Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı belirlenen Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
23.12.2017 12:51 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı belirlenen Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
18.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki salonda yapılan duruşmaya sanıkların yanı sıra taraf avukatları katıldı.
Duruşmanın bugünkü celsesinde ilk olarak Gürcistan'a kaçmak üzereyken sınır kapısında yakalanan eski yarbay Hüseyin Polatçı savunma yaptı. Polatçı, 15 Temmuz günü Jandarma Bölge Komutanlığı'nda görev yaptığını belirterek, üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi.
Polatçı, o gün Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Merkezinden arayan, ismini bilmediği binbaşının Akıncı Üssü'nde 143. Filo'dan bir emir geleceğini ve kendisinin de buraya gitmesine yönelik emri ilettiğini ifade ederek, üsse gittiğini ancak bir emir olmayınca saat 19.30 civarı görev yeri olan bölge komutanlığına döndüğünü söyledi.
Görev yaptığı esnada, TSK'nın yönetime el koyduğuna dair mesaj geldiğini ve bu mesajın TRT spikerinin okuduğu mesajla benzer olduğunu anlatan Polatçı, bölge komutanını aradığını ancak onun da gelişmeleri takip ettiğini söylediğini öne sürdü.
Polatçı, darbe faaliyetlerine katılmadığını savunarak, ilerleyen saatlerde Ankara'da etrafa ateş açan helikopterleri engellemek için hazırlanan jandarma özel harekat timiyle kuleyi ele geçirmek üzere Kara Havacılık Komutanlığına geçtiklerini bildirdi.
Burada bir helikopterin üzerlerine ateş açtığını ve iki askerin yaralandığını anlatan Polatçı, kendisinin de bir yaralıya yardım ettiğini ileri sürdü.
Polatçı, o gece tuzağa düşürüldüğünü iddia ederek, sabah olduğunda albaya bilgi verip komutanlıktan ayrıldığını söyledi.
Gözaltına alınanlara yapılan muameleyi televizyonda izlediğini, kendisine de böyle bir muamele yapılmaması için teslim olmadığını savunan Polatçı, "Gerçekler ortaya çıkana kadar uzaklaşmak istedim." dedi.
Örgütün gizli haberleşme programı ByLock'u kullanmadığını savunan Polatçı, İzmir'deki askeri casusluk davasında bilirkişi olarak bulunduğunu da söyledi.
Tutuksuz sanık savunması
Tutuksuz sanık astsubay A.A.C. de 15 Temmuz'da üssün kuzey cephaneliğinde çalıştığını, iki yıldır Akıncı'da görev yaptığını, mühimmatların depolanması, montesi, demontesi ve hatta teslim işlemlerini yaptığını bildirdi.
Günün sabahında kahvaltı yapmak için oturdukları sırada atölye komutanı astsubay H.Ü'nün monte yapacaklarını söylediğini, bunun üzerine kahvaltıdan sonra mühimmat montelemeye başladıklarını anlatan A.A.C, ne sebeple monteleme yaptıklarına yönelik bilgisi olmadığını, zaten kendilerine bilgi verilmeyeceğini savundu.
A.A.C, öğleye doğru mesainin saat 14.00'te biteceğinin duyurulduğunu, ancak monteleme görevini yerine getirmek için kendilerinin mesaiye devam ettiğini öne sürdü.
İkinci vardiyada çalışacak personelin de saat 16.00 gibi geldiğini belirten A.A.C, hazırlanan mühimmatı daha sonra 141. Filo'ya götürüp teslim ettiğini anlattı.
Tutuksuz sanık A.A.C, monte işleri bittikten sonra depo kapılarını saat 20.00 gibi kapattıklarını, görevleri bitmesine rağmen astsubay H.Ü'nün emri ile beklemeye devam ettiklerini dile getirdi.
İdari binada beklediklerini anlatan A.A.C, hava karardıktan sonra yüksek sesler üzerine dışarı çıktıklarını bu sırada bir araçla iki teğmenin iki astsubayla geldiklerini belirtti. Bu teğmenlerden birinin bacağında tabanca olduğunu, diğerinde de tabancası olduğunu düşündüklerini bildiren A.A.C, bu teğmenlerin astsubay Erkan Çoban ile görüşüp silah istediklerini ifade etti.
A.A.C, Erkan Çoban'ın telefonla görüşmesinin ardından silah vermediğini, teğmenlerin de onu araca bindirip üs komutanın yanına götüreceklerini ifade ederek ayrıldıklarını dile getirdi.
Daha sonra gazinoya geçip televizyondan darbe girişiminden haberdar olduklarını anlatan A.A.C, atölye komutanı H.Ü'nün de mühimmat isteğine olumsuz yanıt vereceklerini söylediğini aktardı.
Üsten sabah saatlerinde ayrıldıklarını ve FETÖ/PDY ile bir bağı bulunmadığını savunan A.A.C, beraatini istedi.
Duruşmada, sanık eski kursiyer teğmen Mehmet İhsan Akça da savunmasında tahliye talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, 15 Temmuz'da yüzbaşı rütbesiyle Akıncı Üssü 141. Filo'da görev yapan tutuksuz sanık pilot binbaşı Zayit Kasabalı savunma yaptı.
Kasabalı, 1 Temmuz'da yıllık izne ayırıldığını, 11 Temmuz'da ailesiyle İzmir Gümüldür'deki askeri kampa tatil için giriş yaptığını, çıkış tarihinin ise 19 Temmuz olarak önceden belirlenmiş olduğunu söyledi.
15 Temmuz'daki darbe girişimini Whatsapp gruplarında arkadaşlarının yazışmalarından öğrendiğini belirten Kasabalı, Ankara'ya gelmediğini, ailesinin de güvenliğini düşünerek kampta kaldığını ifade etti. Zayit Kasabalı, kamptan çıkış tarihinde ayrılıp Ankara'ya geldiğinde de üsse gitmediğini, Whatsapp üzerinden alınan yoklamalara katıldığını kaydetti.
Kasabalı, 27 Temmuz'da savcıya ifade vermek üzere üsse çağrıldığını, gittiğinde ise gözaltına alındığını ancak adli kontrol şartı olmaksızın serbest bırakıldığını bildirdi.
O dönem Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı (EDOK) olarak görev yapan Orgeneral Kamil Başoğlu'nun derdest edildiğinde üzerindeki montta, isminin yazıldığı kalem bulunması hakkında da savunma yapan Kasabalı, öğretmen pilotlara verilen kalemlerin üzerinde isimlerin yazılı olduğunu, onu da montunda taşıdığını belirtti.
Pilotların iki üç montu bulunabileceği ve bu montların da ofisinde ya da dolabında olabileceğini anlatan Kasabalı, ancak ofisini kilitlemediğini, çünkü birlikte çalıştığı arkadaşının ofisi kullandığını söyledi. Ayrıca ofis anahtarlarının ofis sahibinin yanı sıra filo komutanında da bulunduğunu belirten Kasabalı, montunun Başoğlu'na verilmiş olduğunu söyledi.
İzmir'de tatilde olduğuna ilişkin görüntü ve diğer kanıtları mahkemeye sunan Kasabalı, FETÖ/PDY ile bir bağı olmadığını da savundu.
O da üsse gitmemiş
Tutuksuz sanık pilot yüzbaşı M.Ç.Ş'de, savunmasında 15 Temmuz'da 141. Filo'da öğretmen pilot olarak görev yaptığını belirterek, hava sıcaklığından ötürü mesai erken bittiğinden 15.30'da servise binerek filodan ayrıldığını söyledi.
Üs nizamiyesinden çıkarken aynı bölgede oturan arkadaşının aracına bindiğini belirten M.Ç.Ş, 16.45 civarı da evinin yakınındaki kreşte olan kızını aldığını ve annesinin evine gittiğini ifade etti.
M.Ç.Ş, eşi işten gelince onu da evden alıp tekrar annesinin evine gittiklerini aktararak, 22.30 gibi eve döndüklerini, bu sırada ablasının arayıp uçakların uçtuğunu ve ne olduğunu sorduğunu dile getirdi. Bilmediğini ve evde televizyonu açtığında köprünün kapatıldığını, sonra da Başbakan'ın açıklamalarını gördüğünü anlatan M.Ç.Ş, gelişmeleri Whatsapp'tan da takip ettiğini kaydetti.
İlerleyen günlerde aranıp çağrılması üzerine savcıya ifade verdiğini belirten M.Ç.Ş, silahlı terör örgütü FETÖ/PDY ile bir bağı bulunmadığını savundu.
Uçaklar inip kalkarken ders çalışmış
Tutuklu sanık eski kursiyer teğmen Süleyman Ekşi de duruşmadaki savunmasında, emniyetteki ifadelerini kabul etmediğini söyledi.
Ekşi, 141. Filo'da görevli olduğunu ve 15 Temmuz akşamı terörle mücadele harekatı yapılacağının söylenmesinin ardından kendisine bir görev verilmediğini iddia ederek, ders çalışma odasına girip çalıştığını, tost ve çay için çardak bölgesine çıktığını anlattı.
Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ı gördüğünü, Jandarma Genel Komutanı'nın da geldiğini duyduğunu dile getiren Ekşi, komutanların gelmesinin, terörle mücadele harekatının başında onların olduğunu gösterdiğini savundu.
Ekşi, elektrikler kesilince çalışma odasında bir-iki saat uyuduğunu, sabah da izin verilmesinin ardından evine gittiğini, sonrasında ise gözaltına alınıp tutuklandığını bildirdi.
Ekşi'nin de tahliye talep ettiği duruşma, yarına ertelendi.
19.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda yapılan duruşmaya sanıkların yanı sıra taraf avukatları katıldı.
Duruşmada savunma yapan tutuksuz sanıklardan binbaşı C.T, 15 Temmuz'da Akıncı Üssü'ndeki 141. Filo'da yüzbaşı rütbesiyle öğretmen pilot olarak görev yaptığını söyledi.
15 Temmuz'da uçuş yaptığını ve 12.30'da indiğini anlatan C.T, havalar sıcak olduğu için mesainin erken bitirildiğini ifade etti. C.T, çardak bölgesinden servise binmek üzereyken bir kursiyerin ceza olarak meyve ve tatlı getirdiğini gördüğünü ancak yemek için filo komutanı Hakan Karakuş'tan izin aldıklarını bildirdi.
Hakan Karakuş'un "yiyin ve hemen çıkın" dediğini belirten C.T, saat 15.30 gibi servise binerek üsten ayrıldığını anlattı.
Sanık C.T. evdeyken Karakuş'un saat 16.42 gibi cevapsız çağrısını gördüğünü, bunun üzerine dönüş yaptığını belirterek, "Hepiniz çıktınız mı filodan?" diye sorması üzerine "evet" yanıtını verdiğini ve onun da "tamam" diyerek kapattığını savundu.
Daha sonra üç arkadaşıyla Bahçelievler'deki bir kafeye gittiklerini anlatan C.T, saat 22.12 civarı iki uçağın geçtiğini, bunun üzerine WhatsApp grubundan "Cayır cayır F16 geçiyor" şeklinde ilk mesajı kendisinin attığını belirtti.
C.T, uçak kaçırıldığını düşündüğünü, bunun üzerine başta filo komutanı Hakan Karakuş ve diğer rütbelileri aradığını ancak cevap alamadığını öne sürdü. Sabit hattan filonun "desk" denilen yerini aradığını, üçüncü aramasında telefon açıldıktan sonra uzaktan gelen bir sesin "Telefonu açmayacaksın demedim mi?" ifadesi üzerine hemen kapandığını söyledi.
Bu sırada binbaşı Ömer Dolay ile de telefonla görüştüğünü, kendisinin üsse gittiğini anlattığını belirten C.T, Dolay'ın "Sakın buraya gelmeyin, burası karışık. Tanımadığım üniformalı kişiler beni almıyorlar." dediğini, bunun üzerine üsse gitmeme fikrinin perçinlendiğini iddia etti.
Tutuksuz sanık C.T, saat 23.00 civarı televizyondan kalkışma haberlerini de gördükten sonra evlerine gittiklerini ifade ederek, eve vardıktan yaklaşık yarım saat sonra yüzbaşı Fatih Kılıç'ın aradığını ve bir polis arkadaşının darbe girişiminde yer almadıklarını belgelemek için bir karakola gitmelerini söylediğini, bunun kendisine de mantıklı geldiğini bildirdi.
Karakolda kameraya "tekmil"
Bunun üzerine saat 03.00 gibi Fatih Kılıç ve binbaşı Halit Oktay ile Etimesgut bölgesindeki bir karakola gittiklerini anlatan C.T, karakolda darbe girişimine katılmadıklarına dair tutanak tutulmadığını aktardı. C.T, bir polis memurunun yönlendirmesi üzerine ses kaydı da yapan bir kameranın karşısına Kılıç ve Oktay ile geçip "rütbe, isim ve saati" söyleyip eve gittiklerini anlattı.
C.T, 27 Temmuz'da çağrılması üzerine üsse gittiğini ve gözaltına alındığını belirterek, Batı Adliyesinde kovuşturmaya gerek olmaksızın serbest bırakıldığını ifade etti.
FETÖ/PDY'nin silahlı bir terör örgütü olduğunu, tabi olanların hak ettikleri cezaya çarptırılması gerektiğine inandığını dile getiren C.T, kendisinin ise bu örgüte karşı gönül bağı dahi bulunmadığını savundu.
Duruşmanın öğleden önceki bölümünde sanık eski kursiyer teğmen Halil İbrahim Güçlü de savunma yaptı.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde 2016'da 4. Ana Jet Üssü 141. Filo Komutanlığında program subayı olarak görevli olan sanık eski Yüzbaşı Özgür Ötkün savunma yaptı.
O dönem Hollanda'ya dış görevle atandığını, bu yüzden 1 Temmuz'da eşyalarını göndermek üzere bir firmaya teslim ettiğini anlatan Ötkün, 13-14 Temmuz'da ilişik kesmek için filoya gittiğini söyledi.
Ötkün, eşinin de Kazan'da ilişik kesme işi olmasa evraklarını bir arkadaşı ile imzalatabileceğini belirterek, eşinin evraklarının öğleden sonraya kaldığını, kendi evraklarını ise Filo Komutanı Yarbay Hakan Karakuş'un imzalamadığını söyledi.
Karakuş'un, terörle mücadele harekatı olabileceğini, pilota ihtiyaç olduğunu söylediğini belirten Ötkün, kendisinin ise yasal olarak uçamayacağını, ayrıca kıyafetlerinin de gideceği için yanında olmadığını ifade ettiğini öne sürdü. Ötkün, Karakuş'un buna rağmen kursiyerlerle ilgilenebileceğini belirtip "kal" dediğini iddia etti.
Gece uçuşu brifingine kendisinin girmediğini, sonrasında lojmandaki evine geçtiğini, tayin olduğu için elektrikleri kestirdiğini, kendisini davet eden komşusuna geçtiğini anlatan Ötkün, saat 23.00 civarı başbakanın kalkışma olduğunu söylediği haberi izlediğini dile getirdi.
Ötkün, evindeki birkaç parça eşyasını alıp TAİ misafirhanesine gitmeye karar verdiğini ancak nizamiyeden çıkış yapmasına izin verilmediğini ileri sürerek, tekrar eve döndüğünü savundu.
Evde bir süre kaldıktan sonra Sincan nizamiyesinin aklına geldiğini ancak burada bir kamyon gördüğünü ve insanların bulunduğunu, buradan da çıkış yapamadığını iddia eden Ötkün, daha sonra 141. Filo'ya girdiğini belirtti.
Ötkün, hiçbir kursiyere talimat vermediğini, filoda biraz dolandığını, tanıdık birini göremeyince 143. filoya geçtiğini söyledi. Burada teçhizatlı ve silahlı birilerinin olduğunu ancak tanıdık bir yüze rastlamayınca tekrar 141. Filo tarafına çektiği arabasına bindiğini iddia eden Ötkün, gün aydınlanıncaya kadar beklediğini ve radyodan haberleri takip ettiğini öne sürdü.
Sabah olunca evine döndüğünü, o gece ne kimseye talimat verdiğini ne de talimat aldığını öne süren Ötkün, pazar öğlen yola çıkıp Denizli'deki ailesinin yanını gittiğini bildirdi.
Ötkün, filo idari kısım astsubayının savcıya ifade vermek üzere personeli çağırdığını öğrenmesi üzerine 28 Temmuz'da 23.00 civarı üsse gittiğini, gözaltına alındıktan sonra tutuklandığını söyledi.
Sanık Ötkün, tahliye talebinde bulundu.
Akıncıya tek başına gitmiş
Darbe girişiminin yaşandığı dönemde Özel Kuvvetler Komutanlığında (ÖKK) görevli sanık eski Yüzbaşı Murat Çakır da 15 Temmuz'da Akıncı Üssü'ne, Zekai Aksakallı'nın emrini ileten yine ÖKK'dan Yarbay Halit Kazancı'nın çağırması üzerine gittiğini iddia etti.
Çakır, üsse kendi başına geldiğini ve orada Kazancı ile görüştüğünü, onun da askeri üslere terör saldırısı yapılacağına yönelik istihbarat geldiğini, bu yüzden Zekai Aksakallı'nın emri ile personelin çağrıldığını anlattığını bildirdi. Kazancı'nın kendisini de bu yüzden çağırdığını söylediğini öne süren Çakır, 143. Filo'nun ek binasında beklediğini ileri sürdü.
Burada uyuduğunu ve 03.00-04.00 gibi devresi Fatih Yapıcı'nın arayıp "Bir şeyler oluyor" dediğini öne süren Çakır, çıkıp 143. Filo'ya gittiğini söyledi.
Sabah olduğunda gözaltına alınıp tutuklandığını anlatan Çakır, Mahkeme Başkanınca savcılıkta ifade vermediği hatırlatılması üzerine, askeri savcıya ifade vermesi gerektiğini düşündüğünden, ayrıca aç ve susuz olduğundan ifade vermediğini ileri sürdü.
FETÖ üyesi olduğu iddiasını kabul etmeyen Çakır, tahliyesini talep etti.
20.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda yapılan duruşmaya sanıkların yanı sıra taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, Akıncı Üssü Komutanı sanık eski tuğgeneral Hakan Evrim'in emir astsubayı Fatih Aslantaş savunma yaptı.
Aslantaş, 15 Temmuz'da 06.30'da mesaiye gittiğini, komutanın oğlu hastaneye gideceği için 08.00'den sonra ona refakat ettiğini ve 12.30 civarında döndüğünü söyledi.
Bir süre sonra havacı bir generalin giriş yaptığı bilgisi gelince yemek salonundaki Evrim'e bunu ilettiğini ifade eden Aslantaş, gelen komutanın da Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı Kubilay Selçuk olduğunu öğrendiğini belirtti.
Aslantaş, Akın Öztürk'ün de lojmandaki kızını ziyarete geleceğini ancak üsse uğramayacağını öğrendiği bilgisini de komutanına ilettiğini belirterek, Kubilay Selçuk ve Hakan Evrim'e ikramda bulunulduğunu bildirdi.
Bir ara Hakan Evrim'in odasının önünden geçerken "143. Filo'ya yemek siparişi verdik. Çağırdığımda siz de gelin" diyerek ayrıldığını dile getiren Aslantaş, kendisinin de Selçuk'un emir astsubayı ile oturduğunu söyledi.
Aslantaş, daha sonra 143. Filo'ya komutanın yanına geçtiğini, etrafta çok sayıda tam teçhizatlı asker bulunduğunu aktardı. Filoda bir siville birlikte gördüğü harekat komutanı Albay Ahmet Özçetin'in kendisinden kamera istediğini ifade eden Aslantaş, kamerayı alıp geldiğinde Özçetin'i bulamadığını, yanında gördüğü sivile sorduğunda "Ben veririm." diyerek kamerayı aldığını öne sürdü.
Üs komutanının bir ara seslenerek şeref salonunu açmasını emrettiğini ve bunun için yanından ayrıldığını dile getiren Aslantaş, komutanın yine arayıp makam arabasını sorduğunu, 143. Filo yakınındaki makam aracını bulup götürdüğünü bildirdi.
Aslantaş, 00.30 civarında karargahtaki odasına döndüğünde bina önünde 5-6 teçhizatlı askerin yanı sıra bir makam otosu gördüğünü de ifade ederek, VIP giriş kapısında da takım elbiseli biri olduğunu belirtti.
Akın Öztürk'ün koruması ve emir astsubayına içeride kimlerin olduğunu sorduğunu anlatan Aslantaş, onların da Genelkurmay Başkanı, Akın Öztürk ve birkaç generalin daha bulunduğunu söylediklerini aktardı. Kapıda bekleyen takım elbiseli kişinin de Genelkurmay Başkanının koruması olduğunu düşündüğünü anlatan Aslantaş, mutfak bölümüne geçerek ikramların hazırlanmasına nezaret ettiğini söyledi.
Aslantaş, bir süre sonra Hakan Evrim, Kubilay Selçuk, Mehmet Dişli ve Ömer Faruk Harmancık'ın makamdan ayrıldığını gördüğünü belirterek, çay servisiyle ilgilenirken Genelkurmay Başkanı'nın çalışmayan televizyonların tamirini istediğinin iletilmesi üzerine tamir edilmesi için ilgili birime haber verdiğini ve televizyonları yaptırdığını savundu.
Sabaha kadar çay getirip götürmüş
Sabaha kadar komutanları ağırlama görevini yerine getirdiğini, bir emir astsubayı odası, bir çay ocağı şeklinde sabaha kadar gidip geldiğini öne süren Aslantaş, Genelkurmay Başkanı için helikopter istendiğinin söylenmesi üzerine kuleyi aradığını ancak helikopterden bilgileri olmadığını söylediklerini iddia etti.
Bunun üzerine kendi şoförünü terminal komutanlığına gönderip "Genelkurmay Başkanı geliyor, helikopter hazırlasınlar." dediğini ifade eden Aslantaş, çok geçmeden başkanın makamdan ayrıldığını belirtti.
Aslantaş, Hakan Evrim'in gidebileceğini söylemesi üzerine 09.00 gibi üsten ayrıldığını, Kubilay Selçuk'un emir astsubayını da AŞTİ yakınında indirdiğini kaydetti.
İddianamede geçen aleyhindeki beyanların gerçek dışı olduğunu savunan Aslantaş, FETÖ ile bir bağı bulunmadığını, terör örgütü üyeliğini de kabul etmediğini söyledi.
Aslantaş, görevinin komutanının verdiği idari ve şahsi emirleri yerine getirmek olduğunu belirterek, o gün de bu görevi yaptığını öne sürdü.
Darbe girişiminin ardından üste savcıya tanık olarak, 28 Temmuz'da da Batı Adliyesi'nde şüpheli olarak ifade verdikten sonra serbest bırakıldığını, 40 gün boyunca üsse gelen savcılara yardımcı olup bilmedikleri şeyleri anlattığını dile getirdi.
Aslantaş, 26 Ağustos'ta ailesini görmek için izin alıp Konya'ya gitmek üzere çıktığı sırada Batı Adliyesi'nden çağırıldığının söylenmesi üzerine buraya gittiğini ve gözaltına alınıp tutuklandığını bildirdi.
Kaçma şüphesi olmadığını savunan Aslantaş, tahliye talebinde bulundu.
Savunma yapan Kara Kuvvetleri Komutanlığında proje geliştirme subayı sanık eski Albay Nevzat Bilir, 15 Temmuz'da mesaiden saat 20.00 civarı ayrıldığını ve bazı arkadaşlarıyla yemek yemek üzere Etimesgut'a doğru yola çıktığını, bu sırada kısım amiri Albay Muzaffer Düzenli'nin arayıp çıkıp çıkmadığını sorduğunu söyledi.
"Komutanım bir emriniz varsa döneyim." dediğini, Düzenli'nin de "Gerek yok" cevabı üzerine yoluna devam ettiğini öne süren Bilir, Düzenli'nin Akıncı Üssü'nde olduğunu bildiğini ve o saatten sonra da dönmeyeceğini düşünerek çıktığını iddia etti.
Bilir, Etimesgut'ta yemek yiyeceği arkadaşlarının da arandığını öğrendiğini belirterek, yanlarına gelen Murat Kaya'nın birilerini arayıp konuştuğunu, olağanüstü bir durum olduğunu öğrenmesi üzerine, karargaha dönmeye karar verdiklerini anlattı.
Nizamiyede olağanüstü bir durumla karşılaştıklarını, tam teçhizatlı personelin izin vermemesi üzerine içeri giremediklerini savunan Bilir, daha sonra harekat merkezini aradığını bildirdi.
Bilir, telefonu bir albayın açtığını, durumu izah ettikçe onun da yanındaki üst rütbeli birine izah ettiğini belirterek, bazı rütbelilerin Akıncı Üssü'ne gönderildiğini, kendilerinin de oraya yönlendirildiğini belirtti. Bilir, büyük bir terör saldırısı olabileceğini, bu yüzden üste ihtiyaç olabileceğinin ifade edildiğini dile getirdi.
Nizamiyeden giriş yapamayan personelle durumu paylaştığını ve Akıncı Üssü'ne gittiklerini belirten Bilir, "Olağanüstü bir durumda, birliğim olan karargahıma katılış yaptım ve harekat merkezinin talimatlarına uydum. Görevlendirilmiş olarak Akıncıya gittim ve orada bulundum." dedi.
Bilir, Akıncı Üssü'ne giriş yaptığını, yönlendirildikleri 143. Filo'ya ise ısrarları sonucu sadece kendisinin girebildiğini iddia etti.
Başbakanın açıklamasına kadar aklına terör saldırısından başka bir şey gelmediğini ileri süren Bilir, "143. Filo'da böyle bir terörle mücadele harekatını yönetecek bir hazırlık yoktu. Amaçsız olarak bir araya gelmiş bir topluluk ve ne olup bittiğini anlamaya çalışan insanlar vardı." diye konuştu.
Bilir, Akıncı'nın kalkışmanın hangi tarafında olduğunu ilk başlarda anlamadığını savunarak, "Haberler çıkmaya başlayınca haince planlanmış bir olaya bulaştırıldığımı anladım. Hiçbir olaya müdahil olmadım." dedi.
Üssü terk etmeyi düşündüğünü ancak nizamiyeden çıkışların yasak olduğunu öğrenince vazgeçtiğini anlatan Bilir, kanunsuz bir eylemde bulunmadığını öne sürdü.
Bilir, gözaltına alındıktan sonra emniyette ve savcılıkta susma hakkını kullandığını ifade ederek, örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock'u da kullanmadığını savundu.
Sanık Bilir, terör örgütüne de üye olmadığını iddia ederek tahliye talebinde bulundu.
Kayseri'de konuşlu 12. Hava Ulaştırma Üs Komutanı sanık eski Tuğgeneral Cemal Akyıldız, birliğinin yurt içi ve yurt dışı malzeme naklini ve verilen diğer görevleri icra ettiğini söyledi.
Akyıldız, 14-18 Temmuz'da, Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının düğününe katılmak, oğlunun okuduğu üniversitenin yöneticileriyle görüşmek ve gireceği İngilizce sınavında manevi destek olmak için izin aldığını anlattı.
Ayrılırken vekaleti Albay Erhan Baltacıoğlu'na verdiğini ve iznini geçirmek üzere İstanbul'a gittiğini anlatan Akyıldız, uçaktan indikten sonra oğlunun okuduğu üniversiteye gidip İngilizce hazırlık bölümü yetkilileriyle sonraki gün de üniversitenin rektörüyle görüştüğünü bildirdi.
Rektörle görüşmesinin ardından kaldığı Fenerbahçe Orduevi'ne döndüğünü, 18.00 civarında da Şanver'in düğününe katılmak üzere Moda Deniz Kulübü'ne gittiğini belirten Akyıldız, nikahın kıyılmasından sonra masada otururken, Korgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu'nun gelerek, jet üslerinin komutanlarını yanına çağırdığını söyledi.
Akyıldız, terörle mücadele harekatı olduğunu düşündüğünü, ancak bir süre sonra toplandıkları salona kendisinin de gittiğini dile getirerek, giderken Hava Kuvvetleri Harekat Başkanı Tümgeneral İsmail Güneykaya ile karşılaştığını ve ne olduğunu sorduğunu ifade etti. Akyıldız, onun da harekat merkezine ulaşamadığını, hava sahasının kapatılmasına rağmen Ankara üzerinde uçuşlar olduğunu söylediğini bildirdi.
Yanındaki şahsi telefonu ve makam telefonundan vekaleten bıraktığı Albay Erhan Baltacıoğlu'nu ve harekat merkezini aradığını ancak ulaşamadığını belirten Akyıldız, bunun üzerine emir astsubayını aradığını ve aranmasını söylediğini aktardığını dile getirdi.
Albaya ulaşamayınca binbaşıyla görüşmüş
Akyıldız, 22.56'da birinci amiri Korgeneral Atilla Gülhan'ın arayıp "Sizin bir uçak Eskişehir'e inmeyi reddediyormuş. 'Tosun' çağrı ismini kullanıyormuş, bir bak, bana bilgi ver." dediğini ifade ederek, Kayseri'den Güvenlik Tabur Komutanı Binbaşı Mustafa Erbay'ın aradığını ve durumu ona aktardığını söyledi. Akyıldız, "Mustafa hemen birliğe git, gelen personeli alma, birliktekileri de çıkarmayacaksın." diye emir verdiğini de savundu.
Albay Baltacıoğlu'na 23.00 gibi telefonla ulaştığını ve Atilla Gülhan'ın talimatını aktardığını ve havadaki uçağı sorduğunu belirten Akyıldız, onun da "Komutanım, bizim uçağımız yok. Kurye uçağımız vardı, o da Eskişehir'e indi." dediğini ifade etti. Baltacıoğlu'na da birliğe gelenleri almaması, birliktekilerin de çıkarılmaması, kesinlikle uçuş yapılmaması talimatını verdiğini dile getiren Akyıldız, kendilerinin havada uçağı olmadığına ilişkin bilgiyi de Gülhan'a aktardığını kaydetti.
Akyıldız, Orgeneral Abidin Ünal'ın Orgeneral Akın Öztürk'ü arayıp, "Abi bu 4. Üssün uçakları alçak uçuş yapıyormuş. Kimseyi dinlemiyorlar, şunlarla bir konuş." dediğini öne sürerek, bu sırada Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi'nin devre dışı olduğu ve talimatlarının dinlenmeyeceğinin ifade edildiğini söyledi.
Baltacıoğlu'nu arayıp durumu ilettiğini ve gerekirse araç sokarak pisti kapatmasını söylediğini belirten Akyıldız, onun da "Komutanım bizde sıkıntı yok." şeklinde bilgi verdiğini iddia etti.
Odadaki televizyonun açıldığını ve boğaz köprüsünün kapatıldığını görünce olayın sadece Akıncı Üssü ile ilgili olmadığını gördüğünü ifade eden Akyıldız, Baltacıoğlu'nu tekrar aradığını ancak cevap alamadığını söyledi. Akyıldız, Mustafa Erbay ile görüşüp birliğe kimseyi almaması ve çıkarmaması gerektiğine yönelik emri tekrarladığını kaydetti.
Cemal Akyıldız, 23.30 civarı silahlı, rütbesiz 3-4 kişinin salonun kapısında belirdiğini ve birinin Ünal'a hitaben "Komutanım sizin emniyetinizi almaya geldik." dediğini, onun da "Beni koruyacaksanız gidin dışarıdan koruyun." karşılığını verdiğini belirtti. Kapıdakiler ayrılmayınca bazı generallerin müdahale etmek istediğini ancak kapıdaki bir kişinin "Zorlama beni." diye bağırarak bir el ateş ettiğini anlatan Akyıldız, Abidin Ünal'ın bunun üzerine "Tamam arkadaşlar. Gelin oturun." dediğini ifade etti.
Akyıldız, şöyle konuştu:
"Bunlardan birisi Abidin Ünal'a hitaben 'Komutanım buyurun.' dedi. Ünal General kapıya doğru yürüdü ancak ellerini kelepçelemediler. Daha sonra odadaki bütün generalleri tek tek salonun dışına çıkarıp ters kelepçeyle bağladılar ve yüz üstü yere yatırdılar. Beni de kelepçelemek üzere salondan çıkardıkları anda şahsi telefonum çaldı. Telefonu cebimden çıkardım. Arkadan birisi 'Al o telefonu.' diye bağırdı. Telefonla görüşmeme müsaade etmeden telefonu aldılar. Telefonu benden alan kişi beni yaklaşık 4-5 adım arka tarafa götürdü, orada ters kelepçeyle ellerim bağlandı. Daha sonra yüz üstü yatan diğer generallerin yanına yatırdılar."
Bir süre bu şekilde kaldıklarını, daha sonra salona götürüp ellerindeki kelepçelerin öne alındığını ifade eden Akyıldız, bir süre sonra odaya giren Tümgeneral Fethi Alpay'ın odanın bir kenarına oturduğunu belirtti. Akyıldız, Asker kıyafetli birinin Alpay'ı dışarı çağırdığını, kısa süre sonra dönen Alpay'ın "Arkadaşlar silahlı kuvvetler emir komuta birliği içinde darbe gerçekleştirmiş. Her yer kontrol altına alınmış. Bizlerden görev yerlerimize dönmemiz isteniyor." dediğini ifade ederek, Tümgeneral Recep Yüksel'in ve ardından kendilerinin "Ne darbesi" diye tepki gösterdiğini aktardı.
Bir süre sonra dışarı çıkarıldıklarını ve helikopterle Fenerbahçe Orduevi'ne götürüldüklerini anlatan Akyıldız, Albay Erhan Baltacıoğlu'nun makam telefonundan aradığını gördüğünü söyledi. Akyıldız, ancak arayın kişinin kendisini Yarbay Yetkin diye tanıttığını ve Baltacıoğlu'nun tutuklandığını söylediğini ifade eti. Sebebini sorduğunda ise birkaç uçuş yapıldığını, bu yüzden olabileceğini söylemesi üzerine Akyıldız, uçuş yapılmamasına yönelik talimat verdiğini aktardığını öne sürdü.
Akyıldız, Yarbay Yetkin'e emir komutayı almasını, Hava Kuvvetleri Komutanı'nın emri haricinde bir işlem yapılmamasını kesin olarak söylediğini iddia etti.
Orduevinde gözaltı
Orgeneral Ümit Dündar'ın "Orduevini terketmeyin" talimatını verdiğini öğrendiği için burada kaldığını anlatan Akyıldız, akşam 18.30 civarı orduevi müdürünün hakkında gözaltı kararı olduğunu bildirdiğini kaydetti.
Nizamiyede savcıya gözaltı nedeni sorduğunu ancak bir cevap alamadığını ileri süren Akyıldız, polislere aynı soruyu yönelttiği polislerin "Listede adınız sıkıyönetim komutan yardımcısı geçiyormuş." dediğini savundu.
Akyıldız, 18 Temmuz'da tutuklandığını bildirdi.
"Hain darbe girişiminin tamamen dışındayım ve mağduruyum." diyen Akyıldız, aldığı talimatlar çerçevesinde darbe girişimine engel olmaya çalıştığını söyledi.
"1 dolar değil, telefondu" savunması
Akyıldız, derdest edildiği sırada darbecilere 1 dolar verdiği yönündeki iddianın da doğru olmadığını, çalan telefonunun silahlı kişilerce alındığını, görüntünün bundan ibaret olduğunu, sonrasında ellerinin arkadan kelepçelenip yüz üstü yatırıldığını iddia etti.
Üsten başka uçaklar kalktığını da sonradan öğrendiğini belirten Akyıldız, derdest edildiği sırada üsten uçakların kalktığını bilmesinin ise mümkün olmadığını öne sürdü.
Duruşmaya, yarın devam edilmek üzere ara verildi.
21.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda yapılan duruşmaya sanıkların yanı sıra taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, 15 Temmuz'da Kayseri'de konuşlu 12. Hava Ulaştırma Üs Komutanlığında tuğgeneral Cemal Akyıldız izne ayrıldığı için ona vekalet eden sanık eski albay Erhan Baltacıoğlu savunma yaptı.
Üste sadece büyük gövdeli ulaştırma uçakları bulunduğunu dile getiren Baltacıoğlu, darbe girişiminin yaşandığı gün uçuşa giden personelin emirlerini yerine getirirken rahat olmadığını ama emirlerin gereğini yaptıklarını, eğer emirleri yerine getirmeseler ciddi bir suç işlemiş olma ihtimalleri bulunduğunu söyledi.
"Suç işlemediğimi biliyorum ve vicdanım rahat. Personelimin maruz kaldığı bu duruma da çok üzülüyorum." diyen Baltacıoğlu, usülsüz yere uçak kaldırdığı iddiasının asılsız olduğunu iddia etti.
Baltacıoğlu, üsten kalkan iki "Gören" uçağının Kayseri'den kalkışına bizzat nezaret ettiğini belirterek, bu uçakların hangi görevle kalkacağının kendisinin ya da personelin bilemeyeceğini öne sürdü.
"Gören" uçakları terörle mücadele harekatı için kalkmış
"Gören" uçağının kendine bildirilen kontrol unsuru ile görev bölgesinde bulunduğu sürece temasta kalacağını, göreviyle ilgili konuşmaları bu unsurla gerçekleştireceğini ve 12. Üs Komutanlığıyla temas kurmaya ihtiyacı olmadığını iddia eden Baltacıoğlu, bu uçakların görevlendirilmesiyle ilgili izinde bulunduğu için tuğgeneral Cemal Akyıldız'ın hiçbir bilgisi olmayacağını iddia etti.
Bu uçaklardan birinin terörle mücadele harekatı faaliyeti kapsamında, diğerinin de uçaktaki sistemlere kabul almak için mühendislik faaliyetlerinin yürütülmesi kapsamında kaldırıldığını öne süren Baltacıoğlu, "Gören" uçağının koordinat ve hedef belirleme çalışmasında kullanıldığına dair bir bilgi bulunmadığını savundu. Baltacıoğlu, "Bir F16 uçağının hedefini vurabilmesi için gören uçağına da gerek yoktur." dedi. Baltacıoğlu, iddianamedeki suçlamayı da kabul etmedi.
15 Temmuz öğlen vakitlerinde iki "Gören" uçağının Akıncı'da 17.00 gibi hazır olmasının istendiğini savunan Baltacıoğlu, bunun üzerine 16.00 civarı iki uçağın da Ankara'ya doğru hareket ettiğini söyledi.
Baltacıoğlu, daha sonra 19.30'a kadar gelen evraklarla ilgilendiğini, 20.00 gibi de evine gitmek üzere çıktığında harekat nöbetçi subayının arayıp Genelkurmay Başkanlığınca havada askeri uçak olmaması emrinin verildiğini ilettiğini bildirdi. Havada zaten uçakları olmadığını, şaşırdığını ancak eve doğru devam ettiğini alatan Baltacıoğlu, 15 dakika kadar sonra nöbetçi subayın tekrar arayıp uçuşların açıldığını söylediğini öne sürdü.
Baltacıoğlu, iddianameden, Orgeneral Hulusi Akar'ın 18.30'da TSK harekat merkezini arayıp havada bulunan araçların indirilmesi emrini verdiğinin anlaşıldığını belirterek, ancak birliklere bu konuda "harekat yıldırım" mesajı verilmediğini ileri sürdü. Baltacıoğlu, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nca da "harekat yıldırım" mesajının yayınlamadığını savundu.
Erhan Baltacıoğlu, saat 22.00 civarında evde oturduğu sırada albay Ali Durmuş'un arayıp daha önceden belirtilen görevin icrasına hemen başlanılmasını istediğini, kendisine yazılı emri sorduğunda "Mesaj emirlerini Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi'nden yakında göndereceğiz, siz başlayın." dediğini öne sürdü.
Hazırlanıp üsse doğru yola çıktığını, telefonla hazırlık için emir verdiğini belirten Baltacıoğlu, üsse vardıktan kısa süre sonra Hava Lojistik Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğgeneral Göksel Kahya'nın arayıp uçakların son durumunu sorduğunu, ona bir uçağın Kayseri'ye dönmek üzere olduğunu ve diğerlerinin de yerde bulunduğunu söylediğini aktardı. Kahya'nın bunun üzerine, uçak kalkışı olmasın diyerek konuşmayı sonlandırdığını ifade eden Baltacıoğlu, harekat merkezine yürürken tuğgeneral Cemal Akyıldız'ın aradığını onun da uçak bilgisini sorup, "uçak kalkmasın" dediğini söyledi.
Baltacıoğlu, verilen görevlerin iptal olduğunu düşündüğünü dile getirerek, harekat merkezine girmek üzereyken Cemal Akyıldız'ın tekrar aradığını ancak bilgi alıp dönmek için telefonu açmadığını iddia etti. Akyıldız'ın tekrar arayıp üsse kimseyi almayın dediğini belirten Baltacıoğlu, kuvvetin harekat merkezini aramasını istediğini ancak buraya ulaşamadığını öne sürdü.
Uçakların kalkmasını albay Ali Durmuş istemiş
"Ne üs komutanı, ne de başka biri tarafından Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezi'nin devre dışı olduğu bilgisi kesinlikle iletilmemiştir." diyen Baltacıoğlu, bir süre sonra albay Ali Durmuş'un arayıp kalkışların gecikmeden yapılmasını, harekat merkezinden de durumu takip ettiklerini söylediğini ifade etti.
Baltacıoğlu, Durmuş'a üs komutanının aradığını ve uçak kalkışının olmayacağını, harekat merkezini aramasını söylediğini belirterek, görevlerle ilgili uçuşların iptal olup olmayacağını sorduğunu söyledi. Baltacıoğlu, bunun üzerine Durmuş'un da "İptal olan uçuşlar başka. Benim size ilettiğim görevler kesinlikle iptal değil. Uçakları en kısa zamanda kaldırın, intikalini yapın. Mesaj emri de gelmek üzere." dediğini öne sürdü.
Bunlar yaşanırken uçuş kulesinden arayan bir başçavuşun Eskişehir'deki birleştirilmiş harekat merkezinden (BHM) arayan birinin, kendi talimatları olmadan kalkış müsaadesi verilmeyeceğini söylendiğini belirten Baltacıoğlu, arayanın üst rütbeli birisi olmadığını ve kim olduğunu bilmedikleri için bilgiyi sağlıklı bulmadığını, bunun üzerine "Siz benim emirlerimi dinleyin. Arayan beni arasın." dediğini iddia etti.
Baltacıoğlu, sonraki süreçte, tedirgin olan filo komutanları ve pilotlarla da görüşüp uçakların kalkışını sağladığını ifade ederek, kendilerinden istenen görevlerin personel ve tekerlekli araç taşımak olduğunu anlattı.
Harekat Merkezi'ndeki televizyonu açtırdığını ve burada başbakanın açıklamalarının alt yazı olarak geçtiğini ve köprülerin kapatıldığını gördüğünü ifade eden Baltacıoğlu, ancak gördüğü açıklamaların kontrol altına alınmak üzere olan bir terör olayı olduğu izlenimi edindiğini öne sürdü.
Baltacıoğlu, uçaklarla buraya gönderilecek personelin de bunlara karşı alınan emniyet tedbirleri doğrultusunda değerlendirdiğini savundu.
Uçaklara "Geri dönün" emrini dinlememeleri talimatı vermiş
Şırnak'a giden uçağın pist ışıkları olmadığı ve karanlık nedeniyle inmediğini, Denizli Çardak'taki alanın da kapalı olduğunu öğrendiğini anlatan Baltacıoğlu, bu iki olayla ilgili Ali Durmuş ile görüştüğünü, Şırnak'a gidecek diğer uçakların Adnan Menderes'e, yönlendirilmesini istediğini bildirdi.
Baltacıoğlu, ikinci görüşmesinde ise Durmuş'un, alınacak ekibin Çardak'ta beklediğini söylediğini, bu konuşmadan sonra, onun kendisini yanılttığını düşünüp, Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi yerine BHM'yi dinlemeye karar verdiğini söyledi.
Öte yandan, uçaklar seyir halindeyken radarlar tarafından yapılan "geri dönün" şeklindeki uyarıların dinlenmemesini, uçaklara yollarında devam etmelerini söylediğini anlatan Baltacıoğlu, Şırnak'a iniş yapamayan uçağa da Kayseri'ye dönmesini söylediğini dile getirdi.
Baltacıoğlu, BHM vardiya amirinin havadaki uçaklara yönelik bir emri okumasından sonra, bu uçakların kendisiyle iletişimi kestiğini, muhtemelen darbeci olduğunu düşündüklerini ifade etti.
Duruşmaya, yarın Baltacıoğlu'nun savunmasıyla devam edilmek üzere ara verildi.
22.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmada, Kayseri 12. Hava Ulaştırma Ana Üs Komutanlığına, üs komutanı 15 Temmuz'da izinde olduğu için vekalet eden eski harekat komutanı albay Erhan Baltacıoğlu, dünkü celsede başlayan savunmasını sürdürdü.
Üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen Baltacıoğlu, nakliye uçaklarının hava üssünden havalanması talimatı verdiği iddiasını, darbe girişimine karşı kendilerine asker sevkiyatı yapılacağı idrakiyle gerçekleştirdiğini ileri sürdü.
İddianamede yer alan havalelerin, internet alışverişi ve iş yerindeki arkadaşlarıyla gerçekleştiğini öne süren Baltacıoğlu, FETÖ üyesi olmadığını ve personeline ilişkin sorumluluğun kendisine ait olduğunu belirterek tahliyesini talep etti.
Erhan Baltacıoğlu, mahkeme başkanının, kalkışmaya yönelik bir hareket olup olmadığını sorması üzerine, sadece nizamiyenin karşısına sivillerin geldiği ve gerginlik yaşanmadığı bilgisini aldığını ifade etti.
"Emniyet ya da valiliğe sormadınız mı?" şeklindeki soruya karşılık Baltacıoğlu, "Yok, daha önce yapmadığım bir şey. O zaman da aklıma böyle bir şey gelmedi." dedi. Baltacıoğlu, nizamiyede bir çatışma olmadığı için durumun kendisini "enterese" etmediğini söyledi.
Duruşmaya pazartesi günü devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Mart (2017) 'Ankara 486 sanık Akıncı Hava Üssü Darbe Yap.' davası
(23 Aralık 2017, 12:51)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: