Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki (DKK) eylemlere ilişkin 72 sanığın yargılandığı davaya, sanıkların esasa ilişkin savunmalarının dinlemesiyle devam edildi.
24.02.2018 19:45 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki (DKK) eylemlere ilişkin 72 sanığın yargılandığı davaya, sanıkların esasa ilişkin savunmalarının dinlemesiyle devam edildi.
19.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar ve taraf avukatları katıldı.
Sanıklardan eski DKK Denetleme ve Değerlendirme Başkanı Tuğamiral Ali Murat Dede, FETÖ ile hiçbir bağının olmadığını, hakkında somut delil bulunmadığını öne sürerek beraatini istedi.
Sözde 'yurtta sulh konseyi' tarafından hazırlanan atama listesinde 'kuzey deniz saha komutanı' olarak görevlendirilen Dede, kendisinin bu atamadan haberi olmadığını, o saatlerde ailesiyle alışveriş yaptığını öne sürdü.
15 Temmuz'da telefonla görüştüğü kişilerin devre arkadaşları olduğunu ifade eden Dede, 'Darbeye katılmadım, haberim yoktu. Darbeciler tarafından bilgilendirilmedim, görevlendirilmedim. Hayatımın hiçbir döneminde ne FETÖ ne de diğer terör örgütleriyle ilgim yoktur.' dedi.
'Hiçbir olumsuzlukla karşılaşmadım'
Sanıklardan Uzman Çavuş Erday Ak da 15 Temmuz günü mesaiden sonra Gölbaşı'na düğüne gittiğini, mesaiye çağrılması üzerine saat 23.50 gibi birliğe geldiğini söyledi.
Birliğin güvenliğinden sorumlu olduğunu, çelik yelek ve miğfer giyip darbeci grubun sızma girişimine karşı doğu nizamiyesinde görev yaptığını savunan Ak, nöbeti boyunca hiçbir olumsuzlukla karşılaşmadığını öne sürdü.
Uzman erbaş rütbesiyle darbeyi önceden bilecek veya darbe yapacak yetki ve makamda olmadığını belirten Ak, 'Aldığım kanunsuz bir emir değildi. Öyle olsa yerine getirmezdim. Kanuni ve rutin bir emirdi. Bana emir vermeye yetkili kişilerin emriyle hareket ettim. Karargahta olan bitenden de habersizdim.' beyanında bulundu.
Sanık Ak, Yarbay Aşkın Öge'nin birliğe alınmamasıyla hiçbir ilgisinin bulunmadığını öne sürdü.
'Evrakın ne olduğunu bilmiyordum'
Suç tarihinde DKK Harekat Başkanlığında denizaltı proje subayı olarak görev yapan eski Binbaşı Bora Akyol da mütalaadaki suçlamaların hiçbirini kabul etmedi.
15 Temmuz günü DKK Harekat Şube Müdürlüğü görevini vekaleten yürüttüğünü anlatan Akyol, saat 22.00 sularında gemilerin acil olarak seyre kalktığı haberini aldığını, bir süre sonra cep telefonuna 'katılışlar' konulu mesajlar geldiğini, Rusya ile yaşanan krizi de düşünerek görevi gereği birliğine katıldığını söyledi.
İlk olarak Harekat Merkezine geçtiğini, 15 dakika kaldıktan sonra sanıklardan eski DKK Harekat Başkanvekili Tuğamiral İrfan Arabacı'nın yanına gittiğini dile getiren Akyol, sabaha kadar DKK'nin 5. katındaki fuaye alanında beklediğini, kimseden emir almadığını, kimseye emir vermediğini, DKK'nin darbeye iştirak ettiğine dair emareye de rastlamadığını öne sürdü.
Sıkıyönetim mesajlarını Arabacı'ya götürdüğü iddiasını reddeden Akyol, harekat merkezinden Arabacı'nın yanına çıkarken bazı evrakı götürdüğünü ancak bunların ne olduğunu bilmediğini iddia etti. Sanık Akyol, sıkıyönetim emirlerinin daha erken saatte Arabacı'ya ulaştırıldığını düşündüğünü söyledi.
Saat 04.31'de karargahtan ayrıldığını savunan Akyol, kanunsuz hiçbir faaliyetinin olmadığını öne sürerek beraatini istedi.
'Banka kartını almak için geldim'
Sanıklardan eski istihbarat binbaşı Nurhan Uz da oğlunun doğum günü için alışveriş yapmak üzere evden çıktığını, maaş kartını odasında unuttuğunu fark edince kartı almak üzere karargaha geçtiğini öne sürdü.
DKK'ye geldiği saatlerde Genelkurmay Başkanlığı önünde silah sesleri duyulduğunu belirten Uz, olayların büyümesi üzerine karargahta kaldığını söyledi. Uz,'Darbe teşebbüsü kastım olsaydı doğal olarak biriyle temas halinde olmam gerekirdi. Kimseyle irtibatımın olmaması, teşebbüsün içinde olmadığımı gösteriyor.' dedi.
Hakkındaki suçlamayla ilişkilendirilecek herhangi bir eyleminin bulunmadığını savunan Uz, tahliyesini istedi.
Savunmaların ardından duruşmaya öğle arası verildi.
20.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen davaya, sanıklar ve taraf avukatları katıldı.
Dönemin DKK İstihbarat Daire Başkanı Tuğamiral Murat Şirzai, hayatı boyunca darbelere ve baskıcı rejime karşı olduğunu söyledi.
15 Temmuz darbe girişiminin içerisinde yer almadığını belirten Şirzai, bu kalkışmadan haberi olmadığı gibi ne planlamasında ne de uygulamasında görev aldığını iddia etti.
Şirzai, 15 Temmuz günü kalkışmaya destek sağlayacak tek bir davranışının olmadığını ileri sürerek, 'Hatta daha tanklar ortada yokken, bildiri bile okunmamışken, bizim hiçbir kalkışmanın içerisinde olmadığımızı söylemiş olmam benim bu kalkışmanın hiçbir yerinde olmadığımı ve bunu onaylamadığımın delili değil midir?' dedi.
Darbe girişimi başarılı olsaydı, sıkıyönetim emrinin uygulanmasına engel olmaktan ve emirleri uygulamamaktan bu kez de darbeciler tarafından gözaltına alınacağını bildiren Şirzai, 'O ana kadar ve daha sonrasında ne ben ne de personelim benim gördüğüm kadarıyla güvenlik personeli ve karargahta bulunanlar pasif emniyet tedbiri almak dışında aktif hiçbir şey yapmadık. İlerleyen saatlerde Genelkurmay Başkanlığına zorla giren sivillere karşı bizim tarafımızdan hiçbir müdahalede bulunulmadı.' ifadelerini kullandı.
Şirzai, hiç kimseye silah doğrultmadıklarını ve ateş etmediklerini savundu.
'Darbeyle ilgili hiçbir hareket gözlemlemedim'
Tunahan Temel de DKK Güvenlik Subaylığında dört yıldan beri sözleşmeli uzman erbaş olarak görev yaptığını söyledi.
Şu ana kadar tarafına sorulan soruları samimiyetle cevapladığını belirten Temel, tabur komutanı Özgen Aykan ve takım astsubayı Suat Mülayim'in emriyle beş uzman çavuşu takviyeye çağırmakla suçlandığını ifade etti. Aykan ve Mülayim'den uzmanların takviyeye çağrılmasıyla ilgili emir almadığını bildiren Temel, şöyle devam etti:
'Bu HTS kayıtlarında da mevcut. Uzman erbaş olarak kimin darbe yanlısı kimin darbe karşıtı olduğunu bilemem. Bulunduğum rütbe ve konum itibarıyla bilmem mümkün değildir. 15 Temmuz akşamı sabahına kadar karargahın içinden veya dışından kimse bize 'darbe yapılıyor' demedi. Söylenen tek şey birliğin emniyetini, nöbet yerini ve askerlerin güvenliğini sağlamak. Başka da bir şey değildi. Darbeyle ilgili hiçbir söz, hiçbir hareket gözlemlemedim. Böyle bir şeye şahit olmadım. Böyle bir şeyin farkında olsaydım karşı çıkardım, emirleri yerine getirmezdim. 16 Temmuz sabahı tümamiral Macit Aslan, yarbay Aşkın Öge ve yarbay Orhan Yurt birliğe gelene kadar bizim hiçbir şeyden haberimiz yoktu.'
'Hava sahasının Genelkurmay Başkanının emriyle trafiğe kapatıldığı söylendi'
Sedat Çelik ise iki yıldır harekat merkezinde çalıştığını, harekat merkezinin çalışma prensiplerini ve bu merkezin fiziki şartlarını anlattı.
15 Temmuz günü vardiya subayı olarak saat 09.00'da görevi devraldığını ifade eden Çelik, mesai bitimine kadar her zamanki gibi rutin faaliyetlerle uğraştığını söyledi.
Çelik, saat 19.15'te Genelkurmay Başkanlığından bir telefon geldiğini bildirerek, 'Telefonda, hava sahasının Genelkurmay Başkanının emriyle trafiğe kapatıldığı söylendi. Ben de bu emri hemen vardiya amirine ilettim. Onun emriyle ilgili birliklere hava yasağı olduğu emrini ilettik. Bunun dışında mesaime rutin bir şekilde devam ettim.' diye konuştu.
Nöbetçi Halil Mert'in, saat 21.15'te Genelkurmay Başkanlığının önünden silah sesleri geldiğini söylediğini aktaran Çelik, bunun üzerine oradaki herkesin neler olduğunu araştırmaya başladığını anlattı.
Çelik, saat 21.49'da Donanma Komutanlığı Harekat Merkezi vardiya amirinin kendisini aradığını ve gemilerin seyir için hazırlık yaptığını söylediğini ifade ederek, 'Durumu vardiya amiri Murat Sinç'e rapor ettim. Saat 21.39'da Genelkurmaydan birliklerin hazırlık durumuna ilişkin bir yazı daha geldi. Bu yazıyı Murat Sinç amirlerine rapor etti ancak bir geri dönüş olmadı.' şeklinde konuştu.
Gelen emirleri sorgulamasının ve mütalaa etmesinin söz konusu olmadığını dile getiren Çelik, 'O şartlarda amiral rütbesindeki amirlerin de olduğu bir terör beklentisi ortamında hiçbir şeyi sorgulayamazdım. Nitekim ben de herkes gibi bir terör faaliyeti olduğu kanaatindeydim. Her olağanüstü olayda olduğu gibi Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezi ceridesini açtırdım. Cerideye o saate kadar gelişen rutin dışı olayları yazdım, yazdırdım. Nitekim bu dava için de ceridedeki bilgilerden istifa edildi.' sözlerini kullandı.
Sanıklardan Mustafa Aslan, savunmasında bu iddianamede kendisi için terörist ve darbeci denildiğini belirterek, kendisinin ne terörist ne de darbeci olduğunu ifade etti.
Kendisine yönelik saat 22.30 sıralarında MP5 silah, miğfer ve çelik yelek alarak personele dağıttığı iddiasına değinen Aslan, şöyle devam etti:
'İşte burada iddianın genel geçerliliği ve çelişkiliği doruklara ulaşıyor. Bir önceki cümlede 22.28'de Ertuğrul Albay'a silah verdiğim iddia edilmiş, hemen bir cümle sonrasında 22.30'da karargah binasının en az 150 metre uzaktaki silahlıktan MP5 alıp, hem zamanda geri giderek, hem de MP5'i tabancaya dönüştürerek, Ertuğrul Albay'a vermişim. Hadi diyelim böyle ciddi bir dosyanın temelini oluşturan bu raporu oluşturan askeri personel fark etmedi, iddianamede savcılık makamıyla onun cümlelerini birebir alarak mütalaa veren savcı bey de mi farketmedi? Böyle fahiş hatalar, böyle ciddi dosyalarda kabul edilebilir veya göz ardı edilebilir mi? İşte benim için müebbet isteyen, darbeci ve terörist olduğuma dayanan iddianame ve mütalaa bu ciddiyet ve özenle hazırlanmıştır.'
'Karargahın iletişim merkezi olan haberi merkezini bırakın ele geçirmeyi odaya giren bile olmamıştır.' diyen Aslan, 'Karargahın iletişime en ufak bir müdahalesi olmamıştır. Karargahta derdest edilen bir kişi yoktur.' ifadesini kullandı.
20 aydır suçsuz şekilde tutukluğu olduğunu iddia eden Aslan, beraatini isteyerek savunmasını bitirdi.
Murat Yılmaz da iddianamenin birebir olduğunu iddia ettiği mütalaayı reddettiğini dile getirdi.
İddianamenin kabulünden bu zamana kadar geçen süreçte yaptığı savunma ve ibraz ettiği delillere rağmen hiçbir şeyin değişmediğini söyleyen Yılmaz, hakkındaki suçların kelimesi kelimesine aynı kaldığını savundu.
Yılmaz, 'Sayın heyetinizin tüm bu hususları nesnel bir şekilde değerlendirerek, hakkımda beraat kararı vermek suretiyle adaleti sağlayacağına olan inancım tamdır. Beraatimi talep ediyorum.' dedi.
15 Temmuz gecesi Rusya ile kriz çıktığını düşünmüş
Ahmet Çağrı Göçmen ise mütalaada tarafına istinat edilen suçlamaları kabul etmediğini belirterek savunmasına başladı.
Yapılan suçlamalar ile eldeki deliller arasında uygun bir nedensellik olmadığını ifade eden Göçmen, iddiaların somut delillerden yoksun olduğunu öne sürdü.
Göçmen, 15 Temmuz gecesi haberleri aldıktan sonra sorumluluk bilinci yüksek bir subay olarak halk otobüsüyle karargaha gittiğini söyledi.
Karargaha ulaştığında darbeyle ilgili bir emare olmadığını ifade eden Göçmen, şöyle devam etti:
'Sonrasında o hafta boyunca istihbarat mesajlarında bize bildirilen terör saldırısı ve sabotaj olması kuvvetle muhtemel olacak şekilde Genelkurmay Başkanlığı tarafından çatışma sesleri duydum. Havadaki uçakları görünce o dönemde askeri-politik durum çerçevesinde Rusya ile ilişkilerimizin çok gergin olması, hatta gemilerimize o günlerde yaptıkları tacizler nedeniyle Rusya ile bir kriz çıktığını bile düşündüm.'
Askeri öğrencilik ve meslek hayatının hiçbir evresinde hiçbir örgütün içerisinde bulunmadığını savunan Göçmen, meslek hayatında da amirleri dışında kimseden emir almadığını
'Bu hain terör örgütünden şikayetçiyim'
Savaş Arslan da suçlamaları kabul etmediğini belirterek, gerçekleşen olaylarla ilgisinin olmadığını ifade etti.
16 Temmuz sabahı saat 06.00 gibi sivil halka da yardımcı olduğunu söyleyen Arslan, 'Kimseden emir almadım, emir vermedim. Emrim altında kimse bulunmamaktadır. Bu hain terör örgütünden ve bu işin içerisinde olan, benim bu hallere düşmeme sebep olanlardan şikayetçiyim. Durumu net bir şekilde elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. Yüce mahkemenizden beraatimi arz ederim.' diye konuştu.
Mahkeme heyeti, yarın devam etmek üzere duruşmayı bitirdi.
21.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen davaya, sanıklar ve taraf avukatları katıldı.
Sanık Alpaslan Akyol, savunmasında, iddia makamının verdiği esas hakkındaki mütalaanın kendisini hayal kırıklığına uğrattığını dile getirdi.
Verdiği ifadelerde yaşadıklarını tek tek anlattığını belirten Akyol, suçlamaları bir kez daha reddettiğini söyledi.
Olayın yaşandığı gece saat 01.40'ta hiç kimse tarafından çağrılmamasına rağmen girişime karşı mücadele etmek için birliğine gittiğini anlatan Akyol, 'Birliğime geldiğim saat 01.40'tan sabah mesaiyi terk ettiğim saate kadar 4,5 saat boyunca karargahı koruyoruz inancı içerisindeydim. Mesai arkadaşlarımdan, üstlerimden, o zamanki başkanımız olan Tuğamiral Murat Şirzai'den veya herhangi başka bir isimden darbeyi destekleyici veya ima edici bir söz, fiil ve eylem görmedim, duymadım.' diye konuştu.
Mütalaada hakkındaki suçlamalara da değinen Akyol, şöyle devam etti:
'Suçlamalardan biri karargahta bulunduğum süre içerisinde MP5 makineli silah taşıdığım, çelik yelek ve çelik başlık giydiğimdir. Karargaha geldiğimde zaten personele karargahın güvenliği için önceden silah ve koruyucu teçhizat dağıtılmıştı. Ben de ise silah, çelik yelek ve çelik başlık yoktu. Mütalaanın 6. sayfasında FETÖ'cü darbecilerin F16 savaş uçaklarıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, TBMM, Jandarma Genel Komutanlığı ve benzeri yerleri bombalı ve silahlı saldırılar yaptıkları belirtilmektedir. O gece yapılanları lanetliyorum. İnsanın kendi vatandaşına bomba atmasını aklım almıyor ve hazmediyorum. O gece birliğime giderken 2 yaralı vatandaşımızı geriye tahliye ettiğimi arz ettim. Burada, 250 vatandaşımızın şehadetinden ve binlerce vatandaşımızın yaralanmasından sorumlu tutuluyorum. Bu iddiaları ve bu suçlamaları reddediyorum.'
'Hain darbeyi planlayanlardan iki dünyada da şikayetçiyim'
Ramazan Karademir de terör saldırısı var diye birliğe çağrılmasından dolayı hem FETÖ'cü hem darbeci hem terörist hem de vatan haini ilan edildiğini söyledi.
Suçlamaları kabul etmediğini vurgulayan Karademir, 'Hain darbeyi planlayanlardan ve kahpece bir şekilde gerçekleştirenlerden iki dünyada da şikayetçiyim.' dedi.
Mütalaada Aşkın Öge'nin içeri alınmaması olayının yer aldığını anımsatan Karademir, şunları kaydetti:
'Hem kendisi tanık olarak hem de huzurunuzdaki sanık ifadelerinde benim Aşkın yarbayın içeri alınmamasıyla hiçbir alakam olmadığı açık ve net bir şekilde belirtilmiştir. Aşkın yarbayın içeri alınmamasında benim kendisine ne sözlü ne de fiili bir müdahalem olmadığını siz mahkeme heyeti de bizzat ifade etmiştir.'
Hilmi Dilmen ve Serdar Büyükeren ise tüm suçlamaları reddederek, beraat talebinde bulundu.
Sanık eski deniz kurmay albay Ertuğrul Uzunoğlu yaklaşık 3 saat süren savunmasında, nöbetçi olmamasına rağmen karargaha gelmesinin darbeye iştirak olarak yorumlandığını iddia etti.
Askerlikte mesai mefhumunun olmadığını ifade eden Uzunoğlu, ihtiyaç duyulan her durumda askerin görevinin başında olduğunu dile getirdi.
15 Temmuz'da darbe planı yapmadıklarını öne süren Uzunoğlu, örgüt üyesi olmadığını savundu.
Uzunoğlu, komutanların yaptığı ya da yapmadığı her şeyden sorumlu olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
'Biz darbeci değiliz, mağduruz. Sayın Oramiral Bülent Bostanoğlu, MGK toplantısına giderken aklına takılıp, sıkıştığı konu hakkında beni iş yerimdeki dahili telefonumdan arıyor, ' Ertuğrul Bey bu konuda ne söylememiz lazım, şu konudaki görüşümüz nedir?' diye soruyor, ben de 'Komutanım, şunu deyin, bunu söyleyin diyorum.' O zaman beni buluyor, bana güveniyor. Deniz Kuvvetleri Karargahında MGK toplantısının dosyalarını gören, işlem yapan, hazırlığı yapan bütünü gören bir tane subay var, o da benim. Bana güveniyor. Balyozcusundan, Ergenekoncusundan, Atatürkçüsünden, milliyetçisinden ve muhafazakarından tüm amirlerim bana takdir verdiler, ben şu anda hain, darbeci ve teröristim. Nasıl izah edeyim bunu?'
Mahkeme heyeti, yarın devam etmek üzere duruşmayı bitirdi.
22.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen davaya, sanıklar ve taraf avukatları katıldı.
Sanık Salih Dağbaşı, savunmasında, hakkındaki iddiaların somut delillere dayanmadığını öne sürdü.
Darbe girişiminin yaşandığı akşam eski Tuğamiral Murat Şirzai tarafından göreve çağrıldığını bildiren Dağbaşı, birliğe gittikten sonra Şirzai'nin kendisine Genelkurmay'da çatışma yaşandığını, gerekli olabilecek personeli çağırmasını istediğini dile getirdi.
Neler olduğunu öğrenmek için odasına gittiğini iddia eden Dağbaşı, 'İnternetten gelişmeleri takip etmeye başladım. Darbe girişimi olduğunu öğrendikten sonra odamın kapısını kilitledim. Yaklaşık 13 saat boyunca odamdan dışarı çıkmadım. Tuvalet ihtiyacımı bile pet şişelerle giderdim.' diye konuştu.
Dağbaşı, FETÖ mağduru olduğunu savunarak, beraat talebinde bulundu.
'Hakkımdaki iddia hukuki dayanaktan yoksundur'
Sanık eski DKK Hareket Başkanı Tümamiral Sinan Azmi Tosun, hakkındaki iddiaların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürdü.
Beraatini isteyen Tosun, 'FETÖ konusunda benim hangi fiil, eylem veya söyleminle hangi suçu işlediğim belirtilmemiştir. Hakkımdaki bu iddia da hukuki dayanaktan tamamen yoksundur.' ifadelerini kullandı.
Tosun, darbe girişiminin gerçekleştiği gün Ankara'dan 800 kilometre uzakta ailesiyle tatilde olduğunu iddia etti.
Hakkındaki FETÖ üyeliği iddialarına ilişkin Tosun şunları kaydetti:
'Sinan Azmi Tosun olarak değil sempati duymak, tamamen karşısında olduğum, hayatım boyunca en küçük bir eylem, söylem veya fikir birliğim olmayan, bilmeden dahi olsa hiçbir faaliyetle yer almadığım bu örgüte üyelikle suçlanmam son derece haksız, hukuksuz ve onur kırıcıdır. Ben ne aklımı ne de ruhumu Pensilvanya'nın emrine vermedim. Hakkındaki FETÖ üyeliği iddiasını reddediyorum.'
'Mesajı gönderme emrini verenin kurmay başkanı olduğunu söyledi'
Oktay Gündoğdu da üzerine atılı suçları kabul etmediğini belirterek, olay tarihinde albay rütbesiyle Personel Plan Daire başkanlığına vekalet ettiğini anlattı.
Acil Durum Mevcut Alma Sistemi'nden mesaj aldıktan sonra bilgi almak için karargahın harekat merkezini aradığını bildiren Gündoğdu, karargahtaki personelin acil bir durum olduğunu ancak ayrıntı veremeyeceklerini söylediklerini dile getirdi.
Personele kendisinin daire başkan vekili olduğunu söylediğini öne süren Gündoğdu, 'Görevli dışarıda çatışma olduğunu söyledi. Ne çatışması olduğunu sorduğumda da bilmediğini beyan etti. Çekilen mesajı tüm personele gönderilme emrinin kim tarafından gönderildiğini sorduğumda, 'Kurmay başkanı.' cevabını vermiştir.' dedi.
Gündoğdu, FETÖ ile üyeliği olmadığını savunarak, beraatini istedi.
Sanıklardan Faruk Kamalak ve Tuncel Karakaya da tüm suçlamaları reddederek, beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-14 Ocak (2017) 'Ankara 72 sanık Deniz Kuvvetleri Darbe Yapılanması' davası
(24 Şubat 2018, 19:45)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: