Malatya'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin, aralarında dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti'nin de bulunduğu 27'si tutuklu 76 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
12.11.2017 17:30 Malatya'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin, aralarında dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti'nin de bulunduğu 27'si tutuklu 76 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
10.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Malatya'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin, aralarında dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti'nin de bulunduğu 27'si tutuklu 76 sanığın yargılandığı davanın yedinci duruşması başladı.
FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde 2. Ordu ile 7. Ana Jet Üs komutanlıklarındaki olaylara ilişkin haklarında Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılan, aralarında dönemin 2. Ordu Komutanı orgeneral Adem Huduti'nin de bulunduğu, general, subay, astsubay ve erlerden oluşan 76 sanığın yargılandığı davanın yedinci duruşması öncesinde Yakınca Spor Salonu çevresinde yoğun güvenlik önlemi alındı.
Cezaevi nakil araçlarıyla spor salonuna kelepçeli getirilen tutuklu 12 sanık, jandarma ekiplerince içeri alındı. Diğer tutukluların ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katılacakları öğrenildi.
Cezaevi araçlarında bir süre bekletilen sanıklar, 10 Kasım dolayısıyla saat 09.05'teki saygı duruşunun sona ermesinin ardından duruşmanın görüleceği salona alındı.
Kefenli ve urganlı protesto
Bu arada, ellerindeki ve üzerilerine sardıkları Türk bayraklarıyla salonun girişinde toplanan kalabalık grup, FETÖ aleyhine slogan atarak sanıkları protesto etti.
Cansız mankeni kefene sarıp başına FETÖ elebaşının fotoğrafını asan ve boynuna urgan dolayan grup, cezaevi nakil araçlarından indirilen sanıklara tepki gösterdi.
Salona götürüldükleri sırada sanıklara doğru urgan atıldı.
Güvenlik önlemleri
Spor salonunun girişinde kontrol noktası oluşturup çevrede güvenlik önlemi alan polis ve özel harekat ekipleri, avukatların yanı sıra tutuksuz sanıklar ve yakınları, müştekileri ve izleyicileri X-ray cihazından geçirerek üst araması yaptıktan sonra içeri aldı.
Dönemin 2. Ordu Komutanı orgeneral Huduti'nin SEGBİS aracılığıyla tutuklu bulunduğu cezaevinden katıldığı duruşmada tanıkların dinlenmesi bekleniyor.
Duruşmayı AK Parti İl Başkanı Hakan Kahtalı, Yeşilyurt Belediye Başkanı Hacı Uğur Polat ile çok sayıda vatandaş takip ediyor.
Davanın görülmeye başlandığı 7 Mart'tan bu yana aralarında dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti ve 2. Ordu Kurmay Başkanı tümgeneral Avni Angun'un da bulunduğu 72 sanık, mahkeme huzurunda savunma yaptı.
Duruşmaya öğle arasından sonra tanıkların dinlenmesiyle devam edildi.
Duruşmada, darbe girişimi sırasında İl Jandarma Komutan Vekili olan emekli Albay Şahin Kaplan, Hava Trafik Subayı Teğmen Hasan Çağrı Özağar ve cezaevinde görevli 3 jandarma personeli tanık olarak dinlendi.
TANIK ŞAHİN KAPLAN
yedinci duruşmada, darbe girişimi sırasında İl Jandarma Komutan Vekili olan emekli Albay Şahin Kaplan, tanık olarak dinlendi.
Darbe girişimi sırasında mesai sonrası eve geldiğini belirten Kaplan, televizyonun açık olduğunu ancak pek izlemediğini ifade etti.
Daha sonra televizyondan İstanbul'da köprülerin askerler tarafından kapandığını duyduğunu kaydeden Kaplan, aklına ilk olarak büyük bir eylem hazırlığı düşündüğünü ancak saat 23.00 sıralarında o dönem yarbay görevinde bulunan şu an albay olan Mehmet Çelik'in kendisini aradığı ve sıkı yönetimle alakalı mesajların geldiğini ilettiğini söyledi.
Yaşananlar üzerine kendi arabasıyla İl Jandarma Komutanlığına gittiğini anlatan Kaplan, 'Gelen mesajlara baktım kapsamı hemen hemen aynı ama birileri komutan olmuş birilerinin yetkileri alınmış. Altında bilmem ne konseyi diyor. O gün üst subay olarak 2 kişiyiz. Benim çok şüphelendiğim bir isim ise sıkıyönetim komutanı olmuştu. O zaman bunun Fetullahçı yapının girişimi olduğunu anladım.' diye konuştu.
Kendisinin tüm ilçe jandarma komutanlarına 'Dün neyse bugün de aynı.' şeklinde emir verdiğini ve dönemin valisi Mustafa Toprak'ı aradığını, devletin yanında olduklarını söylediğini aktaran Kaplan, daha sonra kriz merkezine gittiğini savundu.
Angun, 'Biz enterneyiz' demiş
Kriz merkezine gitmeden komando birliklerini hazırladığını ifade eden Kaplan, yaşadıklarını şöyle anlattı:
'Beklentim bunlar gelip bizi alacaklar. Böyle bir kalkışma içinde bana haber vermeyen benim hasmımdır. Komandoları çağırdım başka kimseye haber vermedim. 'Mehmet çatışıyor muyuz?' dedim. 'Komutanım neredeyseniz biz ordayız.' dedi, tokalaştık. Komando bölüğünü çağırdım, vali beyin oraya gittim. Konuştuk benim bir bilgim yoktu. O sırada Vali bey ordu karargahıyla görüşmeye çalışıyordu ama görüşemiyordu. Emir subayı müsait değil gibi şeyler diyor. Saat 01.00 sıraları olabilir. Beni merkez komutanı albay aradı cep telefonundan 'Komutanım beni Garnizon Komutanı (dönemin tutuklu Tümgeneral Avni Angun) aradı 'Biz enterneyiz.' demiş. O ana kadar da 'Bizde bir sıkıntı yok.' diye bilgi verilmiş Vali beye.'
Aldıkları bilgiler sonrası midesinin bulanmaya başladığını ve Angun ile görüştüğünü öne süren Kaplan, 'Ama bana doyurucu bilgi vermedi. Kim diyorum 'Hımm.' yapıyor. 'Serdar paşa mı?' dedim, 'He, o.' dedi. 'Kim bunlar kaç kişi?' dedim cevap yok.' diye konuştu.
Mahkeme Başkanı İzzettin Duman'ın bu sırada 'Zorla mı konuşuyordu? Sakıncalı bir şey hissettiniz mi?' sorusu üzerine Kaplan, böyle bir durum karşısında telefonun açılamayacağını düşündüğünü söyledi.
Yaşananlar üzerine Vali Toprak'ın sinirlendiğini ve elini masaya vurarak hiddetlendiğini belirten Kaplan, bunun üzerine Huduti ile görüşebildiğini bildirdi.
Kentte bir sıkıntı olduğunu ve bir operasyon yapılacağını düşündüğünü, Vali Toprak'ın emri üzerine ise komando birliklerini 2. Ordu Komutanlığı nizamiyesine getirdiğini iddia etti.
Ateş etmeden önce Vali Toprak ile görüştüklerini dile getiren Kaplan, şöyle konuştu:
'Benim gireceğime kanaat getirdiler herhalde nizamiyeyi kapattılar. 'Sayın valim ateş ediyorlar.' dedim. Vali beye görüşmelerinde, 'İkna edeceğiz.' diyorlar ama bir türlü de edemiyorlardı. Vali bey, 'Bunlar bizi oyalıyor, gereğini yapın.' dedi. Cumhuriyet Başsavcısını aradım 'Ateş ediyorlar, ben bu adamı etkisiz hale getireceğim.' dedim. 'Hukuki şartlar oluştuysa tereddüt etmeyin devletin kanunu arkanızda.' dedi. Tam gireceğim 7. Kolordu Komutanı aradı 'Ne yaptınız?' dedi, 'Komutanım sıkıntı var, müdahale edeceğiz, gireceğiz.' dedim. 'Sen girmeye karar verdiğin an bana haber et.' dedi. Bu da bana ilginç geldi.'
Nizamiyenin içinde bir kişinin içeriden bağırarak emirler verdiğini duyduğuna dikkati çeken Kaplan, '(Ben devletin subayıyım, silahlarınızı bırakın, teslim olun.) dedim, bizi dinleyen yok. 5 dakika sonra bana ateş ettiler. 'Sen kime ateş ediyorsun?' diye yine anons ettim. Mehmetçik'i ikaz ettim 'Açıkta yatıyorsun mevzi al.' diye. Bana ateş ediyorlar. Attığım anda takır takır düşecekler ama Mehmetçik vuracağız. Bağıran kişi sonradan öğrendiğim kadarıyla Kemal Keskin'di.' şeklinde bilgi verdi.
Kemal Keskin'in nizamiyede görüntü verdiğini ancak vuracağı sıra ortadan kaybolduğunu savunan Kaplan, 'Avni Angun'a indireceğim dedim, şu söylediğini tekrarla dedi. Bu konuşma beni biraz işkillendirdi. Anlamaması mümkün değil. Bir daha tekrar ettim. Bizim çocuk kayıp, anladım ki çocuğa söylediler. Angun ile konuşmayı yaptıktan sonra hedef kayboldu.' ifadelerini kullandı.
'Geri çekilmem için beni aradılar'
Yaşanan gelişmeler sırasında 2 kere Huduti'nin emir subayı Sedat Kaya ile telefonda görüştüğünü belirten Kaplan, yaşanan görüşmeyi şöyle anlattı:
'Emir subayı beni aradı 'Komutanım, komutanımız görüşmek istiyor.' dedi. O numaradan görüşmeye çalıştım hemen irtibat koptu. Sonra Sedat 'Çekilin, ordu komutanımız şehit olacak.' diyor. 'Hiç umurumda değil Sedat, benim muhatabım Vali.' dedim bir daha aramadı.'
'Geri çekilmem için beni aradılar.' diyen Kaplan, Angun'un kendisini tekrar aradığını ve tek başına içeri davet ettiğini bildirdi.
Bunun üzerine güveninin tamamen yıkıldığını vurgulayan Kaplan, bu sırada nizamiye içerisinde tuğgeneraller Zeki Karataş, Serdar Sevgili ile albay Bahadır Erdemli ile Kemal Keskin'i yan yana gördüğünü kaydetti.
Erlerin 'Silahlarımızı dolaplara kilitledik, bizim bunlarla alakamız yok, korkuyoruz.' dediğini ve erlerin kışladan bölüm bölüm çıkarıldığını aktaran Kaplan, sözlerini şöyle tamamladı:
'Çocukları çıkarttık, saat 11.45 özel harekat timleri geldi, giriş hazırlığı yapılıyorken Avni Angun aradı 'Biz bunları ikna ettik.' dedi. Karargaha girdik Avni Angun karşıladı. İçeride Avni Angun ile Ordu Komutanı vardı. Üstünlüğü sağladık, özel hareket timi de içeriye girdi. Emir subayı önce bizi almadı, 'Komutanım görüşemezsiniz.' dedi. 'Git söyle, kafana göre karar verme.' dedim. Komutanın kapısında bir başçavuş vardı tüfekli. İçeriye girerken silahlarımızı aldılar. Hakan müdür (dönemin TEM Müdürü) oturdu. Yanıma emir subayı oturdu karşısında da Avni Angun vardı. Ordu komutanı 'Gördünüz mü kurmaylarımızın bize yaptıklarını gördünüz mü?' dedi. Sedat binbaşı 'Bu polis komutanı tutuklayacak mı?' diye fısıldadı. Makamdan çıkmadık. Sedat binbaşı Avni Angun ile görüşüyor, 'Gönderelim gitsin bunları.' diye işaret yapıyordu. 3 dakika geçmedi Adem Huduti 'Uyuyup, istirahat edeceğim bana müsaade edin.' dedi aldık silahları, koridorda duruyoruz. Bir müddet sonra Avni Angun odasından çıkıp, ordu komutanının odasına girdi. Cumhuriyet Başsavcısı herhalde aradı, odaya girip gözaltına alınacaklarını söylediler. Sıkıntısız, aşağıya indiler, emniyete götürüldüler.'
Kaplan, savunmasının ardından sanık ve avukatlarının sorularını yanıtladı.
Daha sonra duruşmaya öğle arası verildi.
Darbe girişimini televizyonlardan öğrendiğini ifade eden Şahin, İstanbul'daki köprülerin askerler tarafından kapandığını duyduğunu ve bunun büyük bir eylem hazırlığı olduğun düşündüğünü belirten Şahin, ancak saat 23.00 sıralarında o dönem yarbay olan şu an albay olan Mehmet Çelik'in kendisini aradığını ve sıkıyönetimle alakalı mesajların geldiğini ilettiğini ifade etti.
Hemen İl jandarma komutanlığına geçtiğini ve gelen evraklara baktığını ifade eden Şahin, 'Gelen mesajlara baktım, kapsamı hemen hemen aynı ama birileri komutan olmuş birilerinin yetkileri alınmış. Altında bilmem ne konseyi diyor. O gün üst subay olarak 2 kişiyiz. Benim çok şüphelendiğim bir isim ise sıkıyönetim komutanı olmuştu. O zaman bunun Fetullahçı yapının girişimi olduğunu anladım. Tüylerim diken diken oldu. 'Bu kalkışma kanunsuzdur, dün ne ise bugün o' diye ilçe jandarma komutanlarına emir verdim. Daha sonra dönemin valisi Mustafa Toprak'ı arayarak, 'emir geliyor, sıkıyönetim falan hukuksuz olduğuna kanaat getirdik, devletimizin yanındayız, emriniz var mı?' ifadelerine yer verdi.
Dönemin Valisi Mustafa Toprak'ın kendisini kriz masasına davet ettiğini ifade eden Kaplan öncesinde komando birliklerini hazırlattığını da belirterek 'Beklentim bunlar gelip bizi alacaklar. Böyle bir kalkışma içinde bana haber vermeyen benim hasmımdır. Komandoları çağırdım başka kimseye vermedim. Mehmet dedim çatışıyor muyuz? Dedi ki 'Komutanım neredeyseniz biz ordayız' dedi tokalaştık. Komando bölüğünü çağırdım ben vali beyin oraya gittim. Konuştuk benim bir bilgim yoktu. Zaman akıyor. O sırada vali bey ordu karargahıyla görüşmeye çalışıyordu ama görüşemiyordu. Emir subayı müsait değil gibi şeyler diyor. Saat 01.00 sıraları olabilir. Beni merkez komutanı aradı, 'Komutanım beni Garnizon Komutanı (dönemin tutuklu Tümgeneral Avni Angun) aradı 'biz enterneyiz' demiş. Vali beye, o ana kadar da bizde bir sıkıntı yok diye bilgi verilmiş. Vali bey endişelenmeye başladı. Hava üssünden bir sıkıntı yok diye bilgi almış. Vali, vatandaşın önüne çıktı, 'bizde bir problem yok' dedi. Merkez komutanının Avni Angun'dan aldığı haber benim midemi bulandırdı. Garnizon Komutanı ile görüştüm, 'bir sıkıntı var mı?' dedim, Avni Angun ile bir iki defa görüştüm ama bana doyurucu bilgi vermedi. 'Bir sıkıntı, enterne var mı?' diyorum 'hım' yapıyor. 'Serdar paşa mı?' dedim 'he o' dedi. Kim bunlar kaç kişi dedim cevap yok' şeklinde konuştu.
Mahkeme Başkanı İzzettin Duman'ın 'Angun zorla mı konuşuyordu? Sakıncalı bir şey hissettiniz mi?' sorusuna ise emekli Albay Kaplan, 'Cevap veremeyecekse, başında birisi vardır, telefonla niye konuşturuyor, kafamda bin bir soru oluştu. İnsanları o anda ne olduğunu tespit edemiyorsunuz' diye cevap verdi.
Tanık Kaplan, o gece yaşananlar üzerine dönemin valisi Mustafa Toprak'ın sinirlendiğini ve elini masaya vurduğunu dile getirerek 'Vali bey kızdı, aracıyla konuşurken masaya vurdu, hiddetlenmeye başladı. 'Bağlayın kardeşim' dedi. Konuşmaya çalışıyor 'kem küm' diyorlar. Sonra Adem Huduti ile konuştu' dedi.
Vali Toprak'ın emri üzerine komando birliklerini 2. Ordu Komutanlığı nizamiyesine yönlendirdiklerini dile getiren Kaplan, şunları söyledi:
'Nizamiyede gözlüklü bir tane adam vardı, slogan atıyor, hareketler yapıyor. '30 saniye veriyorum' diye bağırıyor. 'Bu bir kalkışma, siz o başınızdakilere uymayın, silahlarınızı bırakın teslim olun, yaptığınız iş kanunsuz' dedim. Bizi dinleyen yok. 5 dakika sonra bana ateş etti, 'sen kime ateş ediyorsun?' diye anons ettim. Israrla atıyorlar, cevap vermek durumunda hissettim, baskı altına almak için. İndirmeye hazır bekliyoruz. Vali bey anladığım kadarıyla Avni Angun ile teması sağladı. Vali bey görüşüyor, 'bekleyin' dedi. Attığım anda takır takır düşecekler. Bağıran kişi sonradan öğrendiğim kadarıyla Kemal Keskin'di.
Ateş etmeden önce Vali beyle görüşüyoruz. Benim gireceğime kanaat getirdiler herhalde nizamiyeyi kapattılar. 'Sayın Valim ateş ediyorlar' dedim. Vali beye görüşmelerinde, 'ikna edeceğiz' diyorlar ama bir türlü de edemiyorlar. Vali bey, 'bunlar bizi oyalıyor, gereğini yapın' dedi. Cumhuriyet Başsavcısını aradım 'ateş ediyorlar, ben bu adamı etkisiz hale getireceğim' dedim. 'Hukuki şartlar oluştuysa tereddüt etmeyin devletin kanunu arkanızda'
Yaşanan gelişmeler sırasında iki kere dönemin ordu komutanı Adem Huduti'nin emir subayı Sedat Kaya ile telefonda görüştüğünü ifade eden Kaplan, 'Emir subayı beni aradı 'Komutanım, komutanımız görüşmek istiyor' dedi. O numaradan görüşmeye çalıştım hemen irtibat koptu. Sonra Sedat 'çekilin, Ordu Komutanımız şehit olacak' diyor. 'Hiç umurumda değil Sedat benim muhatabım vali' dedim bir daha aramadı.' dedi.
Kaplan, termal kameradan aldıkları görüntüde nizamiye içerisinde 5-6 kişinin bir araya geldiğini gördüklerini ifade ederek, 'Termali oraya odakladım, kafa bembeyaz benim gibi şişman biri görünüyor. Gördüğüm beyaz saçlı adam Zeki Karataş'tı. Serdar Sevgili, Bahadır Albay, İki tuğgeneral, yüzbaşı, o albay, bir adam daha vardı. 2 nolu nizamiyedeydiler. Vali bey 'bu işte başka bir iş var, samimi gelmiyor' demişti. Vali bey nasıl tespit etti onu bilmem ama benim yaşadıklarım vali beyi besliyor. Tam gireceğim 7. Kolordu Komutanı aradı 'ne yaptınız? Dedi, 'komutanım sıkıntı var' Müdahale edeceğiz, gireceğiz' dedim. 'Sen girmeye karar verdiğin an beni haber et' dedi. Buda ilginç geldi' ifadelerine yer verdi.
Emekli Albay Kaplan ifadesini şöyle sürdürdü:
'Bir er 155'i aramış, ardından da kendisiyle görüştüm bana 'silahlarımızı dolaplara kilitledik, bizim bunlarla alakamız yok, korkuyoruz' dedi. Sonra 120 asker oradan çıktı. Çocukları çıkarttık, saat 11.45 özel harekat timleri geldi, giriş hazırlığı yapılıyorken Avni Angun aradı 'biz bunları ikna ettik' dedi. Karargaha girdik Avni Angun karşıladı. İçeride Avni Angun ile Ordu Komutanı vardı. Üstünlüğü sağladık, özel hareket timi de içeriye girdi. Emir subayı önce bizi almadı, 'komutanım görüşemezsiniz' dedi. 'Git söyle, kafana göre karar verme' dedim. Komutanın kapısında bir başçavuş vardı tüfekli. İçeriye girerken silahlarımızı aldılar. Dönemin TEM Müdürü oturdu. Yanıma emir subayı oturdu karşısında da Avni Angun vardı. Ordu komutanı 'Kurmaylarımızın bize yaptıklarını gördünüz mü?' dedi. Sedat binbaşı 'bu polis komutanı tutuklayacak mı?' diye fısıldadı. Makamdan çıkmadık. Sedat Binbaşı, Angun ile görüşüyor, 'gönderelim bunları gitsin' diye işaret yapıyordu. 3 dakika geçmedi Adem Huduti 'uyuyup, istirahat edeceğim bana müsaade edin' dedi aldık silahları, koridorda duruyoruz. Bir müddet sonra Avni Angun odasından çıkıp, ordu komutanının odasına girdi. Cumhuriyet Başsavcısı herhalde aradı, odaya girip gözaltına alınacaklarını söylediler. Sıkıntısız, aşağıya indiler, emniyete götürüldüler.'
TANIK HASAN ÇAĞRI ÖZAĞAR
Duruşmada Hava Trafik Subayı Teğmen Hasan Çağrı Özağar tanık olarak dinlendi.
Darbe girişiminde normal mesaiyi tamamladıklarını ve daha sonra istirahate ayrılmak için 7. Ana Jet Üssü'nden ayrıldığını kaydeden Özağar, yolda başka bir görev olabileceği yönünde telefon geldiğini ve geri döndüklerini kaydetti.
Kendilerine 4 tane F-4 ile 4 tane F16'nın kalkış yapacağının söylendiğini anlatan Özağar, bu uçuşların daha sonra iptal olduğunu ancak bu sırada Diyarbakır'dan izinsiz olarak 7-8 uçağın kalktığı bilgisinin geldiğini belirtti.
Uçakları uyararak geri dönmeleri konusunda anons yaptıklarını dile getiren Özağar, 'Kontrol sahamızda uyararak geri dönün uyarısında bulunduk ancak uçaklar uyarıları dinlemeden devam etti.' diye konuştu.
'Kim lan bu Semih Terzi, bilgi, milgi vermeyin'
Özağar, darbeci general Semih Terzi'nin içerisinde bulunduğu uçağın kendileriyle iletişim kurduğunu aktararak, şöyle devam etti:
'Diyarbakır'da Murat 5-6 isimli kargo uçağı doğudan batı istikametine gelerek Etimesgut Hava Meydanı ile alakalı bizden bilgi istedi. Uçakta kimlerin bulunduğunu sorduk, uçağın içerisinde Semih Terzi isimli generalin olduğunu ve emirleri ondan aldıklarını söylediler. Hareket Komutanı Tayfun Albay'a uçağın içinde Semih Terzi'nin olduğunu söyledim. Tayfun Tuna, 'Kim lan bu Semih Terzi, bilgi milgi vermeyin.' dedi.'
'Havalanan uçakları vuracaklarını telsizden bildirdik, cevap vermediler'
Pistte F-4 uçaklarının rule yaptığını anlatan Özağar, yaşadıklarını şöyle anlattı:
'Rule yapan F-4'lere izinsiz uçuş yapmamalarını, havalanmaları durumunda havada vurulacaklarını, 3 farklı telsiz kanalından sürekli olarak bildirdik. Ana pistin sivil ekipler tarafından kapatıldığını ilettik. Birleşik Hava Harekat Merkezi'nden (BHHM) sürekli bize uçakları kaldırmamamızı söylediler, kalkmaları halinde TBMM'yi vuracaklarını söylediler. F-4'de bulunanlar bizim uyarılarımıza hiç cevap vermediler. Normal şartlarda uyarılarımızın duyulması gerekiyor. Normal uçuşlarda telsiz konuşmalarımıza cevap veriyorlar. Ben yaklaşık 10 aydan beri oradaydım, darbe girişimi gecesi öncesindeki tüm uçuşlarda telsiz konuşmalarımıza cevap veriyordu. Üs komutanımıza (Emin Ayık) '2 tane F-4 uçağı bizden izin almadan rule yaptı.' dedim, 'Anladım.' diyerek Hareket Komutanı Tayfun Tuna'nın bilgisi olduğunu söyledi. Tayfun Tuna'ya 'Bizden izin almadan 2 F-4 uçağı rule yaptı.' dedim o da 'BHHM'den izin alınmıştır.' dedi. Tayfun Tuna, F-4 uçaklarının kalkış yapabilmesi için bizim yardımcı olmamızı söyledi.'
'Uçakları sürekli uyardık'
'Tayfun Tuna'yı oyalayarak BHMM'den gelecek emirleri bekliyordum.' diyen Özağar, şunları kaydetti:
'Tayfun Tuna'ya, uçakların kalkış yapmamasının BHHM'nin emri olduğunu söyledim. Tayfun Tuna ise 'Zaten BHMM'nin emri geri zekalılar' diyerek tepki gösterdi ve uçakların ana piste alınması için yardımcı olmamızı söyledi. Tayfun Tuna'ya BHHM tarafından arandığını ve telefonlara cevap vermesini ya da kendilerinin ulaşmasını söyledim ancak Tayfun Tuna, sözlerimin anlaşılmadığını söyledi, ardından tekrar aynı sözlerimi ifade ettim. Bu esnada uçakları sürekli uyardık. İzinsiz uçuş yaptıkları konusunda uyarıda bulunduk. Saat 05.13 civarlarında üs komutanı 'F-4'ler geri dönsün' talimatını verdi. Biz de telsizden F-4 uçaklarına bu talimatı verdik. F-4'ler ise geri döndü. Saat 05.30'da sivil uçaklar pistin tamamını kapattı.'
Cezaevinde görevli uzman çavuş İdris Mahti, dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti, 2. Ordu Kurmay Başkanı ve Garnizon Komutanı Avni Angun ile 7. Ana Jet Üss Komutanı Emin Ayık'ın Düzce Cezaevi'ne sevkini gerçekleştirdiklerini belirtti.
Cezaevine vardıktan sonra önce eşyaların indirildiğini kaydeden Mahti, 'Sanıkların kelepçelerini açtığım sırada Huduti'nin, Ayık'a dönerek 'Ne yaptınız çocuklar, beni de yaktınız.' dediğini duydum. Ayık da, 'Olmadı komutanım, başaramadık.' dedi. Avni Angun ise 'Biz ve siz' gibi bir şeyler söyledi.' dedi.
Duruşmada cezaevinde görevli Yüzbaşı Savaş Kocahan ile başçavuş Ramazan Portakal da tanık olarak dinlendi.
Mahkeme Başkanı İzzettin Duman, tanık beyanlarının ardından duruşmaya bir süre ara verdi.
TALEPLER
Daha sonra mahkeme başkanı İzzettin Duman, Cumhuriyet Savcısı Muhittin Atlı'nın görüşlerini sordu. Atlı, sanıkların tutukluluk hallerinin devamını istedi.
Avukat ve sanıkların taleplerini dinleyen mahkeme heyeti, ara kararını açıklamak için duruşmaya yaklaşık 1 saat ara verdi.
Mahkeme heyeti, dönemin Malatya Valisi Mustafa Toprak'ın merkez valisi olması nedeniyle tanık olarak dinlenmesi için Ankara'ya talimat yazılmasına karar verdi.
Dönemin Van Asayiş Kolordu Komutanı olan 2. Ordu Komutanı Korgeneral İsmal Metin Temel'in de tanık olarak dinlenmesinde karar kılındı.
Mahkeme başkanı Duman, 27 tutuklu sanığın hallerinin devamına karar vererek duruşmayı 3 Ocak 2018 tarihine erteledi.
İDDİANAME
Malatya Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan, Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen 165 sayfalık iddianamede Huduti 'bir numaralı sanık' olarak yer alıyor.
İddianamede, sanıkların, 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek', 'cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya TBMM'yi görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etme', 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme' suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis, 'FETÖ üyesi olmak' suçundan da 15'er yıl hapisle cezalandırılmaları isteniyor.
Paralel yapı-17 Aralık (2016) 'Malatya 76 sanık Yapılanması/Darbeye destek' davası
(12 Kasım 2017, 17:30)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: