İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından uluslararası hukuka ve iç hukuka açıkça aykırı olan eylemleri gerçekçesiyle New York Güney Bölgesi eski savcısı Preet Bharara, savcı John H Kim ve diğer savcılık görevlileri hakkında soruşturma başlatıldı.
18.11.2017 18:19 İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından uluslararası hukuka ve iç hukuka açıkça aykırı olan eylemleri gerekçesiyle New York Güney Bölgesi eski savcısı Preet Bharara, savcı John H Kim ve diğer savcılık görevlileri hakkında soruşturma başlatıldı.
18 Kasım'da Başsavcılıktan yapılan açıklamada şöyle denildi: “ABD'nin New York Güney Bölge Mahkemesi'nde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hakkında devam eden yargılamada, Cumhuriyet Başsavcılığımızca daha önce soruşturmaya konu bir takım soruşturmalardaki bilgi, belge ve kayıtların delil olarak kullanıldığı iddiası üzerine yapılan inceleme ve araştırmalarda avukat Cathy Fleming'in New York Güney Bölge Mahkemesi'nde vermiş olduğu 30/10/2017 tarihli yeminli ifadeden de anlaşılacağı üzere, “Yargılama dosyasına sunulan belge ve delillerin çalıntı, sahte içerikli ve kaynağı belli olmayacak nitelikte olduğunu” beyan ettiği tespit edilmiş, söz konusu 15 sayfadan ibaret yeminli ifade ABD adli sisteminden internet üzerinden temin edilerek ifadede bahsi geçen verilen kim tarafından ne şekilde elde edildiği ve mahiyetinin ne olduğu konusunda soruşturma başlatılmıştır.
ABD adli makamlarına Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı aracılığıyla herhangi bir belge, içerik ve ses kaydı verilmediği de gözetilerek; Cumhuriyet Başsavcılığımızca Adalet Bakanlığı'na yazılan 17/11/2017 tarihli Adli Yardım talebini içerir resmi yazı ile ifadede bahsi geçen ve ABD'deki yargılamada kullanıldığı anlaşılan belge, ses kaydı ve içeriklerinin ne şekilde ve ne zaman elde edildiği, kim ya da kimlerden temin edildiği, bu kişilerin nerede olduğu ve bu konusunda soruşturma başlatılmıştır.
Bu kapsamda Uluslararası hukuka, iç hukukumuza açıkça aykırı olan bu eylemler nedeniyle Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca New York Güney Bölgesi eski savcısı Preet Bharaa, savcısı Joon H Kim ve diğer savcılık görevlileri hakkında soruşturma başlatılmıştır.”
BOZDAĞ: SARRAF DAVASI AÇIK BİR KUMPAS
20.11.2017 15.55 Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Rıza Sarraf davasına ilişkin açıklamalar yaptı. Sarraf davasına ilişkin bir soruya Bozdağ şu yanıtı verdi:
"Rıza Sarraf davası Türkiye'ye ye dönük açık bir kumpastır. Siyasi bir davadır. Hukuki dayanaktan yoksundur. 17-25 Aralık sürecinde Fetullahçı terör örgütünün asker, polis ve yargı içerisindeki mensupları eli ile giriştiği ancak başaramadığı hukuk darbe teşebbüsünün ABD ve ABD yargısı eli ile tekrarlanmasından başka hiçbir şey değildir. Bu dosyadaki delillerin hiç birisi hukuki değildir. Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir. Kanuna aykırı hiçbir şey hiç bir adalet mekanizmasında kullanılamaz. Olmayan belgeler üzerinden ellerinde varmış gibi yargılama yapıyorlar. Türkiye ile İran arasındaki ekonomik ilişkilerin tamamı Türkiye'nin ulusal hukukuna uygun olduğu gibi bu konudaki uluslararası hukuka da uygundur. Ulusal uluslararası hukuka aykırı herhangi bir işlem yoktur. Olması da düşünülemez. Türkiye hukuk devleti bu çerçevede bütün ticari işlemler sürmektedir. Türkiye'nin, İran, Rusya ile ve başka ülkeler ile olan ekonomik ilişkilerine zarar vermeyi de hedeflediği çok açıktır. Bu dava çok net siyasidir. Hukuki dayanaktan yoksundu r. Türkiye'ye karşı bir kumpas davasıdır. Gelen şeylerde de davanın sanıkları üzerinde çok net bir şekilde yargılamayı yapanlar baskı uygulamaktadır. Bunlar rehin durumda adeta orada. 'Şu ifadeleri kabul ederseniz şu kadar ceza ile kurtulur tahliye olursunuz.' yazıyorlar ellerine veriyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devletini suçlayan hükümeti suçlayan, kurumlarını suçlayan Türkiye'nin aleyhinde karar çıkmasına yardımcı olacak itiraflarda daha doğrusu iftiralarda bulunmaya zorluyorlar. Güneş gibi çok açık ortada olan bir durum. Hukuka uygun bir delil şu anda ellerinde yoktur. Olması da mümkün değil aslı yok çünkü. Sözde deliller nasıl, nerede, ne zaman elde edildi? Kimden nasıl elde ettiniz. Bunların aslımı, kopyası mı var? Bunların Türkiye'de veya ABD'de oluşturulması süreçlerinde katkınız var mı yok mu? Bunlar oluşturulmuş mu yoksa orjinal mi? Varsa elinizde ne var? FBI ajanı 'teyit etti' diyor. Neye göre teyit etti FBI ajanı Türkiye'deki? Bir belge var da ona göre mi teyit etti? FBI ajanının yaptığı teyitin bir kıymeti var mı? Yok. Olmayan bir şeyi o zaman FBI ajanı bu tapeler ile ilgili veya diğer dosyada olan veriler ile ilgili verilerin doğruluğuna nasıl hükmetti? Kendisi dinledi, dinlettirdi mi yoksa dinleyenlerden kendileri mi aldı? Yoksa dinleme falan yok da oluşturulmuş olan ki bunlar kumpas hep söyledik. Oluşturulmuş şeyler. Bu oluşturulmuş şeyleri oluşturanlardan mı aldı? Bunların hepsi elbette ortaya çıkacaktır. Bu Türkiye'ye dönük yeni bir kumpastır 15 Temmuz'da başarılamayan veya başka siyasi adımlarla, hukuksal yollarla, gayri hukuki yollar ile başarılamayanlar şimdi ekonomik bir takım yaptırımlar suretiyle Türkiye'ye dönük yeni kumpaslar ile karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek isterim. Bu dava Türkiye'ye dönük çok net kumpas davasıdır."
Zarrab operasyonunun bilinmeyenleri
20.11.2017 Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi köşeyazısında Zarrab operasyonunun bilinmeyenlerine dair ilginç bilgiler kaleme aldı. Selvi'nin yazısında şu satırlar yer aldı:
"27 Kasım’da yapılacak olan duruşmaya Reza Zarrab’ın katılmayacağı yönünde sinyaller geliyor.
Son bir buçuk aydır Reza Zarrab ve avukatlarının mahkeme ile pazarlık yaptığı, Zarrab’ın cezaevinden çıkarılıp savcıların ve istihbaratın kontrolündeki Federal Nezarethane’ye alındığı söyleniyor.
Türkiye’de 17-25 Aralık’ta tutuklanmış, ABD’nin İran ambargosunu delen kişi olarak dünya tarafından bilinen Zarrab’ın, çocuğunu eğlendirmek için ABD’ye gitmesi inandırıcı bulunmuyordu. Bir pazarlık sonucu gittiğinden kuşku duyuluyordu. Zarrab’ın Türkiye dışındaki mal varlığına sahip olması ve ticari faaliyette bulunma izni karşılığında itirafçı olma pazarlığı yaptığı söyleniyor. İtirafçı olursa halka biraz daha genişleyecek ve yeni bir iddianame yazılacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Burnumuza pis kokular geliyor” demesi ondan.
CIA’in Zarrab olayıyla ilgili operasyonlarının ise sürdüğü anlaşılıyor. 14 Eylül tarihinde “CIA’in Zarrab için MİT’çi kaçırma operasyonu”nun perde arkasını yazmıştım. Eski MİT’çi Enver Altaylı, eski MİT’çi Mehmet Barıner’i yurtdışına kaçırma iddiasıyla tutuklandı. 15 Temmuz’dan sonra MİT’ten FETÖ nedeniyle ihraç edilen Mehmet Barıner’in çok önemli bir özelliği vardı. Barıner, 2012 yılında girdiği MİT’te Zarrab’ı izlemekle görevliydi. Yurtdışına çıkarıldıktan sonra Zarrab davasında Türkiye’yle karşı canlı tanık olarak kullanılacağı istihbaratı alınmış, MİT, Jandarma ve polisin işbirliği sonucunda yakalanmıştı.
İddianamede Zarrab’ın, İran’ın dini lideri Ali Hamaney ve o dönem Cumhurbaşkanı olan Ahmedinejad’a yazdığı mektuplar da yer alıyor. Zarrab, “İran İslam Cumhuriyeti’nin ekonomik cihadı farzdır. Ülkemizin ekonomik olarak boğulmaması için farzdır” diyor.
ABD-FETÖ-ALMANYA ÜÇGENİ
Zarrab olayının diğer yüzünde ise FETÖ yer alıyor. FETÖ polisleri, gümrük görevlileri ve yargısıyla işbirliği içinde olan federal savcıların, 17-25 Aralık dinlemelerini, iddianamede atıflar yaparak kullandıkları anlaşılıyor. Ancak 17-25 Aralık sürecinde FETÖ dinlemelerinin yetmediği durumlarda ise bu kez tersi olmuş; ABD, FETÖ polislerine destek vermiş. Zarrab’ın takibi söz konusu olur da 17-25 Aralık operasyonuna değinilmez mi? 17-25 Aralık’ta FETÖ aparatını kullanarak Erdoğan’ı devirmeyi başaramayan ABD, Zarrab operasyonuyla bizzat devreye girdi.
ABD’nin Zarrab’ı, 2007 tarihinden bu yana izlemeye aldığı anlaşılıyor. 2010-2015 tarihleri arasında ise resmi süreç için düğmeye basılmış. Zarrab’ın, Türkiye-İran-Azerbaycan ve Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden para trafiği ve altın ticareti takip edilmiş. Bu takip nasıl yapılmış? Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA’nın telefon ve televizyonlar üzerinden yaptığı dinleme ile birlikte mail’leri, yaptığı tüm bankacılık işlemleri ele geçirilmiş. CIA’in İstanbul ve Ankara’daki ofisleri dinleme üssü olarak kullanılmış. İlginç olanı Zarrab’ın başka şahıslar üzerine açılan hesaplardan yaptığı para transferleri de tespit edilmiş. ABD, 2007 yılından bu yana Zarrab adını koyup, Türkiye’den birçok siyasi ve bürokratın nefes alışını dahi takip etmiş. Söz konusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olduğu durumlarda ise Alman istihbaratının da devrede olduğu anlaşılıyor. FETÖ-ABD-Almanya üçgeni. Peki 15 Temmuz’da da aynı fotoğraf karşımıza çıkmıyor mu?
TÜRKİYE NE YAPACAK?
Türkiye’nin önünde iki yol görünüyor.
İran’ın Zarrab ve Zencani’yi yargılayıp, faturayı eski yönetime keserek elini yıkamasına benzer bir yolu tercih etmedik. Ancak Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın da savunduğu gibi, olayı ambargoyu delen bir işadamı ve onun etrafında dönen bir para ve altın trafiği olarak görüp, seviyesini düşürebiliriz.
Ya da diplomaside “kol bükme” olarak isimlendirilen önemli bir kozu karşısına koyup, Zarrab dosyasının rafa kalkmasını sağlayabiliriz.
Zarrab bu olayda nokta değil sadece bir virgül. Zarrab üzerinden Erdoğan’a operasyon çekiliyor."
BAŞSAVCILIKTAN ABD'YE ZARRAB SORULARI
21.11.2017 16:21 Reza Zarrab soruşturmasını yürüten ABD'li savcılar Preet Bharara ve Joon H. Kim hakkında soruşturma başlatan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, ABD'ye bir dizi soru gönderdi. Sorulardan en dikkat çekeni "Bu belgeleri size kim servis etti" oldu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Reza Zarrab soruşturması kapsamında ABD’den resmi bir yazı ile bilgi istedi. O yazıda, "Ne başsavcılığımız ne de bakanlığımız size belge sunmuştur. Peki, iki savcınız 3 bin iletişim kaydı ve sır niteliğindeki belgelere nasıl ulaştı? Size kim servis etti?" diye soruldu.
ABD'li iki savcı Preet Bharara ve Joon H. Kim hakkında soruşturma başlatan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Adalet Bakanlığı kanalıyla ABD yetkili adli makamlarına gönderdiği resmi yazının ayrıntıları belli oldu. Sabah gazetesinin haberine göre, İstanbul Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz tarafından kaleme alınan iki sayfalık yazıda, halen ABD'de tutuklu bulunan Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın avukatı Cathy Fleming'in New York Güney Bölge Mahkemesi'nde 30 Ekim 2017'de verdiği yeminli ifadesi dayanak gösterildi. Avukat Cathy Fleming tarafından dile getirilen ve yargılama dosyasına sunulan belge, evrak içeriklerinden T.C. vatandaşlarının birbirleri arasında yapmış oldukları 3 bin iletişim kaydı ile özel hukuk hükümlerine tabii ticari sırların olduğuna vurgu yapıldı. Avukatın, "Yargılama dosyasına sunulan belge ve delillerin çalıntı, sahte içerikli ve kaynağı belli olmayacak nitelikte" olduğu şeklindeki ifadelerinin altı çizildi.
SERVİS EDENLER NEREDE?
Söz konusu belgelerin Türkiye Cumhuriyeti adli makamlarından ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan resmi yollardan talep edilmeksizin yargılama dosyasına konulduğu kaydedildi. ABD yetkili makamlara gönderilen yazıda, "İddia edilen belge, ses kaydı ve içeriklerin ne şekilde elde edildiği, ne zaman elde edildiği, kimin aracılığı ile elde edildiği ve elde edilen kişilerin nerede olduğu ve bu yöndeki yazılı ifadelerin nelerden ibaret olduğu konularında bilgi verilmesi, bütün belge kayıt ve içeriklerin makul olan en kısa süre içerisinde tarafımıza incelenmek üzere gönderilmesi" talebine yer verildi.
SAVCILARI SORUŞTURUN
Yine herhangi bir adli istinabe istemi yapılmaksızın yargılanan sanıklar aleyhine kaynağı belli olmayacak şekilde belge ve evraklar sunulduğu kaydedilen yazıda, soruşturmayı yürüten eski savcı Preet Bharara ve şuan da görevde olan Joon H. Kim'in atılı suçları işleyip işlemediklerini tespit etmek istendiği kaydedildi. Yazıda, adli yardımlaşma talebinin dayanağı olarak ise de 'Türkiye Cumhuriyeti ve ABD arasında suçluların geri verilmesi ve ceza işlerinde karşılıklı yardım anlaşması' gösterildi.
O BELGELERİ BİZİMLE PAYLAŞIN
Savcılık, ABD yetkili makamlarından şu sorulara yanıt istedi:
New York Güney Bölge Mahkemesi'nde devam eden yargılamada Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, kurumlarının birbiri arasında yaptıkları iddia edilen, iletişim içeriklerine ve ticari sırlarına dair yasa dışı ve sahte evraklar, ifadeler ve yasa dışı kayıtlar yargılama dosyasına sunulmuş mdur? Sunulmuş ise kim tarafından hangi yollarla iletilmiş, ABD makamları hangi yasal dayanaklarla elde etmiştir?
Dosyadaki belgelerin temini hususunda, Türkiye Cumhuriyeti yetkili adli makamlarından bilgi, belge ve evrak temini talebinde bulunulmuş mudur? Talepte bulunmamış ise bu belge ve evrakların nereden, kimler vasıtasıyla hangi usul ve yöntemler izlenip elde edilmiştir?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yaptığı inceleme ve araştırmalarda, ABD yetkili adli makamlarına ne başsavcılığımızca ne de Adalet Bakanlığımız aracılığı ile iddia edilen biçimde herhangi belge, içerik, ses kaydı verilmediği anlaşılmaktadır. İddia edilen belgelerin nelerden ibaret olduğu konularında bilgi verilmesini, içeriğin en kısa sürede tarafımıza incelenmek üzere gönderilmesini talep ediyoruz.
BELGE ÇALIP TAHRİP ETMEKLE SUÇLANIYORLAR
ABD'li iki savcı tarafından işlenen suçun 2010 yılı ve devamında gerçekleştirildiği belirtilen yazıda, suçun tanımı olarak "Devletin güvenliğine veya iç ve dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaları kısmen veya tamamen yok eden, tahrip eden veya bunlar üzerinde sahtecilik yapan veya geçici de olsa bunları tahsis olduğu yerden başka bir yerde kullanmak hile ile almak veya çalmak, kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa etmek, kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa etmek" ifadeleri kullanıldı.
Paralel yapı-ABD bağlantıları
ABD'ye şok: Barkey'e yakalama kararı
ABD'ye FETÖ soruşturması şoku
Zarrab'ın hakimi tanıdık çıktı
(18 Kasım 2017, 18:19), son güncel.: (21 Kasım 2017, 16:21)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: