İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Sualtı Taarruz (SAT) ile Kurtarma ve Sualtı Komutanlıklarında görevli 38 asker ile bu personelden sorumlu sözde "Deniz Kuvvetleri Yapılanması"nın mahrem imamı konumundaki 14 sivilin de aralarında bulunduğu 42'si tutuklu 52 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
30.12.2017 19:54 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Sualtı Taarruz (SAT) ile Kurtarma ve Sualtı Komutanlıklarında görevli 38 asker ile bu personelden sorumlu sözde "Deniz Kuvvetleri Yapılanması"nın mahrem imamı konumundaki 14 sivilin de aralarında bulunduğu 42'si tutuklu 52 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
25.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yer alan binada yapılan duruşmaya, 42 tutuklu, 2 tutuksuz sanık ile tarafların avukatları katıldı.
Duruşmada, sanıkların kimlik tespiti yapılmasının ardından iddianamenin okunmasına geçildi.
Duruşma, Mahkeme Başkanı Ali Öztürk'ün, iddianameyi okumasıyla devam etti.
İddianamenin okunmasının tamamlanmasının ardından, sanık savunmalarına geçildi.
Mahkeme Başkanı, örgütsel bağ içinde olan sanıkların etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanma hakları bulunduğunu hatırlattı.
Savunma yapan tutuklu Avşar Zırh, etkin pişmanlıktan faydalanarak daha önce kolluk ve birlikte verdiği "Silahları gömdük, pişmanım" beyanını ve birliklerinde görev yapan FETÖ'cülerin isimlerini söylediği ifadelerini tehdit ve baskıyla verdiğini iddia etti.
Tutuklu sanık Murat Çetinkaya da etkin pişmanlıktan faydalanmak istediğini belirterek, şunları söyledi:
"Ortaokul 3. sınıfta Kuran kursunda benden küçük çocuklara, üniversite öğrencisi olan biri ders veriyordu. Benim son sınıfta olduğumu öğrenince beni sınavlara çalıştıracağını söyledi, babamdan izin alarak, maddi durumumuz olmadığından dershaneye gidemediğim için hafta sonları bu kişinin evine gittim. Girdiğim bütün sınavları geçtim. Kendim ve ailemin isteğiyle Deniz Lisesi'ne girdim. Tanımadığım kişiler hafta sonu izinlerimde yanıma gelerek, beni evlerine götürmek ve sohbete katılmamı istedi. Ben bu kişileri reddettim. Bana baskı kuruyorlardı. Askeri okulda verilen seminerlerde cemaatlerle bağlantılı kişilerin ihraç olacağı söylendiğinden kimseye bu durumu söyleyemiyordum. 2014 yılında SAT'tan mezun oldum. Bu şahıslar yine benimle iletişime geçmeye çalıştı. Ben onları reddettikçe beni tehdit ediyorlardı. Eşimle kendim tanışarak evlendim ve bir kızımız oldu. Bu kişiler, 'bizim onaylamadığımız biriyle evlenemezsin, kızına bizim seçeceğimiz bir isim koyacaksın' diye baskılarına devam etti. Benden ne istediklerini sordum. Biriyle tanıştırmak istediklerini söylediler. Korku ve tedirginlikten dolayı bu durumu kabul ettim. Beykoz'da 'Sadık' isimli biriyle tanıştırdılar. Bu kişi haftada bir defa görüşmemizi istedi. Ben de sürekli işi bahane ederek, bu görüşmeleri erteledim. Amaçları beni kontrol altında tutmaktı. Daha sonra bu 'Sadık' denilen kişi, başka soruşturmadan tutuklanmış. Daha sonra 'Süleyman' isimli biri 13 Temmuz 2016'da beni aradı ve bir eve gitmemi söyledi. Eve gittiğimde birinin geleceğini söyledi. Gelen kişi Kurmay Binbaşı Hakan Egemen'di. Çok şaşırdım. Kendisine emir verildiğini ve 15 Temmuz'da amirallere koruma görevi yapılacağını, bu görevin çok gizli olduğunu söyledi."
Sanık Çetinkaya, 15 Temmuz 2016'da Yüzbaşı Özay Cödel'in, birlikteki subay salonuna geldiğini, elinde bir liste olduğunu, bu liste çok gizli olduğundan kendisine göstermediğini ifade ederek, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Hakan Egemen, Özay Cödel'e silah ve mühimmat verdi. Cödel ve timi çıktı, nereye gittiklerini bilmiyordum. Saat 21.00'de SAS ve dalgıç personeli toplam 25 kişi salona geldi. Hakan Egemen, bu kişilere bilgi verdi. Gölcük'e gitmek için yola çıktı. Yol kapanınca polise durumu sordum. Polis, askerin köprüyü kapattığını söyledi. Tedirgin olduk. Hakan Egemen'e durumu sorduk, gitmek istemediğimizi söyledim. Bana dönüş yapacağını söyledi. Egemen 23.00'te geri aradı. Görevin iptal edildiğini söyledi. Ben Levent'te oturduğum için çok trafik vardı. Levent Özcan Ümraniye'de oturduğunu ve evinin müsait olduğunu söyledi. Gece 00.00'da Özcan'ın evine vardık. Bizim dışımızda salonda bulunan 2 kişi de evdeydi. Hakan Egemen, araçlardaki mühimmatı pazartesi birliğe teslim edebileceğimizi söyledi. Ertesi sabah evime gittim. Örgütün güvendiği adam olsaydım, Akıncı Üssü'ne beni gönderirlerdi."
Mahkeme Başkanı Ali Öztürk'ün "Etkin pişmanlıktan faydalanmak istediğini söyledin. Süleyman ve Sadık'tan başka isim vermedin. Başka kimseyi hatırlamıyor musun?" diye sorması üzerine, sanık Çetinkaya, "Bu isimler kod isimlermiş. Başka bir isim hatırlamıyorum. Kod isim olduğunu daha sonra öğrendim. Sadık'ın ismi Sadık'mış. Kapıdaki isimden gördüm." dedi.
Başkan Öztürk'ün "Birlikten, Akıncı Üssü'ne gönderilmek için Yeşilköy'e götürülen mühimmatların araçlara yükleme yapıldığına yardım ettiğin isnatları var." demesi üzerine, sanık Çetinkaya "Ben kesinlikle yardım etmedim. Ofisimdeydim." ifadesini kullandı.
Öztürk'ün "Hiçbir şeyden şüphelenmedin mi?" sorusuna sanık Çetinkaya, "Önce şüphelendim. Deniz Kuvvetleri'nden amirim olduğu için şüphem azaldı." yanıtını verdi.
Çetinkaya, korkutma ve zorlamalarla örgüte dahil edilmeye çalışıldığı ve gerçeği bilmeden planlanan darbenin içine çekilmek istendiği için etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini belirtti. Olay tarihinde SAT Komutanlığında Kuzey SAT Komutanlığı görevinde bulunan sanık Çetinkaya, lise döneminde Ankara'da maddi durumunun iyi olmaması nedeniyle cemaat evlerinde ders aldıktan sonra okul hayatı boyunca zaman zaman tanımadığı bazı şahısların yanına gelerek ailesi ve kendisiyle ilgili bilgiler vererek kendisini sohbete çağırdıklarını, kendisinin bu şahısları tanımadığı gerekçesiyle onları terslediğini ancak şahısların baskı yapmaya devam ettiklerini belirtti.
SAT Grup Komutanlığı'nda göreve başladıktan sonra, bu şahısların tekrar karşısına çıkmaya başladıklarını, evlere çağırmaya çalıştıklarını, yine bu teklifleri reddettikçe artık mesleğiyle ilgili tehditler almaya başladığını belirten Çetinkaya, eşinin de tehdit edilmesi üzerine, sonunda 2015 Kasım ayında bu kişilere kendisinden ne istediklerini sorduğunu, onların da kendisini Sadık isimli öğretmen olduğunu öğrendiği bir kişinin evini gösterdiklerini, bunun üzerine bu kişinin evine gitmeye başladığını anlattı. 2016 Haziran ayında Süleyman isimli şahsa yönlendirildiğini söyleyen sanık Murat Çetinkaya, 13 Temmuz'da sanıklardan Kurmay Binbaşı Hakan Egemen ile Süleyman'ın evinde bir araya geldiklerini, Egemen'in Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanlığı'ndan kendisine bir emir verildiğini, İstanbul ve Gölcük bölgesinde koruma görevi yapılacağını, görevin gizli olduğunu söylediğini ifade etti. Hakan Egemen'in kendisine Gölcük Bölgesinde görev alacağını söylediğini, benzer bir görevin de Kıdemli Yüzbaşı Özay Cödel'e verildiğini belirten sanık Murat Çetinkaya, 14 Temmuz akşamı Gölcük Üs Komutanı Tuğamiral Hayrettin İmren'in kendi şahsi aracıyla kendisini görev yerine götürüp 15 Temmuz Cuma akşamı için amirallere yönelik bir eylem ihbarı aldıklarını, görevin gizli olduğunu, SAT ve SAS personelini koruma gücü olarak kullanacaklarını söylediğini anlattı.
15 Temmuz akşamı Hakan Egemen tarafından bildirilen koruma görevi nedeniyle mühimmat alarak Gölcük'e doğru yola çıktığını anlatan Çetinkaya, Kavacık'ta yolun polis tarafından kapatıldığını görünce polislere yolun neden kapalı olduğunu sorduğunu, polislerin de askerin köprüyü kapattığını ve ateş edildiğini söylemesi üzerine bu durumu Hakan Egemen'e telefonda sorduğunu söyledi. Hakan Egemen'in görevin iptal olduğunu, evlerine gitmelerini söylemesi üzerine köprünün kapalı olmasından dolayı Ümraniye'de oturan astsubay Levent Özcan'ın evine geçtiklerini anlatan sanık Çetinkaya, Hakan Egemen'in söylemesi üzerine silahları eve bıraktıklarını, gece boyunca televizyondan haberleri takip ederek durum hakkında bilgi sahibi olduklarını, 17 Temmuz sabahı birlik komutanının araması üzerine de olayları anlattığını belirtti. Sanık Çetinkaya, "Koruma görevi denilerek kandırıldım. Örgütle fikir birliğim yok" dedi.
Çetinkaya'nın savunmasından sonra, duruşma yarına ertelendi.
26.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yer alan binada yapılan duruşmaya, 42 tutuklu sanık ile avukatları katıldı.
Sanık savunmalarını almaya başlamadan önce Mahkeme Başkanı Ali Öztürk, sanık eski Kurmay Binbaşı Hakan Egemen'i uyararak, "Hakan Egemen, personelle herhangi bir provokasyona girme. Herkes sanık. Benim rütbem şuydu buydu diye kimse kimseye bir şey diyemez. Polemik yaşamayın kimseyle. Hukuka aykırı bir şey diyemez. Salonun düzenine ilişkin hususlar bunlar." dedi.
Eski Sualtı Savunması (SAS) Komandosu tutuklu sanık Levent Özcan savunmasında, üzerine atılı suçlamaları reddederek, FETÖ veya benzeri yapıları her zaman bu ülkeye tehdit olarak gördüğünü, cumhuriyeti yaşam tarzı olarak benimsediğini savundu.
Sanık Özcan, terör olayları nedeniyle kuvvet koruma görevinin önemini artırdığını, görev emrini Kurmay Binbaşı Hakan Egemen'den aldığını söyledi. 12 Temmuz 2016'da İzmir'de görevliyken Egemen'in kendisini arayarak SAT Komutanlığı'nda olmasını istediğini, yani başka bir göreve çağrıldığını belirten Özcan, şunları anlattı:
"İstanbul'a geldim. 15 Temmuz'da Şenol beni aradı, arabasının bakımı için sanayiye gittik. Daha sonra eve gittim. 22.30'da SAT Komutanlığı'na gittim. Geç kalmıştık. Otoparkta Hakan Binbaşı'yı gördüm. Görevin iptal olduğunu ve eve gidebileceğimi söyledi. 'Kavacık'tan geçen biri var mı?' diye sordum. Murat Binbaşı beni arabasına aldı. Kavacık'a kadar gittik. 'Birliklerinize dönün.' mesajı geldi. Birliğime dönmek istedim. Köprü kapanmıştı. Murat Binbaşı 'Senin evine gelmek istiyorum.' dedi, ısrar etti. Eve geçtik, arkadaşım aradı. Kadıköy'de kaldığını, eve geçemediğini söyledi, bana gelmek istedi. Cumhurbaşkanı'nın konuşmalarından olayı öğrendim. Hakan Egemen'den otoparkta görevin iptal olduğu dışında bir emir almadım. Gölcük'e gitmek için emir almadım. Haberleri hayretle izledikten sonra Binbaşı Murat Çetinkaya ile bir görüşme yaptı. Yattık, uyuduk. Sabah olduğundan Murat Çetinkaya evde yoktu."
Evde olan Hüseyin Yazıcı ve Muhammet Günay Özer'in sabah evden gittiklerini anlatan sanık Özcan, 19 Temmuz'da birliğine çağrıldığını, daha sonrasında gözaltına alındığı anlattı.
Başkan Öztürk'ün "İzmir'den niye erken dönme ihtiyacı hissettin. Başka askeri personel de var. Niye seni çağırıyor?" diye sorması üzerine sanık Özcan, "Hakan Egemen beni başka bir göreve çağırdı. Hakan Egemen, bütün timin gelmesini söylemiş. Ben bunu daha sonra öğrendim." şeklinde cevap verdi.
İDDİANAMEYE GİREN KAYIP SİLAHLAR
İddianamede, darbe girişimi sonrası SAT Komutanlığı'na ait 2'si uzun namlulu olmak üzere 4 silah ile bu silahlara ait mühimmatlar, SAT komandolarının kullandığı çok sayıda şişmeli can yeleği ve çelik yelekler de dahil birçok malzemenin kaybolduğu belirtiliyor.
İhbar üzerine Ümraniye'de bir apartmanın bodrumunda bulunan silah ve mühimmatların bu iddianamenin sanıkları arasında yer alan tutuklu SAS Komandosu Astsubay Levent Özcan'a ait olduğu, Özcan'ın da bu apartmanda ikamet ettiği kaydediliyor.
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Osman Demir, gözaltındayken baskı gördüğü ve tehdit edildiği için korkarak ifade tutanağını imzaladığını iddia etti.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Ali Öztürk, "Asker olarak bu kadar korkarsanız vah bu ülkenin haline." dedi.
Sanık Demir, 2014'te sualtı savunma (SAS) komandosu olduğunu, 15 Temmuz'da bir gün önce Hakan Egemen'den aldığı izin üzerine alışveriş merkezine gittiğini, eve döndüğü sırada radyodan köprülerin kapandığını duyduğunu anlatarak, mesaj gelince birliğine dönmek istediğini, telefon görüşmesinden sonra birliğine gitmediğini, eve geçemeyince dışarıda kaldığını, sabah Levent Özcan'ın evine gittiğini söyledi.
Birkaç saat istirahat ettikten sonra Levent Özcan'ın evinden çıktığını ve Fatih'teki evine gittiğini aktaran sanık Demir, "15-23 Temmuz arasında birliğime çağrıldım, mesaime devam ettim. 24 Temmuz'da gözaltına verildim. Meslekten atıldım. İddianamedeki üzerime atılı iddiaları tamamen reddediyorum. İddianamede, SAT Grup Komutanlığı'na gidip, silah aldığım iddiaları var. Bu iddiaları kabul etmiyorum." dedi.
Başkan Öztürk'ün, "Görüntülerde senin silah ambarına giriş çıkış yaptığın tespit edilmiş. Ne amaçla girdin?" şeklindeki sorusu üzerine sanık Demir, "O cephaneliğin önünden geçtiğimizde selam vermemiz gerekir. Birliğimde bulunduğum sürece ambarlara girerim." diye konuştu.
Tutuklu sanık Ahmet Güngör de savunmasında, daha önce verdiği ifadeyi baskı altında imzaladığı gerekçesiyle kabul etmediğini söyledi. Güngör, 15 Temmuz 2016'dan birkaç gün önce internetten araç beğendiğini, araç sahibiyle Ümraniye'de buluşmak için sözleştiğini ancak aracı almaktan vazgeçtiğini, 2-3 saat diğer araçlarına baktığını, oradan ayrıldığını anlattı.
Kavacık'ta akşam yemeği yediğini dile getiren sanık Güngör, görev yeri Bursa'ya dönmek için otobüs beklediğini ancak otobüslerin gelmediğini, kendisine yakın olan arkadaşı Levent Özcan'ı aradığını, Özcan'a kalmak için gittiğini ifade ederek, "Eve gittiğimde Murat Binbaşı da vardı. Eve gidemediğini, köprü trafiği açılınca eve gideceğini söyledi. Haberlerden darbe olduğunu öğrendim. 15-20 dakika sonra Bilal Özel ile Hüseyin Yazıcı da eve geldi, karşıya geçemedikleri için onlar da gelmiş, sonra yattım. Ertesi gün Erdek'e gittim. Kesinlikle darbeci değilim. Kalbimde sorun olduğu için SAS'lığım düşmüş bir deniz personeliyim. Gölcük timine katılma durumum yoktu." dedi.
Tutuklu sanık Ahmet Kol da savunmasında, SAS'ta tim personeli olarak görev yaptığını belirterek, suçlamaları reddetti. Hakan Egemen'in kendisine görevlendirme yapılacağını söylediğini anlatan Kol, şunları kaydetti:
"11 Temmuz 2016'da görev emri çıkartıldı. 13 Temmuz'da Hakan Egemen, kuvvet koruma görevi olabileceğini, personel eksikliği yüzünden beni çağırabileceğini söyledi. 15 Temmuz'da izin alabileceğini söyledim. Hakan Egemen de bana ihtiyaç durumunda çağırabileceğini söyledi. 15 Temmuz günü göreve çağrılmadım. Hakan Binbaşı ile irtibatım olmamıştır. Suç teşkil etmeyen emirleri uygulamam söz konusu olamaz. Bana tam emir verilmemesine rağmen suç teşkil eden bir durum bulunmamaktadır. Başka bir emir almadım. 14 Temmuz mesaiden sonra ayrılan personel için düzenlenen yemeğe katıldım. Yemekten sonra evime döndüm. 15 Temmuz'da araba satın alacağım için izinliydim. Kayınvalidem ameliyatlı olduğu için ziyarete gittim. Evime yani lojmana geri döndüm."
SAS kursundaki amirinin kendisini arayarak arkadaşa yardıma gideceğini söylediğini aktaran sanık Kol, "Kavacık'a yola çıktık, bir yerde oturduk, televizyondan gelişmeleri takip ettik. Yardım etmek için Nihat Çelenk'in yanına vardık. Açılan bariyerlerden Çelenk geçebileceğini düşündü. Yolun aksi istikametine geçerek, beni Beykoz'daki evime bıraktı. Bir tim Kuzey Deniz Saha Komutanlığı'na gitti. Nöbeti devraldım. 18 Temmuz'da mesaiye gittim. Olanları komutanımıza rapor ettim. Askeri savcıyla görüştürülmeyi beklerken, bir heyet tarafından odaya alındım." şeklinde savunma yaptı.
Savunma yapan tutuklu sanık Ahmet Ordu da hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, Binbaşı Hakan Egemen ile herhangi bir iletişiminin bulunmadığını ve hain darbe girişimiyle bir ilgisinin olmadığını savundu.
Duruşma yarına ertelendi.
27.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yer alan binada yapılan duruşmaya, 29 tutuklu sanık ile avukatları katıldı.
Savunma yapan tutuklu sanık Barış Yortanlı, 15 Temmuz'da habersiz olarak gittiği görevde hukuk dışı bir eyleme katılmadığını, görevin daha sonra iptal olduğunu belirtti.
Komutan vekilliği yapan Hakan Egemen'in, kuvvet koruma görevi olduğunu söylediğini dile getiren Yortanlı, "15 Temmuz'da Heybeliada'ya kuvvet koruma görevine gittik. Öğleden sonra birliğime döndüm. Ailemle birliğin sahilinde yüzmeye gittik. Hava kararmaya yakın evimize geri döndük. Cüzdanımı ve kıyafetlerimi unuttuğum için birliğe geri döndüm. Sonrasında görev için SAT Grup Komutanlığı otoparkına aracımı park ettim. Hakan Egemen konuşma arasında 'Görev iptal oldu, evinize gidin.' dedi. Birliğe gelin mesajları gelince birliğe giriş yaptım. Televizyondan askeri teşebbüs olduğunu öğrendim. Sabaha kadar birliğimizi darbe teşebbüsünden koruduk." diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Ali Öztürk, "Korumak derken ne yaptınız?" sorusuna sanık Yortanlı, "Birlik koruması yaptık." karşılığını verdi.
Bunun üzerine Başkan Öztürk, "Bir şey yapmadınız yani." deyince sanık Yortanlı da "Gözlem yaptık. Bir şey yapmadık. Bilgi toplamaya gidenlerden haber bekledik." dedi.
Duruşma, sanık Yortanlı'nın savunmasının alınmasıyla devam etti.
Bazı sanıkların savunmalarının alındığı duruşmada, verilen aranın ardından Mahkeme Başkanı Ali Öztürk, tutuklu sanık Hakan Egemen'i uyardı.
Başkan Öztürk, Egemen'e yönelik, "Diğer sanıkları etkileme yönünde personelden bana bilgi geliyor. Benzer şeyler devam ederse seni salondan dışarı alırım. Seni dün de uyardım. Diğer sanıkları etkilemeye yönelik faaliyette bulunulmasına müsaade etmem. Herkes burada özgür iradesiyle beyanda bulanacak. Bana ne yapacağımın hesabını soramazsın." dedi.
Daha sonra savunma yapan tutuklu sanık Hüseyin Kayabaşı, 2011 yılında SAS Grup Komutanlığı'na tayininin çıktığını, 15 Temmuz'da evinde eşiyle televizyon izlerken köprünün kapandığını öğrendiğini, Astsubay Nihat Çengel'in kendisini arayarak yolda kaldığını ve yanına çağırdığını anlattı. Kayabaşı, Ahmet Kol'u arayarak Çengel'in durumunu söylediğini, Ahmet Kol ile Ahmet Ordu'nun geldiğini ve yola çıktıklarını aktardı.
Kavacık'ta yolun kapandığını söyleyen sanık Kayabaşı, "Yollar kapanınca bir yere oturduk. Aramızda konuştuk, birileri arayıp çağırırsa bu harekete uymayacağımızı konuştuk, karar aldık. 'Birliklerinize dönün' mesajını ciddiye almadım. O gece birliğime gitmedim. Nihat Çengel'i arayıp buluştuk. Olayların içinde olmadım, sadece arkadaşıma yardım ettim. Birlikteki depoda silahların olmadığını görünce şok oldum. SAS Komutanlığı'na girmedim. Talimat alarak, silahları dışarı çıkarmam söz konusu değil. Hakan Egemen'den böyle bir talimat almadım." dedi.
İddianamede, silahları 14 Temmuz 2016'da Nihat Çengel ile birlikten çıkardıkları ve kursiyer sayısından fazla silah aldıkları yönünde ifadelerin yer aldığını hatırlatan sanık Kayabaşı, birlikten silah çıkarmadıklarını öne sürdü.
Diğer tutuklu sanık Nihat Çengel de savunmasında, darbenin başladığı saatlerde gündelik hayatına devam ettiğini, darbe girişimi öncesinde ve sonrasında hiçbir bilgisinin olmadığını, o hafta sonu yapılacak yarışa katılmak için yola çıktığı öne sürdü.
Sanık Çengel, birlikteki herhangi bir faaliyeti şüpheli bulmadığı savunarak, şöyle devam etti:
"Suç teşkil eden hiçbir fiile karışmadım. İddianamede adı geçen kişilerle eylemsel hiçbir ilişkim bulunmamaktadır. Deniz Binbaşı Hakan Egemen, Türkiye'nin çok kritik dönemlerden geçtiğini, görev verilirse katılıp katılamayacağımı sordu. Görevleri yerine getireceğimi söyledim. Hiçbir şekilde görev hakkında bilgi vermedi. Hafta boyunca yaşadığım tek olay, Hakan Egemen ile olan konuşmamdır. 14 Temmuz'da mesaiye geç gelmem nedeniyle öğretmenlerin odasına girdim. Yapılan rutin toplantıda silahların temizlenmesi konuşuldu. Silahların kursiyerle yüklendiğini gördüm. Silahların tamamı yüklenmişti. SAS Grup Komutanlığı'na hareket ettik. Beykoz Riva'ya çıkartılmasına eşlik etmekten başka hiçbir temasım olmadı. Silahların temizlenmesine başlanmıştı, o sırada kursiyerlerin neler yaptığını görmek için 1 dakikalığına gittim. Kursiyerlerin silahları temizlediğini gördüm."
"Baskı altında ifade" iddiasına mahkeme başkanından tepki
Temizleme işlemi bittikten sonra silahların ambara konulduğunu söyleyen sanık Çengel, daha sonra silahları görmediğini, her zamanki gibi sandığın içine yerleştirildiği bilgisini aldığını, daha sağlam bir kilit taktığını ve orayı terk ettiğini ileri sürdü.
Silahların çalındığını duyunca çok şaşırdığını iddia eden Çengel, "Bu silahların kumpas için siviller üzerinde kullanılacağını düşünerek, endişeli şekilde hareket ettim. Daha sonra ifade için çağrıldım. Pazartesi günü olay biraz aydınlandıktan sonra birliğe katıldım. Hiçbir şekilde silahların olduğu yere geçilmeme müsaade edilmemiştir. İfadem alınmıştır. Olayın sonrasında silahların nasıl, kimler tarafından alındığı, gömülen silahlarla ilgili değerlendirme yapmam mümkün olmamıştır." diye konuştu.
Daha önce verdiği ifadeleri okunan sanık Çengel'in, bu ifadeleri işkence ve baskı altında verdiğini iddia etmesi üzerine Başkan Öztürk, "Bu ifadeler işkence altında alınsaydı, öttürürlerdi adamı." dedi.
Bazı tutuklu sanıkların savunmalarının alınmasının ardından, duruşma yarına ertelendi.
28.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yer alan binada yapılan duruşmada, tutuklu sanık Nihat Çengel'in savunmasının alınmasından sonra çapraz sorgusuna geçildi.
Mahkeme Başkanı Ali Öztürk, "Terör suçu işlendiğini öğrendin. O gece darbeye karşı neden mücadele etmedin?" sorusuna sanık Çengel, "Trafikte kaldım. Birliğe gidemedim. Amirlerim 'Evine gidebilirsin' dedi. Evime gittim." diye cevap verdi.
Bunun üzerine Başkan Öztürk, "İç Hizmetler Kanunu'na göre Cumhuriyet'e ve Anayasa'ya sadakat etmen gerekiyor. Terörle mücadele senin yükümlülüğün." dedi.
Sanık Çengel'in de "Trafikteydim. Herhangi bir yere hareket etme durumum yoktu." demesi üzerine Başkan Öztürk, "O gece darbeyi engelleyen vatandaş emir mi aldı?" sorusunu yöneltti. Buna cevap olarak Çengel, "Tek başıma gösterebileceğim reaksiyon yoktu." ifadelerini kullandı.
Üye Hakim Bengü Ersoy'un, "17 Temmuz Pazar günü 'Birliğe gel' diyorlar sana o emre uymuyorsun. 15 Temmuz'da 'Evine git' emrine uyuyorsun. Neden?" sorusu üzerine Çengel, "Amirim 'Evine git' dedi. Pazar günü yaşanan olaylar aksettirildiğinde bana gitmedim. İnsanların katlinden sorumlu olacağımdan gitmedim." şeklinde konuştu.
Cumhuriyet Savcısının, "Silahların bulunduğu sandıktaki asma kilidi, şifreli kilitle neden değiştirdin? Böyle bir usul var mı askeriyede?" sorusu üzerine Çengel, "Şifreli kilitle değiştirme usulü yok. Emniyet gereği daha iyi olacağını düşündüm." diye konuştu.
"15 Temmuz'da bu kadar adam uzaydan geldi herhalde"
Mahkeme Başkanı Ali Öztürk, "FETÖ mensubu senin bildiğin kişiler var mıydı, birlikte?" sorusuna da sanık Çengel, "Ben bu zamana kadar tespit etmedim. Etseydim, sıralı amirlerime söylerdim." dedi.
Mahkeme Başkanı Öztürk, bu cevap üzerine, "Bugüne kadar haberdar olan yok zaten. 15 Temmuz'da bu kadar adam uzaydan geldi herhalde." şeklinde konuştu.
Duruşma sırasında söz alan sanık Hakan Egemen'in, mahkeme başkanına yargılamanın gidişatıyla ilgili endişelerinin olduğunu söylemesi üzerine Başkan Öztürk, "Bizim mahkememizi herkes tanıyor. Olaylara ilişkin yargılama yapıyoruz. Burada diğer sanıklara tesir etmene izin vermem. Burada gözlemliyorum, herkesi duyuyorum ben. Salonda hiyerarşik yapıya izin vermem." şeklinde konuştu.
Çengel'in savunmasının tamamlanmasının ardından, diğer tutuklu sanık Hüseyin Yazıcı'nın savunmasının alınmasına geçildi.
Sanık Yazıcı, savunmasında, hiçbir şekilde illegal emir almadığını, 15 Temmuz 2016'da mesai bittikten sonra alışveriş merkezine gittiğini, çıkışta trafikte kaldığını, Hakan Egemen'in kendisini aradığını, Beykoz'dan Kavacık'a yöneldiklerini, daha sonra Egemen'in arayarak "Size gerek kalmadı." dediğini aktardı.
Yolda oldukları sürede Kuzey Saha Komutanlığı'ndan "Birliğe dönün." mesajı geldiğini anlatan sanık Yazıcı, "Birileri tarafından kullanılmamak için gitmedim. Levent Özcan'ı aradım, evinin müsait olup olmadığını sordum. O da müsait olduğunu belirtti. Saat 00.00 sıralarında Özcan'ın evine gittik. Geceyi orada geçirdik. Öğlen evden çıktım. Avrupa Yakası'ndaki evime geçtim." diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Öztürk, "Neden birliğe gitmiyorsun. İstanbul'da geziyorsunuz, bazı bilgileriniz var. Arkadaşının evine gidebiliyorsun. Birliğin olduğu yerde trafik yok." demesi üzerine sanık Yazıcı, "Ortalık karışıktı. Biz aralardan gittik." dedi.
Duruşmada, tutuklu sanık Muhammed Bilal Özel savunma yaptı.
Darbeden haberinin olmadığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamasını Levent Özcan'ın evinde televizyondan duyduğunu öne süren Özel, Özcan'ın evinin iddianamede yer aldığını, köprüler kapatıldığı için Özcan'ın evine gitmesinin normal olduğunu savundu.
Mahkeme Başkanı Ali Öztürk'ün "Baz bilgilerine bakıyoruz. Fıldır fıldır geziyorsunuz. Darbe teşebbüsü olmuş, birliğe neden dönmüyorsunuz?" sorusuna, sanık Özel, "Birliğe dönme ihtiyacı hissetmedik. O gün İstanbul'da bulunan 40 SAS'çıdan 25'i birliğe gitmemiştir." yanıtını verdi.
Başkan Öztürk'ün "Özel bir birliksiniz. Normal mantıkta birliğe dönmeniz lazım." demesi üzerine, Özel, "Dışarıda bulunmak tehlikeydi. Levent Özcan'ın evine alternatif yollardan gittik." ifadesini kullandı.
Tutuklu sanık Emre Akgül de Binbaşı Hakan Egemen'in eğitim planları nedeniyle senelik iznini iptal ettiğini, 12 Temmuz 2016'da mesaiye başladığını, 12-13-14 Temmuz'da atış talimleri yaptıklarını, 14 Temmuz'da Egemen'in kendisine yemek planını söylediğini anlattı.
15 Temmuz'da evden çıktığını, durakta arkadaşını gördüğünü, arkadaşının kendisine SAT Komutanlığı'na göreve çağrıldığını aktardığını, kendisinin de Anadolu Kavağı'na yemeğe gideceği için arkadaşına kendisini bırakabileceğini söylediğini ifade eden Akgül, "Hakan Egemen, kuvvet koruma görevi olduğunu ve yemeğin iptal olduğunu söyledi. SAT Komutanlığı'na gittik. Kapıda Hakan Egemen'i gördüm, 'bekleyin' dedi. Bağlı olduğum WhatsApp grubundan tankların köprüyü kapattığı yazıldı. Daha sonra Hakan Egemen geldi, görevin iptal olduğunu, dağılabileceğimizi söyledi. Kuzey Deniz Saha Komutanlığı'ndan 'birliklerinize dönün' mesajı geldi. 23.45'te birliğe giriş yaptık. Teyakkuzda nöbet beklemeye başladım. 16 Temmuz sabahına kadar birliğimi korudum. Sabah istirahat için evime gittim. SAS Grup Komutanlığı'ndan tahrip malzemelerinin çıktığı iddialarını reddediyorum. Bilgim ve sorumluluğum yoktur." şeklinde konuştu.
Mahkeme Başkanı: "Bulacağız o silahları"
Mahkeme Başkanı Ali Öztürk'ün "Silahlarla ilgili bilgim yoktur' dedin. Daha bilgisi olanını görmedim." demesi üzerine sanık Akgül, "İnşallah bulunur." şeklinde konuştu. Bunun üzerine Öztürk, "Bulacağız o silahları." ifadesini kullandı.
Başkan Öztürk, "O gece kapılar kırılmış, kameralar kırılmış, personeller çıkış yapmış, silah depolarının kilitleri kırılmış. Bu kadar olağan dışı şeyler yaşanmış. Bir kibrit kutusu kaybolsa komutan ortalığı ayağa kaldırır. Biz de askerlik yaptık. Hassasiyetleri biliyoruz. Herkes 'görmedim, bilmedim, duymadım' diyor. Bir şey görmedin mi?" diye sordu. Sanık Akgül, "Ben 30-40 dakika kaldım. Başka bir birliğin personeli olarak kameraların, cephaneliğin nerede olduğunu bilmiyorum. Faaliyetlerden haberim olması imkansız." şeklinde konuştu.
Tutuklu sanık Emre Özdemir ise olay günü karargah nöbetçi astsubayı olduğunu, darbe girişimiyle ilgi ve bilgisinin bulunmadığını öne sürerek, darbe girişimini karargahta öğrendiğini, buna karşı birlikte çalıştığını savundu.
Sanık Özdemir, darbe girişimine karşı kurulan personele 30 silahı gece 01.30 gibi dağıttığını dile getirerek, "16 Temmuz sabahına kadar nöbetime devam ettim. Komutanımın emri ve müsaadesiyle nöbetimi devrettim. Neden burada sanık olarak bulunduğumu anlamış değilim. Akıncı Üssü'ne götürülmek üzere silah yükleme faaliyetlerine katıldığım iddiası var. Bu iddiaları reddediyorum. Benim nöbetçi astsubay olarak görev yaptığım sırada, eksik silah bulunmamıştır. Sivil bir şahıstan talimat aldığım iddiası var. Daha önce verdiğim ifadeleri reddediyorum. Bu sivil şahsa yer gösterme iddiası var. Bu şahsı tanımıyorum." dedi.
"Hiçbir şeyden haberin yok"
Çapraz sorguda başkan Ali Öztürk, sanığa "14 Temmuz'da nöbetçisin, 15 Temmuz'da izinli olman gerekiyor. Neden?" diye sordu.
Sanık Özdemir de "Nöbetçi kişi, eşinin rahatsızlandığını söyledi. Lojmandaki eşine bakacağını söyledi. İnsaniyet adına nöbeti devraldım." diye konuştu.
Başkan Öztürk'ün, "Sen karargah nöbetçi subayısın. Silah depolarının kapıları kırılıyor, haberin yok. Kameraların yönleri değişiyor, haberin yok. Silahlar dışarı çıkartılıyor, haberin yok. Personel dışarı çıkıyor, haberin yok. Hiçbirinden haberin yok. Nöbetten çıkıyorsun, tutmaman gereken nöbeti devralıyorsun ve hiçbir şeyden haberin yok." demesi üzerine sanık Özdemir, "Haberim yok evet." yanıtını verdi.
Özdemir'in savunmasının tamamlanmasının ardından, duruşma yarına ertelendi.
29.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yer alan binada yapılan duruşmaya, 28 tutuklu sanık ile avukatları katıldı.
Mahkeme Başkanı Ali Öztürk, mahkemeye gelen yazıları okudu.
Başkan Öztürk, sanık Levent Özcan'a ilişkin belgede, 18 Temmuz 2017'de bir binanın bodrum katında merdiven altı boşluğunda askeri malzemeler olduğu ihbarı üzerine yapılan incelemede, çanta içerisinde fişek atar, M4 seyyar dipçikli otomatik tüfek, 25 şarjör, 2 makineli tabanca, 530 fişek, kılıf, fiber kabzalı bıçak elde edildiğini belirtti.
Öztürk, dosyaya sunulan başka bir belgede, 8 sanıkta "ByLock" tespit edildiğini, ancak internet iletişim bilgileri, GPRS, baz bilgilerinin henüz gelmediğini söyledi.
Müşteki Başbakanlık'ın avukatı Necip Kibar, suçtan zarar gördükleri gerekçesiyle davaya katılma talebinde bulundu.
Cumhurbaşkanlığı'nın avukatı Ömer Faruk Karagüzel de katılma talebinde bulunduklarını belirtti.
Duruşma tutuklu sanıkların tahliye taleplerinin alınmasıyla devam etti.
Duruşmada, mahkeme ara kararını açıkladı.
Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına, davaya katılma talebinde bulunan Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık'ın suçtan zarar görme ihtimallerine binaen taleplerinin kabulüne karar verdi.
"Mor Beyin" nedeniyle hatalar olması sebebiyle güncel ByLock kayıtlarının istenilmesine hükmeden mahkeme, duruşmayı 6 Şubat 2018'de Silivri'de yapılmak üzere erteledi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, sanıkların Türk Silahlı Kuvvetleri'nin emir komuta zincirinden kopuk olarak FETÖ'nün mahrem imamlarından talimat aldıkları ifade edilerek, bunun ardından sanıkların darbe girişimi sırasında SAT ile Kurtarma ve Sualtı komutanlıklarında muhalif olduklarını düşündükleri bazı askerleri derdest etmekle görevlendirildiği kaydediliyor.
Darbe girişiminin olduğu 15 Temmuz gecesi bu kişilerin harekete geçtikleri ancak darbenin başarısız olması nedeniyle eylemlerini tamamlayamadıkları belirtilen iddianamede, sanıkların bu aşamadan sonra da kendilerini gizlemeye çalıştıkları anlatılıyor.
İddianamede sanıklardan SAS Komandosu E.T'nin etkin pişmanlıktan yararlandığı ve Deniz Kuvvetleri yapılanmasının mahrem imamlarından olan sanık Enes Hozan'a bağlı olduğunu itiraf ettiği aktarılıyor.
İddianamede 51 sanık hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs etme", "hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ediliyor.
"Deniz Kuvvetleri Yapılanması"nın "mahrem imamı" konumundaki 14 sanığın ayrıca "terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan ayrı ayrı 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianamede, etkin pişmanlıktan yararlanan SAS Komandosu E.T'nin de aralarında bulunduğu 38 sanık hakkında "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan ayrı ayrı 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
Kaybolan silahlar Ümraniye'de bulundu
İddianamede, darbe girişimi sonrası SAT Komutanlığı'na ait 2'si uzun namlulu olmak üzere 4 silah ile bu silahlara ait mühimmatlar, SAT komandolarının kullandığı çok sayıda şişmeli can yeleği ve çelik yelekler de dahil birçok malzemenin kaybolduğu belirtiliyor.
İhbar üzerine Ümraniye'de bir apartmanın bodrumunda bulunan silah ve mühimmatların bu iddianamenin sanıkları arasında yer alan tutuklu SAS Komandosu Astsubay Levent Özcan'a ait olduğu, Özcan'ın da bu apartmanda ikamet ettiği kaydediliyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-19 Temmuz (2017) 'İstanbul 52 sanık Darbe Yap./Deniz SAT/Mahrem Yapı' davası
(30 Aralık 2017, 19:54)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: