Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Kara Harp Okulunda yaşanan eylemlere ilişkin 156'sı kursiyer, 8'i rütbeli 164 kişinin yargılanmasına devam edildi.
27.01.2018 18:16 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Kara Harp Okulunda yaşanan eylemlere ilişkin 156'sı kursiyer, 8'i rütbeli 164 kişinin yargılanmasına devam edildi.
22.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada sanıklar ve avukatları, cumhuriyet savcısının esasa ilişkin mütalaasına karşı savunma yapıyor.
Tutuklu sanık sözleşmeli subay adayı Emrullah Önül, 15 Temmuz'da her şeyin normal seyrinde ilerlerken içtima sonrası verilen 'silah başı' emriyle rastgele bir tüfek alarak toplanma alanına çıktığını söyledi.
Harp okuluna yönelik bir terör saldırısı olacağı gerekçesiyle bütün kursiyerlerin helikopterlerle güvenli bölgeye götürüleceğinin söylendiğini anlatan Önül, daha sonra kursiyerlerden gruplar oluşturulduğunu ifade etti.
Nereye götürülecekleri konusunda kendilerine bilgilendirme yapılmadığını öne süren Önül, kısa bir yolculuktan sonra Genelkurmay Başkanlığı karargahına geldiklerini fark ettiğini aktardı.
Burada çatışmaların yaşanması üzerine can güvenliğini sağlamak için sabah saatlerine kadar karargahın bodrum katında beklediklerini ileri süren Önül, 'Kandırılmamıza ve bile bile ölüme gönderilmemize izleyici kalan komutanlardan şikayetçiyim. İnsanlıktan nasibini alamamış o komutanlar yüzünden hiçbir suçum yokken 18 aydır tutukluyum. Baba diye bildiğimiz komutanların bizi göz göre göre ölüme göndereceğini nereden bilebilirdik? 4 aylık askeri tecrübeyle başımızdakilerin hain olduğunu nasıl anlayacaktık? Onların hain olduklarını bilmiyorduk. Suçsuzum, beraatimi istiyorum.' savunmasını yaptı.
Komutanlarından şikayetçi oldu
Tutuklu sanık Faruk Güraslan da uyumak için hazırlık yaptığı sırada alarm verildiğini, bunu üzerine silahlıktan rastgele bir tüfek aldığını ifade etti.
Daha sonra Genelkurmay Başkanlığına helikopterle getirildiklerini belirten Güraslan, çatışma yaşanması üzerine karargahın mescidine sığındıklarını savundu.
Kanunsuz bir emri yerine getirmediğini, sivillere ateş etmediğini iddia eden Güraslan, tutuklanmasına neden olan komutanlarından şikayetçi olduğunu söyledi.
Tutuklu sanık İdris Gündüz ise 15 Temmuz'da çarşı izninden döndükten sonra alarm verildiğini, yaşananlardan darbe girişimi olduğunu anlamadığını iddia etti.
İddianamede belirtilen suçları işlemediğini savunan Gündüz, iradesi dışında helikopterle Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'na götürüldüğünü söyledi.
Karargahın her tarafından silah seslerinin geldiğini belirten Gündüz, kanunsuz bir eylemde yer alamamak için sabah saatlerine kadar arkadaşlarıyla bodrum katında beklediklerini, daha sonra polise teslim olduklarını ifade etti.
Tutuklu sanık Ercüment Han da alarm verilmesinin ardından yaşanan karışıklık ve kaosun terör saldırısı endişesine neden olduğunu belirtti.
Genelkurmay Başkanlığındaki ağaçlık bölgede beklediklerini, eski üsteğmen Hasan Ali Seyrek'in 'Kumpasa düşmüşüz.' demesinden sonra onun yönlendirmesiyle buradan çıktıklarını ifade etti.
FETÖ üyesi olmadığını savunan Han, iddianamede bu durumu çürütecek bir delilin bulunmadığını belirterek beraatini istedi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde hakim karşısına çıkan tutuklu sanık sözleşmeli subay adayı Arif Hadi Canlı, olay gecesi alarm verilmesi üzerine tüfeğini alarak içtima alanına gittiğini söyledi.
Daha sonra 'güvenli bölgeye gidilecek' denilerek helikopterlere bindirildiklerini belirten Canlı, kısa bir zaman sonra Genelkurmay Başkanlığı karargahına iniş yaptıklarını kaydetti.
Çatışmaların yaşanması üzerine arkadaşlarıyla karargahın bodrum katına indiklerini, polise teslim olana kadar burada beklediklerini öne süren Canlı, darbe girişiminde yer almadığını iddia etti.
ByLock kullandığına ilişkin dava dosyasında yer alan tespit ve yazışmaları kabul etmeyen Canlı, söz konusu programı cezaevindeyken duyduğunu öne sürdü.
'Mor beyin savunması'
Benzer bir savunma yapan tutuklu sanık Engin Ümüştü de örgütün kriptolu haberleşme programını kullandığına ilişkin dava dosyasında yer alan bilgilerin gerçeği yansıtmadığını iddia etti.
'Mor beyin' uygulaması ile bazı kullanıcıların istekleri dışında ByLock servis sağlayıcılarına yönlendirildiğini ifade eden Ümüştü, 'Bu şekilde 11 bin 400 kişinin yönlendirildiği tespit edildi. Benim telefonumun da bu şekilde yönlendirilmiş olabileceğini düşünüyorum.' ifadelerini kullandı.
Kendisine ait olduğu iddia edilen ByLock bilgilerinde yazışma ve görüşme içeriklerinin tespit edilemediğini ileri süren Ümüştü, suçsuz olduğunu belirterek beraatini talep etti.
Tutuklu sanık Engin Kaplan da emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini, kanunsuz bir eylemde bulunmadığını savundu.
Kara Harp Okulunda bulundukları sırada silah seslerinin geldiğini, bunun üzerine rütbelilerin kendilerini yemekhaneye götürdüklerini anlatan Kaplan, daha sonra emir üzerine tören alanında toplandıklarını ifade etti.
Okulunun saldırıya uğrayabileceği gerekçesiyle kursiyerlerin daha güvenli bir yere götürüleceğinin söylendiğini aktaran Kaplan, bir zaman sonra helikoptere bindirdiklerini kaydetti.
Nereye götürülecekleri konusunda kendilerine bilgilendirme yapılmadığını savunan Kaplan, kısa bir yolculuktan sonra Genelkurmay Başkanlığı Karargahına getirildiklerini belirtti.
Burada kaldığı süre boyunca kimseye ateş etmediğini iddia eden Kaplan, sabah saatlerinde polise sığındığını ileri sürdü.
Duruşmaya, tutuklu sanıklar Engin Dağcı, Engin Taşçı, Eyüp Akdemir ve Harun Zengin'in de savunmasının ardından yarın devam edilmek üzere ara verildi.
23.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, sanıklar ve avukatları, cumhuriyet savcısının esasa ilişkin mütalaasına karşı savunma yaptı.
Tutuklu sanık sözleşmeli subay adayı Faruk Sarı, olay gecesi alarm verilmesi üzerine diğer kursiyerler gibi tüfeğini alarak içtima alanına gittiğini belirtti.
Okula yönelik bir terör saldırısı olacağı gerekçesiyle kursiyerlerin helikopterlerle tahliye edileceği bilgisinin verildiğini aktaran Sarı, daha sonra güvenli bölge diye Genelkurmay Başkanlığı karargahına götürüldüklerini kaydetti.
Çatışmaların yaşanması üzerine bir grup kursiyerle mescide sığındıklarını, sabah saatlerine kadar burada kaldıklarını savunan Sarı, gece boyunca kanunsuz bir emri yerine getirmediğini iddia etti.
Cumhuriyet savcısının esasa ilişkin mütalaasını kabul etmeyen Sarı, FETÖ ile bağlantısının bulunmadığını öne sürerek beraatini istedi.
Tutuklu sanık sözleşmeli subay adayı Gökhan Yıldız iise sanık eski üsteğmen Ahmet Önder Biberoğlu'nun alarm verdiğini, herkesin kamuflajını giyip içtima alanına gelmesi için emir verdiğini anlattı.
Toplanma alanına geldiğinde rastgele oluşturulan grupların helikopterlere bindirildiğini gördüğünü bildiren Yıldız, neler olduğunu sorduğunda kendisinin de binmesi için zorlandığını ileri sürdü.
Götürüldükleri yerin Genelkurmay Başkanlığı karargahı olduğunu sonradan fark ettiğini savunan Yıldız, burada gördükleri karşısında şaşkınlık yaşadığını dile getirdi.
Karargahın her tarafından çatışma seslerinin geldiğini aktaran Yıldız, bunun üzerine arkadaşlarıyla bir binanın bodrum katına sığındıklarını, sabah saatlerine kadar konumlarını koruduklarını anlattı.
O gece yaşanılanlardan kendilerine emir veren komutanların sorumlu olduğunu belirten Yıldız, suçsuz olduğunu savunarak beraatini talep etti.
'Komutanlar tarafından kandırıldık'
Tutuklu sanık Fatih Uluçam ise komutanları tarafından kandırıldıklarını savundu.
Darbe girişiminin yaşandığı akşam Kara Harp Okulunda büyük bir kargaşanın hakim olduğunu anlatan Uluçam, tanımadığı bir yarbayın, kursiyerleri helikopterlerle güvenli bölgeye götüreceklerini söylediğini aktardı.
Güvenli bölge diye Genelkurmay Başkanlığına getirildiklerini savunan Uluçam, kısa bir süre sonra kanunsuz bir işin içine çekilmek istendiklerini fark ettiklerini belirtti.
Bir zaman sonra sanık eski üsteğmen Hasan Ali Seyrek'in de kendilerine 'kandırıldıklarını' söylediğini aktaran Uluçam, karargahtan çıkmaya çalıştıkları sırada sanık eski üsteğmen Salim Başaran'ın kendilerine engel olduğunu öne sürdü.
Sabah saatlerine doğru ikinci denemelerinde karargahtan kaçmayı başardıklarını anlatan Uluçam da beraatini talep etti.
Tutuklu sanıklar Fatih Gül ve Emre Ümitalan'ın da savunmasını alan mahkeme, duruşmaya ara verdi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde hakim karşısına çıkan tutuklu sanık sözleşmeli subay adayı Fatih Acar, Kara Harp Okulunda bulunduğu sırada alarm verilmesi üzerine eğitim maksadıyla kullanılan boş tüfeklerden birini alarak Bozpark'taki toplanma alanına gittiğini ifade etti.
Firari sanık eski albay İlhami Polat'ın burada kursiyerlere hitap ettiğini ancak gürültü nedeniyle söylenilenleri duyamadığını iddia eden Acar, daha sonra kursiyerlerden 15'er kişilik gruplar oluşturulduğunu anlattı.
Bu şekilde helikopterlere bindirildiklerini belirten Acar, kısa bir yolculuktan sonra Genelkurmay Başkanlığı karargahına gittiklerini ifade etti.
Karargahta çatışmaların olduğunu, bundan zarar görmemek için bir grup arkadaşıyla mescide sığındıklarını savunan Acar, 'TSK'nin yönetime el koyduğuna ilişkin bir bilgi almadım. Karargahta bulunduğumuz süre boyunca kimseye ateş etmedim, kanunsuz bir emri yerine getirmedim. Suçsuzum, beraatimi istiyorum.' dedi.
'Kimseye ateş etmedim'
Tutuklu sanık sözleşmeli subay adayı Habib Dursun da darbe girişimine yönelik önceden bilgisinin olmadığını savunarak emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini söyledi.
Dursun, 4 aylık askeri bir geçmişe sahip olduğunu, emirleri sorgulama konumunda olmadığını ifade ederek yaşananların asıl sorumlusunun komutanları olduğunu belirtti.
Helikopterlere bindirildiklerinde nereye götürülecekleri konusunda kendilerine bilgilendirme yapılmadığını söyleyen Dursun, 'Genelkurmay Başkanlığı karargahına geldiğimizde baskıya rağmen silah almadım, kimseye ateş etmedim. Buradaki erleri de ateş etmemeleri için uyardım. Erken saatlerde oradan çıkmak istedik ama başarılı olamadık.' savunmasını yaptı.
Tutuklu sanık sözleşmeli subay adayı Hakan Sakka da Genelkurmay Başkanlığı karargahına hangi amaçla götürüldüklerini bilmediğini iddia etti.
Karargahta kaldığı süre boyunca kimseye zarar vermediğini, sivillere ateş etmediğini ileri sürerek suçsuz olduğunu savunan Sakka, FETÖ üyesi olmadığını öne sürdü.
Cumhuriyet savcısının esasa ilişkin mütalaasını kabul etmediğini belirten Sakka, beraatini talep etti.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
24.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki salonda görülen duruşmada, sanıklar ve avukatları, cumhuriyet savcısının esasa ilişkin mütalaasına karşı savunma yaptı.
Tutuklu sanık sözleşmeli subay adayı İbrahim Aka, darbe girişiminin yaşandığı akşam alarm verildiğini, bunun üzerine kendisinin de aralarında bulunduğu kursiyerlerin içtima alanında toplandığını söyledi.
Burada bir rütbelinin, okulun bombalanma ihtimaline karşı kendilerini güvenilir bölgeye götüreceklerini söylediğini aktaran Aka, daha sonra rastgele oluşturulan gruplar halinde helikopterlere bindirildiklerini ifade etti.
Güvenilir bölge diye çatışmaların yaşandığı Genelkurmay Başkanlığı karargahına getirildiklerini belirten Aka, tüfeğinde şarjör bulunmadığını, sivil halka zarar verecek hiçbir eylemde yer almadığını ileri sürdü.
Sabaha kadar olayın şoku ile bir duvarın dibinde beklediğini kaydeden Aka, 'Helikoptere irademle binmedim. Komutanlar, güvenli bölge diye bizi ateşin ortasına attı. Sadece 4 aylık bir askeri geçmişi olan benim, emirlere karşı gelmem ya da o anki durumu sorgulamam söz konusu değildi. İddia makamının mütalaasını kabul etmiyorum. Suçsuz olduğum ortada, beraatimi talep ediyorum.' ifadelerini kullandı.
Sanık Aka, örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock kullanıcısı olduğuna ilişkin dava dosyasındaki tespit ve yazışmaları da kabul etmediğini belirterek, savunmasını tamamladı.
'Kandırıldık'
Tutuklu sanık sözleşmeli subay adayı Hasan Doğru da akşam içtimasından sonra Afyon'da yapılacak tatbikat için kumanya almaya giderken alarm verildiğini söyledi.
Bunun üzerine boş bir tüfek ve çelik başlık alarak diğer kursiyerlerin toplandığı içtima alanına gittiğini belirten Doğru, burada terör saldırısı olduğu yönünde ifadeler duyduğunu aktardı.
Bir zaman sonra güvenli bölgeye sevk edileceklerinin bilgisini aldıklarını anlatan Doğru, nereye götürülecekleri konusunda kendilerine açıklama yapılmadığını kaydetti.
Daha sonra helikopterlerle Genelkurmay Başkanlığı karargahına getirildiklerini dile getiren Doğru, 'Buraya irademle değil, kandırılarak götürüldüm. Hain girişimin olduğunu fark ettiğimde, bulduğum ilk fırsatta polise bizzat giderek sığındım. Hain darbe girişiminden haberim olmadığı gibi kandırılarak götürüldüğümüz yerde bir yılan yuvası olduğunu da bilmiyorduk. Suçsuzum, beraatimi talep ediyorum.' savunmasını yaptı.
'Mescide sığındık'
Tutuklu sanık sözleşmeli subay adayı İbrahim Çağlayan ise Genelkurmay Başkanlığına geldikten yaklaşık 10 dakika sonra bir gurup arkadaşıyla karargahın mescidine sığındıklarını söyledi.
Çağlayan, kursiyer Kürşat Arda Koca'nın, polis olan babasını arayıp 'Bizi kurtarın' dediğini, bunun üzerine bulundukları yerden çıkarak polise teslim olduklarını belirtti.
Güvenli bölgeye götürülecekleri yalanıyla Genelkurmay Başkanlığına götürüldüklerini savunan Çağlayan, beraatini talep etti.
Tutuklu sanık Mehmet Akgül ve Hasan Hınçal'ın da savunmasını alan mahkeme duruşmaya ara verdi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde hakim karşısına çıkan tutuklu sanık subay adayı Hüseyin Duman, Kara Harp Okulunda bulunduğu sırada alarm verilmesi üzerine içtima alanına gittiğini söyledi.
Burada bir subayın okulun bombalanma ihtimaline karşı kursiyerleri güvenilir bölgeye götüreceklerini söylediğini aktaran Duman, daha sonra helikopterlerle Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'na geldiklerini belirtti.
Güvenilir bölge diye çatışmaların yaşandığı Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'na götürülmelerine ilk başta anlam veremediğini dile getiren Duman, arkadaşlarıyla bir duvarın dibine çekilerek can güvenliklerini sağladıklarını ifade etti.
Polislere teslim olana kadar bu konumlarını koruduklarını savunan Duman, darbe girişiminde yer almadığını iddia ederek beraatini talep etti.
Tutuklu sanık İbrahim Aslan da Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'na iradesi dışında götürüldüğünü savunarak, subay adayı olarak emirleri sorgulama konumunda olmadığını kaydetti.
Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'nda çatışmanın ortasında kaldıklarını ifade eden Aslan, bundan zarar görmemek için arkadaşıyla kendilerini korumak için arayışa girdiklerini anlattı.
Buldukları ilk fırsatta karargahın karşısında bulunan Polis Akademisine sığındıklarını belirten Aslan, darbe girişimini önceden bilmediğini ileri sürdü.
Tutuklu sanık İdris Akbıyık ise hazırlık aşamasındaki ifadeleri ile mahkeme huzurunda verdiği ilk beyanı tekrarladığını belirterek savunmasına başladı.
Cumhuriyet savcısının esasa ilişkin mütalaasını kabul etmeyen Akbıyık, toptancı bir yaklaşımla suçlandıklarını savundu.
FETÖ üyesi olmadığını, örgütün haberleşme programlarını kullanmadığını, bu durumun iddianamede de doğrulandığını belirten Akbıyık, davanın mağduru olması gerekirken sanık olarak yargılandığını öne sürdü.
Olay gecesi komutanlarının emirlerini yerine getirmek dışında bir suçunun olmadığını kaydeden Akbıyık, beraatini talep etti.
'Bilgilendirme yapılmadı'
Sanık subay adayı İhsan Tunç ise olay gecesi, terör saldırısına karşı güvenli bölgeye sevk edileceklerinin bilgisini aldığını bildirdi.
Kursiyerlerden 15'erli gruplar oluşturulduğunu ifade eden Tunç, daha sonra helikopterlere bindirildiklerini anlattı.
Götürülecekleri yer hakkında kendilerine açıklama yapılmadığını belirten Tunç, iniş yaptıkları yerin Genelkurmay Başkanlığı Karargahı olduğunu sonradan fark ettiğini iddia etti.
Burada yaşanan çatışmalardan korunmak için Karargahın bodrum katına sığındıklarını belirten Tunç, sanık üsteğmen Hasan Ali Seyrek'in kendilerine, 'Kandırıldıklarını, Karargahtan kaçacaklarını' söylediğini aktardı.
Bunun üzerine buldukları ilk fırsatta korkuluklardan atlayarak polislere sığındığını belirten Tunç, darbeci olmadığını iddia ederek beraatini istedi.
Sanık İbrahim Güleş'in de savunmasını alan mahkeme, duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verdi.
25.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, sanıklar ve avukatları, cumhuriyet savcısının esasa ilişkin mütalaasına karşı savunma yaptı.
Tutuklu sanık subay adayı İsmail Tunç, Kara Harp Okulunda bulunduğu sırada alarm verilmesi üzerine içtima alanına çıktığını söyledi.
Okula yönelik terör saldırısı olabileceği gerekçesiyle kursiyerlerin güvenilir bölgeye sevk edileceği bilgisi aldıklarını belirten Tunç, daha sonra helikopterle Genelkurmay Başkanlığı karargahına götürüldüklerini kaydetti.
Karargahta çatışma sesleri gelmesi üzerine diğer arkadaşlarıyla bir duvarın dibine kendilerini attıklarını dile getiren Tunç, sabah saatlerine kadar kimseye zarar vermeden bu şekilde beklemeye devam ettiklerini öne sürdü.
Genelkurmay 2. Başkanının koruması olduğunu öğrendiği kişinin yardımıyla karargahtan çıktıklarını ifade eden Tunç, polislere sığındıklarını savundu.
FETÖ üyesi olmadığını, darbe girişiminde yer almadığını iddia eden Tunç, beraat talebinde bulundu.
'Darbeciler bizi engelledi'
Tutuklu sanık İlyas Kurt da Genelkurmay Başkanlığı karargahına hangi amaçla götürüldüklerini bilmediğini ileri sürerek, buna ilişkin kendilerine bilgi verilmediğini ifade etti.
Özel Kuvvetler Komutanlığı mensubu bir askerin, üzerlerinde mühimmat bulunmadığı için kendilerine kızdığını savunan Kurt, kursiyerlerden Oktay Şahin kendilerine 'kandırıldıklarını' söylemesi üzerine olayın gerçek yüzünü öğrendiklerini anlattı.
Kendilerine dağıtılan mühimmatları ağaçlık bir bölgede sakladıklarını belirten Kurt, birkaç kez kaçmaya çalıştıklarını ancak darbeci askerler tarafından engellendiklerini iddia etti.
Darbe girişiminde yer almadığını, kanunsuz bir emri yerine getirmediğini ve mağdur olduğunu öne süren Kurt, beraatini istedi.
'Polise sığındık'
Tutuklu sanık İsmail Çetiner ise komutanlarının emriyle güvenilir bölge diye helikopterlerle Genelkurmay Başkanlığı karargahı götürüldüklerini bildirdi.
Çatışmaların yaşanması üzerine arkadaşlarıyla kaçmaya çalıştığını ancak ilk başta başarılı olmadıklarını öne süren Çetiner, sabah saatlerinde polislerin yardımıyla TÜİK binasına geçtiklerini anlattı.
FETÖ üyesi olmadığı ve örgütün haberleşme programını kullanmadığını savunan Çetiner, bu durumun iddianamede de doğrulandığını söyledi.
Sanık Çetiner, suçsuz olduğunu savunarak beraatini talep etti.
Tutuklu sanık İsa Tüfenk de cumhuriyet savcısının esasa ilişkin mütalaasını kabul etmediğini belirterek savunmasına başladı.
Genelkurmay Başkanlığı karargahına geldiklerinde etrafta çok sayıda tank gördüğünü, ilk başta bu duruma anlam veremediğini ifade eden Tüfenk, hava aydınlandıktan sonra kaçıp polise sığındıklarını sözlerine ekledi.
Benzer savunma yapan tutuklu sanıklar İsmail Yalın, Korkmaz Kazan, Kudret Türkaslan ve İsmail Erkan da beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya, yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
26.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, sanıklar ve avukatları, Cumhuriyet Savcısının esasa ilişkin mütalaasına karşı savunma yaptı.
Tutuklu sanık sözleşmeli subay adayı Kürşad Arda Koca, olay günü Üsteğmen Atilla Kahraman'ın okulun güvenliğinin alınacağını belirterek, kendisiyle bir grup arkadaşını nizamiyeye götürdüğünü söyledi.
Bir zaman sonra alarm verilmesi üzerine kursiyerlerin içtima alanına toplandığını kaydeden Koca, burada tanımadıkları bir rütbelinin okul binasının güvenilir olmadığını, bunun için kursiyerlerin helikopterlerle başka bir bölgeye sevk edileceğini söylediğini aktardı.
Gelişmeler hakkında bilgi almak için Teğmen Rıdvan Bozdemir'e neler olduğunu sorduğunu ileri süren Koca, 'Rıdvan teğmen de biz kursiyerlere, 'Bunlar bizi kandırmış.' dedi. Bulunduğumuz yere ateş edilmesi üzerine karargahın mescidine sığındık ve polise teslim olana kadar da burada bekledik.' dedi.
Darbe girişiminde yer almadığı, kimseye ateş etmediği ve suçsuz olduğunu savunan Koca, beraat talebinde bulundu.
'Darbecilerden şikayetçiyim'
Tutuklu sanık Mahmut İşler de helikopterlere bindirildiklerinde başlarında bir rütbelinin bulunmadığını, gidecekleri yer hakkında da kendilerine bilgilendirme yapılmadığını iddia etti.
Daha güvenilir bir yere gideceklerini düşünürken Genelkurmay Başkanlığı karargahına götürüldüklerini anlatan İşler, silahlarında mühimmat olmadığını öne sürdü.
Karargahta çatışmaların yaşanması üzerine bir grup kursiyerle hizmet tabur binasına sığındıklarını belirten İşler, 'Sabaha kadar buradan çıkmadık. Kanunsuz emirleri yerine getirmedim, komutanların yönlendirmesi nedeniyle yargılanıyorum. İddianamede aleyhimde tek bir suçlama yok, beraatimi istiyorum.' diye konuştu.
Tutuklu sanık Mehmet Ay ise 15 Temmuz'da alarm verilmesi üzerine rastgele bir tüfek alarak içtima alanına çıktığını, alarmın sonraki gün Afyonkarahisar'da yapılacak tatbikata hazırlık kapsamında verildiğini düşündüğünü savundu.
Patlama seslerinin gelmesi üzerine güvenli bölgeye götürülecekleri belirtilerek, tören alanına gitmeleri için emir verildiğini anlatan Ay, helikopterlerle Genelkurmay Başkanlığı karargahına gittiklerini kaydetti.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafına bakan duvarın dibinde saklandığını, halkla karşı karşıya gelmediğini iddia eden Ay, kimseye ateş açmadığını öne sürdü.
Darbe girişimine katkı sağlayacak bir eylemde bulunmadığını savunan Ay, beraatini istedi.
'Bizi ateşin içine attılar'
Tutuklu sanık Ercan Gelgül de içtima sonrası sanık eski üsteğmen Önder Biberoğlu'nun 'silah başı' alarmı vermesinin ardından eğitim silahlarından birini alarak otopark bölgesine gittiğini söyledi.
Daha sonra güvenli bölge diye Genelkurmay Başkanlığına götürüldüklerini belirten Gelgül, burada çatışma yaşanması üzerine can güvenliğini sağlamak için karargahın bodrum katına sığındığını ifade etti.
Komutanlarının sorumsuz hareket etmesi yüzünden yargılandığına dikkati çeken Gelgül, 'Komutanlarımızın hain olabileceğini, bizi ateşin içine atabileceklerini düşünemedik. Onlara güveniyorduk, böyle yapacakları aklımızın ucundan geçmiyordu. Ben vatan haini değilim, darbeci de değilim. Yargılamanın bu safhasında suçsuz olduğumuz ortaya çıkmıştır, beraatimi istiyorum.' ifadelerini kullandı.
Tutuklu sanık Mahmut Sami Çalışkan ise iddia edildiği gibi FETÖ üyesi olmadığını, örgütün şifreli haberleşme programını kullanmadığını ileri sürdü.
Askeri öğrenci olarak verilen emirleri sorgulama yetkisinin bulunmadığını dile getiren Çalışkan, kendisini sanık durumuna düşüren darbecilerden şikayetçi olduğunu ifade etti.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde hakim karşısına çıkan tutuklu sanık sözleşmeli subay adayı Mehmet Akdoğan, 'yat içtiması'ndan sonra alarm verildiğini bunun üzerine bir tüfek alarak toplanma alanına gittiğini belirtti.
Burada daha önce görmediği bir subayın okulun terör saldırısına uğrayabileceğini, bu nedenle kursiyerleri güvenilir bölgeye götüreceklerini söylediğini aktaran Akdoğan, daha sonra helikopterlere bindirildiklerini anlattı.
Kısa bir yolculuktan sonra götürüldükleri yerin Genelkurmay Başkanlığı olduğunu fark ettiğini belirten Akdoğan, burada silah seslerinin geldiğini, karargahın her tarafından çatışma olduğunu gördüğünü söyledi.
Bunun üzerine arkadaşlarıyla hizmet tabur binasının bodrum katına sığındıklarını ifade eden Akdoğan, sabah saatlerinde polislere teslim olduklarında, darbeciler tarafından kandırıldıklarını anladığını öne sürdü.
Cunta girişiminde yer almadığını, kimseye zarar vermediğini öne süren Akdoğan, suçsuz olduğunu iddia ederek beraatini istedi.
Tutuklu sanık Mehmet Boztaş da olay gecesi alarm verildikten sonra açık olan silahlıktan rastgele bir tüfek alarak içtima alanına çıktığını ifade etti.
Olayların çok hızlı geliştiğini, Genelkurmay Başkanlığı karargahına götürülmelerine anlam veremediğini dile getiren Boztaş, burada bulunduğu sürede kimseye ateş etmediğini, darbe girişimine katkı sağlayacak bir emri yerine getirmediğini iddia etti.
İddianamede 'darbecilerin güvenliğini sağladıkları' tespitine ilişkin açıklama yapmak istediğini belirten Boztaş, söz konusu iddianın gerçeği yansıtmadığını öne sürdü.
Boztaş, buldukları ilk fırsatta arkadaşlarıyla karargahtan kaçarak polislere sığındıklarını söyledi.
Darbe girişiminin bir parçası olmamak için yoğun çaba sarf ettiğini öne süren Boztaş, komutanları tarafından kandırılarak karargaha götürüldüğünü, bu nedenle o gece kendilerini yönlendiren rütbelilerden şikayetçi olduğunu belirtti.
Yargılanmanın bu aşamasına kadar yapılan duruşmalarda suçsuz olduklarının ortaya çıktığını iddia eden Boztaş beraatini istedi.
'Hain girişimden haberdar değildim'
Tutuklu sanık Adnan Elçiboğa ise 'yat içtiması'ndan sonra 'silah başı' alarmı verildiğini, bunu üzerine içtima alanına çıktığını söyledi.
Kara Harp Okulunda bu şekilde alarm verilmesinin rutin bir uygulama olduğunu belirten Elçiboğa, ilk başta gece eğitimi için toplandıklarını düşündüğünü dile getirdi.
İçtima alanında çok sayıda subay adayı kursiyerin bulunduğunu, ortama kargaşanın hakim olduğunu ifade eden Elçiboğa, bir zaman sonra Harp Okuluna yönelik bir terör saldırısı olabileceği söylendiğini aktardı.
Bunun üzerine komutanları tarafından güvenli bölgeye sevk edileceklerini öğrendiğini anlatan Elçiboğa, ancak nereye götürülecekleri konusunda kursiyerlere açıklama yapılmadığını ifade etti.
Daha sonra helikopterlerle Genelkurmay Başkanlığı karargahına götürüldüklerini belirten Elçiboğa, 'Buraya isteğimizle gelmedik, güvenli bölge diye komutanlarımız tarafından gönderildik. Önceden bu hain girişimden haberdar değildim. Zaten bulduğum ilk fırsatta karargahtan kaçarak polise teslim oldum. Suçsuzum, beraatimi talep ediyorum.' diye konuştu.
Tutuklu sanıklar Mehmet Büyük Kurt ve Fatih Demir de savunma yaptı.
Duruşmaya, pazartesi günü devam edilmek üzere ara verildi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-08 Mart (2017) 'Ankara 164 sanık Kara Harp Okulu Darbe Yapılanması' davası
(27 Ocak 2018, 18:16)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: