İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Tuzla Orhanlı gişelerinde meydana gelen olaylarla ilgili 66 sanığın yargılanmasına devam edildi.
10.02.2018 14:48 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Tuzla Orhanlı gişelerinde meydana gelen olaylarla ilgili 66 sanığın yargılanmasına devam edildi.
İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Tuzla Orhanlı gişelerinde meydana gelen olaylarla ilgili 66 sanığın yargılanmasına devam edildi.
05.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmaya, 62 tutuklu sanık ile avukatları katıldı. Bazı katılanlar ve avukatları da duruşmada hazır bulundu.
Duruşma, müşteki Alper Güler'in ifadesinin alınmasıyla devam etti.
Güler, o dönemde Pendik devriye ekipler amirliğinde görevli olduğunu söyledi. Güler, darbe girişimini öğrenince gişelere gittiğini, kendilerine ateş edildiğini, bir kamyonunun arkasında durduklarını, şahısları ikna ettiklerini ve bu kişilerin silahlarını teslim ettiğini anlattı.
Ateş eden kişilerin kendisine uzak olduğunu, karanlık olması dolayısıyla bu kişileri teşhis edemeyeceğini ifade eden Güler, 'Yaklaşık 50 kişi, ormanlık alandan çıktı. Çok yoğun silah atışı vardı. Belediye otobüsüne mevzilendirilmişler, Orhanlı Gişeleri'nin tarafına geçmemiz lazımdı görmek için. Net olarak 'şu şahıs yaptı' diyemeyiz. Üzerimizde polis yazısı olan yelekler vardı, polis olduğumuz belli oluyordu.' dedi.
Sanık avukatlarının sorusu üzerine Güler, kendilerine atılan merminin G3 mermisi olduğunu belirtti.
Bir sanık avukatının 'Karşınızdakilerin asker olup olmadığını gördünüz mü?' sorusuna müşteki Güler, 'Vatandaşlar bize askerlerin, bir kepçe operatörünü ve bir polisi şehit ettiğini söyledi. Askeri kamuflajlı askerleri gördüm. Karşımdakilerin asker olduğunu gördüm.' yanıtını verdi.
'Asker beni göre göre ateş etti'
Bir diğer müşteki Ahmet Bedel de Pendik ekipler amirliğinde görevli polis memuru olduğunu, Başbakanın geçiş güzergahında nöbette olduklarını, Whatsapp'tan ve telsizden konuşmalar olduğunu, amirinin emriyle Orhanlı Gişeleri'ni trafiğe kapattıklarını, görevlerinin askeri unsurları engellemek olduğunu söyledi.
Müşteki Bedel, TEM'de havalimanı yolunu kapattıklarını ifade ederek, '00: 30 gibi üzerimizde üniforma vardı, araçların tepe lambaları yanıyordu. Polis olduğumuz belliydi. Vatandaşların sesleri geldi, 'askerler geliyor' diye. Asker sayısı 65 kadardı. Ben o anda 25-30 kişi gördüm. Teslim olun dediler, havaya ateş edildi. Bir aracın arkasına siper aldık. Direk atış başladı. G3 sesleri geliyordu ancak farklı silahlar da vardı. Yanımdaki arkadaş Yunus Emre vuruldu. Ben bacağımdan vuruldum, bana 6 kurşun isabet etti. Dakikada bin mermi atılıyordu. Otobüsün içine girdim. Askerler 'yere yat' diyordu. Vatandaş kurtardı bizi, ambulansla hastaneye gittim. İlk ateş edenlerin askerler olduğunu gördüm. Asker beni göre göre ateş etti. Bana sıkan kişinin Ferhat Binbaşı olduğunu düşünüyorum. G3 silahlı askerler vardı, bize G3 ile ateş edildi. Komutanların da beylik tabancaları vardı.' diye konuştu.
Bir diğer müşteki Alperen Ercan da ifadesinde ekip otosunda arkadaşlarının haberleri gösterdiğini, ilçe girişini kapatmak için Orhanlı Gişeleri'ne gittiklerini, 2 araçla yolu kapattıklarını, gece 01.00 gibi helikopter sesi duyduklarını, 40 kişi askerin dizildiğini, komutanın askerlere 'yüksek tutuş' emri verdiğini anlattı.
'Hastaneden G3 silah sesleri duyuluyordu'
Müşteki Ercan, yoğun mermi atışlarının başladığını, yanındaki arkadaşın askerlere 'teslim olun' diye bağırdığını, askerlerin yine ateş ettiğini anlatarak, çatışmanın 10 dakika sürdüğünü, İsmail Akbal'ın vurulduğunu, askerlerin halen ateş etmeye devam ettiğini, vatandaşların askere, 'ateş etmeyin' diye bağırdığını, hastaneye gittiğinde ise halen askerlerin kullandığı G3 silah seslerini duyduğunu aktardı.
Bir sanık avukatının 'Daha önce hiç harbiye üniformalı terörist gördünüz mü?' sorusuna Ercan, 'Bu ilk oldu' dedi.
Müşteki Halit Cihat Aras da ifadesinde o dönemde Pendik ekipler amirliğinde görevli olduğunu, televizyondaki haberleri görünce ilçe emniyet müdürlüğüne geçtiklerini anlattı. Aras, Orhanlı Gişeler'de çatışma olduğunu duyduklarında o bölgeye geçtiklerini, yoğun bir halk kalabalığının bulunduğunu ve oradaki 2 ekip otosundan birinin tahrip olduğunu aktardı. Bu araçtaki bir arkadaşının şehit olduğunu öğrendiğini ifade eden Aras, tırlara mevzilendiklerini, yoğun G3 silah sesi geldiğini, saat 05.30-06.00 gibi çevre güvenliği aldıklarını söyledi.
'Komutan 'atış serbest' emri verdi'
Müşteki İsmail Akbal da olay zamanı Pendik ilçe emniyet müdürü olduğunu, güzergaha gidip beklemeye başladığını dile getirerek, şunları söyledi:
'Haberi görünce bunun darbe girişimi olduğunu anladık. Telsizde tek bir noktada toplandık, müdürümüz Mustafa Çalışkan'ın emirleri geldi. Orhanlı Gişeleri'ni 2 ekip halinde kapattık. Gecenin ilerleyen saatlerinde şehit haberleri gelmeye başladı. Mustafa Çalışkan müdürümüz hiçbir polisin teslim olmayacağını, gerekirse şehit olacağımızı söyledi. O şekilde devam ettik. Vatandaşlar 'asker geliyor' deyince, vatandaşları oradan uzaklaştırmaya çalıştık. İlk başta 25-30 kişi. Başlarındaki komutan 'polisler teslim olun, yüksek tutuş, atış serbest' emri verdi, yere yattım, aydınlatma direğini kendime siper ettim. Takviye istedik, bulunduğum yerden teslim olun çağrısı yaptım. Bir müddet çatıştık, yaralandım, yerdeyken bir daha vuruldum. Arkadaş beni kenara çekti. Vatandaşların ve arkadaşların yardımıyla hastaneye gittim.'
Müşteki Gökhan Tuncer de ifadesinde, Orhanlı Gişeleri'ne gittiklerini, silah sesleri gelmeye başladığını ve kaza yaptıklarını anlattı. Tuncer, yanındaki arkadaşı Ozan'a 'kalk' dediğini, bu sırada baktığında arkadaşının kafasından vurulduğunu ve megafondan 'ateş etmeyin ağır yaralımız var' diye 3-4 defa anons yaptığını dile getirdi. Telsizden takviye istediğini ancak araya konuşmalardan dolayı giremediğini belirten Tuncer, önünde bir vatandaşın vurulduğunu gördüğünü, aracın kapılarının açılmadığını, bu sırada daha çok atış yapıldığını aktardı.
Tuncer, vatandaşın kapıyı açtığını, yanındaki MP5 silahıyla siper aldığını ifade ederek, 'O sırada ateş ediyorlardı, 4-5 el havaya ateş ettim, daha çok ateş ettiler. Ekip arkadaşıma baktım, kafasının yarısı yok gibiydi. Şok geçirdim. Vatandaşlar geldi 'çok ağır yaralısın' dediler. Vatandaşlar tekbir getirdi, yaşlı amcalar, teyzeler vardı onlar gelince atışlar azaldı sonra kesildi. O sırada yanıma iki vatandaş geldi kucakladı beni. Bir araca koydular bizi, hastaneye götürdüler, Kıyafetimi çıkardılar, asker görüp vurmasın beni diye. Gözümü açtığımda hastanedeydim.' dedi.
İfade veren tüm müştekiler, sanıklardan şikayetçi olduklarını söyledi.
Duruşmaya öğle arası verildi.
Duruşmada ifade veren müşteki polis memuru Mehmet Yılmaz, 22.00 sıralarında WhatsApp grubundaki arkadaşlarının askerlerin köprüyü kapattığını söylediğini, gruptaki komiserinin 'Herkes en yakın birimlere gitsin' emrinden sonra arabayla ilçe emniyete geçtiğini, bir saat sonra ekip araçlarına binerek çatışmalar olduğu anonsu nedeniyle Orhanlı Gişelere gittiklerini söyledi.
Müşteki Yılmaz, gişelerde askerlerin mevzilendiğini, kendilerinin de tırların arkasına geçtiğini ifade ederek, 'Yanımızda duvar olmasına rağmen duvardan mermiler sekiyordu. Sabah 05.30 civarı müzakere yapılmaya başlandı, rütbeli bir asker yaralıydı, askerler 'yaralımız var, alın' diyorlardı. Teslim olmuyorlardı, 'rütbelilerin izni olmadan teslim olmayız' diyorlardı. Bayrak açarak teslim olmalarına ikna ettik. Daha sonra şahıslar teslim oldu.' dedi.
Müşteki Mustafa Küçük de kendilerine darbe girişimi olduğunun ve Orhanlı Gişelerinin trafiğe kapatılmasının söylendiğini, gişelerde bir grup askerin geldiğini gördüklerini, kafalarında miğfer bulunduğunu aktardı.
'Teslim olun'a ateşle karşılık
Polislerin 'Teslim olun' sözünden sonra askerlerin ateş ettiğini, bir aracın arkasında siper aldığını, kendilerine yoğun şekilde ateş edildiğini dile getiren Küçük, çimenlik alana geçtiğini, arkadaşlarının vurulduğunu gördüğünü, daha sonra arkadaşlarıyla hastaneye gittiğini belirtti.
Bir diğer müşteki Mustafa Yıldız ise özel aracıyla ilçe emniyete geçtiğini, daha sonra çatışma olduğu için Orhanlı Gişelere gittiğini, kendilerine doğru yoğun ateş geldiğini, yanlarında da vatandaşların olduğunu dile getirerek, 'Askerlere yaklaşmaya başlayınca ateş daha da şiddetlendi. Arka tarafa geçtik. Onların olduğu otobüsün arkasında bir kepçenin geldiğini görünce yoğun şekilde ateş ettiler. Zaten kepçe operatörü arkadaş şehit oldu. Elinden yaralanan arkadaş silahını bana verdi. Silah sesleri kesilince 'teslim olun' diye bağırdılar. Bir vatandaş aracılığıyla bizim için 'teslim olsun' dediler, biz de 'biz niye teslim oluyoruz, onlar bir hain kalkışma içindeler' dedik. Vatandaşın silahsız olduğunu görünce kabul ettiler. Mülakat şeklinde devam etti, 'yaralımız var' dediler, sabaha karşı teslim oldular. Başlarındaki rütbeli vurulmuştu, sanırım mühimmatları da bitti, vatandaşları da gördüler, o yüzden galiba teslim oldular.' şeklinde konuştu.
Müşteki polis memuru Adnan Azak da ifadesinde, telsizde Orhanlı Gişelerinde çatışma olduğunu duyunca o tarafa geçtiğini, çatışma seslerinin çok yoğun olduğunu söyledi. Şehit ve yaralıların olduğunu duyduğunu, vatandaşlar yeşillik alanda askerlerin bulunduğunu söylediğini anlatan Azak, kendilerine ateş edildiğini, mermilerin duvardan sektiğini, sabaha doğru askerlerin ateşi kestiğini ve teslim olduklarını aktardı.
'Şov yapma lan diyenler vardı'
Müşteki Selçuk Gölpunar, askerlere 'teslim olun' dedikten sonra ateşin başladığını dile getirerek, 'Görerek, bilerek, çok net atış yapıyorlardı. Daha çok sanki daha uzman biri atıyor gibiydi. Çatışma devam etti, Ozan Özen şehit oldu. En son teslim olacakları zaman da oradaydım, bütün öğrenciler Ceyhun üsteğmenden emir aldı. 'Kimse teslim olmayacak, silahını teslim etmeyecek' dedi. Kısa kollu askeri kıyafet vardı. Çocukları yönlendiriyordu. Bir çoğunun silahını ben boşalttım, kızların silahlarından ateş edilmemişti. Öğrenciler arasında çok atarlı tipler de vardı, vatandaş boyunlarına bayrak asarken 'şov yapma ulan' diyen vardı.' ifadelerini kullandı.
Bir diğer müşteki Abdullah Alkan da, televizyondan kalkışma olduğunu gördüğünü, darbe teşebbüsü olduğunu polislik tecrübesinden tahmin ettiğini, telefonlarına mesaj geldiğini ve görev yerine geçtiğini anlattı.
'Yüzlerce, binlerce kez ateş edildi'
Alkan, silah seslerinin Orhanlı Gişelerden geldiğini duyduğunu, kendilerinin de o bölgeye geçtiğini belirterek, 'Bize ve vatandaşlara çok yoğun şekilde ateş edildi. Bizde sadece beylik tabancası vardı. Yerimizi tespit ettikleri an şiddetli şekilde ateş ediyorlardı, profesyonellerdi. Çok net şekilde çevremize yaylım ateşi ediliyordu. Yanımda çok ağır şekilde yaralananlar oldu. 3-4 saat bu şekilde devam etti. Ben yüzlerce ve binlerce kez bize ve vatandaşa ateş edildiğinden eminim.' dedi.
Polis memuru Erhan Koca da emniyet müdürünün telsiz anonsuyla talimat aldıklarını, gişelerin oradaki kavşağa geçtiklerini, yarım saat bir saat sonra Orhanlı Gişelerden çatışma sesleri geldiğini duyduğunu, 6 arkadaşıyla bu bölgeye geçtiklerini beyan etti. Üzerinde polis yeleği bulunduğunu, yeşil kamuflajlı kişilerin kendilerine ateş ettiğini dile getiren Koca, yoğun ateş altında kaldıklarını, vatandaşların kendilerine 5 kişinin vurulduğunu söylediğini anlattı.
Uzun süre çatışmada kaldıklarını bildiren müşteki Koca, seri şekilde bir araca ateş edildiğini, aracın bariyerlere çarptığını aktardı. Ateş yoğunluğunu üzerlerine çektiklerini ve araçtaki naaşın vatandaşlar tarafından alındığını belirten Koca, ikinci ateşte vurulduğunu, başka arkadaşlarının da yaralandığını ve hastaneye tedaviye gönderildiğini söyledi.
Tanık Selami Göktürk, Sabiha Gökçen Havalimanı işgal davasında müebbet hapis cezasına çarptırıldığını, olay günü tank nişancısı olarak görev yaptığını belirterek, 'Aracın içinden silah atışı olmadı. Silah sesiyle bariyerlere çarptık. Arabanın içinden herhangi bir şekilde ateş edilmedi. Ben silahımı çıkarmadım, üzerimde 2 yelek vardı. Yanımdaki polis memurunun vurulduğunu yanımdaki polis 'Ozan gitti' deyince anladım.' şeklinde savunma yaptı.
'Tekbir getirdiğim için vuruldum'
Duruşma salonuna tekerlekli sandalye ile gelen müşteki Ayşenur Tolun, olay günü yazlık evlerine gittiklerini, haberlerde köprülerin askerler tarafından kapatıldığını gördüğünü ifade ederek, şunları söyledi:
'Annemle beraber vatanımız için kendi aracımızla yola çıktık. Sabiha Gökçen Havalimanı'na gitmeyi düşünüyordum. Orhanlı tabelasını görünce oraya geçmeye başladım. Ateş edilince araçların oraya sığındım. 01.28'de vuruldum. İlk kurşun ayağımı sıyırdı, ikinci kurşun sağ göğsüme geldi. Babamı aradım helallik istedim, bu yüzden vurulduğum saati biliyorum. Tekbir getirdiğim için vuruldum. Belden aşağı uzuvlarımda hiçbir hareket yoktur. Hedef gözeterek ateş açtıklarını düşünüyorum. Beni araca bindirdiler ve hastaneye götürüldüm. Sanık Hasan Durak'ın '65 kişi masumdur' ifadesini cahilliğine vuruyorum. Ölen hainleri şehit olarak görenler haindir. Hepsinden maddi ve manevi tazminat talep ediyorum.'
Sanık ve sanık avukatlarından soru kabul etmediğini söyleyen Tolun, suçluların cezalarını çekmesini istedi.
Kepçe operatörü şehit Yalçın Aranlı'nın eşi müşteki Asalet Aran da, eşinin olayları görünce dışarı çıktığını dile getirerek, 'Saat 03.30-04.00 gibi eşimin şehit edildiğini biliyorum. Eşim gittiği an ateş ediliyor. Bir kurşun kafasına bir kurşun koluna isabet etmiş, 48 tane de kepçeye isabet etmiş. Herkesten şikayetçiyim.' dedi.
Bir müştekinin olay yerinde olan ve ateş eden 3 askeri kız öğrenciyi teşhis etmesi üzerine, öğrenci olan sanıklar, müştekiye soru sormak istedi.
Bu sırada bir sanık avukatı, müştekiye tepki gösterdi. Mahkeme başkanı da duruşmanın düzenini bozduğu gerekçesiyle avukatı salondan çıkarttı.
Diğer söz alan müştekiler de, sanıklardan şikayetçi olduklarını söyledi.
Duruşma, yarına ertelendi.
06.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmaya, 63 tutuklu sanıkla avukatları katıldı. Bazı müdahiller ve avukatları da duruşmada hazır bulundu.
Duruşma müştekilerin ifadesinin alınmasıyla devam etti.
Duruşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Bakanlığı, TBMM ile bir kısım müştekilerin avukatları davaya katılma talebinde bulundu.
Sanık avukatları da müvekkillerinin tahliyelerini talep etti.
Cumhuriyet savcısı, müştekilerin davaya katılma talebinin kabulünü, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamı yönünde karar verilmesini, ayrıca esas hakkındaki mütalaanın hazırlanması için dosyanın kendisine gönderilmesini istedi.
Talepleri değerlendiren mahkeme heyeti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Bakanlığı, TBMM ile bir kısım müştekilerin avukatları? aracılığıyla yaptıkları davaya katılma taleplerini kabul etti.
Heyet, sanıklara atılı suçun vasıf ve mahiyeti, güvenlik kamera görüntüleri, müşteki ve tanık beyanları, Adli Tıp Kurumu'ndan alınan raporları dikkatte alarak tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar verdi.
Dosyanın mütalaa hazırlanması için savcılığa gönderilmesine hükmeden mahkeme heyeti, duruşmayı 15 Şubat'a erteledi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Bülent Başar ve Hikmet Pak tarafından hazırlanan iddianamede, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Tuzla Orhanlı gişeler ve Mehmetçik Vakfında meydana gelen olaylara yer veriliyor.
İddianamede, biri polis 6 kişinin şehit edilmesi, 42 kişinin yaralanmasına ilişkin 4 subay, 178 Hava Harp Okulu öğrencisi ve 5 er olmak üzere 184'ü tutuklu 187 asker 'sanık', 118 kişi 'mağdur-müşteki' sıfatıyla bulunuyor.
Darbeci askerlerin Yalova Hava Meydan Komutanlığından İstanbul'a intikal ederek, Tuzla Orhanlı gişeler ile Sultanbeyli/ Mehmetçik Vakfı bölgelerinde faaliyet gösterdikleri anlatılan iddianamede, Orhanlı gişelerinde darbecilerin tüm uyarılara rağmen teslim olmadıkları, bölgede görev alan kolluk kuvvetleriyle çatışmaya girdikleri belirtiliyor.
Söz konusu çatışma sırasında darbeci subaylar Binbaşı Ferhat Günay ve Teğmen Emre Demirbilek'in etkisiz hale getirildiği kaydedilen iddianamede, sanıkların 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs', ' Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet, 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan on beşer yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.
İddianamede, bazı sanıkların ise 'kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs, silahla kasten yaralama, cebir ve tehdit kullanarak, silahla ve birden fazla kişi ile birlikte kişileri özgürlüklerinden yoksun kılma, mala zarar verme, iştirak halinde kamu malına zarar verme' suçlarından 10 yıl ila 5 kez müebbet hapis cezası arasında değişen oranlarda hapis cezasına çarptırılmaları talep ediliyor.
Mahkemece, yargılama konusunun iki ayrı olay olduğu, birbirleriyle bağlantısının bulunmadığı, davaların Orhanlı Gişeleri ve Sultanbeyli-Mehmetçik Vakfı olarak bilindiği kanaatine vararak, yargılamanın etkin ve hızlı yürütülmesi, müşteki ve tanıklarla delillerin bir bütün olarak ayrı dosya içerisinde değerlendirilmesi için ayırma kararı vermişti.
İddianamedeki 3'ü rütbeli, 2'si er, 116'sı öğrenci 121 sanık 'Sultanbeyli-Mehmetçik Vakfı', 62'si Hava Harp Okulu öğrencisi 66 sanık da Orhanlı gişeleri davasında yargılanıyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-23 Haziran (2017) 'İstanbul 121+66 sanık (ilk 187) Darbe Yap./Tuzla Gişeleri Olayları' davası
(10 Şubat 2018, 14:48)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: