Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) askeri yargıdaki yapılanmasını oluşturdukları ve Yurtta Sulh Konseyi'nce sözde sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirildikleri belirtilen 33 sanığın yargılanmasına başlandı. 1 hafta boyunca peşpeşe günlerde yapılan duruşmalar sonunda 12 sanığın tutuksuz yargılanmasına karar verildi.
29.07.2017 12:32 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) askeri yargıdaki yapılanmasını oluşturdukları ve Yurtta Sulh Konseyi'nce sözde sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirildikleri belirtilen 33 sanığın yargılanmasına başlandı.
24.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsündeki salonda yapılan duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları katıldı.
Mahkeme Başkanı Sabahattin Sarıdoğan, yoklama ve kimlik tespitinin ardından iddianame özetini okudu.
Daha sonra sanık savunmalarına geçildi.
Sanık Cevher Eren, iddianamede Bank Asya'da hesap açtığına yer verildiğini belirterek, bu hesabı bir belediyeden burs almak için açtığını, burs alamayınca işlem yapmadan kapattığını savundu.
Anayasal düzeni ihlale teşebbüs suçuyla ilgili savunma yapan Eren, darbe girişiminin yapıldığı 15 Temmuz günü eşinin ailesiyle birlikte olduklarını, eve geldiklerinde televizyondan ve internetten darbe girişimini öğrendiklerini anlattı.
Restoranda ödedikleri hesabın faturasını ve çekildikleri fotoğrafı mahkemeye gösteren Eren, 17 Temmuz'da gözaltına alındığını, cezaevine konduktan sonra sözde atama listesini hazırlayanlar hakkında işlem yapılması için suç duyurusunda bulunduğunu söyledi.
Kim tarafından hazırlandığı belli olmayan bir listeden sorumlu tutulduğunu ileri süren Eren, "Darbeden haberim olsa neden o saatlerde dışarıda olayım. Bu planlamadan haberim olsa hiç vakit kaybetmeden mahkemeye gider, gerekli işlemleri yapmak için gayret gösterirdim. O gün suç teşkil eden hiçbir eylemde bulunmadım." savunmasını yaptı.
Eren, sözde listeyi kendisinin hazırlamadığını, listede kendisine verilen görevi gerçekleştireceğine dair hiçbir taahhütte de bulunmadığını, hiçbir icrai hareket yapmadığını ve suçsuz olduğunu savundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan sanık İbrahim Alpsoy, suçlamaları reddetti.
Alpsoy, örgütle fikir birliği içinde olduğunun iddia edildiğini, ancak hiçbir toplantısına, hiçbir eylemine katılmadığını ve bu nedenle fikir birliğinden söz edilemeyeceğini savundu.
Dosyanın sanıklarının soruları önceden alarak askeri hakim oldukları yönündeki suçlamaya değinen Alpsoy, bu iddianın soyut olduğunu, soruları, ne zaman, kimden aldığının belirtilmediğini söyledi.
FETÖ ile hayatı boyunca hiçbir irtibatının olmadığını savunan Alpsoy, iddianamenin somut delillere dayanmadığını ileri sürdü.
Alpsoy, haince ve hunharca yapılmak istenen darbe girişimi ile buna zemin hazırlayan FETÖ'nün kurucularını, yöneticilerini, halkına karşı silah kullananları, Meclisi bombalayanları kınadığını ifade etti.
Sanık İbrahim Halil Dişçi ise savunmasına FETÖ'yü lanetleyerek başladı.
Darbe girişimi öncesinde yıllık izin aldığını, 15 Temmuz'da evinde tadilat işleriyle uğraştığını anlatan Dişçi, akşam saatlerinde bir arkadaşının kendisini aradığını, bunun üzerine açtığı televizyonda darbeden haberdar olduğunu söyledi.
Darbe girişimiyle ilgili kimseden talimat almadığını, kimseye talimat vermediğini savunan Dişçi, Yurtta Sulh Konseyinin sözde atama listesiyle ilgili bilgisinin bulunmadığını, isminin kendi iradesi dışında listede yer aldığını savundu.
Dişçi, başkaları tarafından hazırlanan bir listede isminin yer almasıyla hakkında nasıl bu kadar ağır bir ceza istendiğini anlamadığını ifade etti.
Sanık Muhammet Bıçakçıgil de bundan bir yıl önce Deniz Kuvvetleri askeri mahkemesi kürsüsünde yargılama yaparken bugün sanık konumunda bulunduğunu, bir yıldır yapmadığını bildiği, yapmadığından emin olduğu bir eylemden tutuklu olduğunu savundu.
Darbe girişiminin yaşandığı gece uçakları duyunca Türk Yıldızları ekibinin uçuş yaptığını sandığını ifade eden Bıçakçıgil, darbe girişimi olduğunu televizyondan öğrendiğini öne sürdü.
Sözde atama listesini hazırlayanlardan şikayetçi olduğunu belirten Bıçakçıgil, "Hazırlayanın kim olduğunun belirlenemediği söyleniyor. Aslında belli, Mehmet Partigöç ve Cemil Turhan. Bunların imzaları var." dedi. Bıçakçıgil, örgütün dershanelerine, okullarına gitmediği, Bank Asyada hesabının bulunmadığı, örgütün haberleşme programı ByLock'u kullanmadığı savunmasını yaparak, tahliyesini istedi.
Sanık Turgut Kapan da hakkındaki suçlamaları kabul etmedi. Sözde sıkıyönetim direktifinden başarısız darbe girişimi sonrasında haberdar olduğunu öne süren Kapan, söz konusu görevlendirme için kimseden talepte bulunmadığını, kimsenin de kendisine böyle bir teklifle gelmediğini söyledi.
Darbe girişiminin yapıldığı 15 Temmuz günü 18 Temmuz-5 Ağustos tarihlerini kapsayacak şekilde izin aldığını, mesaisi 18.00'de bitmesine karşın, 17.15'te çalıştığı yerden ayrıldığını anlatan Kapan, hakkındaki görevlendirmeden haberdar olan birinin izin almasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını savundu.
İsminin listede neden yer aldığı konusunda tahminden öteye geçen bir bilgisi bulunmadığını ileri süren Kapan, FETÖ'nün gizli haberleşme programı ByLock'u kullandığına ilişkin tespiti de kabul etmediğini kaydetti.
Mahkeme Başkanı Sabahattin Sarıdoğan'ın sorusu üzerine dosyada ByLock bulunduğu belirtilen hattı kendisinin kullandığını kabul eden Kapan, buna karşın programı kullanmadığını iddia etti.
Duruşmaya, yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
25.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsündeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları katıldı.
Sanık Sefa Mumcu, savunmasında, devlet okullarında okuduğunu, cemaate ait olmayan Büyük Samsun Dershanesine gittiğini, babasının tayini nedeniyle Selçuk Üniversitesinde öğrenim gördüğünü, mezun olduktan sonra da sözleşmeli subay sınavını kazandığını anlattı.
FETÖ'nün darbe girişimini şiddetle kınadığını belirten Mumcu, rızası, onayı ve bilgisi olmadan kendisini sözde sıkıyönetim atama listesine yazanlar hakkında suç duyurusunda bulunduğunu bildirdi. Mumcu, sözde listede Diyarbakır 1 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesine atandığını, bunun kendisi için tenzili rütbe olduğunu ileri sürdü.
Eşiyle yüksek lisans yaparken tanıştığını dile getiren Mumcu, eşinin 10 yıl boyunca atanamadığını kaydetti.
Bank Asyada hesabının bulunmadığını ifade eden Mumcu, iddianameye giren tüm para hareketlerinin borç-alacak ilişkisinden ibaret olduğunu savundu.
Darbe girişimi gecesi memleketinde izinde olduğunu belirten Mumcu, yakınlarıyla mesajlaşmalarını mahkeme heyetine gösterdi. Mumcu, yakınlarının darbe girişimine ilişkin söylemleri üzerine, "O devirler bir daha açılmamak üzere kapandı." ifadesini kullandığını iddia etti. Girişimden haberdar birinin bu şekilde konuşmayacağını vurgulayan Mumcu, tahliye talebinde bulundu.
"Allah bunlara akıl fikir versin"
Sanık Taha Erol ise kim tarafından hazırlandığı belli olmayan listede askeri savcılığa, aynı görev yerine isminin yazıldığını söyledi.
Darbe girişiminin yapıldığı 15 Temmuz'da evde televizyonda Boğaz Köprüsü'nün tutulduğunu gördüğünü ve terör saldırısı olduğunu düşündüğünü dile getiren Erol, bunun üzerine babasının yanına geçtiğini, teşebbüs olduğunu yine televizyondan babasının yanında öğrendiğini kaydetti.
"Darbe kalkışmasını hayretle ve kanım donarak izledim." diyen Erol, eşinin akrabalarının bulunduğu WhatsApp grubunda darbeciler için "Allah bunlara akıl fikir versin." şeklinde mesaj attığını savundu.
Askeri Başsavcı Ümit Gül'ün ertesi gün kendisini aradığını ve darbecilere karşı görev yapacağını söylediğine işaret eden Erol, Tümgeneral Cevat Yazgılı'nın yanına gittiğini, onun talimatıyla darbecilerin gözaltına alınması için çalıştığını ileri sürdü.
Erol, Yazgılı'nın kendisini derdest etmeye çalıştığını belirttiği bir kurmay albayın da bu çalışmalar sırasında gözaltına alındığına dikkati çekerek, daha sonra sıkıyönetim direktifinde ismi bulunduğu gerekçesiyle Cevat Yazgılı'nın da götürüldüğünü söyledi.
Aynı şekilde sonraki gün de Akıncı Üssü'nde cumhuriyet savcılarına destek için görevlendirildiğini anlatan Erol, akşam saatlerine kadar çalıştıklarını anlattı.
Erol, pazartesi günü mesaiye gittiğinde Anadolu Ajansının geçtiği bir fotoğrafta Cevat Yazgılı ve onu derdest etmeye çalıştığını belirttiği albayı yan yana kelepçeli şekilde görünce çok üzüldüğünü ifade etti.
İsminin bulunduğu listeyi gördüğünde ise kendisinden emin olduğu için çok da tedirginlik yaşamadığını öne süren Erol, "Bu listedeki kişilerin darbeye karşı olanları yargılayacağı belirtiliyor. Asıl darbenin karşısında yer alan benim." savunmasını yaptı. Erol, Yazgılı'nın daha sonra serbest kaldığını, kendisinin de salıverileceğine inandığını dile getirdi.
"İsmimi listeye yazanlardan şikayetçiyim"
Tutuksuz sanık Züleyha Demir de sözde sıkıyönetim listesini hazırlayarak isminin burada yer almasını sağlayanlardan şikayetçi olduğunu vurguladı.
Askeri savcılıkta savcı yardımcısı olarak görev yaparken, 11-21 Temmuz 2016 tarihlerinde nöbetçi askeri savcı olarak görevlendirildiğini bildiren Demir, ailevi nedenlerden dolayı görevi başkasına devrettiği ve izin alarak babasının yanına gittiğini anlattı.
Darbe girişimi sırasında eşiyle babasının evinde olduğunu, eşi ve kendisinin amirleriyle görüştükten sonra evde kaldıklarını ve dışarı çıkmadıklarını ifade eden Demir, ertesi gün İstanbul'a giderken kıdemli savcının kendisini aradığını, isminin darbecilerin hazırladığı listede bulunduğu ve hakkında gözaltı kararı çıkarıldığı bilgisini verdiğini kaydetti.
Fenerbahçe Orduevindeki lojmanda gözaltına alındığını, sonrasında adli kontrolle serbest bırakıldığına dikkati çeken Demir, "Darbe girişimiyle ilgili en ufak ilgisi, bilgisi olan kişinin görev yaptığı askeri savcılıkta nöbetçi olmasına rağmen bir gün önceden nöbetini değiştirerek izin alıp ailesinin yanına gitmesi hayatın olağan akışına uygun değildir." ifadelerini kullandı.
Listedeki görevlendirmeyi darbenin başarısız olmasından 2 gün sonra öğrendiğine dikkati çeken Demir, görevlendirmeyi kabul ettiğini ya da görevlendirme kapsamında icraatta bulunduğunu gösterir delil bulunmadığını, bu nedenle listede isminin yer almasından suçlanamayacağını ileri sürdü.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanık Arif Bakır, SEGBİS üzerinden bağlanarak savunma yaptı.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Bakır, sanıkların askeri hakimlik sınavı sorularını çalarak mesleğe girdiklerine ilişkin iddiayı da kabul etmedi.
Eşiyle katalog evliliği yapmadığını savunan Bakır, üniversiteye hazırlık için gittiği dershanenin cemaate ait olduğunu sonradan öğrendiğini ileri sürdü.
Darbe girişiminde Deniz Harp Okulu Komutanı Tümamiral Mesut Özel'in cezaevine konulmak istendiğini anlatan Bakır, kendisinin ise savcı olarak buna müsaade etmediği iddiasında bulundu.
İddianamedeki Bank Asya hesabına yönelik bölüme değinen Bakır, bu hesaba ilişkin bilgisinin bulunmadığını öne sürdü.
Sanık Muhammet Yüksel de 15 Temmuz'da mesainin ardından evine gittiğini, televizyonu bozuk olduğu için erken yattıklarını anlattı.
Gece saatlerinde telefonundaki uygulamalara gelen son dakika haberleriyle darbeyi öğrendiğini ileri süren Yüksel, yine haberlerden çoğu yerde olayların kontrol altına alındığını gördüğünü ve kendisine de bir görev verilmediğinden uyumaya devam ettiğini söyledi. Yüksel, ertesi gün normal yaşantısını sürdürdüğünü, 17 Temmuz akşamı eve gelen polislerce gözaltına alındığını anlattı.
İddianamede, kendi isminin de bulunduğu sıkıyönetim listesinin aleyhine en önemli kanıt olarak gösterildiğini belirten Yüksel, listenin çelişkilerle dolu olduğunu öne sürdü. Yüksel, örgütün haberleşme programı ByLock kullanmadığını, Bank Asya'da hesabının bulunmadığını, örgütün okullarına, dershanelerine gitmediğini savundu.
"Bir dolarlar, para üstü"
Sanık Nurettin Açık ise son görevi dolayısıyla bulunduğu yerin bölge adliye mahkemesinde yargılanması gerektiğini savunarak, Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesinin hakkındaki dosyayla ilgili yetkisizlik kararı vererek, dosyayı ilgili bölge adliye mahkemesine göndermesini istedi.
Açık, ayrıca hakkında soruşturma yapılabilmesi için ilgili makamlardan soruşturma izni verilmesi, sonrasında davanın Askeri Yargıtay'da görülmesi gerektiğini ileri sürdü.
Darbe girişimi olduğu gün mesainin ardından evine gittiğini, darbeyi televizyondan öğrendiğini savunan Açık, gece boyunca evinden ayrılmadığını söyledi.
Açık, ertesi gün kıdemli savcının arayarak, darbeye katıldığı tespit edilen personelin adliyeye sevk edileceğini, bunlarla ilgili bazı yazışmaların yapılacağını söylemesi üzerine mesai yaptığını anlatarak, çocuğunun rutin muayenesi için hastaneden aldıkları randevuya bu nedenle gidemediğini savundu.
İlerleyen süreçte gözaltına alındığını belirten Açık, darbeden haberdar olan birinin, darbenin ertesi günü için çocuğuna hastaneden randevu almasının mümkün olmadığını ileri sürdü.
FETÖ dahil hiçbir örgüte üye olmadığını savunan Açık, üzerinde bulunan bir dolarların Kıbrıs'ta yaptığı bir alışverişte para üstü olarak kendisine verildiğini, örgütle ilgisinin bulunmadığını iddia etti. Mahkeme Başkanı Sabahattin Sarıdoğan'ın, "Hatıra olsa başka yerde tutarsınız. Neden üzerinizde taşıyorsunuz bu dolarları, ederi nedir ki?" sorusuna Açık, "Nerede saklayayım?" karşılığını verdi.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
26.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsündeki salonda yapılan duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları katıldı.
Savunma yapan sanık Akif Us, suçlamaları reddetti.
Yurtta Sulh Konseyince sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirilenlerin yer aldığı ve kendi isminin de bulunduğu listenin çelişkilerle dolu olduğunu ileri süren Us, askeri yargıdaki herkesin bir havuza konulduğunu, bir kısmının çıkarıldığını, kalanların boğulmaya bırakıldığını düşündüğünü söyledi.
İddianamedeki "cemaat abisi" olduğu yönündeki beyanlara değinen Us, beyanı veren kişilerin mahkemede dinlenmesinin ardından bu konuda konuşacağını kaydetti.
Eşinin de ihraç edildiğini ve gözaltına alındığını belirten Us, eşi ve kendisinin tahliyesini istedi.
Sanık Abdürrahim Özkan ise savunmasına 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ve bu saldırıyı gerçekleştirdiği anlaşılan hain FETÖ yapılanmasını lanetleyerek başladı.
Özkan, söz konusu listede özel göreve atanmadığını, görevine devam ettirildiğini anlattı.
Darbe girişiminden önce 2 Temmuz'da izne ayrıldığını, 8 Temmuz'da evlendiğini, 15 Temmuz günü de ikinci düğün için memleketi Artvin'e gittiğini bildiren
Özkan, kayınpederinin arayıp, olaylardan bahsederek düğüne gelemeyebileceklerini söylemesiyle darbe girişimini öğrendiğini vurguladı.
Özkan, televizyonda darbecilerin halka ateş ettiğini görünce sinirlerinin bozulduğunu ve askeri hakimlerin bulunduğu WhatsApp grubunda "Bu darbeyi yapanların Allah belasını versin, hayatımızı mahvettiler." şeklinde mesaj paylaştığını aktardı.
Sanık Özkan, "O saatlerde darbenin başarılı olup olmayacağı belli değilken, böyle mesaj atarak darbenin karşısında olduğumu ifade ettim. Darbeden haberdar olan birinin söz konusu tarihlerde düğün planlaması yapmaması gerekir. FETÖ'cü olsam, Artvin'den Gürcistan'a gidebilirdim ama ben Ankara'ya geldim." şeklinde savunma yaptı.
Ergenekon ve Balyoz davalarının görüldüğü dönemde, önlerine gelen bir dosyada heyet olarak örgütü rahatsız edecek şekilde, askerlerin lehine karar verdiklerini öne süren Özkan, bu durumun FETÖ'cü olmadığını kanıtladığını savundu.
Duruşmaya SEGBİS ile bağlanıp savunma yapan sanık Abdülkadir Demir ise 15 Temmuz'da arkadaşı Abdürrahim Özkan'ın düğününe katılmak üzere bir başka arkadaşıyla Gaziantep'ten yola çıktığını, Erzincan Orduevi'nde dinlenip ertesi gün yola devam ederek, düğüne gitmeyi planladığını kaydetti.
Erzincan'a 100 kilometre kala mola verdiklerini ve televizyonda Boğaz Köprüsü'nün kapatıldığı haberini gördüğünü belirten Demir, "Aklıma darbe geldi ama ihtimal vermedim. Sonra terör saldırısı olabileceğini düşündüm ama esas kuvvet niteliğindeki polis güçleri olmadan askerin olmasına anlam veremedim." dedi.
Daha sonra yola devam ettiklerini dile getiren Demir, yolda arkadaşına gelen telefonla darbe girişimi olduğunu öğrendiklerini söyledi.
Geceyi Erzincan'da geçirdiklerini, olaylar nedeniyle düğüne gitmekten vazgeçip geri döndüğünü anlatan Demir, eve vardıktan sonra gözaltına alındığını bildirdi.
İsminin listeye neden yazıldığını bilmediğini savunan Demir, "Darbe olacağını bilsem, ailemi bırakıp arkadaşımın düğününe gitmek için yola çıkmazdım." ifadesini kullandı.
Askeri hakimlik sınavında soruları çaldıkları iddiasına da değinen Demir, soru kitapçığına bakılması halinde yaptığı işlemlerin görüleceğini, buna bakılmadan istatistiki bilgilerle suçlamada bulunulamayacağını öne sürdü.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, sanık Yasin Güven savunma yaptı.
Güven, darbe girişiminin yapıldığı 15 Temmuz günü izinli olduğunu ve hiçbir eyleme katılmadığını söyledi.
Yurtta Sulh Konseyinin sıkıyönetim direktifinde aynı görevine devam ettirildiğini belirten Güven, isminin bilgisi dışında listede yer aldığını savundu.
İddianamenin tekrarlarla ve çelişkilerle dolu olduğunu ileri süren Güven, "Hiçbir eylemim olmadığı aşikar. Suçlamaları kabul etmem mümkün değil. Bu örgütle irtibat noktasında en uzak kişiler arasında yer aldığımı iddia ediyorum." dedi.
Hakkındaki suçlamalara dair hiçbir somut delil bulunmadığını söyleyen Güven tahliyesini istedi.
Sanık Mevlüt Kömür de 15 Temmuz'da mesaiden sonra evine geçtiğini, evinden hiç çıkmadığını ve darbe girişimini televizyondan öğrendiğini söyledi.
Sonraki günlerde iş yerinde gözaltına alındığını belirten Kömür, "Adamın biri ismimi bir listeye yazdı ve hayatım karardı." ifadesini kullandı.
İddianamede, sözde atama listesinde yer almasının, kendi eylemi olarak gösterildiğini anlatan Kömür, "Görevlendirmeden haberim yoktu. Olsam olsam bu suçun mağduru olurum." dedi.
Örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock'u kullanmadığını, Bank Asya'da hesabının bulunmadığını aktaran Kömür, tahliyesini talep etti.
Suçlamaları kabul etmedi
Duruşma salonuna SEGBİS ile bağlanarak savunma yapan sanık Sezai Zengin de darbeye karıştığının iddia edilmesine karşın, buna ilişkin eyleminin bulunmadığını, suça iştirak etmediğini ileri sürdü.
Sınıf arkadaşı olan bir kişiye para gönderdiğini ve bu kişide ByLock çıktığını belirten Zengin, bir arkadaşında ByLock çıkmasının kendisiyle ilişkilendirilmemesi gerektiğini söyledi.
"Bunların okullarında okumadım, yurtlarında kalmadım." diyen Zengin, isminin yazıldığı atama listesini de kesinlikle kabul etmediğini ifade etti.
Zengin, darbeye de o gece yaşanan "vahşete" de karşı olduğunu belirterek, darbe girişiminde bulunan hainlerle aynı suçtan yargılanmaktan rahatsız olduğunu dile getirdi.
Adli ve idari yargı sınavlarında kopya çekmediğini ileri süren Zengin, savunma yapmaktan da hicap duyduğunu söyledi.
Zengin, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Sanık Serkan Kızılca da SEGBİS bağlantısıyla savunma yaptı. Kızılca, hakkındaki suçlamaları kabul etmedi. Kızılca, hiçbir terör örgütüne üye olmadığını, alın teri dökerek işe girdiğini söyledi.
Suç işlemediğini savunan Kızılca, tahliyesini ve beraatini istedi.
Sanık Mehmet Nesim Atmaca da 19 Temmuz 2016'da gözaltına alınana kadar askeri savcı yardımcısı olarak görev yaptığını ifade etti.
Atmaca, FETÖ ile bir bağlantısı bulunmadığı gibi 15 Temmuz'da yaşanan darbe girişimiyle de ilişkisi olmadığını savundu.
Duruşma, yarına ertelendi.
27.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsündeki salonda yapılan duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları katıldı.
Tutuklu bulunduğu Diyarbakır Cezaevi'nden SEGBİS ile bağlantı gerçekleştirilerek savunma yapan eski askeri hakim Şerafettin Aydemir, hakkında hazırlanan bilirkişi raporunun gerçeklerden uzak, çelişkilerle dolu olduğunu söyledi.
Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen Aydemir, tahliyesini ve beraatını istedi.
Sanık Hamit Erdem Şahan da SEGBİS bağlantısıyla yaptığı savunmasında, yıllık izne ayrıldığı 15 Temmuz'da mesaiden sonra evine gittiğini anlattı.
Evde televizyondan kalkışmayı öğrendiğini anlatan Şahan, o gece evinden ayrılmadığını iddia etti.
Şahan, iddianamedeki suçlamaların hiçbirini kabul etmediğini dile getirerek, ortada herhangi bir eylem ve suç olmadığını öne sürdü.
Diğer sanıklar gibi bilirkişi raporunun çelişkilerle dolu olduğunu savunan Şahan, terör örgütü üyeliği suçlamasını da kabul etmedi.
Şahan, mahkeme başkanının, adresinde terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in kitapları ve örgütün yayınlarının bulunmasıyla ilgili ne diyeceğini sorması üzerine ise bunların bulunduğu yerin, babasının adresi olduğunu öne sürdü. Bu yayınların kendisine ait olmadığını, Allah ve peygamberi anlattığı için babasının onları almış olabileceğini öne süren Şahan, tahliyesini ve beraatını talep etti.
Sanık Mustafa Haşim Boynueğri de SEGBİS bağlantısıyla tutuklu bulunduğu Adana Cezaevinden yaptığı savunmasında, eski askeri savcı olduğunu belirtti.
Memleketinde kalmak üzere hafta sonu dahil 3 günlük izin aldığını ve şahsi aracıyla Adana'dan yola çıkarak memleketi Tokat'a gittiğini ifade eden Boynueğri, 15 Temmuz öğle saatlerinde memleketine vardığını söyledi.
Darbe girişimi olduğunu da televizyondan izlediğini iddia eden Boynueğri, o akşam görev yaptığı Adana'dan aranmadığını, kimseyi de aramadığını savundu.
Boynueğri, izinlerin iptal edildiğine dair telefon edilmesi üzerine tekrar yola çıktığını ve pazar günü görev yerine vardığını ifade ederek, pazartesi günü mesaiye başladığını ve 4 gün çalıştığını anlattı.
Sonrasında açığa alındığını ve bunun üzerine 23 Temmuz'da tekrar memleketine gittiğini, bu sırada Adana'daki evinin bulunduğu bina görevlisinin polislerin evinde arama yaptığını söylemesi üzerine gözaltı kararından haberdar olduğunu belirten Boynueğri, gece olduğu için sabah yola çıkıp Adana'daki merkez komutanlığına giderek teslim olduğunu bildirdi.
Hiçbir tutuklama sebebi yokken tutuklandığını anlatan Boynueğri, sözde atama listesinde isminin geçmesinin de kendi bilgisi dahilinde olmadığını öne sürdü.
Sanık Boynueğri, FETÖ/PDY ile bağlantısı bulunmadığını belirterek, tahliyesini ve isnat edilen suçlardan beraatını talep etti.
Tutuklu bulunduğu Diyarbakır Cezaevi'nden SEGBİS ile bağlantı gerçekleştirilerek savunma yapan eski askeri hakim Şerafettin Aydemir, hakkında hazırlanan bilirkişi raporunun gerçeklerden uzak, çelişkilerle dolu olduğunu söyledi.
Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen Aydemir, tahliyesini ve beraatını istedi.
Sanık Hamit Erdem Şahan da SEGBİS bağlantısıyla yaptığı savunmasında, yıllık izne ayrıldığı 15 Temmuz'da mesaiden sonra evine gittiğini anlattı.
Kalkışmayı evde televizyondan öğrendiğini anlatan Şahan, o gece evinden ayrılmadığını iddia etti.
Şahan, iddianamedeki suçlamaların hiçbirini kabul etmediğini dile getirerek, ortada herhangi bir eylem ve suç olmadığını öne sürdü.
Diğer sanıklar gibi bilirkişi raporunun çelişkilerle dolu olduğunu savunan Şahan, terör örgütü üyeliği suçlamasını da kabul etmedi.
Şahan, mahkeme başkanının, adresinde terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in kitapları ve örgütün yayınlarının bulunmasıyla ilgili ne diyeceğini sorması üzerine ise bunların bulunduğu yerin, babasının adresi olduğunu öne sürdü. Bu yayınların kendisine ait olmadığını, Allah ve Peygamberi anlattığı için babasının onları almış olabileceğini savunan Şahan, tahliyesini ve beraatını talep etti.
Sanık Hüseyin Cansever de SEGBİS bağlantısıyla tutuklu bulunduğu Adana Cezaevinden yaptığı savunmasında, eski askeri savcı olduğunu belirtti.
Memleketinde kalmak üzere hafta sonu dahil 3 günlük izin aldığını ve şahsi aracıyla Adana'dan yola çıkarak memleketi Tokat'a gittiğini ifade eden Cansever, 15 Temmuz öğle saatlerinde memleketine vardığını söyledi.
Darbe girişimi olduğunu da televizyondan izlediğini iddia eden Cansever, o akşam görev yaptığı Adana'dan aranmadığını, kimseyi de aramadığını savundu.
Cansever, izinlerin iptal edildiğine dair telefon edilmesi üzerine tekrar yola çıktığını ve pazar günü görev yerine vardığını ifade ederek, pazartesi günü mesaiye başladığını ve 4 gün çalıştığını anlattı.
Sonrasında açığa alındığını ve bunun üzerine 23 Temmuz'da tekrar memleketine gittiğini, bu sırada Adana'daki evinin bulunduğu bina görevlisinin polislerin evinde arama yaptığını söylemesi üzerine gözaltı kararından haberdar olduğunu belirten Cansever, gece olduğu için sabah yola çıkıp Adana'daki merkez komutanlığına giderek teslim olduğunu bildirdi.
Hiçbir tutuklama sebebi yokken tutuklandığını anlatan Cansever, sözde atama listesinde isminin geçmesinin de kendi bilgisi dahilinde olmadığını öne sürdü.
Sanık Cansever, FETÖ/PDY ile bağlantısı bulunmadığını belirterek, tahliyesini ve isnat edilen suçlardan beraatını talep etti.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan eski askeri savcı Adem Irmak, hayatının, kendisi için sarfedilen "terörist" kelimesiyle mahvedildiğini savundu.
Irmak, herhangi bir terör örgütüne mensup olmadığını iddia ederek, hayali olan mesleğini yaparken gözaltına alınıp tutuklandığını söyledi.
Sözde "Yurtta Sulh Konseyi"nce hazırlanan görevlendirme listesinde adının bulunmasından sorumlu tutulmasının da doğru olmadığını öne süren Irmak, darbe girişimiyle ilgisi olmadığı gibi kimseye de bu konuda yardım etmediğini iddia etti.
Irmak, FETÖ mensubu olmadığını, eşiyle ilgili "kriptolu haberleşme programı ByLock kullandığı" iddialarının da iftiradan ibaret olduğunu öne sürdü.
Adli ve idari yargı sınavlarında kopya çektiği iddialarının da doğru olmadığını belirten Irmak, tahliyesini ve beraatini istedi.
Irmak'ın ardından diğer sanıklar, tutuklu bulundukları cezaevlerinden SEGBİS bağlantısı kurularak savunma verdi.
Darbe girişimini televizyondan öğrenmiş
Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan sanık Şafak Kadir Baran, darbe girişimiyle bir alakası bulunmadığını, sözde atama listesinde yapılan görevlendirmeden haberi olmadığını ve listeyi de halen görmediğini söyledi.
"Darbeyi evimde televizyondan öğrendim." diyen Baran, darbeye ilişkin hiçbir eylemde bulunmadığını iddia etti.
Baran, sınav sorularını da daha önce görmediğini ve kopya çekmediğini öne sürerek, üzerine atılı suçları reddetti. Şafak Kadir Baran, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Sanık Hamza Badıllı da 21 Temmuz 2016'da görevden el çektirilerek tutuklandığını anlattı.
"Suçsuzum" diyen ve üzerine atılı suçları kabul etmeyen Badıllı, tahliyesini ve beraatini istedi.
Mahkeme başkanının, hakkında cemaat evlerinde kaldığına yönelik bir tanık beyanı olduğunu hatırlatarak doğruluğunu sorduğu Badıllı, tanık beyanının doğru olmadığını, bunu kabul etmediğini söyledi.
Badıllı, mahkeme başkanının üniversitede okurken Gülen cemaatine mensup kişilerle bir yakınlığının olup olmadığını sorması üzerine de "Okul döneminden de tanışıklığım yok." dedi.
Sanık Şuayip Karayel de savunmasında, hakkındaki suçlamaları "asla" kabul etmediğini söyledi.
Darbe girişimini evinde televizyon izlerken öğrendiğini ifade eden Karayel, bu kalkışmaya hiçbir şekilde destek vermediğini belirtti.
Karayel, sözde Yurtta Sulh Konseyi'nce yayımlanan "sıkıyönetim mahkemeleri görevlendirme" listesinde isminin bulunduğunu ancak bundan da haberinin olmadığını iddia etti.
FETÖ ile hiçbir bağı ve bu örgütün yararına yönelik hiçbir faaliyeti bulunmadığını ileri süren Karayel, örgütün okuluna gitmediğini, yurdunda ve evinde kalmadığını ve onlara maddi destekte bulunmadığını söyledi.
Karayel, örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock'u da kullanmadığını iddia ederek, darbe girişimine katılmadığı halde hukuka aykırı şekilde bir iddianame düzenlendiğini öne sürdü.
"Mesleğimden haksız yere ihraç edildim, haksız yere hapis yatıyorum. İsmimi bu listeye koyanlardan da şikayetçiyim." diyen Karayel, FETÖ'cü olmadığını söyledi.
Karayel, adli ve idari yargı sınavlarında kopya çekildiği yönündeki iddiayı da kabul etmediğini belirtti.
"Hiçbir suçum yoktur." ifadesini kullanan Karayel, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Adana'da tutuklu bulunan sanık Mustafa Haşim Boynueğri de hakkındaki suçlamaları kabul etmedi, tahliye ve beraatını istedi.
Duruşma, yarına ertelendi.
28.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki salonda yapılan duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları katıldı.
Tutuklu bulunduğu Adana Cezaevi'nden SEGBİS ile bağlantı gerçekleştirilerek savunma yapan eski askeri hakim Faruk Savaş, hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, tahliyesini ve beraatini istedi.
Mahkeme Başkanı Sabahattin Sarıdoğan'ın etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyip istemediğini sorması üzerine Savaş, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemediğini belirtti.
Sanık eski askeri hakim Murat Yıldız da 3. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinde askeri hakim olarak görevliyken 15 Temmuz darbe girişimini lanetlediğini ve olayları kabul etmediğini belirterek, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini kaydetti.
İddianamede hakkında 4 ayrı suçlama olduğunu ve somut bir delil olmadığını öne süren Yıldız, darbe girişiminde bulunanlarla fikir ve eylem birlikteliğinin olmadığını savundu.
Sözde sıkıyönetim listesinde isminin bulunmasından, kim tarafından ve neden isminin yazıldığından haberi olmadığını ileri süren Yıldız, darbe girişiminin hiçbir evresinde yer almadığını belirterek, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Sanıklardan askeri hakim İlyas Damarseçkin de "FETÖ ile bir bağlantım yok. Listede adımın geçmesine bir anlam veremedim. Darbe girişimi sırasında memleketimdeydim, kimseden talimat almadım ve kimseye de emir vermedim. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum ve tahliyemi talep ediyorum." savunmasını yaptı.
Sanıklardan Cafer Karakurt da adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığını ve Malatya'da haftanın iki günü karakola giderek imza attığını belirterek, üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi ve beraatini istedi.
Sanıklardan Samet Okçanoğlu ise sözde sıkıyönetim mahkemeleri görevlendirme listesinde isminin neden geçtiğini anlamadığını ve kim tarafından eklendiğini bilmediğini savundu.
Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen Okçanoğlu, beraatini isteyerek tahliye talebinde bulundu.
Sanık avukatları da müvekkillerinin tahliyesine karar verilmesini istedi.
Cumhuriyet Savcısı Emre Giray Görmez, mütalaasında, sanıklardan Abdulkadir Demir, Yasin Güvendi, Mevlüt Kömür, Fatih Dağlı, Şerafettin Aydemir, Hüseyin Cansever, Şuayip Karayel, Murat Yıldız, Taha Erol ve Sezai Zengin'in adli kontrol şartıyla tahliyesini talep etti.
Cumhuriyet Savcısı Görmez ayrıca, mal varlıklarında tedbir uygulanan sanıkların tedbirlerinin kaldırılmasını istedi.
Mahkeme, sanıklardan Sefa Mumcu, Arif Bakır, Muhammet Yüksel, Yasin Güvendi, Abdulkadir Demir, Mevlüt Kömür, Sezai Zengin, Fatih Dağlı, Şerafettin Aydemir, Şuayip Karayel, Murat Yıldız ve Taha Erol'un tahliyesine karar verdi.
Duruşma 11 Eylül 2017'ye ertelendi.
İDDİANAME
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve Milli Savunma Bakanlığının "Müşteki" olarak yer aldığı iddianamede, darbecilerin oluşturduğu "Yurtta Sulh Konseyi" tarafından yayımlanan sözde "Sıkıyönetim Direktifi"nin ekinde bulunan "Sıkıyönetim Mahkemeleri Görevlendirme Listesi" ve listenin sonundaki "Not 1" kapsamında görevlerine devam edecek askeri yargı mensuplarına dair liste bulunduğu belirtildi.
İddianamede ayrıca listedeki "Not 2" kapsamında "Askeri hakimler askeri mahkeme ve savcılar hakkında mevzuatta Milli Savunma Bakanlığına verilen yetki ve görevler ikinci bir emre kadar Genelkurmay Adli Müşavirliği tarafından kullanılacaktır" şeklinde "görevlendirmeler" bulunduğu ifade edildi.
Toplam 217 askeri hakimden 214'ünün sözde "sıkıyönetim mahkemelerine" özel görevlerle atanmalarının bunun kanıtı olduğu ifade edilen iddianamede, bu hakimlerin, 2009-2014 arasında yapılan sınav sonuçlarına göre atandıkları ve sınavda kopya çektiklerine dair "kuvvetli şüphe" bulunduğu yönünde teknik değerlendirmeler olduğu bildirildi.
FETÖ üyesi oldukları yönünde kuvvetli şüphe bulunan iddianamenin şüphelileri arasında birbirlerini adli ve idari soruşturmalardan koruma konusunda dayanışma içinde olduğunun tespit edildiği bildirilen iddianamede, askeri yargıda, özellikle atama, soruşturma gibi işlemlerde karar verici mekanizmalarda etkin durumda olan askeri hakim sınıfı subayların, darbe girişimine karşı direnenleri yargılayacakları ifade edildi.
Dolayısıyla örgütün, darbe girişiminin başarıya ulaşması açısından yaşamsal öneme sahip sıkıyönetim mahkemesi ile adli müşavirliklerine, mensubu olmayan askeri hakim ve savcıları atamalarının olanaklı olmadığına dikkat çekilen iddianamede, "Zira örgütün, mensubu olmayan ve örgüt hiyerarşisi içinde diğer örgüt mensuplarıyla fikir ve eylem birlikteliği içinde hareket etmeyecek askeri hakim sınıfından subayları sıkıyönetim görevlendirilme listesinde MSB emrine ataması da bu tespiti doğrulamıştır." ifadesi kullanıldı.
İddianamede, sanıklar hakkında "anayasal düzeni ihlale teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı terör örgütü üyesi olmak", "terör faaliyeti kapsamında resmi belgede zincirleme sahtecilik" ve "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına zincirleme dolandırıcılık" suçlarından 45 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası talep edildi.
Paralel yapı-10 Nisan (2017) 'Ankara Askeri Yargı Yapılanması 33 sanık' davası
(29 Temmuz 2017, 12:32)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: