay hastanede yattım, halen olması gereken tedavilerim var. 2 tane daha ameliyatım var. '
Müştekilerden Fırat Coşkunoğlu darbe gecesi bir tankın içinde bulunduğu aracı ezdiğini ve canını zor kurtardığını anlatarak, sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi.
Duruşmada tanık Alaattin Koç, olay günü 1. Ordu Karargahı İstihbarat Başkanı olduğunu, şu anda 1. Ordu Harekat Kurmay Yarbaşkanı görevinde bulunduğunu anlattı.
Tanık Koç, Ankara'dan eski kurmay albaylardan birinin kendisini telefonla aradığını, daha sonra televizyonu açtığını, ardından da harekat merkezini aradığını belirterek, telefonu açan kişinin kendisine sıkıyönetim ilan edildiğini söylediğini ve bu durumdan sonra kendisinin İstanbul'daki ana darbe davası sanıklardan eski 1. Ordu Komutanlığı Harekat Yarbaşkanı Eyyüp Gürler'i aradığını ancak telefonunu açmadığını belirtti.
'Sıkıyönetimi, hükümet veya Meclis ilan eder dedim'
Kendisini idari işler başçavuşunun aradığını ifade eden tanık Koç, olay günü yaşadıklarını şu şekilde anlattı:
'Başçavuş, 'kışlada hareketlilik var, gelmeniz faydalı olabilir' dedi. Eyyüp Gürler, telefonla bana döndü, 'sıkıyönetim ilan edildi' dedi kapattı. Süratle ordu karargahına gittim. Karargaha üniformayla gittim. Gittiğimizde ana girişte 23.30 civarı kapıyı açmadılar, bir müddet bekledik, Araçtan indim, kendimi tanıttım, içeri girdim, kurmay binbaşı Nurullah ile karşılaştım, 'komutanım sıkıyönetim ilan edildi' dedi. Harekat merkezine girdim, kalabalık bir grup gördüm. Eyyüp Gürler'e ne olduğunu sordum, 'sıkıyönetim ilan edildi' dedi. 'Sıkıyönetimi, hükümet veya Meclis ilan eder' dedim, 'nasıl olur?' diye sordum. 'İlan edildi bak işte kağıt' dedi. İlk sayfasını okumaya başladım, görevlendirmeler gördüm. Düşük rütbelerdi, son sayfaya baktım, tuğgeneral imzası var. Yakınımda bulunan Nihat Albay ile göz göze geldim. 'Nihat böyle bir emir olmaz, uygun bir emir değil' dedim. 'Ben de senin gibi düşünüyorum' dedi. Kurmay Yarbaşkanı Yüksel Durak'ın yanına çıktık, 'komutanım böyle bir emir olmaz, uygun bir emir değil, birşeyler yapmamız lazım' şeklinde ifadelerde bulundum. Kendisi herhangi bir cevap vermedi, dinledi. Harekat merkezinin içerisi karışıktı, Albay Nihat Aksüt ile değerlendirme yaptık, burada durmanın yanlış olacağını, bu yanlışın içinde bulunmamak için çıkmayı konuştuk. Araca binerken telefonum çaldı, Gürler'in emir astsubayı aradı, açmadım. Yolu bir ZPT kapatmıştı, bir personel silah doğrulttu bize, Yüksel Durak ' Fenerbahçe Orduevi'ne gidiyoruz' dedi. O çocuk oradan çekildi. Gürler bir iki defa daha aradı, cevap vermedim, çıkış yaptık. Yüksel Durak, bizi yolda indirdi, lojmanların sıkıntılı olabileceğini düşünerek, Nihat Albay'ın yakınının evine gittik.'
Tanık Koç, Gürler'in emir astsubayında silah olduğunu, personelin hepsinin eğitim elbiseli olduğunu, pazar sabahı ordu komutanının karargaha geldiğini, olayları anlattıklarını, Yüksel Durak'ın da orada olduğunu, o saatten sonra görevine devam ettiklerini bildirdi.
'2 saat 'komutanınızın emri kanunsuzdur' anonsu yaptım'
Tanık İbrahim Kocaoğlu da ifadesinde, şu anda İstanbul Emniyet Müdürlüğünde 2. sınıf emniyet müdürü olarak görev yaptığını, olay zamanı ise Üsküdar'da Spor Güvenlik Şube müdürü olarak görev yaptığını, olayları duyunca Üsküdar Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne gittiğini, arkadaşlarına çevre güvenliğini arttırma emri verdiğini belirtti.
Tanık Kocaoğlu, şunları anlattı:
'Bulduğumuz araçlarla yolun alt taraflarını kapattık. Bir arkadaş, 'tank sesi duyuyorum geliyorlar' dedi. Birkaç tane tank ile land aracı gördüm, land'dan inen şahıslardan biri tanka çıktı, land boş kaldı. Polislerden biri 'tanktaki rütbeli sizinle görüşmek istiyor' dedi. Tanka yaklaştım, galiba 3 tane yıldız gördüm, bu şahıs silahlı kuvvetlerin yönetime el koyduğunu, tüm personelin kendi emirlerine girmesi gerektiğini yüksek sesle söyledi. Ben binayı teslim etmeyeceğimizi söyledim, bana 'güç kullanmak zorunda bırakmayın bizi' dedi. Ben de 'ne yapabiliyorsanız yapın' dedim. Bir silah sesi duydum, personeli sakinleştirdik, beklemeye başladık. Orada 4 tank, 4 ZPT, bir land sayıldığı söylendi. Yaklaşık 2 saat boyunca 7-8 tane aracın içindekilere 'komutanınızın emri kanunsuzdur, ısrar etmeyin kışlanıza dönün ya da bize katılın' diye anons yaptım. Tankın üzerinde hareketlenme gördüm, komutan tekrar benimle görüşmek istedi. Yarbay olduğunu gördüm, vatandaş toplanmıştı. Bu sefer 'vatandaşları bizden uzak tutun' dedi. 'Vatandaşları daha fazla uzak tutamam kışlanıza dönün' dedim. 15-20 dakika sonra gitmeye başladılar. Daha sonrasında 56 kişiyi gözaltına aldık.'
Beşiktaş'ta 10 Aralık meydana gelen saldırıda yaralandığını, bu sebeple bazı şeyleri hatırlamakta zorlandığını aktaran tanık Kocaoğlu, 'Gözaltına aldığımızda, erlerde ve bir kaç tane uzman çavuşta pişmanlık vardı ama diğerleri bilinçsiz değildi.' dedi.
İstanbul'daki ana darbe davasının tutuklu sanıklarından eski 1. Ordu Komutanlığı Harekat Yarbaşkanı Eyyüp Gürler, cezaevinden duruşmaya tanık olarak getirildi.
Mahkeme Başkanı Fikret Demir, Gürler'in İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki ifadesini okuduğunu ve kendisinin soru sormayacağını ifade ederek, soru sormaları için taraflara söz verdi.
Sanık avukatlarının, Gürler'e müvekkilleriyle ilgili olarak sorular sormasından sonra duruşma yarına ertelendi.
27.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü karşısında bulunan salonda yapılan duruşmada, tanık Süngü, olay tarihinde 3. Kolordu NATO Karargahı Kurmay Başkanı görevinde bulunduğunu, şu anda emekli olduğunu, eşiyle dışarıdayken darbe girişimi olduğunu öğrendiğini, öğrenir öğrenmez bir faaliyet olmaması için kendi birliğine gittiğini, birliğinden hiç kimsenin faaliyete katılmadığını anlattı.
Kışlanın emniyetini aldıktan sonra milli karargaha geçtiğini aktaran tanık Süngü, şöyle devam etti:
'Sözde emirde Mehmet Partigöç'ün imzasını gördüm. 'Bu emir kanunsuz emirdir' dedim. Darbeye karşı faaliyetleri yürütmeye çalıştık. Kolordu komutanına kanaatlerimi ilettim. Birliklere 'kışlaya geri dönün' mesajı çekildi, bu mesajdan sonra karargahın üzerinden uçaklar alçak uçuş yaptı. Eski 1. Ordu Komutanlığı Harekat Yarbaşkanı Eyyüp Gürler'i arayıp faaliyetten vazgeçmesi için en az 2 defa görüştüm. Bırakmayacağını ifade etti, hocası olarak hakkımı helal etmeyeceğimi söyledim. Bu esnada bir arkadaş 1. Ordu Karargahındaki başka subaylarla görüştüğünü söyledi, birinin onlardan olmayacağını söylendi. O kişiyle konuştum, 'Eyyüp Gürler'i derdest edemiyor musunuz?' diye sordum, bana silahı olduğunu söyledi.'
'Gürler'i ikna edemedik'
Endişesinin halkla askerin karşı karşıya gelmesi olduğunu ve halkın akın akın Ayazağa Köyü'nden gelmeye başladığını ifade eden tanık Süngü, 'Halkın içine girerek, 'bu birlikte darbeci yok, milletimizin emrindeyiz, burayı bırakın köprüye gidin' dedim. Halk ikna oldu. Gerek karargahtaki arkadaşlarım, gerek ben, Eyyüp Gürler üzerinde etki ve nüfus sağlamaya çalıştık, Eyyüp Gürler'i ikna edemedik, daha sonra teslim olduğunu öğrendik. Gecenin ilerleyen saatlerinde darbecilerin, 1. Ordu'da koordine olmaya çalıştıklarını öğrenmiştik. Bu kişilerin devre dışı kalması için çalıştık.' diye konuştu.
Tanık Selçuk Gündoğan ifadesinde, şu anda 1. Ordu'da astsubay başçavuşu olarak görev yaptığını, nöbetlerini orduevinde tuttuğunu, o günde rutin nöbetini yaptığını, sabit bulunduğu bir yer olmadığını, birimleri dolaştığını, 21.00 civarı güvenliğin cep telefonundan kendisini aradığını 'bir yüzbaşı geldi, içeri polis alınmamasını söyledi' demesi üzerine o bölüme gittiğini ve neler olduğunu anlamadığını belirtti.
Gece üzerlerinden jet geçtiğini, başsavcı olduğunu söyleyen birinin geldiğini ifade ederek, 'Başsavcıya normal girişlerin buradan olmadığını söyledim, vali beyi sordu. Telefonla başsavcının sorusunu ilettim, 'burada vali mali yok lan' diye cevap verdiler telefonda, rütbeliler kendi aralarında normalde böyle konuşmaz. Bu durumu başsavcıya ilettim. Bana 'zaten yorgunum, vali yoksa gideceğim' dedi.' şeklinde konuştu.
Mahkeme Başkanı Fikret Demir, 'Başsavcının adını daha önceki ifadende vermişsin. Bu kişinin dolandırıcı olduğu anlaşılıyor en azından.' diye konuştu.
1. Ordu Komutanlığına gittiklerini, komutanlığı gördükten sonra sorulması ve istenilmesi gereken belgeleri istediklerini belirterek bu durum üzerine mahkemeye gelen belgeleri okuyan Başkan Demir, 'Gelen belgeler arasında, askeri mahkemelerde çalışan stajyerlerin hepsini listede hakim yapmışlar. Ayrıca sıkıyönetim komutanları listesi var. Kışladaki nöbetçilerin talimatları ve görev tanımları listesi geldi.' dedi.
Mahkemede ayrıca farklı illerden talimatla ifadesi alınan tanıkların beyanları da okunduktan sonra duruşmaya, öğle arası verildi.
Duruşmada, tanıkların ifadelerinin tamamlanmasının ardından mahkeme heyeti gelen evrakları okudu.
Başka illerde talimatla alınan tanık ifadeleri de mahkeme tarafından duruşmada avukatlara ve sanıklara iletildi.
Sanıkların el konulan dijital materyallerinde yapılan incelemeler sonucu suç unsurunun bulunup bulunmadığını okuyan mahkeme, sanıkların darbe girişimi esnasında yaptığı WhatsApp konuşmalarına da değindi.
Mahkeme heyeti, tanıkların dinlenilmesi amacıyla duruşmayı yarına erteledi.
28.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki salonda yapılan 16'ncı duruşmaya, 33 tutuklu sanık ile taraf avukatları ve izleyiciler katıldı.
Duruşmada beyanda bulunan tanık Yarbay Ferhat Tepe, 1. Ordu Komutanlığı karargahında kara havacılık subayı olarak görevini sürdürdüğünü söyledi. Görevinin, orduda gerçekleşen uçuşları kontrol etmek olduğunu anlatan Tepe, 'Arkadaşlarımın bulunduğu WhatsApp grubundan Ankara'da uçuşlar olduğu yazıldı, cuma akşamı uçuşların yoğun olmaması lazımdı. Sosyal medyada 'hava sahasında belirlenemeyen uçak', 'Genelkurmaya saldırı' şeklinde paylaşımlar gördüm. Amirim olan Şenol Onuralp Albayı aradım, 'Birliğe gelmemize gerek var mı?' diye sordum. 'Gerekli yerleri ararım varsa bir şey, ona göre seni ararım' dedi. Şenol Albay aradı ve terör sebebiyle birliğe gitmemiz gerektiğini söyledi.' diye konuştu.
Kendisinin kışlaya doğru hareket ettiğini belirten Tepe, kapıda kendisini silahlı bir vaziyette karşılayan sanıklardan eski Binbaşı Nurullah Kalebaşı'nın, 'TSK yönetime el koydu, tanklar çıkacak' dediğini aktardı.
'Sözde sıkıyönetim direktifinin okunacağı önceden belliydi'
Amiri olan Albay Şenol Onuralp ile görüşmek için kışlaya girdiğini anlatan Tepe, şöyle devam etti: 'Harekat merkezine ilerlerken koridorda bir yoğunluk gördüm. Eski Tuğgeneral Eyyüp Gürler (ana darbe sanığı) ve birçok topluluk vardı. Ekibin yarısı kamuflajlıydı, içlerinde tek tanıdığım Şenol Albaydı. Saat 00: 00'a doğru televizyondan açıklamalar olduğu, oradan çıkmam gerektiğini arkadaşlarım söylediler. Bunun üzerine aşağı indim hala sivil kıyafetliyim. Tam dönmeye çalışırken, harekat merkezinde tanımadığım albay rütbesinde bir şahıs içeri doğru beni çekti. 'Sıkıyönetim bildirisi okunacak' dedi. Ben de nereden biliyor acaba dedim. Televizyonların hepsi kapalıydı, bir tek TRT 1 açıktı. Sözde sıkıyönetim direktifinin önceden okunacağı belliydi.'
Tepe, kıyafetlerini değiştirmeyi bahane ederek oradan çıktığını dile getirerek, ana darbe sanığı eski Tuğgeneral Eyyüp Gürler'in Albay Şenol Onuralp'le tartıştığını gördüğünü söyledi.
Hasta taklidi yaparak darbe girişimine katılmadılar
Onuralp'e olayın terörle alakası olmadığını aktardığını, kendisinin de durumu teyit ettiğini belirten Yarbay Tepe, beyanlarında şu ifadeleri kullandı: 'Albay Şenol Onuralp ile birlikte kışladan çıkmamız gerekiyordu. Kendisi daha önce beyin kanaması geçirmişti, bana 'Ben rahatsızlanmış gibi yapayım, sen de beni hastaneye götür' dedi. Aşağı doğru indiğimizde eski Tuğgeneral Eyyüp Gürler oradaydı. Ona Şenol Albayımızın durumunun çok kötü olduğunu, onu hastaneye götürmem gerektiğini söyledim. Şenol Albay da Gürler'e kötü olduğunu her yerinin uyuştuğunu söyledi. Nizamiyeye gittiğimizde bariyerler açılmadı, ben de komutanın hasta olduğunu söyledim. Eyüp Gürler'i aradılar ve kapıyı sonra açtılar. Bu şekilde kışladan ayrıldık ve lojmanlara geçtik.'
'Darbecilerin polislere teslim edilmesinde yardımcı oldum'
Duruşmada tanık olarak dinlenilen emekli Albay Selçuk Yazçayır da darbe girişimi sırasında Eğitim Şube Müdürü olarak görev yaptığını kaydetti. Televizyonda köprülerin askerler tarafından kapatıldığı haberini gördüğünü, tankların köprüde bulunmasını garipsediğini anlatan Yazçayır, Albay Şenol Onuralp'i aramasının ardından birliğe doğru yola çıktığını söyledi. Yolda giderken harekat merkezinde nöbetçi olan sanık eski Yarbay Ümit Ertuğrul'u aradığını ifade eden Yazçayır, Ertuğrul'un kendisine 'Önemli gelişmeler var' diyerek telefonu kapattığını aktardı. Yazçayır, kışlanın nizamiyesine geldiğinde bir bağırma olduğunu belirterek, 'Mesaiden tanıdığım eski Binbaşı Nurullah Kalebaşı (sanık) çelik başlıklı ve silahlı olarak duruyordu. Bana giremeyeceğimizi söyledi. 'Darbe oldu', 'mutlak itaat', 'emir komuta zinciri' şeklinde ifadelerde bulundu. Kendisi eski Tuğgeneral Eyyüp Gürler'i aradı ve ondan sonra beni içeri aldı. Ben ifadeleri duyduktan sonra binaya hiç girmeden kışladan çıkmaya karar verdim.' ifadelerini kullandı.
Orduevinin bulunduğu nizamiyeden çıkış yaptığını kaydeden Yazçayır, 'Mesaiye çağırdıklarımı geri aradım. Kesinlikle kışlaya gelmeyin, benden başkası emir verirse de gelmeyin dedim. Yolda bazı televizyon kanallarında konuşmaların olduğunu ve bunun bir kalkışma olduğunu duydum.' dedi.
Yazçayır, 16 Temmuz sabah saatlerinde Fenerbahçe Orduevinden Albay Cem Gültekin'in aradığını belirterek, 'Gültekin bana, güvenilir insanlara ihtiyacı olduğunu söyledi. Darbecilerin polislere teslim edilmesinde yardımcı oldum. Pazartesi günü dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar beni çağırdı ve 65. Mekanize Tugayı'nın emir komutasını almamı emretti. Ben de oraya gittim' diye konuştu.
Duruşmada, tanıkların ifadelerinin tamamlanmasının ardından mahkeme heyeti gelen evrakları okudu.
Başka illerde talimatla alınan tanık ifadeleri de mahkeme heyetince duruşmada avukat ve sanıklara iletildi.
Duruşmada, İstanbul'daki ana darbe davasının tutuklu sanıklarından eski Tuğgeneral Özkan Aydoğdu ile eski Kurmay Yarbay Fatih Karakaya da tanık olarak dinlenildi.
Tanıkların beyanlarının ardından görüşü sorulan Cumhuriyet savcısı, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar verilmesini istedi.
Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tahliye talebinin reddine karar vererek, duruşmayı 5 Mart Pazartesi gününe erteledi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, darbe girişimi sırasında 1. Ordu Komutanı olan Orgeneral Ümit Dündar ile Üsküdar'da art arda geçen 2 tankın önüne yatarak onları durdurmaya çalışan Sabri Ünal'ın da aralarında bulunduğu 28 kişi, 'müşteki-mağdur' sıfatıyla yer alıyor.
Albay, yarbay ve yüzbaşı rütbelerindeki 55 subay, astsubaylar ve bir sivil olmak üzere 128 kişinin 'sanık' sıfatıyla yer aldığı iddianamede, tüm sanıklar hakkında 'cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs', 'cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya TBMM'nin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs', 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs' ve 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 7 yıl altı aydan on beşer yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
İddianamenin tek sivil şüphelisi olan ve terör örgütünün şifreli haberleşme programı 'ByLock'u kullandığı belirtilen öğretmen Feyzullah Şahan hakkında da aynı suçlardan 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
İddianamede, ayrıca sanıklar Ali Demirci, Mehmet Kanbur, Tuğrul Kekeç, Gökhan Arıkan, Servet Demir, Emre Ersan, Bekir Karadayı, Semih Özdemir, Gökhan Türe, Gökhan Atavcı, Mithat Aydın, Sergen Güçlü, Bilal Dursun, İsmail Küçükmadan, Gökhan Yıldız, Cüneyt Ölmez, Ömer Faruk Kıcırlı, Kadir Güven, Fatih Cantürk, Arda Can Yarar, Yasin Ay, Ali Güngör, Eyüp Akkaya ve Ertan Gümüştaş hakkında da 'kasten öldürmeye teşebbüs', 'kasten yaralamak', 'mala zarar vermek' ve 'kamu malına zarar vermek' suçlarından ayrı ayrı 6 yıl ile 141 yıl arasında değişen hapis cezaları öngörülüyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-10 Mayıs (2017) 'İstanbul 128 sanık 1. Ordu Komutanlığı Darbe Yap.' davası
(03 Mart 2018, 18:29)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: