Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı personelinin katıldığı eylemlere ilişkin 52 kişi hakkında açılan davanın duruşması görülmeye başlandı.
30.09.2017 19:02 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı personelinin katıldığı eylemlere ilişkin 52 kişi hakkında açılan davanın duruşması görülmeye başlandı.
25.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülen dava, sanıkların kimlik tespiti yapıldı ve iddianame özeti okundu. Duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, avukatları ile bazı müştekiler katıldı.
Duruşmada, TBMM, Başbakanlık, Milli Savunma Bakanlığı ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı'nın avukatları, davaya müdahillik talebinde bulundu. Cumhuriyet savcısı, müdahillik taleplerinin, suçtan zarar görme ihtimalleri dikkate alınarak kabul edilmesini istedi.
Mahkeme Başkanı, TBMM, Başbakanlık, Milli Savunma Bakanlığının davaya müdahillik taleplerinin kabul edilmesine, Hayati Yazıcı'nın talebinin ise daha sonra değerlendirilmesine karar verdi.
AHMET BİCAN KIRKER
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı personelinin katıldığı eylemlere ilişkin 52 kişi hakkında açılan davanın sanıklarından ve Yurtta Sulh Konseyi üyelerinden eski Eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Plan Daire Başkanı Tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'in savunması alındı.
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmada sanık Kırker, 15 Temmuz'da 21.30 sıralarında askeri hattan aranarak terör tehdidi nedeniyle derhal Zırhlı Birlikler Okul Eğitim ve Tümen Komutanlığına gitmesi yönünde emir aldığını, kendisini arayan kişiyi hatırlamadığını söyledi.
Telefondan aldığı emir üzerine Etimesgut'a doğru özel aracıyla yola çıktığını, nizamiyeye yaklaştığında albay Faruk Yaman'ı gördüğünü, birlikte tümen karargahına geçtiklerini kaydeden Kırker, karargah binasında tümen kurmay başkanı eski albay Sıddık Çoban'ın askeri mesajlaşma sistemi MEDAS üzerinden gelen TSK'nın yönetime el koyduğu ve atama kararlarına ilişkin emirleri okuduğunu ve tümen komutanı olarak atandığına dair emri tevdi ettiğini öne sürdü.
Emirlerin okunması üzerine Türk Silahlı Kuvvetlerince emir komuta zinciri içinde yönetime el konulduğunu düşündüğünü iddia eden Kırker, kendisinin de Zırhlı Birlikler Okul Eğitim ve Tümen Komutanı olarak atandığını düşündüğünü savundu.
Daha sonra tümen komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol'un odasına geçtiğini anlatan Kırker, saygısızlık yapmamak için makamına değil, misafir koltuğuna oturduğunu ve Akyol'u selamladıktan sonra gelen emirleri okuduğunu anlattı. Akyol'un, "Beni cemaatçi diye mi görevden aldılar?" şeklindeki sorusunu, "İnanın, sizin kadar bilgi sahibiyim, ben de bilmiyorum." diyerek yanıtladığını öne süren Kırker, bunun üzerine Akyol'un tekrar, "Başbakan kim olmuş?" sorusunu yönelttiğini söyledi.
Mahkeme Başkanı, Kırker'e dava dosyasında yer alan atama emrini gösterdi. Kırker, 15 Temmuz'da gördüğü atama emrinin bu olmadığını öne sürdü.
Tümgeneral Akyol'u askeri nezakete uygun şekilde uğurladıktan sonra Faruk Yaman'a, Genelkurmay ve Jandarma Genel Komutanlığı harekat merkezlerinden gelen "terör saldırısı nedeniyle takviye güç talepleri"ne ilişkin emri hatırlatarak, bu merkezlerin takviyesi için hazırlıklara başlanılması emrini verdiğini belirten sanık Kırker, tümendeki alay komutanlarıyla toplantı yaptığını, albaylar Sefa Alkan ve Cem Tuce'ye birlikte çalışmak istediğini, isterlerse de izinli sayabileceğini söyleyerek harekat merkezlerinin takviye edilmesi yönündeki emrini onlara da verdiğini, bu kişilerin de "Biz aramızda değerlendirelim." diyerek makam odasından çıktıklarını kaydetti.
Daha sonra tümendeki subaylara, terör saldırısı nedeniyle takviye güç olarak görev alacaklarını, şehit haberleri geldiğini, birliğe yeni atanması nedeniyle kapsamlı ve kritik görev almayacaklarını ancak her subaya ihtiyacı olduğu yönünde konuşma yaptığını ifade eden sanık Kırker, Genelkurmay ve Jandarma Genel Komutanlığının takviye edilmesi görevinin gecikmesinden endişe duyduğu için hemen kışla içinde hazırlıkları kontrol amacıyla dolaşmaya başladığını, telefon görüşmeleriyle de yaşananları anlamaya çalıştığını savundu.
"Harekat yıldırım" ve atama listesinde adı geçtiği için eski Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç'ü aradığını, "Bir emir geldi ancak uygulama planı yok. Bana ayrıntısının gönderileceği söylendi ancak bir şey gelmedi." dediğini, Partigöç'ün de "Ben bilmiyorum. Kendi kuvvetinize sorun." diyerek telefonu kapattığını belirten sanık Kırker, bunun üzerine eski Kara Kuvvetleri Kuvvet Geliştirme Daire Başkanı Tuğgeneral Erhan Caha'yı aradığını, onun da üstü örtük ifadelerle, "Bir şeyler yanlış gidiyor olabilir. Sen de yanlış yapma, dikkatli ol." deyince endişelenerek karargaha döndüğünü anlattı.
"Böyle bir emirle geleceğini yakma"
Sanık Kırker, karargaha dönünce eski Kara Kuvvetleri Lojistik Başkanı Korgeneral Yıldırım Güvenç'i aradığını, Güvenç'in kendisine "Ne yaptığının farkında mısın? Gelen emirlerin altında sadece bir tuğgeneralin imzası var. Böyle bir emirle geleceğini yakma. Çocuklarını ve aileni düşün." dediğini, kendisinin de "Vatan sağolsun" demesi üzerine Güvenç'in telefonu kapattığını öne sürdü.
Bu sırada nizamiye önünde vatandaşların toplandığını duyduğunu, halkla muhatap olmadan, trafiğe girmeden Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığının takviyesi için araçların çıkmasını sağlamak adına farklı yollar aradığını, acil çıkış kapısına gittiklerini, oranın da duvar örülerek kapandığını görünce tekrar nizamiyeye geçtiğini anlatan Kırker, halkla konuşmak için hamle yaptığı sırada adının "Barış Dedebağı" olduğunu öğrendiği binbaşının çift tabancayla havaya ateş ederek vatandaşları galeyana getirdiğini, nizamiyeye doğru yürüyüşe geçtiklerini, bu esnada nizamiyedeki askerlerin de refleks olarak havaya ateş açmaya başladığını, kendisinin ve diğer subayların emriyle ateşin kesildiğini iddia etti.
Nizamiyede yaşananlar üzerine karargaha döndüğünü, takviye çıkartmamaya karar verdiğini, televizyondan olanları öğrenince Albay Cem Tuce'ye tümenin bağlı bulunduğu birliği aratarak, gelecek emirleri beklemeye başladıklarını savunan sanık Kırker, bir müddet sonra Albay Tuce'ye silahını vererek teslim olduğunu söyledi.
Teslim olmasının ardından adının "Barış Dedebağı" olduğunu öğrendiği binbaşının sivil kıyafet ve polis hücum yeleğiyle kendisine ve diğer teslim olan askerlere işkence yaptığını öne süren sanık Kırker, Dedebağı hakkında işkence, üst ve amirlerine yönelik kötü muameleden adli işlem başlatılmasını talep etti.
"Konseyin kimlerden oluştuğunu halen bilmiyorum"
Hakkındaki darbeye iştirak ettiği yönündeki iddiaları reddeden, kimseye silah doğrultmadığını, cephanelikten hiçbir yere mühimmat sevkiyatı yaptırmadığını savunan sanık Kırker, günah keçisine dönüştürülmek istendiğini ileri sürdü.
Darbeciler tarafından oluşturulan 38 kişilik Yurtta Sulh Konseyi'nden haberdar olmadığını iddia eden sanık Kırker, "Konseyin kimlerden oluştuğunu halen bilmiyorum." ifadelerini kullandı.
Tankların hazırlanması yönünde emir vermediğini öne süren Kırker, "Sıkıyönetim ve darbe içerikli bir emir almadım. Bu nedenle kimseye de bu yönde bir emir vermedim. Erdoğan Akyol'a, 'Ayrıntılı planlamayı karargahta vereceğim.' şeklinde bir beyanım da olmamıştır. Birlikten 2 tankın çıkışıyla ilgili bir emrim ve bilgim de yoktur. Cephanelik kapsısının kırılması olayından haberim de yoktur." beyanında bulundu.
27.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, avukatları ile bazı müştekiler katıldı.
SIDDIK ÇOBAN
Duruşmada, tutuksuz yargılanan, 15 Temmuz'da Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığı Kurmay Başkanı olan emekli kurmay albay Sıddık Çoban, savunmasını yaptı.
Darbeyi planlayan ve icra edenler ile FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'den şikayetçi olduğunu belirterek savunmasına başlayan sanık Çoban, darbecilere aktif direnişte bulunmamakla suçlanmasını kabul etmediğini, tümendeki birlik komutanlarıyla emir ve komuta bağlantısı olmadığını savundu.
15 Temmuz'da saat 18.30 sıralarında Tümen Komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol'u uğurladıktan sonra evine geçtiğini, bir süre sonra habercisinin arayarak, "Ankara Garnizon Komutanı Korgeneral Metin Gürak tümende emir astsubayının odasında" dediğini, bu sırada tümen komutanı Akyol'un da cep telefonundan arayarak, "Sıddık bugün tank intikalimiz oldu mu?" diye sorduğunu anlatan sanık Çoban, kışlada dolaşırken çekicilere yüklenmiş 4-5 tank ve zırhlı personel taşıyıcı gördüğünü, bunun da mesajlarının 10-15 gün önce ilgili yerlere çekildiğini söylediğini, Tümgeneral Akyol'un bu mesajı bulma konusunda kendisine emir verdiğini kaydetti.
Akyol ile karargaha giderek söz konusu mesajı bulduklarını, Metin Gürak'a gönderdiklerini ve daha sonra saat 20.00'de eve tekrar döndüklerini belirten Çoban, saat 22.00 sıralarında ise Zırhlı Birlikler Okul nöbetçi amirinin kendisini arayarak, askeri hattan konuşma talebinde bulunduğunu, askeri hattan aradığında da "Tümen komutanımızı görevden almışlar" dediğini, bu haber üzerine Tümen karargahına tekrar gittiğini, Faaliyet İzleme Merkezine geçtiğini ve bilgisayardan emre baktığını söyledi. Çoban, saat 21.48'te gelen emir mesajında, "darbe, silahlı kuvvetler yönetime el koydu, Yurtta Sulh Konseyi" gibi ifadeler olmadığını, Türk Silahlı Kuvvetlerinin standart mesaj emirlerinden biri olarak algıladığını belirtti.
Sanık Çoban, daha sonra Tümen Komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol'u cep telefonundan aradığını, görevden alındığını söylediğini, bu sırada darbeciler tarafından tümen komutanı olarak atanan eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'in kışlaya geldiğini, bunu da Akyol'a söylediğini aktararak, şöyle devam etti:
"Ahmet Bican Kırker ve beraberinde adını sonradan öğrendiğim albay Faruk Yaman geldi. Bu kişilerin Semih İlhan'ın aracından indiğini gördüm. Kırker, tümen komutanının çağrılmasını emretti, ben odama davet ettim ama Kırker, tümen komutanının odasının açılmasını istedi. Ben de tümen komutanı odasına girmek isteyince beni Faruk Yaman dışarı çıkarttı. Bu sırada Erdoğan Akyol beni aradı ve ben telefonu Kırker'e uzattım, kısa bir süre konuştular. Ben odadan çıkarken Faruk Yaman da bana 'Kırker'in tümen komutanı olarak atandığına dair mesaj geldi mi?' diye sordu. Çıktısını almak istedi. Kısa bir süre sonra da Erdoğan Akyol tümene geldi. Kırker ile Akyol odada yalnız görüştüler. Akyol görüşmenin ardından tümenden ayrıldı. Akyol'un çıkışına yetiştim, yanında Albay İsa Sancaklı vardı, arkadaşlarla vedalaştı, 'Hakkınızı helal edin' dedi ve Sancaklı'nın özel aracıyla tümenden ayrıldı."
Çoban, Erdoğan Akyol'un korunması gereken bir durum olmadığını, kendisinin zorla gönderilmediğini belirterek, daha sonra odasına geçtiğini, Faruk Yaman'ın geldiğini ve tanışmak için ismini sorduğunu söyledi. Yaman'ın bu esnada "Sıddık Albayım teröristler uçak ve helikopter ele geçirmiş. Genelkurmay ve Cumhurbaşkanlığına saldıracaklar tedbir alıyoruz." dediğini ifade eden Çoban, "Siz neden geldiniz?" diye sorması üzerine Faruk Yaman'ın "Ben de sizin yerinize kurmay başkanı olarak geldim. Sizi görevden alıyoruz, silahınızı ve kimliğinizi bırakın." dediğini, bunun üzerine silahını ve kimliğini bırakmayacağını belirterek, odasını yazılı belge düzenleyerek Faruk Yaman'a teslim ettiğini, makam aracıyla evine geçtiğini anlattı.
"İyi ki makam aracını bırakmamışsın, yaya kalırdın yoksa"
Mahkeme Başkanının "Neden itiraz etmediniz, yazılı belge ya da emir talep etmediniz, hemen görevinizi bıraktınız?" sorusu üzerine sanık Çoban, "Hani bir spor programı vardı 'oynat Uğurcum' diye söylenirdi, ben yaşananları ona benzettim." ifadesini kullandı. Bunun üzerine de Mahkeme Başkanı, "Yaptığın iş hiçbir benzetmeyle izah edilemez, gerekirse ölmen gereken bir görevdesin, sen sorgusuz sualsiz görevini bırakmışsın. İyi ki makam aracını bırakmamışsın, yaya kalırdın yoksa. Her şeyi bırakmışsın çünkü." diye konuştu.
Sanık Çoban, evine geçtiği saat 23.30 sıralarında televizyondan darbe teşebbüsünü öğrendiğini, bir bakanlıkta müsteşar yardımcısı olan yeğeninin eşi vasıtasıyla televizyonlara bağlanan Tümgeneral Zekai Aksakallı'ya telefonla ulaştığını, ondan emirler alarak hareket etmek istediğini ancak tümendekilerde ağır silahlar olduğunu bildiği için bir eylemde bulunmadığını söyledi.
Çoban, sabah saatlerinde tümene gelen Korgeneral Metin İyidil ve Korgeneral Faruk Şengül'ün emriyle tümene gittiğini, komutayı devraldığını ve İyidil'in "Sıddık emir-komutayı sana devrediyorum. Anayasal düzene karşı gelen olursa gerekirse vuracaksın." diyerek tümenden ayrıldığını anlattı. Birkaç saat sonra da Tümgeneral Zekai Aksakallı'nın arayarak "Tank hazırlayın Genelkurmay'daki darbecilere müdahale edeceğiz." emrini verdiğini, hazırlıkları yaptıklarını ancak tankların Akıncı Üssü'ne gönderildiğini kaydetti.
Binbaşı Barış Dedebağı ile tümende gözaltına alınan personelin emniyete götürülmesi konusunda anlaşmazlık yaşadıklarını, kendisinin Merkez Komutanlığına haber verilmesi gerektiğini söylerken, Dedebağı'nın "darbeciler Merkez Komutanlığında tekrar organize olabilirler" düşüncesiyle doğrudan Emniyete gönderilmesini istediğini anlatan sanık Çoban, Cumhuriyet savcısının görüşünü alarak, gözaltına alınan personeli emniyete gönderdiklerini kaydetti.
Sanık Çoban, 15 Temmuz'dan 22 Temmuz'a kadar rutin görevini yaptığını, 22 Temmuz gece saatlerinde gözaltına alındığını, Cumhuriyet savcısının talimatıyla da serbest bırakıldığını söyledi.
FETÖ üyesi olsa darbecilerin kendisini kurmay başkanlık görevinden almayacağını savunan Çoban, meslek hayatı boyunca gelecek vadetmeyen görevlere atandığını, bir kez dahi olsun kurslara gönderilmediğini iddia etti.
28.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, avukatları ile bazı müştekiler katıldı.
SEFA ALKAN
Davanın bugün görülen dördüncü celsesinde, 15 Temmuz'da Zırhlı Birlikler Eğitim Okul Komutanı olan emekli albay tutuksuz sanık Sefa Alkan, savunmasını yaptı.
Hakkındaki suçlamaları reddeden sanık Alkan, örgüt üyeliği suçlamasına dair hiçbir somut delil bulunmadığını, FETÖ'nün haberleşme programlarını kullanmadığını, terör örgütüyle bağlantılı vakıf ve dernek gibi hiçbir kuruluşlara üye olmadığını savundu. Alkan, kurmay subay olmadığını vurgulayarak, "FETÖ'cü olsaydım, akademi soruları çalıp kurmay olurdum diye düşünüyorum. FETÖ'cülerin öbeklendiği personel ve istihbarat şubelerinde de hiç görev yapmadım." dedi.
Sanık Alkan, lojmanında bulunduğu sırada saat 22.30 civarında tümen komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol'un kendisini arayarak, "Sefa, harekat yıldırım mesajı gelmiş. Ben karargaha geçiyorum, sen de Albay Cem Tuce'ye de haber ver ve karargaha gel." dediğini ifade ederek, saat 22.55'te kamuflajlı şekilde tümen karargahına gittiğini, karşılaştığı binbaşı Aziz Çiçek'in "Tümen komutanını görevden almışlar" demesi üzerine de faaliyet izleme merkezine geçtiklerini anlattı.
Koridorda yürürken ismini sonradan öğrendiği binbaşı Semih İlhan'ı gördüğünü, faaliyet izleme merkezinde bilgisayardan sıkıyönetim atama listesini gördüğünü ancak sıkıyönetim ilan edildiğine dair mesaj emrini görmediğini öne süren sanık Alkan, bu sırada odaya gelen Albay Cem Tuce'ye tümen komutanının görevden alındığını, yerine atanan eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker ile Tümgeneral Akyol'un şu anda makamda görüştüklerini söylediğini kaydetti.
Akyol ve Kırker'in bir süre sonra makam odasından çıktıklarını, Akyol'un personel ile vedalaşarak tümenden İsa Sancaklı'nın özel aracıyla ayrıldığını dile getiren sanık Alkan, daha sonra Albay Faruk Yaman'ın yanlarına gelerek kendisinin de kurmay başkan olarak atandığını, bir harekat icra edileceğini ve harekatı yönetmek için kendisinin görevlendirildiğini açıkladığını söyledi.
Yaman'ın açıklama yaptığı sırada Tümen Kurmay Başkanı Kurmay Albay Mehmet Sıddık Çoban'ın elinde "Kurmay başkanlık makamını devrediyorum" yazılı tek sayfa kağıtla yanlarına geldiğini, Faruk Yaman'a bu kağıdı imzalattığını anlatan sanık Alkan, Çoban'ın makam odasını ve makam telefonunu Faruk Yaman'a devrettiğini, giderken de "Görevden alınmışız, yapacak bir şey mi var?" diyerek tümenden ayrıldığını ifade etti.
Sanık Alkan, bir süre sonra da Kırker'in odasında toplantı yaptığını ve "Türkiye'nin bölünmez bütünlüğüne yönelik tedbirler alınıyor. Tümen komutanımız ve eşi hanımefendi bizim misafirimiz." ifadesini kullandığını belirterek, "Kırker'in ifadelerinden TSK'nın yönetime el koyduğunu anladım." dedi.
Toplantı esnasında Faruk Yaman'ın iki defa telefonda konuştuğunu ve karşısındaki kişiye "Tankların cephaneleri yükleniyor. Tanklar hazırlanıyor yüklemeleri bitmek" üzere dediğini dile getiren sanık Alkan, eski tuğgeneral Kırker'in birlikteki tankların ve kursiyer teğmenlerin faaliyetlerde kullanılacağını söylediğini aktardı.
Kırker'in açıklamalarının ardından kendisinin "Bu faaliyetin başında kim var?" diye sorduğunu iddia eden sanık Alkan, sorusu üzerine sinirlenen Kırker'in "Nereye varmaya çalışıyorsunuz?" diyerek sinirlendiğini, kendisinin de "Birtakım faaliyetler icra ediliyor ama Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanı neden açıklama yapmıyor?" dediğini öne sürdü. Kırker'in de "Zamanı gelince yapacaklar. İstemiyorsanız idari izinli sayılabilirsiniz." ifadesini kullandığını anlatan sanık Alkan, odadan çıkışta 4 kursiyer teğmenler Yavuz Ali Üçler, Abdulkadir Çiçek, Resul Doğan ve Enes Daşçı'nın hücum yelekli, piyade tüfekli olarak eski tuğgeneral Kırker'in odasına geldiklerini, "Binbaşı Semih burada mı?" diyerek normalde bir tuğgeneralin yanında yapılmayacak bir şekilde hareket ettiklerini söyledi.
Sanık Alkan, Kırker ile yaptıkları toplantının ardından okul karargahına gittiğini, yol üzerindeki kursiyer teğmen bölüğünde silahlanma olduğunu anladığını belirterek, kendi birliğindeki subayların "komutanım sizin kararınız neyse biz sizinle beraberiz" diyerek yürütülen faaliyetlere katılmadıklarını söyledi. Birliğinde bulunduğu sırada tümen karargahından yapılan aramalara cevap vermediğini, Kırker'in telefonlarına çıkmadığını öne süren sanık Alkan, bu sırada kışladan çıktığını öğrendiği iki tanktaki üsteğmenleri arayarak, hemen kışlaya dönmeleri emrini verdiğini, bu tankların da gece saatlerinde kışlaya döndüğünü söyledi.
Kırker ve Faruk Yaman'ın emirlerine uygun hareket eden personeli birkaç kez uyararak yanlış yaptıklarını söylediğini iddia eden sanık Alkan, televizyonda açıklamalarını gördüğü dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar'a ulaşmaya çalıştığını, ordu karargahının santralinden telefonun yüzlerine kapandığını anlattı.
Kendisiyle hareket eden rütbeli personel vasıtasıyla, birinci ve ikinci sicil amirlerinin emirlerine uyarak silahlanan kursiyerlere ulaşmaya çalıştıklarını, birçok kursiyer teğmeni okul karargahında toplamayı başardıklarını ve silahlarını teslim aldıklarını ifade eden sanık Alkan, kursiyerlerden aldıkları silahları birliğin subay ve astsubaylarına dağıtarak tümen karargahındaki darbecilere müdahale etmeyi düşündüklerini ancak tümen karargahındaki darbecilerde ağır silahlar olacağını düşünerek bu fikirden vazgeçtiklerini söyledi.
Sanık Alkan, saat 02.40 civarında Yarbay İsmail Subay'ın kendisini arayarak, nizamiye bölgesini kontrol altına aldığını, nizamiyedeki tankların hepsini çalışamaz hale getirdiğini söylediğini ifade ederek, saat 03.20 sıralarında da Binbaşı Barış Dedebağı'nın kendisini arayarak kışladaki durumu sorduğunu, Dedebağı'nın o saate kadar aramaması nedeniyle duruma kuşkuyla yaklaştığını söyledi.
Kursiyer teğmenlerin büyük çoğunluğuna saat 04.00 civarında ulaştıklarını, bu sırada Barış Dedebağı'nın tekrar arayarak, "70 özel harekat polisiyle nizamiye dışında bekliyoruz. İstersen hemen müdahale edebiliriz" dediğini hatırlatan sanık Alkan, kışlanın büyük oranda kontrol altına alınması nedeniyle buna karşı çıktığını, dışarıdan bir müdahalenin çok kanlı bir sonuç doğurmasından çekindiğini iddia etti.
Sanık Alkan, saat 06.30 sıralarında da Korgeneral Metin İyidil'in kışlaya geldiğini, personeli teslim alarak, komutayı İyidil'e devrettiğini söyledi. Alkan, şunları söyledi:
"Birlik komutanı olarak birliğimin başına geçecek irade ortaya koyarak darbecilere karşı girişimi önlediğimi düşünüyorum. Tanık ifadeleri bu söylediklerimi destekler mahiyettedir. Mahkeme heyetinin, birinci ve ikinci sicil amirlerince kandırılarak bu işin içine çekildiğini düşündüğüm kursiyerler hakkında gerekli özeni göstereceğini inanıyorum."
29.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmada savunma yapan sanık eski Üsteğmen Sinan Ünal, tank şoförü erlerin, zırhlı araçları sokağa çıkarmak isteyen bölük komutanı sanık eski Binbaşı Özkan Gürkol'un emirine uymadıklarını söyledi.
ÖZKAN GÜRKOL
Ünal, 15 Temmuz akşamı evinde bulunduğu sırada Gürkol'un kendisini arayıp, alarm verildiğini, bir an önce karargaha gelmesi için emir verdiğini söyledi. Bunun üzerine bölük nöbetçisi Teğmen Ceyhun Aydın'ı arayarak alarm verilip verilmediğini sorduğunu belirten Ünal, alarm verilmediği bilgisini aldığını, Gürkol'u arayıp bu durumu bildirdiğini iddia etti.
Gürkol'un da kendisine şimdilik bir şey olmadığını, gelmesine gerek kalmadığını söylediğini bildiren Ünal, saat 22.20'de kendisini arayan kardeşinin, İstanbul'daki köprülerin askerler tarafından kapatıldığını, gelişmeyle ilgili bilgisinin olup olmadığını sorduğunu kaydetti.
Haberleri izlediğinde terör saldırısı ihbarı üzerine askerlerin önlem için köprüleri kapatmış olabileceğini düşündüğünü dile getiren Ünal, ilerleyen saatlerde bu sefer sanık eski Tabur Komutanı Yarbay Fatih Çubukçu'nun aradığını, ivedi bir şekilde birliğe katılış yapmasını emrettiğini öne sürdü.
Saat 23.10'da nizamiyeden giriş yaptığını, bölük binasının önüne geldiğinde bir gurup teğmenle karşılaştığını, neden karargaha geldiklerini sorması üzerine onların da gelişmelerden habersiz olduklarını anladığını belirten Ünal, yanına gittiği Çubukçu'nun herkese silah dağıtılması emrini verdiğini söyledi.
"Silahlığın kapısının kırılmasını istedi"
Bunun üzerine silahlığa indiğinde kapının kilitli olduğunu, silahlıktan sorumlu nöbetçi astsubayı arayarak gelmesini istediğini söyleyen Ünal, şunları söyledi:
"Fatih Çubukçu, neden silah dağıtmadığımızı sordu. Ben de silahlığın anahtarını bulunduran astsubayı beklediğimizi söyledim. Çubukçu, silahlığın kapısının kırılmasını istedi. Bu esnada Gürkol, teğmenleri toplamış, terör saldırısı olduğunu açıklıyordu. Başbakanın açıklamalarını izlemiştim, o esnada verilen alarmın personelin karargahta kalmasını sağlamak için olduğunu düşündüm. Silahlıktan sorumlu astsubay geldi, depoya gittiğimizde kapının zorladığını ama kırılmadığını gördük. Herkes üzerine zimmetli silahını aldı. İddianamede silahlığın açılmasına ilişkin benim astsubayı zorladığım iddiası gerçeği yansıtmıyor. Kilidin kırılması da söz konusu değildir."
Gürkol'ün emriyle astsubay kurs taburundan rastgele üç astsubayı yanına alarak, tabur komutanı Çubukçu'ya gittiklerini, onun da eğitim destek tabur komutanlığındaki garajlar bölgesine gitmelerini istediğini belirten Ünal, buraya geldiklerinde çalışır vaziyette üç tankı gördüklerini belirtti.
Ünal, zırhlı araçların sürücüleri olan erlerin Gürkol'un komutanları olmadığı için "tankları hareket ettirme" emirini kabul etmediklerini aktardı.
Bunun üzerine mahkeme başkanı, "Erleri tebrik etmek lazım, albayların idrak etmediğini onlar anlamış." dedi.
Erlerin ısrarla sadece kendi komutanlarından emir alabileceklerini söylemeleri üzerine Gürkol'un tankların başına teğmenlerin geçmesini istediğini aktaran Ünal, şöyle devam etti:
"Gürkol, teğmenlere 'Şoför bölmesine geçin, tankı siz kullanın.' dedi. Teğmenler de tank kullanmayı bilmediklerini söylediler. Ardından bana seslendi, 'Şoför bölmesine geç sen sür.' dedi. Ben de tank kullanmayı bilmediğimi söyledim ama ehliyetim vardı, kullanmadım. Gürkol, zorla teğmenleri tanka bindirdi ve 'Biraz kurcalayın hatırlarsınız kullanmayı.' dedi. Teğmenler hafif manevralarla tankları cephaneliğe yanaştırınca sesi duyan tankların asıl personeli ile takım komutanları yanımıza gelerek tankların durdurulmasını istedi ancak Gürkol, ısrarla tankların 2 Nolu nizamiyeye gitmesini istiyordu."
Asıl tank personelinin zırhlı araçların önüne geçerek geçişleri engellemeye çalıştığını, şoförleri araçlardan çıkarmak için kapılara ulaştığını anlatan Ünal, bu personelin tank tabur komutanı Yarbay Erdal Yetim'in emir vermesi halinde geçişlerine izin vereceklerini söylemesi üzerine Gürkol'un Yetim'i aradığını ifade etti.
Gürkol'un kısa bir telefon görüşmesi yaptıktan sonra Yetim'in rahatsız olduğunu söylemesi üzerine söz konusu personelin, tank bölük komutanı Üsteğmen Ayhan Şen'i aramalarını istediğini aktardı.
Ünal, "Gürkol, Üsteğmen Şen'i aradı ve telefonun sesini açarak, 'Personeline söyle tankları dışarı çıkarsın.' dedi. Şen de tabur komutanı Yetim'in emri olmadan tankların çıkarılmasının mümkün olmayacağını söyledi. Gürkol da Yetim'in rahatsız olduğunu bölük komutanı olarak emir vermesini isteyince Şen de 'O zaman emir veriyorum tankları hareket ettirmeyin.' dedi. Bunun üzerine Gürkol, kızarak telefonu kapattı."
Tankları çıkarma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından ortalığın sakinleştiğini belirten Ünal, daha sonra Gürkol'un herkesin birliğine dönmesini istediğini söyledi.
Emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini, darbe girişiminden habersiz olduğunu, kanunsuz bir emri yerine getirmediğini iddia eden Ünal, tahliye talebinde bulundu.
ERDAL YETİM
Davanın beşinci celsesinde, tutuksuz sanık ve halen Kara Kuvvetleri Komutanlığı Lojistik Komutanlığında görev yapan Albay Erdal Yetim savunmasını yaptı. Yetim, hakkındaki suçlamaları reddederek, FETÖ ile bağlantısının tespiti halinde en ağır şekilde cezalandırılmayı talep etti.
Duruşmada dinlenilen ve iddianamede darbe teşebbüsüne bizzat katıldığı tespit edilen 5 sanığın, birbirlerine hiçbir ithamda bulunmayıp, sadece kendisine yönelik suçlamalarda bulunmasının da suçsuz olduğunu ortaya koyduğunu öne süren Yetim, 15 Temmuz'da kışladan çıkan 2 tankın tekrar tümene dönmeleri için emir verdiğini, bunun da darbeci olduğunu savunduğu sanıklar İsa Sancaklı, Faruk Yaman ve Özkan Gürkol tarafından görülmesiyle sıkıyönetim mahkemesinde yargılanarak, idamla tehdit edildiğini savundu.
Tümene 15 Temmuz'da gelen eski Albay Faruk Yaman'ın, Türkiye'de en büyük zırhlı araca sahip taburunu komuta etmesine engel olduğunu, taburun başına geçmesine müsaade etmediğini anlatan Yetim, tümen komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol ve kurmay başkan Sıddık Çoban'ın hiçbir şey demeden tümenden ayrıldıklarını, darbecilerle başbaşa kaldığını ancak yine de mücadele ederek, tümenden sadece 2 tankın çıkmasıyla darbe teşebbüsüne katılımı en az seviyede tuttuğunu söyledi.
Sanık Yetim, 15 Temmuz'da tümen nöbetçi amiri olduğunu, lojmanlar bölgesindeki evinden 4 yaşındaki kızını alarak gece 21.30'a kadar tümen karargahında bulunduğunu, kızını evine tekrar götürdüğü sırada ise Faaliyet İzleme Merkezi'nden görevlilerin kendisini arayıp, "Genelkurmay'dan yıldırım harekat mesajı" geldiğinin söylendiğini ve hemen tümen karargahına döndüğünü kaydetti. Yetim, daha sonra eski Binbaşı Semih İlhan'ın telefonla "Genelkurmay'a büyük bir saldırı var, çok sayıda şehit var, Genelkurmay Başkanından haber yok" dediğini, bunun üzerine de Faaliyet İzleme Merkezi'ne çıkarak gelen mesaj emrine baktığını savundu.
Sıkıyönetim atama emrinde tümen komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol'un yerine eski Tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'in atandığının yazdığını, Sıddık Çoban'ın atama emrini Akyol'a haber verdiğini ifade eden Yetim, bu sırada eski binbaşı Semih İlhan'ın kendisini tekrar arayarak, "Yeni atanan Tuğgeneral Kırker tümene geliyor, nöbetçi amirin kendisini karşılamasını istiyor." dediğini belirtti. Yetim, bu sırada faaliyet izleme merkezindeki televizyondan Boğaziçi Köprüsü'nün askeri araçlarla kapatıldığını gördüklerini ancak televizyonun sesinin kapalı olduğunu iddiasını paylaştı. Semih İlhan'ın kullandığı araçla Kırker ve yanında adını sonradan Faruk Yaman olarak öğrendiği bir albayın tümene geldiğini, Yaman'ın araçtan indikten sonra oradaki rütbelilere bağırdığını dile getiren Yetim, "Ne bakıyorsunuz yeni tümen komutanınız, ben de Faruk Yaman yeni kurmay başkanınız." dediğini aktardı.
Faruk Yaman'ın tümene girerken, "Genelkurmay'da terör saldırısı var, her geçen dakika şehitler artıyor, destek için tanklar hazırlansın" emrini verdiğini belirten Yetim, Kırker ve Yaman'ın tümen komutanı ve kurmay başkan odalarını açtırdıklarını ve odalara giriş yaptıklarını ifade etti. Bir süre sonra Tümen Komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol'un da karargaha geldiği ve makam odasında Kırker ile konuşmaya başladığını bildiren Yetim, bir süre sonra da İsa Sancaklı'nın tümene gelerek doğrudan komutan odasına girdiğini, yaklaşık 15 dakika sonra da Akyol önde, Sancaklı arkasında odadan çıktıklarını, Akyol'un kendileriyle vedalaştıktan sonra Sancaklı'nın aracıyla tümenden ayrıldığını anlattı.
Sanık Yetim, Akyol'un tümenden ayrılmasının hemen ardından Faruk Yaman'ın "Genelkurmay'da 17 şehidimiz var, Ankara üzerinde içerisi bomba yüklü nereye saldıracağı belli olmayan uçak var, polis kıyafetli teröristler var. Tüm personel silah başına" emrini verdiğini, nöbetçi amir olarak da kendisine tüm tank ve zırhlı personel taşıyıcıların hazırlatılması emrini verdiğini dile getirdi. Bu sırada Kurs Tabur Komutanı Fatih Çubukçu'nun da "Ben mürettebat olarak Erdal'ın taburunu desteklerim. Teğmenleri garaja alıyorum." dediğini aktaran Yetim, personelini aramak için Faaliyet İzleme Merkezi'ne geçtiğinde merkezdeki görevlinin, "Komutanım sıkıyönetim konulu emir mesajı geldi." deyince de terör saldırıları nedeniyle sıkıyönetim ilan edilmiş olabileceğini düşündüğünü, ilk mesajın sadece başlığına baktığını ve içeriğini görmediğini savundu.
Yetim, bu sırada Üsteğmen Fatih Mehmet Kılıç'ın kendisini arayıp, Yarbay Fatih Çubukçu'nun "Teğmenleri tanklara bindirin, tankları hazırlayın" emri verdiğini, kendisinden teyit ettiğini, kendisinin de "Terör saldırısı var, hemen 2 tank hazırlanacak. Şehitler var, tüm personeli mesaiye çağırın" dediğini kaydetti.
Albay Faruk Yaman'ın da karargah içerisinde sürekli bağırdığını, panik yarattığını ve olağanüstü bir durum var izlenimi oluşturarak, emirlerinin sorgulanmasını engellediğini öne süren sanık Yetim, teğmenler Enes Daşçı, Yavuz Ali Üçler, Abdulkadir Çiçek ve Resul Doğan'ın da hücum yelekli ve piyade tüfekli şekilde karargah binasına geldiklerini, kendilerinin Yarbay Fatih Çubukçu tarafından görevlendirildiklerini bildirdi. Yetim, ikisinin Tuğgeneral Kırker'in yanına koruma olarak geçtiğini, ikisinin de koridorda beklemeye başladığını anlattı.
Kırker'in karargahtaki komutanlarla yaptığı toplantıya Faruk Yaman'ın emri nedeniyle girmediği, Yaman'ın kendisini sürekli yanında tutmaya çalıştığını ileri süren Yetim, saat 00.30 sıralarında Üsteğmen Fatih Mehmet Kılıç'ın kendisini arayarak 2 tankla Jandarma Genel Komutanlığına doğru harekete geçtiklerini söylediğini, kendisinin de bu bilgi ve "Benim birliğim terör olayına müdahale ediyor, ben de birliğimin başında olmak istiyorum" yönündeki talebini Yaman'a ilettiğini söyledi.
"Sen yanımdan ayrılma"
Bu talebinin üzerine Yaman'ın "Sen yanımdan ayrılma." diyerek kızdığını, daha sonra da teğmenler Resul Doğan ve Abdulkadir Çiçek'i yanına vererek bir nevi gözetim altına aldığını iddia eden sanık Yetim, saat 01.00 sıralarında Faruk Yaman'ın üzerinde "Süleyman Karaca" ve bir telefon numarası yazan bir kağıdı kendisine vererek, tümenden çıkan tanklardaki subaylara numarayı iletip, bu kişiye ulaşmalarını istediğini kaydetti.
Sanık Yetim, İsa Sancaklı'nın Tümen Komutanı Erdoğan Akyol'u götürdükten sonra saat 00.45 civarında tümene tekrar döndüğünü, Yaman ve Sancaklı'nın sürekli telefon görüşmesi yaptıklarını, yanındayken ise kendi aralarında kısık sesle konuştuklarını belirtti. Yetim, İsa Sancaklı'nın da kendi tümenlerinden olmadığını ancak Kırker ve Yaman gibi terör faaliyetleriyle ilgili olarak geldiğini düşündüğünü söyledi.
Tümen dışına çıkan tanklardaki üsteğmenlerin kendisini arayıp, Türk bayraklı halkın tankları yürütmediğini söylemesi üzerine İsa Sancaklı'nın "Halkı ezerek de olsa tanklar görev yerine gidecek." dediğini aktaran Yetim, bu ifade karşısında Sancaklı'ya karşı çıkarak halkın terörist olmadığını, tanklara dön emri vereceğini söylediğini bunun üzerine de Sancaklı tarafından idamla yargılanmakla tehdit edildiğini öne sürdü.
Sanık Yetim, Sancaklı'nın Yaman'a "Halk bu kadar yoğunsa, F16 ile köprüyü vurduralım" dediğini, Yaman'ın da "Köprüyü vurdurursak, çıkacak tankların geçişine engel oluruz." diye bu teklife karşı çıktığını iddia ederek, tümenden çıkan tanklardan birinin hiç kimseye zarar vermeden tekrar tümene döndüğünü savundu. Yaşananlardan dolayı rahatsızlanarak revire gittiğini, burada kendisine serum takıldığını, bu esnada bile darbeci olduğuna inandığı Kırker, Faruk Yaman ve İsa Sancaklı'nın emirlerinin uygulanmaması yönünde çaba sarfettiğini savunan Yetim, tankla tümenden çıkan ve dönemeyen üsteğmen Fatih Mehmet Kılıç'ın kendisini aradığını, Kılıç'ın telefonundan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde görevli olduğunu söyleyen polislerle konuştuğunu ve bu kişilere tümendeki durumu anlattığını söyledi.
Polis özel harekat personelini tümene almak için plan yaptıklarını, aradığı Albay Sefa Alkan'ın buna karşı çıkarak, Korgeneral Metin İyidil ile görüştüklerini ve tümendeki personeli kendilerinin teslim alacağını söylemesi üzerine polisle konuşarak, durumu bildirdiğini ifade eden Yetim, sabaha karşı tümendeki darbecilerin teslim alındığını, Binbaşı Barış Dedebağı ile tümene giren polislerin gözaltı işlemini başlattığını kaydetti.
Duruşmaya pazartesi sanık savunmalarıyla devam edilecek.
DAVA
Sanıklar hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs", "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etmek" ve "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Bazı sanıklar için "askeri komutanlıkların gasbı", "genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak", "birden fazla kişiyle silahla tehdit", "kamu malına zarar vermek", "kamuya ait araçları suçta kullanmak" ve "hürriyeti engelleme" suçlarından da kamu davası açıldı.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı ve Tümen Komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol'un müşteki olarak yer aldığı iddianamede, hakkında kamu davası açılan sanık Ahmet Bican Kırker'in olay tarihinde tuğgeneral rütbesiyle görev yaptığı, Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul Eğitim ve Tümen Komutanlığına darbeye teşebbüs amacıyla olay gecesi giderek burada komutayı ele geçirip mevcut tümen komutanı Akyol'un rehin alınıp Akıncı Hava Üssü'ne götürülmesini sağladığı belirtiliyor.
Karargahtan 2 tankın, Jandarma Genel Komutanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gönderildiği ifade edilen iddianamede, askeri araçların halkın karşı koyması üzerine birliğe döndüğü ve tekrar çıkış yapamadığı kaydedildi.
Sanıklar arasında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu belirtilen eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker ile çeşitli rütbelerde 51 eski asker yer alıyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-26 Nisan (2017) 'Ankara 52 sanık Etimesgut Zırhlı Birlikler Darbe Yap.' davası
(30 Eylül 2017, 19:02)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: