Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) Hava Kuvvetleri Komutanlığındaki mahrem yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında 76'sı "mahrem imam" ile 81'i askeri personel olmak üzere 157 sanığın yargılandığı davaya, sanık savunmalarıyla devam edildi.
22.07.2017 12:19 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) Hava Kuvvetleri Komutanlığındaki mahrem yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında 76'sı "mahrem imam" ile 81'i askeri personel olmak üzere 157 sanığın yargılandığı davaya, sanık savunmalarıyla devam edildi.
18.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile Başbakanlık ve Milli Savunma Bakanlığı avukatları katıldı.
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Mehmet Kucur, hakkındaki suçlamaları ve 4. Ana Jet Üs Komutanlığından sorumlu sivil abilerden biri olduğu yönündeki iddiaları reddetti.
FETÖ ile hiçbir bağının bulunmadığını öne süren Kucur, tutuklanmadan önce Maliye Bakanlığında vergi müfettişi olarak görev yaptığını, Koza-İpek Grubu şirketleri ile İpek Üniversitesinde 2 ayrı vergi incelemesi yürüttüğünü söyledi.
Kucur, "Terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in prensi Akın İpek ve İpek ailesi nezdinde 2 ayrı vergi incelemesini aynı anda yürüttüm. Bu incelemeler sonucu Koza-İpek Grubu şirketlerine belki de cumhuriyet tarihinin en büyük vergi cezaları kesildi. FETÖ Çatı Davası iddianamesini hazırlayan Cumhuriyet Savcısı Serdar Coşkun'un da takip ettiği bu incelemelerle, İpek ailesinin, FETÖ'nün en büyük finansörü olduğu tespit edildi." dedi.
Örgüte ait taşınmazların Hazineye intikali görevlerinde de aktif rol aldığını belirten Kucur, örgüte ait bazı öğrenci yurtlarıyla, Turgut Özal Üniversitesi Hastanesinin ek binalarını mühürlediğini söyledi.
Mehmet Kucur, Akın İpek'in, televizyonlarda "Bir tane trafik cezamı dahi bulamazlar." diye slogan attığı dönemde, daha ilk incelemesinde İpek'e kesilen 2 trafik cezası tespit ettiğini, bunun da o dönem haber konusu olduğunu anlattı.
Koza-İpek Grubu yöneticileri hakkında "terörizmin finansmanı" ve "suç gelirlerinin aklanması hakkındaki kanuna muhalefet" suçlarından Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmasına yönelik çalışmalar yürüttüğü sırada, raporunu tamamlayıp sunmasına 1 gün kala gözaltına alındığını belirten Kucur, şöyle devam etti:
"İpek Üniversitesinde üst düzey yönetici konumunda çalışan Ufuk Işık'ın iftirasıyla bu soruşturmaya bulaştırıldım ve gözaltına alındım. Koza-İpek Grubunu benden 1 yıl önce inceleyen ve neredeyse hiçbir sonuç elde edemeyen müfettişler görevinde, ben ise hem ihraç edildim hem de 9 aydır tutukluyum. Ben FETÖ ile 15 Temmuz hain darbe girişiminden önce en etkili mücadeleyi vermiş kamu personellerinden biriyim. FETÖ ile etkin mücadelede yer alan şahsım ve diğer kamu personellerine kurulan tuzaklar, kumpaslar ve intikam planlarının ortaya çıkarılmaması FETÖ ile mücadele iradesini baltalamak değil de nedir? FETÖ ile gerçekten mücadele ediliyorsa ben neden 9 aydır tutukluyum? Hayatımın hiçbir döneminde FETÖ'nün görülen-görülmeyen, bilinen-bilinmeyen, resmi-gayriresmi hiçbir organizasyonunda yer almadım. Öğrenim hayatımın hiçbir döneminde okullarında okumadım, evlerinde, yurtlarında kalmadım, yayınlarına abone olmadım, finans kurumlarında hesabım yok, dernek, vakıf ve sendika gibi yapılarında üyeliğim yok."
"KHK ile kapatılan kurumlarda çalışmışlar"
7 Eylül 2016'da gözaltına alındığını, soruşturmayı yürüten savcının talimatıyla adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığını söyleyen Kucur, Maliye Bakanlığındaki görevine geri döndükten sonra kendisine 7-8 vergi incelemesi görevi daha verildiğini anlattı. 18 Kasım 2016'da tekrar gözaltına alındığını, 21 Kasım 2016'da tutuklandığını, 6 Ocak 2017'deki KHK ile görevden ihraç edildiğini dile getiren Kucur, "Akın İpek ve grubun üst düzey çalışanları, firari veya ellerini kollarını sallayarak dolaşırken ben FETÖ'nün mahrem imamı olma iddiasıyla tutukluyum. Soruyorum, bu durumda kim kazandı?" dedi.
Aleyhindeki itirafçı beyanlarını kabul etmeyen Kucur, hakkında beyanda bulunan 4 kişiden 3'ünün terör örgütüyle iltisaklı olduğu gerekçesiyle KHK ile kapatılan kurumlarda çalıştıklarını söyledi.
Kucur, hakkında beyanı bulunan Ufuk Işık'ın İpek Üniversitesinde yönetici olduğunu söyledi. Bünyamin Karaduman'ın ABD'deki FETÖ okullarında yöneticilik yaptığını, ABD'ye para transferlerinin bulunduğunu öne süren Kucur, Karaduman'ın insan kaynakları alanında faaliyet gösteren Referans-İş adlı şirketin ortakları arasında bulunduğunu, daha sonra hisselerini davanın sanıklarından Olcay Maleker'e devrettiğini söyledi. Mehmet Kucur, Hüseyin Ülker'in de 10 yıl ABD'de yaşadıktan sonra Türkiye'ye döndüğünü ve İpek Üniversitesinde teknik uzman olarak çalıştığını iddia etti. Kucur, Ahmet Çağlayan'ın ise Referans-İş'in kurucu ortağı ve eski müdürü olduğunu, iddianameye göre, örgütün personel sorumlusu olduğunu belirtti.
Örgütte "Burak" kod adını kullandığı ve örgütün İstanbul'daki toplantılarına katıldığı yönündeki iddiaları reddeden ve suçsuz olduğunu savunan Kucur, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
İtirafçı olan ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan tutuksuz sanık Mustafa Aykut Akyol, örgütle lise son sınıfta gittiği Maltepe Dershanesinde görevli öğretmenlerin yönlendirmesiyle tanıştığını söyledi. Üniversiteyi kazandıktan sonra örgüte bağlı yurtta 1 yıl kaldığını belirten Akyol, "Babamın vefatı nedeniyle maddi zorluklar yaşıyordum. Kaldığım yurdun yöneticileri bana evlerde kalıp kalamayacağımı sordu. Evlerde kalmam halinde burs sağlayabileceklerini söylediler. Ben de bu teklifi kabul ederek 1 yıl örgüte bağlı evlerde, Oğuz Umucu, Mehmet Kor ile soy isimlerini bilmediğim Selami ve Süleyman adlı kişilerle kaldım." dedi.
Daha sonra okuldan arkadaşlarıyla ev tutuğunu ve örgütten koptuğunu anlatan Akyol, mezuniyetten sonra Keçiören Belediyesinde çalışmaya başladığını belirtti.
Belediyede çalıştığı dönemde üniversitedeki rehber öğretmeniyle karşılaştığını anlatan Akyol, şöyle devam etti:
"Rehber öğretmen, bana, cemaatle bağım olup olmadığını sordu. Bağımın olmadığını anlattım. Beni cemaat adına mühendislerle ilgilenen şahıs diye Vedat Özdemir ile tanıştırdı. Bu kişinin aracılığıyla örgüte bağlı bir mühendislik derneğine üye oldum. Dernekte mesleki konular konuşuluyor, dini sohbetler düzenleniyordu. Bu kişilerle 17-25 Aralık sürecine kadar görüştüm. Hükümet aleyhinde söylemler duyunca, 2014 yılında dernekle bağımı kestim. Bir süre sonra benimle tekrar irtibata geçtiler. Bana 'Neden bizi bıraktın?' diye sordular. 'Cemaate mensup olduğun duyulursa senin de başın yanar. Bu dönemler gelir geçer, kopanlar perişan olur.' diye beni tehdit ettiler. Korku ve çaresizlikle ne istediklerini sordum. 'Evini bize aç.' dediler. Çaresizlikten bunu kabul ettim.
Melih kod adlı Sinan Kurt ile Muhsin kod adlı Murat Kara, bana 4 kişiyi yönlendirdi. İlk başta evime gelen şahısların kim olduğunu bilmiyordum. Daha sonra bu şahısların hava kuvvetleri personeli olduğunu öğrendim. Bu kişileri evime Sinan Kurt getirdi. Bu 4 kursiyer teğmen, 2016 sonrası bana verildi. Bu kişiler Celal Onat, Murat Gümüş, Hakan Doğan ve Orhan Kuzucu'dur. Bunlar belli periyotlarla evime geliyordu.
Bazen de örgüte bağlı misafirhanelerde bu kişilerle görüşüyorduk. Aramızda telefonla iletişim olmuyordu. Bir araya geldiğimizde bir sonraki buluşmanın yerini, tarihini ve saatini belirliyorduk. Buluşmalarımızda Fetullah Gülen'in kitaplarını okuyor, videolarını izliyorduk. Kursiyerler için belirlenmiş çeteleler vardı. O hafta ne kadar Kur'an okudu, ne kadar Gülen kitabı okudu, bana yazılı olarak veriyorlardı. Ben de bu bilgileri Sinan Kurt'a veriyorum. O da bilgisayara giriyordu. Her şeyi Allah rızası için yaptım. Yanlış yapıldığını görünce yapıyla ilişkilerimi koparmaya çalıştım. Terör örgütü üyesi olduğumu düşünerek bu yapı içinde faaliyet göstermedim. Darbe girişimi sonrası kendim gidip anlatmak istedim ama korkudan yapamadım. Gözaltına alındıktan sonra tüm bildiklerimi samimi bir şekilde anlattım. Yine Teğmen Kenan Gürbüz, yaklaşık 2 ay kadar bana verildi. Bu kişiyi Sinan Kurt bana getirdi."
Mustafa Aykut Akyol, kendisinden Sinan Kurt'un sorumlu olduğunu, onun üstünde Murat Kara'nın bulunduğunu, onun üstünde kimin bulunduğunu ise bilmediğini ifade etti. Akyol, salonda bulunan sanıklardan Kenan Gürbüz'ü teşhis etti. Gürbüz ise Akyol'u tanımadığını, kendisine iftira atıldığını söyledi.
Teğmen'den FETÖ itirafı
Tutuksuz sanık Hava Pilot Üsteğmen İzzet Kara, Nazilli'de 8. sınıfta gittiği dershanede Abdullah kod adlı bir öğretmenin kendisiyle ilgilendiğini, bu kişinin aracılığıyla Erkan kod adlı bir üniversite öğrencisiyle tanışıp örgütün evlerine gitmeye başladığını anlattı.
Askeri okula girmek istediğini, örgütün de kendisini buna teşvik ettiğini belirten Kara, Maltepe Askeri Lisesinin sınavını kazandığını, okulda da örgütle bağının sürdüğünü kaydetti. Kendisiyle Hatip kod adlı bir kişinin ilgilendiğini dile getiren Kara, şunları söyledi:
"Sabri Çalışkan ve Atilla Aksoy ile tanıştık. Bizi aynı gruba verdiler. Bakırköy'de Camlı Kahve olarak bilinen bir eve 4 sene boyunca gidip geldik. Bir süre sonra Hatip bizi Ömer'e devretti. Bundan sonra Ömer denilen şahıs ilgilendi. Mezuniyetten sonra Çiğli'ye tayin edildik. Burada bizimle Hasan Doğan ilgilendi. Sabri Çalışkan, pilotaj eğitiminden ayrılmak istedi. Hasan Doğan buna karşı çıktı. 'Ayrılamazsın, bizim pilota ihtiyacımız var.' dedi. Tartıştılar. Sabri Çalışkan dilekçesini verdi ve yer sınıfına geçti. Daha sonra Sabri'nin cemaatle bağı koptu ve sürgün yeri olarak bilinen Alemdağ'a gönderildi. Atilla Aksoy da uçuştan elenince ben tek kaldım. Bunun üzerine Samet Yasin Güngör ve Mahmut Sil isimli devrelerimle bizi tanıştırdılar. Üçümüzü grup yaptılar, gidip geldik. Ben helikopter pilotu olmak istediğimi söyledim. Hasan Doğan, benim F-16 pilotu olmamı istedi. Helikopter pilotu olarak mezun oldum ve Konya'ya tayin edildim. Burada beni Ahmet Erol ile tanıştırdılar. Konya'da benimle o ilgilendi."
Darbe girişiminin ardından Konya Emniyet Müdürlüğüne gidip FETÖ ile bağlantısının bulunduğunu anlatarak teslim olduğunu söyleyen Kara, emniyetteki ifadesinin ardından yurt dışı yasağı konularak serbest bırakıldığını belirtti.
Kara, Mahmut Sil'in ifadesinde adı geçtiği için Ankara'daki soruşturma kapsamında tekrar gözaltına alındığını, savcılık sorgusunun ardından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığını anlattı.
Suçlamaları reddettiler
Tutuklu sanıklardan eski Hava Pilot Üsteğmen Ömer Tarık Gümüş, hakkındaki iddiaları ve aleyhindeki tanık beyanlarını reddetti.
"Hayatımın hiçbir döneminde bu hain yapıyla irtibatım olmadı." diyen Gümüş, aksine örgütün Hava Kuvvetleri Komutanlığındaki mensuplarının düşük notlar vererek kendisini jet pilotluğundan elediğini öne sürdü.
Aleyhinde 2 tanık beyanı olduğunu, bu beyanların somut delile dayanmadını, kendi aralarında çeliştiğini anlatan Gümüş, ideolojisini benimsediği tek kişinin Mustafa Kemal Atatürk olduğunu söyledi.
Sanıklardan eski Hava Pilot Üsteğmen Sinan Metin de suçlamaların tamamını reddettiğini belirtti. ÖSS ile Hava Harp Okuluna girdiğini, Teğmen rütbesiyle mezun olup Çiğli'ye tayin edildiğini anlatan Metin, F-16 pilotu olarak görev yaptığı süre boyunca terör bölgelerinde uçuşlar yaptığını, en son Fırat Kalkanı harekatında görev aldığını anlattı.
31 Ocak'ta gözaltına alındığını 29 Nisan'da ihraç edildiğini ifade eden Metin, "Hakkımdaki iddia ve suçlama bir itirafçının kendisini kurtarmak amacıyla attığı bir iftiradır. Samet Özmekik ve beni devrettiğini söylediği Ramazan'ı tanımıyorum." dedi.
15 Temmuz'da Malatya'da nöbetçi olduğunu belirterek, "O gece pilot ihtiyacı olan darbeciler isterse yarım saatte 4 bombayla havalanacak olan bana neden görev vermedi?" diye soran Metin, bunun FETÖ mensubu olmadığının en büyük kanıtı olduğunu iddia etti.
Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi üzerinden ifade veren tutuklu sanık eski Hava Pilot Üsteğmen Selim Çamur da hakkındaki suçlamaları reddettiğini, irtibatlı olduğu öne sürülen Denizhan Özcan'ı tanımadığını öne sürdü.
Çamur, kendisini fotoğrafından teşhis eden Ufuk Işık'ın teşhisini de kabul etmediğini belirtti.
19.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile Başbakanlık ve Milli Savunma Bakanlığı avukatları katıldı.
Duruşmada, FETÖ'nün hava kuvvetleri yapılanmasında "Akıncı Üssü müdür yardımcısı" olduğu, "Melih" kod adını kullandığı belirtilen ve soruşturma aşamasında etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak için beyanlarda bulunan sanık Sinan K'nın savunması alındı.
Üniversite yıllarında "cemaat" olarak tanıdığı yapıya, dini hassasiyetleri nedeniyle girdiğini aktaran Sinan K, yaklaşık 10 yıldır FETÖ yapılanması içerisinde yer aldığını, darbe girişiminden sonra örgütle bağını kopardığını ifade etti.
Sinan K, 2006'da evlenmek istediği kişinin FETÖ yapılanmasından olmadığı için örgütün buna karşı çıktığını, evlenme kararından vazgeçmemesi üzerine örgütün kendi evinde örgüt üyeleriyle sohbet etmesini istediğini ve bunu kabul ettiğini aktardı.
Ev sohbetlerinde dini içerikli konuşmalar yaptığını ve örgütte "öğretmen" olarak anıldığını beyan eden Sinan K, sohbete gelenlerle samimiyetinin artmasıyla sohbete gelenlerin Akıncı Üssü'nden kursiyer teğmen olduklarını öğrendiğini kaydetti.
Soruşturma aşamasında verdiği isimlerin FETÖ ile irtibatlı kişiler olduğunu ve önceki beyanlarını kabul ettiğini kaydeden Sinan K, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu yapı içinde bulunmamda dini içerikli sohbetlerin pozitif etkisi olmuştur. Herhangi çıkar beklentim olmamıştır. 2013-2014 yıllarında 'öğretmen' olarak mahrem hizmetlerde görev yaptım. 2013 sonunda Akıncı'da, bu yapıdan olan kursiyerlerin de üstünde birçok insanın olduğunu öğrendim. Ben en son müdür yardımcısıydım, 2014'te benden müdür yardımcılığı yapmamı istediler. Soruşturmadaki ifadelerimde, üzerine hiçbir şey eklemeden bildiklerimi anlattım."
"Bundan sonra cemaatle işim olmaz dedim"
Darbe girişiminden önce 4 kişiden sorumlu olduğunu, darbeden haberdar olmadığını öne süren sanık Sinan K, darbe girişiminden sonra yapılan örgüt toplantısında FETÖ ile bağını kopardığını iddia etti.
Sinan K, "Darbe girişiminden sonra yapılan toplantıda Ramazan Alkan ve Mustafa Aykut Akyol'a beyan ettim. Bundan sonra beni kimse aramasın, bundan sonra cemaatle işim olmaz dedim." ifadesini kullandı.
FETÖ'nün gizliliğe önem verdiğini, kendisinin bunun sebebini, dindar insanların ordudan ayrılmak zorunda kalmamasını sağlamak amaçlı olduğunu düşündüğünü söyleyen Sinan K, örgütün darbe girişiminde yer alacağını hiç düşünmediğini aktardı.
FETÖ'nün çözülmesi için bildiklerini anlattığını ve diğer sanıklara anlatması gerektiğini anlatan sanık Sinan K, "Bu saatten sonra bildiği her şeyi anlatmanın bir lüks değil bir vazife olduğunu düşünüyorum, diğerlerinin de bildiklerini anlatmaları gerekir." ifadesini kullandı.
Örgütle darbe girişiminden sonra ilişkisini sonlandırdığını savunan Sinan K, bildiklerini aktardığını, pişman olduğunu belirterek, hakkındaki hükmün beyanları dikkate alınarak verilmesi talebinde bulundu.
Duruşmada, eski Pilot Üsteğmen Muharrem Baysal, FETÖ mensubu olmadığını ve hakkındaki iddiaların gerçeği yansıtmadığını ileri sürdü.
Devlet okullarında eğitim gördüğünü ve çalışması sonucu Kuleli Askeri Lisesini kazandığını beyan eden Baysal, askeri okullarda baskı gördüğünü ve devre kaybı yaşadığını bildirdi.
Hava Harp Okulunda da baskılara maruz kaldığını ve pilot olabilmek için çok çalıştığını söyleyen Muharrem Baysal, FETÖ ile bağlantılı 2 kişinin iftiraları ile 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından ordudan uzaklaştırıldığını savundu.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da İzmir'de normal mesaisine devam ettiğini, ardından da eşinin bulunduğu Ankara'ya geldiğini belirten Baysal, "Esenboğa'ya indiğimde yaşanan hareketliliğin terör saldırısı olduğunu düşündüm. Televizyonlardan darbe girişimi olduğunu öğrendim. Bunun ardından garnizon terk iznim olmadan İzmir'den ayrıldığım için hemen İzmir'e döndüm. Darbeye katılmadım." ifadelerini kullanarak, hakkındaki FETÖ üyeliği iddialarını reddetti.
İddianamede yer alan FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'i ABD'de eğitim gördüğü dönemde ziyaret ettiği suçlamasının da doğru olmadığını savunan Muharrem Baysal, FETÖ elebaşından "Din taciri, kan emici" diye söz ederek, "15 Temmuz'da bana iftira atan şahıslar gibi darbecilerin yanında yer almadım." dedi, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Sanığın evinden örgüt elebaşının kitabı çıkmış
İddianamede, "İlyas" kod adını kullandığı ve "mahrem imam" olduğu yer alan sanık İlhami Kaya da hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini, Emniyet Müdürlüğünde baskı altında ifadesinin alınmaya çalışıldığını iddia etti.
Kaya, "Savcılıkta, Emniyette söylediğim ne varsa hiçbiri doğruyu yansıtmıyor." diyerek, soruşturma aşamasındaki beyanlarını kabul etmediğini bildirdi.
Daha sonra Mahkeme Başkanı Sabahattin Sarıdoğan, sanığa, "FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'i sever misiniz" sorusunu yöneltti.
Sorunun yoruma dayalı olduğunu iddia ederek cevap vermek istemeyen sanığa Sarıdoğan, "Evindeki aramada kitabı bulunmuş da o yüzden soruyorum." dedi.
Bunun üzerine sanık İlhami Kaya, "Söz konusu kitap dua kitabı, içinde ayetler, dualar var." şeklinde savunmada bulundu.
Sanığın ByLock mesajları okundu
FETÖ'nün "iş ve işçi bulma kurumu" olduğu belirtilen Referans İş şirketinin ortaklarından olduğu ifade edilen ve Romanya'ya kaçarken yakalanan sanık Yusuf Hayri Yıldızhan da savunma yaptı.
İddianamede yer alan suçlamaları kabul etmediğini beyan eden Yıldızhan, kamuoyunda Bank Asya'yı kurtarma operasyonu olarak bilinen süreçte bu bankaya örgütsel amaçlı para yatırmadığını, Referans İş şirketinin ortakları arasında hiç yer almadığını ve ByLock kullanıcısı olmadığını öne sürdü.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Sarıdoğan, dava dosyasına eklenen ByLock kullanım içeriklerine göre sanığa E.A, H.A. ve R. isimli şahıslarla iletişim kaydının olduğunu ifade ederek mesajları okudu.
Söz konusu mesajlardan bazıları şöyle:
"Selçuk FEM dershanesi yöneticilerine operasyon yapılacağı konuşulmuş, 15 kişi Sivas'ta, 4 kişi il dışındaymış."
"Yusuf hocam sizin galerici akrabalar varmış. Hakan ile gidecektik zaman olmadı. Benim hizmet amaçlı kullandığım aracı satmam gerekiyor."
"KPSS ile ilgili yeni bir iddianame açılır mı? 18.12.2015'te görüştüğüm hakim, 'başta tutuklama yoksa tutuksuz olarak yargılama devam eder' dedi."
"Demetevler'den beni 10.30'da alacaklar."
Mesaj içeriklerinin okunmasının ardından KPSS davalarında sanık olduğunu belirten Yıldızhan, yargılanmasına KPSS davalarının görüldüğü Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki dava ile birleştirme kararı verilerek orada devam edilmesini talep etti.
Mesaj içeriklerinde adı geçen şahıslardan Yusuf Rodoplu'yu tanıyıp tanımadığı sorulan sanık Yusuf Hayri Yıldızhan, şahsı tanıdığını beyan etmesi üzerine Başkan Sarıdoğan, Rodoplu'nun da KPSS sanıklarından olduğunu hatırlattı.
Sarıdoğan, Yıldızhan'ın verdiği bilgilere göre ev adresi ile bacanağının adının ByLock içeriklerinde de yer aldığını belirtince sanık, "Bunu yapan adamlar, onu da düşünmüş." diyerek kendisine komplo kurulduğunu ima etti.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
20.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile Başbakanlık ve Milli Savunma Bakanlığı avukatları katıldı.
İddianamede, FETÖ'nün Akıncı Üssü'ndeki mahrem yapılanmasında "öğretmen" olarak faaliyette bulunduğu ve "Hasan" kod adını kullandığı belirtilen sanık Hüseyin G'ye savunma yapması için söz verildi.
"Terör örgütüne bilerek ve isteyerek üye olmadım." diyen sanık, 15 Temmuz'da yaşanan darbe girişiminden sonra FETÖ ile iltisaklı olduğunu bildiği 35 kişinin ismini vererek, bildiklerini anlattığını aktardı.
FETÖ ile üniversite döneminde tanıştığını, Keçiören'de bulunan örgüt evinde kaldığını söyleyen Hüseyin G, bu evlere ders çalışmaya gelen öğrencileri, evdeki üst düzey "abi"lerin talimatı ile askeri okullara hazırlanmaya ikna etmeye çalıştığını belirtti.
İlerleyen dönemde "ev abiliği" gibi farklı görevlerde bulunduğunu kaydeden Hüseyin G, üniversiteden mezun olduktan sonra ailesine maddi destek olmak için memleketinde iş bulmak istediğini, ancak FETÖ üyelerinin kendisine, "bölge hizmetlerinde görev alması halinde" para vereceklerini söyleyerek ve manevi baskı yaparak Ankara'da kalmaya ikna ettiklerini bildirdi.
Bir süre bu şekilde FETÖ içinde faaliyetlerine devam ettikten sonra temasa geçtiği "abi"nin yönlendirmesiyle, kapatılan Turgut Özal Üniversitesinde işe başladığını bildiren sanık Hüseyin G, 2012'den sonra örgütün kendisine askeri öğrencilerle ilgili bir görev verdiğini, bu görevin "hususi" olarak adlandırıldığını kaydetti.
İlk başta sorumluluğu altında 3 mühendis subay bulunduğunu, sorumluluğundaki örgüt üyeleriyle dini içerikli sohbetler ettiklerini kaydeden Hüseyin G, 15 Temmuz darbe girişiminden ise haberdar olmadığını öne sürdü.
Darbe girişiminden sonra vicdan azabı yaşadığını ve bildiklerini anlattığını belirten sanık Hüseyin G, şöyle konuştu:
"Darbe girişiminde şehit olan, gazi olan sivil insanların olduğunu görünce büyük bir vicdan azabı çektim. Önce cesaretimi toplayamadım ama daha sonra avukatımın yanına gittim. Hakkımda herhangi bir gözaltı kararı olmadan, Konya Terörle Mücadele Şubesine giderek bildiklerimi anlattım. Daha sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına da bildiklerimi anlattım. Dini bir cemaat olarak tanıştığım bu yapıyla ilişkim 15 Temmuz'a kadar sürdü. Bu yapının bir terör örgütüne dönüşeceği aklımın ucundan bile geçmezdi. 15 Temmuz'da gerçekten çok büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Ben sadece Allah rızası için bu yapının içinde bulundum. Benim bu işin içinde olduğumu kimse bilmiyordu, ailem dahi bilmiyordu. Darbe girişiminde benim bir sorumluluğum yoktur, bu yüzden kendimi terör örgütü üyesi olarak görmüyorum. Beraatımı talep ediyorum."
Tutuklu sanık eski hava tabip teğmen Mesut Zurnacı, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini belirterek, FETÖ üyesi olmadığını savundu.
Gülhane Askeri Tıp Akademisinden mezun olduktan sonra Cizre'ye atandığını, görevinin üçüncü ayında "terör örgüt üyeliği" gerekçesiyle gözaltına alındığını, soruşturma kapsamında Ankara'ya getirildiğini anlatan Zurnacı, burada kötü muameleye maruz kaldığını iddia etti.
Aleyhindeki ifadeleri kabul etmediğini kaydeden Zurnacı, lise arkadaşı Cihan S'nin beyanında kendisinin örgüt üyesi olduğuna yönelik iddiaların gerçeği yansıtmadığını iddia etti.
Zurnacı, "Cihan S'nin iddiaları arasında yer alan bizden sorumlu örgüt abisi diye bahsettiği şahsa yönelik bir tanım ve teşhis yoktur. Muhtemelen etkin pişmanlıktan yararlanmak için böyle bir ifade verdi. Cihan S, darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü'nde yakalandı." dedi.
Cihan S'nin hakkındaki beyanları dışında iddianamede aleyhinde delilin bulunmadığı iddia eden Zurnacı, örgütün kriptolu yazışma programını kullanmadığını, bankasında hesabının bulunmadığını belirterek tahliye talebinde bulundu.
Kaldığı evlerin adresini veremedi
Örgütün mahrem abisi olarak suçlanan tutuklu sanık Mehmet Fatih Ballı da göz doktoru olduğunu, darbe girişiminin yaşandığı sırada hiç kimseden kanunsuz bir emir almadığını söyledi.
Görev yeri Siirt'te gözaltına alındığını, burada bazı teğmenlerin kendisini teşhis ettiğinin söylendiğini aktaran Ballı, söz konusu isimlerden kimseyi tanımadığını, doktor olması nedeniyle muayenesine günlük 70 kişinin geldiğini, bu nedenle tanınmasının doğal karşılanması gerektiğini öne sürdü.
Öğrencilik yıllarında, kış aylarında havanın soğuk olması nedeniyle bir arkadaşının daveti üzerine 5 ay boyunca bir evde kaldığını, buranın cemaat evi olup olmadığı konusunda bilgisinin bulunmadığını iddia eden Ballı, "Geçmişte Gülen cemaati, şimdi ise terör örgütü olan bu yapının sohbetlerine katılmadım. Bu yapıyla hiçbir şekilde irtibatım ve ilişkim olmamıştır." iddiasında bulundu.
Çapraz sorgu sırasında Milli Savunma Bakanlığı avukatının, "Siz hiç görmeyen, tanımayan 4 teğmen sizinle ilgili neden bu kadar detaylı ifade versin ki?" sorusuna Ballı, "Bunlar asker ve beraberler, bir senaryo kurduklarını düşünüyorum. Bu şahıslar dinlendikten sonra bu durumun açığa çıkacağını düşünüyorum." cevabını verdi.
Aynı avukatın üniversitede kaldığı evlerin adreslerini vermesini istemesi üzerine sanık Ballı, öğrenciliğinin üzerinden uzun yıllar geçtiğini belirterek evlerin adreslerini hatırlamadığını söyledi.
"Himmet vermedim, belgesi olan varsa çıkarsın"
Sanık eski hava pilot üsteğmen Serhat İnal ise evde bulunduğu sırada darbe girişiminden haberdar olduğunu, filoya katılış yapması konusunda emir almadığını, olaylardan bir hafta sonra mesaiye başladığını söyledi.
İlerleyen günlerde görev yeri Malatya'da gözaltına alınarak Ankara'ya getirildiğini belirten İnal, örgütsel faaliyette bulunmadığını iddia etti.
Resul D'nin örgüt üyelerini deşifre ettiği iddia edilen beyanında geçen isimleri tanımadığını öne süren İnal, "Kendini kurtarmak için nasıl bir anlaşmaya yaptıklarını bilmiyorum. Sadece birlikte tuttuğumuz evi paylaştık. Onun dışında bir ilişkimiz, irtibatımız yoktur. Resul D'nin, Harp Okulunda birlikte cemaat evlerine gittiğimiz iddialarını kesinlikle kabul etmiyorum." savunmasını yaptı.
İddianamede, örgüt üyelerinin kod isim kullandıklarına dair bilgi yer aldığını aktaran İnal, kendisinin böyle bir isminin olmadığını, örgüt üyeliğine ilişkin herhangi bir somut delil bulunmadığını belirterek, "Himmet vermedim, belgesi olan varsa çıkarsın, böyle bir şey söz konusu olamaz. Dışarıda FETÖ'cülere uçak veriliyor, uçuruluyor, benim gibi alakası olmayanlar da tutuklu. Terör örgütüyle adımın yan yana gelmesi çok onur kırıcıdır. Bulunduğum noktaya kendi imkanlarımla geldim, kimseden destek almadım." ifadelerini kullandı.
"Bildiğim her şeyi anlattım. Pensilvanya'daki Gelsin Hesap Versin"
Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen tutuksuz sanık Erkan P. de "cemaat" olarak anıldığı dönemde FETÖ yapılanmasında yer aldığını kaydetti.
Kayseri'de "cemaat evleri"nde kalmaya başladığını, sürekli ev değişikliği nedeniyle bu evlerin adreslerini hatırlayamadığını kaydeden Erkan P, "Allah rızası" düşüncesiyle faaliyetlerde bulunduğunu savundu.
O dönemlerde Akıncı Üssü'ndeki mahrem yapılanma kapsamında, üçü pilot, beş subaydan sorumlu olduğunu kabul eden Erkan P, 2013'te ailevi sebeplerden dolayı FETÖ ile bağını kopardığını anlattı.
FETÖ'nün "cemaat" olarak bilindiği dönemde, bu yapıyla bağlantılı tanıdığı kişilerin terörist olmadığını, kendisinin de böyle bir düşünceyle hareket etmediğini iddia eden Erkan P, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra "cemaat"in bir terör örgütü olduğunu anladığını söyledi.
Kanlı darbe girişiminin faili FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye gelerek adalete hesap vermesini isteyen Erkan P, "Pensilvanya'daki (FETÖ elebaşı Gülen) gelip cezaevindeki insanlar ne çekiyorsa o da çeksin. Gelsin insanların yaşadıklarını görsün. Öyle sürekli susmakla bir şey olmayacağını ben anladım ve bildiğim her şeyi anlattım." ifadelerini kullandı.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-23 Mart (2017) 'Ankara 157 sanık Hava Kuvvetleri ve Mahrem İmam Yap.' davası
(22 Temmuz 2017, 12:19)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: