İzmir'deki 'askeri casusluk' soruşturmasında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) mensuplarının sahte delil üreterek kumpas kurdukları iddiasına ilişkin 33'ü tutuklu 85 kişinin yargılanmasına devam edildi.
26.11.2017 14:15 İzmir'deki 'askeri casusluk' soruşturmasında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) mensuplarının sahte delil üreterek kumpas kurdukları iddiasına ilişkin 33'ü tutuklu 85 kişinin yargılanmasına devam edildi.
21.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayıt altına alınan duruşmaya bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müşteki emekli Albay Coşkun Başbuğ ile taraf avukatları katıldı.
Tutuklu sanık eski Mülki İdare Amiri Mesut Kesen, dava konusu polislerle tanışıklığı olmadığını ileri sürerek 'pandora' veri tabanında İçişleri Bakanlığına ait 52 belgenin yer alması nedeniyle yargılandığını iddia etti.
'FETÖ, devleti ele geçireceğini düşündü'
Söz alan müşteki emekli Albay Coşkun Başbuğ, önceki duruşmada hakimin tutuklu sanık Memduh Tosun'a sorduğu 'Askeri casusluk soruşturmasının başlamasına neden olan emniyete gelen ihbar mailinde yabancı kadınların ve üniversiteli kızların zorla fuhşa teşvik edildiği ve baskı işkence gördüğü yazıyor. Siz bu ihbara karşılık ne yaptınız soruşturmada, neler tespit ettiniz? Yabancılar ve baskı görenler kim?' sorusunu anımsatarak şunları söyledi:
'Biz yıllarca 'Bu kızlar ve kadınlar nerede.' diye tüm mahkeme heyetlerine ve sanıklara sorduk, bugüne kadar hiçbir cevap alamadık. Çünkü ortada böyle bir baskı ve insanlar yok. Olay tamamen kurgu, kumpası en başında çökertecek olan bu soruyu bugüne kadar kimsenin sormaması hukuk adına bir kayıptır ama sayın hakimin bu soruyu sanığa yöneltmesi de hukuk adına kazançtır. Bu sanıkların hepsini günlerce konuşturun, aralıksız konuşurlar ama asla can alıcı konulara giremezler. Emniyetteki usulü size anlatır dururlar, esas cevap verilmesi gereken soru bu.
Narin Korkmaz ve diğerleri bir anda lambadan çıkan cin gibi iddianameye girdi. Çünkü örgüt bu davayı final ve torba dava olarak gördü. Bu davanın diğer tüm kumpas davalardan farkı asker ve sivilin birlikte yargılandığı tek dava olmasıdır. Yani devletin tasfiyesi davasıdır. Örgüt bu davadan sonra tüm devleti ele geçireceğini düşündü.'
Tutuklu sanık eski Komiser Yardımcısı Ali Bekar, 'askeri casusluk' soruşturması başladıktan 7-8 ay sonra göreve başladığını, davada yargılanan ve beraat eden Narin Korkmaz'ın ev aramasına katıldığını, ev araması sırasında Korkmaz'ın kardeşinin 'askerlerle ilgili mi bir şey arıyorsunuz?' demesi üzerine şüpheli durumlar olduğunu düşündüğünü anlattı.
Bekar'ın ifadeleri üzerine yeniden söz alan Başbuğ, Korkmaz'ın ifadelerinde askeri üniformaya aşık olduğunu, birçok asker arkadaşının bulunduğu her ortamda beyan ettiğini aktararak, 'Narin'in bu durumunu bilmenize rağmen bu sorunun nesini şüpheli buldunuz? Korkmaz'ın takibinde gayri kanunu neler tespit ettiniz?' sorusunu yöneltti. Bekar, soruyu, 'Benim gördüğüm bir şey yok. Varsa tutanağa yazmışızdır.' yanıtını verdi. Başbuğ bunun üzerine 'Tutanakta yok, çünkü böyle bir suç unsuru yok.' şeklinde cevap verdi.
Tutuklu sanık eski Emniyet Amiri Taner Aydın 'askeri casusluk' soruşturmasında emniyetin işleyen sistemine göre kendilerine verilen görevleri yaptıklarını, suç işlemediklerini ileri sürdü.
Mahkeme heyeti tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar vererek duruşmayı yarına erteledi.
22.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayıt altına alınan duruşmaya, bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müşteki emekli Albay Coşkun Başbuğ ile taraf avukatları katıldı.
Tutuklu sanık eski mülkiye başmüfettişlerinden Ferda İleri, iddianamede yer alan, İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı yaptığı dönemde '2010/640 sayılı soruşturma (Askeri gizli bilgi ve bulundurma soruşturması)' kapsamında sanık Ahmet Kaya ile incelediği belgeler doğrultusunda 'usulsüz rapor hazırladıklarına' ilişkin suçlamalarla ilgili savunma yaptı.
Hakkındaki iddiaların gerçeklikten uzak olduğunu savunan İleri, hazırladıkları raporla Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve diğer kamu kurumlarında 'FETÖ mensubu olmayan kişilerin tasfiyesi planladığına' ilişkin suçlamayı da kabul etmedi.
İleri, İçişleri Bakanlığına görüş ve kanaat bildirmek amacıyla rapor hazırladıklarını, bunun suç teşkil etmediğini ve raporun mevzuata aykırılığına ilişkin bir tespitin olmadığını iddia etti.
Rapor doğrultusunda hiçbir zanlının gözaltına alınarak, hakkında dava açılmadığını kaydeden İleri, raporda devlet sırrı niteliği taşıyan bilgilerin de olmadığını söyledi.
İleri, 'Rapor hazırlanırken mevzuat incelemesi ya da içtihat taraması yapılmadığı iddiası gerçek dışıdır. Mevzuat araştırması ve içtihat taraması yapılmadan böyle kapsamlı bir raporun masa başında hazırlanması söz konusu olamaz.' dedi.
Haziran 2016'da tahliye olduktan sonra asli kontrol şartlarının tamamını yerine getirdiğini ancak Ocak 2017'de örgütün şifreli haberleşme programı ByLock'u kullandığı iddiasıyla yeniden tutuklandığını bildiren İleri, 'ByLock'u telefonuma yüklemedim, böyle bir program kullanmadım. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ByLock programının adını duydum. Tahliyemi istiyorum.' şeklinde savunma yaptı.
Duruşmaya, öğle arası verildi.
Tutuklu sanık eski başkomiser Yaser Özoğlu, yaptığı savunmada, hakkındaki iddiaları kabul etmeyerek, emniyete gelen fuhuş içerikli ihbar mektubunda sadece müşteki Narin Korkmaz'ın adının geçmediğini, onun yanında 33 ismin daha geçtiğini iddia etti.
Emniyette yazdıkları yazışmalarda hiçbir şekilde 'Askeri casusluk' ibaresini kullanmadığını, kendi iradeleri dışında fuhuş içerikli bir soruşturmanın askeri casusluk soruşturmasına değil 'Gizli bilgi ve belge bulundurma' soruşturmasına dönüştürüldüğünü savunan Özoğlu, iddianamede somut delillerin olmadığını, dedikoduya dayalı suçlamaların olduğunu ileri sürdü.
Hakkındaki suçlamalardan birinin de, o dönemde Denizli'de üniversite eğitimi gören Korkmaz'ın yaşamadığı iddia edilen İzmir'deki babasının evinde arama yapıldığına yönelik olduğunu hatırlatan Özoğlu, gerek Korkmaz'ın kız kardeşi gerekse eniştesinin emniyetteki ifadesinde, zaman zaman İzmir'e gelen Korkmaz'ın bu evde kaldığını söylediğini aktardı.
Hukuki olmayan, suç teşkili olabilecek herhangi bir eylemde bulunmadığını savunan Özoğlu, sahte delil üretmediklerini, şüphelilerin ev ve iş yerlerinde gerçekleştirilen aramalarda ele geçirilenlerin delil niteliğinde olduğunu öne sürdü.
Bazı tanıkların verdiği ifadeye göre, bazı müştekilerin FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğunu düşündüğünden, mahkemeden bunların örgüt bağlantısının olup olmadığının araştırılmasını isteyen Özoğlu, suçsuz olduğunu savundu.
Mahkeme heyeti, duruşmaya yarın devam edilmesini kararlaştırdı.
23.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklarla müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Söz alan müşteki Coşkun Başbuğ, 'FETÖ'nün kurduğu kumpasta yargılandıklarını ve aklandıklarını' belirterek, dün ifade veren tutuklu sanık Yaser Özoğlu'nun kendilerini suçlayıcı ifadeler kullandığını söyledi.
Özoğlu'nun 'Dijital delillerde oynama yoktur, TÜBİTAK raporu var.' dediğini ve yargıyı yanlış yönlendirmeye çalıştığını savunan Başbuğ, 'Dönemin mahkeme başkanı Atilla Rahman yetkisini aşarak TÜBİTAK'tan ismen belirlediği kişilere dijital delillerle ilgili bilirkişi raporu tanzim ettirdi. Raporu tanzim edenler örgütün elemanlarıydı. Bu raporu hazırlayanların hepsi şu an FETÖ'den tutuklu. Örgüt elemanı Yaser şimdi TÜBİTAK'taki bu raporu tekrar gerçekmiş gibi sunarak sizi kandırmaya çalışıyor.' ifadelerini kullandı.
Özoğlu'na 'Eyüp Şehabettin Güner'i tanıyor musun' sorusunu yönelten Başbuğ, Özoğlu'nun 'tanımıyorum' yanıtı üzerine, itirafçı sivil sözde imam Eyüp Şehabettin Güner'in poliste verdiği ifadede, 'Özoğlu ile tanıştığını, Özoğlu'nun azılı bir FETÖ mensubu olduğunu ve askeri casusluk soruşturmasında etkin rol aldığını söylediğini' hatırlattı.
'Askeri casusluk dosyasını, 'Kafanı dağıt, oyalan' diye bana verdiler'
Başbuğ'un Özoğlu'na yönelik, 'Devlette hiyerarşi var. Askeri casusluk soruşturmasının başlamasına sebep olan ihbar geldiğinde soruşturma hiyerarşiye aykırı bir şekilde Yaser Özoğlu'na geliyor. Mustafa amirin tasfiye edildiği iddiaları var.' ifadeleri üzerine Özoğlu söz aldı. Özoğlu, 'Size kim bilgi sızdırıyorsa yanlış sızdırıyor. Mustafa amirin atamasını ben yaptım. Ben bu dosyaya bakarken kardeşim şehit oldu. İşleri kendim göremedim. Dosyaların benden alınmasını istedim. Benim yerime Mustafa amir görevlendirildi. Tüm dosyalar ona devredildi. Askeri casusluk dosyasını ise 'kafanı dağıt, oyalan' diye bana verdiler.' dedi.
Özoğlu'nun ifadelerinde ismi geçen tutuksuz sanık Mustafa K. da askeri casusluk soruşturması öncesinde verdiği tanık ifadesinde, soruşturmanın kumpas olduğunu söylediğini belirterek, 'İfademde usulsüzlükleri ayrıntılı anlattım. Bu dosyada olağan akışın dışında işlemler ve yöntemler uygulandı. Kimseye kafasını dağıtması veya oyalanması için dosya tevdi edilmez. Tüm dosyaların bana tevdi edilmesine rağmen bu dosya bana tevdi edilmedi. Yaser Özoğlu teknik izleme kısım amiri olmasına rağmen bana tevdi edilmesi gereken dosyaya baktı. Organizeden sonra pasif bir göreve getirildim. Adli bilişim büro amirliğinde vekaleten görevlendirildim. Buna rağmen bilirkişi raporları benden saklandı.' diye konuştu.
Tutuklu sanık Yusuf Usşen de FETÖ'cü olmadığını, sadece yaptığı işten sorumlu olduğunu belirterek, kendisine ağır ithamlar yöneltildiğini söyledi.
Usşen, ByLock kullandığı iddialarına ilişkin, 'Operatör hatası. Sehven vakası. Kullanmadım. Gerek rapor teyit ediyor, gerek içeriklerle ilgili rapor da teyit edecek.' dedi.
Mahkeme heyeti duruşmayı yarına erteledi.
24.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklarla müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Cumhuriyet savcısı, tutuklu sanıkların üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, kuvvetli suç şüphesi ile delil durumu gibi nedenleri dikkate alınarak mevcut hallerinin devamı yönünde karar verilmesini istedi.
Tutuklu sanık Abdullah Akyürek, aleyhine ifade veren gizli tanıkların gerçeği yansıtmayan ifadeler verdiğini, gizli tanıkların kendisini tanımadan ifade verdiğini ispatlayacağını savunarak hakkındaki suçlamalara ilişkin net dayanakların olmadığını ileri sürdü.
Mahkeme başkanının, ByLock kullanıcısı olduğu ve kapatılan Bank Asya'daki hesap hareketliliğine ilişkin rapora bir diyeceğinin olup olmadığını sorduğu sanık Akyürek, ByLock programını kullanmadığını ileri sürdü.
Akyürek'in Bank Asya'da hesap hareketinin olduğunu ancak bu bankaya para yatırmanın suç olduğunu bilmediğini söylemesi üzerine araya giren duruşma savcısı, '17-25 Aralık 2013 sürecinin ardından örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in 'Bank Asya'yı kurtarmak için elinizde, avucunuzda ne varsa buraya yatırın' talimatından sonra Bank Asya'ya para yatırmanın suç olduğunu bilmiyor musun? Gevelemeye gerek yok. Savunma yapmıyorsun. İlk başta savunma yapmayacağını söyledin ama şimdi savunma yapmaya karar verdin. Lafı gevelemeden suçlamalara ilişkin savunma yapmanı bekliyoruz.' dedi.
Akyürek, Bank Asya'daki hesabında para artışının olmadığını, babası eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in Bank Asya'daki hesabında bulunan parayı aynı bankadaki kendi hesabına havale ettiğini, dışarıdan bankaya para yatırmadığını beyan etti.
14 aydan beri tutuklu olduğundan ailesinin mağdur olduğunu söyleyen Akyürek tahliye talebinde bulundu.
Yazılı savunmasını daha önce mahkemeye ilettiğini dile getiren tutuklu sanık Mehmet Emin Çakıcı ise soruşturma aşamasında gerçekleştirilen ev ve işyeri aramalarında usulsüz ve hukuka uygun olmayan bir işlem gerçekleştirmediğini beyan ederek tahliye talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda tutuklu sanıkların ifadelerinin alınmasına devam edildi.
Tutuklu sanık eski İzmir Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Mustafa Çil, bu dava dosyasıyla birleştirilen dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcıları Mustafa Gülcü ve Celal Uzunkaya'ya kurulduğu iddia edilen kumpas suçlamalarına ilişkin, kumpas kurmak amacı gütmeden hareket ettiğini belirterek, böyle bir kumpas kurulduğunu da düşünmediğini savundu.
İzmir Emniyet Müdürü olarak görevlendirilen Uzunkaya'nın kendilerinden intikam alacağını başkalarına söylediğini duyduğunu iddia eden Çil, 'Uzunkaya olmasaydı bu davada yargılanmayacaktım. Uzunkaya intikam duygusuyla hareket etmiştir.' iddiasında bulundu.
'İzmir askeri casusluk soruşturması'ndaki suçlamaları kabul etmeyen Çil, fuhuş odaklı başlayan soruşturmanın nasıl 'askeri casusluk'a dönüştüğüne ilişkin fikrinin olmadığını söyledi.
Örgütün gizli haberleşme programı 'ByLock'u kullandığına ilişkin olarak Çil, 'Bu programı kullanmadım. 2015'te çocuklarım Google Play'den bazı programlar indirdiğine ilişkin Google'a yüksek meblağlı bir ödeme yaptım. Buna ilişkin faturayı avukatım mahkemeye sunacaktır. Çocuklar böyle bir programı indirmiş olabilir. Böyle bir şey de yaşanmış olabilir. Çok zorlama bir suçlama bu. ByLock benim telefonuma indirilmiş olabilir. Çünkü çocuklar telefonumu tarumar etmiş. Yapılacak araştırmanın sonunda bunu kullanmadığım ortaya çıkacaktır.' ifadesini kullandı.
Yargılama sonunda beraat edeceğine inandığını söyleyen Çil, tahliye talebinde bulundu.
Tutuklu sanık Cemil Yörük, kanser hastası olduğuna ilişkin raporu mahkemeye sunarak cezaevinde sağlık problemi yaşadığından tahliyesini istedi.
Tutuklu sanık Seyit Ahmet Sarı, soruşturmanın yürütüldüğü büroda çalışmadığını, personel sıkıntısı nedeniyle emniyet mensuplarınca yapılan aramalara takviye olarak gittiğini ileri sürerek, soruşturma aşamasında bilgi sahibi olarak ifade verdiğini, daha sonra şüpheli konumuna geldiğini ve şimdi de sanık olarak yargılandığını belirtti.
Hakkındaki suçlamaların gerçeği yansıtmadığını savunan Sarı, tahliyesini istedi.
Mahkeme heyeti, duruşmaya 27 Kasım Pazartesi devam edilmesini kararlaştırdı.
DAVA
'Askeri gizli bilgi ve belge bulundurma' iddialarına ilişkin İzmir Emniyet Müdürlüğüne 10 Ağustos 2010'da gelen ihbar e-postası üzerine başlatılan ve aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 357 sanık ve üst düzey askeri yetkili, devletin gizli bilgi ve belgelerini yabancı istihbarat servislerine vermekle suçlanmıştı. İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi, şubat ayında tüm sanıkların beraatine hükmetmişti.
Sahte deliller üretilerek kumpas kurulduğu iddiaları üzerine başlatılan soruşturmada ise 25 kişi tutuklanmış, 5 zanlı daha sonra tahliye edilmişti. Soruşturmaya ilişkin İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in bir numaralı sanık olarak yer aldığı 68 sanıklı iddianame, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmişti.
Dosyadaki sanık sayısı, davanın 10 Temmuz 2017'de verilen ara kararla dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcıları Mustafa Gülcü ve Celal Uzunkaya'ya kurulduğu iddia edilen kumpas davasıyla birleştirilmesiyle 33'ü tutuklu olmak üzere 83'e, daha sonra yine birleşen dosya nedeniyle 85'e yükselmişti.
Paralel yapı-03 Kasım (2015) 'İzmir 83 sanık (ilk: 68 sanık) Askeri Casusluk Kumpası' davası
Paralel yapı-31 Mart (2016) 'İzmir emniyet müdürlerine kumpas 26 sanık' davası
(26 Kasım 2017, 14:15)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: