Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda HSYK eski üyeleri Yargıtay eski üyeleri Şaban Işık ve Mahmut Şen, yargıtay eski üyeleri Süleyman Kul, Zekeriya Yılmaz, Mehmet Ali Demirezici, Oktay Acu ve Hüseyin Sarıömeroğlu, Danıştay eski üyesi Ahmet Eğerci ile Başbakanlık eski Müsteşar Yardımcısı ve Danıştay eski üyesi Kasım Davas hakim karşısına çıkarıldı.
14.01.2018 16:31 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ SÜLEYMAN KUL
8 Ocak'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık Süleyman Kul, hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Kul ile avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, Yargıtay Savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Kul'un, himmet toplanan ve talimatlar verilen örgüt toplantılarına katıldığı, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında bulunduğu, örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu, örgüt stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Kul, usul itirazlarını dile getirdi ve kendisi için suçüstü halinin gerçekleşmediğini, bu nedenle yargılama sürecinin usule aykırı olduğunu savunarak, dosyanın Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'na gönderilmesini istedi.
Aleyhine verilen ifadelere değinen Kul, gizli tanık Murat'ın rastgele olaylar ve isimler saydığını ancak belirttiği yerlerde hiç bulunmadığını ve ifadede ismi geçenlerle hiç tanışmadığını öne sürdü.
Kul, Eski HSYK üyeleri İbrahim Okur ve Mustafa Kemal Özçelik ile eski Adalet bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ve eski Yargıtay Üyesi İlhami Dal'ın da soyut ifadeler kullandıkları iddiasında bulunarak, ifadelerde somut yer, zaman bilgileri olmadığını, bu nedenle aleyhine delil olarak kabul edilemeyeceğini savundu.
Örgütün gizli haberleşme programı ByLock'u kullanmadığını iddia eden Kul, buna ilişkin raporda mesaj ve mail içeriğine rastlanmadığının belirtildiğini anlattı.
Sanık Kul, bir başkasının adına kayıtlı olan ancak kendisinin kullandığı belirtilen hatta ilişkin ByLock yazışmalarını da reddetti.
Sanığa, eşinin doktor olduğu hatırlatılarak, bu yazışmalarda kendisi olduğu değerlendirilen kişiden, gaybubet evlerinde kalan ve tedaviye ihtiyaç duyan bir kadın için kayıt dışı tedavi talebinde bulunulduğu aktarıldı.
Sanık Kul, yazışmalardan söz konusu talebe sıcak bakılmadığının anlaşıldığını, eşinin ise tedavi talebiyle gelen kimseyi geri çevirmediğini, kayıt dışı şekilde birçok Suriyeliyi tedavi ettiğini, bu nedenle yazışmalardaki kişinin iddia edildiği gibi kendisi olmadığını savundu.
Soru üzerine, yargı imamı olduğu suçlamasıyla hakkında soruşturma açılan Yusuf Doğan isimli kişiyi tanımadığını ileri süren Kul, cep telefonunun Doğan ve eski Yargıtay üyesi birkaç kişiyle aynı yerde, aynı zaman dilimi içinde sinyal verdiğinin hatırlatılması üzerine de bu kişilerle hiçbir zaman bir araya gelmediğini iddia etti.
Daha sonra Kul'a, üzerine kayıtlı bir telefondan ABD Florida'daki bir numaranın iki kez arandığı, aynı numarayı yargının sivil imamı olduğu belirtilen Erkan Yılmaz'ın da aradığı hatırlatıldı.
Sanık Kul, eşinin telefonunun 24 saat açık olduğunu, bütün hastalarıyla görüştüğünü, ayrıca eşinin yanında çalışan hemşireye de bir hat aldıklarını, bu hattan pek çok kez yurt dışı araması yapıldığını öne sürdü.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK üyeleri İbrahim Okur ve Mustafa Kemal Özçelik, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ile eski Yargıtay Üyesi İlhami Dal'ın tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 3 Nisan 2018'e bırakılması kararlaştırıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ ZEKERİYA YILMAZ
8 Ocak'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık Zekeriya Yılmaz savunma yaptı.
Yılmaz, duruşmaya tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Sanığın avukatı Yargıtay'daki duruşma salonunda hazır bulundu.
Kimlik tespitinin ardından sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu.
İddianamede, bazı tanıkların beyanlarına göre Yılmaz'ın, himmet alınan ve talimatların iletildiği örgüt toplantılarına katıldığı, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçildiği belirtildi. Sanığın örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu, örgüt stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği öne sürüldü.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Yılmaz, terör örgütü FETÖ üyesi olmadığını, örgütün gizli haberleşme sistemi ByLock kullanmadığını, Bank Asya'ya hiçbir zaman para yatırmadığını, çocuklarını örgütün okullarına göndermediğini savundu.
Sanık Yılmaz, yalnızca 4 kişinin ifadeleri nedeniyle suçlandığını, bu beyanlar dışında iddianamede herhangi bir somut delil bulunmadığını öne sürdü.
Eski savcı Cengiz Güler'in kendisi hakkında, "Örgütün 2008 Ekim ayında yapılan toplantılarına katıldığı, 2009'da Adalet Bakanlığında Genel Müdür Yardımcılığına getirildiği" şeklinde beyanda bulunduğunu hatırlatan sanık Yılmaz, iddianamenin de sadece bu beyanlar üzerine kurulduğunu iddia etti.
Cengiz Güler'in, "yalan ve uydurma" beyanda bulunduğunu savunan Yılmaz, 2003'te geldiği Adalet Bakanlığında, Bakan onayı ve görevlendirme ile 7 Eylül 2008 tarihinde 6 aylığına İngiltere'ye gittiğini, bu nedenle aynı yılın Ekim ayında örgütün toplantılarına katılmasının fiziken de mümkün olamayacağını söyledi.
Adalet Bakanlığında 2003'ten bu yana çeşitli birimlerde görev yaptığını ifade eden Yılmaz, 2011'de Kanunlar Genel Müdür Yardımcısı olarak atandığını belirtti.
Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ile HSYK Üyesi İbrahim Okur'un, "Cemaat listesinden Yargıtaya seçildi" şeklindeki ifadelerini de reddeden Yılmaz, bu ifadelerin somut verilere dayanmadığını öne sürdü.
Yılmaz, eski HSYK Üyesi Kerim Tosun'un ise "cemaat mensubu olduğunu zannediyorum" şeklinde ifade verdiğini, zanna dayalı bu soyut beyanların da delil sayılamayacağını iddia etti.
Sanık Yılmaz, 15 aydır tek kişilik hücrede tutuklu bulunduğunu, bazı sağlık sorunları yaşadığını belirterek tahliyesine karar verilmesini istedi.
Savunmasının ardından, Bilgi Teknolojileri Kurumu'ndan gelen sanığın adına kayıtlı iki telefon hattında ByLock tespit edilmediği yönündeki yazı ile Bank Asya'da hesabı bulunmadığına dair yazı okundu.
Sanığın kızının kullandığı telefon hattında ByLock tespit edildiğine ilişkin yazının geldiği, ancak bu yazıya "suçun şahsiliği ilkesi" gereği itiraz edildiği bildirildi.
Duruşma savcısı, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmesini, ayrıca kızının kullandığı belirtilen ByLock program içeriklerinin istenmesini talep etti.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti, ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talebi reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi. Sanığın kızının kullandığı telefon hattındaki ByLock içeriklerinin istenmesine yapılan itiraz kabul edilerek, bilgilerin istenmesinden vazgeçilmesi kararlaştırıldı.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK üyeleri İbrahim Okur, Kerim Tosun, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ile eski savcı Cengiz Güler'in tanık olarak dinlenmesine karar verilerek duruşma ertelendi.
2 eski üye yeniden tutuklandı
Öte yandan, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince yargılamaları yapılan ve duruşmada tahliyelerine karar verilen iki eski Yargıtay üyesi Abdurrahman Kavun ile İrfan Doğan'ın yeniden tutuklandığı öğrenildi.
Alınan bilgiye göre, iki üyenin tahliye kararına, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz etti. İtirazı görüşen Yargıtay 10. Ceza Dairesi, yapılan incelemenin ardından sanıkların yeniden tutuklanmasına karar verdi.
Balyoz, Askeri Casusluk, Hrant Dink, Devrimci Karargah davalarına bakan mahkemelerin kararlarını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin eski üyesi Abdurrahman Kavun, 18 Aralık 2017'de hakim karşısına çıkmıştı.
Örgütün talimatıyla Yargıtay üyesi seçildiği, ByLock yazışmalarında adının geçtiği belirtilen Kavun, savunmasının ardından tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol şartıyla tahliye edilmişti.
ByLock kullanmamasına rağmen örgüt mensuplarının yazışmalarında isminin geçtiği ve örgütün talimatıyla Yargıtay Üyesi seçildiği belirtilen eski Yargıtay Üyesi İrfan Doğan da 5 Aralık 2017'deki duruşmada, yurt dışı yasağı konularak, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
HSYK ESKİ ÜYESİ ŞABAN IŞIK
9 Ocak'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski HSYK üyesi sanık Şaban Işık hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Işık ile avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, Yargıtay savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, sanığın, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla 2011'de Danıştay, 2014'te de HSYK üyeliğine seçildiği, örgütün talimatlarının iletildiği ve himmet alındığı gizli toplantılarına katıldığı, örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı tespitleri yer aldı. Işık'ın, hukukçu kimliğiyle değil, örgüt üyesi kimliğiyle hareket ederek kararlar verdiği, böylelikle örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu ve örgütün stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
İddiaları reddetti
Örgüt üyesi olduğunu ve örgüt talimatıyla Danıştay ve HSYK üyesi seçildiğini kabul etmeyen Işık, liseyi Balıkesir'de, üniversiteyi Ankara'da okuduğunu, bu sürede cemaate mensup yurtlarda veya evlerde kalmadığını savundu.
Danıştay'da tetkik hakimi olarak 1992'de göreve başladığını, kıdemli tetkik hakimliği görevini yürütürken, 20 yıllık Danıştay hizmetinin ardından üye seçildiğini anlatan Işık, üyelik şartlarını taşıdığı için seçildiğini öne sürdü.
Işık, 2010 referandumunun ardından oluşturulan HSYK'nın yaptığı seçim sonrasında üyelik şartlarını taşımayan pek çok kişinin üye yapıldığını, bunu bazı platformlarda dile getirdiğini söyledi.
"Cemaat listesinden üye seçildiğimi asla kabul etmiyorum." diyen Işık, üye seçildikten sonra Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunda görevlendirilmesinin de cemaat talimatıyla olmadığını savundu. Bu göreve dönemin Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu tarafından getirildiğini iddia eden Işık, Karakullukçu'nun tanık olarak dinlenilmesini istedi.
Şaban Işık, 2014'te seçildiği HSYK üyeliğine de FETÖ/PDY desteğiyle gelmediğini savunarak, Danıştay'da yapılan seçimde 70 üyenin oyunu aldığını belirtti.
Işık, yeni HSYK'nın oluşumunun ardından 2011'de yapılan üye seçimi sonrasında Danıştay'da eski ve yeni üyeler olarak gruplaşma yaşandığını, yeni üyelerin Danıştay'da istenmediğini, eski üyelerin tepki olarak Anıtkabir'e yürüdüğünü, yeni gelenlere oda verilmediğini anlattı. Işık, kendisinin ise Danıştay'ın bir mensubu olması ve 7,5 yıl kıdemli tetkik hakimliği sonrası üye seçilmesi nedeniyle bu tepkilerle karşılaşmadığını ileri sürerek, "Beni herkes destekledi." dedi.
Meslekten atılan hakim adayının açtığı davada örgüt talimatı
Sanık Işık, FETÖ/PDY üyeliğiyle yargılanan eski Danıştay üyesi Vahit Bektaş'ın kendisiyle ilgili "cemaat mensubu olduğu, örgütün talimatıyla kararlar verdiği" yönündeki beyanlarını da reddetti.
Vahit Bektaş'ın ifadesinde, "O dönemde hakim adayı Gülay Tezcan'ın memuriyetine son verilmesine ilişkin açtığı dava reddedilmişti. Tezcan'ın buna yaptığı itiraz, örgütün talimatıyla Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından da reddedildi." dediğini söyleyen Şaban Işık, şöyle konuştu:
"Bektaş, 'Örgüt mensubu 12. Daire üyesi Hasan Turgut yanıma geldi. Bu kişinin alkole düşkün olduğunu, bazı özel durumları bulunduğunu söyledi. Bunu örgüt adına yaptığını belirtti. O dosyada Şaban Işık ve diğer cemaat mensupları aynı doğrultuda karar verdik. İtirazı reddettik.' şeklinde ifade vermiş. Ne bu dosya ne de başka bir dosyayı 'şu şekilde çıkarın' diye bir talimat almadım. Bunu da asla kabul etmem. Kaldı ki, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun bu kararın altında imzası bulunan 4 kişiden 3'ü halen Danıştay üyesi, biri ise hala Anayasa Mahkemesi üyesi olarak görev yapıyor."
Işık, FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu bildirilen kişilere hiçbir zaman para yardımı yapmadığını, bu amaçla kimsenin kendisinden para talep etmediğini, örgüt toplantılarına katılmadığını, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in kasetlerini hiç izlemediğini öne sürdü.
Şaban Işık, HSYK üyesi seçildikten sonra 3. Daire'de görevlendirildiğini, buradaki görevinde de örgütün talimatıyla hareket ettiğinin iddia edildiğini söyledi.
HSYK'da son dönemde, paralel yapıyla hareket ettiği belirtilen bazı hakim ve savcılar hakkındaki soruşturma ve inceleme kararlarına muhalif kaldığını kabul eden Işık, "En fazla muhalif kalan bendim ama mutlaka özellikle usulle ilgili hukuki bir dayanağım vardı. HSYK'da görev yaptığım dönemdeki tüm kararlarım incelendiğinde herkesle ilgili muhalefet yazdığım görülecektir." dedi.
Aleyhine ifade verenlerin aynı dosyanın şüphelileri olduğunu ifade eden Işık, bu beyanların ciddiye alınamayacağını, delil kabul edilemeyeceğini savundu. İfadelerin, bu kişilerin içinde bulundukları durum nedeniyle aldatıcı unsurlar içerebileceğini ileri süren Işık, gönüllü verilse dahi aldatma içeren beyanların delil sayılamayacağını söyledi.
ByLock kullandığı yönündeki suçlamayı da reddeden Işık, "ByLock tespiti yapıldığını duyunca çok şaşırdım. Bu programı ilk kez tutuklandıktan sonra cezaevinde duydum. Çok uzun süre akıllı telefon kullanmadım. Akıllı telefonu ilk kez seçimden önce aldım diye hatırlıyorum." savunmasını yaptı. Işık, böyle bir programı kullanmaya ihtiyacının da bulunmadığını, çünkü mesajlaşacağı kimse olmadığını, programı yüklemediğini ve kullanmadığını iddia etti.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararı açıkladı. Sanığın tahliye talebi reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK üyeleri İbrahim Okur, Kerim Tosun, Mustafa Kemal Özçelik, eski Danıştay üyesi Vahit Bektaş ve eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in tanık olarak dinlenilmesi, duruşmanın 26 Mart 2018'e bırakılması kararlaştırıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ MEHMET ALİ DEMİREZİCİ
9 Ocak'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık Demirezici hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Demirezici ile avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, Yargıtay savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, sanığın, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçildiği, örgütün gizli toplantılarına katıldığı, örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı, "Hüseyin Kurtoğlu davası"nda onama kararı verdiği, böylelikle örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu ve örgütün stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Savunmasında hakkındaki suçlamaları reddeden Demirezici, usule ilişkin itirazlarını dile getirdi.
Kurtoğlu davasındaki eylemi nedeniyle suçlandığını belirten Demirezici, kendisine isnat edilen suçlamanın görev suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini öne sürdü.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin Ergenekon davasında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile ilgili kararından alıntılar okuyan Demirezici, kararda işlendiği iddia edilen suçun görev suçu kapsamında kaldığı tespitinin yapıldığını belirtti.
Demirezici, "Konumum, İlker Başbuğ'unki ile aynıdır. Anayasa Mahkemesinde yargılanmam gerekir." iddiasında bulunarak, dosyasının Anayasa Mahkemesine gönderilmesini talep etti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hakkında soruşturma yürütme yetkisinin bulunmadığını da savunan Demirezici, kendisi hakkında suçüstü hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını ileri sürdü.
15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı gün, Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekillerinden birinin televizyondan 190 yüksek yargı üyesi hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladığını, ardından isimlerinin de liste halinde basın organlarında yer aldığını hatırlatan Demirezici, "İki gün sonra evime gelindi. Hakkımda yakalama kararı çıktığını duyduğum için evimde bekledim. Ama bazı kişilerin kaçmasına izin verildi." dedi.
Kurtoğlu davası
"FETÖ kumpas mağduru" olarak bilinen eski İstanbul İl Jandarma Alay Komutanı kurmay albay Hüseyin Kurtoğlu ile 5 subay ile bir tutuklunun hürriyetini kısıtladıkları iddiasıyla mahkum edilmesine ilişkin yerel mahkeme kararını onayan Yargıtay 14. Ceza Dairesi üyeleri arasında bulunan Demirezici, onama kararı hakkında da bilgi verdi.
İstanbul'da babası vefat eden bir tutukluya, mahkeme kararıyla verilen cenaze izninin kolluk tarafından kullandırılmaması üzerine verilen yerel mahkeme mahkumiyet kararının temyizini incelediklerini anlatan sanık, yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre karar verdiklerini ileri sürdü.
Cenazeye katılma hakkı tanınan ve yasını evinde tutması için izin verilen tutukluya mahkeme kararıyla verilen bu iznin kullandırılmaması nedeniyle tutuklunun hürriyetinin kısıtlandığına karar verdiklerini ifade eden Demirezici, "Cezaevine girdikten sonra bu kararın ne kadar isabetli olduğunu düşündüm. Bir tutukluya jandarma nezaretinde olsa bile evine gitme hak ve hürriyeti verilmesi izahtan vareste bir ödül. Ki bu adam 3 senedir tutuklu idi." şeklinde konuştu.
Aleyhine verilen ifadelere değinen Demirezici, itirafçılık noktasında zorlama yapıldığını, bu kişilerin de tekli odalara alındıktan sonra bu durumdan kurtulmak için itirafçı olarak ifade vermeye başladığını ileri sürdü. Demirezici, "Cezaevinden çıkmak için verilen beyanlara ne kadar güvenilebilir? Bunu takdirinize sunuyorum." dedi.
Yargıtaya seçilme yeterliliğine sahip olduğu için üye seçildiğini, kimsenin kollamasıyla buraya gelmediğini öne süren Demirezici, "Örgüt listesinde olup olmadığımı bilmiyorum. Haberim olmadan ismimin yazılmış olması beni örgüt üyesi yapmaz. Ayrıca o dönemde bu yapıya bakışta bir olumsuzluk yoktu." savunmasını yaptı.
ByLock kullandığı yönündeki tespitleri de kabul etmeyen sanık Demirezici, buna ilişkin raporda programı sadece yüklediğinin belirtildiğini, mesaj, mail ya da kullanıcı adı tespit edilemediğini savundu. Demirezici, ByLock'a yönlendirme yapan uygulamalar nedeniyle bu tür suçlamalar yapılabildiğini, programı kesinlikle yüklemediğini öne sürdü.
Ara karar
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK üyeleri İbrahim Okur, Mustafa Kemal Özçelik, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ve eski Yargıtay Üyesi İlhami Dal ile eski başsavcı Durdu Kavak'ın tanık olarak dinlenmesine karar verilen duruşma ertelendi.
Hüseyin Kurtoğlu davası
Babası öldüğü için Silivri Cezaevi'nde kendisine izin verilen tutukluya iznini kullandırmadıkları gerekçesiyle jandarma görevlileri hakkında 2011 yılında dava açıldı.
Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada, Kurmay Albay Hüseyin Kurtoğlu ile görevi sırasında birlikte çalıştığı 5 personel, "kamu görevinin sağladığı nüfuzu kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan mahkum edildi. Temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 14. Ceza Dairesi, kararı onadı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının karar düzeltme istemi üzerine dosyayı yeniden görüşen ve farklı heyetle toplanan Yargıtay 14. Ceza Dairesi, bu kez kararı bozdu.
Yargılama sürecinin ardından, kararın onanması yönünde alınan kararda imzası bulunan Yargıtay 14. Ceza Dairesi'nin üyeleri Necati Meran, Kenan Karabeyeser, Mehmet Ali Demirezici ve Esabil Saylak hakkında suç duyurusunda bulunulmuş, üyelerle ilgili iddialar, 2016 yılının Nisan ayında Yargıtay Başkanlık Kurulunda incelemeye alınmıştı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından eski yüksek yargı mensupları hakkında hazırlanan fezlekelerde, FETÖ'nün kumpas davalarından sayılan Hüseyin Kurtoğlu davasında, örgüt mensuplarının, Kurtoğlu'nun terfisine engel olarak, örgüt mensubu olan eski tuğgeneral Hamza Celepoğlu'nun generalliğe terfi etmesi için suç uydurup, Kurtoğlu hakkında mahkumiyet kararı verilmesini sağladıkları tespiti yapılmıştı.
DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ AHMET EĞERCİ
10 Ocak'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Danıştay üyesi sanık Ahmet Eğerci, hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Eğerci'nin avukatı ve yakınları da katıldı.
Duruşmada Yargıtay Savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Eğerci'nin hakimlik mesleğinden itibaren örgüt içerisinde yer aldığı, FETÖ'nün HSYK'de etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Danıştay üyeliğine seçildiği, Danıştaydaki görevi sırasında bazı davaların idarenin aleyhine çıkarılması için örgütten aldığı talimat doğrultusunda organizasyon yaptığı, örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı belirtildi.
Savunmasında hakkındaki suçlamaları reddeden Eğerci, hayatının hiçbir döneminde terör örgütüne katılmadığını, usule aykırı bir faaliyette bulunmadığını, 1994'te başladığı meslek hayatı boyunca disiplin cezası bile almadığını savundu.
Usul itirazlarını dile getiren Eğerci, kendisi için suçüstü halinin gerçekleşmediğini, isnat edilen suçlamaların da görev suçu kapsamında olduğunu öne sürdü.
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin Ergenekon davasında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile ilgili verdiği kararını hatırlatan Eğerci, kararda işlendiği iddia edilen suçun görev suçu kapsamında kaldığı tespitinin yapıldığını ifade etti. Eğerci, dosyasının Anayasa Mahkemesine gönderilmesini talep etti.
Aleyhine verilen ifadelerin psikolojik baskı altında alındığını, ifade verenlerin tahliye olma umuduyla beyanda bulunduğunu öne süren Eğerci, bu nedenlerle ifadelerin hukuki delil olarak değerlendirilemeyeceğini savundu.
Kendisinin cemaat mensubu olduğu yönünde ifade veren eski Danıştay Üyesi Vahit Bektaş ile aynı koğuşta kaldığını, tek kişilik hücreye konulduktan sonra da aynı havalandırmayı kullandıklarını anlatan Eğerci, Bektaş'ın cezaevinde psikolojik tedavi gördüğünü, ilaç kullandığını, böyle bir durumdayken ek ifadeye çağrılarak itirafçı olduğunu belirtti.
Sanık Eğerci, aleyhinde verilen tüm ifadeleri "yalan ve iftira" olarak nitelendirerek kabul etmedi.
Uzun yıllar Danıştay tetkik hakimliği görevinde bulunduğunu, Danıştay üyesi seçilmek için gereken şartları taşıdığını, mesleki kariyeri dikkate alınarak üye seçildiğini ileri süren Ahmet Eğerci, üye seçilmek için HSYK'nin 12 üyesinin oyu yeterli iken 17 üyenin oyuyla seçildiğini söyledi.
Örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı tespitini de reddeden Eğerci, "Bu suçlamanın şokunu yaşıyorum. Bu programı yüklediğim ancak mesaj içeriğine rastlanmadığı belirtilmiş. Programı yüklemedim, kullanmadım. Mor beyin yazılımıyla telefonları ByLock'a yönlendirilerek mağdur edilenler var. Ben de bu mağdurlardan birisiyim. Bu konuda her türlü teknik inceleme yapılmasını talep ediyorum." dedi.
Sanık Eğerci, 16 ayı hücrede olmak üzere 18 aydır tutuklu bulunduğunu belirterek, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Sanığa, telefonunun yargının sivil imamı olduğu belirtilen kişilerle aynı yer ve zaman dilimi içinde baz sinyali verdiği hatırlatıldı. Söz konusu kişileri tanımadığını ileri süren Eğerci, ortak sinyal alınan yerin oturduğu lojman olduğunu, burada tanımadığı pek çok kişinin bulunduğunu söyledi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talebi reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK üyesi İbrahim Okur, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ile eski Danıştay Üyesi Vahit Bektaş'ın tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 3 Nisan 2018'e bırakılması kararlaştırıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ OKTAY ACU
10 Ocak'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, MHP'li muhaliflerin 2016'da olağanüstü kongreyi toplamasına ilişkin yerel mahkeme kararını onayan Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin eski üyesi Oktay Acu, hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Acu ile avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, Yargıtay Savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu. İddianamede, Acu'nun, hukuk fakültesine girdiği dönemden itibaren örgüt içerisinde yer aldığı, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında bulunduğu, örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı, örgütün eğitim biriminin sanığın oğluyla ilgilendiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Acu, usul itirazlarını dile getirerek, kendisi için suçüstü halinin gerçekleşmediğini savundu. Acu, görevsizlik kararı verilerek dosyanın Yargıtay Birinci Başkanlık Kuruluna gönderilmesini istedi.
Silahlı terör örgütü suçunun maddi unsurunun oluşmadığını, terör örgütüyle herhangi bir bağının bulunmadığını, hayatının hiçbir döneminde yasa dışı bir eylem içinde yer almadığını öne süren Acu, "Bu yapının böyle bir şey yapabileceğini kim tahmin edebilirdi ki? Bunlara devlet imkanları sunuluyor, övgüler düzülüyordu. Hatta insanlar kendilerini bu yapıdan gösterebilmek için çaba içine bile girmişti. Ama şimdi bana 'Bunların darbe yapacağını bilmeliydin' deniyor." ifadelerini kullandı.
Acu, 25 yıllık hakim olduğunu, bunun 10 yılının teftişte geçtiğini belirterek, "Çoluğumu, çocuğumu görmeden çalıştım. Devletim için hepsi feda olsun ama ben terörist değilim. Karşınızda boynum kıldan ince ama bu ağır ithamı kabullenemiyorum." dedi.
Amcasının oğlu Mesut Acu'nun 15 Temmuz darbe girişimine karşı direnirken şehit olduğunu aktaran Acu, cenaze ve yaşadıkları acı nedeniyle hakkındaki iddialarla ilgilenemediğini, ilk fırsatta teslim olduğunu ifade etti.
Aleyhine verilen ifadelere değinen Acu, beyanların usule aykırı yöntemlerle alındığını, bu nedenle delil olarak değerlendirilemeyeceğini savundu.
Bu kişilerin darbe suçundan yargılanma endişesiyle ifade verdiklerini, maddi ve manevi baskı altında kaldıklarını ileri süren Acu, beyanların dedikodudan öte geçemediğini iddia etti.
Acu, Yargıtay üyesi seçilmek için gereken şartları taşıdığını, üyeliğe seçilmesinin terör örgütü üyeliği suçlamasına dayanak yapılamayacağını savundu.
Örgütün gizli haberleşme programı ByLock'u kullandığını da kabul etmeyen Acu, "Kullansam bile bunun suç olduğunu düşünmüyorum." diye konuştu. Acu, MİT'in topladığı istihbari bilgilerin delil niteliği taşımayacağını ileri sürdü.
Hakkındaki yakalama kararının ardından kendisinin teslim olduğunu dile getiren Acu, "Darbeyi kim yaptıysa Allah onların belasını versin. Devletime en küçük bir ihanet içinde olmadım, olmam da mümkün değil. Suçsuzum ama inanmıyorsanız en ağır cezayı verin, boynum kıldan ince." savunmasını yaptı. Acu, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Daha sonra Acu'ya, el konulan iki telefonunun açılamadığı belirtilerek, şifresi soruldu. Acu, telefonlara el konulduğunda şifrelerini verdiklerini, polislerin bu şifrelerle telefonları açtıklarını ardından tutanak tuttuklarını ileri sürdü.
Şifreler olmadığı için telefonların açılamadığının bildirildiğinin yeniden ifade edilmesi üzerine Acu, bu şifreleri hatırlamadığını söyledi.
Oğlunda olduğu belirtilen telefonda "06pilot" kullanıcı adı ve ismi, soyisminin baş harfleri ile sicil numarasından oluşan "OA3417" şifresiyle ByLock kullandığının tespit edildiğinin hatırlatılmasına karşılık Acu, sicilini herkesin bildiğini, bunun sonradan oluşturulmuş olabileceğini savundu.
Diğer kullanıcıların bu hattı telefonlarına kendisini tarif edecek şekilde "Oktay", "Pilot", "Oktay abi" isimleriyle kaydettiklerinin belirtilmesi üzerine de Acu, telefonu oğlunun kullandığını, neden bu şekilde kaydedildiğini bilmediğini iddia etti.
Acu, örgütün eğitim biriminin oğluyla ilgilendiği yönündeki iddiayı da reddetti.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK üyeleri İbrahim Okur, Kerim Tosun, Mustafa Kemal Özçelik, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ile eski hakim Burhan Yaz'ın tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 3 Nisan 2018'e bırakılması kararlaştırıldı.
MHP'nin olağanüstü kongre süreci
MHP'de muhalif kanadın, parti yönetimini olağanüstü kongreye çağırmasıyla tartışmalı kongre süreci 2016 yılı Ocak ayında başlamıştı. Muhaliflerin olağanüstü kurultay talebine genel merkezin yanıt vermemesi üzerine açtığı dava, Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce 8 Nisan'da sonuçlanmış, "Kurultay Çağrı Heyeti" oluşturularak, partinin olağanüstü kurultaya götürülmesi kararı verilmişti. Bu kararın parti yönetimince temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay 18. Hukuk Dairesine gelmişti. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin MHP'de olağanüstü kongre toplanmasına ilişkin kararını oy birliğiyle onamıştı.
HSYK ESKİ ÜYESİ MAHMUT ŞEN
11 Ocak'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski HSYK üyesi sanık Mahmut Şen hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Şen ile avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, Yargıtay savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Şen'in, FETÖ/PDY'nin çalışmalarıyla HSYK üyeliğine seçildiği, "örgüt abisi" eski Yargıtay Üyesi Nazmi Dere'nin talimatları doğrultusunda HSYK'da oy kullandığı, "sohbet" olarak nitelendirilen örgüt toplantılarına katıldığı, "himmet" adıyla örgüte para verdiği ve örgütün talimatlarını kuruldaki diğer örgüt mensuplarıyla aynen yerine getirdiği, Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk, MİT Tırlarının Durdurulması gibi davalarda görev yapan cemaat mensubu hakim ve savcılar hakkında HSYK'daki soruşturmalarda çıkan aleyhe kararlara, örgütün talimatıyla muhalefet yazdığı ve örgütün gizli haberleşme sistemi ByLock kullandığı belirtildi.
İddiaları reddetti
Örgüt üyesi olduğunu ve örgüt talimatıyla HSYK üyesi seçildiğini reddeden Şen, bazı HSYK kararlarına muhalefet şerhi yazmakla suçlandığını, muhalefet yazılarında, yalnızca evrensel hukuk değerlerine, yargı bağımsızlığına atıf yaptığını öne sürdü.
Farklı düşündüğü konularda muhalefet şerhi yazmasının en temel hakkı olduğunu ifade eden Şen, kararlara yansıttığı hukuki görüşlerinde terör örgütüne yönelik destek niteliğinde unsur bulunmadığını, sadece kendi hukuki ve ilmi görüşleri doğrultusunda bu muhalefet şerhlerini yazdığını savundu.
Şen, "Talimat alarak muhalefet şerhi yazdıysam, hukuk a derken benim b demem lazım. Muhalefet şerhlerimin hepsi 14 klasör halinde getirtilmiş, içinde bir suç unsuru var mı? Evrensel ilkelerden, etik değerlerden, yargı bağımsızlığından bu kadar çok söz edilen bir karar HSYK tarihinde yoktur." dedi.
Usule ilişkin itirazlarını dile getiren Şen, gözaltına alma, arama ve el koyma süreçlerinin hukuka aykırı şekilde işletildiğini ileri sürdü.
HSYK üyeleri için hem görev suçu hem de kişisel suçlarda soruşturma makamının HSYK Genel Kurulu olduğunu savunan Şen, bunun tek istisnasının ağır cezayı gerektiren suçüstü hali olduğunu söyledi. Şen, evinde gözaltına alındığını, bu nedenle hakkında suçüstü hükümlerinin uygulanamayacağını iddia etti.
Soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ile tutuklama kararı veren Sulh Ceza Hakimliğinin görevsiz ve yetkisiz olduğunu ileri süren Şen, bu makamların verdikleri kararların hukuka aykırılık teşkil ettiğini savundu. Sanık Şen, davada durma kararı verilerek dosyanın Hakimler ve Savcılar Kuruluna gönderilmesini istedi.
Muhalefet şerhi yazmasına ilişkin suçlamaların görev suçu kapsamında kaldığını öne süren Şen, bu nedenle dosyanın yüce divan sıfatıyla yargılama yapmak üzere Anayasa Mahkemesine gönderilmesi talebinde bulundu.
Eski Yargıtay üyesi Nazmi Dere'den talimat alarak inceleme ve soruşturma izinlerine de muhalefet şerhleri yazmakla suçlandığını aktaran Şen, izinlerin 3. Dairenin görev alanında olduğunu, kendisinin 2. Dairede çalıştığını, bu nedenle bu suçu işlemesinin mümkün olmadığını iddia etti. Sanık Şen, disiplin cezalarına yazdığı muhalefet şerhlerinin ise usulle ilgili olduğunu savundu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre, soruşturma aşamasındaki usulsüzlüklerin kovuşturma aşamasında mahkemece giderilmesi gerektiğini anlatan Şen, hakkındaki iddianamenin lehe deliller göz ardı edilerek eksik hazırlandığını, bu nedenle iade edilmesi gerektiğini öne sürdü.
"Şüpheden sanığın yararlanması" ilkesi
Sanık Şen, 22 yıl hakimlik yaptığını, ömrünü mesleğine adadığını ifade ederek, "Allah kalbimi biliyor. Atılı suçlardan birini işlediysem beni idam edin. Burada ne karar verirseniz verin umrumda değil. Ben Allah'a hesap vereceğim. Zerre suç işlediysem idam kararı verin." savunmasını yaptı.
"Şüpheden sanığın yararlanması" ilkesinin, masumiyet karinesinin en önemli unsuru olduğunu söyleyen Şen, "Yurt dışından numaralarla görüştüğüm söyleniyor. Kim aramış, kiminle görüşülmüş belli değil. Bu ancak basit şüphedir. Benim bunu bertaraf etmem gerekmiyor. İddia makamının olgular üzerinden bunu subuta erdirmesi gerekiyor ama yok." görüşünü savundu.
Bir sonraki duruşma saatinin gelmesi nedeniyle sanık Şen'in tahliye talepleri alındı.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi. Duruşma, savunmaya kaldığı yerden devam edilmek üzere 9 Şubat 2018'e bırakıldı.
BAŞBAKANLIK ESKİ MÜSTEŞAR YARDIMCISI VE DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ KASIM DAVAS
11 Ocak'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı ve Danıştay üyesi sanık Kasım Davas, hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Davas'ın avukatı ve yakınları da katıldı.
Duruşmada, Yargıtay savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Davas'ın öğrencilik yıllarından itibaren örgüt içerisinde yer aldığı, FETÖ'nün HSYK'de etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Danıştay üyeliğine seçildiği, FETÖ'nün kapatılan yapılarından Fatih Hastanesindeki örgüt toplantılarına ev sahipliği yaptığı belirtildi.
Savunmasında darbe girişimini şiddetle kınadığını söyleyen Davas, silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasını kabul etmedi.
Sanık Davas, imam hatiplik yaptıktan sonra, hakimlik mesleğine başladığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde 3 yıl Müsteşar Yardımcılığı görevinde bulunduğunu anlattı.
"Üniversite yıllarında cemaate sempati duydum." diyen Davas, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin, sempati duymanın örgüt üyeliği için yeterli olmadığı yönündeki kararına atıf yaptı.
Sanık Davas, "1980-1990 yıllarında cemaatin sohbetlerinde siyasi söylem olmazdı. Her türlü görüşe toleranslı bakılırdı. Risale-i Nur okunurdu. 28 Şubat dönemiyle Risale-i Nur okumaları kalktı. Bu nedenle ben de yapıdan uzaklaştım... Risale-i Nur'a bağlılığım her şeyin ötesinde olduğu için 1996'dan sonra cemaatle ilgim, alakam, iltisakım kalmadı, net söylüyorum. Başka alakam yok." dedi.
Çocuklarının cemaatin eğitim birimi tarafından desteklendiği iddiasını da reddeden Davas, çocuklarının bu yapının okullarına, dershanelerine gitmediğini ileri sürdü.
Aleyhinde ifade verenlerin tahliye olabilmek için bu şekilde beyanda bulunduklarını savunan Davas, ifadelerin somut veriler içermediğini iddia etti. Kasım Davas, şunları kaydetti:
"ByLock kullanmadım. Bank Asyaya para yatırmadım. 22 yıldır bu yapıyla bağım olmadı. Olimpiyatlara davet ettiler, gittim ama organik bir bağım hiç olmadı. Danıştay seçiminde devletimin yanında yer aldım. Fatih Hastanesinde iftar davetlerine katıldım ama kendim yemek organizasyonu yapmadım. Bunların ne yargı ne hakim ne daire yapılanmasını biliyorum."
Bank Asyada hesabının bulunduğu hatırlatılan Davas, hesap hareketliliğinin olmadığını söyledi.
Yargının sivil imamı olduğu belirtilen Erkan Yılmaz ile 2012 yılında aynı gün yurt dışına çıktığının tespit edildiği anımsatılan Davas, bu kişiyi tanımadığını savundu.
Davas, oğlunun telefonunda ByLock tespit edildiğinin belirtilmesi üzerine de bunu duyunca çok üzüldüğünü, ihtimal vermediğini ancak oğlu İstanbul'da olduğu için konuyu görüşemediğini öne sürdü.
Sanık Davas, tutuklu bulunduğu süre göz önünde bulundurularak tahliyesini talep etti.
Mahkeme heyeti, verilen molanın ardından ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talebi reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, HSYK üyesi İbrahim Okur, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ve Danıştay Üyesi Vahit Bektaş'ın tanık olarak dinlenmesi ile duruşmanın 26 Mart'a bırakılması kararlaştırıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ HÜSEYİN SARIÖMEROĞLU
12 Ocak'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık Hüseyin Sarıömeroğlu, bir önceki duruşmada başladığı savunmasına devam etti. Duruşmaya, sanık Sarıömeroğlu ile barodan atanan avukatı katıldı.
Duruşmada, Yargıtay Savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Sarıömeroğlu'nun, hakimlik mesleği içinde, "davalarda örgütün talimatı doğrultusunda karar verilmesi, yüksek yargıdaki seçimlerde harekat tarzının belirlenmesi, himmet toplanması" amacıyla örgüt üyeleri tarafından düzenlenen toplantılara katıldığı belirtildi. Sanığın, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında bulunduğu, örgütün gizli haberleşme sistemi "ByLock"u kullandığı, 2014'te yapılan HSYK seçimlerinde örgütle irtibatlı adaylar için seçim çalışmaları yaptığı ve firari eski Yargıtay üyesi Ali Akın'a, Bank Asya'ya yatırılmak üzere 100 bin lira verdiği tespitleri de iddianamede yer aldı.
Daha önce hakim karşısına çıkan Hüseyin Sarıömeroğlu, savunmasının uzun süreceğini belirterek, heyetten daha sonra belirlenecek bir günde tam gün savunma için duruşma günü verilmesini istemişti. Sarıömeroğlu, bugün savunmasına devam etti.
Usule ilişkin itirazlarını dile getiren Sarıömeroğlu, soruşturma sürecinin görevsiz ve yetkisiz makamlarca yürütüldüğünü ve alınan kararların hukuka aykırı olduğunu savundu.
Suç tarihindeki yargılama makamının da Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirildiğini ileri süren Sarıömeroğlu, bunun tabii hakimlik ilkesini ihlal ettiği iddiasında bulundu.
Sanık Sarıömeroğlu, savunmasının uzun süreceğini belirterek süre istedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Sanığın tutukluluk halinin devamına, savunmaya kaldığı yerden devam edilmek üzere duruşmanın 12 Mart 2018'e bırakılmasına karar verildi.
Paralel yapı-Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK üyelerine açılan davalar
Paralel yapı-08 Ekim (2017) 'Ankara 77 sanık Yüksek Yargı Yapılanması' soruşturması/fezlekesi (Yargıtay)
(14 Ocak 2018, 16:31)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: