Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda Hsyk eski üyesi Mahmut Şen, Yargıtay eski üyeleri İsmail İnceoğlu, Çetin Şen, Mesut Kundakçı ve İdris Asan ile Danıştay eski üyeleri Kemalettin İşlek, Edat Yücel Seyhan ve Halil Çırak hakim karşısına çıkarıldı.
11.01.2018 11:08 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bazı sanıkların ilk, bazılarının ise devam duruşmalarında kronolojik olarak şu gelişmeler yaşandı:
YARGITAY ESKİ ÜYESİ İSMAİL İNCEOĞLU
5 Şubat'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi İsmail İnceoğlu savunma yaptı. Duruşmaya, sanık İnceoğlu ve avukatı katıldı.
İddianamede, sanığın örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçildiği, örgütün çeşitli adlar altında düzenlediği toplantılarına katıldığı, gizli haberleşme programı ByLock kullandığı belirtildi.
Savunmasında öncelikle usule ilişkin itirazlarını dile getiren sanık İsmail İnceoğlu, hakkında soruşturma yapma yetkisinin Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunda olduğunu, bu nedenle yetkisi bulunmayan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı soruşturmanın usul ve yasaya aykırı olduğunu savundu.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından evinde gözaltına alındığını, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının suçüstü hükümlerine göre işlem yaptığını söyleyen İnceoğlu, hakkında suçüstü hükümlerinin uygulanamayacağını iddia etti.
İnceoğlu, görevsizlik kararı verilerek, hakkındaki dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesini talep etti.
Aleyhine verilen tanık ifadelerinin hiçbirinde somut veri bulunmadığını, bu kişiler hakkında da aynı suçtan soruşturma yürütüldüğünü öne süren İnceoğlu, hakkında ifade veren Cengiz Güler ve Mecit Gürsoy'un, tutukluluktan kurtulmak için "akla hayale gelmeyecek" beyanlarda bulunduklarını öne sürdü. İnceoğlu, bu kişilerin böylelikle tahliye edildiklerini ve mesleklerine döndüklerini iddia etti.
Örgütün şifreli haberleşme programı ByLock'u kullandığı tespitini de kabul etmeyen İnceoğlu, "Mor beyin" yazılımıyla telefonları ByLock'a yönlendirilerek mağdur edilenler bulunduğunu, kendisinin de bu mağdurlardan biri olduğunu ileri sürdü. İnceoğlu, bir verinin delil olabilmesi için kanuna uygun yollarla elde edilmesi gerektiğini, MİT'in istihbari verilerinin delil olamayacağını da savundu.
Sivil imamla aynı yerlerden baz sinyali
Yargının sivil imamları olarak bilinen kişilerle aynı anda Ankara Urankent'te baz sinyali verdiği yönündeki iddiayı da kabul etmeyen sanık İnceoğlu, Urankent'te lojmanlarının bulunduğunu, adı geçen kişileri kesinlikle tanımadığını öne sürdü.
İnceoğlu, FETÖ terör örgütünü ve 15 Temmuz darbe girişimini kınadığını söyleyerek, hayatının hiç bir döneminde cemaatle bağının bulunmadığını, Bank Asya'ya para yatırmadığını, kimseden talimat almadığını iddia etti.
Sanık İsmail İnceoğlu, örgütün kumpas davalarının hiçbirinde görev yapmadığını, iş mahkemesi hakimi iken Yargıtay'a üye seçildiğini, Yargıtay'daki hiçbir seçimde örgütle hareket etmediğini öne sürerek, tahliyesine karar verilmesini istedi.
Duruşmaya verilen aradan sonra mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talebi reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK üyesi İbrahim Okur, eski hakim Cengiz Güler, eski savcı Mecit Gürsoy'un tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 2 Mayıs'a bırakılması kararlaştırıldı.
DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ KEMALETTİN İŞLEK
6 Şubat'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Danıştay üyesi Kemalettin İşlek hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık İşlek ve avukatı katıldı.
İddianamede, sanığın örgütün talimatıyla Danıştay üyeliğine seçildiği, FETÖ'nün çeşitli adlar altında düzenlediği toplantılarına katıldığı, örgütün Danıştay 2. Dairesinden sorumlu olduğu belirtildi.
Savunma için söz verilen Kemalettin İşlek, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Darbe girişiminin ertesi günü girişimi lanetlemek için Danıştay'da yapılan toplantıya katıldığını ve hakkında arama kararı bulunması nedeniyle burada gözaltına alındığını belirten İşlek, hayatı boyunca kimseden emir ve talimat almadığını, hiçbir kumpas, oyun veya entrika içinde bulunmadığını öne sürdü.
Yargının nasıl silaha dönüştürüldüğüne dair olay, olgu ve davalarla bir ilgisinin bulunmadığını savunan İşlek, örgütün Danıştay 2. Dairesindeki sorumlusu olduğu iddiasını da reddetti.
Aleyhinde ifade verenler hakkında da aynı suçtan soruşturma yürütüldüğünü kaydeden İşlek, iddianamede bu tanık beyanlarından başka somut delil bulunmadığını savundu.
Sanık İşlek, tanıkların tahliye olabilmek için beyanda bulunduklarını, ifadelerin tahmin ve zanna dayalı olduğu için delil niteliği taşımadığını iddia etti.
Yargının sivil imamları olarak bilinen kişilerle aynı yerde baz sinyali verdiği yönündeki iddiayı da kabul etmeyen İşlek, belirtilen baz istasyonundan kendi hattı ile sivil imam olduğu belirtilen kişilerin telefon hatlarının baz aldığı zaman dilimi arasında yaklaşık bir saatlik fark bulunduğunu öne sürdü. Sanık İşlek, bir yerleşim alanında birden fazla kişinin farklı saatlerde baz vermesinin bu kişilerin yan yana olduğu anlamına gelmeyeceği iddiasını paylaştı.
Örgütün sivil yargı imamı olduğu belirtilen Yusuf Doğan ile telefonla görüşme yaptığı tespitinin iddianamede yer aldığını hatırlatan İşlek, bu kişiyi tanımadığını ileri sürdü.
Bu görüşmenin yapıldığı eşi adına kayıtlı telefon hattını kızının kullandığını söyleyen İşlek, Yusuf Doğan adına kayıtlı olduğu belirtilen numaranın TEOG sınavına hazırlanan kızının gittiği ETÜD merkezindeki rehber öğretmen Yasemin Doğan tarafından kullanıldığını ve kızının sınava ilişkin onunla görüştüğünü savundu.
Örgütün şifreli haberleşme programı ByLock kullandığı yönünde bir iddia bulunmadığı ve Bank Asyada hesabı olmadığını belirten İşlek, tahliyesine karar verilmesini istedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talebi reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski Danıştay üyeleri Hamza Eyidemir, Vahit Bektaş, eski HSYK üyesi İbrahim Okur ve eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 19 Nisan'a bırakılması kararlaştırıldı.
Çomoğlu da Danıştay'da gözaltına alınmıştı
FETÖ'nün darbe girişiminin ertesi günü Danıştay'da gözaltına alınan üyeler arasında bulunan eski Danıştay Üyesi Resul Çomoğlu da Yargıtay 9. Ceza Dairesinde hakim karşısına çıktı.
İddianamede, örgütün toplantılarına katıldığı, FETÖ'nün talimatıyla Danıştay üyeliğine seçildiği, Danıştay 5. Dairesinin örgüt sorumlusu olduğu, FETÖ'nün talimatıyla kararlar çıkması için faaliyet yürüttüğü ve ByLock kullandığı tespitleri yer alan Çomoğlu, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Çomoğlu, iddianamede hiçbir somut tespitin yer almadığını, suç teşkil edecek bir eylemi bulunmadığını savundu.
Silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasını kabul etmeyen Çomoğlu, yalnızca aleyhinde ifade veren tanıkların soyut ifadeleri nedeniyle suçlandığını iddia etti.
Hakkında ifade veren itirafçı eski Danıştay Üyesi Vahit Bektaş'ın, "22-23 yıl önce aynı yerde çalışırken zaman zaman ailece toplandıklarını, ancak bunun bir cemaat toplantısı olmadığını, sadece Risale-i Nur kitaplarının okunduğunu, Gülen'in kitaplarının okunmadığını" söylediğini aktaran Çomoğlu, "22-23 yıl önceki aile toplantıları örgüt toplantısı olarak nitelendirilemez." dedi.
Aleyhinde ifade veren diğer tanıkların beyanlarının da zanna ve duyuma dayalı olduğunu iddia eden Çomoğlu, bu ifadelerin tutukluluktan kurtulmak için, psikolojik baskı altında verildiğini öne sürdü.
Telefonunun yargının sivil imamı Yusuf Doğan ile aynı yerde baz sinyali verdiği yönündeki tespiti de kabul etmeyen Çomoğlu, bu kişiyi tanımadığını, lojman ve Danıştay binası çevresindeki baz sinyali çakışmasının bu kişiyle aynı yerde olduğunu göstermeyeceğini savundu.
ByLock kullandığını da kabul etmeyen sanık Çomoğlu, iddianamede yalnızca ByLock listesinde kaydının olduğu tespitinin yer aldığını, mesaj ve mail içeriklerine rastlanmadığının belirtildiğini söyledi.
Sanık Resul Çomoğlu, Bank Asyadaki hesabında Ocak 2014'te 4 bin liralık artış tespit edildiğinin hatırlatılması üzerine Bank Asyaya ait kredi kartı bulunduğunu ayrıca bir hesap açtırmadığını iddia etti.
Mahkeme Başkanı Burhan Karaloğlu, sanığa 2014-2015 yıllarında ByLock'a bin 103 kez bağlandığının belirlendiğini anımsatıldı. Çomoğlu, programı kullanmadığını yineleyerek, konuyu bilmediğini öne sürdü.
Kimseden örgüt adına karar vermesi yönünde bir talimat almadığını, bu yönde altına imza attığı tek bir kararı bile bulunmadığını savunan Çomoğlu, tahliyesine karar verilmesini istedi.
Savcı'dan "etkin pişmanlık" hatırlatması
Duruşma Savcısı Müslüm Canpolat, savunması sırasında "örgütün gerçek amacını bilmediğini" söyleyen sanığa cemaat yapılanması içinde yer alıp almadığını sordu.
Savcı Canpolat, "Yapıyla irtibatınız varsa içinde yer aldığınız dönemde örgütün gerçek amacının ne olduğunu bilemeyebilirsiniz. Bu durumda etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilirsiniz." dedi. Sanık Resul Çomoğlu, yapının içinde hiçbir zaman yer almadığını öne sürdü.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talebi reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Mahkeme Heyeti, sanık hakkında ifade veren eski Danıştay üyeleri Hamza Eyidemir, Vahit Bektaş ve eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in tanık olarak dinlenmesine ve duruşmanın 8 Mayıs'a bırakılmasına karar verdi.
DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ EDAT YÜCEL SEYHAN
6 Şubat'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Danıştay üyesi Edat Yücel Seyhan hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Seyhan ve avukatı Erol Aras katıldı.
İddianamede, sanığın örgütün talimatıyla Danıştay üyeliğine seçildiği, FETÖ'nün çeşitli adlar altında düzenlediği toplantılarına katıldığı, Danıştay üyesi olduğu dönemde örgüt lehine kararlar çıkmasını sağladığı, sivil imamlarla çeşitli tarihlerde bir araya geldiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Edat Yücel Seyhan, hakkındaki suçlamaları reddetti. Terör örgütü üyeliği suçlamasını da kabul etmeyen Seyhan, "Terör bir insanlık suçudur. Hain darbe girişimini de lanetliyorum. Her zaman darbelere karşı durdum." diye konuştu.
Seyhan, aleyhinde ifade verenler hakkında da aynı suçtan soruşturma yürütüldüğünü hatırlatarak, bu kişilerin kendilerini kurtarmak için ifade verdiklerini ve bu beyanların hükme esas alınamayacağını iddia etti.
Örgüt mensuplarının düzenlediği sohbet toplantılarına katılmadığını öne süren Seyhan, meslektaşlarıyla yaptığı aile toplantılarının örgüt toplantısı olarak değerlendirilemeyeceğini söyledi.
Örgütün talimatıyla Danıştay üyesi seçildiği iddiasını da reddeden sanık Edat Yücel Seyhan, 22 yıllık meslek hayatında disiplin cezası bile almadığını, kamu ihale hukuku alanında uzman olduğunu ve yüksek yargıya üye seçilmek için gereken şartları taşıdığını savundu.
Seyhan, kamu ihale hukuku uzmanlığı nedeniyle üye seçildikten sonra Danıştay'ın rekabet, özelleştirme, imtiyaz gibi konularına bakan 13. Dairesinde görevlendirildiğini öne sürdü.
Fatih Üniversitesi Hastanesi ile ilgili dava
Kapatılan Fatih Üniversitesi Hastanesinin Sosyal Güvenlik Kurumuyla (SGK) sözleşmesinin feshedilmesi ve MEDULA'dan (reçete onay sistemi) çıkarılmasıyla ilgili davada örgüt talimatıyla yürütmeyi durdurma kararı vermekle de suçlanan Seyhan, bu suçlamayı da kabul etmedi.
Seyhan, ByLock kullanmadığını, buna ilişkin bir tespitin de iddianamede bulunmadığını ifade ederek, bazı kişilerin ByLock yazışmalarında, "Fatih Üniversitesine ilişkin dava dosyasının Daireye geldiği, dosyaya ilişkin yürütmenin durdurulması kararının verilmesinin istendiği" şeklinde beyanlar bulunduğunu hatırlattı.
Danıştay 13. Dairesi üyesi iken 29 Ocak 2016'da Danıştay 15. Dairesi'nde görevlendirildiğini, konuya ilişkin ByLock yazışmasının ise 21 Ocak 2016 tarihli olduğunu iddia eden Seyhan, "Bu tarihte 13. Daire Üyesi idim. Yazışmalarda adım da geçmemektedir. Bu nedenle yazışmalarla ilgim yoktur." dedi.
15. Daire'de görevlendirildiği ilk gün dairenin kıdemli tetkik hakiminin araması üzerine, daire başkanının isteğiyle bu dosyanın görüşüldüğü heyette yer aldığını ileri süren Seyhan, "Bu Dairede ilk heyetimdi. Anılan hastanede tedavi gören kanser, kalp hastalarının mağdur olmaması için yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir. Davacının kim olduğuna bile bakmadan bu kararı verdim. Aynı durumda olan Başkent Üniversitesi Hastanesi için de aynı yönde karar çıkmıştı. Kimseden emir ve talimat almadım. Kararı hukuka uygun olduğunu düşündüğüm için verdim." şeklinde savunma yaptı.
Seyhan, örgütün sivil imamları olarak bilinen kişilerle bir araya geldiği iddiasını da reddederek, belirtilen baz istasyonundan kendi hattı ile sivil imam olduğu belirtilen kişilerin telefon hatlarının baz aldığı zaman dilimi arasında yaklaşık bir saatlik fark bulunduğunu öne sürdü.
Sanık Seyhan, bazı başka dava dosyalarının idare aleyhinde sonuçlandırılması için faaliyet gösterdiğinin iddia edildiğini de hatırlatarak, 13. Daire'nin, kararların genellikle idare lehine çıkması nedeniyle "retçi daire" olarak eleştirildiğini söyledi. Somut bir veri olmadan bu şekilde suçlanamayacağını söyleyen sanık, 2011-2016 yılları arasında daireden çıkan kararların istatistiklerine bakılabileceğini ifade etti. Sanık Seyhan, beraatini ve tahliyesini talep etti.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski Danıştay üyeleri Vahit Bektaş, Hamza Eyidemir, eski HSYK Üyesi İbrahim Okur ve eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in tanık olarak dinlenmesivle duruşmanın 9 Mayıs 2018'e bırakılması kararlaştırıldı.
DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ HALİL ÇIRAK
7 Şubat'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Danıştay üyesi Halil Çırak hakim karşısına çıkarıldı.
Duruşmaya, sanık Çırak ve avukatı Hüseyin Aygün katıldı.
İddianamede, sanığın örgütün talimatıyla Danıştay üyeliğine seçildiği, örgütün çeşitli adlar altında düzenlediği toplantılarına katıldığı, örgütün lehine kararlar çıkması için faaliyette bulunduğu belirtildi.
Savunma için söz verilen Çırak, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Aleyhinde ifade verenler hakkında da aynı suçtan soruşturma yürütüldüğünü belirten Çırak, iddianamede bu tanık beyanlarından başka somut delil bulunmadığını savundu.
Meslekten atılan hakim adayının açtığı davada örgüt talimatı
Sanık Çırak, "iki gün eğitime gelmediği" gerekçesiyle görevine son verilen hakim adayı Gülay Tezcan'ın açtığı davanın örgütün talimatıyla Danıştay tarafından reddedildiği iddiasını da reddetti.
Eski Danıştay üyesi Vahit Bektaş'ın ifadesinde, "O dönemde hakim adayı Gülay Tezcan'ın memuriyetine son verilmesine ilişkin açtığı dava reddedilmişti. Tezcan'ın buna yaptığı itiraz, örgütün talimatıyla Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından da reddedildi." dediğini hatırlatan Çırak, kararın örgüt talimatıyla alınmadığını savundu. Halil Çırak, hukuka uygun karar verdiğini iddia etti.
Örgütün şifreli haberleşme programı "ByLock"u kullandığı yönünde bir tespit bulunmadığını söyleyen Çırak, tahliyesine karar verilmesini istedi.
Cumhuriyet savcısı Mutahhar Keleşoğlu, sanığa, "Hakim adayı Tezcan'ın iki mazeretsiz göreve gelmemesi, devamsızlığı itiyat hale getirme olarak mı kabul ediliyor? Bu kararı hukuki olduğunu düşündüğünüz için verdiğinizi söylediniz ama iki günün yaptırımı bu kadar mı ağır olmalı?" diye sordu.
Sanık Çırak, meslek hayatında mesai saatlerine hep riayet ettiğini, mazeretsiz işe gelmemenin kendisi için önemli bir disiplinsizlik örneği olduğunu söyledi.
Savcı Keleşoğlu'nun, "Vahit Bektaş ifadesinde 'Bu kararı verdiğimiz için pişmanım.' dedi. Sizde de bir pişmanlık, rahatsızlık var mı?" sorusu üzerine, Halil Çırak, "Yok" karşılığını verdi.
Binlerce önemli davaya baktığını, Bakanlar Kurulu kararları, idarenin önemli işlemleri gibi pek çok davada karar verdiğini belirterek, bu davalara göre çok daha az önemli bu davanın neden gündeme getirildiğini bilmediğini öne sürdü.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talebi, ikiye karşı üç üyenin oyuyla reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski Danıştay üyeleri Hamza Eyidemir, Vahit Bektaş, eski HSYK üyesi İbrahim Okur ve eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 9 Mayıs'a bırakılması kararlaştırıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ ÇETİN ŞEN
7 Şubat'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nce, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen davada eski Yargıtay üyesi sanık Çetin Şen ikinci kez hâkim karşısına çıktı. Duruşmaya sanık Şen, avukatları ve yakınları katıldı.
Duruşmada, sanık Şen hakkında ifade veren Ergenekon davasının gizli tanığı eski savcı Bayram Bozkurt, tanık olarak dinlendi. Tutuklu bulunduğu İzmir 3 No'lu Cezaevi'nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile duruşmaya bağlanan Bozkurt, cemaat mensubu olduğunu ancak yapıdan 2011'de uzaklaşmaya başladığını savundu.
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdür Yardımcılığı ile Genel Müdürlük görevinde bulunan ve HSYK'nın yapısının değiştirilmesinin ardından 2011'de Yargıtay üyeliğine seçilen Çetin Şen'i Erzincan'daki olaylar sırasında tanıdığını söyleyen Bozkurt, şunları anlattı:
"O sırada ben savcıydım. İlhan Cihaner'in tutuklanması meselesi sırasında cemaatin çeşitli kollarından tanıklık yapmam için telkinde bulunuldu, tanıklık yapmam için bana baskı yapılmıştı. Özel yetkili savcılar, yargının önde gelen isimleri tanık olarak ifade vermemi istedi. Bunların arasında Çetin Şen de vardı. Çetin Şen ile de hem telefonla hem de Ankara'ya gelerek görüştüm. Bana 'Ergenekon'da tanık olarak ifade ver' dedi."
Örgütün yüksek yargı yapılanmasında "Danıştay abisi" olarak bilinen eski Danıştay üyesi Galip Tuncay Tutar'ın o dönem Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü olduğunu, daha önceden tanıdığı Tutar ile de bu konuyu görüştüklerini anlatan Bozkurt, "Beni Ankara'ya çağırdılar. İkisiyle de görüştüm. Bana Ergenekon davasında tanıklık yapmam için telkinde bulundular. O dönem hakkımda soruşturma vardı. Sonradan hepsinden aklandım. Hakkımda soruşturma açan savcının Alevi olduğunu söylediler, gaz verdiler" ifadelerini kullandı.
O dönemde görev yapan özel yetkili savcıların da tanıklık yapması konusunda talepte bulunduklarını anlatan Bozkurt, "O dönemde 3-4 yıllık savcıydım. 17 ayrı suçtan hakkımda soruşturma açılmıştı. İlhan Cihaner'in cemaate savaş açtığını söylediler" dedi.
Bayram Bozkurt, sanık Çetin Şen'in kendisini İliç Savcılığı'ndaki makam telefonu ve cep telefonundan birkaç kez arayarak telkinlerini sürdürdüğünü, Şen'in cemaat mensubu olduğunu bildiğini söyledi.
İLHAN CİHANER'E KUMPAS
Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı döneminde İlhan Cihaner ile samimi olduğunu, 3. Ordu Komutanlığındaki birçok askerle de diyaloğu bulunduğunu öne süren Bozkurt, şu iddialarda bulundu:
"O dönemde cemaatten soğumuştum. Hakkımda yürütülen soruşturmalar ve Cihaner'e yakın olmam nedeniyle beni seçtiler. Şen ve özel yetkili savcılar birçok ismi soruşturmaya katmak istediler. 2009'da 3. Ordu Komutanlığında iç güvenlik semineri yapılıyordu. Cemaat mensupları bana, 'Sen bunları tanımıyorsun, bunlar darbe planlıyorlar' dedi. Cemaatin bu yöndeki telkiniyle 3. Ordu'da yapılan güvenlik toplantılarının darbe toplantısı olduğuna inandım. Bu kişilerin Ergenekon mensubu olduğu şeklinde ifade vermemi istediler. Bu kişileri ekarte etmek istediler. Beni kullandılar. Tam istediklerini yapmadım, kısmi tanıklık yaptım. Onların tam istediğini yapsaydım o dönemde daha yüzlerce subay tutuklanacaktı."
Çetin Şen'in kendisine neler söylediğinin sorulması üzerine Bozkurt, "Tanık olarak ifade vermemin öneminden bahsetti. Baskı yaptı. Kendisi etkin bir konumda bulunduğu için bu telkinleri yaptı. İlhan Cihaner'i de aradığını biliyorum" diye konuştu.
Tanık anlatımlarına karşı söz verilen sanık Şen ise Bozkurt'u ilk defa gördüğünü iddia etti ve "Cemaat mensubu olduğum kanısına nasıl ulaştınız?" diye sordu.
Bozkurt, Şen ile herhangi bir cemaat toplantısında bir araya gelmediğini belirterek, Şen ile eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Kızılay'daki binasında ve Mustafa Kemal Mahallesi'ndeki Bakanlık ek binasında iki kez görüştüğünü anlattı. Şen ile birçok kez telefonla da görüştüğünü savunan Bayram Bozkurt, "Galip Tuncay Tutar ile çok samimiydim. O da Şen'in cemaat mensubu olduğunu söylemişti" iddiasında bulundu.
Bozkurt, Şen'in İliç Adliyesi'ni aradığını, bunun kayıtlardan çıkarılabileceğini de belirtti.
Duruşma Savcısının, "Daha önceki ifadenizde, Çetin Şen'in size 'Osman Şanal ne istiyorsa onu yap' şeklinde talimat verdiğini söylemişsiniz" şeklindeki hatırlatması üzerine Bozkurt, o dönemde birçok kişinin kendisine, "Osman'a güven, cemaatçidir, ne diyorsa onu yap" şeklinde baskı yaptığını iddia etti.
Tanık olarak dinlenen Bozkurt, bu süreçte biraz uzaklaşmasına rağmen cemaat ile bağının devam ettiğini belirterek, "Beni cemaate tekrar kazandırmak için, yaptığım hatanın kefareti olması için bana şans tanıdılar" şeklinde konuştu.
Sanık Çetin Şen ise Erzincan'daki Ergenekon davasının "gizli tanığı" Bayram Bozkurt'un yaptığı yalan tanıklık nedeniyle ceza aldığını, bu kişinin beyanlarına itibar edilemeyeceğini öne sürdü.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ MESUT KUNDAKÇI
8 Şubat'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi Mesut Kundakçı savunma yaptı.
Duruşmada, Yargıtay Savcısı Mutahhar Keleşoğlu tarafından sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu.
İddianamede, sanığın mesleğe girişten itibaren örgüt toplantılarına katıldığı, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde talimatla Yargıtay üyeliğine seçildiği, Yargıtay yapılanması içinde örgütten gelen talimatları diğer mensuplara ilettiği, himmet topladığı, Bank Asyanın kurtarılması talimatı üzerine bankaya para yatırılması işlerini organize ettiği belirtildi.
İddianamede ayrıca sanığın örgütün Yargıtay yapılanması içinde aktif çalıştığı, emir ve talimat verdiği, şifreli haberleşme programı ByLock kullandığı tespitleri yer aldı. Kundakçı'nın böylelikle örgütün hiyerarşik yapısı içinde disiplinle hareket ettiği ve örgütün yöneticisi konumunda olduğu kaydedildi.
Savunma için söz verilen Kundakçı, cezaevinde yoğun baş ağrısı şikayeti yaşadığını, bu nedenle esasa ilişkin savunma hazırlayamadığını, usule yönelik itirazlarını dile getireceğini belirtti.
Soruşturma ve kovuşturmanın usule uygun yürütülmediğini ileri süren Kundakçı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hakkında soruşturma yapma yetkisi olmadığını iddia etti.
Başsavcılığın suçüstü hükümlerine göre işlem yaptığını anlatan Kundakçı, bunun için örgüt üyeliği kapsamında faaliyette bulunurken yakalanması gerektiğini ancak böyle bir durum olmadığı için hakkında suçüstü hükümleri uygulanamayacağını savundu.
Somut delil olmadan gözaltına alındığı iddiasında bulunan Kundakçı, bu nedenle yapılan tüm işlemlerin hukuka aykırı olduğunu öne sürdü.
Arama ve el koyma işlemlerinin de usule uygun yapılmadığını savunan Kundakçı, dijital materyallerin imajının alınmadığı iddiasını paylaştı.
Sanık Kundakçı, esas hakkındaki savunması için süre talebinde bulundu.
Kaçma şüphesinin olmadığını ileri süren Kundakçı, tutuklu kaldığı süre göz önünde bulundurularak tahliye edilmesini istedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talebi reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Kundakçı'ya esasa ilişkin savunması için süre verilmesi ve duruşmanın 10 Mayıs'a bırakılması kararlaştırıldı.
Futbolda Şike Davası
Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ile spor dünyasında tanımış birçok kişi 3 Temmuz 2011'de başlatılan "futbolda şike" soruşturmasıyla gözaltına alınmıştı. Yıldırım, 2 Temmuz 2012'de "spor müsabakalarının sonucunu etkilemek amacıyla Türkiye Profesyonel Süper Ligi'nde şike ve teşvik primi suçlarını işlemek suretiyle suç örgütü kurup yönettiği" gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmış, diğer bazı sanıklar da şike suçundan mahkumiyet almıştı.
Mesut Kundakçı'nın da üye olarak heyette yer aldığı Yargıtay 5. Ceza Dairesi, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 85 sanıkla ilgili verdiği kararın temyiz incelemesini 17 Ocak 2014'te tamamlayarak, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ve Olgun Peker hakkında verilen cezaları onamıştı.
Yargıtay FETÖ'nün kurduğu kumpas davalarının ortaya çıkmasının ardından yeniden yapılan yargılama sonucu İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 36 sanığın "Futbolda şike" davasından beraatine karar vermişti.
FETÖ'nün "futbolda şike" soruşturmasında "kumpas" kurduğu iddiasıyla aralarında örgüt elebaşı Fetullah Gülen, kapatılan Zaman gazetesi yöneticileri, eski emniyet mensupları, soruşturmayı yürüten savcılar ile davaya bakan ilk derece mahkemesi hakimleri hakkında da dava açılmıştı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ İDRİS ASAN
8 Şubat'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi İdris Asan savunma yaptı.
Duruşmada, Yargıtay Savcısı Mutahhar Keleşoğlu tarafından sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu.
İddianamede, Asan'ın, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgüt talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında yer aldığı, örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı, hiyerarşik yapısına dahil olduğu, örgüt amaçları doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği, ayrıca örgütün eğitim biriminin sanığın çocuklarıyla ilgilendiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Asan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca suçüstü hükümleri uyarınca hakkında soruşturma yürütülmesinin usule aykırı olduğunu savundu.
Evinde gözaltına alındığını anlatan Asan, hukuken de fiilen de suçüstü halinden söz edilemeyeceğini ileri sürdü.
Aleyhine verilen tanık beyanlarına değinen Asan, bu kişiler hakkında da aynı suçlamalardan soruşturma yürütüldüğünü, bu nedenle verdikleri beyana itibar edilemeyeceğini savundu. Asan, söz konusu ifadeleri verenlerin kendilerini kurtarma amacıyla bu şekilde beyanda bulunduklarını iddia etti.
Sanıkların aynı dosyada tanık olamayacağını belirten Asan, beyanların somut verilere dayanmadığını, duyuma dayalı soyut anlatımlardan oluştuğunu ileri sürdü.
Asan, örgüt adına çocuklarıyla ilgilendiği yönünde ifade veren Recep Ünal'ı ise hiç tanımadığını savundu.
Örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı suçlamasını reddeden Asan, telefonuna kıble ve namaz saatlerine ilişkin programı indirmesi nedeniyle ByLock'a yönlendirme yapılmış olabileceğini savunarak, bilirkişi incelemesi istedi.
Silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasını kabul etmeyen Asan, hiçbir örgütten para almadığını, vermediğini, hayatının hiçbir döneminde terör örgütlerini desteklemediğini, devleti hiçbir zaman kendisine hasım görmediğini öne sürdü.
Sanık Asan, "Birilerinin yaptığı eylemden dolayı doğrudan kasıt unsuru olmadan hakkımda bu suçlamaya gidilmesi suçun şahsiliği ilkesine aykırıdır." savunmasını yaptı.
Daha sonra Mahkeme Başkanı Burhan Karaloğlu, Asan'ın telefonunda ByLock kalıntıları bulunduğunu, ByLock üzerinden "idasan@gmail.com" adresinden elektronik postalar gönderildiğinin tespit edildiğini bildirdi.
Asan, önceki savunmasını tekrarlayarak, telefonuna yüklediği programlar nedeniyle bu şekilde yönlendirme yapılmış olabileceğini savundu.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talebi reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Duruşma Sanık hakkında ifade veren eski HSYK üyeleri İbrahim Okur ve Mustafa Kemal Özçelik ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ve eski Yargıtay üyesi İlhami Dal'ın tanık olarak dinlenmesine karar verilerek ertelendi.
Kumpas davası sanıkları şikayetçi olmuştu
İstanbul Hakimliği döneminde Balyoz Planı davasında bazı sanıkların tahliye taleplerini reddeden, davanın sanıklarından eski Albay Dursun Çiçek hakkında nöbetçi hakim olarak ikinci kez tutuklama kararı veren İdris Asan, 2010 Anayasa değişikliğinin ardından yapısı değiştirilen HSYK tarafından 2011'de Yargıtay'a üye seçilmişti.
Ergenekon, Balyoz, İrticayla ile Mücadele Eylem Planı, Poyrazköy gibi davalarda yargılanan sanıklar, tutuklama ve tutuklamaya yapılan itirazlarla ilgili gerekçesiz kararlar veren hakimlerin Ceza Muhakemesi Kanunu'na aykırı davrandıklarını öne sürerek, bu hakimler aleyhine ayrı ayrı tazminat davası açmışlardı. Dava açılan hakimler arasında İdris Asan da bulunuyordu.
Balyoz planı davası kapsamında 20 yıl hapis cezasına çarptırılan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, 2013'te Balyoz planı soruşturmasında görev alan emniyet görevlileri, İdris Asan'ın da arasında bulunduğu savcı ve hakimler hakkında, kendisine kumpas kurulduğu iddiasıyla şikayetçi olmuştu.
HSYK ESKİ ÜYESİ MAHMUT ŞEN
9 Şubat'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, önceki celse sürenin yetmemesi nedeniyle savunması yarım kalan eski HSYK üyesi sanık Mahmut Şen yeniden hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Şen ile avukatı ve yakınları katıldı.
Savunmasına kaldığı yerden devam eden Şen, HSYK üyesiyken cemaat mensubu hakim savcılara yönelik soruşturma ve inceleme kararlarına yazdığı muhalefet şerhlerinin, iddianamede aleyhine en önemli delillerden biri olarak gösterildiğini ifade etti.
Bu muhalefet şerhlerinin hukuki görüşlerini yansıttığını savunan Şen, "Yanlış da olabilir, doğru olmak zorunda değildir. Eğer yanlış yaptıysam, en fazla 'Doğrusu bu, neden yanlış yazdın?' diye sorulabilir." dedi.
Sanık Şen, muhalefet şerhi yazdığı kararların dosyaya getirilmesini isteyerek, "Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı şeyler mi yazmışım, yoksa hukuki görüşümü mü aktarmışım, bakılsın. Çoğunluğun görüşünü benimsemek zorunda değilim, çoğunluk da benim görüşümü benimsemek zorunda değil." savunmasını yaptı.
Dosyadaki aleyhine ifadelere değinen Şen, hakkında ifade verenlerin aynı suçlardan soruşturulduğunu söyledi.
Tanığın 5 duyu organıyla bildiği olaylar hakkında ifade verebileceğini dile getiren Şen, hakkındaki beyanlarda örgüte ne zaman, nerede, nasıl üye olduğunun anlatılmadığını, hangi eylemlerine katıldığının belirtilmediğini savundu. Sanık Şen, şüphelilerin üzerinde oluşan manevi baskı nedeniyle kendilerini kurtarmak için bu şekilde ifade verdiklerini iddia etti.
HSYK üyeliğine örgüt mensuplarının çabasıyla seçildiği yönündeki suçlamayı da reddeden Şen, seçilme yeterliliğine sahip olduğunu ve buna sahip hakim, savcıların oylarıyla göreve geldiğini, bunu denetleme yetkisinin de Yüksek Seçim Kurulunda bulunduğunu bildirdi.
Örgüt üyeliğiyle suçlandığı tarihte bu yapının terör örgütü olduğunu ortaya koyan kesinleşmiş bir yargı kararı olmadığını söyleyen Mahmut Şen, "Bana 'Cemaat sempatizanıydın.' deseler farklı savunma yapacağım ama silahlı terör örgütü üyesi diyorlar. Silahlı terör örgütü üyesi olabilmek için özel kasıt gerekir. Yani suç işlemek amacıyla örgüte girmek, hiyerarşiye sıkı sıkıya bağlı olmak gerekir." diye konuştu.
Örgütün şifreli haberleşme programı ByLock'u kullandığını da kabul etmeyen Şen, "Tek başına bu programı indirmek suç değil. Öyle olsa BTK erişimi engellerdi. Ayrıca Yargıtay, Ergenekon kararında dijital verilerin manipülasyona açık olduğunu, buna son çare olarak başvurulabileceğini söylüyor. Mor Beyin gibi başka uygulamalar olmadığının garantisi yok." görüşünü savundu.
Delilleri karartma ve kaçma şüphesinin bulunmadığını öne süren Şen, tahliyesini talep etti.
Daha sonra sanığa, üzerine kayıtlı telefonla ByLock'a 19 bin 678 kez giriş yaptığının tespit edildiği belirtildi. Sanık Şen, bunu hukuka aykırı delil olarak gördüğünü, bilirkişi incelemesi istediğini söyledi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK üyeleri Mustafa Kemal Özçelik, Kerim Tosun ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ve eski Danıştay üyesi Vahit Bektaş'ın tanık olarak dinlenmesi ve duruşmanın 21 Mayıs'a bırakılması kararlaştırıldı.
Paralel yapı-Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK üyelerine açılan davalar
Paralel yapı-08 Ekim (2017) 'Ankara 77 sanık Yüksek Yargı Yapılanması' soruşturması/fezlekesi (Yargıtay)
(11 Ocak 2018, 11:08)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: