Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin eski emniyet görevlileri ile Yargıtayın bozduğu ana davanın 8 sanığının da aralarında bulunduğu 35 kişinin yargılandığı dava ile FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler ve jandarma görevlilerinin yer aldığı 50 sanıklı dosyanın birleştirilmesi kararı sonrasındaki ilk duruşma yapıldı.
08.07.2017 17:13 Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin eski emniyet görevlileri ile Yargıtayın bozduğu ana davanın 8 sanığının da aralarında bulunduğu 35 kişinin yargılandığı dava ile FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler ve jandarma görevlilerinin yer aldığı 50 sanıklı dosyanın birleştirilmesi kararı sonrasındaki ilk duruşma yapıldı.
03.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, bu davanın yanı sıra FETÖ/PDY'ye yönelik diğer davalarda da tutuklu bulunan Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer, eski Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz, gazeteci Ercan Gün'ün de aralarında bulunduğu 28 tutuklu sanık ile aralarında eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve Erhan Tuncel'in de yer aldığı 11 tutuksuz sanık katıldı.
Mahkemeye gelen evrakların okunmasının ardından, sanıkların kimlik tespiti yapıldı.
Duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlanan tutuklu sanık eski Tuğgeneral Hamza Celepoğlu, mesleğinin ve aylık gelirinin sorulması üzerine, 'Üniforması zorla elinden alınmış eski bir Türk generaliyim. Hak etmeme, haklarım olmasına rağmen aylık gelirim yok, haklarımdan yararlanamıyorum.' iddiasında bulundu.
Kimlik tespitinin ardından duruşmaya bir süre ara verildi.
04.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin eski emniyet görevlileri ile Yargıtayın bozduğu ana davanın 8 sanığının da aralarında bulunduğu 35 kişinin yargılandığı dava ile FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler ve jandarma görevlilerinin yer aldığı 50 sanıklı dosyanın birleştirilmesi kararı sonrasındaki ikinci duruşma başladı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki 85 sanığın yargılandığı duruşmaya, bu davanın yanı sıra FETÖ/PDY'ye yönelik diğer davalarda da tutuklu bulunan Ramazan Akyürek, eski Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz, gazeteci Ercan Gün'ün de aralarında bulunduğu 26 tutuklu sanık ile aralarında eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay'ın da yer aldığı 11 tutuksuz sanık katıldı.
Mahkemeye gelen evrakın okunmasının ardından, sanıkların kimlik tespiti yapıldı.
Kimlik tespiti sonrasında tutuksuz sanıkların savunmasına geçildi.
Duruşma, tutuksuz sanık Eyüp Temel'in savunmasıyla devam etti.
07.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Tahliye taleplerinin alındığı duruşmada, aynı zamanda MİT TIR'ları davasında da tutuklu bulunan eski Tuğgeneral Hamza Celepoğlu Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla tahliye talebinde bulundu. Celepoğlu, '31 yıl ülkesine ve milletine hizmet etme derdinde olan biriyim. Eski bir Türk generali olarak yurt içi ve yurt dışında hain addedilen cinayet davasına sanık olarak eklenmekten zül duyduğumu belirtmek isterim. 10 yıldır adaleti arayan Dink ailesi önünde, şahsım üzerinden bu davanın nasıl sulandırılmaya çalışıldığını bilgi ve belgeleriyle anlatmaya çalışacağım' dedi. Darbe teşebbüsünün gerçekleştiği tarihte Mamak Cezaevi'nde bulunduğunu belirten Hamza Celepoğlu, 'MİT TIR'ları davasında yargılanıyor olmam sanki bu hain cinayeti işleyebileceğim önyargısına sebep olmuştur. Oysaki MİT TIR'ları davasında yükletilen suçlama ile Dink davasında yüklenen suçlama arasında fark yoktur' dedi.
19 Ocak'ta MİT TIR'larının durdurulmasından sonra gazeteci Mehmet Baransu'nun şikayeti üzerinden hakkında soruşturma açıldığını ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) da yargılama izni verdiğini belirten Celepoğlu, 'FETÖ'cü FETÖ'cüyü şikayet eder mi? Dönemin HSYK'sı soruşturma izni verir mi? benim o tarihlerde orada olmadığım ispatlandı ama tutuklandım. Bu dava da algı operasyonuydu ve 20 aydır tutukluyum' diye konuştu. Celepoğlu, 'Hain cinayetin işlendiği tarihte benim İstanbul İl Jandarma Komutanı olduğum söyleniyor, ben oraya Temmuz 2008'de atandım. Oysa cinayet döneminde Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Değerlendirme ve Analiz Merkez Amiri olarak İtalya'da kurstaydım. Yurtdışına giriş çıkışlarımla ilgili belgeleri de ibraz ettim. Hakkımda hukuksuz bir iddianame düzenlenmiştir. 8 aydır tutukluluk halim devam etmektedir' diye konuştu.
Duruşmaya öğle arası verildi.
DARBEDE YARALI YAKALANAN YÜZBAŞI: POLİS KANI DÖKMEMEK İÇİN TESLİM OLDUK!
15 Temmuz darbe girişiminde Ankara Jandarma Genel Komutanlığı binasındaki çatışmada yaralı yakalandığı belirtilen ve o dönem İstanbul Jandarma İstihbarat Bölücü Faaliyetler İstihbarat Tim Komutanı olan tutuklu eski Yüzbaşı sanık Muharrem Demirkale, '1999'dan beri istihbarat birimde görev yaptım. 15 Temmuz meselesinde Jandarma Genel Komutanlığı Hareket Merkezi'nden sıkıyönetim ilan edildiği, görevlendirildiğim ve acil intikal etmem gerektiği söylendiği için gittim. İçeri girdikten sonra polisler etrafımızı sardı. Polis kanı dökmemek teslim olduk. Mesele bu' dedi.
Demirkale, emniyette kendisine Dink cinayeti ile ilgili 20'ye yakın fotoğraf gösterildiğini kaydederek, 'Onlara 'Hiçbiri benim personelim değil. Ayrıca İstanbul Jandarma İstihbarat personeli de değil. Bu çocukları yakmayın. Kriminale yazın, teşhis yaptırın. Bu insanları suçlu hale getirmeyin' dedim. Olay yerinde istihbarattan kimse yok' diye konuştu.
Eski Savcı Zekeriya Öz ile Bitlis Mutki'de görev yaparken tanıştıklarını anlatan Demirkale, 'Zekeriya Öz'de orada savcıydı. Orası küçük bir yer. Bir gazino var. Takdir edersiniz ki vakit geçirmek için askeri savcısı, polisi oraya gidip orada vakit geçirir. Zekeriya Öz ile de orada tanıştık. Zekeriya Öz sert bir adam, eşi ise çok hanımefendi bir insandı. Mersin'de görüştüğümüzü hatırlamıyorum. İstanbul'da görev yaptığı sırada benimde İstanbul'da görev yaptığımı öğrenmiş. Beni çağırmış. Ama gidemedim. Bana santralden ulaştı. Niye gelmiyorsun dedi. Birkaç kez belediye tesislerinde ailecek bir araya geldik. Ben Ergenekon süreci başladığında kendisinden uzaklaştım' dedi. Demirkale, son olarak 'Böyle bir katliamda, bütün kutsal değerlerim adına yemin ediyorum ilgimiz yok' ifadesini kullandı.
duruşmada, bu davanın yanı sıra Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi kapsamında da tutuklu bulunan meslekten ihraç edilen Yüzbaşı Muharrem Demirkale'nin, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla tutuklu bulunduğu cezaevinden talepleri alındı.
'Dink ailesinin gözlerine bakarak savunma yapmak istiyorum'
Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında hazırlanan mahkemeye sevk yazısında savcının, 'FETÖ'nün altın çocuğu' nitelemesinde bulunduğu ve hazırlanan 3. iddianamede ise 'Cinayet mahallinde tetikçi Ogün Samast'ı takip eden jandarma istihbarat görevlilerinin komutanı olduğunu' belirttiği sanık Demirkale, şimdilik taleplerini kısaca dile getireceğini, savunmasını ise duruşma salonunda Hrant Dink'in ailesinin gözlerinin içine bakarak yapmak istediğini söyledi.
İddianamenin çelişkilerle dolu olduğunu savunan ve kendi rütbesinin bile farklı farklı yazıldığını aktaran Demirkale, yüzlerce soruşturma gerçekleştirmiş, terör ve organize suçlarda mücadele etmiş bir görevli olarak haklarında soruşturma yürüten savcılara ve emniyet görevlilerine hak verdiği tek bir konunun, baz istasyonu verileriyle ilgili çalışma yapmaları konusu olduğunu ifade etti.
Baz istasyonu verilerinin IP programına yüklendiğini ve bazı sonuçlara ulaşıldığını anlatan Demirkale, şüphelilerin kimlerle görüştüğüne odaklanılmasının doğal bir durum olduğunu ancak bunun kayda değer bir delil olmaması durumunda insanların bununla suçlanamayacağını öne sürdü.
'15 Temmuz'da polis kanı dökmemek için teslim olduk'
Sorumlu olduğu jandarma istihbaratçıları uzaktan kontrol ettiğine dair iddianın altının boş olduğunu savunan Demirkale, 15 Temmuz darbe girişiminde Ankara Jandarma Genel Komutanlığında gözaltına alınmasıyla ilgili de 'Ben Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Merkezine, görevlendirildiğim için, çok ivedi bir şekilde intikal etmemin istenmesi üzerine gittim. Normal arabamla gittim ve içeri girdim, bunlar kayıtlarda görülecektir. Girdiğimiz andan itibaren çevremiz sarıldı zaten polislerce. Bir sürü arkadaşımızı kaybettik. Sabahleyin de biz polis kanı dökmemek için teslim olduk.' diye konuştu.
Darbe girişimi öncesinde hakkında gazetelerde, 'FETÖ'nün altın çocuğu' şeklinde kendi ve ekibini kapsayan haberler çıktığını hatırlatan Demirkale, mahkeme heyetine, FETÖ'nün şifreli haberleşme programı 'ByLock' listesinde olup olmadığını sordu. Mahkeme Heyeti Başkanı Ali İhsan Horasan'ın, 'Sen yoksun' demesi üzerine Demirkale, 'Yokum ben. Ben böyle bir program kullanmadım. Zaten duruşma salonunda konuşan sanıklar, nereli olduklarını anlatmak zorunda kalıyorlar FETÖ'cü olmadıklarını anlatmak için.' ifadelerini kullandı.
Emniyete götürüldüğünde kendisine 20'ye yakın fotoğraf gösterildiğini ve oradaki kişilerden hiçbirinin kendi personeli olmadığını polislere söylediğini aktaran Demirkale, 'Bunlar İstanbul jandarma istihbarat personeli de değildi. 'Bu çocukları yakmayın, kriminal daireye lütfen bunları yazın, anlamsız bir şekilde insanları suçlu hale getirmeyin' diye yalvardım ben polislere. Bu savcının yapması gereken işleri biz ancak basından, televizyondan öğrenebiliyoruz. İki defa da iade ettiniz iddianamesini. Savcının yapmadığı şeyi mahkeme üstlenmiş. Dolayısıyla insanlar içeride. Bize bakan boyutuyla çöktü zaten bu mesele.' şeklinde konuştu.
'Ergenekon süreci olduğunda Zekeriya Öz'den uzaklaştım'
Duruşmada sanık olarak yargılanan, kendi ekibindeki kişilerin görevlerini layıkıyla yerine getiren insanlar olduğunu belirten Demirkale, 'Bu arkadaşlar kanın dökülmesi için değil, dökülmemesi için uğraşmış arkadaşlar. Yazık oluyor çocuklara.' dedi.
Demirkale, dönemin özel yetkili savcısı ve bu davanın firari sanığı Zekeriya Öz ile cinayetin hemen öncesi ve sonrasında görüşme kayıtları olduğu iddiasına ilişkin ise şunları kaydetti:
'Zekeriya Öz ile görüşme meselesinde, tutuklanmaya sevk edildiğim hakim bana sadece bunu sordu. 1997-1999 yılları arasında Bitlis'te özel harekat birlik komutanıydım. Mutki ve diğer ilçelerde operasyonlara giden biriydim. Mutki'de takviye birlikler geldi bana ve eğitim ihtiyacı doğdu. Başka ilçelere de eğitime gittik. Mutki'de bir hafta kalıp oradaki timlere muhabere eğitimi verdik. Mutki gibi bir yer, küçük bir yer. Jandarma gazinosu var. İki tane savcı görev yapıyordu o zaman. Kaymakam falan hepsi birlikte gazinoda vakit geçiriyoruz. Zekeriya Öz ile orada tanıştık biz. Benden bir yaş büyük. Mutki gibi ilçelerde insanlar alışverişlerini yapmaya Tatvan'a gider. Tatvan daha çok gelişmiştir. Biz de Tatvan'da komşuyuz. Geldiği dönemde belki 3-4 sefer aradı, 'ziyaret etmek istediğini' ifade etti. Eşiyle geldi. Eşi çok saygıdeğer insandır. Zekeriya çok sert bir insan ama hanımefendi, nezaketli, utangaç bir insan. Çocuklarımız da yakın. Çayımızı çorbamızı içtiler gittiler. Ne zaman görüştük tam hatırlamıyorum. Daha sonra zaten Mersin'e atandım ve Mersin'de görüştüğümüzü hatırlamıyorum. İrtibatımı kesmiştim, telefonumu değiştirmişimdir. Mersin'den sonra Ankara, Bursa ve son olarak da İstanbul'a geldim. Bir gün 'Asım binbaşı' Beşiktaş'a (eski DGM binası) gidiyor, görüştüğü Öz beni soruyor. 'Kahramandı, çatışmalara girmişti' diye belirtmiş. İstihbaratta olduğumu söylüyor 'Asım binbaşı' da. 'Söyleyin gelsin yanıma' diyor. Gidemediğim için santralden ulaştı bana, 'Niye gelmiyorsun?' dedi. O şekilde gittik, ondan sonra iletişimimiz oldu. Ergenekon süreci başladıktan sonra ben zaten uzaklaştım ondan. Nasıl uzaklaşmayayım?'
'Öz haricinde diğer savcılarla da iş yaptık'
Öz'ün eşi ile kendi eşinin görüştüklerini anlatan Demirkale, Dink cinayetinden önce Zekeriya Öz ile eşinin telefonundan görüştüğü iddiasına ilişkin de 'Tahminimi söylüyorum. Yeşilköy belediye tesislerinde ailece bir araya geldik. Onun haricinde özel başka bir samimiyetim yok bu insanla. Ayrıca yarbaylarım falan anlattı; jandarma istihbarat yapılanması emniyetin istihbarat yapılanması gibi değil. Jandarma istihbarat olarak bütün faaliyetlerimizi savcılarla yapmak zorunda kalıyoruz. Benim de İstanbul'da olduğum dönemde çalışmalarımızın yüzde 90'ı adli çalışmalardı. Önleme dinlemesi çok kolay. Adli çalışmada bir sürü riski var, sorumluluk var. Bütün işlerimizi buradaki savcılıklarla yapıyoruz. Öz haricinde diğer savcılarla da iş yaptık. Oradaki savcılarla ilişkimiz oluyor. Bu görevle ilgilidir.' ifadelerini kullandı.
Dönemin emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer ve Erol Demirhan ile 2004-2005 yılları arasında Urfa'da çalışırken tanıştığını ve tanışıklığının müşterek operasyonlar yaptıkları için gerçekleştiğini belirten Demirkale, şöyle devam etti:
'Ben elde ettiğim bilgileri hiçbir zaman saklayan bir insan modunda olmadım. Memlekete iyi hizmet ettim diye düşündüm. Şu anda görevli arkadaşlar da beni bilir ama isim vermek istemiyorum. Bizim emniyetle birlikte ihtiyacımız, dinleme kısmımız hantal olduğu için vardı. Hem MİT hem emniyet bize yardımcı oldu, Allah var. Bir sürü operasyonumuz var başarılı. Bu başarı, ilişkilerimizden kaynaklandı.'
'Bir gün hesaplaşacağız, bundan şüphem yok'
İlişkilerinin hep görev ilişkisi olduğunu savunan ve görevi gereği istihbaratı bilen, eski gelenekten gelen bir insan olduğunu söyleyen Demirkale, 'İz bırakmamayı bilecek kapasitedeyim. Örgütsel ilişki kursam zaten iz bırakmam. 'Altın çocuğum' falan... Savcı koyuyor, medyada çakıyorlar. Yok böyle bir şey.' dedi.
Mahkeme heyeti başkanından, kendisine ait HTS kayıtları ile cinayet öncesi görüştüğü iddia edilen Zekeriya Öz'ün HTS kayıtlarını karşılaştırmak için talep eden Demirkale, 18, 19 ve 20 Ocak 2007 tarihlerine ait kredi kartı dökümlerini de istedi.
Türkiye'de çalışmak istemediği iki ilin İstanbul ve Giresun olduğunu ancak 2005 yılında İstanbul'a tayininin çıktığını anlatan Demirkale, 'Hakkımda çok haber çıktı. Bunların kimler tarafından palazlandıklarını ben biliyorum. Bir gün hesaplaşacağız zaten, vallahi bundan şüphem yok. Hakkımda haberler çıktığı sırada İstanbul'dan bağlantılarım beni aradı, 'Serdar abi' diye bilirler beni. Ali Fuat Yılmazer ile özel irtibata girme gibi derdim yok. Savcı ne diyor anlamıyorum. Tanrı mıyım? Niye görüşmeyeyim? Omzumda yıldız olduğu için tanrı mıyım? Savcılarla çok kez görüşmüştür buradaki sanıklar da.' diye konuştu.
'Yolsuzlukları dile getirdiğim için buradayım'
Türkiye'nin çok ağır koşullardan geçtiğini ve çok ciddi sıkıntılar yaşandığına işaret eden Demirkale, 'Köprüden önceki son çıkışı maalesef kaçırdık, Allah sonumuzu hayretsin. Kendimle ilgili bir şey talep etmiyorum. Dink'in katledilmesinde hiçbir şekilde ilgimiz yok. Bütün kutsal değerlerim adına yemin ediyorum bizim bu işle ilgimiz yok. Fetullahçı değilim. Burada olmamın nedeni, yolsuzlukları dile getirmemdir ve alçak yarbay, binbaşı seviyesinde rüşvet pozisyonlarını ortaya çıkarmaktır. Her şeyi oraya gelip anlatacağım.' savunmasını yaptı.
Duruşmada, diğer tutuklu sanıklar ve avukatları da taleplerini dile getirdi.
Mahkemenin ara kararı
Taleplerle ilgili görüşü sorulan cumhuriyet savcısı, tutuklu sanıklardan Adem Sarıgül, Abdullah Dinç, Yusuf Bozca, Ali Barış Sevindik, Volkan Şahin ve Hüseyin Yılmaz'ın tahliyesini talep etti.
Taleplerle ilgili ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, jandarma görevlisi tutuklu sanıklar Abdullah Dinç, Yusuf Bozca, Ali Barış Sevindik ve Volkan Şahin ile yayınevi sahibi Adem Sarıgül'ün tahliyesini kararlaştırdı. Bu sanıklar hakkında yurt dışına çıkış yasağından oluşan adli kontrol tedbiri uygulanmasına da hükmeden heyet, duruşmayı sıralı yapılmak üzere 31 Temmuz, 1, 3 ve Ağustos 2017 tarihlerine erteledi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan 168 sayfalık iddianamede, Ramazan Akyürek ile Coşgun Çakar'ın 'tasarlayarak kasten öldürmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbet, 'silahlı örgüt kurmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma' suçlarından da 23 yıldan 44'er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
Sanıklardan Ali Fuat Yılmazer'in 'tasarlayarak kasten öldürmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbet, 'silahlı örgüt kurma, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma' suçlarından 19 yıldan 32 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in 'kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ve görevi kötüye kullanma' suçlarından 15 yıl 6 aydan 22'şer yıla kadar hapisle cezalandırılması öngörülüyor.
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un 'görevi kötüye kullanma' suçundan 6 aydan ikişer yıla kadar hapisle cezalandırılması talep iddianamede, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve eski Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı Hasan Durmuşoğlu'nun 'kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, görevi kötüye kullanma ve resmi belgeyi yok etme' suçlarından 18 yıl 6 aydan 29 yıl altışar aya kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
Cinayetin işlendiği dönemde İstihbarat Daire Başkanlığında görevli komiser Yılmaz Angın, İstihbarat Daire Başkanlığı C Büro Şube Müdür Yardımcılığı görevini yürüten Tamer Bülent Demirel ve Osman Gülbel, Trabzon'da polis memurluğu yapan Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan, Onur Karakaya, komiser yardımcısı Özkan Mumcu, Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı görevini yürüten Ercan Demir ve Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü yapan Faruk Sarı hakkında 'tasarlayarak kasten öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilen iddianamede, bu sanıklar hakkında ayrıca 'silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma' suçlarından çeşitli hapis cezaları isteniyor.
İddianamede, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığında görevli Şube Müdürü Yunus Yazar, eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdür Yardımcısı Ali Poyraz, o dönem komiser olan Hamdi Egbatan, Mehmet Akif Yılmaz, Serkan Şahan, Ömer Faruk Kartın, polis memuru Mehmet Uçar ve dönemin mülkiye müfettişi Şükrü Yıldız'ın ise 'silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma' suçlarından çeşitli hapis cezalarına çarptırılmaları talep ediliyor.
Süreç
Dönemin özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 19 sanığın yargılandığı davada 17 Ocak 2012'de verdiği kararla tutuklu sanık Yasin Hayal'in, 'Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbet, yazar Orhan Pamuk'u tehdit etmekten 3 ay ve 'ruhsatsız silah bulundurmak' suçundan da 1 yıl hapisle cezalandırılmasını, 'silahlı terör örgütü yöneticisi olmak' suçundan ise beraatını kararlaştırmıştı.
Tutuklu sanıklardan Erhan Tuncel'in de toplam 10 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmasına hükmederek tahliyesine karar veren heyet, sanıklardan Ersin Yolcu'yu 12 yıl 6 ay, Ahmet İskender'i 13 yıl 4 ay ve Salih Hacısalihoğlu'nu 2 ay 15 gün hapisle cezalandırmış, bütün sanıkların 'silahlı terör örgütü üyeliği' suçundan beraatına hükmetmişti.
Bozma kararı
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 'örgüt' yönünden verilen beraat kararını bozmuş, sanıkların 'silahlı terör örgütü' değil, 'suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt' üyesi oldukları gerekçesiyle yargılanmalarına hükmetmişti.
'Kasten öldürmeye azmettirme' ve 'Orhan Pamuk'u tehdit' suçlarından sanık Yasin Hayal'e verilen mahkumiyet kararını onayan daire, Yasin Hayal hakkında 'silahlı terör örgütü kurma, yöneticisi olma' suçundan verilen beraat kararını ise 'suç örgütü kurma ve yönetme' suçundan mahkumiyet gerektiği için bozmuştu.
Sanıklardan Erhan Tuncel'in 'patlayıcı madde imal etme' suçundan mahkumiyet kararını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 'kasten öldürmeye azmettirme' suçundan beraat hükmünü ise sanığın Dink'in öldürülmesi suçuna yardım suretiyle iştirak etmesi sebebiyle mahkumiyeti gerektiği için bozmuştu.
'Silahlı terör örgütü yöneticisi olma' suçundan beraat kararı da 'suç örgütü üyesi olma' suçundan mahkumiyeti gerektiği gerekçesiyle bozulan Tuncel hakkında, Trabzon'da 24 Ekim 2004'te McDonalds'ın bombalanması olayında, 'genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, mala zarar verme ve 6 ayrı kasten yaralama' suçlarından verilen mahkumiyet kararı da bozulmuş, bu eyleminin '6 ayrı kasten öldürmeye teşebbüs' suçunu oluşturacağına karar verilmişti.
Yargıtay kararının ardından davanın yeniden görülmesine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlanmış, bu mahkemede 6 duruşma yapıldıktan sonra dosya, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmişti. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, kamu görevlilerine ilişkin iddianameyi kabul ettikten sonra dava dosyasını, Ogün Samast, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'in de aralarında bulunduğu, haklarındaki hükümler Yargıtay tarafından bozulan 8 sanıklı ana davayla birleştirilmesi için İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne göndermişti.
Bu mahkemenin heyeti, 'Birleştirme kararında muvafakat talep edilmediği, mahkemenin terör suçlarına bakmakla görevli olmadığı, ana davada yargılamanın ileri aşamaya geldiği ve bu davada yargılananlarla yeni davada yargılanacak kamu görevlileri arasında ortak sanık bulunmadığı' gerekçeleriyle dosyayı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne iade etmişti.
Mahkemeler arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için dosyaların gönderildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesi, iki davayı birleştirip, davaların İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmesine karar vermişti.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler ve jandarma görevlilerinin de aralarında bulunduğu 50 sanık hakkında Hrant Dink cinayetine ilişkin açılan yeni davanın, aralarında Ogün Samast, Erhan Tuncel, eski emniyet müdürleri Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Coşkun Çakar'ın da yer aldığı 35 sanıklı ana dava ile birleştirilmesine karar vermişti
Heyet, birleşen 85 sanıklı Hrant Dink cinayeti davası kapsamında, FETÖ elebaşısı sanık Fetullah Gülen'in yurt dışında bulunması ve kendisine ulaşılamaması nedeniyle gıyaben tutuklanmasına, aralarında Ekrem Dumanlı, Zekeriya Öz'ün de bulunduğu 6 sanık hakkında da yakalama kararı çıkarılmasına hükmetmişti.
Paralel yapı-21 Mart (2017) 'İstanbul 85 sanık (50+35) Dink Cinayeti ve Fetö bağlantısı' birleşik davaları
Paralel yapı-Hrant Dink cinayeti
Dink davasıyla ilgili tüm haberler
(08 Temmuz 2017, 17:13)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: