Tam
EskidenYeniye
 

Akıncı Üssü darbe davası

FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin açılan 486 sanıklı davaya devam edildi.

Önceki haber title=Sonraki haber

27.08.2017 14:33 FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin açılan 486 sanıklı davaya devam edildi.

21.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişi hakkında açılan davaya, darbe girişimi tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri İnsani Yardım Tugayı Komutan Vekili görevinde bulunan eski albay Ali Eraslan'ın savunmasıyla devam edildi.

ALİ ERASLAN

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmada savunma yapan Eraslan, FETÖ/PDY yöneticisi olduğu iddiasını reddederek, bunu hakaret olarak kabul ettiğini söyledi.

Meslek hayatının büyük bölümünün terörle mücadele içinde geçtiğini ifade eden Eraslan, hiçbir dönemde soruşturma, takibat geçirmediğini anlattı. Eraslan, hakkında şüphe bulunanların İnsani Yardım Tugay Komutanlığında görev yapamayacağını ifade etti.

Sanık Eraslan, örgütün haberleşme programı ByLock'u kullanmadığını, darbe toplantılarına katılmadığını, hiçbir iletişim kanalından örgütle bağlantı kurmadığını savundu.

Darbe girişiminin yapıldığı gün saat 15.00 civarında Lojistik Komutanlığı Denetleme Başkanlığından emir geldiğini ve İnsani Yardım Tugayından toplumsal olaylara karşı hazır kıta kurulmasının istendiğini anlatan Eraslan, bunun üzerine bir toplantı yaptıklarını ve tugayın muharip birlik olmadığından böyle bir hazır kıta oluşturmanın zorluğunu konuştuklarını ileri sürdü. Eraslan, en azından personel olarak hazırlık yapılması emrini verdiğini kaydetti.

Daha sonra Kara Kuvvetleri Harekat Merkezinden arandığını aktaran Eraslan, büyük bir terör saldırısı olduğunun, komuta kademesinin harekatı Akıncı'dan yürüteceğinin iletildiğini ve çok hızlı hareket edilmesinin istendiğini öne sürdü.

Bu nedenle tabur komutanları dahil tüm tugaya alarm verdiğini ve herkesi kışlaya çağırdığını bildiren Eraslan, topladığı 8-10 kişilik personelle görevi koordine etmek amacıyla Akıncı Üssü'ne gittiğini söyledi. Eraslan, "Böyle bir göreve eli boş gitmemiz mümkün değildi. Personele karargah bölüğünden silah ve şarjör aldırdım. Geçici olduğundan birer şarjör aldırdım." ifadesini kullandı.

Nizamiye bölgesinde kışla nöbetçi amirinin harekat yıldırım mesaj emrini getirdiğini ifade eden Eraslan, emirlerin hazır kıta teşkil edilmesi için verildiğini değerlendirdiğini söyledi.

Eraslan, "Benimle gelen personel verdiğim emri yerine getirmişlerdir. Asker olarak verilen emri yerine getirmelerinden dolayı suçlanmaları mümkün değildir. Kanunsuz, konusu suç teşkil eden emir de vermedim. Bahse konu iki emir ve kara kuvvetlerinden gelen sözlü emir harekete geçmemin temel dayanakları oldu." savunmasını yaptı.

Akıncı Üssü'ne parolayla girdiği iddiasını da kabul etmeyen Eraslan, parolanın işaretle birlikte kullanılması gerektiğini, iddianamede geçen parola kullanımının askeri teamüllere uygun olmadığını ileri sürdü.

Akıncı'da olayları yatıştırmaya çalıştığını savunan Eraslan, istenmeyen olaylar yaşanmaması için gayret gösterdiğini iddia etti.

Kışla önünde toplananların protesto gösterisi yapmadığını, vatandaşların içeri girmeye çalıştığını savunan Eraslan, orada bulunan diğer bazı askerlerin ifadelerinden bölümler aktardı.

Eraslan'ın, "Akıncı kışlası önünde toplanan vatandaşlar arasında 'gidip lojmanları yakalım' diyen alkollü kişilerin bulunduğu, vatandaşların olduğu bölgeden ateş edildiği, kalabalık içindeki bazı art niyetli kişilerin askerlerin silahını almaya çalıştığı" yönündeki sözlerine müştekiler tepki gösterdi.

İzleyicileri uyaran Mahkeme Başkanı Selfet Giray, "Salonda şehit yakınları, gaziler, yaralılar var. Acınızı anlıyoruz ama bu bir mahkeme salonu. Duyduklarınıza, gördüklerinize tahammül edemeyecek duruma gelebilirsiniz. Bu hale geldiğinizde dışarı çıkın. Yargılama yapıyoruz. Bu gerilimi kaldıramayabilirsiniz, yaşadığınız olayların vehameti ortada ancak yargılamaya zarar verecek davranışlarla yargılamayı önleyemezsiniz." dedi.

Savunmasına devam eden sanık Eraslan, Akıncı Üssü önünde toplanan vatandaşlar arasında provokatörler bulunduğunu ileri sürdü.

Akıncı Üssü önündeki vatandaşlardan 9'unu şehit etmekle suçlananlar arasında yer alan Eraslan, kimseye ateş etmediğini, ateş emri vermediğini, tam tersine ateş edilmesin diye çaba sarfettiğini savunarak,, "Ateş eden birini bulmak kolay bir olaydır. İddianamede ateş eden personele ilişkin deliller yer almakta. İddia makamı benim ateş ettiğime dair somut delil olmadan şahsımı suçlamaktadır." ifadelerini kullandı.

Darbeden kendisinin de mağdur olduğunu, her şeyini kaybettiğini anlatan Eraslan, beraatini ve tahliyesini istedi.

Eraslan, daha sonra Mahkeme Başkanı Giray'ın sorularını yanıtladı.

Sanık Eraslan, bir soru üzerine 15 Temmuz'da Akıncı Üssü'ne beraberinde götürdüğü personeli, hızlı reaksiyon gösteren genç kişilerden seçtiğini söyledi.

Mahkeme Başkanı Giray'ın, Akıncı Üssü'ne gitmeden diğer sanıklardan Muzaffer Düzenli ve Bilal Akyüz ile yaptığı görüşmeleri sorması üzerine Eraslan, bu kişilerle telefonlaştığını ancak bir türlü görüşemediğini savundu.

Akıncı Üssü'ndeki hareketlilikten büyük bir terörle mücadele operasyonu yapıldığını, Suriye'ye yönelik savaş başlamış olabileceğini düşündüğünü ileri süren sanık Eraslan, birkaç kişiden duyduğu "Yurtta Sulh" ifadesini de harekatın kodu olarak düşündüğünü iddia etti.

Sanık Eraslan, Akıncı Üssü'nün nizamiyenin emniyeti takviye için görevlendirildiği ancak orada kimseye emir ya da talimat vermediğini savunarak, "Sıkıyönetim emrini tam olarak okuduğumda ve nizamiyede halkla diyaloga girmeye başladığımda bana uçakların bombalama yaptığını, darbe olduğunu söylediklerinde darbe yapıldığını anladım. Sivillerle konuşunca bana verilen emirlerin de doğru olmadığını anladım ve gitme kararı aldım. Sabaha karşı kötü olaylar, hayatımda yaşayabileceğim en kötü olaylar oldu." dedi.

Bu sözler üzerine Mahkeme Başkanı Giray, Eraslan'a "Darbe olduğu anladıktan sonra ne yaptınız? Vatandaşın yanında yer almadınız mı?" sorusunu yöneltti. Sanık Eraslan, bu soruya, "Nizamiyedeki askerlerin darbe olduğundan haberi yoktu, bende nizamiyenin güvenliğini sağlamakla görevliydim. Vatandaşlardan 'lojmanları yakalım' diyenler vardı, kalabalık içinde art niyetli saldırgan kişiler, görevlilerin silahlarını almaya çalıştı. Bu ortamda oranın güvenliğini sağlamaya çalıştım. Nizamiyedekilere de hiçbir şeye karışmayacağımızı söyledim." yanıtını verdi.

Sanık Ersalan, yoğun silah sesleri duyunca tabancasını eline aldığını ancak daha sonra tekrar kılıfına koyduğunu söyledi.

Duruşmada savunmasını tamamlayan sanık İnsani Yardım Tugayı eski Komutan Vekili Kurmay Albay Ali Eraslan'ın çapraz sorgusuna geçildi.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray sanığa, Akıncı Üssü'ndeki olaylardan sonra sivil kıyafetlerini nerede giydiğini sordu. Eraslan da öğle civarı uyandıktan sonra, üzerindeki kıyafetlerin çok kötü olduğundan değiştirdiğini ardından da savcıya ifade vermek üzere gözaltına alındığını iddia etti.

"Ateş talimatı vereni görmedim"

Duruşmada, iddianamede yer alan fotoğraf ve görüntü kayıtları incelendi, Eraslan fotoğraflara ilişkin, çok benzemese de kendisi olabileceğini ifade etti. Nizamiyedeki güvenlik görüntülerinin izlenildiği sırada şehit ve gazi yakınlarından, görüntülerdeki ateş edilme anlarında, "neden sıktırdınız" diye isyan edenler oldu. Sanığa kimin ateş edilmesi konusunda emir verdiği soruldu, Eraslan, "Atış talimatı vereni görmedim, o esnada arkam dönüktü, orada arbede yaşandı ve birden ateş sesleri geldi. Ateş edenleri özel kuvvetler olarak biliyordum ama sonradan iddianameden SAT komando olduğunu öğrendim. Burada izlediğimiz görüntüler bir kaç dakikalık, oradaki olaylar saatlerce sürdü ve biz bir şey olmasın diye çabaladık" şeklinde konuştu.

Sanık kendisine emir geldiğinde sıralı amirlerini aramak yerine, bir diğer darbe sanığı Bilal Akyüz'ü aramış

Mahkeme Başkanının sorusunun ardından müşteki avukatlarının sorularına geçildi. Eraslan, Recep Tayyip Erdoğan vekilinin, "Emir aldığınızda sıralı amirlerinizi aradığınız mı?" sorusuna "hayır" dedi. Avukat bunun üzerine sıralı amirlerinizi aramıyorsunuz ama Bilal Akyüz'ü ve Muzaffer Düzenli'yi arıyorsunuz bunu nasıl izah edeceksiniz?" diye sordu. Eraslan da, önce yorum sorusunu olduğunu iddia ederek cevap vermek istemedi ardından, "Bilal Akyüz yoldayken beni aramıştı, ben de birliğe gelince geri aradım ama kendisi bana müsait olmadığını söyledi. Muzaffer Düzenli'yi arayıp aramadığımı ise hatırlamıyorum" ifadelerinde bulundu. "Darbeci değilseniz enerjinizi darbecilere yönlendirmeniz gerekmez miydi, siz neden bütün enerjinizi nizamiyedeki vatandaşlara yönettiniz?" sorusunu böyle bir şeyin söz konusu olmadığı şeklinde yanıtladı.

"Akıncı Üssü'ne hazırlıklı gitmedim"

Bir başka müşteki avukatı da, sanığın nizamiyedeki vatandaşların eylemlerine ilişkin uzun uzun konuşma yaptığını belirterek, "Bunları vatandaşları meşrulaştırmak için mi, yoksa gurur duyduğunuz için mi anlattınız?" diye sordu. Sanık Eraslan, "O gece orada gurur duyulacak bir durum yoktu, ben kimsenin gurur duyacağını sanmıyorum. Aksine orada yaşanılanlara çok üzüldüm. Vatandaşların arasında hazırlıklı bir şekilde ve profesyonel kameralarla nizamiyeye gelenler vardı" dedi.

Avukatın, kendisinin de hazırlıklı bir şekilde askeri kıyafetle Akıncı Üssü'ne gittiğini belirtmesi üzerine de, Eraslan, "Hayır ben oraya hazırlıklı şekilde gitmedim" diye reddetti.

Sanık Eraslan, Akıncı Üssü nizamiyesinde toplanan vatandaşların, cep telefonları ile çekilen görüntülerinde yer alan kişinin kendisi olduğunu belirtti. Bu sırada müştekiler arasında bir kadın, "Niye sıktırdınız, niye? Kimse bir şey yapmıyordu, onların ne suçu, günahı vardı?" diyerek tepki gösterdi.

Görüntülerin son kısmında, silah seslerinin yoğunlaştığı esnada, askere "ateş edin" talimatı veren kişiyi görmediğini, yüzünün vatandaşa dönük olduğunu savunan Eraslan, "Ateş edenlerin ilk başta özel kuvveler personeli olduğunu düşünüyordum ama iddianameden öğrendiğime göre SAT'lar ateş etmiş. SAT'ların başındaki arkadaşı da daha önce 'Sakın ateş etmeyin' diye uyarmıştım." dedi.

Davaya müdahil olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, sanık Eraslan'a Akıncı Üssü'ne giderken sıralı amirlerine haber verip vermediğini sordu. Sanık Eraslan, sıralı amirlerinin Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Lojistik Komutanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı olduğunu ancak Akıncı Üssü'nde emniyeti takviyeyle görevlendirildiği için giderken bu kişileri aramadığını söyledi.

Bunun üzerine avukat Aydın, "Sıralı amirlerinizi aramıyorsunuz ancak davada darbeci olduğu iddiasıyla yargılanan Bilal Akyüz ve Muzaffer Düzenli'yi arıyorsunuz. Bunu nasıl açıklayacaksınız?" sorusunu yöneltti. Eraslan da bu soruya "Ben onları aramadım onlar beni aradı. Bilal Akyüz aradığında açamadım, ben aradığımda da o açmadı. Muzaffer Düzenli ile de bir türlü görüşemedik. Düzenli'yi aradığımı hatırlamıyorum. HTS kayıtlarını inceledikten sonra net cevap vereceğim." yanıtını verdi.

Hazırlıklı gitmediğini iddia etti

Avukat Aydın, "İfadenizde müşteki beyanlarınızdan hareketle o gece vatandaşın yaptığı eylemleri uzun uzun anlattınız. Vatandaşlarımızın eylemlerinden büyük gurur duyduk ama sizin ne maksatla onları anlattığınızı anlayamadım. Siz, o anlatımları nizamiyedeki katillerin vatandaşa yönelik vahşi eylemlerini meşrulaştırmak amacıyla mı anlattınız yoksa siz de gurur mu duyuyorsunuz vatandaşların yaptıklarından?" sorusunu sordu.

Eraslan, "Oradaki olaydan hiçbir kimse gurur duymaz ancak onu neden anlattım, okudum; o topluluğun içinde gerçek manada darbe maksadıyla gelenlerin dışında başka maksatla gelen insanlar olduğunu gözümle gördüm, kulağımla duydum. Hazırlıklı gelenler vardı, profesyonel kamerayla gelenler vardı. Ben oraya hazırlıklı gitmedim." diye konuştu.

Sanık Eraslan, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Yaşar Güler'in avukatı Alaaddin Varol'un, "İfadelerinizden vicdan azabı hissetmediğinizi anladım. Akıncı Üssü nizamiyesinde vatandaşların öldürülmesinden vicdan azabı hissediyor musunuz?" sorusuna, "Oradaki halka, darbenin başarılı olmayacağı belli olduğu saatte bile 'İçeri girin, içeride ne varsa yağmalayın' talimatı veren vicdan azabı çeksin." yanıtını verdi.

Avukat Varol'un, "Darbe girişiminin merkezi olan bir yerin, vatandaş tarafından işgali suç mu? Öbür dünyada Fetullah Gülen'in size şefaatçi olacağına inanıyor musunuz?" sorusuna ise sanık Eraslan cevap vermedi, sessiz kaldı.

Bu soru üzerine avukat Varol ile sanık Eraslan'ın avukatı arasında soruların içeriğine ilişkin tartışma yaşandı.

Avukatlar arasındaki tartışmanın ardından Orgeneral Güler'in avukatı Varol, "Fetullah Gülen'in darbedeki rolü nedir?" sorusunu yöneltti. Bu sırada başka bir müşteki avukatı "Kamelyada mıydı?" ifadesini kullandı. Sanık Ersalan, "Kamelyada mıydı ifadesinden dolayı bu soruya cevap vermiyorum." dedi.

Sanık Eraslan, bir başka müşteki avukatının "Darbeyi kim yapmıştır?" sorusunu ise yorum sorusu olduğu gerekçesiyle cevaplamak istemediğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Aydın daha sonra tekrar söz alarak, "Savunmanızın üçte biri iddianamede sanık olarak gözükmeyen birçok kişiye sorumluluk atfetmekle geçti ama iddianamede bir numaralı sanık hakkında sorular sorulduğunda 'Yorum sorusu' diyerek cevap vermediniz. Sizi Fetullah Gülen hakkında beyanda bulunmaktan sarfınazar ettiren nedir? Korkuyor musunuz?" sorusunu sordu.

Sanık Eraslan da böyle bir tavrı olmadığını belirterek "Bu davanın bir numaralı sanığı Fetullah Gülen'dir, sorumlusu odur." dedi.

FATİH YARIMBAŞ

Davanın 15'inci celsesi, dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı'yı alıkoymaya çalıştığı belirtilen sanık eski albay Fatih Yarımbaş'ın savunması ile tamamlandı.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmada savunma yapan Yarımbaş, darbe girişiminden önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde görev yaparken, Özel Kuvvetler Komutanlığı'na (ÖKK) atandığını söyledi.

Temmuz ayının sonunda göreve başlaması gerektiğini ancak Aksakallı'nın emriyle 11 Temmuz'da Kıbrıs'tan ayrılarak Ankara Merkez Orduevi'ne geldiğini öne süren Yarımbaş, "Hiçbir acil durum yokken Zekai Aksakallı'nın bu emri benim için hala soru işaretidir. Darbe girişiminin ortasında kalmamın yegane nedeni bu telefon emridir." iddiasında bulundu.

Acil bir durumda özel kuvvetler personelinin emri sorgulamadan, bulduğu en uygun vasıtayla bir an önce birliğine gittiğini, izinde dahi olsa daima göreve hazır olduğunu aktaran Yarımbaş, terör saldırısı gibi ülke çapında birtakım kritik gelişmeler olduğunda her personelin birliğine, mümkün değilse en yakın birliğe katılması gerektiğini söyledi.

Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz günü telefonla arandığını ve Aksakallı'nın acil olarak kendisini yanına çağırdığının söylendiğini ileri süren Yarımbaş, ayrıca komutanlara yönelik bir tehdit söz konusu olduğunun bildirildiğini savundu.

ÖKK harekat merkezini aradığını, bir karışıklık olduğunu teyit ettiğini ancak yeterli bilgi alamadığını öne süren Yarımbaş, bunun üzerine Aksakallı'yı korumak için yanına personel aldığını ve Aksakallı'nın bulunduğu orduevine gittiğini iddia etti.

Yarımbaş, "Komutan aracına binerken anlayamadığım şekilde küfretti ve ve personeli tekmeledi. 'Komutanım' diye bağırdım ancak beni dinlemedi. Ne olduğunu anlayamadık, moralimiz bozuldu. Yapmamız gerekenin kendi birliğimize gitmek olduğuna karar verdik. Komutan, anlayamadığım şekilde kaçırılmak istendiğini söylüyor. Ben bana iletilen emri çerçevesinde, kendisinin isteği üzerine gittim." iddiasında bulundu.

Sanık Yarımbaş, yanındaki askerlerin silah ve teçhizatlarının olmadığını da savundu.

ÖKK'da karışıklık olduğunu, nizamiyenin giriş çıkışlara kapatıldığını öğrendiklerini anlatan Yarımbaş, durumun yatışmasını beklerken uçak ve helikopterlerin uçtuğunu gördüklerini söyledi. Bunu TSK'nın bir tedbiri olarak değerlendirdiklerini ileri süren Yarımbaş, şehir içindeki diğer birliklere gidemedikleri için Akıncı Üssü'ne gittiklerini kaydetti.

Akıncı Üssü'nde muhatap bulamadığını, bilgi alamadığını savunan Yarımbaş, üsten çıkıp ÖKK'ya gitmek istediğini ancak giriş çıkışlar yasaklandığından bunu yapamadığını ileri sürdü.

Davanın 15. celsesi sanık Yarımbaş'ın savunmasıyla tamamlandı. Duruşmaya yarın sanığın çapraz sorgusuyla devam edilecek.

22.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara'da devam eden Akıncı Davası'nın 16.celsesi başladı. Bugünkü celsede savunmasını dün akşam saatlerinde tamamlayan eski Özel Kuvvetçi Fatih Yarımbaş'ın çapraz sorgusuna geçildi.

FATİH YARIMBAŞ

Başkan Selfet Giray, “Zekai Aksakallı hakkındaki iddialarını daha önceki ifadelerinde neden dillendirmediği” sorusu üzerine Yarımbaş şunları söyledi:

"Kıbrıs'tan erken gelmem için telefon edildiğinde 'vatan millet hassasiyeti varsa erken gel' denildi. Hanımefendi, Zekai Paşa’nın eşi Kıbrıs'tan bir şey istemişti. Gelince götürüp verdik. Bu zamana kadar bekledim durdum, kendisi açıklar, söyler diye bekledim. İfadesini görene kadar bekledim. İfadeyi görünce şok. İnanılmaz suçlamalar var. Ben Zekai Aksakallı düşmanı değilim, hiç husumet yoktu, ama bu ifadelerini gördükten sonra çok kırıldım."

Başkan Giray, "Husumet vardır yoktur, onlar beni ilgilendirmiyor" dedikten sonra Yarımbaş'a diğer sorularını yöneltti.

Başkan Giray o gece yanında olan diğer isimlerin ifadelerini okuyunca Yarımbaş, şöyle konuştu:

"Bu personel epey sonra gözaltına alındı. Niye böyle bir ifade verdi bilmiyorum. Bir kişiye 'derdest edeceğiz, kaçıracağız' demiş miyim, çıkıp anlatsınlar."

Başkan Giray, Semih Terzi'nin cep telefonundaki, "Zekai'yi alamadılar. Fatih takipte" şeklindeki mesajını sorunca da Yarımbaş, "Bu mesajın benimle hiçbir ilgisi yok. Bu Fatih ben olmak zorunda değilim" dedi. Yarımbaş, Başkan Giray'ın bir başka sorusuna, "Alsam nereye götürecektim, ben de merak ediyorum" karşılığını verince mağdur müştekiler tepki gösterdi. Başkanın uyarısı üzerine bir mağdur, "Sabır taşı mıyız, çatlayacak mıyız?" diye bağırdı. Başkan Giray da, "Ben sabır taşı mıyım? Şurada sorgulama yapmaya çalışıyoruz" dedi.

Fatih Yarımbaş, "1-2 saat ayıramıyor mu? Gelsin, izah etsin. Ne kaybeder ki?" sözleriyle Zekai Aksakallı'nın mahkemeye gelmesini talep ederken, Aksakallı'nın şoförünün ifadesi için, "Siyah renkli Vito görmüş. Gece farlarını yakmış geliyor, anlamak mümkün mü? İkinci beyaz bir Toyota da varmış. Tam bir macera filmi gibi anlatmış. Hangi Toyota? Böyle bir araç olsa arkalarına yaslardım, geri vitese de takıp, çıkamazdı. Ben size neyi anlatayım" dedi.

Yaşar Güler'in avukatı Alaaddin Varol'un Zekai Aksakallı'nın kendisi hakkındaki "FETÖ'cü" ifadesini okuması üzerine Yarımbaş şunları söyledi:

"Hakkında suç duyurusunda bulundum. Tayini Gelibolu'ya çıkmış zaten, zamanı bol gelsin, anlatsın."

Avukat Varol'un, "Her halinizle FETÖ'cü olduğunuz belli" demesi üzerine salon karıştı. Mağdur müştekiler Varol'u alkışlarken, Yarımbaş ve Avukatı Varol'a tepki gösterdi, Başkan Giray herkesin mikrofonlarını kapattı. Avukat Varol'un sorularını cevaplamayan Yarımbaş, "Bana FETÖ'cü diyene ne anlatayım. Önce FETÖ'cü nasıl olur tarif etsin. Bunaldım ya" dedi. Avukat Varol, "Hiç bunalmış hali var mı? Şu bana bakışına bakın. Beni tehdit ediyorsun. Kralı gelse beni tehdit edemez. Bana nasıl baktığını görüyor musunuz?" şeklinde tepki gösterince Başkan Giray, "Sizin şahsi diyaloglarınızın mahkeme için bir anlamı yok. Yetişir ya, böyle devam ederse ara veririm" uyarısında bulundu.

Savunmasında birçok TSK mensubunun 15 Temmuz günü aldıkları emir gereği birliklerine katıldığını belirten sanık Yarımbaş, "Bu personelin o gece darbe yapmak için birliklerine gittiğini düşünmüyorum. O gece yaşanan olağanüstü durumlara rağmen birliklerini aramayan, birliklerinin başına gidip personeline sahip çıkmayan, vatan savunmasında sorumlu olduğu halde, hiçbir şey yokmuş gibi evlerinde oturanlar, bir yerlerde saklananlar aslında TSK'nın temel prensiplerini ihlal etmişlerdir. En üst seviyedeki komutanlarımız çok basit bir kaç emir verselerdi darbe girişimi engellenir, bu acılar yaşanmaz ve birçok TSK personeli de maksatlarının tam aksiyle itam edilmiş olmazlardı. Bu emirleri verecek yeterince sebep ortaya çıkmışken, en başta Genelkurmay Başkanı seviyesinde gerekli emirler verilmeyerek felaketin başlangıcına neden olunmuştur. Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanlarını yanına çağırıp birliklerine sahip çıkmaları yönünde emirler vermeliydi. Eğer bu tedbirler alınsaydı birçoğumuz buralarda olmayacaktık. En üst seviyedeki komutanlarımızın o gün komutanlık görevlerini yerine getirmediklerini üzülerek ve çok ağır bir bedel ödeyerek görmekteyiz" diye konuştu.

Darbenin haber alınmasına rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığını ve sessiz kalındığını iddia eden Yarımbaş, "Görev bilinciyle hareket eden birçok TSK mensubu tuzağa düşürüldü. Tarihte hiç olmadığı şekilde ordumuz ile milletimiz karşı karşıya getirildi. Ordumuz yıpratıldı ve zayıflatıldı. Vatanı ve milleti için her şeyini feda ederek, yıllarca terörle mücadele eden benim de içinde bulunduğum birçok vatansever ve fedakar TSK mensubunun, bir gecede terörist ilan edilerek TSK'nın dışına itilmesinin ve her türlü zulme maruz bırakılmasının başka türlü bir izahını bulamıyorum" dedi.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki görevinden, Zekai Aksakallı'nın emri ile ayrılıp, 12 Temmuz'da Ankara'ya geldiğini belirten sanık Yarımbaş şunları söyledi:

"Kıbrıs'tan, 18 Temmuz günü ayrılmak için hazırlık yaparken, Zekai Aksakallı kendisinin kurmay başkanı olan Kurmay Albay Erdinç Kocayanak ile bana bir mesaj gönderdi. Kocayanak, telefonda 'sana komutanın mesajını iletiyorum' diyerek, 'Fatih 12 Temmuz 2016'da orada ilişiğini kessin ve en geç 18 Temmuz 2016'da birliğe gelsin. Vatan millet hassasiyeti varsa daha erken gelsin' dediğini iletti. Ben bu mesaja bir anlam veremedim. İç güvenlik bölgesini arayıp bir operasyon var mı diye sordum. Herhangi bir operasyonun, herhangi acil bir durumun olmadığını öğrendim. Emrin gereği olarak hazırlıkları yaptım ve komutanı arayarak emrini aldığımı ve gereğini yapacağımı kendisine arz ettim. O da bana teşekkür ederek ülkemizin zor, kritik bir süreçten geçtiğini, beni de bu yüzden çağırdığını söyledi. Bahsettiği kritik ve önemli görevin ne olduğunu anlayamadım ama şunu söyleyebilirim ki; benim bu darbe girişiminin ortasında kalmamın ya da darbenin içine itilmemin yegane sebebi, Zekai Aksakallı'nın anlam veremediğim bu emridir."

Emrin gereği 12 Temmuz'da Ankara'ya gelmek zorunda kaldığını belirten sanık Yarımbaş, "15 Temmuz günü akşam saatlerinde orduevinde odamda bulunurken, askeri hattan özel kuvvetler harekat birliğinden arandım. Bana ÖKK komutanı Zekai Aksakallı'nın Gazi Orduevi'nde düğünde olduğu, güvenliği ile ciddi bir sorun olduğu ve komutanın acil olarak beni yanına çağırdığı bildirildi. Tehdidin ne olduğunu sorduğumda, beni arayan personel kendisinin de tam olarak bilmediğini ancak, Genelkurmaydan aldıkları bilgiye göre, MİT'ten normal olarak değerlendirilemeyecek yakın bir tehdit istihbaratın alındığını, bu kapsamda komutanlara yönelik açık bir tehdidin olduğu bilgisinin ve ÖKK'da da bir karışıklığın olduğunu bildirdi. Yıllarca ÖKK'da bu tür acil emirler alan bir subay olarak bu emri hiç sorgulamadım. Daha önce de komutan bu şekilde emniyeti için beni bu şekilde acil olarak çağırmıştı. 15 Temmuz akşamı da aynı hassasiyetle hareket ederek, emri yerine getirdim" ifadelerini kullandı.

ÖKK'daki karışıklık ile ilgili aradığı yerlerden tam anlamıyla bilgi alamadığını belirten sanık Yarımbaş, Aksakallı'nın kaçırılma girişimine ilişkin ifadelerini yalanlayarak, şu iddialarda bulundu:

"Bu emri yerine getirmek için yeterli personelim yoktu. Ancak durum acildi. Bu nedenle Cengiz Başçavuşu arayıp müsait personeli var ise orduevine göndermesini istedim. O da birkaç kişi hariç kimseye ulaşamadı. Onlarda bir süre sonra orduevine geldiler. Bu personelle komutanın emniyetini sağlayabileceğimi düşündüm. Hazırlık yaptıktan sonra personelle komutanın yanına gittim. Komutan anlayamadığım bir şekilde personele küfür edip, tekme attı. Bindiği aracına, çevredekileri tehlikeye düşürecek bir şekilde manevra yaptırarak, hiç bir engelle karşılaşmadan bölgeden uzaklaştı. Kendisine 'komutanım' diye bağırdım ancak beni dikkate almadı. Hiç beklemediğimiz şekilde bir davranışla karşılaştığımız için hepimiz şok olduk. Ne olduğunu anlayamadık ve moralimiz bozuldu. Normal olmayan bir şeyler vardı. Yaptığımız değerlendirme sonucunda en iyi davranışın kendi birliğimiz olan ÖKK'ya gitmek olduğuna karar verdik."

Aksakallı'nın kendisiyle ilgili verdiği ifadelere bir anlam vermediğini söyleyen sanık Yarımbaş, "Komutanımız kendi ifadesinde anlayamadığım bir şekilde kaçırılmak istediğini ifade etmektedir. Oysa 15 Temmuz günü verilen emir gereği kendi güvenliği için oraya gittik. Koruma için gittiğimiz ekip, durumun aciliyeti nedeniyle o gün rastgele irtibat kurulan personeldir. Silahları ve teçhizatları yoktur ve kaçırma görevi için vasıfları uygun değildir. Eğer kaçırma planı olsaydı silah ve teçhizatı olan daha kalabalık bir ekibin seçilmiş olması gerekirdi. Kaçırma teşebbüsü olsaydı, herkesin çok iyi bildiği nizamiye kameralarının gördüğü yer tercih edilmezdi. Olayda hiçbir şekilde silah kullanılmadığı gibi komutana yönelik kötü bir söz, şoförün tehdit edilip araç dışına çıkarılması gibi olaylar olmamıştır. Kaçırma olsaydı bunların hepsi olur ve komutan aracıyla manevra yaparak, oradan kolayca uzaklaşamazdı. Yanına giden karargah personeline küfür eden, onları darp ederek bölgeden rahatça giden komutanın kendisidir. Eğer kaçırma niyetimiz olsaydı kendisini takip eder ve rahatça yetişirdik. Kendi ifadesinde evinin etrafının darbeciler tarafından çevrildiğini söylüyor. Eğer biz darbeci olsaydık, kendisinin ifade ettiği gibi nizamiyeyi kapatan darbecilerin arasından geçip kolayca evine gidemezdi. Durum bu kadar açıkken komutanın bizi kendisini kaçırmaya çalıştığımızı hangi psikolojiyle söylediğini anlamakta güçlük çekiyorum" iddialarında bulundu.

Zekai Aksakallı'nın ifadelerinde kendisini FETÖ'cü olarak suçladığını belirten sanık Yarımbaş, "FETÖ ile mücadele ettiğini ve 2016'daki atamalarda benim grup komutanı olmamam için elinden geleni yaptığını söylüyor. 2011 yılından beri birlikte çalıştık. Ben bu dönemde kendisinin istihbarat şube müdürlüğünü yaptım. Ancak FETÖ ile mücadele konusunda bir faaliyetini görmedim. Bu dönemde kendi bana kritik görevler vermiş ve önemli toplantılara beni göndermiştir. MİT'in Suriye konusunda yaptığı toplantılara özellikle benim katılmamı istemiş ve Genelkurmay Başkanı ve Genelkurmay 2. Başkanına arzlar yaptırmıştır. Bütün hassas konularda verdiği görevlerle bana olan güvenini ortaya koymuştur. Bu durumu ÖKK'da herkes bilmektedir. Kime sorarsanız sorun Zekai Aksakallı'nın en güvendiği personel benim, herkes bunu söyler ve bu zamana kadarda öyle olduğunu sanıyordum. Zekai Aksaklı maalesef kendisin de inanmadığı şeyleri söylemektedir" diye konuştu.

Kıbrıs'ta görev yaparken Aksakallı'nın kendisine 'Hazırlan seni grup komutanı yapacağım' dediğini iddia eden sanık, "İfadesinde grup komutanı olmamam için uğraştığını söylediği dönem bu döneme denk gelmektedir. Görüşmelerimizde beni grup komutanı olarak atayacağını söylerken, aynı anda bu atamamı engellemeye çalıştığını ifade etmesi, nasıl bir ruh haliyle izah edilir ben çözemedim. Bu ifadeleri oldukça çelişkilidir. Benim FETÖ'cü olmadığımı en iyi Zekai Aksakallı bilir" dedi.

Aksakallı'nın ifadelerinde birçok çelişki olduğunu, o gece askeri personelin dışında birçok kişiyle görüşmeler yaptığı dile getiren sanık savunmasına şöyle devam etti:

"16 Temmuz saat 00.55'de şehit Ömer Halisdemir'le irtibat kuruyor ve bundan sonra 'vur' emirleri başlıyor. 'İşte oradaki Mehmet Ali Çelik'i vur' diyor, 'harekat şube başkanını vur' diyor. ve bu vur emirleri çok yerde devam ediyor. Zırhlı Birlikleri arıyor. Orada ne olduğunu bilmesi imkansız ama oradaki Tuğgenerali vur diyor. Genelkurmaydaki bir koruma astsubayını arıyor. Astsubay diyor ki; 'komutanım burada birçok insan var. ÖKK personeli geldi. Ne yapalım' diyor. 'Hepsini vur' diyor. Astsubay 'ama yanlarında Genelkurmay Başkanı ve ikinci başkan var' diyor. Aksakallı 'olsun sen hepsini vur' diyor. Yani böyle bir karışık ortama 'herkesi vur' diyor. Bu olayları daha çok büyütür. Tutuklatma imkanı varken ve tutukladığınız zaman o insandan her şeyi öğrenme imkanın varken, vurdurulması benim uygun bulmadığım bir davranıştır. Vur emri yaklaşık 40-50 kişiyi kapsıyor."

HAKİM, SANIĞA GÜLEN MÜŞTEKİ AVUKATLARINA TEPKİ GÖSTERDİ

Sanığın, Aksakllı ile ilgili bu sözleri müşteki avukatlarının tepkisini çekerken sanığın anlattıklarına gülerek karşılık veren bir müşteki avukatı Mahkeme Başkanı Selfet Giray tarafından uyarıldı. Başkan Giray, "İnandırıcı bulmayabilirsiniz, bulmuyorsunuz da. Ama savunmasını almak zorundayız" şeklinde konuştu. Bunun üzerine araya giren sanık Yarımbaş, "Efendim siz buluyor musunuz" diye sordu. Mahkeme Başkanı da, "Bana soru sormayın, benim ne diyeceğim belli" şeklinde karşılık verdi.

Daha sonra savunmasına devam eden sanık Yarımbaş, Aksakallı'nın darbe gecesi ÖKK'ya sahip çıkmadığını, darbe girişiminden sonra darbeci diye ÖKK personeline işkence yaptığını ileri sürdü. Yarımbaş, Diyarbakır'dan gelen bir Tim personelinin de yaklaşık iki hafta bu işkencelere katıldığını iddia ederek ancak 2 hafta sonra bu birlik personelin de darbeci oldukları gerekçesiyle tutuklandığını söyledi.

Sanık Yarımbaş, o gece Akıncı Üssü'ne gitmelerini de, "Kendi birliğimize giremeyeceğimizi öğrendik. Aksakallı 'General gelse bile almayın' emrini vermiş. Olağanüstü durumlarda rütbeli personelin yapması gerekeni yaparak, daha emniyetli başka bir birliğe katılmaya karar verdik. Tüm yolların kapatıldığını öğrendiğimiz için şehir içinde bir birliğe katılma imkanımız olmadığını tespit ettik. Genelkurmay Başkanı'nın Akıncı Üssü'nde olduğunu öğrendik. Havada uçan uçak ve helikopterleri terör saldırısına karşı alınan önlemler olarak değerlendirdik. ve operasyonun da Genelkurmay Başkanı'nın komutasında Akıncı Üssü'nde yürütüldüğün düşündük. Buranın emniyetli olduğunu düşünerek, Akıncı Üssü'ne saat 02.00 sıralarında ulaştık. Burada muhatap bulamayınca sosyal medyadan olayları takip ettim. Bir darbe girişiminin olduğunu anladım ama kim hangi tarafta bunu anlamam mümkün değildi. Burada geçirdiğim birkaç saat içinde ne bir emir verdim ne de bir faaliyette bulundum. Sabah olduktan sonra gözaltına alındık" dedi.

Sanık Yarımbaş, savunmasının sonunda, iddianamede kendisine yöneltilen tüm suçlamaları reddetti. Yarımbaş'ın çapraz sorgusu yarınki celsede yapılacak.

HAKAN EVRİM

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişinin yargılandığı davada, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a, "Sizi kanaat önderimiz Gülen ile görüştürürüz" dediği belirtilen eski 4. Ana Jet Üs Komutanı Hava Tuğgeneral Evrim de savunma yaptı.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda yapılan duruşmada, Genelkurmay Karargahı'nda yaşanan eylemlere ilişkin 221 sanıklı çatı davasının altıncı celsesinde savunmasını yapan Evrim, ikinci kez hakim karşısına çıktı.

Genelkurmay çatı davasındaki savunması sırasında söyledikleri ile önceki ifadeleri arasında çelişkiler olduğu dikkati çeken Evrim, bu davada da hakkındaki iddiaları reddetti.

Savunmasının ilk bölümünde askeri kariyerini anlatan, daha önce FETÖ ve diğer dini örgütlere yönelik soruşturmalarda adının hiç geçmediğini belirten sanık Evrim, TSK'nın bu mücadelesinin 2003'ten sonra da devam ettiğini söyledi. İddianamede, FETÖ yapılanmasında TSK'nın suçlandığını kaydeden Evrim, "İddianamede, TSK içerisindeki yapılanma konusunda, darbe girişimine kadarki süreçte sadece TSK sorumlu tutulup, işin siyasi yönüne yer verilmemiş. İddianame bu yönüyle eksik" dedi.

Darbe girişimine ilişkin MİT'e ihbar geldiğini, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının olaylardan önce darbeyi haber aldığını ileri süren Evrim, Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesini, darbe girişimini önleyecek gerekli tedbirleri almamakla suçladı.

Darbenin önceden TSK dışında planlandığı iddialarını verdiği örneklerle açıklayan sanık Evrim, şunları söyledi:

"İktidar partisi ilçe teşkilatlarından, partililere, saat 21.30'da ilgili yerlere yürüneceği mesajı iletilmiştir. Bu ne demektir, bilerek önlenmeyen bir organizasyondan mı söz ediliyor acaba? Darbe girişimi gecesi, saat 23.02'de Başbakan Binali Yıldırım'ın, kalkışmaya ilişkin sözleri daha bitmeden, 23.05'te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ışık hızıyla darbeye teşebbüs eden askerler hakkında soruşturma başlatıyor. Devlete ait kamyonların da içlerinde kum ve çakıl konularak askeri düzen içinde tankların çıkışına engel olmak üzere Zırhlı Birlikler Komutanlığı önüne diziliyor. Bir askeri birlik bile bu kadar sürede bu düzenle yerini alamaz"

ŞEHİT YAKINLARI VE GAZİLERDEN TEPKİ

Sanık Evrim'in bu sözlerine şehit yakınları ve gazilerin bulunduğu bölümden 'Zoruna mı gitti' diye tepkiler yükseldi. Tepki gösterenlerin artması üzerine araya giren Mahkeme Başkanı Selfet Giray, "Söylediklerine inanmak zorunda değilsiniz. Aranızda anlatılanlara dayanamayanlar olabilir. Ancak biz sanıkları dinlemek zorundayız. Dayanamayanlar salondan çıksın" diyerek uyarıda bulundu. Bir şehit yakın ise "Çok yalan söylüyor hakim bey, tahammül edemiyoruz" diyerek salondan ayrıldı.

Darbe girişimini iddianamelerden ve günlük gazetelerden detaylı şekilde takip ettiğini belirten ve mesleki tecrübesine dayanarak, girişimi "Son derece amatörce planlanmış, mantık dışı, TSK teamüllerine aykırı bir garabetler manzumesi" olarak değerlendirdiğini söyleyen sanık Evrim, şöyle devam etti:

"TSK'nın normal planlama usulleri uygulansaydı, envanterdeki uçak, tank, helikopter tümü kullanılır, ilave telefon iletişimine ihtiyaç kalmayacak şekilde alternatif harekat tarzları belirlenir, icra edilirdi. İddialara göre, darbeye erler dahil 8 bin kişi katılmıştır. Bu sayı TSK'daki personel sayısının yüzde 2-3'üdür. TSK'daki subayların yüzde 80'nin örgüt mensubu olduğu söyleniyor. Son çare olarak ölüm kalım mücadelesi olduğu bildirilmesine rağmen neden örgütün tüm elemanları kullanılmamıştır? Emniyet teşkilatında olduğu iddia edilen on binlerce örgüt mensubunun bu darbede niçin kullanılmadığını nasıl açıklarız? Bu darbeyi planlayan herhangi bir TSK personeli olsa bu hataları yapmazdı. Benim üssümde 71 savaş uçağı vardı. Tüm üs komutanlarının tutuklu olduğu düşünülerse toplamdaki 250 savaş uçağı kullanılabilirdi. Savaş uçaklarının sadece yüzde 8'i kullanılmıştır. Ne 12 Eylül'de ne Sisi'nin Mısır'daki darbesinde böyle bir yöntem kullanılmıştır. Dünyada böyle bir yöntem yoktur. Bu da başka bir amatörlüktür."

Suçsuz olduğunu ileri süren Evrim, daha önceki ifadelerini baskı altında verdiğini savundu ve mahkemedeki beyanlarının esas alınmasını istedi.

Şehit ve gaziler nedeniyle büyük üzüntü duyduğunu ileri süren Evrim, hem Genelkurmay çatı davasında hem de bu davada aynı suçlardan yargılandığını, bu nedenle savunmasında her iki iddianamedeki bazı konuları kullanacağını ifade etti.

Özgeçmişi hakkında bilgi veren Evrim, darbe girişimine kadar üs komutanı olarak görev yaptığını anlattı.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) irtica, cemaat ve diğer illegal örgütlere karşı kendi bünyesinde mücadele ederken, devletin tüm birimlerindeki yapılanmayı gözler önüne sermeye çalıştığını ve konunun Milli Güvenlik Kurulunda takipçisi olduğunu ileri süren Evrim, TSK'nın bu mücadelesinin 2003'ten sonra da devam ettiğini bildirdi.

Sanık Evrim, darbe girişimine kadarki süreçte sadece TSK'nın sorumlu tutulup işin siyasi yönüne yer verilmediği, iddianamenin bu yönüyle eksik olduğu iddiasında bulundu.

Askeri okula girdiğinden bu yana 4 veya 5 kere bu tür gruplarla ilgili eliminasyon geçirdiklerini ifade eden Evrim, "Niçin hiçbirinde ismimiz yoktu da 15 Temmuz sonrası veya kısa süre öncesinde oldu?" dedi.

Darbeye katıldığı belirtilen general ve amirallerin FETÖ iltisakıyla tutuklandığını ifade eden Evrim, "Ben dahil tanıdığım pek çok general ve amiralin FETÖ ortak paydasına sokulamayacak bir geçmişi, inancı olduğunu biliyorum." görüşünü savundu.

Darbe girişimine ilişkin MİT'e ihbar geldiğini, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının olaylardan önce darbeyi haber aldığını ileri süren Evrim, Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesini, darbe girişimini önleyecek gerekli tedbirleri almamakla suçladı.

TBMM'de oluşturulan darbeyi araştırma komisyonunun çalışmalarını da eleştiren Evrim, komisyonun yapması gerekenleri tam olarak yerine getirdiğinin söylenemeyeceğini savundu.

Sanık Hakan Evrim'in, "İktidar partisi ilçe teşkilatlarından, partililere, saat 21.30'da ilgili yerlere yürüneceği mesajı iletilmiştir. Bu ne demektir, bilerek önlenmeyen bir organizasyondan mı söz ediliyor acaba?" şeklindeki sözlerine salonda bulunan şehit ve gazi yakınları, "Sallama, sallama" diyerek tepki gösterdi.

Kalkışmanın başlamasıyla devletin mükemmel bir reaksiyon gösterdiğini söyleyen Evrim, darbe girişimi gecesi saat 23.02'de Başbakan Binali Yıldırım'ın, kalkışmaya ilişkin sözleri daha bitmeden, 23.05'te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ışık hızıyla darbeye teşebbüs eden askerler hakkında soruşturma başlattığını kaydetti. Devlete ait kamyonların da içlerinde kum ve çakıl konularak askeri düzen içinde tankların çıkışına engel olmak üzere Zırhlı Birlikler Komutanlığı önüne dizildiğini de ifade eden Evrim, "Bir askeri birlik bile bu kadar sürede bu düzenle yerini alamaz" dedi.

Hakan Evrim, darbe gecesi yaşananların hemen ardından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun toplandığını ve tutuklamaların başladığını belirterek, "Önceden hazırlık olmadan, her zaman hantallığından söz edilen bürokrasimizde bu kadar hızlı reaksiyon nasıl gösterildi?" diye sordu.

TSK'da, emre itaatin önemine işaret eden sanık Hakan Evrim, şunları söyledi:

"Askerlikten başka hiçbir meslekte emrinizle insanları ölüme gönderemezsiniz. TSK'da emre itaat bu kadar önemliyken, MİT'e giden binbaşı O.K'nın bu davranışının irdelenmesi gerekmektedir. Normal bir subayın böyle bir emir aldığında, üstlerine haber vermesi beklenirdi. Hemen hemen hiç kimsenin aklına direk MİT'e gidip haber vermesi beklenemezdi. TSK'da bu tür bir teamül ve davranış yoktur. Bu kişi daha önce MİT ile temas kurmamışsa aklına gelmesi beklenemez. Kaldı ki MİT'tekiler kapıya her geleni üst düzeyleriyle görüştürüyorsa bilemeyeceğim. Tüm bunlar, O.K'nın, MİT ile teması olduğu izlenimi doğurmaktadır."

Evrim, TSK'da her harekatın planının yapıldığını, ancak darbe planı dokümanlarının bulunamadığını iddia ederek, "Böyle bir plan olmadan normalde darbe yapılamaz" dedi.

-"Her açıdan başarısız olmak için yapılmış bir girişim"

Darbe girişimini, "son derece amatörce planlanmış, mantık dışı, TSK teamüllerine aykırı bir garabetler manzumesi" olarak nitelendiren sanık Evrim, İstanbul'daki üç köprüden sadece birinin tek yönlü kapatılması, Esenboğa Havalimanının kontrol altına alınmaması gibi eylemlerin TSK'nın faaliyetleriyle bağdaşmadığını ifade etti.

Darbe girişiminin, her açıdan başarısız olması için yapılmış bir girişim olduğunu ileri süren Evrim, şu savunmayı yaptı:

"TSK'nın normal planlama usulleri uygulansaydı, envanterdeki uçak, tank, helikopter tümü kullanılır, ilave telefon iletişimine ihtiyaç kalmayacak şekilde alternatif harekat tarzları belirlenir, icra edilirdi. İddialara göre, darbeye erler dahil 8 bin kişi katılmıştır. Bu sayı TSK'daki personel sayısının yüzde 2-3'üdür. TSK'daki subayların yüzde 80'inin örgüt mensubu olduğu söyleniyor. Son çare olarak ölüm kalım mücadelesi olduğu bildirilmesine rağmen neden örgütün tüm elemanları kullanılmamıştır? Emniyet teşkilatında olduğu iddia edilen on binlerce örgüt mensubunun bu darbede niçin kullanılmadığını nasıl açıklarız? Bu darbeyi planlayan herhangi bir TSK personeli olsa bu hataları yapmazdı."

Darbede askeri araçların yalnızca yüzde 2-3'ünün kullanıldığını da ileri süren Evrim, "Benim üssümde 71 savaş uçağı vardı. Tüm üs komutanlarının tutuklu olduğu düşünülerse toplamdaki 250 savaş uçağı kullanılabilirdi. Savaş uçaklarının sadece yüzde 8'i kullanılmıştır." dedi.

Uçakların alçak uçuş yapmasının da kullanılan bir yöntem olmadığını ileri süren Evrim, "Ne 12 Eylül'de ne Sisi'nin Mısır'daki darbesinde böyle bir yöntem kullanılmıştır. Dünyada böyle bir yöntem yoktur. Bu da başka bir amatörlüktür" savunmasını yaptı.

Oturarak savunma yapmasına tepki

Sanık Evrim, savunmasının belli bir bölümünü, sağlık sorunları yaşadığı gerekçesiyle Mahkeme Başkanı Selfet Giray'dan izin alarak oturarak yaptı. Bazı müştekiler bu duruma tepki gösterdi.

Darbe harekatının sıkı bir planlama gerektirdiğini, ancak sanıklar arasında bu planlamanın yapıldığına delil teşkil edecek bir iletişimin görülmediğini savunan Evrim, kara unsurları olmadan bir darbenin başarılı olamayacağını, uçaklarla darbeye kalkışmanın akla uygun olmadığını savundu.

Evrim, "Bu kadar iyi askerlerin böyle acemice plan yaptığını iddia etmek, hem Türk Silahlı Kuvvetlerine hem de yargılanan her bir ferde hakarettir. Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri personeli darbeyi planlasaydı mutlaka dokümante ederdi, ortada delil teşkil edecek bir darbe planı bile yok." iddiasında bulundu.

Kara unsurları yerini almadan uçaklarla darbe teşebbüsüne kalkışmanın anlamsız olduğunu, bombalanan Meclis, Türksat, emniyet binaları gibi yerlerin de darbenin amacına uygun hedefler olmadığını ifade eden Evrim, tüm bombalamaların darbenin başarısız olacağının anlaşıldığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın televizyona bağlanarak vatandaşları sokağa davet etme saatinden sonra yapılmasının da manidar olduğunu iddia etti.

"O bombaların Meclisi ortadan kaldırmak için atılmadığı aşikardır"

TBMM'nin bombalanması için NATO hesaplamalarına göre 35-40 F16 uçağının kullanılması gerektiğini, birkaç uçakla yapılan bombalamanın hedefe ulaşma amacı taşımadığını öne süren Evrim, "O bombaların Meclisi ortadan kaldırmak için atılmadığı aşikardır. Meclise yürüme mesafesindeki Genelkurmay Başkanlığından, kuvvet komutanlıklarından asker yürütülerek işgal edilecek Meclisi bombalamak anlamsızdır. Harekatı planlayan ve icra edenler bizler olsaydık, Türk Silahlı Kuvvetlerinde öğrendiklerimize göre başarısızlık tablosu karşısında mutlaka alternatif planlar uygulardık." dedi.

Suçsuz olduğunu, bu yüzden kaçmaya kalkışmadığını öne süren sanık Evrim, "Bu darbenin parçası değilim, suçsuzum." ifadesini kullandı.

Evrim'in bu sözlerine müştekiler tepki gösterirken, bir şehit yakınının "Oha" ifadesi dikkati çekti.

Sanık Evrim, darbeyi yönettiği iddia edilen havacı askerlerin koordinasyona yönelik iletişim kayıtları bulunmadığını, iddianamede sözü edilen, darbe günü kullanılan 10 telefon hattından hiçbirinde havacıların görüşmelerinin yer almadığını savundu.

"Yurtta Sulh Konseyi"nin yapısına ve darbecilerin atama listelerine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Evrim, atama listelerinde general ve amirallerin, yarbay ve albayların altındaki görevlere yerleştirildiğini bunun da bu listeyi hazırlayanların TSK mensubu olmadığının açık kanıtı olduğunu öne sürdü.

Sanık Evrim, "Tüm karargah ve birimlerdeki kameraların, böyle bir planlamada kayıt yapmayacak şekilde ayarlanması gerekmez mi? Bazı birliklerde bu yapılmış olmasına rağmen her yerde yapılmamış olmasını nasıl izah edeceğiz? Darbenin merkezindeki 143. Filo kamerası tüm olan biteni kaydetmiştir. O akşam orada bulunan herkes kamerada görüntülenmesine rağmen nasıl oluyorsa darbe planlamasında kilit rolü olduğu iddia edilen sivil zevatın hiçbirisi kamera görüntüsü vermemiştir. Bu bir tesadüf müdür?" dedi.

15 Temmuz'da TRT'den okunan darbe bildirisine göre darbenin hükümete ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı yapıldığını ancak o gece sadece üst düzey generallere müdahalede bulunulduğunu anlatan Evrim, "Hükümet üyelerinin hiçbirisine karşı harekat yapılmamıştır. İktidar partisi binası, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık veya Meclise yönelik harekat yapılmamıştır. Darbe planına göre yapılan harekat uygun değildir, hatta tam tersi durum söz konusudur. Bu tezat bile darbenin TSK ürünü olmadığını ortaya koyan en önemli üründür." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kaldığı otele yönelik operasyonun darbenin "şah-mat" hamlesi denilecek bölümü olduğunu belirten Evrim, "Cumhurbaşkanının yeri için Amerikalılardan yardım talep edilmiş midir? Bu darbenin Amerikalılarla bağlantısı nedir? Hangi Amerikalılar darbeye yardım etmeyi kabul etmiştir? Amerikalılarla temas nerede, nasıl kurulmuştur? Sayın Cumhurbaşkanı oteli terk etmesine rağmen korumalar neden oteli terk etmemişlerdir? Niçin yerlerini belli edecek şekilde ilk ateşi açmışlardır? Darbenin başlamasından 9 saat sonra darbenin 'şah-mat' hamlesi olan Sayın Cumhurbaşkanı'nı alma harekatının yapılamayacağı, Cumhurbaşkanı'nın orada olmayacağı aşikar değil midir?" sorularının yanıtlanması gerektiğini söyledi.

Sanık Evrim, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konakladığı otele yönelik harekatın yanlışları olduğunu ifade ederek, şu iddialarda bulundu:

"İddianamede Dalaman meydanındaki kameralara müdahale edildiği, kameralardan birinin kuledeki demirlere bakacak şekilde sabitlendiği belirtilmiştir. Bu sabitleme darbeciler tarafından yapılmış ise Sayın Cumhurbaşkanı'nın meydana helikopterle gelişi ve kalkışı bilgilerinin de darbecilere bu işi yapan kişi tarafından bildirilmesi beklenirdi. Eğer bu kişi kuledeki kamerayı sabitliyorsa Sayın Cumhurbaşkanı'nın uçağının kalkış saatini de darbecilere bildirmeli değil miydi? Tüm bunlar kameranın sabitlenmesinin darbecilerin işinin olmadığını göstermektedir. Sanırım birileri Dalaman'da yaşananların bilinmesini istemediği için böyle yapmıştır.

Hakan Fidan, iddianameye göre, 18.10'da Genelkurmaya gidiyor, darbeciler bu ziyaret sonucu darbeyi 20.09'da başlatıyor. Hakan Fidan, GenKur'u 20.22'de terk ediyor. İddiaya göre GenKur'da onlarca darbeci varken hiçbirisi Hakan Fidan'ın elini kolunu sallayarak gidişine müdahale etmiyor, sessiz kalıyor. Onu ve Genelkurmay Başkanı'nı birlikte derdest etmek varken gitmesine izin veriliyor. Darbeciler almayı planladıkları iki önemli kişi bir aradayken, darbeyi öne çekme kararı vermelerine rağmen bunları derdest etmiyor. Adeta başarısız olmak için ekstra bir gayret harcıyor. Bu komedi bile tek başına bu darbenin sorgulanması için yeterlidir."

Darbenin TSK'nın harekat planlama sistematiği ve teamülleriyle bağdaşmayacak bir metodoloji kullanması nedeniyle kurmay subay ve generaller tarafından planlanmış, yapılmış olamayacağının açık olduğunu savunan Evrim, "Sayın Cumhurbaşkanı'nın alınma harekatının planlama ve icra safhaları, Hollywood'da çekilebilecek komedi filmi için mükemmel bir senaryo olur. Bu kadar hatanın ve yanlış uygulamanın aynı harekatta yapılması büyük bir beceri gerekir." diye konuştu.

Evrim, 15 Temmuz günü eski Tümgeneral Kubilay Selçuk'un üsse geldiğini öğrendiğini, Selçuk ile yemek yediklerini, sohbet ettiklerini söyledi.

Selçuk ile genelde mesleki konularda konuştuklarını savunan Evrim, daha sonra kursiyer pilotların eğitimiyle ilgilenmek istemesi nedeniyle Selçuk'u 143. filoya bıraktığını anlattı.

Evrim, daha sonra 141. filo bölgesine gittiğini ve burada pilotlarla bir süre sohbet ettiğini ileri sürerek, saat 18.00'e doğru karargaha geçtiğini söyledi. Sanık Evrim, burada Yüksek Askeri Şura (YAŞ) sonrası görevi devretmeyi beklediği için devir teslim konuşmasına çalıştığını iddia etti.

Karargahtan ayrılıp 141. filoya gidince maskeli tanımadığı kişiler gördüğünü ileri süren Evrim, bu kişilerin aniden etrafını sarıp kendisine silah doğrulttuğu iddiasında bulundu. Evrim, silahlı kişilerin, "Size ve ailenize zarar vermek istemiyoruz. İsteklerimizi yapın yoksa siz ve personeliniz için kötü olur." dediklerini, bu nedenle kendisine ve personeline zarar verilmesinden endişe ettiğini savundu.

Bu kişilerin, isteği üzerine 143. filoya gittiklerini, burada maskeli 2 komandonun, "Size ve askerinize zarar vermeyeceğiz. Lojistik ihtiyacımızın karşılanmasını istiyoruz" dediğini ileri süren Evrim, savunmasına şöyle devam etti:

"Kim olduklarını sorduğumda, 'Soru sorma, senin için iyi olmaz' dediler ve telefonlarıma el koydular. Filo çevresinde ve girişinde 50-60 civarında komando kıyafetli, sivil, asker kişiler vardı. Ana kapıdan girdiğimde bir sürü insanın koşuşturduğuna şahit oldum. Başlarda ne olduğunu anlayamadım. Sonradan darbenin merkezinin burası olduğunu eylemleri buradan yönettiklerini anladım. Bazen içeri çağırıp talepte bulunuyor, bunları yapmamı istiyorlardı. Yoğun telefon görüşmesi yaptıklarına da şahit oldum. TSK'daki alışılmış harekat merkezi görünümünden uzaktı. Gece boyunca şeref salonunu açtırmamı, tüfek ve mermi bulmamı, uçaklara yakıt, mühimmat bulmamı, jeneratörleri devreye sokmamı, araç ayarlamamı istediler. Tüfeklerin güvenlik taburundan, silah ve mermilerin cephanelikten alınması direktifini vermek durumunda kaldım."

Yakıt tedariki konusundaki talepler üzerine üsteki deponun kapalı olduğunu, yakıtın gündüz alınması gerektiğini, gece saatlerinde yakıt almanın mümkün olmadığını söylediğini ancak bu kişilerin kendisine inanmadığını savunan Evrim, bunun üzerine bu kişilerden biriyle deponun olduğu yere giderek durumu gösterdiğini söyledi.

Evrim, uçaklara bomba yüklenmesi talebi üzerine ise mühimmatın depolarda demonte olduğunu, çıkarılsa bile 7-8 saatten önce yüklenemeyeceğini, yeterli eleman bulunmadığını bahane ettiğini öne sürdü.

Elektriklerin kesilmesi üzerine jeneratörü devreye sokturduğunu, talep üzerine üssün şeref salonunu açtırdığını anlatan Evrim, "Bu belirttiğim hususları, tehdit altında olmam, personelimin güvenliğinden endişe etmem nedeniyle yapmak zorunda kaldım ancak elimden geldiği kadar belli etmeden yapmamaya geciktirmeye çalıştım." savunmasını yaptı.

Sanık Evrim, operasyonel anlamda hiçbir emir vermediğini, filo dışındaki kameriye bölgesinde zorla tutulduğunu iddia etti.

Telefon görüşmesi

Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın cep telefonundan aradığını görüp açması gerektiğini söylediğini ileri süren Evrim, başında bulunan kişilerden birinin onayıyla telefonu açtığını, diğerinin ise telefonu kapattırdığını savundu.

Evrim, saat 22.30 civarında Ünal tekrar arayınca cevaplamasına izin verildiğini iddia ederek, "Komutan bana, 'Hakan neler oluyor? Ankara üzerindeki uçakları sen mi kaldırıyorsun?' diye sordu. Ben de 'Komutanım uçaklar buradan kalkıyor ancak komuta bende değil. Can güvenliğim tehdit altında, siz de tehdit altında olabilirsiniz, dikkatli olun' dedim. Bir şey söylemeden kapattı." ifadelerini kullandı.

Daha sonra filo kapısından bazı kişilerin aceleyle çıktığını gördüğünü, Genelkurmay Başkanı'nın üs karargahına geleceğinin söylendiğini ifade eden Evrim, savunmasını şöyle sürdürdü:

"Üs komutanı olmam nedeniyle Genelkurmay Başkanı'nın yanına gitmem gerektiğini söylediler. Odama gidene kadar Genelkurmay Başkanı'nın olaydaki pozisyonuna dair en küçük bilgim yoktu. Karargah girişinde sivil, asker pek çok kişi vardı. Genelkurmay Başkanı'na 'Hoşgeldiniz' dedim. Yanında 5-6 kişiyle Akın Öztürk de vardı. Makam koltuğumu alırken bazı kabloların kesik olduğunu gördüm. Koltuğu Genelkurmay Başkanımızı görecek, ekibin gerisinde olacak şekilde ayarlayıp konuşlandım ve dinlemeye başladım. Birtakım notlar üzerinden açıklama yapılıyor ve Genelkurmay Başkanı ile o geceki olaylara emirlere ilişkin konuları konuşuyorlardı. Ben hiç konuşmadan dinledim. Olayların içinde olmayışım nedeniyle orada bulunmamın gereksiz olduğuna kanaat getirdiğim için bir ara telefonla görüştürme sözlerini fırsat bilerek ayağa kalktım ve Başkan'a hitaben 'Aramak istediğiniz bir kişi olursa sizi görüştürebilirler' diyerek odadan çıktım. Yaklaşık 1-2 dakika sonra da içerideki grup çıktı. Araçlarla 143. filoya gittik. Genelkurmay Başkanı ve Akın Öztürk'ün gece boyunca makamda kaldığını sanıyorum. Diğer komutanları görmedim."

Bu kişilerin ilerleyen saatlerde hava savunma silahlarını kullanmak istediklerini savunan Evrim, kendisinin de füzelerin demonte olduğunu ve kullanılamayacağını ifade ettiğini ileri sürdü.

Sabaha karşı orada bulunanların ümitlerini kaybettiğini gözlemlediğini savunan Evrim, ekibin teslim olma kararı aldığını duyduğunu kaydetti. Evrim, öğleden sonra askeri savcıların geldiğini, 250-300 civarında uzun namlulu silah bulunmasına karşın 70-80 kişinin gözaltına alındığını iddia etti. Sanık Evrim, silahlar teslim alındıktan sonra Sincan Jandarma Bölgesine götürüldüklerini anlattı.

AKAR'A "GÜLEN'LE GÖRÜŞTÜRELİM" TEKLİFİ İDDİASI

Evrim, "Genelkurmay Başkanı'na yönelik 'Sizi, kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile sizi görüştürelim' şeklinde bir ifadenin ağzından çıkmadığını iddia etti. Evrim, Akıncı Üssü'nde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın bulunduğu odada olduğunu, hiç konuşmadığını sadece konuşulanları dinlediğini öne sürdü.

TRT'de yayınlanan bildiri ve Genelkurmay Bakanlığından geldiği söylenen mesaj emirlerini anlamaya çalıştığı bir ortamda sadece Akar ve odada bulunan Akın Öztürk, Kubilay Selçuk, Ömer Faruk Harmancık'ı dinlediğini ifade eden Evrim, şöyle devam etti:

"Genelkurmay Başkanı ülkenin durumuna ilişkin bildirideki şikayetlere kendisinin de katıldığını, iktidar partisinden bazı milletvekillerinin bu konulardaki benzer serzenişleri bizzat kendisine söylediklerini belirtti. Genelkurmay Başkanı, amiri konumundaki başbakanı ve bakanları sormak yerine Cumhurbaşkanı ve MİT Müsteşarından haberleri olup olmadığını sordu. Genelkurmay Başkanı, toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla hep birlikte hareket edilerek, ülkenin düzlüğe çıkarılması gerektiğini, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, parti içi muhalefet, muhalefet partileri, STK'lar, sendikalar ve hatta kanaat önderlerinin katılımıyla ülkedeki sorunların çözülebileceği yönünde sözler söyledi.

Eğer isterse bu kişilerle görüşülmesinin faydalı olabileceği kendisine söylendi. O ana kadar hep dinledim, tek kelime etmedim, olanları anlamaya çalıştım. Oradakilerin Genelkurmay Başkanı'nı ikna etmeye çalışmasından ziyade, Genelkurmay Başkanı farklı bir yaklaşımla fikir üreterek, daha güçlü çözüm alternatifleri sunmak suretiyle oradakileri yönlendiriyordu. Ben Genelkurmay Başkanı'nın zorla getirildiğini görmedim, içeridekiler kendisine normal emir-komuta çerçevesinde davranıyordu. Dışarıdaki silahlı personelin Genelkurmay Başkanı'nın korumaları olduğunu düşündüm. O ana kadar Genelkurmay Başkanı'nı ikna etmeye yönelik hiçbir sözüm olmadı. Konuşulan konuya vereceğim katkı olmaması nedeniyle çıkmam gerektiğini düşündüğüm için ayağa kalkarak, Genelkurmay Başkanı'na hitaben, 'Komutanım, eğer bu kapsamda söylediğiniz muhalefet, iktidar partisi içi muhalefet, STK veya kanaat önderlerinden görüşmek istediğiniz varsa telefonla sizi görüştürebilirler' dedim ve dışarı çıktım. O gece olanlar bundan ibarettir. Genelkurmay Başkanı'nı iknaya gitmedim, zorla götürüldüm. Kendisini hiç tanımadığım, olan olaylardan haberdar olmadığım için kendisini ikna etmem mümkün değildir."

Sanık Evrim, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ı, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile görüştürmeyi teklif ettiği iddiasını da reddederek, şunları söyledi:

"Genelkurmay Başkanı'na yönelik 'Sizi, kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürelim' şeklinde bir ifade kesinlikle ağzımdan çıkmamıştır. Ömrümde Fetullah Gülen'i ne aradım ne de görüştüm ne de kendisini telefonla arayacak birisini tanıyorum. Ben odadan çıktıktan sonra Fetullah Gülen'in adı geçtiyse bilemem. Olayın en başından itibaren yaşananlar, odadakilerle yaptığı görüşmeler, hadisenin kontrolden çıkması, olayın farklı şekle dönüşmesi, ortaya çıkan elim tablo, başbakanlığa gitmesi ve kendisini daha güvenli ortamda hissetmesi gibi nedenlerle Genelkurmay Başkanı'nın benim komutanlığını yaptığım üstte geçen karışık, karmaşık ve karanlık süreci böyle bir cümleyle açıklamaya çalıştığını düşünüyorum."

Evrim, "Ben Fetullah Gülen'in telefon numarasını bilmem, kendisiyle aynı fotoğraf karesi içinde olmak için bir girişimim, ziyaretim olmamıştır. Dolayısıyla Genelkurmay Başkanı'nı kendisini Fetullah Gülen ile görüştürme teklifini yapmış olmam mümkün değildir. Ben şerefli bir TSK mensubuyum, tek dini önder olarak Peygamberimizi, tek milli olarak da Atatürk'ü tanırım. TSK'daki üstlerimden başka kimseye selam vermedim, dizinin dibine oturmadım." diye konuştu.

Yurtta Sulh Konseyi üyeliği suçlamasını da kabul etmeyen Evrim, söz konusu konseyin varlığına dair maddi bir delil bulunmadığını, tamamen hayali bir konseye üyelikle suçlandığını savundu.

Akıncı Üssü'nün nizamiyesinde yaşanan olaylardan haberdar olmadığını iddia eden Evrim, nizamiyede yaşanan olayları, vatandaşların şehit olduğunu, 15 Temmuz'dan aylar sonra basından öğrendiğini öne sürdü.

Sanık Hakan Evrim, 15 Temmuz'da Türkiye'nin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ve kendilerinin akla hayale gelmeyecek bir trajedi yaşadığını belirterek, şöyle devam etti:

"Ben ve personelim kendimizi korkunç bir zorbalığın içinde bulduk. Tanımadığımız insanlar tarafından zor kullanılarak, özgür irademizden yoksun bırakılarak, birtakım hususları yerine getirmek zorunda bırakıldık. Bu kaotik ve tehditkar ortamda pek çok personelim olayın darbe girişimi olduğunu algılayamadı. Personelim, o gece benim hayatlarımızı riske atmamak için yapmak zorunda kaldığı faaliyetleri görünce olayı emir-komuta zinciri içinde yapıldığını düşünmüş olabilirler. Personelime bu algıyı oluşturmak için beni tutuklayıp hapsetmek yerine kamelya bölgesinde tuttuklarını düşünüyorum."

Darbenin gerçek faillerinin cezalandırılmasını kendisinin de istediğini belirten Evrim, "Burada yargılananların tümünün olayı planlayan, örgüt üyesi olduğunu kabul eden ya da örgüt üyesi olan grupta olduğuna inanmıyorum. Suçsuz olduğum için vicdanen çok rahatım." ifadesini kullandı.

Evrim, darbenin kapalı kapılar ardından planlandığını, MİT'in ve devletin bazı birimlerinin darbe faaliyetlerinden haberdar olduğunu, aksi takdirde hızlı reaksiyon gösterilemeyeceğini iddia ederek, darbe teşebbüsünün çok büyük bir planın parçası olduğunu, darbeyi planlayanların hedeflerine ulaşmak için Türk ordusunu zayıflatmak amacıyla bu girişimde bulunduklarını iddia etti.

Çapraz sorgu

Evrim, Akıncı Üssü'ndeyken kamera görüntülerinden elde edilen fotoğrafların gösterilmesi üzerine, fotoğraf ve görüntülere daha önce ulaşamadığını öne sürerek, avukatıyla inceleyip cevap vereceğini söyledi.

Çapraz sorgusuna başlanan Evrim, FETÖ ile hiçbir bağlantısının olmadığını iddia etti.

Evrim, Cumhuriyet Gazetesi iddianamesinin tanıklarından Latif Erdoğan'ın, "15 Temmuz darbe girişiminin tüm ayrıntılarıyla örgütün elebaşı Fetullah Gülen tarafından planlandığı, 'Yurtta Sulh' isminin Gülen tarafından verildiği, Akın Öztürk hariç darbe teşebbüsünün başında olan Adil Öksüz ve yakalanan üst kademedeki asker kişilerin tamamını isim olarak bilmese bile simaen tanıdığı, bu kişilerin kod isimler kullandıkları, Hakan Evrim'in, İzmir Bozyaka'da Gülen'in talebelerinden olduğu, onun elinde yetişmiş, talimatından çıkmayacak biri olduğu..." yönündeki beyanının hatırlatılması üzerine, bu kişiyi tanımadığını, dini cemaatlerle de bir ilgisinin bulunmadığını öne sürdü.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca dosyaya ifadesi gönderilen ve örgüt mensubu olduğunu kabul eden Gürol Doğan'ın "Hava Harp Okulu içinde Fetullah Gülen'den bahsedilirken kaptan kod adını kullanırdık. 3 veya 4. sınıftayken Gülen'in İstanbul'a gelip öğrencilerle sohbet edeceği söylendi. Ben, Semih Kuşçuoğlu, Şaban Umut, Hakan Evrim, Aydın Gündüz, Uğur Buldu ve Mehmet Ayvacı bu toplantıya katıldık. Toplantıda Gülen, bizlere 'İşimiz çok uzun soluklu. Acele etmeyin, kendinizi belli etmeyin. En az 20-30 yıl sonra harekete geçtiğimizde kimsenin yapacak bir şeyi kalmayacak dedi" şeklindeki ifadesi sorulan Hakan Evrim, "Gürol Doğan'ı sadece ismen tanırım. Fetullah Gülen'in yanına hiç gitmedim. Dizinin dibine oturmadım." dedi.

Selçuk Başyiğit'in "Hakan Evrim'in küçük yaşlarda cemaate girdiğini ve cemaatte etkin olduğunu biliyorum" ifadesine karşılık Evrim, "Nereden biliyormuş? Bu adamla hiç muhabbetim yok. Bunlar doğru değil, iftira. Bu kişiler FETÖ'cü. Delilleri var mı?" diye konuştu. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Selfet Giray, "Biraz sonra sizinle birlikte odaya girerlerken çekilen fotoğrafı göstereceğim" diye konuştu. Evrim, aleyhinde ifadesi bulunan Emin Mert'i de tanımadığını öne sürdü.

Evrim, "Harekat Komutanı Albay Ahmet Özçetin size gelip 15 Temmuz'da terör harekatı yapılacağına dair Eskişehir Birleşik Harekat Merkezi'nden bir emir geldiğini söyledi mi?" şeklindeki soru üzerine, bunun doğru olmadığını, önceki ifadesindeki bu beyanının ifadeye yanlış geçirildiğini iddia etti.

Mahkeme Başkanının, "15 Temmuz günü saat 14.00'te mesai bitirilmiş. Normalde nöbetçilerden başka kimsenin kalmaması lazım ama öyle olmamış. Karakuş Albay kursiyerleri toplamış terör harekatından bahsetmiş ve görev dağılımı yapmış. Böyle bir toplantı yapılmış, tüm kursiyerler çağrılmış." değerlendirmesi üzerine Evrim, bu toplantıdan haberi olmadığını, kendisine bilgi verilmediğini öne sürdü.

Terör harekatı için 12 uçak hazırlanması yönündeki talimata rağmen 27 uçağın hazırlanmasına ilişkin soru üzerine Evrim, "12'den 27'ye nasıl çıkmış bilemiyorum." diye konuştu.

"Hepsi maskeliydi"

Evrim, üsse Diyarbakır'dan gelen pilotlar ile Kayseri'den gelen uçakları görmediğini, bu konunun harekat komutanının bilgisi dahilinde olduğunu iddia etti.

Darbecilere otobüs tahsisine ilişkin soruya karşılık Evrim, üsse sosyal etkinlik için gelenlere bir otobüs istendiğini, kendisinin de otobüsü tahsis ettiğini öne sürdü. Saat 09.00 sularında enterne edildiğini savunan Evrim, "Ne uçuşların yasaklandığına dair, ne darbeye dair, ne bu insanlar gelecek böyle bir tehdit var, hiçbir şey öğrenemedim. Bu çok enteresan. Birisi bizim adımıza kararlar almış. Bu insanların üsse nasıl geldiğini irdelemek lazım." dedi.

"Sizi enterne edenlerden burada gördüğünüz oldu mu?" sorusu yönetilen Evrim, "Hayır hepsi maskeliydi. Hiçbirini görmedim. Birinin gözleri çekikti. Baktım burada çekik gözlü biri yok." diye konuştu. Hakan Evrim, soru üzerine darbeciler arasında hiç tanıdığının olmadığını öne sürdü.

Enterne edildiğinde cep telefonunun alındığını savunan Evrim, kendisini enterne eden darbecilerin zorlamasıyla filodaki sabit telefondan bazı emirler verdiğini iddia etti.

"Zorla alıkoyup birtakım emirler vermenizi isteyen kişiler, yalnız başınıza sizi filoya gönderirken bir yerleri arayabileceğiniz, yardım isteyeceğiniz ihtimalini düşünmediler mi, neden peşinize adam takmıyorlar?" sorusuna Evrim, "Her yerde adamları vardı. Emirleri verdiğim yer dışarıdan izlenebilecek bir yerdi." karşılığını verdi.

Bu sırada Evrim'in avukatı söz alıp çapraz sorgu usullerini hatırlattı ve "Sanığa karşı sesinizi yükseltemezsiniz. İma yollu göndermeler, gülmeler yapamazsınız." dedi. Selfet Giray avukata, "Sesimi yükseltmiyorum. Siz yanlış anlamışsınız. İnsani özelliklerimden dolayı sesim böyle çıkıyor." karşılığını verdi. Avukatın sözlerine salondakilerden de tepki geldi.

Hakan Evrim, derdest edilen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile görüşmelerine yönelik soru üzerine, "Genelkurmay Başkanımızın yüzüne bakarak konuştum. Havacılar hariç odada bulunan başka kimseyi tanımıyordum. Sanki bir sivil daha vardı. Genelde Faruk amiral konuştu. Belki Akın Paşa konuştu. Ben de dinledim. Girdiğimde konuşma başlamıştı. Ben sonradan girdim." dedi.

"Akar'dan 'Bildiriyi onaylarsanız...' tarzında bir konuşma oldu mu?" sorusu üzerine Evrim, böyle bir konuşma yapılmadığını iddia etti.

"Kubilay Selçuk'un darbe bildirisini okuması için şeref salonunun hazırlanması, kamera temini konusunda emriniz oldu mu?" sorusuna karşılık Evrim, "Kameradan bilgim yok. Sadece şeref salonunu sordular ben de hazırlanması talimatı verdim. Darbe bildirisinden, Genelkurmay flamasından ve kameradan haberim yok." diye konuştu.

İncelemek için fotoğraf ve görüntülerini istedi

Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın sorularını yanıtladıktan sonra Evrim'e, darbe girişimi gecesi Akıncı Üssü'ndeki görüntü ve kamera görüntülerinden elde edilen fotoğrafları gösterildi.

Bu fotoğrafların daha önce kendisine gönderilmediğini öne süren Evrim, gösterilen kareler için kendisine benzediğini ancak görüntüleri alıp avukatıyla bir inceleme yaptıktan sonra buna cevap verebileceğini söyledi.

Evrim'e bazı görüntüler de gösterildiği sırada sanığın avukatı, savcılık makamının iddianameyi bütün ekleriyle göndermesi gerektiğini belirterek, "Aksi takdirde burada yapılan yargılama adil bir yargılama olmaz demektir, yapılamaz demektir." ifadesini kullandı.

Mahkeme Başkanı Giray da sanıklara iddianamenin tebliğ edildiğini, buna karşın beyanları aldıklarını, itirazları da alacaklarını belirtti. Evrim de bunun üzerine, "Aldıktan sonra değerlendireceğim." diye konuştu.

AVUKATIN SÖZLERİ SALONDA TANSİYONU YÜKSELTTİ

Sorgulama sırasında söz alan Hakan Evrim'in avukatı, "Savcılık makamı, dava ile ilgili ek klasörleri bize vermedi. Bu klasörleri bize de vermesi gerekmiyor mu? Bizim bunları izledikten sonra değerlendirme yapmamız gerekiyor. Aksi taktirde adil bir yargılama olmaz. Yakın zamanda Ergenekon ve Balyoz davalarında görüntüler üzerinde nasıl oynandığını gördük. Bu ülkede asker görünce kırmızı boğa görmüş gibi kaçan insanlar var. O yüzden bu görüntüleri bize verin önce biz bir inceleyelim. Zaten burada Nürnberg mahkemelerinden daha ağır şartlar var" dedi. Avukatın bu sözleri salonda bir anda tansiyonu yükseltti. Müşteki avukatları, şehit yakınları ve gazilerin oturduğu bölümden tepki sesleri yükseldi. Bazı kişiler avukata yönelik sinkaflı sözler sarf etti.

Sorgulama sırasında söz alan müşteki avukatlarından Ömer Oğur, Evrim'in avukatı Mustafa Avlağı'nın, mahkemeyi Nazi Almanyası yetkililerinin savaş ve insanlık suçundan yargılandığı Nürnberg mahkemesine benzettiğini hatırlattı. Ömer Oğur, sanığa "Nürnberg mahkemeleriyle ilgili bir bilginiz var mı?" diye sordu.

Evrim'in, "Hayır, yok" karşılığını verdiği Oğur, "Avukatınız, Nürnberg mahkemelerinden daha ağır şartlarda yargılandığınızı ifade etti. Bununla ilgili sizin görüşünüz nedir?" diye sordu. Evrim'in bu soruya cevap vermek istemediğini belirtmesi üzerine Oğur, "Kimse bu ülkenin mahkemelerini Nürnberg mahkemeleriyle kıyaslayamaz, bu mahkemelere benzetemez. Meslektaşımı özür dilemeye davet ediyorum." diye konuştu.

Bunun üzerine söz alan Mustafa Avlağı, "Nürnberg mahkemelerinde bile bu kadar ağır şartlarda yargılama olmadı." iddiasını tekrarladı. Avlağı'nın, izleyicilerin sanıklara küfrettiğini öne sürmesi üzerine izleyicilerle sanık avukatları arasında gerginlik yaşandı.

İzleyicilerden bazılarının ayağa kalkarak sanıklara pet şişe atması üzerine salonda bulunan kolluk güçleri, taraflar arasında barikat oluşturdu.

Avlağı'nın sözlerine tepki gösteren Mahkeme Başkanı Selfet Giray, "Burada büyük Türk milleti adına yargılama yapıyoruz. Onun dışında da hiçbir güç tanımıyoruz. Mahkemeyi beğenmiyorsanız itiraz edin, reddi heyet talep edin." dedi.

Başladığı ilk günden beri gerginliğin dinmediği Akıncı Üssü davasında, sanık müdafileri, mahkeme başkanına şikayette bulundu. Sanıkların "küfür ediliyor" şeklinde bağırmaya başlamaları ve el kol hareketi yapmalarının ardından, şehit ve gazi yakınları ile müştekilerin de tepki göstermesi ile ortam gerildi. Olaylar sırasında bazı sanıkların gülerek şehit ailelerini kışkırtması, iki taraf arasındaki tartışmayı daha da yukarı taşıdı. Salonda bulunan çevik kuvvet ve jandarma ekipleri, sanık ve müştekiler arasında girerek güvenliği sağladı. Salondaki tartışmanın kesilmemesi üzerine Mahkeme Başkanı Selfet Giray duruşmaya ara verdiğini açıklayarak salonun boşaltılmasını istedi. Kolluk güçleri, başkanın talimatıyla salonu boşalttı.

23.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Gülen'e terörist diyemedi

Davanın 17'nci celsesi, eski 4. Ana Jet Üs Komutanı Hava Tuğgeneral Hakan Evrim'in çapraz sorgusuyla tamamlandı.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmada çapraz sorguya alınan Evrim, Diyarbakır'dan aldıkları Sniper Pod'un niçin kullanıldığının sorulması üzerine, bu cihazın hedeflemeye yaradığını ve bombanın nişan alınan noktaya gitmesini sağladığını anlattı. Evrim, kendilerine ait olan bu cihazları Eskişehir Birleştirilmiş Harekat Merkezinin izni ile aldıklarını söyledi.

Avukat İskender Minar'ın, resmi aracının bagajında bulunan plastik kelepçeleri sorduğu Evrim, "Hiç bilmiyorum. Ben koymadım." dedi.

Evrim, Balıkesir'den İstanbul'a 2 uçak yönlendirdiği iddiasına ilişkin bir soru üzerine ise böyle bir talimatının bulunmadığını öne sürdü.

Hakan Evrim, avukat Uğur Çağlar'ın, "Akıncı'daki kamera görüntülerini izlerken bizim görmediğimiz yerde, kamera altında kişilerin bulunduğunu ve bu kişilerin sizi enterne ettiğini söylediniz. Bu kişiler sizi nasıl enterne ediyor?" sorusuna cevap vermek istemediğini söyledi. Evrim, Çağlar'ın diğer sorularını da cevapsız bıraktı.

Müşteki avukatı Ömer Oğur'un sorusu üzerine Evrim, emrinde 2 bin 200 personel olduğunu söyledi. Oğur, bunun üzerine, "Şu anda üssünüze 300 kişiyle gitse burayı ele geçirebilir mi?" diye sordu. Evrim, bu soruya, "Bu tartışmalı bir konu. Ama 300 kişi ciddi bir tehdittir. Şu anda bir şey söyleyemeyeceğim" karşılığını verdi.

Oğur'un "Silahlı 300 kişinin üssünüzü ele geçirmesi ne kadar süre aldı?" diye sorması üzerine Evrim, üste bulunan personelin tamamının koruma görevi yapmadığını belirterek, "2 bin 200 kişi o akşam üstte değildi. Mesai bitmişti. Nöbetçi heyetleri vardı. Bunları düşünmeden değerlendiriyorsunuz. Bu insanlar düşman üniformasıyla girseler personelim mutlaka müdahale ederdi. Ben de bu adamların üsse nasıl girdiğinin ortaya çıkarılmasını istiyorum." dedi.

Evrim, soru üzerine, saat 21.00 sularında silahlı kişiler tarafından enterne edildiğini, bu saatten itibaren emir komuta iradesinin bulunmadığını öne sürdü.

"Size göre bu son darbenin kaynağı nedir, darbeyi kim yaptı?" sorusu yönetilen Evrim, "Şu anda içinde bulunduğum durum nedeniyle sadece basından bilgi alıyorum. Ama görebildiğim kadarıyla bunu yapanların yanında azmettirenler, görmezden gelenler, kolaylaştıranlar ve bundan yarar sağlayanlar var. Bilgim olmayan konularda fikir beyan etmeme prensibim var. Bunu yüce mahkeme ortaya çıkaracak." dedi.

Avukat Oğur'un, "Fetullah Gülen seninle birlikte yargılanıyor. Şu anki öğrendiğiniz bilgilere göre 'Fetullah Gülen terörist başıdır' diyebiliyor musunuz?" sorusu üzerine Evrim, şunları söyledi:

"Ben hala kendimi TSK'nın bir parçası hissediyorum. TSK'nın güzel bir özelliği var. Biz baştan bir prensip koyar sonuna kadar da öyle uygularız. Bizim için adam irticacıydı, hala irticacı. Bu mahkemenizin sonucunda, yüce mahkeme terörist derse benim için teröristtir. Ben Fetullah Gülen'i tanımam etmem. Ben baştan beri aynı çizgideyim. Benim için irticacı olması ve terörist olması arasında hiçbir fark yok."

Evrim, sanık avukatlarından gelen bir soruya ilişkin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a "Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız. Taburlar, tugaylar yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz" diyen eski Tümgeneral sanık Mehmet Dişli hakkında, "Kesinlikle darbenin yanında değildi" iddiasında bulundu.

Duruşma yarına ertelendi.

24.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen davanın 18'inci duruşmasında salı günü savunmasına başlayan Evrim'in çapraz sorgusuna devam edildi.

Evrim kendisine soru soran sanık eski Orgeneral Akın Öztürk'e "Komutanım" diye hitap edince mahkeme başkanı tepki gösterdi.

Fetullahçı terör örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 sanık hakkında açılan davanın 18'inci celsesi başladı. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülen davaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ve müştekiler katıldı. Duruşmaya Akıncı Üssü eski komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim'in çapraz sorgusu ile devam edildi. 100 sayfalık savunma yapan Evrim, 3 gündür mahkeme heyeti karşısında.

Sanık avukatlarından, vurulacak hedefleri kimin belirlediği, Adil Öksüz dışında diğer imamlarda da GPS cihazı olup olmadığı ve bu kişilerin üsse nasıl girmiş olabileceği soruldu. Sanık Evrim, bu tür sorulara cevap vermeyeceğini beyan ederek, "Bazı sorulara cevap vermememin sebebi, saygısız ithamlardır. Ben terörist değilim, ama bana terörist sorusu soruluyor. Ben suçlu, günahkar, terörist değilim" şeklinde konuştu.

Bir başka sanık avukatı da, "Şu şekilde yargılanmaktansa ölmeyi tercih eder miydiniz?" diye sordu. Evrim de cevap vermek istemediğini söyledi.

Sanık sorularına geçildiğinde söz alan Akın Öztürk, "Hakan" diye hitap etti, Evrim de cevabına "Komutanım" hitabıyla başladı. Bu durum mağdur müştekiler ile Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın tepkisine yol açtı. Başkan Giray, "Burada herkes sanık. Kendi aranızda sohbet eder gibi davranamazsınız" uyarısında bulundu.

Sanık Evrim, sanık avukatlarından birinin sorusu üzerine 15 Temmuz gecesi pilotlara uçuş emrini kendisinin vermediğini, 143. Filo Komutanı Ahmet Özçetin ya da başka birinin emir vermiş olabileceğini iddia etti.

Meskun mahallede uçuş emirlerinin ve talimatlarının mevcut olduğunu ifade eden Evrim, "Yanlış hatırlamıyorsam, Cumhurbaşkanlığı üzerinden uçulmaması için de bir notam vardı daha önceden." dedi.

15 Temmuz'da üssündeki pilotların uzun zamandır uçuş yapmadığı için Terörle Mücadele Harekatı (TMH) olursa Akıncı Hava Üssü'ndeki pilotların bu uçuşları gerçekleştirmesi düşüncesinde olduğunu savunan Evrim, "15 Temmuz'da 'TMH başlıyor' diye yukarıdan bir emir gelmediği halde ben hazırlık yaptırdım. Yapılacak terörle mücadele harekatı için 12 uçağın mühimmatla yüklenmesi emrini verdim. Bu emri verirken yanımda Ahmet Albay'ın da olduğunu hatırlıyorum." diye konuştu.

"ABD'liler üsse gelip sayım yapsaydı bilgilendirilmeliydim"

Sanık Evrim, bir avukatın sorusu üzerine de ABD'li subayların Akıncı Üssü'ne gelerek yılda bir kez akıllı mühimmatların sayımını yaptığını, son sayımın da 15 Temmuz'dan bir gün önce yapılıp yapılmadığını bilmediğini söyledi. Evrim, ABD'lilerin üsse gelip sayım yapmış olmaları halinde bilgilendirilmesi gerektiğini dile getirdi.

Bir sanık avukatı da Evrim'e "Hendek operasyonları sırasında bölücü teröristlere veya Fırat Kalkanı'nda meskun mahal sebebiyle Suriye'nin boş köylerine dahi atılmayan bombaları kendi insanını bombalayacak kadar alçalan, beynini ipotekleyen pilotlar nasıl bir psikoloji veya motivasyona sahip? Kıyamete kadar lanetlenecek bu ihanette siz hiç manevi sorumluluk hissediyor musunuz?" sorusunu yöneltti.

Evrim bu soruya "Güzel soru. Onlar adına bir şey söylemem mümkün değil. Konunun muhatabı ben değilim. Hiç kimsenin tasvip edebileceği bir şey değil. Genelkurmay Başkanı, Hava Kuvvetleri Komutanı ve sıralı komutanlar kadar aynı vicdani sorumluluğu taşıyorum. Aynı pozisyonda değil miyiz? Ben o sorumluluğu alıyorum. Onlar da alıyordur herhalde." yanıtını verdi.

Sanık Hakan Evrim'e, sanıklardan eski Hava Pilot Teğmen Sabahattin Tigu'nun avukatı Ergin Haseki de şehitliğin kendisi için ne ifade ettiğini sordu. Evrim'in, şehitliği "İstenmeyen ama olursa da başımızın tacı" şeklinde tanımlamasının üzerine avukat Haseki, "Sizi şehitlik duygusundan uzak bir ruh haline büründüren şey nedir?" sorusunu yöneltti. Evrim bu soruyu yanıtsız bıraktı.

Avukat Haseki'nin, "Şehidimiz Ömer Halisdemir'in bunu göze almasıyla sizin almamanız arasındaki fark nedir?" sorusunu da Evrim, "Ömer Halisdemir'e birisi haber veriyor, o haberi bilerek gidiyor. Ben bilmiyorum ki karşımda düşman var." şeklinde cevapladı.

Sanık Evrim'in, havacı personelin her uçuşunda şehadete yakın olduğunu, devre arkadaşlarından şehitler verdiklerini, onların evlatlarının düğünlerini devrelerinin yaptığını anlatması üzerine avukat Haseki, "15 Temmuz'da tehdit altında olduğunuzu iddia ettiğiniz zamanlarda ölmeyi tercih eder miydiniz, şu şekilde yargılanmaktansa?" diye sordu. Hakan Evrim, bu soruya da cevap vermek istemediğini söyledi.

DARBE GERÇEKLEŞSEYDİ MÜSTEŞAR OLACAKTI

Öte yandan Hakan Evrim'le ilgili bazı detaylar da Sabah gazetesinin haberinde yer aldı. Buna göre; Akıncı Üssü'nde Orgeneral Akar'a "Sizi Gülen'le görüştürelim" diyen Tuğgeneral Hakan Evrim, darbe gerçekleşseydi üs komutanlığının yanı sıra Milli Eğitim müsteşarı olarak da atanacaktı.

Darbeciler tarafından hazırlanan atama listesine göre Hakan Evrim, darbeden sonra da Akıncı 4. Ana Jet Üssü Komutanlığı'na devam edecekti. Bunun yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı olarak da atanacaktı.

Darbe girişiminin merkez üssü olan Akıncı 4. Ana Jet Üssü'nün komutanı, havacı Tuğgeneral Hakan Evrim, 15 Temmuz'un 'karakutusu'. Evrim, darbe ile ilgili kimi gerçekleri ifadesinde doğruluyor ancak "Ben hiçbir şekilde Genelkurmay Başkanı'na 'Sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürebilirim' diye bir teklifte bulunmadım" diyerek bu öneriyi yalanlıyor.

Darbeciler tarafından hazırlanan atama listesine göre Tuğgeneral Hakan Evrim, darbeden sonra da Akıncı 4. Ana Jet Üssü Komutanlığı'na devam edecekti. Ayrıca sözde askeri görevine ilaveten Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı olarak atanacaktı. Aynı Hakan Evrim, 143. Filo koridorlarında, güvenlik kamerasının 22.04.49 ile 22.05.04 aralığındaki görüntüsüne, sivil imam Kemal Batmaz'a selam verirken görüntülendi.

Hakan Evrim, ifadesinde Adil Öksüz'ün 15 Temmuz'da Akıncı'da olduğunu kabul ediyor. Darbenin beyin takımında olmasına rağmen de "darbecilerin isteklerini silah zoruyla yapmak zorunda kaldığı" yalanına sığınıyor:

"Adil Öksüz'ü önceden tanımam. 143. Filo'nun gazino bölgesinde ilk defa gördüm. Yanındakilerle konuşuyordu. İçeride çok sayıda sivil şahıs vardı ve alışılmış TSK harekât merkezi görünümü yoktu. Daha sonra parçaları oturttuğumda aslında o gece yapılmak istenen darbenin yönetim yerinin 143. Filo'nun gazinosu olduğunu anladım. Beni gazino bölgesine çağırıp silah ve mermi ihtiyaçları olduğunu bana beyan ettiler. Bir kalkışma olduğunu bildiğim halde etrafımda silahlı komandolar olması nedeniyle bu isteklere direnemedim. Hem kendi can korkum, hem de o akşam üste bulunan 270 civarındaki askerin can güvenliği nedeniyle darbecilerin istediklerini yapmak zorunda kaldım."
Akıncı Üssü davasındaki baş şüphelilerden eski Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık da ifadesinde Hakan Evrim'i korumaya çalışıp "Hulusi Akar'a "Sizi Gülen'le görüştürelim" demedi diyor.

'Uçaklar tacize devam etsin'

Hakan Evrim: Hakan uçak var mı havada? Ankara üzerinde devamlı uçak olacak.
Hakan Karakuş: Var komutanım.
Evrim: Tamam süratli geçsin.
Karakuş: Tamam komutanım.
Evrim: Tacize devam.

'Kapalı devre örgüt'

Akıncı Üssü davasında bir kısım gazinin avukatlığını üstlenen Fatih Atalay, "FETÖ kapalı devre hiyerarşi bağına sahip bir örgüt. Örgütsel bağları işledikleri suçların vahametini anlamalarını engelliyor" dedi. Atalay, Sincan'da 1 Ağustos'tan beri görülen davaya ilişkin izlenimlerini paylaştı. 13 aydan beri darbeci sanıkların inkâra dayalı savunmalarının yanında darbeye iştirak etmeyen komutanları ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı suçlayarak, darbe suçunun içine çekmeye çalıştıklarını söyledi.

Avukat Fatih Atalay, asker sanıkların, kamera görüntülerine rağmen sivil imamları üstte gördüklerine dair ifade vermediklerini hatırlatarak, "FETÖ, askeri hiyerarşiden tamamen bağımsız kapalı devre hiyerarşi bağına sahip bir örgüt. Sanıkların örgütsel bağları, işledikleri suçların vahametini anlamalarını engelliyor" dedi. Fatih Atalay, yönetici vasfına sahip sanıkların ifade ve çapraz sorgusunun ardından yargılamanın daha da hızlanacağını belirtti.

Şifreli CD ile Gülen vaazı

Akıncı Üssü Davası'nda itirafçı pilotların anlattıkları da önemli. Bunlardan Kurmay Yüzbaşı Mustafa Mete Kaygusuz, "1996' dan beri Fetullah Gülen cemaati ile irtibat halindeyim. Çok pişmanım, beni kullandılar" diyor.

Pilot Teğmen Uluç Hüseyin Hançer ise, 17-25 Aralık'tan sonra Gülen'in vaazlarını şifreli CD'lerden dinlediklerini açıklıyor. Bu ifade, devletin örgüte savaş açması üzerine FETÖ'nün yeraltına çekildiğinin da kanıtı gibi. Hançer, darbe gecesi Hakan Karakuş'tan bir terör operasyonu kapsamında görev aldığını ileri sürüyor. Akıncı Üssü'nde görevli Teğmen Yıldırım Kılıçarslan da ortaokuldan itibaren FETÖ ile bağlantısının bulunduğunu doğruluyor ve 15 Temmuz'da Hakan Karakuş'un terör operasyonu var diye kendilerini çağırdığını öne sürüyor. Ancak yıllarca FETÖ ile yatıp kalkmış 2 subayın darbe girişimden habersiz olmaları hayatın olağan akışına aykırı' değerlendiriliyor. İfadeler, FETÖ'nün TSK'da rütbeye göre değil örgütteki konuma göre talimatlandırma yaptığını da ortaya koyuyor. Söz gelimi bir yüzbaşı FETÖ'cü, bir binbaşıyı yönlendirebiliyor.

AHMET ÖZÇETİN

Davanın 18. celsesinde eski Harekat Komutanı Kurbay Albay Ahmet Özçetin'in savunmasına geçildi. Özçetin, kendisine silah doğrultulduğunu ve ailesiyle tehdit edildiğini öne sürerek, uçuş talimatını mecburen verdiğini iddia etti.

Fetullahçı terör örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 sanık hakkında açılan davanın 18.i celsesi devam ediyor. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülen davaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ve müştekiler katıldı.

Duruşmanın öğleden sonraki bölümüne Akıncı Üssü eski Harekat Komutanı Kurmay Albay Ahmet Özçetin'in savunması ile devam edildi. İddianamede yer alan üzerine atılı hiçbir suçu kabul etmediğini ve FETÖ üyesi olmadığını beyan eden sanık Özçetin, "15 Temmuz öncesi ismini hatırlayamadığım bir albay, özel kuvvetlerden aradığını ifade ederek, hızır planından ve Konya'da eğitim alınacağından bahsetti. 15 Temmuz teklifi de bu albaydan geldi, ben de kabul ettim. Olay tamamen bizim dışımızda gelişti, ben Üsse dışarıdan hiç kimseyi davet etmedim" diye konuştu.

İddianameden detaylar

İddianamede Özçetin'in FETO/PDY silahlı terör örgütünün yöneticisi olduğu, suç tarihinde albay rütbesiyle 4. Ana Jet Üs Komutanlığında Üssün Harekat Komutanı olarak görev yaptığı, darbe girişiminin yaşandığı gece eylemleri gerçekleştiren şüphelilere emir ve talimat verdiği belirtildi. Şüpheli Özçetin'in 15 Temmuz gecesi saat 22.20'de Akıncı Üssü'nden keşif ve koordinat belirleme amacıyla Kayseri'den getirilen GÖREN uçağını kaldırdığı ifade edilen iddianamede, uçağın "Esen 20" olan kodunu "Tosun" olarak değiştirdiğine dikkat çekildi. Ayrıca iddianamede, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, TBMM, Gölbaşı Polis Özel Harekat binası, Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanlığı, Ankara Emniyet Müdürlüğü gibi alanları bombalayanların ve Akıncı Üssü önüne darbe girişimini durdurmaya gelen sivil vatandaşlara ateş açan FETÖ'cü askerlerin Özçetin'in davetiyle üsse geldiği de aktarıldı.

"Zaman kazanmak için, dediklerinizi yapacağım dedim"

15 Temmuz'da özel kuvvetlerle etkileşim amaçlı düzenlenen toplantı için 143. Filoda bulunduğunu belirten Özçetin, 5-6 kişinin daha geldiği ve kamelyada oturup çay içip, beklediklerini söyledi. Daha sonra rütbesi gereği pisti kontrol etmek amacıyla 143. filodan ayrıldığını, ayrıca odasında yapması gereken işler olduğunu iddia eden Özçetin, savunmasına şu şekilde devam etti:

"Bana bir takım yerlere terör saldırısı olacak, korunması gereken bölgeler kapsamında uçuş yapılacağı emri verildi. Ben de böyle bir ihtiyaç söz konusuysa, bu emrin Eskişehir'den gelmesi gerektiğini söyleyerek, uçuş yapamayacağımı aktardım. Karşımdaki şahıs durumun farklı geliştiğini ve Genelkurmay Başkanı'nın da gelip harekatı yönlendireceğini söyleyerek, bana Genelkurmay Başkanı'na karşı geldiğimi söyledi. O sırada yanımıza 3-4 kişi daha geldi ve bana karşı tehdit arttı, bana silah doğrulttular, lojmandaki ailemle tehdit edildim. Bu durum karşısında süreci daha iyi anlamak için ve zaman kazanmak için, 'tamam dediklerinizi yapacağım' dedim. Buradan 142. filoya geçtim ve özel harekatın korunmasına yönelik tedbir alınması talimatı verdim. Kesinlikle bombalama talimatı vermedim, sadece uçuş talimatı verdim. Ayrıca uçuş gerçekleşmesi için pilot, uçak ve bir pist gerekir, ben sadece pilotlara talimat verdim. Pistte görevli kırım kurtarma ekibi, yangın ekibi, bariyer ekibi, sağlık ekibi ve kule ekibine meydanın hazırlanması için hiçbir talimatım da yok. Bu kapsamda uçuş için talimat verdiğim yönündeki iddia da tam olarak söylenemez."

Özçetin, Yurtta Sulh Konseyi ile ilgili daha önce bir bilgisi olmadığını iddia ederek, "Pilotlar uçuşa hazırlanırken kuleden bazı helikopterlerin geldiği ve vip trafiği olduğu anonsu geçildi. Gelen helikopterlere ne için geldiğiniz diye sordum, bana 'Yurtta sulh harekatı kapsamında geldik' dediler. Yurtta Sulh Harekatını ilk kez burada duydum" dedi.

Harekat komutanı olarak üssün ikinci adamı olmadığını ve kıdem olarak dördüncü sırada bulunduğunu savunan Özçetin, üste kendisinden daha kıdemli iki albay da bulunduğunu söyledi.

Hava kuvvetleri üs teşkilatının kara ve deniz kuvvetlerinden farklı olduğunu ileri süren Özçetin, uçak sistemleri ve destek grup komutanlarının kendisiyle aynı seviyede olduğunu ve bunların birbirlerine emir verme yetkilerinin bulunmadığını kaydetti.

Üste üç tip mesai bulunduğunu, genel mesainin saat 14.00'te bittiğini ifade eden Özçetin, kendisine bağlı 141, 142 ve 143. filoların bu mesaiye tabi olmadığını bildirdi.

Hava kuvvetlerinin acil pilot ihtiyacı olduğu için muharip 141. filonun da belirli bir dönemi kapsayacak şekilde eğitimle görevlendirildiğini anlatan Özçetin, 15 Temmuz olmasaydı filonun ilk mezunlarını 1-2 hafta içinde vereceğini aktardı.

Bayram tatilinde Akıncı'ya Terörle Mücadele Harekatı (TMH) görevi verildiğini, bunu pilotların motivasyonu konusunda fırsata çevirmek için uçaklara mühimmat yüklettiğini iddia eden Özçetin, yükleme tamamlanınca Eskişehir'deki Birleşik Hava Harekat Merkezi'ni (BHHM) arayarak görev istemeyi planladığını, bunu kursiyer pilotlar için de fırsat olarak gördüğünü ileri sürdü.

Özçetin, "15 Temmuz öncesinde üs içerisinde uçuş faaliyetiyle meşgulken ismini hatırlayamadığım bir albay aradı ve Özel Kuvvetler Komutanlığından (ÖKK) aradığını söyledi. Hızır savunma planı ve karşılıklı işbirliğinden bahsetti. Bu kapsamda Konya'da eğitim alınacağından bahsetti. Öncesinde pilotlarla bir araya gelinmesinin eğitime katkı sağlayacağını belirtti.

15 Temmuz teklifi de bu arayan albaydan geldi. Ben de kabul ettim." iddiasında bulundu.

Olayın kendisi dışında geliştiğini, kimseyi üsse davet etmediğini savunan Özçetin, karşılıklı etkileşim için planladıkları toplantı çerçevesinde 15 Temmuz'da saat 16.00 itibarıyla 5-6 ÖKK personelinin üsse geldiğini, bu kişilerle 143. filonun kamelyasında bir süre sohbet ettiklerini, ardından diğer filoları kontrol için oradan ayrıldığını öne sürdü.

Bu sırada üsse gelenlerin sayısının arttığını anlatan Özçetin, filoya geri döndüğünde tam teçhizatlı bir grupla karşılaştığını, olağan dışı bir hareketlilik gördüğünü ve ne olduğunu anlamaya çalıştığını söyledi.

Bu kişilerden birinin bazı yerlere terör saldırısı olacağı, polis özel harekatın hedef alınacak yerlerden biri olduğu ve koruma için uçuş yapılması gerektiği yönünde sözler sarf ettiğini aktaran Özçetin, Eskişehir BHHM'den talimat gelmeden uçuş yapılamayacağını söylediğini iddia etti.

Bu kişilerin kendisini tehdit ettiği iddiasında bulunan Özçetin, 141. filoya giderek kendisinden istenenleri pilotlara söylediğini aktardı.

Özçetin, "Ben tehdit ve zorlamayla sadece pilotlara bir talimat verdim. Normal şartlar altında bu talimat bir sonuç üretmez. Uçuş için pist, uçak ve pilot lazım. Tanık ifadeleri ortada, deliller ortada. Meydanın uçuşa hazırlanmasına yönelik bir tane talimatım yok. Pilotlara verdiğim talimatın uçuş sonucunu üretmesi beklenmez." görüşünü savundu.

Daha sonra üsse 8-10 helikopter geldiğini, gelenlerin "Yurtta Sulh Harekatı" kapsamında geldiklerini söylediklerini ileri süren Özçetin, "Yurtta Sulh" ifadesini ilk kez orada duyduğunu iddia etti. Ardından 2 helikopter daha geldiğini, helikopterden kafaları kapalı 2 karacı general indirildiğini söyleyen Özçetin, gelenlerin sığınağa götürüldüğünü anlattı.

Özçetin, olanları anlamak için konuştuğu yüzü maskeli kişilerin Genelkurmay Başkanının üsse geldiğini, emir komutanın onda olduğunu, açıklamanın ilerleyen saatlerde yapılacağını, "Yurtta Sulh"un ne olduğunu o zaman öğreneceğini söylediklerini ileri sürdü.

Bu kişilerin isteğiyle 141. ve 143. filoya gittikten sonra Hava Kuvvetleri Komutanını karşılamaya gönderildiğini aktaran Özçetin, komutanı karşıladığını, bir anormallik sezmediğini söyledi. Özçetin, "O esnada, Hava Kuvvetleri Komutanı, 'Faaliyetlerinizi durdurun.' demiyordu. Bütün yaşanılanların komutanın bilgisinde geliştiğini değerlendirdim. Bunun oluşturmuş olduğu ruh haletiyle filodan ayrıldım." iddiasında bulundu.

Genelkurmay Başkanı Akar'ı görmek için yeniden karargaha gittiğini ancak silahlı askerlerin kendisine engel olduğunu öne süren Özçetin, ilerleyen saatlerde 142. filoya iniş yapan kargo uçaklarından silahlı unsurların indiğine şahit olduğunu aktardı.

Her tarafta teçhizatlı askerlerin bulunduğunu anlatan Özçetin, "Biraz vakit geçirdikten sonra 143. filoda, saat 03.30 civarında silahlı unsurlar benden talepleri oldu. Malatya ile görüşüp uçakları uçurmamı istediler. Bu konuya önem veriyorlardı ama Malatya'dan uçaklar kalkmadı. Bu durum moral ve motivasyonlarını etkiledi. Böyle bir boşluk anından kursiyerlerin ayrılmalarını istedim. Bunun üzerine kursiyerler birer ikişer ayrılmaya başladı." ifadesini kullandı.

"O konuşmaları kabul etmiyorum"

Dava dosyasını ve ek klasörlerinin tamamını inceleyemediğini, aleyhine olan hususların hiç birini kabul etmediğini söyleyen Özçetin, darbe girişimi sırasında Ankara'ya bomba yağdıran pilotlara emir vermediğini savundu.

TBMM'ye bomba atılması hususunda filo kameraları ile telsiz kayıtlarının birlikte değerlendirilmesi halinde bombalamadan 40 dakika önce filodan ayrıldığının ortaya çıkacağını öne süren Özçetin, "Diğer bombalama olayları da aynı bu şekildedir. Aleyhime olan hususlar üç temele dayandırılmış. Bunlar telsiz konuşmaları, sanık ve tanık beyanları ile makam aracımda bulunduğu iddia edilen bir zarf." açıklamasını yaptı.

Uçakları önceden belirlenen hedeflere yönlendiren telsiz görüşmelerinin kendisine ait olmadığını iddia eden Özçetin, şöyle devam etti:

"Telsiz konuşmalarını hatırlamıyorum. Hatırladıklarımı sorgu aşamasında savcılara arz etmiştim. 'Cumhurbaşkanlığı uçağı geçti mi' anonsu, daha önce iki defa yaşadığımız uçaklar arası yakın geçişle ilgilidir. Darbeyle alakası yoktur. Üssümüzün uçaklarıyla cumhurbaşkanlığının uçağı arasında iki kez yakın geçiş olmuştur. Bunun bir daha yaşanmaması için toplantı yapılmış, bir dizi tedbir alınmıştı. Yapılan görüşme de bu kapsamdadır. Diğer konuşmaların bana ait olup olmadığını bilmiyorum. Bana ait olsa bile hangi şartlarda gerçekleştiğini hatırlamıyorum. Böyle bir ortamda kimse konuşmasını serbest iradesi ile yapamaz. Tapelerle ilgili dosyada bilirkişi raporu var. Hava Kuvvetleri Komutanlığına hazırlatılmış. O bilir kişilerden biri mahrem imamlar davasının sanığı. Bu nedenle o konuşmaları kabul etmiyorum."

Makam aracından yapılan aramada, devlet büyüklerinin isim ve adreslerinin yer aldığı bir zarf bulunduğunu belirten Özçetin, söz konusu belgelerin tutuklandıktan sonra ele geçirildiğini bu nedenle delil olarak sayılamayacağını savundu. Özçetin, belgelerin başkaları tarafından aracına konulmuş olabileceğini iddia etti.

15 Temmuz'dan önce darbe girişimine yönelik çalışmalarda bulunduğuna ilişkin iddialara da değinen Özçetin, "Böyle bir çalışmada bulunduğum iddiası temelsizdir. Yurtta Sulh Konseyi'nde yer almadım, darbe girişimi için planlama yapmadım, hava harekatını yönetmedim, serbest irademle darbe girişimi içinde yer almadım. Kısacası hakkımdaki bütün suçlamaları kabul etmiyorum." savunmasını yaptı.

Davanın 18'inci celsesi, Akıncı'da harekat komutanı olarak görev yapan ve darbe faaliyetlerini organize ettiği belirtilen eski Kurmay Albay Ahmet Özçetin'in çapraz sorgusuyla tamamlandı.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmada, Özçetin'in çapraz sorgusuna geçildi.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın, "Sanık Hakan Çiçek savunmasında, sizin davetiniz üzerine Akıncı Üssü'ne gittiğini söyledi. O gece birçok kişi Akıncı'ya sizin davetinizle gittiğini söylüyor. Söz konusu şahıslara böyle bir davetiniz oldu mu?" sorusunu yöneltti.

Sanık Hakan Çiçek'i ilk kez mahkeme salonunda gördüğünü öne süren Özçetin, Çiçek'in iddia ettiği gibi müdürlüğünü yaptığı okula gidip onu yapılacak sosyal etkinlik kapsamında Akıncı Üssü'ne davet etmediğini söyledi.

Başkan Giray'ın,15 Temmuz tarihinde Akıncı'da sosyal etkinlik planı olup olmadığını sorusuna Özçetin, Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli ile pilotların iletişimini arttırmaya yönelik bir etkinlik yapılacağını, bu kapsamda adını hatırlayamadığı ÖKK'da görevli bir albayla görüşme kararı aldıklarını ifade etti.

Bunun dışında sosyal faaliyet adı altında Akıncı'ya gelmesi için kimseye randevu vermediğini anlatan Özçetin, şöyle devam etti:

"O gece girişlerde 'yurtta sulh' ve 'sosyal faaliyet' diyenler içeri alınmış. Ben sadece ÖKK'dan gelecekler için sosyal faaliyet demiştim. Ancak sonra bir sürü kişi gelmiş. Ahmet Özçetin diyor. Anlamıyorum. Hem yurtta sulh parolası kullanılmış hem de Ahmet Özçetin demişler. Bir şeklide Ahmet Özçetin meşhur olmuş. Nasıl oldu bilmiyorum. Dağdaki gelmiş Ahmet Özçetin demiş yani." ifadelerini kullandı.

Akıncı Üssü'ndeki sivillere ilişkin bilgisi bulunmadığını savunan Özçetin, Mahkeme Başkanı Giray'ın isimi saydığı birçok darbeci askeri tanımadığını iddia etti.

Eskişehir'deki hava üssünde darbecilerin emrine uymayan bir komutan için "Şahsiyetsiz" dediği telsiz görüşmelerine yansıyan Özçetin, bu görüşmenin hatırlatılması üzerine, "Ben o görüşmeleri kabul etmediğimi söylemiştim. Böyle bir konuşma yaptığımı hatırlamıyorum." demekle yetindi.

Kendisinden silah zoruyla uçakların havalandırılmasını isteyen askerlerin aralarında yaptıkları konuşmada, "Polis özel harekat ve çeşitli yerler." gibi ifadeler kullandıklarını belirten Özçetin, "Buralara terör saldırısı olacak, gerekirse müdahale olacak diyorlardı. Benden zorla yapılması istenen buydu." iddiasında bulundu.

Diyarbakır ve Kayseri'den gelen uçaklardan haberi olmadığını öne süren Özçetin, böyle bir gelişme karşısında kulenin kendisine bilgi vermesi gerektiğini ancak bu yönde bir bilgilendirilme yapılmadığını savundu.

Davanın 18. celsesi tamamlandı. Duruşmaya yarın Özçetin'in çapraz sorgusuyla devam edilecek.

Duruşmaya ara verildi.

"Akıncı Üssünün baş FETÖ'cüsü"

İddianamede, Yurtta Sulh Konseyi üyesi olarak darbe kalkışmasından önce Akıncı Üssü'nde toplantılar düzenleyen Özçetin, sanık eski Yarbay Hakan Karakuş'un darbe yapılacağını açıkladığı toplantıya Ankara'da vurulacak hedeflerin listesini getirdiği belirtiliyor.

İddianamede, yetkisi olmamasına rağmen darbe girişiminin yaşandığı gece uçaklara mühimmat yükletmesini sağladığı ifade edilen Özçetin'in, Akıncı'dan havalanıp sivillere bomba yağdıran uçakların sevk ve idaresini bizzat yaptığı vurgulanıyor.

Bombalama yapan pilotlardan sanık eski Üsteğmen Müslüm Macit, ifadesinde, Özçetin'in "Genelkurmay Başkanlığı üstünde mach üstü geçiş serbest. Polis özel harekatta hareketlilik olursa ateş serbest." şeklinden emir verdiğini aktardı.

Harekat merkezinde pilotlara "Yurtta Sulh harekatı başladı." şeklinde bilgilendirme yapan Özçetin, daha sonra TBMM, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Polis Özel Harekat, Ankara Emniyeti ve TÜRKSAT'ın bombalanması emrini verdiği iddia edildi.

Meclisi bombalayan pilot Hasan Hüseyin Balıkçı, ifadesinde Özçetin için "Akıncı Üssü'nün baş FETÖ'cüsü" demişti.

25.08.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullanılan Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişi hakkında açılan davada yargılanan, Akıncı'da harekat komutanı olarak görev yapan ve darbe faaliyetlerini düzenlediği belirtilen eski Albay Ahmet Özçetin'in çapraz sorgusuna devam edildi.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmada, Mahkeme Başkanı Selfet Giray, iddianamede Özçetin'in kullandığı belirtilen telefon numarasını okuyarak, 15 Temmuz'da yaptığı görüşmelerden bazılarını saydı.

Sanık Özçetin, telefon numarasının kendisine ait olduğunu ancak görüşmeleri kendisinin yapmadığını savundu.

Özçetin, 143. Filo koridorundaki kamera görüntülerdeki kişinin de suret olarak kendisine benzediğini belirterek, "Suret olarak 'benim' diyebilirim." şeklinde cevap verdi. Özçetin, 141. Filo koridorundaki kamera görüntülerinde de önde yürüyen kişinin sanık Hakan Evrim, ortadaki kişinin kendisi, arkadan gelen kişinin de sanık Hakan Karakuş olduğunu teşhis etti.

Mahkeme Başkanı Giray, görüntülerde sanık Bilal Akyüz'ün konuştuğu sivil kişinin kim olduğunu sordu. Özçetin de "Şu an çıkartamıyorum." şeklinde yanıtladı. Özçetin, 15 Temmuz'da Bilal Akyüz ile bir şekilde görüştüğünü ancak görüşmenin içeriğini hatırlayamadığını iddia etti.

Sanık Özçetin'e daha sonra Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ın yer aldığı kamera görüntüleri izlettirildi. Mahkeme Başkanı Giray'ın, "Hava Kuvvetleri Komutanın getirilişi var." ifadesine sanık Özçetin, "Getirilişinden ziyade gelişi var." itirazında bulundu.

Hakim Giray, Orgeneral Ünal'ın koridorlardaki görüntülerinde sürekli arkasında 2 silahlı asker bulunduğuna dikkati çekerek, bu kişilerin önce kamuflajlı daha sonra sivil giyinmelerinin nedenini sordu. Giray'ın, "Komutan tuvalete bile bu silahlı kişilerle mi gidiyor?" sorusu üzerine Özçetin, "Onlar komutanın korumaları. Gittiği her yerde yanından ayrılmazlar, ayrılırlarsa suç işlemiş olurlar. Komutanın defalarca serbest gezdiğini görüyorum. Gittikleri yerde tuvalet var, anladığım kadarıyla Komutan sık sık tuvalete gitmiş. Bu da Hava Kuvvetleri Komutanının filoda serbest dolaştığının kanıtı." diye konuştu.

Sanık Özçetin, Mahkeme Başkanı Giray'ın "Sizlerin yanında kimse yok, onun yanında hep silahlı kişiler var." ifadesi üzerine, "Herkes komutana selam vermiş, emrine amade şekilde bekliyor. O komutan... Bize cevap verecek bir duruş sergileyebilir. Ağzı bağlı değil. Oradaki herkes gözünün içine bakıyor." dedi.

Davanın müdahillerinden Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ın avukatı Ahmet Erdem de "Akıncı Üssü'nü, özel kuvvetlerden kimin aradığını, kaç kişinin geleceğini bilmemek Mürted'in bir numaralı general adayına layık bir hareket mi?" sorusunu yöneltti. Sanık Özçetin, soruya "Evet" demekle yetindi.

Sanık Özçetin, avukat Erdem'in, "Abidin Ünal FETÖ'cü mü, Nihat Altıntop FETÖ'cü mü?" sorularını ise yanıtsız bıraktı. Özçetin, "Avukat, Abidin Ünal'ı kurtarmak için yalan yanlış bilgilerle olayı başka noktaya getirmeye çalışıyor. Anlattıklarım gerçektir. İfadeler verilince gerçeği göreceğiz. Avukat yanlış bilgilerle kasıtlı sorular soruyor." değerlendirmesinde bulundu.

Avukat Mustafa Erkan Misafir de Polis Özel Harekat Dairesini bombalayan uçakların Özçetin'in talimatıyla kalktığını, uçaklara mühimmatların yine sanığın talimatıyla yüklendiğini ve sanığın, ailesi ve kendisinin tehdit altındayken bu talimatları verdiğini ifade ettiğini belirterek, "Kendinizin ve ailenizin can güvenliği için o polislerin ölümüne nasıl göz yumuyorsunuz? Mahşer günü eşinizle çocuğunuzla helalleşebilirdiniz ama o şehitlerle nasıl helalleşeceksiniz?" diye sordu.

Sanık Özçetin, şunları söyledi:

"Bombalama talimatı vermedim, polislerin ölmesinden ben de çok üzüntü duydum. Bu olayın nasıl gerçekleştiği konusunda detaylı araştırma yapılması lazım. Pilot mühimmatı kendi kafasına göre bırakmaz, mutlaka pilota talimat verilmiştir. Aldığı talimatta pilotu ikna eden husus vardır, ona ikna olmuştur ki mühimmat bırakmıştır. Bu mühimmat birçok şekilde bırakılmış olabilir. Talimat birçok yerden verilmiş olabilir. Muhabere karıştırması diye bir şey var, telsize girerler ve sizi yanlış yere yönlendirirler. Biz telsiz karışması yüzünden kendi gemimizi batırdık. PKK'ya bomba atarken telsize girme hadiseleriyle karşı karşıya kaldık. Buradaki büyük karanlığın dava sürecinde ortaya çıkmasını umut ediyorum."

Özçetin'in şehitlerden "ölü" diye söz etmesi üzerine, bazı şehit yakınları, "Ölü değil, şehit diyeceksin, alçak, hain." diyerek tepki gösterdi.

İfadeleri reddetti

İçişleri Bakanlığı avukatı Uğur Kızılca, iddianamede yer alan bir ifadeyi okudu ve ifadeyi veren teğmenin, 143. filoda Kubilay Selçuk, Hakan Evrim, Ahmet Özçetin, Mustafa Azimetli'nin bir arada gördüğünü, hepsinin elinde telefon olduğunu, "TV kanallarını basın, Kızılay'da toplananları dağıtın." şeklinde emirler verildiğini söylediğini aktardı.

Sanık Özçetin ise böyle bir görüntünün makul olmadığını, telefonunun evde olduğunu, yanında makam telefonunun bulunduğunu öne sürdü.

Bir başka tanık ifadesinde, yanında uzun saçlı, saçları arkadan toplanmış, bir erkekle aynı araçla 143. Filoya gittiğinin belirtildiği hatırlatılan ve bu kişinin kim olduğu sorulan Özçetin, "Bunu ifadeyi veren kişiye sorun." dedi.

Avukat Kızılca'nın, sanığın aleyhine ifadeleri anımsatarak, "Herkes sizin aleyhinize organize olmuş. Bunu mu söylüyorsunuz?" sorusuna Özçetin, "Bütün ifade verenlere teker teker soralım, görelim." karşılığını verdi.

Dosyanın sanıklarından Mete Kaygusuz'un talimatları Özçetin'den aldığı yönündeki ifadesinin hatırlatılması üzerine de Özçetin, "Böyle bir talimatım olmadı. Çıksın Mete Kaygusuz, tekrar açıklasın." şeklinde konuştu.

Darbe davalarının sanıklarından Bilal Akyüz, Ali Eraslan, İsa Sancaklı, Veysel Kavak gibi isimlerin askeri liseden arkadaşı olduğunun belirtilmesi üzerine Özçetin, "Gerçeği açıklıyorum. 1987 yılında bu isimlerle oturduk, '2016 Temmuz 15'te darbe yapacağız.' dedik. Gerçek bu." ifadelerini kullandı.

Daha önceden arkadaş olduğu bu kişilerle darbe faaliyetinden yargılanmasının tesadüf olup olmadığı sorulan Özçetin, "Roma'yı da biz yaktık. Geçmişe gittik, Roma'yı yaktık, geri geldik." dedi. Bunun üzerine salondaki izleyiciler, sanığın ifadelerine tepki gösterdi.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray da "Böyle bir cevap usulü yok." diyerek sanığı uyardı.

İddianamede yer alan bombalama emirlerinin geçtiği görüşmelerin okunması üzerine Özçetin, tapeleri inkar ederek, böyle bir talimatta bulunmadığını savundu.

"Uçaklara mühimmatın yüklenmesi emrini siz mi verdiniz? TMH kapsamında uçaklara yüklemeyi siz yaptırdınız değil mi? TMH kapsamında bu uçağa hangi bomba yüklendi ve özel harekat polisleri şehit edildi?" yönündeki sorulara karşılık Özçetin, "Bununla alakası yok. Polisleri şehit etmek üzere bir bomba yüklenmedi." iddiasında bulundu.

Sedat Peker'in avukatı Muhammet Hardalaç da sanığın aracında Sedat Peker'in ikametgahının uydu görüntülerinin bulunduğu belge ile isminin yer aldığı liste ele geçirildiğini anımsatılarak, söz konusu listede Sedat Peker'in isminin neden yer aldığını sordu.

Sanık Özçetin, arabayı temiz bir şekilde verildiğini, söz konusu belgenin teslim edildikten 5 gün sonra yapılan aramada çıktığını, kendisine ait olmadığını iddia etti. Özçetin, "Darbecilerin yapmak isteyip sizin engel olduğunuz bir şey var mı?" sorusuna ise cevap vermek istemedi.

Özçetin, MİT'in, darbeden yaklaşık 1.5 ay önce, 40 kişilik bir ekiple Akıncı Üssü'nü ziyaret ederek, üst hakkında detaylı bilgi aldığını iddia etti.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonunda görülen davada, eski Kurmay Albay Ahmet Özçetin'in çapraz sorgusu ile devam edildi. Sanık Özçetin, bir sanık avukatının, 15 Temmuz günü ABD'li iki kişinin üssü ziyaretiyle ilgili daha önce bir sınığın ifadesini hatırlatması üzerine, "Bunlar rutin uygulamalar. Bu konuda bir bilgim yok. Ancak üst tarihinde ilk kez karşılaştığım bir durum oldu. 15 Temmuz'dan yaklaşık 1.5 ay önce bir grup, Akıncı Üssü'nü ziyaret etmek istedi. Bu istek ısrarla talep edildi. Bu istek MİT'ten gelmişti. ve ısrarla istenen bu faaliyet kapsamında MİT'e bağlı yaklaşık 40 kişi Akıncı Üssü'ne geldi. Nihat Altıntop bu gruba bilgi verdi. Üstle ilgili, cephaneler dahil her türlü konuda sorular soruldu. Bu, hem MİT hem Akıncı Üssü için ilk kez yapılan bir faaliyetti" dedi.

Avukatın, "Daha önce bir sanık hatta detay vererek, biri siyahi iki yabancı askerin üsse geldiğini ve incelemelerde bulunduğunu söyledi. Sizin bundan haberiniz olması gerekmez mi? şeklinde soru yöneltti. Sanık Özçetin, "Akıllı mühimmatların sayımı ile ilgili geldikleri yönünde ifadeler var. Ancak benim bu soru ile ilgili vereceğim cevaplarda devlet sırrı olacak konular var. Eğer salon boşaltılırsa mahkemenize anlatırım" dedi.

Savunmasında, uçaklara sadece kalkış izni verdiğini, kalktıktan sonraki faaliyetlerinden bilgisi olmadığını ileri süren sanığa, "Peki uçaklara bomba yükleme emrini veren kim? Hedefleri pilotlara veren kim?" şeklinde soru yöneltildi.

Sanık bu soruya, "Bilmiyorum" cevabını verdi.

Sanık Özçetin, Akıncı Üssü'ndeki pilotların içinde FETÖ üyesi olmadığını da ileri sürerek, "Eğer ben pilotlardan FETÖ'cü olanlar var dersem, FETÖ'cü olduğumu kabul ettiğim anlamına gelir" diye konuştu.

Soruların birçoğuna "Savunmamda açıklamıştım" yanıtını vermekle yetinen Özçetin, müşteki avukatının FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in darbedeki rolünün ne olduğu yönündeki sorusu üzerine, "Yargılama sonunda çıkacaktır." dedi.

"Sizce darbeyi kim yapmıştır?" sorusuna ise "Bu tür sorular karşısında kendimi Roma'daki arenalarda hissediyorum." karşılığını veren Özçetin'e, başka bir sanığın avukatı Aydın Akpınar, "Hava kuvvetleri unsurlarının yurt içindeki operasyonlarda pek kullanılmadığını biliyoruz. Siz polis özel harekata bir terör saldırısı olacağına karşı uçuş yapılacağını söylediniz. Peki bu istihbaratı polisle paylaşsaydınız onlar gereken önlemi alamaz mıydı?" diye sordu.

Gerekli bilgilendirmenin yapılması halinde özel harekatın kendi güvenlik önlemini alabileceğini belirten Özçetin, "Ama Genelkurmay'dan arayanlar bana bu şekilde söyledi." iddiasında bulundu.

Özçetin'in, Genelkurmay'dan kendisine bu yönde emir verenin kim olduğunu bilmediğini iddia etmesi üzerine avukat Akpınar, "İşte buraya gelince frene basıyorsunuz." diyerek tepki gösterdi.

İzleyici sıralarında oturan müştekiler avukatın bu çıkışını alkışladı.

Avukat Akpınar, "Polis özel harekata terör saldırısı olacağı yönündeki istihbarat üzerine uçaklar havalanıp o bölgeyi vuruyor. Peki bunun dışında kalan Meclis, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi gibi bölgeler neden vuruldu? O yerler için de mi istihbarat vardı?" sorusuna karşılık Özçetin, bombalama yapılan bölgelere yapılan uçuşlara ilişkin bilgisinin bulunmadığını iddia etti.

Sanık avukatlarından Erhan Tokatlı'nın, darbe girişiminden bir gün önce üsse yabancı subayların gelip gelmediği, bu ziyaretlerin daha önce de gerçekleşip gerçekleşmediği sorusuna ise Özçetin, "Devlet sırrı niteliğinde bilgiler var, salon boşaltılırsa cevaplarım." yanıtını verdi.

Avukat Tokatlı'nın, yabancı ülkelerden alınan akıllı mühimmatın kullanımıyla ilgili izin alınıp alınmadığı yönündeki sorusu üzerine Özçetin, "Bu ikmal süreçleriyle ilgili konu. Mühimmat alımıyla ilgili birtakım kısıtlama olabiliyor. En bilinen konu, Almanların tankını Güneydoğu'da kullanamıyorsunuz, bloke ediyor." diye konuştu.

Özçetin, bir mühimmat cephanelikten çıkar çıkmaz, bunun sistemde görüleceğini, belli bir süre buna ilişkin bilgi verilmezse üzerine düşüleceğini kaydetti.

Bir başka soru üzerine Özçetin, vurulacak hedefleri, uçacak pilotları kimin seçtiğini bilmediğini ileri sürdü.

Sanık avukatlarından Serdar Öztürk'ün, "Üsse arazi bakmaya gelmişler, hayvan belgeseli çekmeye gelenler var, SAT'çılar gelmiş, üs panayır yeri ama sizin haberiniz yok. Normal mi bu?" sorusunu yönelttiği Özçetin, "Elbette normal değil ama yaşanan da bir gerçeklik var, farkında olduğumuz, olmadığımız yerleri var." dedi.

Avukat Öztürk, "Hakan Evrim, darbe faaliyetine ilişkin 'böyle bir şey olmaz, bir asker böyle planlama yapmaz' dedi, doğru söyledi. Biz hep başından beri söyledik, bu ordunun içindeki cemaatçi yapılanma." ifadelerini kullandı.

DURUŞMA BAYRAM SONRASINA ERTELENDİ

Kurban Bayramı nedeniyle ara verilen davada, duruşmalara 6-15 Eylül arasında sanık savunmalarıyla devam edilecek.

ANADOLU AJANSI (AA) AKINCI'DAKİ DARBE GECESİNİ 27 VİDEOYLA ANLATTI

Akıncı Üssü'ndeki darbe faaliyetlerine dair bazı önemli detaylar da Anadolu Ajansı'nın yayınladığı videolarla ortaya çıktı. Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminin yönetildiği Akıncı Üssü'nde o gece yaşananlara ilişkin hazırlanan iddianame, Anadolu Ajansı tarafından 27 videoyla detaylandırılarak yayınlandı.

FETÖ tarafından 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullanıldığı belirlenen Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişi hakkında dava açıldı.

İddianamede dikkati çeken ifade ve eylemleri "Darbe Üssünde O Gece" başlığıyla 27 videoda birleştiren AA, görselleri "www.youtube.com/anadoluajansi" kanalından paylaştı.

Sürekli yenilerinin eklendiği videolarda, şüphelilerin güvenlik kamerası kayıtları, çelişkili ifadeleri, telsiz kayıtları ve eylemleri yer alıyor.

Videolarda, şüphelilerden eski Yüksek Askeri Şura Üyesi Orgeneral Akın Öztürk, eski 141. Filo Komutanı ve Öztürk'ün damadı Yarbay Hakan Karakuş, eski İzmir Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk, eski 4. Ana Jet Üs Komutanı Hava Tuğgeneral Hakan Evrim, eski Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğamiral Ömer Faruk Harmancı, eski 4. Ana Jet Üs Komutanlığı Harekat Komutanı Kurmay Albay Ahmet Özçetin ve 4. Ana Jet Üs Komutanlığında görevli eski Hava Pilot Kurmay Üsteğmen Müslim Macit ile diğer sanıkların eylemleri ve o geceki hareketleri, ayrıntılarıyla gözler önüne seriliyor.

Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Mart (2017) 'Ankara 486 sanık Akıncı Hava Üssü Darbe Yap.' davası

(27 Ağustos 2017, 14:33)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

PARALEL YAPI KONULU HABER GRUPLARINDAN KISA BİR BÖLÜM: (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)  
Paralel Yapıya yönelik hemen hemen tüm operasyonlar ve açılan davalar
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
Paralel yapı ve diğer kurum kuruluşlarla bağlantıları
Başbakan Erdoğan'ın paralel yapıyla ilgili açıklamaları
Paralel yapı-Abdullah Gül
Paralel yapı-Taksim Gezi Parkı olayları bağlantısı
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar
Paralel yapı-Ergenekon
Paralel yapı-Behçet Oktay intiharı
Paralel yapı-Hablemitoğlu cinayeti
Paralel yapı-Üzeyir Garih cinayeti
Paralel yapı-Cevzet Soysal cinayeti
Paralel yapı-Gaffar Okkan cinayeti
Paralel yapı-Paris cinayetleri
Paralel yapı-Haydar Meriç cinayeti
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimine açılan davalar'
Paralel yapı-Fenerbahçe/Şike soruşturması
Paralel yapı-Ses kayıtları
Paralel yapı-Hanefi Avcı'nın cemaat iddiaları
Paralel yapı-Sabri Uzun'un cemaat iddiaları
Paralel yapı-28 Şubat süreci
Paralel yapı-Kaset olaylarıyla bağlantısı
Paralel yapı-Rusya Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti
Paralel yapı-1990 Uğur Mumcu vd. Laiklik suikastleri soruşturmasında kumpas
Paralel yapı-TSK'daki Fetö'cülerin 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile bağlantısının delilleri
Paralel yapı-15 Temmuz askeri darbe girişimindeki rollerini saptırma gayretleri
Paralel yapı-Yargılandıkları davalarda Fetö'nün terör örgütü olduğunu kabul etmeyen sanıklar
Paralel yapıya karşı devlet kurumlarının attığı adımlar
Paralel yapı-Deşifreyi ve soruşturmaları engelleme çabaları
Paralel yapı-Kamikaze tahliye girişimleri
Paralel yapı-Teslim olmayıp saklanan ya da yurtdışına firar eden şüpheliler
Paralel yapıya dair hukuki deliller
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
Paralel yapı-Suç duyuruları
Paralel yapı-Abdullah Harun
Paralel yapı-Dış ülke bağlantıları
Paralel yapı-Vatana ihanet
Paralel yapı-Misyonerlik/Dinlerarası Diyalog Bağlantıları
Paralel yapı-İslami açıdan sapkın görüşleri
Paralel yapı-Fetullah Gülen'in bedduaları
Paralel yapı-Örgüt mensuplarının intiharları
Paralel yapı konulu kitaplar
Paralel yapı konulu filmler
Paralel yapı bahanesiyle kontrgerilla yapılanmalarının gözden kaçırılma çabaları ... (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=11169    yazdır/print

ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
66.009.477