Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Muhabere Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığında görevli 26 sanığın yargılandığı davada sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verildi.
22.07.2017 11:22 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Muhabere Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığında görevli 26 sanığın yargılandığı davada sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verildi.
19 Temmuz'da Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanıklar, yakınları ve avukatları katıldı.
Duruşmada, darbe girişimi sırasında MEBS Komutanlığında vatani görevini sürdüren erlerin tanık olarak verdikleri ifadeler okundu.
Erlerin, o gece nöbetçi astsubay Nazmi Tanrıkulu'nun, askerleri içtima alanında toplayarak, ülkede darbe girişimi olduğunu, vur emri dahi gelse buna uyulması gerektiğini, emirlere itaat etmeyenlerin istiklal mahkemesinde idamla yargılanacağını söylediğine ilişkin beyanda bulunduğu belirtildi.
Daha sonra, o gece MEBS Okulu Lojistik Destek Komutanlığında nöbetçi amir olarak görev yapan Yüzbaşı Haydar Torun tanık olarak dinlendi.
Torun, o gün jetler alçak uçuş yapıncaya kadar herhangi bir olağanüstü durum yaşanmadığını, o saatten önce de kışla nöbetçi amirine birlikte vukuat olmadığı konusunda bilgi verdiğini anlattı.
Astsubaylardan birisini nöbetçi amir yardımcısının emrine gönderdiğini, diğer astsubayla gazinodayken televizyonda Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamasını gördüğünü belirten Torun, bunun üzerine yanındaki astsubayı, personel ve silahlarda eksiklik olup olmadığını kontrol etmesi için gönderdiğini söyledi.
Silahların kilit altına alınması emrini verdiğini kaydeden Torun, kışla nöbetçi amiri Yarbay Murat İsen'in de personelin tam teçhizatlı yatırılmasını istediğini aktardı.
Torun, gece ilerleyen saatlerde eğitim merkez komutanı Ersun Altınsoy'un cephane anahtarını emniyete almak için istediğini, saat 03.00-04.00 civarında kışla emniyetini takviye etmek için kışla yakınında bulunan subayların çağrıldığını da anlattı.
"Listeyi rastgele işaretledim"
Duruşmada, eski tabur komutanı Kurmay Yarbay Metin Bilgici de tanık olarak dinlendi.
Bilgici, eski Albay Bilal Akyüz'ün mesaiden sonra kendisini arayarak, terör saldırısı tehdidi olduğunu belirtip 80-85 kursiyer teğmenle Akıncı Üssü'ne gitmesini istediğini, bunun üzerine kendisinin de bölük komutanlarını arayarak, kursiyerleri hazır hale getirmelerini istediğini bildirdi.
Kursiyerleri seçmek için listeyi alıp önce birliğe yakın yerlerde oturanları, ardından rastgele işaretlediğini belirten Bilgici, işaretli listeyi bölük komutanına verdiğini ve bu isimlerin çağrılmasını istediğini dile getirdi.
Tabur komutanlığında henüz 2 hafta geçmesi nedeniyle kimseyi tanımadığı ve rastgele seçim yaptığına dikkati çeken Bilgici, Bilal Akyüz'ün arayıp bir an önce gelinmesini istemesi üzerine mevcut 36 kişiyle hareket ettiğini söyledi.
Bilgici'nin, terör tehdidi nedeniyle sıkıyönetim ilan edildiğinin söylendiğini belirtmesi üzerine Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, "Sıkıyönetim nasıl ilan edilir bilmiyor musunuz?" diye sordu. Bilgici ise "Biliyorum ama o anda sorgulama şansım yoktu." karşılığını verdi.
Metin Bilgici, "Tabur komutanı olduğum için, buradaki kursiyerler, bölük komutanı ve takım komutanının emrimi yerine getirmeleri gerekmekte. Emrime karşı gelme gibi bir lüksleri yok.
Benim emrimin dışında hareket etme gibi bir durumları yok. Verdiğim emirlerden dolayı yaptıkları işlerin sorumlusu benim. Burada bulunmalarının nedeni sadece benim verdiğim emirdir. Kanunsuz bir emir vermedim ama verdiğim emirlerin sonucunda işlenmiş bir suç varsa sorumlusu benim." dedi.
Sanık avukatlarının soruları üzerine, Bilal Akyüz'ün kendisini yanılttığını ve şikayetçi olduğunu vurgulayan Bilgici, Akyüz'ün daha önce tanışmaları nedeniyle nöbetçi amir yerine kendisini aradığını düşündüğünü savundu.
Bilgici, Akyüz'ün bilgi vereceğini söylediği için, eğitim merkez komutanının bilgisi bulunduğunu belirterek astlarına emir verdiğini kaydetti.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, dönemin MEBS Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanı Tümgeneral Ersun Altunsoy, tanık olarak dinlendi.
Altunsoy, 15 Temmuz gecesi saat 21.15 sıralarında, evinde bulunduğu sırada personelinin kendisini arayarak, Genelkurmay'da terörist baskın olduğunu, helikopterlerin, uçakların uçtuğunu söylediğini bildirdi.
"Dalga mı geçiyorsun? Böyle bir şey olamaz." dediğini söyleyen Altunsoy, nöbetçi amiri arayarak, uçakların neden uçtuğunu araştırıp, kendisine bildirmesi talimatı verdiğini kaydetti. Cevap beklerken kendisinin de amirlerini aradığını, ancak telefonlara cevap vermediklerini bildiren Altunsoy, nöbetçi amirin arayarak, sıkıyönetim ilan edildiğine ilişkin mesaj geldiğini söylediğini anlattı.
Bunun üzerine kışlaya geldiğini, bahsedilen mesaja göz attığını, Cemil Turhan ve Mehmet Partigöç'ün ismini mesajın sonunda gördüğünü kaydeden Altunsoy, bu imzaları görünce mesajın zaten kendisine inandırıcı gelmediğini ifade etti.
Nöbetçi amire "Nizamiyelerden giriş çıkış olmayacak, benden habersiz personel yerinden ayrılmayacak" emri verdiğini, diğer nöbetçi amirleri arayarak, yoklama almalarını ve silahlıkları kontrol etmelerini emrettiğini kaydeden Altunsoy, şöyle devam etti:
"Makama çıkarak mesajı daha detaylı okudum. Diğer birlik komutanları da saat 23.00'e doğru geldiler. Durumu onlarla birlikte değerlendirdik. Tedbirler alındı. Nöbetçi amir her şeyin normal ve sakin olduğunu bildirdi. Bu arada biz de diğer kanallardan durumu aydınlatmaya çalıştık. Arkadaşları birliklerin başına gönderdim. Saat 23.45'te herhangi bir olay olmayınca, birlikte herhangi bir hareketlenme olmadığından emin olunca, eş ve çocuklarımın yanına gitmek istedim. Arkadaşlara 'Siz personelinize hakim olun' dedim."
Altunsoy, saat 23.00'te birinci amiri Metin İyidil'in arayarak, herhangi bir şey olup olmadığını sorduğunu, ona "Benim birliğim açısından herhangi bir olumsuzluk yok" dediğini bildirerek, İyidil'in, "Birliğinize hakim olun, personelinize hakim olun, bu tür şeylere itibar etmeyin" dediğini ve telefonu kapattığını söyledi.
Altunsoy, saat 23.45'te hainlerin tutuklanacağını ve yargılanacağını öğrendikten sonra evine gittiğini bildirerek, şöyle konuştu:
"Saat 23.50'de nöbetçi amiri aradım. Tabur Komutanının 9 sivil araçla Samsun nizamiyesinden çıktıklarını söyledi. Çıkış esnasında nizamiye nöbetçi astsubayına itibar edilmiyor. Tehdit ediliyor. Kapı açılıyor, özel araçlarla çıkıp gidiyorlar. Nöbetçi amir böyle olduğunu bildirdi. Emrime rağmen neden müsaade edildiğini sordum. Onların derhal döndürülmesini söyledim. 'Arabayı getirin, dönüyorum', dedim. Alay Komutanı da nizamiyedeymiş. Tekrar gittik. Tabur komutanı dahil teğmenlerin telefonlarını aradılar ama hiçbirine ulaşılamadı.
Gece 00.20'de Lojistik Destek Komutanı beni aradı. Üsteğmen Davut Güllüçayır başta 18 astsubayın çıkmak istediklerini, engel olmaya çalıştıklarını, ancak kendilerini engelleyemediklerini, tellerden atlayarak çıktıklarını ifade etti. 'Derhal irtibata geçin, geri dönsünler' dedim. Üsteğmen Davut ile irtibat kuruldu. Muhtemelen şu salonda bulunan kişiler ikna oldular, geri döndüler. Takiben beni bir teğmen aradı. Kendisiyle görüştüm. Kendilerine derhal araçlarıyla kışlaya dönmelerini emrettim. Sabaha kadar çoğu geri döndü. Kalan 4 teğmen ile 4-5 silah TEM personeline teslim edildi."
Altunsoy, kışlaya dönen personelle görüştüğünü ve "Tabur komutanı veya bölük komutanına neden itibar ettiniz? TSK'da sivil araçla tatbikata gidildiğinin örneği var mı" dediğini, personelin ise "Kandırıldık, bilemedik" dediklerini söyledi.
"Tasdiklemiyorum"
Sanık avukatlarının bir sorusu üzerine Altunsoy, komutanlık yaptığı üç yıl içinde komutanlıkta görevli subay, astsubay, er ve erbaşlarla ilgili FETÖ konusunda bilgi gelmediğini söyledi.
Altunsoy, bir avukatın "olay akşamı evine dönmesinin normal olup olmadığına" yönelik sorusuna, "Evde eşim ve çocuklarım var. Onların da endişesi var" yanıtını verdi.
Bir başka soruyu yanıtlarken kursiyer astsubayların mesaiye geldiklerinde cep telefonlarını bıraktıklarını, giderken ayrıldıklarını bildiren Altunsoy, sanık Mehmet Rıdvan Bulut'un, "Döndükten sonra 'Bu çocukların suçu yok. Birliklerine katılsınlar, faaliyetlerine devam etsinler' dediniz. Bunu tasdikliyor musunuz?" sorusuna ise "Tasdiklemiyorum. Ben tahkikata kadar beklettim." ifadesini kullandı.
Tanık beyanlarına karşı söz verilen sanıklar, herhangi bir kanunsuz emri yerine getirmediklerini savunarak, aleyhte beyanları reddetti ve tahliye talebinde bulundu.
Talepleri değerlendiren mahkeme heyeti, ara kararında, sanıkların tutukluluk halinin devamına, duruşmanın 29 Eylül'e bırakılmasına hükmetti.
İddianame
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu savcılarından Velihattin Eldemir tarafından hazırlanan iddianamede, Kara Kuvvetleri Komutanlığı MEBS Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı eski personeli sanıklar hakkında üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
İddianamede sanıklardan Okan Bakaç'ın, darbe teşebbüsünden birkaç gün önce, 186 astsubay kursiyerin haberleşmek için kurdukları "Emir Komuta Zinciri" adlı WhatsApp grubundan "Ankara genelinde kim kiminle kalıyor, özel aracı olanlar bilgilerini göndersin, bu bilgiler tabur komutanı olan kurmay yarbay Metin Bilgici tarafından isteniyor." mesajı gönderdiği bildirildi.
Sanıklar, "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek", "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek" ve "silahlı terör örgütüne üye olmak" ile suçlanıyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-12 Mart (2017) 'Ankara 26 sanık MEBS Komutanlığı Darbe Yapılanması' davası
(22 Temmuz 2017, 11:22)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: