Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki (KKK) eylemlere ilişkin 150 sanığın yargılandığı dava, sanık savunmalarıyla devam etti.
22.07.2017 12:32 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki (KKK) eylemlere ilişkin 150 sanığın yargılandığı dava, sanık savunmalarıyla devam etti.
17.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları yerleşkesindeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve avukatları katıldı.
Sanık eski albay Mustafa Albayrak, Ankara Merkez Komutanlığı Erkan Başkanı olarak görev yaptığını, 31 yıllık meslek hayatını tamamlayarak, emekli olmak için komutanlık onayını beklediği süreçte de 1 Temmuz 2016'da birikmiş yıllık izinlerini kullanmak için izne ayrıldığını söyledi.
15 Temmuz gece saatlerinde 4. Kolordu Komutanlığından Metin Gürak'ın emriyle yayınlandığı belirtilen, izinde ve hava değişiminde olanlar da dahil tüm personelin derhal mesaiye katılımının istendiği mesaj üzerine ilk olarak amiri Tuğgeneral Nevzat Büyükceran'ı resmi ve şahsi telefonlarından aradığını ve ulaşamadığını anlatan sanık Albayrak, harekat merkezini de aradığını ancak ulaşamayınca şahsi aracıyla saat 01.00 sıralarında lojmandan çıkıp Merkez Komutanlığına gittiğini savundu.
Lojmandan çıktıktan sonra yolda karşılaştığı kaotik ortam nedeniyle mesaiye çağrıldıklarını düşündüğünü, Merkez Komutanlığına gelince de elektriklerin kapalı olması nedeniyle endişe duyduğunu ifade eden Albayrak, ilerleyen saatlerde televizyondan darbe teşebbüsünü öğrendiklerini, gece boyunca da karargahtaki değişik odalarda mesai arkadaşlarıyla durum değerlendirmesi yaptıklarını belirtti.
Ankara İl Emniyet Müdürlüğünü vuran uçaklardan bazı parçaların Merkez Komutanlığı kışlasına düştüğünü nöbetçilerden öğrendiğini, bu parçaların dağıldığı yerlerde incelemelerde bulunduğunu, karargahın emniyetini sağlayıcı tedbirler aldıklarını anlatan Albayrak, yerine atanan erkan başkanı Albay Erhan Köse'den darbecilerin atama listesinde Merkez Komutanı olarak atandığını öğrendiğini, bunun üzerine Merkez Komutanı Tuğgeneral Nevzat Büyükceran'ın yanına gittiğini ancak Büyükceran'ın karargahtan ayrılması nedeniyle görüşemediğini kaydetti.
Sanık Albayrak, sabah saatlerine doğru dinlenmeye çekildiğini, uyandığında da atama listesinde ismi bulunduğu için gözaltına alındığını ifade ederek, "Ben, hiçbir suçu olmadan gelen telefon mesajıyla mesaiye giden, herhangi bir hukuk dışı eylemin planlayıcısı, takipçisi, icracısı olmayan bir subayım. Kimin hazırladığı, planladığı belli olmayan çakma bir atama listesinde adım var diye tutuklandım. Benim FETÖ ve hiçbir illegal örgütle bağlantım yoktur. Başıma gelen bunca acı hadiseye sebep olan kimlerse bulunmasını ve onlardan da hesap sorulmasını istiyorum." dedi.
Sanık eski Albay Hasan Yılmaz da darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı Uzman Erbaş Şube Müdürü olarak görev yaptığını belirterek, 15 Temmuz'da karargahın güvenliği için bazı riskler aldığını, riskin sonucu neyse katlanmaya hazır olduğunu söyledi.
Odasında çalışırken, koridordan, eski Tuğgeneral Erhan Caha'nın "Terör tatbikatı var" sesini duyduğunu ve bunun üzerine eğitim elbisesini giydiğini anlatan Yılmaz, durum üzerine bazı kişilere emirler verdiğini, yönlendirmeler yaptığını, çevrede gezerken Erhan Caha ile karşılaştığını, neler olduğunu sorduğunda "Kuvvetle muhtemelen terör saldırısı oldu. Teröre karşı tedbir almalıyız." yanıtını aldığını kaydetti.
Çevrede gezinirken Destek Kıtası komutanını göremediği için Caha'ya "İsterseniz çevre emniyetini ben sağlarım." dediğini, onay alması üzerine de nöbetçi erlerin yerlerine subay ve astsubayları geçirdiğini, erleri önce yemekhaneye daha sonra da koğuşlar bölgesine gönderdiğini belirtti.
Genelkurmay Başkanlığı tarafından gelen silah sesleri ve alçak uçuş yapan uçak seslerinin tedirginliklerini artırdığını, bu sırada Kara Harp Okulunun mühimmatını almak için gelen Harp Okulu personeline, deponun anahtarını kırma emrini vererek, mühimmatları teslim ettiğini ifade eden sanık Yılmaz, çevre emniyetini sağlayan silahsız subay ve astsubaylara erlerin G3 piyade tüfeklerinin dağıtımını sağladığını söyledi.
Sanık Yılmaz, Genelkurmay Başkanlığında neler olduğunu öğrenmek için 4-5 kişilik bir ekibi yol üstündeki kavşağa çıkarttığını, bu kişilerden Genelkurmay'ın önünde vatandaşların beklediğini öğrendiğini belirterek, "Alınan tedbirler sayesinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargahında tek bir silah dahi patlamamıştır. Saat 23.30 civarına kadar bunun darbeye yönelik bir şey olduğunu anlamadım. Kuvvet karargahında darbeye yönelik bir faaliyet yok, kışlayı korumaya yönelik faaliyet var. Daha sonra Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıklamasıyla yaşananların FETÖ'cü bir grup tarafından yapılan kalkışma olduğunu anladım." diye konuştu.
Yılmaz, "FETÖ'cü ve örgüt yöneticisi olduğuma yönelik suçlamaları reddediyorum. Destek Kıtası komutanı Albay Tuncay Polat'ın derdest edildiğini görmedim, bu esnada emir, talimat vermedim. O gece sadece KKK'daki personelin ve kışlanın emniyetini sağladım. KKK personeli herhangi bir şey yapmamıştır. Eğer emniyet tedbirlerine yönelik yaptıklarım suç olarak değerlendiriliyorsa bu emri ben verdim, ne destek kıtaları ne de karargahtaki personelin suçu yoktur." dedi.
Mahkeme Başkanı'nın, iddianamedeki kamera kayıtlarında, karargahta eğitim elbiseli ve silahlı göründüğünü hatırlatması üzerine sanık Yılmaz, eğitim elbisesindeki tabanca kılıfında tabanca bulunmadığını savundu.
Davaya müşteki olarak katılan Başbakanlık avukatı Uğur Çağlar'ın, eski Tuğgeneral Erhan Caha'dan "TSK yönetime el koydu" şeklinde bir ifade duyup duymadığını sorması üzerine de sanık Yılmaz, Caha'dan böyle bir ifade duymadığını, Caha'nın harekat merkezindeki diğer kişilere bu yönde ifade kullanmış olabileceğini söyledi.
18.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesinde görülen davaya, sanıklar, avukatları ve müşteki kurum Başbakanlığın avukatları katıldı.
Savunması için söz verilen eski kurmay albay Mutlu Serkan Vurdem, "Darbeye kalkışarak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin imajını zedeleyen herkesten şikayetçiyim." sözüyle savunmasına başladı.
Darbe girişiminin yaşandığı gün, Genelkurmay'da yapılan terörle mücadele içerikli toplantıya katıldığını öne süren Vurdem, toplantıda darbe söylentileri olduğunu öne sürerek bazı komutanların toplantı bitmeden ayrıldığını iddia etti.
KKK'ya saat 19.00'da gittiğini belirten Vurdem, "Personelin çoğu kışladan ayrılmıştı. Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk beni yanına çağırttı. Kendisine toplantıyla ilgili bilgi arz ettim. Toplantının erken bittiğini söyledim. Gençtürk bana, 'Demek haber almışlar' dedi." ifadelerini kullandı.
Mesaiden ayrılacağı sırada "tatbikat" olduğunun söylendiğini aktaran Vurdem, "Nizamiye nöbetçisine içeride kim varsa isimlerini almasını söyledim, sonra da odama geçtim. O gece ağırlıklı olarak odamda bekledim. Telefonlar sabaha kadar ne olduğunu, yaşananları öğrenmek isteyenler tarafından hiç susmadı. Darbe olduğunu Cumhurbaşkanının açıklamalarına kadar anlayamadım. Sabah saatlerinde de sivil elbiselerimi giydim, kaçmadım ayrıldım." dedi.
Darbe girişiminde yer almadığını, 15 Temmuz'da mesaide olduğu için suçlandığını iddia eden sanık Vurdem, "15 Temmuz'dan sonra 28 saat evdeydim. Suçlu olsam kaçabilirdim ancak ben kaçmadım. Ayrıca böyle bir gecede mesaiyi terk etseydim, görevimi ihmal etmiş olurdum." sözleriyle kendini savundu.
Vurdem, mahkeme başkanının, eğitim kıyafetlerini neden giydiği yönündeki sorusuna ise "Ayda en az iki sefer eğitim elbisesiyle mesaide olunması komutanların emri." savunmasını yaptı.
O gece, hiç silah kullanmadığını ve aleyhindeki tanık ve şüpheli beyanlarını kabul etmediğini belirten Vurdem, iddianamede yer alan 10 kişinin alıkonulması suçlamasını da kabul etmediğini ifade etti.
Kasırga'nın kaçırılması davasından ceza almıştı
Sanık Vurdem, darbe girişiminin ardından Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın kaçırılmasına ilişkin davanın da sanıkları arasındaydı.
Mahkemenin, 15 Haziran'da kararını açıklandığı davada sanık Vurdem, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan ise 12 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Karar, Ankara'daki darbe davalarında verilen ilk karar olma niteliğini taşıyor.
19.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde görülen davaya, sanıklar, avukatları ve müşteki kurum Başbakanlığın avukatları katıldı.
Eski Kurmay Yarbay Serhat Akın savunmasında, darbe girişimi gecesi karargah amiri tarafından mesaiye çağrıldığını, bu durumun mesleği gereği rutin bir uygulama olduğunu, bunun dışında kendisiyle ilgili hiçbir somut delil bulunmadığını iddia etti.
Sanık Akın, o gece Kara Kuvvetlerindeki odasına girerek televizyonu açtığını ve devlet büyüklerinin açıklamaları dinledikten sonra bağlı olduğu şubenin emniyetini aldığını ileri sürdü.
Darbe girişimi sonrası karargahta oluşturulan inceleme heyetince, suç teşkil edecek herhangi bir eylem içersinde olmadığının belirlendiğini ifade eden Akın, şunları aktardı:
"15 Temmuz ve sonrası yoğun mesai yaptık ve sabahlara kadar çalıştım. 1 Ağustos'ta tutuklandım. Emirler gereği gece iş yerine gittim. Herhangi bir olay karışmadım. Hiç kimse bana görev vermedi, darbeye teşebbüs eden kişilerle herhangi bir bağlantım yok. Kamera kayıtları incelendiğinde görülecektir. Sadece bazı kişilerin ifadelerinde o gece karargahta göründüğüm belirtilmiş. Personele herhangi bir emir vermedim. Şahsımın ve ailemin FETÖ ile iltisakı, irtibatı yoktur."
Eski Yarbay Yalçın Karahan da savunmasında, tutuklanmadan önce Kara Kuvvetleri Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü olduğunu, terör örgütü FETÖ ile herhangi bir irtibatının ve iltisakının olmadığını öne sürdü.
Darbe girişimi gecesi, karargaha geldiğinde üzerinde kamuflaj olmadığını, silahını da arabada bıraktığını iddia eden Karahan, bütün gece odasında olduğunu, televizyondaki yayınlardan FETÖ'nün darbe girişiminde bulunduğunu anladığını söyledi.
Mahkeme Başkanının, odasında FETÖ ile bağlantılı bazı gazeteler bulunduğuna ilişkin sorusuna sanık Karahan, "Odamda yapılan aramada bulunan Zaman, Taraf ve Today's Zaman gibi gazeteler, aynı bölümde olan diğer 32 ulusal gazetelerden bazılarıdır. Aramada sadece o gazetelerin ismi yazılmış. Ben basın şube müdürüyüm, o gazetelerin hepsini alır inceler, birimimizle ilgili olan haberleri üstlerime arz eder, daha sonra arşive kaldırırım. Bu üst amirlerimin emridir. Bu benim görevimdir." dedi.
Sanık eski kurmay yarbay Ahmet Ejder savunmasında, ordunun itibarını düşünen bir subay olduğunu, FETÖ ile bir irtibatı olmadığını ifade ederek, darbe teşebbüsünün istismar alanına dönüştürüldüğünü ileri sürdü.
Darbe girişimi gecesi karargahta bulunduğunu söyleyen Ejder, bir askerin kendi görev yerinde bulunmasının normal olduğunu, asıl sorgulanması gerekenin sivillerin bulunduğu alandaki askerler olması gerektiğini belirtti.
Mahkeme başkanının darbe girişimini kimin yaptığı sorusu üzerine sanık Ejder, "Bu darbenin arkasında Fetullahçı Terör Örgütü, hükümeti sevmeyenler ve rütbe alamadım, görevde yükselemedim diye katılanlar vardır." dedi.
Talep reddedildi
Duruşma sırasında söz alan sanık eski yarbay Alparslan Kılıç'ın avukatı Ayten İzmirli, heyette üye olarak görev yapan başörtülü hakim Nuray Hopikoğlu'nun duruşmadan reddini talep ederek, şunları kaydetti:
"Türbanın dini bir simge olması nedeniyle yargıcın objektif olarak tarafsız olmadığını düşünüyoruz. Uluslar arası sözleşmeler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ve Anayasa'ya göre mahkemede hakimlerin dini simge kullanması yasaktır. Üye hakimin ya değiştirilmesi ya da dini simge kullanmayan bir bayan hakim veya erkek hakim görevlendirilmesini talep ediyoruz."
Avukatın talebini değerlendiren mahkeme başkanı, üye hakim Nuray Hopikoğlu'nun değiştirilmesinin veya başka hakimle duruşmaya devam edilmesinin reddine karar vererek, üye hakimin görevini yapmasına yasal ya da başka bir engel bulunmadığını kaydetti.
Mahkeme heyeti tarafından verilen kısa aranın ardından sanık eski yarbay Alparslan Kılıç da savunma yaptı.
Kılıç, şube müdürünün emriyle karargaha geldiğini, üzerinde silah ve eğitim kıyafet bulunmadığını, gecenin ilerleyen saatlerinde nizamiye bölgesinin ön tarafında bulduğu tüfek ve hücum yeleğini kendi korumak için giydiğini ileri sürdü.
Alparslan Kılıç, "Ben Atatürkçü bir subayım. Hukuksuz bir şey yapmadım. Örgütün gizli haberleşme programlarını kullanmadım, banka ve derneklerinde hiçbir kaydım yok ve hiçbir işlem yapmadım." dedi.
Duruşma yarına ertelendi.
20.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde görülen davaya, sanıklar, avukatları ve müşteki kurum Başbakanlığın avukatları katıldı.
Sanık eski albay Sinan Şimşek savunmasında, 15 Temmuz'da saat 22.00'de uçakların alçak uçuş yapması üzerine olağanüstü bir durum olduğu düşüncesiyle emir beklemeden, kimseden talimat almadan mesleki refleksle müdürü olduğu şubeye gittiğini söyledi.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargahına girmeden, her zaman yaptığı gibi cep telefonunu aracında bıraktığını, karargahta bulunduğu süre boyunca cep telefonu kullanmadığını, yaptığı birkaç görüşmeyi de odasındaki dahili hattan gerçekleştirdiğini belirten Şimşek, "Terör örgütü üyesi olsam ya da darbeci olsam iletişim için cep telefonumu bırakmazdım. Yaptığım görüşmeleri de dahili hattan yaptım, görüşmelerime ilişkin dökümlerin Kara Kuvvetleri Komutanlığından istenmesini talep ediyorum. Şüpheli ya da darbeci olduğu söylenen kimseyle bir görüşme yapmadım." dedi.
Karargaha ilk girdiğinde normal resmi kıyafetini giydiğini, daha sonra herkesi eğitim elbiseli görünce kendisinin de kamuflajlı eğitim elbisesini giydiğini, ancak tabanca kılıfının boş olduğunu savunan Şimşek, ifadelerinin doğruluğunun kamera kayıtlarından görüleceğini, saat 23.00 sıralarında Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamalarını gördükten sonra da yaşananların bir darbe teşebbüsü olduğunu anladığını anlattı.
Şimşek, hemen şubesindeki astlarının yanına giderek karargahtan çıkmaları gerektiğini söylediğini, ancak dışarıdaki kaos ortamını da görünce bunun güvenli olmayacağına karar verdiğini belirtti. Şimşek, 16 Temmuz sabah saat 09.00 sıralarında da evine gittiğini, 23 Temmuz mesaisi bitiminde de gözaltına alındığını kaydetti.
Sanık Şimşek, kanun dışı hiçbir faaliyet içinde bulunmadığını, karargahta bulunduğu sürede darbe ile bağlantılı kimseyle görüşmediğini, 15 Temmuz günü eski Tuğgeneral Erhan Caha ile görüşmediğini, emir almadığını öne sürdü.
Şimşek, "Tamamen askeri reflekslerle, görev bilinciyle iş yerime gittim. Olay gecesi birçok polis de amirlerinden emir gelmeden, vazife ve görev bilinciyle karakollara, emniyet amirliğine gitmiştir, ben de bu duygularla gittim. O gecenin karmaşasını yaşamadan o geceyi ve insan davranışlarını değerlendirmek doğru değildir. Kalkışmadan haberdar olduktan sonra karargahı terk etmek istediğimi astlarıma da ilettim. Buna astlarım da şahittir." diye konuştu.
Eski yarbay Murat Yüksel de 15 Temmuz akşam saatlerinde mesaisine devam ederken koridordan "tatbikat var" seslerini duyduğunu, ardından da KKK Komutanı Özel Kalem Müdürü Albay Nuh Altınsoy'un dahili hattan kendisini arayarak, "komuta katında emniyet sorunu var, adam alıp gel" dediği, yanına koridorda gördüğü 2 astsubayı alarak komuta katına gittiğini, burada Albay Altınsoy'un Şaban Dökmeci ve Yener Gürlerik'i kontrol altına almalarını emrettiğini ve kendisinin de bu emri yerine getirdiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarını izledikten sonra darbe teşebbüsü olduğunu anladığını ve o saatten sonra da karargah bahçesindeki herkesin tek kaygısının kışlanın emniyetini sağlamak olduğunu savunan Yüksel, sabaha kadar karargah içerisinde ve odasında vakit geçirdiğini kaydetti. Yüksel, "15 Temmuz akşamı Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargahında hiçbir silahlı çatışma yaşanmamış, sivil halka yönelik bir hareket olmamıştır. Emniyetin sağlanması esas alınmıştır. Mesaiye çağrılmam amirlerimin bilgisinde olmuştur. Darbeye yönelik kimseden emir ve talimat almadım, sorumlu olduğum personele emir, talimat vermedim." dedi.
Sanık Yüksel, KKK karargahında bin 500'e yakın personelin görev yaptığını, davada ise 150 kişinin yargılandığını ifade ederek, "Biz karargahımızı korumak için o gece görev aldık, başka da bir eyleme katılmadık. Genelkurmay Başkanlığı karargahında 'darbe oldu' diyorlar ve vatandaşımız silahı olmadan, canları pahasına darbeye karşı koymak için Genelkurmay Başkanlığını darbecilere bırakmamak için mücadele ediyor. Bizim ise Kara Kuvvetleri Komutanlığını işgal ettiğimiz söyleniyor ama nedense bizim karargahta görevli generaller kendi karargahlarını kurtarmaya gelmediler. Genelkurmay karargahını kurtarmaya giden siviller kadar bizim karargahımızda çalışan generallerin cesareti mi yoktu, inancı mı yoktu?" diye konuştu.
Darbe teşebbüsünün yaşandığı saatlerde sadece Kuvvet Komutanının özel kalem müdürünün güvenilirliğinden hareketle bu kişinin verdiği emri yerine getirdiğini iddia eden Yüksel, "Stratejik konumu olmayan üç adamı, özel kalem müdürünün güvenilirliğinden hareketle tahliye ettim. Ömer Halisdemir de aldığı emri sorgulasaydı bugün böyle olmazdı. Kuvvet komutanını temsil eden makamın müdürünün bana verdiği emri yerine getirdim. Ben askerim, amirimin verdiği emri yerine getirmek için yetiştirildim." ifadesini kullandı.
Sanık Yüksel'in, savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi. Milli Savunma Bakanlığının avukatının soru sorarken değerlendirmelerde bulunması üzerine Yüksel ve bazı sanıklar, tepki gösterdi. Sanıkların seslerini yükseltmesi üzerine de bazı müştekiler ile sanıklar arasında kısa süreli tartışma yaşandı.
Yaşanan tartışma, mahkeme başkanının uyarıları üzerine sona erdi.
21.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde görülen davaya, sanıklar, avukatları ve müşteki kurum Başbakanlığın avukatları katıldı.
Sanık eski Kurmay Binbaşı Fikri Pehlivanlı savunmasında, KKK Tayin Daire Başkanlığında plan subayı olarak çalıştığını, atamaların otomasyon ortamında yapılması, uzmanlaşma ve subay-astsubay kariyer yönetimi projelerini yürüttüğünü belirterek, 15 Temmuz günü de gece geç saatlere kadar projeler üzerine çalıştığını söyledi.
15 Temmuz'da saat 21.30 sıralarında koridordan "tatbikat var aşağıya inin" bağrışmalarını duyduğunu ve bahçeye indiğini, diğer personellerin kamuflajlı olması nedeniyle de saat 22.30'da kamuflajlarını giydiğini ifade eden Pehlivanlı, savaş uçaklarının alçak uçuş yapması ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından silah sesleri duyması üzerine odasına gittiğini, gece saat 01.00'a kadar odasında ve koridorlarda gezdiğini, saat 02.30'da artan çatışma sesleri nedeniyle bahçeye çıktığını anlattı.
Sanık Pehlivanlı, yaşananlar sırasında "KKK Personel Başkanı Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk'ün Genelkurmay Başkanlığının emriyle tutuklandığını" duyduğunu belirterek, "Çatışma sesleri nedeniyle kışla içinde tedbir alınıyordu ben de nöbet mevzilerine gittim. Mevzideki askerler korkmuştu, onlara korkmamalarını söyledim ve kışlanın etrafını dolaştım. Saat 04.30 sıralarında Erman Arısoy ve Ahmet Aktaş karargah dışına çıkmak istedi, ben de 'çatışma sesleri var, dışarı güvenli değil' diyerek çıkmamalarını söyledim. Sabah saat 09.30 gibi de dışarı çıkışların serbest olduğuna dair bilgi gelince ben de karargahtan ayrıldım." dedi.
Gece saatlerinde karargah bahçesine indiğinde bir askerden piyade tüfeği aldığını ancak bu tüfeği hiçbir şekilde kullanmadığını savunan sanık Pehlivanlı, bir soru üzerine firari darbeci general Ali Kalyoncu ile 15 Temmuz saat 16.00 sıralarında koridorda karşılaştıklarını, Kalyoncu'nun kendisinden Ankara'da görevli personel listesini istediğini, birlikte bilgisayardan listeyi hazırlamaya başladıktan kısa bir süre sonra işlemin uzun süreceğini anlayan Kalyoncu'nun beklemeden yanından ayrıldığını kaydetti.
"Terör tatbikatına yönelikti"
Sanık Pehlivanlı, 15 Temmuz'da amirlerinin yanında onların emir ve talimatlarını yerine getirdiğini, eğitim elbisesini giydiğini ancak sadece kışlanın emniyetini sağlamak için tedbir aldığını, kışlasının emniyetini sağladığı için de terör örgütü üyesi olmaktan yargılandığını savundu.
İddianamede yer alan diğer sanık ve tanık ifadelerinde "Kışlada planlama yaparak herkesi isim isim noktalara dağıttığı" yönünde beyanlar olduğunun hatırlatılması üzerine de sanık Pehlivanlı, kişilerin belli noktalara dağılması yönündeki sözlerinin, terör tatbikatına yönelik olarak söylediği sözler olduğunu öne sürdü.
"Genel sekreter söylediyse Kurmay Başkanın haberi vardır"
Sanık eski Kurmay Binbaşı Fatih Demir de hakkındaki suçlamaları reddederek, hiçbir terör örgütünün okuluna, dershanesine gitmediğini, askeri liselere başkalarının telkiniyle değil tamamen özgür iradesi ve başarıları sonucunda girdiğini söyledi.
15 Temmuz günü sabah saat 06.30'da her zamanki gibi mesaisine başladığını belirten Demir, davanın firari sanığı eski KKK Genel Sekreteri Kurmay Albay Uğur Karaca'nın kendisini çağırarak, "KKK Kurmay Başkanı Orgeneral İhsan Uyar'ın konutunun güvenliğine dair ihbarlar aldıklarını, bu konuda bir faaliyet olacağını" söylediğini ve akşam saatlerinde eğitim elbiseli olarak hazır bulunmasını istediğini anlatttı.
Sanık Demir, Merasim Sokak saldırısının ardından komutanların konutlarına yönelik ihbarlara dikkat edildiğini, Genel Sekreter Karaca'nın söylediği konuyu bu yüzden normal karşıladığını kaydetti.
Firari sanık Karaca'nın sözlerini yadırgamadığını, "Genel sekreter söylediyse Kurmay Başkanın haberi vardır" düşüncesiyle bu emre yaklaştığını ifade eden sanık Demir, akşam saatlerinde evinden eğitim kıyafetlerini almaya gittiğini, karargaha döndükten sonra da firari sanık Uğur Karaca'nın emri ve komutasında KKK Kurmay Başkanı Orgeneral İhsan Uyar'ın konutunun bulunduğu lojmanlara gittiklerini söyledi.
Lojmanlar bölgesine geldiklerinde Karaca'nın orada kaldığını ancak kendisine sertçe tekrar karargaha dönme emrini verdiğini anlatan Demir, emir doğrultusunda karargaha döndükten sonra da saat 22.30 sıralarında televizyondan Başbakan Binali Yıldırım'ın kalkışma olduğuna dair haberleri izlediğini ifade etti.
Darbe teşebbüsünün yaşandığı saatlerde hiçbir faaliyete katılmadığını, odasından birkaç kez çıktığını, 15 Temmuz'un ardından birkaç gün mesaisine devam ettiğini bildiren Demir, mesaiye geldiği bir gün nizamiyeden kartıyla giriş yapamaması üzerine hakkında gözaltı kararı bulunduğunu öğrendiğini ve kendisinin Merkez Komutanlığına giderek teslim olduğunu söyledi.
Kurmay subayın belinde maket tabanca
Kamera görüntülerinden kamuflajında silah olduğuna dair değerlendirmeler yapılmasının da yanlış olduğunu savunan Demir, ifadesini şöyle sürdürdü:
"İddianamede tabancalı olduğum suçlamasını kabul etmiyorum. Görüntüler incelenirse belimdeki kılıfta, bana verilen beylik tabancasının olmadığı, maket, oyuncak tabanca olduğu açıkça görülecektir. Benim beylik tabancam da 1 kilo 250 gram ağırlığında, bir önceki görev yerim 95. Zırhlı Tugay'da görev yaparken sürekli eğitim elbisesi kullanıyorduk ve tabanca her geçen saat ağırlaşıyor, hareketimizi kısıtlıyordu bunun için de kılıfa oyuncak, maket tabanca yerleştiriyorduk. Terör tehditi olmayan bölgelerde personel bu yöntemi kullanır. Hatta bu yöntemin kullanılmaması için emirler de yayınlanmıştır. Ben 15 Temmuz'da kesinlikle ve kesinlikle tabanca ya da silah almadım, kullanmadım, taşımadım."
İddianamede yer alan er Aykut Birgül'ün, kendisini Genel Sekreter odasında silahlı gördüğü yönündeki iddiaları da reddeden sanık Demir, kamera kayıtlarının net ve açık olduğunu, silahlı görüntüsünün olmadığını savunarak, er Aykut Birgül'ün mahkemede de dinlenmesini talep etti.
Bazı sanıkların savunma için süre talep etmesi, bazı sanıkların da avukatlarının duruşmada hazır bulunmaması üzerine mahkeme başkanı, tüm sanık ve sanık müdafilerine iddianame ve eklerinin yasal süresi içinde ulaştığını, savunmalarını hazırlamaları için gerekli zamanın verildiğini belirtti.
Tüm sanık ve avukatlarına savunmalarını yapmaları için ihtarda bulunulmasına, savunmasını yapmayan sanıkların duruşmalardan vareste tutulmalarına yönelik taleplerin reddine karar verildi.
Duruşma, 24 Temmuz Pazartesi'ne bırakıldı.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-10 Nisan (2017) 'Ankara 150 sanık Darbe Yap./Kara Kuvvetleri Yapılanması' davası
(22 Temmuz 2017, 12:32)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: