Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde, Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki (KKK) eylemlere ilişkin 150 kişinin yargılandığı davaya, sanık savunmalarıyla devam edildi.
18.11.2017 18:39 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde, Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki (KKK) eylemlere ilişkin 150 kişinin yargılandığı davaya, sanık savunmalarıyla devam edildi.
14.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, taraf avukatları ve izleyiciler katıldı.
MESUT ŞAHİN
Duruşmada ifade veren eski binbaşı Mesut Şahin, darbe gecesi neden G-3 piyade tüfeği aldığı sorusuna 'Boşta duruyordu, aldım. Daha sonra da bıraktım' yanıtını verdi.
Savunma yapan eski binbaşı Mesut Şahan, Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde astsubay atamalarıyla ilgili bir görevinin olduğunu, darbe girişiminin olduğu gün şube müdürü albay Mehmet Aydın'ın çağırması üzerine akşam saatlerinde izinden dönerek Ankara'ya geldiğini aktardı.
İlerleyen saatlerde savaş uçaklarının alçak uçuşa başladığını ve terör saldırısı olabileceğini düşündüğünü anlatan Şahan, saat 23.00 civarında Kara Kuvvetlerine Komutanlığına gittiğini ifade etti.
Albay Aydın'ın yanına giderek neler olduğunu öğrenmek istediğini ancak onun da bilmediğini söyleyen Şahan, askeri hareketlilik nedeniyle kamuflajlarını giydiğini ve silahını yanına aldığını bildirdi.
İnternetten kalkışmaya dair haberleri gördüğünü belirten Şahan, kışlada kalarak 'görev bilinci' ile hareket ettiğini öne sürerek, 'Darbe girişimini öğrendikten sonra tek amacım karargahın darbecilerin eline geçmesini engellemek oldu.' diye konuştu.
Darbe girişiminde yer almadığını ve sabah saatlerinde evine gittiğini savunan sanık Şahan, FETÖ üyesi olmadığını beyan ederek tahliye talebinde bulundu.
Savunmanın ardından mahkeme başkanı Murat İlhan, sanığa bazı sorular yöneltti. İlhan'ın, olay gecesi neden G-3 piyade tüfeği aldığını sorması üzerine sanık Şahan, 'Boşta duruyordu, aldım. Daha sonra da bıraktım.' dedi.
Hücum yeleğini neden giydiği de sorulan Şahan, 'Kıyafetin tamamlanması için giydim.' ifadelerini kullandı.
İDRİS AYGÜN
Sanık eski kurmay binbaşı İdris Aygün de 15 Temmuz günü mesaiden çıkarak evine gittiğini, askeri hattan aranarak, 'Karargaha saldırı ihtimali var, silahlı teçhizatlı olarak karargaha gelin.' emrini alması üzerine birliğine katılış yaptığını söyledi.
Kışlaya girdikten sonra ismini hatırlamadığı bir albayın buradaki subaylara kışla emniyeti amaçlı nöbet görevi verdiğini anlatarak, kendisinin de hücum yeleği giyerek görevlendirildiği yerde beklemeye başladığını dile getirdi.
Bir süre sonra savaş uçaklarının uçmaya başladığını ve tedirgin olduğunu anlatan Aygün, sabaha karşı uyuyakaldığını iddia etti. Uyandıktan sonra evine gittiğini anlatan Aygün, o gece Kara Kuvvetleri Komutanlığında darbeye yönelik bir faaliyetin olmadığını savundu.
Aygün, kalkışmanın plan, icra ve hiçbir aşamasında yer almadığını öne sürerek beraatini istedi.
AHMET DİRENÇ
Duruşmada savunması alınan eski Yüzbaşı Ahmet Direnç, suçlamaları kabul etmedi. FETÖ üyesi olmadığını ileri süren Direnç, mesai bitiminin ardından birliğinden ayrıldığını, daha sonra bir arkadaşını götürmek üzere tekrar Kara Kuvvetleri Komutanlığına geçtiğini söyledi.
Yürüttüğü çalışmalarını tamamlamak üzere tekrar odasına girdiğini ifade eden Direnç, bu sırada kamuflaj giyilmesi yönünde emir geldiğini ileri sürdü.
Direnç, terör saldırısı olabileceği yönünde söylentiler olduğunu ve tabanca alınması talimatının verildiğini iddia etti. Helikopterlerin ateş ettiğini gördüğünü belirten Direnç, 'İlk kez helikopterlerin şehir yönüne doğru ateş ettiğini gördüm. Bir süre emniyetli bir yerde beklemeye başladım.' dedi.
'Muhatap olmadım'
Daha sonra darbe girişimi olduğunu öğrendiğini söyleyen Direnç, nizamiye bölgesine geçilmesi emrinin verildiğini, bir açıklama olacağı beklentisiyle nizamiye bölgesine gittiğini kaydetti. Sanık Direnç, derdest edilenleri görmediğini, daha sonra sabah saatlerine kadar aracında beklediğini savundu.
Sıkıyönetim ilan edildiğine yönelik herhangi bir söz duymadığını bildiren Direnç, silah dağıtanları görmediğini öne sürdü.
Avukat Namık Kemal Urhan'ın, topladığı askerlere darbe girişiminde bulunulduğunu ve Destek Kıtaları Komutanlığına getirildiğini açıklayan eski Albay Hasan Yılmaz ile görüntülerinin bulunduğunu belirtmesi üzerine, sanık Direnç, 'Albay Hasan Yılmaz'ı gördüm ama muhatap olmadım. Kendisiyle hiç konuşmadım.' dedi.
İBRAHİM BAŞPINAR
Ayrıldığı birliğine akşam tekrar dönmüş
Eski Binbaşı İbrahim Başpınar ise yurt dışı görevi için 15 Temmuz 2016'da Kara Kuvvetleri Komutanlığından ayrılmak için birliğine gittiğini söyledi. İşlemlerin tamamlanmasının ardından birlikten ayrıldığını kaydeden Başpınar, arkadaşının aracını teslim etmek için birliğine tekrar döndüğünü anlattı. Darbe girişiminden haberi olmadığını öne süren Başpınar, 'Alarm' diye bağrıldığını ve bir arkadaşının yedek eğitim elbisesini giyerek nizamiye bölgesine gittiğini anlattı.
'Tatbikat yapıldığı, terör saldırısı olduğu' yönünde sözler duyduğunu ifade eden Başpınar, bölgenin emniyetinin alınmasını sağladığını iddia etti.
Sanık Başpınar, 'Görevi yaparken tabancam bile yanımda yoktu. Sonra ilerleyen saatlerde bulunduğumuz yerlere araç içerisinde silahlar geldi. Emniyet amaçlı bir hücum yeleği ve silah aldım. Yaptığım görevlerin darbeyle ilgisi yoktur.' diye konuştu.
Duruşmaya, yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
15.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, taraf avukatları ve izleyiciler katıldı.
ALTUĞ KAYIŞLIOĞLU
Savunma yapan Altuğ Kayışlıoğlu, darbe girişiminden önce binbaşı rütbesinde görev yaptığını, olay akşamında da Kara Kuvvetleri Bilgi Sistem Daire Başkanlığı nöbetçi subayı olduğunu beyan etti.
Teknik yönü öncelikli bir görevinin olduğunu ve olay akşamı görev yerinden sadece iki kez ayrıldığını belirten Kayışlıoğlu, nizamiye bölgesindeki darbecilerin kışla nöbetçilerini evlerine göndermek istediğini ancak Güneydoğu'da görev yapan insansız hava araçlarının görevine devam edebilmesi için bunu kabul etmediğini öne sürdü.
Darbeye yönelik bir teşebbüsünün olmadığını, iddianamede yer alan aleyhte hususları da kabul etmediğini dile getiren Kayışlıoğlu, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
İSMAİL YÜKLEYEN
'Akşam tatbikat var, karargaha kamuflajlı gel'
FETÖ'nün darbe girişimini lanetleyerek savunmasına başlayan eski binbaşı İsmail Yükleyen, FETÖ üyesi olmadığını ve üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini beyan etti.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da mesainin ardından evine gittiğini anlatan Yükleyen, saat 18.10'da albay Uğur Karaca'nın kendisini cep telefonundan arayarak mesaiye çağırdığını bildirdi.
Karaca'nın yanına gittikten sonra, 'Akşam alarm tatbikatı var. Akşam 22.00 gibi kamuflajlı olarak karargaha gel.' şeklinde emir aldığını söyleyen Yükleyen, bunun üzerine evine döndüğünü, saat 22.00'de de kamuflajlı olarak karargaha tekrar geldiğini kaydetti.
İlerleyen saatlerde Başbakan Binali Yıldırım'ın kalkışmaya dair açıklamalarının ardından bir terslik olduğunu anladığını öne süren Yükleyen, aracına giderek beklemeye başladığını, sabah saat 05.00 sularında da aracıyla çıkış fırsatı bularak evine döndüğünü iddia etti.
Yükleyen, 'Darbe girişiminin planlayıcılarının tatbikat kelimesini sıkça kullandıkları ve bu konuda karartma uyguladıkları açıktır. Benim sicil amirim tarafından çağırılmam da bu şekilde olmuştur. Darbe girişimine ilişkin bir girişimim olmamıştır.' ifadelerini kullanarak tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya öğle arası verildi.
16.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada savunma yapan eski binbaşı Ercan Buyur, olay tarihinde personel başkanlığında icra subayı olarak görev yaptığını söyledi.
ERCAN BUYUR
Saat 21.30 sıralarında dışarıdan gelen sesler üzerine odadan çıktığını anlatan Buyur, Personel Başkanı Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk'ü odasında göremediğini kaydetti.
Gençtürk'ün nerede olduğunu öğrenmek için koridora çıktığında karşılaştığı askerlerin eğitim kıyafetlerinin giyileceğine ilişkin talimat verildiğini duyduğunu dile getiren Buyur, bunun üzerine kamuflajlarını giydiğini ifade etti.
Daha sonra emir astsubayından, Gençtürk'ün Yarbay Şahin Karatekin ile Akıncı Üssü'ne gittiğini öğrendiğini aktaran Buyur, ilerleyen saatlerde televizyonda Başbakan Binali Yıldırım'ın darbe karşıtı açıklamalarını izlediğini anlattı.
Sabah saatlerine kadar gelişmeleri televizyondan takip ettiğini öne süren Buyur, çapraz sorgu sırasında Mahkeme Başkanı Murat İlhan'ın sorusu üzerine, hücum yeleği giydiğini ve piyade tüfeği aldığını kabul etti.
Güvenlik kameralarına yansıyan görüntülerde telefonla görüşen kişinin kendisi olduğunu da kabul eden Buyur, darbe eylemlerinde yer almadığını iddia etti.
Sanık eski Sicil Kısım Amiri Binbaşı İsmail Ayyıldız da 15 Temmuz'da evinde bulunduğu sırada saat 21.30 sıralarında Şube Müdürü Albay Ertuğrul Yavuz'un kendisini arayarak kamuflajlı şekilde karargaha gelmesini istediğini ifade etti.
Karargaha geldiği sırada araç radyosundan 'bir kalkışma' olduğuna ilişkin haberi dinlediğini ancak ilk başta bunun bir darbe girişimi olabileceğini düşünmediğini iddia eden Ayyıldız, karargaha geldiğinde görüşmek için odasına gittiği Yavuz'u göremediğini söyledi.
Bir uzman çavuşun binadaki herkesin 2 Nolu nizamiyeye inmesi için çağrıda bulunduğunu anlatan Ayyıldız, belirtilen yere gitmek için odasından çıktığında karşılaştığı Murat Yüksel'in kendisine 'Darbecilere karşı kışla emniyeti alınacak.' dediğini öne sürdü.
Nizamiyede kapısı açık bir araçtan hücum yeleği ve mühimmatı olmayan bir tüfeği aldığını anlatan Ayyıldız, ilerleyen saatlerde teçhizatını 24 nolu kapıya bırakarak evine gittiğini söyledi.
Çapraz sorgu sırasında duruşma savcısının sorusu üzerine Ayyıldız, 'Kalkışmadan darbe olduğunu anlamadım. Kalkışmayı ilk defa televizyondan duydum. Karargaha gittiğimde ise darbeye yönelik bir faaliyet yoktu. Benim zarar görebileceğime dair bir emare yoktu.' savunmasını yaptı.
YUSUF GÜL
Darbeciler güvenlik kamera kayıtlarını yok etmek istemiş
Savunması için huzura alınan eski istihbarat yüzbaşı Yusuf Gül, 15 Temmuz akşamı kışlada olduğu sırada telefonla aranarak güven tatbikatı olduğunun söylendiğini, bunun üzerine görev yerinden çıkarak çağırıldığı 24 nolu kapıya gittiğini anlattı.
Buradaki kamuflajlı askeri personel ile nizamiyelere dağıtıldıklarını, kendisinin de 3 nolu nizamiyeye gittiğini dile getiren Gül, Başbakan Yıldırım'ın kalkışmaya dair açıklamalarından kışla dışına çıkan askerler olduğu öğrendiğini ancak kendilerinin kışla içerisinde beklediklerinden darbe girişimi tarafında olduklarını düşünmediğini iddia etti.
Bir süre sonra kışla içerisinde silah ve mühimmat dağıtıldığını kaydeden sanık Gül, emirle gittiği Görüntü Kontrol Merkezi'nde (GKM) görevli personelle güvenlik kameralarını izlemeye başladığını söyledi.
Bir süre sonra GKM'ye gelen albay Yüksel Ordu'nun kendisinden 2 bilgi sistemci subayı bulmasını istediğini, bu subayları GKM'ye getirdiğini anlatan Gül, albay Ordu'nun kendisini ve buradaki görevli personeli dışarıya çıkardığını aktardı.
Bir süre sonra 2 tane bilgisayar kasasının dışarı çıkarıldığını bildiren Gül, o zamandan sonra GKM'ye giriş çıkışın olmadığını, sabah saatlerinde de kışladan çıkışların serbest bırakılmasının ardından evine gittiğini ifade etti.
Mahkeme Başkanının o gece üzerinde beylik silahının olup olmadığını sorması üzerine Gül, o gece üzerinde oyuncak silah olduğunu iddia etti.
FETÖ üyeliği iddiasını kabul etmeyen Gül, iddianamede yer alan KAKAO iletişim programını örgütsel amaçlı kullandığı hususunu da kabul etmeyerek ailesi ile haberleşmede kullandığını öne sürdü.
AHMET ALTUĞ ERŞAN
Duruşmada, sanık eski yüzbaşı Ahmet Altuğ Erşan hakim karşısına çıktı. Olay tarihinde dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın emir subay yardımcısı olarak görev yaptığını belirten Erşan, darbe girişiminde yer almadığı iddiasında bulundu.
15 Temmuz'da karargaha giriş çıkışların yasaklandığı haberi üzerine bilgi almak için güvenlik subayını aradığını belirten Erşan, Tuğgeneral Erhan Çaha'nın emriyle böyle bir önlem alındığını öğrendiğini ifade etti.
Ciddi bir terör saldırısı olabileceğini düşündüğünü dile getiren Erşan, daha sonra Genelkurmay Başkanlığı karargahında çıkan çatışmada Astsubay Bülent Aydın'ın yaralandığı bilgisini aldığını ifade etti. Bunun üzerine aradığı Yarbay Hakan Toprak'ın çatışma çıktığını söylediğini aktaran Erşan, daha sonra Genelkurmay Başkanlığını aradığını, telefona çıkan sanık eski yarbay Levent Türkan'ın da 'yok bir şey' diyerek telefonu kapattığını öne sürdü.
Genel sekreterlik koridoruna çıktığında Yüzbaşı Murat Yüksel, astsubaylar Ali Özkan Yorgun ve Göksel Salı, emir astsubayı Ayhan Çoban ve Özel Kalem Müdürü Albay Nuh Altınsoy'la karşılaştığını anlatan Erşan, Altınsoy'un kendisini ve Çoban'ı göstererek, 'Alın bu şerefsizleri' dediğini iddia etti.
Bu emir üzerine Çoban ve kendisinin derdest edilerek Altınsoy'un odasına götürüldüğünü ifade eden Erşan, kendisini tutanlara neler olduğunu sorduğunda 'biz de bilmiyoruz, emir verdiler' cevabını aldığını söyledi.
Bir müddet sonra Altınsoy'un kendisini özel kalem müdür yardımcısı odasına götürdüğünü belirten Erşan, 'Altınsoy bana 'git emir subayının odasında bekle. Hiçbir telefona bakma' dedi. Sonra Ramazan Aslan ve bana kayar kapının yanına gitmemizi istedi. Aslan kamuflajlı ve tabancası vardı. Komuta katındaki televizyonu açtığımızda İstanbul'daki köprülerin askerler tarafından kapatıldığına ilişkin haberleri gördüm. Bir zaman sonra helikopterler karargahın giriş kapasına ateş ediyordu. Korunmak isteyen çok sayıda er ve erbaş içeri girdi. Bunun üzerine Altınsoy'a ne yapacağımızı sorduğumda, er ve erbaşları kapalı garaja götürmemi istedi.' ifadelerini kullandı.
Erşan, darbe girişiminin bir parçası olamamak için saat 23.30 sıralarından bir sonraki güne kadar kendisini karargahtaki bir odaya kilitlediğini iddia ederek savunmasını tamamladı.
AHMET AKTAŞ
'Kayıt yapan cihazları sökmemizi istedi'
Tutuksuz sanık yüzbaşı Ahmet Aktaş da olay tarihinde bilgi işlem ve güvenlik subayı olarak görev yaptığını ifade etti. 15 Temmuz akşamı amirinin talimatı ile mesaiye kaldığını, işi bittiğinde üsteğmen Erman Arısoy ile çıkış yapacakları sırada Personel Başkanı Sekreteri Albay Hüseyin Öztürk'ün odasının önünde kamuflajlı bir grup gördüğünü anlattı.
Neler olduğunu sorduklarında Öztürk'ün tatbikat olduğunu, bu nedenle çıkışların yasaklandığını söylediğini aktaran Aktaş, bu sırada bir binbaşının poşet içinde Öztürk'e mermi verdiğinin onun da bu mermileri şarjörüne bastığını söyledi.
Olağandışı bir gelişme olduğunun farkına varınca karargahtan çıkmak istediklerini, ancak Öztürk'ün buna engel olduğunu savunan Aktaş, daha sonra internetten darbe girişiminin olduğuna ilişkin haberleri okuduğunu ifade etti. Bir süre sonra karargahtan çıkmak için zemin katta bildiği bir kapıya arkadaşlarıyla yöneldiğini savunan Aktaş, bu sefer de Binbaşı Fikri Pehlivalı'nın kendilerine izin vermediğini belirtti.
Gece boyunca arkadaşlarıyla karargahtan kaçmanın yollarını aradıklarını öne süren Aktaş, saat 05.00 sıralarında sanık eski albay Yüksel Ordu'nun kendilerinden güvenlik kamera kayıtlarının silinmesini istediğini ileri sürdü.
Aktaş, şöyle devam etti:
'Bu emri duyunca endişe ve korkum arttı. Her şeye rağmen bu kanunsuz emri yerine getirmeyecektim. Bu iş ilk kez bizden istenmemiş, daha önce de başkalarından istemiş ancak onlar da nasıl yapacaklarını bilmediklerini söylemişler. Daha sonra bilgisayardan bir şey yapıyor görünüp ama hiçbir şey yapmayacaktım. Bilgisayarın başına oturduktan sonra kullanmaya ilişkin yetkim olmadığını söyleyince albay Yüksel, bir süre sonra üzerinde şifre yazılan bir kağıt getirdi. Kağıtta kullanıcı adı yoktu. Kullanıcı ismini ve şifreyi bilerek yanlış girdim. Bu durum zaten teknik inceleme sonucunda ortaya çıkacaktır. Silme niyetim olsaydı, görüntüleri bir daha geri getirilemeyecek şekilde silerdim. İstenilmesi halinde benzer bir ortam oluşturulsun neler yapabileceğimi gösterebilirim. Yıllarca bilgisayarla uğraşıyor, onunla yatıp kalkan biriyim.'
Kayıtları silmediği için Yüksel Ordu'nun kayıtların yapıldığı cihazların sökülmesi için emir verdiğini anlatan Aktaş, bilgisayarların bulunduğu odaya geçtiklerini, burada kimselerin olmadığını fark edince kendi odalarına kaçtıklarını ifade etti.
Çapraz sorgu sırasında bir soru üzerine Aktaş, gözaltındayken eski albay Yüksel'in yanına gelerek 'Niye kaçtınız, onları (görüntülerin bulunduğu diskleri) güvenli bölgeye alacaktım.' dediğini aktardı.
HASAN FİDAN
'Darbe girişimini televizyondan öğredim'
Sanık eski binbaşı Hasan Fidan ise odasında bulunduğu sırada nöbetçi amirliğinden aradığını, telefondaki kişinin tatbikat olacağını, herkesin hazırlanması gerektiğini söylediğini öne sürdü. Bunun üzerine kamuflajlarını giyerek 7 No'lu çıkış kapısına yöneldiğini, burada kendisi gibi giyinen personeli gördüğünü belirten Fidan, durumu daha iyi anlamak maksadıyla nizamiyeye yöneldiğini anlattı.
Emniyet maksadıyla karargah çıkış kapılarının kapatıldığını aktaran Fidan, bu sırada uçakların alçak uçuş yapmasıyla tatbikattan ziyade bir terör tehdidinin söz konusu olabileceğini düşündüğü ifade etti.
Bir zaman sonra televizyondan darbe girişimi olduğunu öğrendiğini aktaran Fidan, illegal bir faaliyette bulunmadığını iddia etti.
Duruşmaya sanık savunmalarıyla devam ediliyor.
17.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, savunma yapan sanık eski yüzbaşı Serdar Yıldız, darbe girişiminde yer almadığını, haksız yere tutuklandığını iddia etti.
SERDAR YILDIZ
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da Albay Mutlu Serkan Vurdem'in kendisini arayıp, acil bir durum olduğunu, kamuflajlarını giyip revir bölgesine gelmesini istediğini aktaran Yıldız, üzerini değiştirip söz konusu yere gittiğini anlattı. Burada sanık eski tuğgeneral Erhan Caha ve bir grup subayın da bulunduğunu söyleyen Yıldız, Vurdem'in emriyle 24 numaralı kapı bölgesine gittiğini, bu sırada 2 numaralı nizamiyeden yoğun bir şekilde personel girişi yapıldığını gördüğünü ifade etti.
Bunun üzerine bir terör saldırısı olabileceği nedeniyle karargahın güvenlik önlemlerinin artırılmış olabileceğini düşündüğünü savunan Yıldız, ilerleyen saatlerde elleri bağlı dört askerin 7 numaralı kapıya getirildiğini söyledi.
Bu kişileri getiren silahlı askerleri tanımadığını, ancak iddianameden isimlerini öğrendiğini ifade eden Yıldız, Albay Hüseyin Öztürk ile görüşüldükten sonra derdest edilen askerleri Anadolu toplantı salonuna götürdüklerini belirtti. Derdest edilenlerin başında beklemesi için Öztürk'ün emir verdiğini aktaran Yıldız, 'Bunların ellerinin neden bağlı olduklarını sorduğum Albay Öztürk, bunların komuta katında görev yaptıklarını, komutana karşı bir saldırı ihtimaline karşı Özel Kalem Müdürü Nuh Altınsoy'un emriyle alındıklarını ve Merkez Komutanlığına teslim edileceklerini söyledi.' ifadelerini kullandı.
Öztürk, gittikten sonra derdest edilenlere de aynı soruyu yönelttiğini söyleyen Yıldız, 'Bu askerler çok gergindiler. Neden ellerinin bağlandığını bilmediklerini söylediler.' dedi. Bir zaman sonra söz konusu askerlerin ellerini çözdüğünü, onlara su verdiğini iddia eden Yıldız, bulundukları yere gelen Albay Uğur Karaca'ya neler olduğunu sorduğunu, onun da bir sorun olmadığını söyleyerek uzaklaştığını anlattı.
Saat 02.30'da Üsteğmen Aydın Duman ile yaptığı görüşme sonucunda darbe girişiminden haberdar olduğunu öne süren Yıldız, bu saate kadar cep telefonundan internete girmediğini, bu nedenle hain girişimden habersiz olduğunu iddia etti. Darbe faaliyetlerinde yer almadığını, müştekilere yardım ettiğini savunan Yıldız, hücum yeleği ve piyade tüfeği almadığını savundu.
Silahlı terör örgütü FETÖ ile irtibatının olmadığını, iddianamede bunun aksini ortaya koyacak bir delilin bulunmadığını savunan Yıldız, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya ara verildi.
ÜÇER KEZ AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET
Sanıklar hakkında “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs”, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
Eski Kara Kuvvetleri Kuvvet Geliştirme Daire Başkanı Tuğgeneral Erhan Caha’nın bir numaralı şüpheli olduğu iddianamede, dönemin Kara Kuvvetleri Lojistik Başkanı Korgeneral Yıldırım Güvenç, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Cari Harekat ve Komuta Kontrol Daire Başkanı Tuğgeneral Adem Boduroğlu, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim Daire Başkanı Tuğgeneral Ali Rıza Çağlar ve eski tuğgeneraller Cüneyt Soyraç, İbrahim Lütfi Nuhoğlu, Mücahit Tamer ile 2016 yılı YAŞ kararlarını Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasına sunan eski Kurmay Albay Fehmi Atuk da şüpheliler arasında yer alıyor.
İddianamede yer alan Kara Kuvvetleri Komutanlığı personeli diğer sanıkların isimleri ise şöyle:
“Hüseyin Öztürk, Eşref Mert, Emrullah Kaya, Atila Tanrıver, Adnan Akdemir, Turgay Kurt, Önder Kamiloğlu, Mustafa Albayrak, İsmail İnal, Mehmet Aydın, Hasan Yılmaz, Atilla Karakuş, Abdullah Yiğit, Yüksel Ordu, Mutlu Serkan Vurdem, Yusuf Yiğit, Uğur Karaca, Nuh Altınsoy, Tanju Aydıncık, Serhat Akın, Yalçın Karahan, Alpaslan Kılıç, Ahmet Ejder, Sinan Şimşek, Mesut Rahat, Murat Yüksel, Dinçer Özcan, Mehmet Ortaç, Hamza Akkaya, Halil Ekiztaş, Fikri Pehlivanlı, Fatih Demir, Erkal Tarlacı, Cevdet Serbest, Adem Öner, Turgut Akgül, Şahin Yüce, Mustafa Şahin, Murat Veske, Muharrem Bayrakal, Mehmet Kalkan, Mehmet Karslı, Mesut Turan, Hasan Fidan, İsmail Yükleyen, İdris Aygün, Levent Akçaoğlu, İbrahim Başpınar, Ercan Buyur, Altuğ Kayışoğlu, İhsan Bozkurt, Mesut Şahan, Ünal Demir, Yener Akbaba, Zeyit Karagöz, Fatih Toran, İsmail Ayyıldız, Hakan Ergin, Uğur Bahtiyar, Fatih Sarıkır, Ali Kahya, Yılmaz Akış, Muhammed Hakan Sanön, Yavuz Sezer, Fikret Yağmur Yavuz, Ekrem Güneş, Halit Şimşek, İsmail Aydın, Bahtiyar Kılıçaslan, Hüseyin Rahmi Bali, Bekir Öztürk, Ahmet Aktaş, Ahmet Direnç, Ahmet Altug Erşan, Mustafa Tezcan, Yusuf Gül, Yasin Çakır, Serdar Yıldız, Salih Talaşlı, Veyis Şahin, Adem Yıldırım, Necati Durmuşbaş, Fatih Özden, Suat Yercel, Fatih Yılmaz, Ahmet Fazıl Işık, Aydın Duman, Erkan Şahin, Vedat Güngör, Tahmazhan Berk, Oğuzhan Çelikoğlu, Bayram Üstündağ, Kurtuluş Kafalı, Emrah Çelebi, Erman Arısoy, Ümit Ağaçlı, Süleyman Kaya, Kazım Yanmaz, Osman Karaköse, İbrahim Denizhan, Ramazan Bingöl, Yunus Emre Çevik, Halil İbrahim Üçgül, Ayhan Kaykaç, Ahmet Erdoğan, Ali Gürcan, Volkan Önal, Seyhan Cömez, Oğuzhan Güney, Ramazan Bozdağ, Murat Kül, Metin Çetin, Mehmet Burak Demir, Mustafa Serhat Akdolu, Ali Özkan Yorgun, Resul Savaş, Mevlüt Özyurt, Göksel Salı, Gökhan Karaca, Mustafa Kumdakcı, Muttalip Şahin, Selim Özden, Cuma Aygün, Zülküf Orak, Abdullah Ballı, Abdullah Polat, Mustafa Yıldırım, Serdar Kerem Koç, Yalçın Kızılçam, Mahmut Dalgın, Hüsnü Göçmen, Bahri Bayrak, Refik Durak, Mehmet Akkuş, Osman Gökmen, Fatih Dağcı, Ramazan Atsan, Ökkeş Yavaş, Ferdi Çakıl, Süleyman İmece, Levent Ceylan ve Gökhan Akdağ.”
Sanıkların ayrıca “askeri komutanlıkların gasbedilmesi, cebir tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, silahlı terör örgütüne üye olma, silahlı terör örgütü yöneticisi olma, kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürmeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme, suç delillerini gizlemeye teşebbüs, kasten yaralama, tehdit ve hakaret” suçlarından da cezalandırılmaları isteniyor.
İddianamede, Milli Savunma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargah ve Destek Kıtaları Grup Komutanı Albay Tuncay Polat ile 15 Kara Kuvvetleri Komutanlığı personeli, müşteki olarak yer alıyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-10 Nisan (2017) 'Ankara 150 sanık Darbe Yap./Kara Kuvvetleri Yapılanması' davası
(18 Kasım 2017, 18:39)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: