İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Mahmutbey gişelerinin kapatılmasına teşebbüs edilmesi ve Ispartakule'de meydana gelen olaylarla ilgili 10'u tutuklu 36 askerin yargılandığı davaya devam edildi. Duruşmada savunma yapan tutuklu Binbaşı Enver Muratoğlu, 'Darbe teşebbüsü olduğunu öğrenir öğrenmez polise sığınan tek askeri birlik olduklarını' savundu.
16.09.2017 16:46 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Mahmutbey gişelerinin kapatılmasına teşebbüs edilmesi ve Ispartakule'de meydana gelen olaylarla ilgili 10'u tutuklu 36 askerin yargılandığı davaya devam edildi. Duruşmada savunma yapan tutuklu Binbaşı Enver Muratoğlu, 'Darbe teşebbüsü olduğunu öğrenir öğrenmez polise sığınan tek askeri birlik olduklarını' savundu.
11.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada ilk olarak, suç tarihinde 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında 2. Mekanize Piyade Taburu komutan vekili olarak görev yapan tutuklu sanık Binbaşı Enver Muratoğlu savunma yaptı.
Darbecilerin ağır tehditlerine rağmen vekaleten komutanlığını yaptığı birliğiyle beraber silah bırakarak polise sığındıklarını ve o gece karakola sığınan tek askeri birlik olduklarını öne süren Muratoğlu, 13 gün geçici vekaletle görev yaptığını, darbe toplantısına katıldığı iddiasının doğru olmadığını, garnizon temsilcisi olarak il bazındaki asayiş toplantısına gönderildiğini ve bu toplantı nedeniyle gün boyu tugaydan ayrı kaldığını söyledi.
'Darbe girişimini bilsem engellemek için çabalardım'
Hiç bir yasadışı toplantıya katılmadığını, kurmay olmadığı ve yasadışı emirlere uymayacağı bilindiği için tabur komutan vekili olmasına rağmen asayiş toplantısına gönderildiğini, darbe planından bilerek uzaklaştırıldığını aktaran Muratoğlu, 'Hain darbe girişimiyle ilgili bilgi sahibi olsaydım bu toplantılarda darbe girişimini, terör örgütünün hain emelini engellemek için çabalardım.' dedi.
Darbe girişiminin yaşandığı akşam saat 17.00 civarında cep telefonlarına terör saldırılarına yönelik kısa mesaj geldiğini ve bu mesajla bütün birliklerin terör eylemlerine karşı hazır edildiğini savunan Muratoğlu, 'Tugay komutanlığına vekalet eden Kurmay Albay Yusuf Sarı yanına çağırarak, 'Genelkurmaydan emir aldık, göreve gideceksiniz, hazır olun' emri vermiştir ilk olarak. İlk anda hiçbirimizin aklına darbe teşebbüsü ile mantıksız bir şey gelmemiştir. Albay Sarı, plana uygun şekilde göreve gideceğimizi söylemiştir. Terör saldırısı emri ilk anda akla ve mantığa uygun gözükmekteydi. Toplantılara katılmayan ve ast konumunda bulunmayan ben dahil, birliğimden hiç kimse darbe kalkışmasından haberdar değildik. Emniyet birimlerine destek olmak amacıyla hareket ettik.' diye konuştu.
Komutanı Yusuf Sarı'nın emri üzerine taburu birilerinin emrine verdiği iddiasının doğru olmadığını ve 13 günlük vekillik görevinde Sarı'nın kendisine hiç güvenmediğini belirten Muratoğlu, 'Albay Sarı, hain fikirlerine yakın görmediği için beni bizzat pasifize etmeye çalışmıştır, mobbing yapmıştır. Benim bilgim dışında, yetkisini çiğneyerek emirler vermiştir. Benim verdiğim yasal emirlere uyulmaması için de emir vermiştir. İfadelerde de vardır bu.' beyanında bulundu.
'Birliğimle darbecilere direnmeye karar verdik, teslim olduk'
Albay Sarı'nın saat 21.00 civarında kendisini arayarak, taburundaki 3 bölüğün yetkisini aldığını söylediğini ve hiç bir bölüğe kışla dışına çıkması yönünde emir vermediğini de öne süren Muratoğlu, Sarı'nın, 'Birliklerle Mahmutbey gişelerine hareket edin' emri sonrası, Kolluk Kuvvetlerini Toplumsal Olaylarda Destekleme (KOKTOD) amacıyla 3 askeri araç ve 16 personelle saat 22.45 civarında çıkış yaptıklarını dile getirdi.
Sanık Muratoğlu, saat 23.10 civarında sivil polislerle karşılaştığını ve onlara 'terör saldırıları bekleniyormuş, biz destek kuvvetiyiz, takviyeye geldim' dediğini anlatarak, şöyle devam etti:
'Bana yan yolu tarif ettiler. Gişelerde polislerle görüşüyorduk. Başbakanın darbe kalkışmasıyla ilgili açıklama saatinde polisin de benim de darbe kalkışmasından haberimiz yoktu. Haberleri olsa bana söylerlerdi. Burada hiç kimseyi tehdit etmedik, trafiği durdurmadık, kimseye silah doğrultmadık. İstanbul yönüne olan trafiği kapatmak için Ispartakule gişelerinden döndüğümüz iddiası doğru değildir. Saat 23.17'de cepten Albay Sarı'yı arayarak 'nerede konumlanacağımızı' yeniden sordum. Saat 23.20'de Ispartakule yönüne ilerlemeye başladık. Saat 23.30 civarında da Genelkurmay Başkanlığı'ndan darbe kalkışmasını öğrenmeye başladık. Birliğimle konuşup direnmeye karar verdik. Araçtan inip rütbelilerle görüştüm, emre uymamaya karar verdim. Bu yönde uygulamaya geçtik. Diğer bölüklerin de kışlaya dönmesini istedim. Telsizle bu anonsu yaptım. 23.40 civarında Ispartakule gişelerine vardım. Yol üzerinde karşılaşacağımız ilk polis ekibine sığınmak için saat 23.40'da karar aldık. Saat 23.50'de eşim, 'İyi misin?' diye bana mesaj attı. 'Evet, tam bilmiyorum aslında' şeklinde yanıtladım. İçimdeki ruhsal çöküntüyü yazıp göndermiştim. Darbe teşebbüsünden korunmak için sakin kalmam gerekiyordu. Yanımda bulunan Zübeyir üsteğmene, 'geri dönmemiz gerektiğini' söyledim. Emrimde olan diğer birliklerin yasa dışı işe karışmasını engellemek için saat 23.50'de, 'kışlaya dön' emrini tekrar verdim. Telefonla da mesaj olarak yazdım.
Bu mesajımdan sonra darbeci sözde Yurtta Sulh Konseyi üyesi Zeki Gerehan saat 00.20'de, konseyin Whatsapp gurubunda, '66. Tugay Komutanlığı İstanbul emniyetine çekiliyormuş' şeklinde yazmıştır. 'Buna en sert karşılığın verilmesi' emrini vermiştir. 'Birlikler geri çekilmeyecek' emirlerini de vermişlerdir. Yusuf Sarı da saat 00.53'de 'çekilmiyoruz' diye yazarak benim emrimi engellemeye çalışmıştır. Sözde Yurtta Sulh Konseyi üyeleri, 'en sert şekilde cezalandırılmam' emri verdi. Bunları umursamadan 'çekilme' emri verdim. Emniyet şeridinden sığınacağımız karakola gitmeye çalıştık. 13 kilometre yolu zorlukla aştık. Karakolun girişine araçlarla gitmemiz durumunda polisin yanlış anlayabileceğini düşünüp karakola 800 metre mesafede emniyet şeridine park ettik. Halk tedirgin olmasın diye silahlarımızı araçlarda bıraktık. Gişelere 800 metre mesafe kalana kadar hiç bir polisle karşılaşmadık. Önce yalnız olarak gidip polis karakoluna sığınmaya karar verdim. Sonra telefonla askerleri çağıracaktım. Vatandaşlara da benimle beraber gelmelerini söyledim. Vatandaşlarla beraber silahsız olarak karakola gittik. Saat 01.00 civarı zorlama olmadan, halkla birlikte kendim yürüdüm karakola. Halk destekleyerek önümü açtı. Kimseden kötü söz ve davranış görmedim, alkışlandım.'
- 'Halkımla birlikte yürümeye başladım'
Darbe girişimini öğrendiği saat 23.35'den itibaren, amirlerinin tüm tehditlerine rağmen yasa dışı oluşumla mücadele ettiğini savunan Muratoğlu, 'Halkımla birlikte yürümeye başladım. Saat 01.15'de Albay Sarı'yı tekrar aradım. 'Yalan söylediğini, darbeye katılmayacağımızı, polise sığınacağımızı, yasa dışı emre uymayacağımızı' söyledim. Bana, 'senin komutanlık yetkin yok, komutan benim, böyle bir emir verirsen sonuçlarına katlanırsın' dedi. 'Polise sığınacağım' deyip kapattım.' ifadesini kullandı.
Bu telefon görüşmesinden sonra Tugay komutanı Tuğgeneral Mehmet Nail Yiğit'i arayarak, 'kendisine vekalet eden Yusuf Sarı'nın herkesi kandırdığını' söylediğini belirten Muratoğlu, 'Senin hiç bir yetkin yok' demesi üzerine bu komutanın da Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğunu anladığını dile getirdi.
'Sığınma talep ettiğim polisler şaşırdı'
Birliğindeki bölük komutanlarının teslim olmasında üçer kez gönderdiği mesajların etkili olduğunu kaydeden Muratoğlu, 'Polisleri ilk kez bariyer gerisinde beklerken gördüm. 'Beni karakola alın' dedim. Sığınma talebime şaşıran polisler beni polis merkezine aldılar. 9 tanık polis, karakola yalnız geldiğimi ifade etmişlerdir. Benimle konuştular. Tabancam dahi yanımda yoktu. 'Darbe teşebbüsüne asla karışmayacağımızı, 16 askerimin polise sığınmak için beklediğini' söyledim. Silahlarını bırakıp karakola gelme emri verdim. Birliğim teslim olmuştur. Gelişleriyle ilgili görüntüler de mevcuttur.' ifadesini kullandı.
Duruşma, diğer sanık savunmalarının alınması için yarına ertelendi.
12.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, 10 tutuklu, 2 de tutuksuz sanık katıldı. Davanın müştekisi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Savunma Bakanlığı ve Başbakanlığı da avukatlar temsil etti.
Duruşmada, suç tarihinde 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında 2. Mekanize Piyade Tabur komutan vekili olarak görev yapan Binbaşı Enver Muratoğlu'nun ardından, üsteğmenler Zübeyir Bayır, Gökhan Şahan ve Serhat Serdar Bank'ın da savunması alındı.
- 'Müezzin kardeşim arayarak sela okuyacağını söyledi'
Tutuklu sanıklardan Zübeyir Bayır, 15 Temmuz akşamı Mahmutbey gişelerine tabur komutanının emriyle, terör saldırısını önlemek amacıyla, kolluk kuvvetlerine yardım etmek üzere gittiğini, işgal niyetlerinin olmadığını savunarak, 'Yasadışı, darbeye ilişkin bir emir olduğunu bilsem, tabur komutanına karşı gelirdim. Benim sorumluluğum verilen yasal emirleri uygulamaktır.' dedi. Darbe girişiminin hiçbir kademesinde bulunmadığını ve saat 23.40'a kadar darbe girişiminden haberinin olmadığını iddia eden Bayır, şunları söyledi:
'Daha öncesinden de bu yönde bir bilgim yoktu. Çalışmalarımızı Kolluk Kuvvetlerini Toplumsal Olaylarda Destekleme (KOKTOD) kapsamında gerçekleştirdik. Mahmutbey'de olayın darbe girişimi olduğunu anladığımda tabur komutanımın emriyle emrimdeki 3 askerle polise teslim olmak istedim. Pendik'te müezzin olan kardeşim telefonla, darbecilere karşı sala okuyacağını söyledi. Teslim olma kararından sonra oraya toplanmış olan halkın arasına gidip darbeci olmadığımı söylemeye çalıştım. İçinde bulunduğumuz halk, 'bunlar zararsız' diyerek, kışlaya dönmemizi istedi. Alkışlayarak bizi gönderdiler. Yolumuzun üzerinde halk bizi bir kaç kez daha durdurdu. Hiç bir sorun yaşamadık. Son durduruşlarında bazıları, 'üzerinizdeki üniformaları çıkarın' diye söyledi. 'Üniformamızda leke yok, çıkarmayız' dedim. Polisleri çağırmalarını istedim. Bir sivil polis de vardı aralarında. Gelecek polislere silahlarımızı teslim edecektim ve halka aynı görüşte olduğumu gösterecektim. Ben halka ve 3 askerime zarar gelmesin diye uğraştım.
Sonrasında da polisler geldi ve biz de silahlarımızı bırakarak teslim olduk.'
Kırşehir'de sınıf öğretmenliği okuduğunu ve askerliği sözleşmeli yaptığını da anlatan Bayır, darbe girişiminin hiçbir kademesinde bulunmadığını ve FETÖ ile hiçbir bağının olmadığını da öne sürerek beraatini talep etti.
- 'Sivil liselerden askeri okullara kitleler halinde FETÖ üyesi alındı'
Tutuklu sanıklardan Serhat Serdar Bank da FETÖ ile herhangi bir ilgilisinin bulunmadığını ve darbeci olmadığını savunarak, 'Kara harp okulu öğrencisiyken başarısız bir öğrenciydim. FETÖ mensubu olsaydım derslerde kalmazdım ve benimle ilgilenirlerdi. Havacı okulundan da gönderilmezdim. Örgüt mensubu olmadığım için helikopter pilotu da yapılmadım. Severek evlendim. Hain FETÖ üyesi olsam, beni katalogtan evlendirirlerdi.' ifadesini kullandı. Sivil liselerden askeri harp okullarına 2007 ile 2013 yılları arasında kitleler halinde FETÖ üyesi öğrencilerin alındığını öne süren Bank, 'Bizim gibi Atatürk yolunda olan öğrenciler ise Harbiye'de şok mangası adı altında işkence görüyordu. O zamanki bu keyif uygulamalarının sebebi benim gibi öğrencileri, kendilerinden olmayanları yıldırmaktı. Eğitim hayatımda diken üstünde bir öğrenci oldum hep. Ailem mağdur olmasın diye azimle okuyup okulumu bitirdim.' dedi.
Görev sürecinde de FETÖ üyesi olmadığı için tercih ettiği yerlere değil, sürgün diye tabir edilen yerlere atamasının yapıldığını ve Bonzai içenlerin çok olduğu bir tugayda göreve başladığını aktaran Bank, 'Ben bu hain FETÖ örgütünü, daha terör örgütü denilmeden, dini istismar eden, emperyalist güçlerin kucağında olan bir hareket olarak görüyordum zaten.' şeklinde konuştu.
Duruşma, savunmalara devam edilmek üzere yarına ertelendi.
13.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, 10 tutuklu, 2 de tutuksuz sanık katıldı. Davanın müştekisi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Milli Savunma Bakanlığı ve Başbakanlığı da avukatlar temsil etti.
Duruşmadan savunma yapan tutuklu sanık eski uzman çavuş Yunus Uysal, 15 Temmuz günü normal mesailerine devam ettiklerini, silah kaybolması üzerine tüm gün tabur bölgesinde silah aradıklarını anlattı.
Akşam saatlerinde silahın bulunduğunu kaydeden Uysal, 'Yaşar Başçavuş eğitim çerçevesinde polislere destek vereceğimizi söyledi. Silah ve telsizimi aldım, araçlar hazırdı. 'Komutanım nereye gideceğiz?' dedim. Yaşar Başçavuş da Enver Binbaşı'nın terör saldırısına karşın Mahmutbey Gişelerine gideceğimizi söylediğini belirtti.' dedi.
Gişelere geldiklerinde Edirne-İstanbul tarafının polisler tarafından kapatıldığı iddiasında bulunan Uysal savunmasına şöyle devam etti:
'Bir kadın yanıma geldi, 'yollar niye kapatılmış?' dedi. Terör saldırısı olduğunu söyledim. Ardından bir kadın daha gelerek bana Genelkurmay Başkanın kaçırıldığını söyledi. Elim ayağım titredi, Yaşar Başçavuşun yanına gittim. 'Komutanım Genelkurmay Başkanını kaçırmışlar?' dedim. Bunun üzerine telefonlardan haber sitelerine girdim ve kaçırılma haberleri ile Başbakanın kalkışma açıklaması haberlerini okudum. Enver Binbaşı da olaya anlam veremediğini söyledi.'
Binbaşı Enver Muratoğlu'nun telsizi eline alarak tüm askerleri kışlalara dönmesi şeklinde uyardığını iddia eden tutuklu sanık Uysal, polislere teslim olduklarını söyledi.
Duruşma tutuklu sanıkların savunmalarıyla devam ediyor.
14.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dördüncü duruşmaya, 10 tutuklu, 2 de tutuksuz sanık katıldı. Tutuksuz 4 sanığın da SEGBİS aracılığıyla katıldığı duruşmaya, davanın müştekisi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Milli Savunma Bakanlığı ve Başbakanlığı da avukatlar temsil etti.
Duruşmada, savunma yapan iki tutuklu sanık, terör saldırısı üzerine kışladan çıkarak, Mahmutbey Gişelerini gittiklerini, darbe girişimine ilişkin bir eylemden haberdar olmadıklarını iddia ederek, haklarındaki suçlamaları kabul etmeyip, tahliyelerini talep etti.
Tutuklu sanıkların savunmasının ardından SEGBİS sistemiyle duruşmaya bağlanan sanıklar ifade vermeye başladı. İfade işlemi başladığı sırada SEGBİS sisteminde çıkan bir arıza nedeniyle duruşmaya ara verildi.
15.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen beşinci duruşmaya, 10 tutuklu, 3 de tutuksuz sanık katıldı. Davanın müştekisi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Milli Savunma Bakanlığı ve Başbakanlığını da avukatları temsil etti.
Tutuklu 10 sanığın ve tutuksuz 23 sanığın savunmalarının tamamlanmasının ardından, avukatlar tahliye ve taleplere ilişkin beyanda bulundu.
Talepleri değerlendiren mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Dosyadaki eksikliklerin giderilmesi amacıyla duruşma, 28 Kasım'a ertelendi.
İDDİANAME
İddianamede, suç tarihinde 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında 2. Mekanize Piyade Tabur Komutan Vekili olan Binbaşı Enver Muratoğlu, üsteğmenler Zübeyir Bayır, Gökhan Şahan, Serhat Serdar Bank, astsubaylar Ali Yaşar Ekincioğlu, Deniz Yılmaz, Durmuş Çalkan, Mustafa Ozan Keserci ile uzman çavuşlar Durali Sazlık, Yunus Uysal ve Hüseyin Babur ile 25 er sanık olarak yer alıyor.
Sanık Durali Sazlık haricindeki 10 rütbeli askerin soruşturma kapsamında tutuklandığı kaydedilen iddianamede, sanıkların 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs' ve 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs' suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis, ayrıca 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan da 7 yıl altışar aydan on beşer yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
İddianamede, 'Darbenin planlayıcıları tarafından İstanbul'a giriş çıkışların kontrol altına alınmasına çok önem verilmiştir. Trafiğin kontrol altında tutulması hem şehir içindeki birliklerin hızlı intikali hem de emniyet birimlerinin ve darbe karşıtı grupların kontrol edilmesi ve engellenmesi için kritik önem arz etmektedir. Ayrıca İstanbul dışından gelecek askeri birliklerin hızlı intikali de ancak şehir giriş çıkışlarının kontrolü ile sağlanabilecektir. Bunun bilinci ile Boğaz köprüleri gibi aynı amaçla İstanbul'un Batı girişi Mahmutbey gişeler girişi de işgal edilmek istenilmiştir.' ifadeleri yer alıyor.
Sanıkların gişeleri kapatmaya teşebbüs ettikleri ve bu sırada meydana gelen olayların anlatıldığı iddianamede, tanıkların beyanına göre Binbaşı Enver Muratoğlu'nun polise teslim olduğu sırada 'Evet, darbeden haberim vardı. Burayı kontrol altına almaya gelmiştik. Ben de cemaattenim.' dediği kaydediliyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Mart (2017) 'İstanbul 36 sanık Darbe Yap./Mahmutbey Otoyol Gişe İşgali' davası
(16 Eylül 2017, 16:46)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: