Mamak 28. Mekanize Tugayı'ndan çıkardıkları zırhlı araçlarla Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ)'nün 15 Temmuz darbe girişimine katıldığı belirtilen 38 sanığın, Mesut Yağan isimli vatandaşın şehit edilmesinin de aralarında bulunduğu eylemlerden yargılandığı davaya devam edildi.
19.05.2017 15:24 Mamak 28. Mekanize Tugayı'ndan çıkardıkları zırhlı araçlarla Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ)'nün 15 Temmuz darbe girişimine katıldığı belirtilen 38 sanığın, Mesut Yağan isimli vatandaşın şehit edilmesinin de aralarında bulunduğu eylemlerden yargılandığı davaya devam edildi.
15.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanıklar, yakınları ve avukatları katıldı. Tutuklu sanıklar, duruşmaya jandarma eşliğinde getirildi.
Sanık eski uzman çavuş Murat Demir, 15 Temmuz gecesinde mesaiye çağrıldığını, 28. Mekanize Tugayı'ndan terör saldırısı ihbarı nedeniyle Genelkurmay Başkanlığına intikal emri aldıklarını ve emir doğrultusunda hareket ettiklerini savundu.
Gençlik Caddesi'ne geldiklerinde yolun kapalı olması nedeniyle ilerleyemediklerini, vatandaşların zırhlı araçlar etrafına toplandığını, bu esnada bazı vatandaşlarla 'Genelkurmay Başkanlığına saldırı ihbarı nedeniyle güvenlik almaya gittiklerini' söylediğini anlatan Demir, bir tankın havaya ateş açması ve araçları ezerek, yoluna devam etmesiyle vatandaşların zırhlı araçlara taş atmaya başladığını, ortamın gerginleşmesi üzerine de aldığı emir doğrultusunda, tankın açtığı yoldan Genelkurmay Başkanlığına intikal ettiğini belirtti.
Aldıkları 'Genelkurmay Başkanlığına gitme' emrinin kanunsuz olmadığını savunan Demir, karargah nizamiyesine geldiğinde vatandaşın üzerine ateş açıldığını gördükten sonra kullandığı araçtaki silah sistemlerini söktüğünü ve aracındaki 4 er ile güvenli olacağını düşündükleri karargah bahçesine girdiklerini kaydetti. Helikopterlerden ateş açılması üzerine de beraberindeki erlerin can güvenliği için bir merdiven altına sığındıklarını, sabaha karşı kendisini Orgeneral Hulusi Akar'ın koruması olarak tanıtan 'Mahir' isimli bir başçavuşun yönlendirmesiyle güvenli bir yere geçtiklerini, sabah da polise teslim olduklarını bildirdi.
Sanık er Davut Yasin Ameleoğlu, 15 Temmuz günü akşam saat 22.00'da toplanma emri verildiğini, tatbikat olacağı belirtilerek Üsteğmen Bora Bolat'ın emriyle zırhlı araçlara geçtiklerini ve saat 23.00 sıralarında tugaydan çıktıklarını belirterek, Genelkurmay Başkanlığına yaklaşıldığında halkın önlerini kestiğini, bir tanktan havaya ateş açılması sonrasında da halkın kendilerine taş atmaya başladığını anlattı.
-'Bir binbaşı (Halkı ezerek git) emri verdi'
Yaşanan kargaşada içinde bulundukları zırhlı araca binen bir binbaşının 'halkı ezerek, Genelkurmay Başkanlığına git' emri verdiğini, aracı kullanan sanık Uzman Çavuş Murat Demir'in bu emri yerine getirmediğini, bir tankın açtığı yoldan Genelkurmay Başkanlığı nizamiyesine geldiklerini ifade eden Ameleoğlu, aracın silah sistemlerini sökerek, nizamiye dışında bıraktıklarını, Karargah içerisinde bir merdiven altına sığındıklarını, sabaha kadar da oradan çıkmadıklarını söyledi.
Sanık er Ameleoğlu, 'Üsteğmen Abdurrahman Koçoğlu, sabah saatlerinde bizi toparlayarak, darbe girişimi olduğunu ve polislere teslim olacağımızı söyledi. Orada takım elbiseli biri de isimlerimizi alarak, polise teslim etti.' dedi.
Sanık er Yılmaz Ordubakandan da komutanların emri doğrultusunda zırhlı araçlarla Genelkurmay Başkanlığına intikal ettiklerini, kimseye ateş etmediğini savundu.
Ordubakandan, 'Askerlik yeminime bağlı kaldım. 10 aydır cezaevinde suçsuz yatıyorum. Askere vatan borcumu ödemeye geldim, vatan haini oldum. Üsteğmen Abdurrahman Koçoğlu, 'Arkadaşlar oyuna geldik, bir darbe girişimi olmuş, kandırıldık, tabur komutanımız haindir, ben polisi arayacağım ve teslim olacağız' diye konuşma yaptı ve sonra teslim olduk.' diye konuştu.
-'Askerlik yapmaya geldim, başıma gelmeyen kalmadı'
Sanık er Nihat Aydın da zırhlı araçlarla Genelkurmay Başkanlığı nizamiyesine kadar gittiklerini, vatandaşın tepkisinden korktukları için Karargah bahçesinde bir yere sığındıklarını, Üsteğmen Abdurrahman Koçoğlu'nun 'Oyuna geldik, polise teslim olacağız.' sözleri üzerine de emniyet güçlerine teslim olduklarını anlattı.
Sanık Aydın, '9 aylık askerliğim boyunca komutanlarımın emirlerini yerine getirdim. Ellerim kınalanarak askerlik yapmaya, vatan borcumu ödemeye geldim. Bugüne kadar karakol yüzü görmemiştim, askerlik yapmaya geldim, başıma gelmeyen kalmadı.' ifadesini kullandı.
Sanık uzman çavuş Haşim Aktaş, hakkındaki suçlamaları reddederek, komutanlarının verdiği emirleri yerine getirdiğini savundu. Aktaş, 'Bayramlarda, tatbikatlarda, operasyonlarda sürekli mesaj atan Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve 4'ncü Kolordu Komutanlığı, darbe girişimi olduğunun anlaşıldığı saatlerde neden 'Bu kanunsuz bir emirdir, darbe teşebbüsüdür' diyerek mesaj atılmamıştır, merak ediyorum. Bize emir verenlerden şikayetçiyim.' dedi.
'Şırnak'ta 3 ayda 550 teröristi etkisiz hale getirdik'
Sanık eski uzman çavuş Sedat Akdeniz de 12 Nisan'da, Şırnak'ta bölücü terör örgütünce kazılan çukurların kaldırılmasına yönelik operasyona gittiklerini, 4 Temmuz'da operasyonlar bitince Ankara'ya döndüğünü söyledi.
Ankara'ya bir kahraman gibi döndüğünü, 3 ayda 550 teröristi etkisiz hale getirdiklerini anlatırken gözyaşlarını tutamayan Akdeniz, Ankara'ya döner dönmez izne ayrıldığını, izni bitmeden göreve çağrıldığını belirtti.
Akdeniz, darbe girişimi günü mesaide dikkatini çeken bir durum olmadığını, mesaiyi bitirip eve gittiğini, akşam saatlerinde alarm emri verildiğine dair telefon aldığını, cep telefonuna da 4. Kolordu Komutanlığı'ndan alarm emrine ilişkin mesaj geldiğini kaydetti.
Emrin ardından araçlarla Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'na doğru yola çıktıklarını, konvoy durduğu sırada tanımadığı bir binbaşının araca bindiğini ve emir komutanın kendisinde olduğunu söylediğini anlatan Akdeniz, binbaşının mühimmatı topa sürmesi emrini verdiği er Mustafa Kaya'nın, 'silah arızalı' diyerek, emri yerine getirmediğini iddia etti.
Akdeniz, bunun üzerine Genelkurmay Karargahında binbaşının araçtan indiğini, araç içinde sabaha kadar beklediklerini, sabaha karşı polislere teslim olduklarını anlattı.
Er Mustafa Kaya da emir altında olduğunu, kimseye ateş etmediğini savunarak, araca binen tanımadığı bir binbaşının kendisine, 'Mühimmatı topa sür, ateşlemeye hazır et' dediğini aktardı.
Aracın Genelkurmay Karargahı içinde bulunduğunu, namlusunun da karargah önünde toplanan vatandaşlara dönük olduğunu anlatan Kaya, 'Binbaşıya silahın bozuk olduğunu söyledim, korktuğum için bozuk dedim. Aslında bozuk değildi. O gece mühimmatı sürseydim ve bana vur emri verseydi vurmak zorunda kalacaktım o yüzden sürmedim.' diye konuştu.
Sanık piyade er Hüseyin İmre de Genelkurmay Karargahı'na geldikten sonra zırhlı araç içinde beklediklerini, ne olduğunu anlamadıklarını savundu.
Özel Kuvvetler Komutanlığına mensup isimlikleri sökülmüş askerlerin, 'Vatan hainleri burada uyuyor musunuz?' diye bağırarak, kendilerini araçtan çıkardığını belirten İmre, '(Genelkurmay'a kimse girmeyecek, gerekirse vuracaksınız) dediler. Sonra içlerinden birisi elime G-3 verdi. Vatandaşlara doğru mevzi aldırdı, ateş emri verdi. Vatandaşlara değil, havaya ateş ettim. Bana kızdı, 'Mermiyi boya harcama sıkacaksan böyle sıkacaksın' diyerek halka doğru ateş etti.' diye konuştu.
'Okumam yazmam yok'
Er Mehmet Baran ise vatani görevini yaparken, bu oyunun içinde kaldığını belirterek, 'Okumam yazmam yok, askere geldiğimde Türkçem de yoktu. O gece silah bile elime almadım, hiçbir şey yapmadım. Silahımı bir binbaşı aldı, silahımın bulunup bulunmadığını da bilmiyorum. Araç içinde kaldım. Komutanım aracı kilitledi, 'İçeriden çıkmayacağız' dedi. Sonra 'Darbe olmuş' dediler, ben darbe ne onu bile bilmiyorum.' dedi.
Bu sırada söz alan bir avukatın, '15 Temmuz'un en büyük mağdurları bu er çocuklardır. Hepsinin bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz' demesi üzerine salonda bulunan sanık yakınları alkışladı.
Mahkeme Başkanı Melih Uçar ise 'Salonu boşaltırım, burası tiyatro salonu değil.' diyerek izleyicileri susturdu.
Sanık Er Muhammed Ali Özbek, 15 Temmuz'da kırmızı alarm verildiğini, önce tatbikat sonra da 'Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı var.' denilerek tugaydan zırhlı araçlarla çıkartıldıklarını söyledi.
Erlere mühimmat verilmediğini, bu nedenle kimseye ateş etmesinin mümkün olmadığını ifade eden Özbek, zırhlı araçlarla Genelkurmay Başkanlığı bahçesine kadar girdiklerini, gece boyu emir gereği araçtan hiç ayrılmadıklarını kaydetti.
Sanık Özbek, 'Gün ağarırken Üsteğmen Abdurrahman Koçoğlu bizi etrafına toplayarak, 'Arkadaşlar kandırıldık, kimseye sıkmıyorsunuz, sıkacak olan varsa önce bana sıksın, sonra nereye sıkarsa sıksın. Ben bu ülkenin ekmeğini yedim, ihanet edemem, polislere teslim olacağız' dedi. Daha sonra polislere teslim olduk.' diye konuştu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
16.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunma yapan sanık erler, darbe girişimi gecesi götürüldükleri Genelkurmay Başkanlığı karargahında yaşadıklarını anlattı. Sanık piyade er S.Ç, darbe girişiminin ardından gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakıldığını, itiraz üzerine bir üst mahkeme tarafından tutuklandığını belirtti.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da alarm verilmesi üzerine teçhizatlarını alarak toplanma bölgesine geldiğini anlatan S.Ç, burada terör örgütü DEAŞ'ın Genelkurmay Başkanlığına saldırı hazırlığında olduğu, bu nedenle güvenlik önlemi almak için intikal edeceklerinin emrinin verildiğini söyledi. Kendisiyle birlikte 4 kişinin bulunduğu zırhlı personel taşıyıcısıyla (ZPT) yol düzenine geçtiklerini anlatan S.Ç, intikal süresince nereye gidecekleri konusunda kendilerine bilgilendirme yapılmadığını ileri sürdü.
Ulus Meydanı yakınlarına geldiklerinde, sonradan isminin Dursun Koca olduğunu öğrendiği bir binbaşının araçlarına binerek, emir komutanın kendisinde olduğunu söylediğini aktaran S.Ç, bu binbaşının kendilerine tepki gösteren halkı uzaklaştırmak için havaya doğru birkaç el ateş ettiğini anlattı.
Genelkurmay Başkanlığı karargahına geldiklerinde, Uzman Çavuş Fazlı Uğurlu'nun gelişmeler hakkında bilgi almak için gittiğini, kısa bir süre sonra geldiğinde, 'Yanlış bir işe karıştık. Kimse ateş etmeyecek, eden olursa önce bana sıksın' dediğini belirten S.Ç, 'Halka ateş etmedik, kimseyi ezmedik. Fazlı uzman bize mühimmat getirdi ama 'Kesinlikle kullanmayacaksınız' dedi. Polislere güçlük çıkarmadan teslim olduk. Kötü günler geçirdik, inşallah hem TSK'yı hem de erleri bir kez daha böyle bir oyuna alet etmezler.' dedi.
Komutanlarından şikayetçi oldu
Sanık piyade er B.A da alarm verildikten sonra içtima alanında toplanan askerlerin, buradan araçların bulunduğu garaj bölgesine götürüldüğünü söyledi. Araç şoförlerinin araçlarının başına geçmesi için emir verildiğini anlatan B.A, yol düzeni aldıklarında kışla nizamiyesinde bekleyen halkın kendilerini alkışladığını söyledi.
B.A, 'Konvoy halinde ilerledikten bir süre sonra halk araçların üstüne çıkmaya başladı. Bunu neden yaptıklarını bilmiyordum. Sonra tanımadığımız bir binbaşı aracımıza binerek, öndeki tankı takip etmemizi istedi. Getirildiğimiz yerin Genelkurmay Başkanlığı karargahı olduğunu sonradan öğrendik.' dedi.
Karargahta bulundukları sırada helikopterle kendilerine mühimmat getirildiğini ifade eden B.A, sanık eski üsteğmen Abdurrahman Koçoğlu'nun emri ile bu mühimmatları aldığını ancak halka karşı kullanmadığını öne sürdü.
Vatani görevini yapan bir er olarak üstlerinin emirlerini sorgulama konumunda olmadığını söyleyen B.A, sanık olmasına neden olan komutanlarından şikayetçi olduğunu sözlerine ekledi.
'Komutan kolumdan vurdu'
Sanık er E.E ise karargahta çaycı olarak görev yaptığını, darbe girişiminin yaşandığı gece içtima alanına geldiğinde komutanın kendisine ZPT'yi kullanması için emir verdiğini söyledi. Genelkurmay Başkanlığı karargahına vardıklarında gördüğü manzara karşısında korktuğunu dile getiren E.E, yaşlı bir adamın bulundukları yere gelerek, 'Oğlumu öldürdünüz' diye kendilerine bağırdığını aktardı.
Bunun üzerine halkın bulundukları ZPT'nin üzerine çıktığını anlatan E.E, araç komutanı Koçoğlu'nun silahının namlusunu yukarıda tutacak şekilde ateş etmek isteğini ancak kendisinin de yararlanabileceğini düşünerek Koçoğlu'na engel olmaya çalıştığını iddia etti.
ZPT'nin üzerine çıkan vatandaşların kendisini yukarıya doğru çekmeye çalıştıklarını anlatan E.E, bu sırada Koçoğlu'nun yukarıya doğru bir el ateş ettiğini söyledi. Kolundan yaralandığını anlatan E.E, 'ZPT'nin içine düştüm, arkadaşlarım bana ilk yardımda bulundu. Ateş ederken, beni dışarı çekmeye çalışan iki vatandaş ZPT'nin üzerindeydi. Kurşunun bu vatandaşlara isabet edip etmediğini görmedim.' diye konuştu.
Koçoğlu dışında başka birini ateş ederken görmediğini anlatan E.E, 'Vatani görevini yerine getiren bir er olarak verilen emirleri yerine getirmek dışında yasa dışı bir eylem içinde olmadım.' iddiasında bulundu.
Ateş eden binbaşıyı teşhis etti
Sanık er M.S ise araç şoförü olarak görev yaptığını belirterek, diğer erler gibi kendisine verilen emri sorgulama imkanın bulunmadığını söyledi. Sanık eski Binbaşı Koca'nın Gençlik Caddesi'nde aracına binerek emir komutayı aldığını anlatan M.S, bu şahsın halkın tepki göstermesi üzerine tabancasıyla havaya ateş ettiğini söyledi.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Melih Uçar söz konusu binbaşıyı görmesi halinde teşhis edip demeyeceğini sordu. M.S de sanıklar arasında yer alan Koca'yı göstererek, ateş edenin bu şahıs olduğunu söyledi.
Genelkurmaya Başkanlığı karargahına geldiklerinde, Uzman Çavuş Haşim Aktaş ile araçtaki uçaksavarı sökerek içeriye aldıklarını belirten M.S, şöyle devam etti:
'Askere gelirken TSK'nın içinde vatan hainlerinin olabileceğini düşünmemiştim. FETÖ üyesi değilim, hayatımın hiçbir evresinde bu örgütle ilişkim olamamıştır. Yaptığım askerlik yeminine sadık kaldım. TSK'nın itibarını zedeleyecek bir davranışım olmadı. Bütün bunlara rağmen vatan haini olarak yargılanıyor olmam beni kahrediyor. Evin tek oğluyum, sanayide çalışıp ailemin geçimini sağlıyordum. Burada tutulduğum sürece benim ve ailemin mağduriyeti devam edecek.'
'Gülen'in bir oyunu bu'
Sanık er M.S, kışladan zırhlı araçlarla ayrıldıktan kısa bir süre sonra vatandaşların kendilerine tepki göstermeye başladığını, bu duruma anlam veremediğini dile getirdi.
Ulus'a geldiklerinde halkın tepkisinin iyice artması üzerine sanık Koçoğlu'nun havaya ateş ettiğini anlatan M.S, 'Uzman Çavuş Oğuz Coşkun da Koçoğlu'nun emriyle ateş etti. Halktan biri Coşkun'un kafasına büyük bir taş attı. Genelkurmay Başkanlığına geldiğimizde sabah saatlerine doğru Koçoğlu bize bunun 'Gülen'in bir oyunu' olduğunu söyleyerek bizi topladı.' iddiasında bulundu.
Sanık M.M. de vatani görevini yapmaya geldiği peygamber ocağında, böyle bir duruma maruz kalmasına anlama vermediğini belirterek, 'Ben irademle o gün orada değildim, komutanım hainse ben ne yapabilirim hakim bey. 10 aydır tutukluyum. Artık aileme kavuşmak istiyorum.' dedi.
Duruşmada ayrıca sanık erler M.T ve Ş.S de savunmalarını yaptı.
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunma yapan sanık eski Üsteğmen Abdurrahman Koçoğlu, Genelkurmay Başkanlığı karargahında kendilerine engel olmaya çalışan halkı uzaklaştırmak için ateş ettiğini kabul etti.
Koçoğlu, 15 Temmuz'da evde bulunduğu sırada Bölük Komutanı Üsteğmen Serhat Savcı'nın kendisini arayarak, Tabur Komutanı Yarbay Ertuğrul Terzi'nin karargaha gelmesini söylediğini aktardı. Emrinde bulunan askerlerin de karargaha gelmesi için emir aldığını belirten Koçoğlu, bunun üzerine takımında görevli uzman çavuşları aradığını anlattı.
Karargaha geldiğinde büyük bir terör saldırısı ihtimaline yönelik çalışmalar yapıldığına şahit olduğunu anlatan Koçoğlu, 'PKK ve IŞİD terör örgütlerinin kamu binalarını işgal edeceklerine dair yoğun istihbarat geliyordu, bunun üzerine bir şartlanmışlık vardı. Beylik tabancalarımızı taşımamız emredilmişti. Terör saldırısına karşı paranoya bir duruma gelmişti. O günkü yaşanılanları da bu çerçevede yorumladım.' diye konuştu.
Üsteğmen Savcı'nın herkesin zırhlı personel taşıyıcılara (ZPT) binmesi için emir verdiğini belirterek, o gece kışladan çıkışlarının askeri nizamlara göre yapıldığını savunan Koçoğlu, 'Bana bu emri veren birinci sicil amirim Üsteğmen Savcı'dır. Herkesin aracının başına geçerek tabur önünde yol düzeni almamızı emretti. Bana Meclise saldırı olabileceğini söyleyerek yanımdan uzaklaştı.' ifadelerini kullandı.
Nizamiye çıkışında halkın kendilerini alkışladığını iddia eden Koçoğlu, Ulus'a geldiklerinde tablonun aniden değiştiğini, halkın kendilerine aşırı tepki gösterdiğini söyledi.
Koçoğlu, 'Olumsuz bir durum yaşanmaması için halkı araçlardan uzaklaştırmak adına havaya birkaç el ateş ettim. Şok olmuştuk. Kendim ve araçtaki erlerin canını kurtarmaktan başka bir şey düşünmedim.' savunmasını yaptı.
Genelkurmay Başkanlığı Karargahına geldiklerinde dışarıda kargaşa ve çatışmanın hakim olduğunu kaydeden Koçoğlu, nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla omuzundan yaralandığı söyledi. ZPT'deki askerlerin kendisine ilk müdahaleyi yaptığını belirten sanık Koçoğlu, 'Askerlerime ve halka zarar gelmesin diye havaya ateş ettim. İçinde bir sivilin olduğu aracı tank sürükledi. Biz de bu vatandaşı içerden çıkararak karargahın dışına çıkmasını sağladık.' dedi.
Polatlı Ziraat Odası Başkanlığından telefonuna sabaha karşı gelen mesajla darbe girişimi olduğunu öğrendiğini ileri süren Koçoğlu, şöyle devam etti:
'Ondan sonra kimsenin ateş etmeyeceğini, ateş eden olursa ilk önce beni vurması gerektiğini söyledim. Birkaç kez karargahtan çıkmaya çalıştık ama tanklarla girişleri kapatmışlardı. Oradan çıkabilmek için polisi de aramıştık. Halka ateş etmedik. Tatbikat diye çıkmadık, 'terör saldırısı var' diye çıktık. Halka ateş etmiş olsaydık biz katliam yapmış olurduk. Biz halkın ve kendi can güvenliğimizi sağlamaya çalıştık.'
'Bir el ateş ettim'
O gece Genelkurmay Başkanlığı karargahında şehit edilen Mesut Yağan'ın kendisi tarafından vurulduğu iddialarını kabul etmeyen Koçoğlu, 'Maktulün beni omzumdan yaralayan kurşun gibi bir kurşunla vurulduğunu düşünüyorum. Ben ateş ettiğim sırada bir şahıs, aracın içindeki şoför Emrah Ersever'i dışarı çıkarmaya çalışıyordu. Namlunun ucunu net bir şekilde görüyordum, havaya ateş ettim. Ersever'i dışarı çıkarmaya çalışan şahsa benim ateşim isabet etmedi. Söz konusu şahsın yüzünü görmedim. Bir el ateş ettim, benim aracımda başka birinin ateş ettiğini görmedim.' ifadelerini kullandı.
İddianamede kardeşinin FETÖ üyesi bazı isimlerle görüştüğüne dair bilgilere yer verildiğini de hatırlatan Koçoğlu, 'Onun yaptığı eylemler beni bağlamaz. Bir başkası silsile yolu ile suçlanamaz. Ben FETÖ üyesi değilim, bunu kanıtlayacak tek bir delil iddianamede yer almamaktadır.' diyerek savunmasını tamamladı.
'Genelkurmay'a saldırı var'
Sanıklardan eski Binbaşı Fatih Efe, 15 Temmuz öncesi NATO plan subayı olarak görevli olduğunu, darbe girişiminden önceden haberi olmadığını ifade etti.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da, Devlet Mahallesi'ndeki lojmanda oturma süresi dolduğu için Etimesgut'taki lojmanlara bakmaya gittiğini ifade eden Efe, saat 22.00 sularında yanındaki karacı subayın birliğinden aranması üzerine kendisi de Kara Kuvvetleri personeli olduğu için birliğe gitme kararı aldığını beyan etti.
Sanık Efe, 28. Mekanize Tugayı'na gittikten sonra bir albayın 'Genelkurmay'a saldırı var' dediğini, emir vermesi üzerine askeri araçlarla kışladan çıktıklarını iddia etti.
Yaşanan askeri hareketlilikten darbe girişimini anlamadığını öne süren Efe, 'Genelkurmay'a gittikten sonra bir süre askeri araçta bekledim. Etrafta askeri araçların ve bazı askerlerin olduğunu gördüm. Araçtan çıkarak neler olduğunu öğrenmek için yanlarına gitmek istedim. Giderken, helikopterden açılan ateşle omzumdan yaralandım. Revirde pansuman yapılırken televizyonlardan darbe girişimini öğrendim.' ifadelerini kullandı.
Araçta bulunduğu sürede hiçbir erin silah kullanmadığını ve erlerin yaşanan olaylardan sorumlu tutulamayacağını ifade eden sanık Efe, sanıklardan bazılarının savunmalarında yer alan 'topu hazırlayın' şeklinde bir emrinin olmadığını da söyledi.
Bazı sanıkların 'darbe olduğunu söylediği' yönündeki beyanlarını da kabul etmeyen Efe, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
17.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, şehit vatandaş Mesut Yağan'ın babası Metin Yağan, tutuklu sanıklar, yakınları ve avukatları katıldı.
Tutuklu sanık eski sağlık astsubay Uğur Pekmezci, SEGBİS ile bağlandığı duruşmada savunmasını yaptı. Pekmezci, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilmediğini, görevine döneceği günü özlemle beklediğini belirterek, hem siyasetten hem de cemaatlerden uzak birisi olduğunu, askerlik yeminine bağlı görevini yürüttüğünü, hiçbir şekilde vatandaşa karşı silah kullanmadığını öne sürdü.
Pekmezci, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün yaşandığı gece alarm verildiği için Tugay'a çağrıldığını, Genelkurmay Başkanlığına DEAŞ saldırısı olduğu ve Tugay'a da o bölgeyi koruma görevi verildiğinin söylendiğini, 'Yaralı intikali olur' düşüncesiyle hazırlıklarını yaparak karargah binasına geçtiğini belirtti.
Bu esnada Tugay Kurmay Başkanı Albay Savaş Kabaklı'nın kendisini Tugay'dan çıkmak üzere araç komutanı olarak görevlendirdiğini ifade eden Pekmezci, sağlıkçı olduğunu belirtmesine karşın, Kabaklı'nın emri tekrarlaması üzerine zırhlı araca bindiğini anlattı.
Araçla Gençlik Caddesine kadar geldiklerini, burada yolun kapanması nedeniyle araçtan önce binbaşı Fatih Efe ve tanımadığı yüzbaşının sonra kendisinin indiğini, binbaşının bazı vatandaşlarla tartıştığını aktaran Pekmezci, o esnada yanına gelen bir kadının 'Biz sizi destekliyoruz, askeri destekliyoruz, darbeyi destekliyoruz.' demesi üzerine darbe teşebbüsünden haberdar olduğunu ileri sürdü.
Pekmezci, hemen araca dönerek şoföre Tugay'a dönme emri verdiğini, şoför er Şerafettin Ceylan'ın araçtaki silahı binbaşı Efe'nin aldığını, silah olmadan gidemeyeceğini söylemesi üzerine de vatandaşlarla tartışan binbaşının yanına giderek, ortamı sakinleştiriyor gibi yapıp silahı elinden aldığını, araca geldiğini ve Tugay'a döndüklerini kaydetti.
Sanık Pekmezci, bindiği aracın zırhlı olmadığını, üzerinde silah sistemi bulunmadığını, hiçbir silahlı olaya karışmadığını, darbeye katılanlarla da irtibatı bulunmadığını savunarak, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Tutuksuz yargılanan er Şerafettin Ceylan da 15 Temmuz'da kullandığı araçla Gençlik Caddesine kadar gittiğini daha sonra astsubay Uğur Pekmezci'nin emriyle tekrar Tugay'a döndüğünü söyledi. Sanık er Ceylan, Tugay Kurmay Başkanı Albay Savaş Kabaklı'ya yolu bilmediğini söylemesi üzerine astsubay Pekmezci'yi araç komutanı olarak gönderdiğini, normalde Pekmezci'nin araca binmek üzere orada olmadığını belirtti.
- 'Oğlumu vuranın üsteğmen Abdurrahman Koçoğlu olduğunu anladım'
15 Temmuz'da şehit düşen Mesut Yağan'ın babası Metin Yağan da duruşmada olay anını anlattı.
Yağan, iki oğlu ve geliniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın vatandaşı meydanlara davet etmesi üzerine önce TBMM'nin, oradan da Genelkurmay Başkanlığının önüne geldiklerini, tank ve zırhlı araçların yanına gittiklerini, halkın sürekli olarak 'Bu bir darbedir, halka karşı ateş etmeyin.' şeklinde bağırdığını ancak helikopterden ve Genelkurmay Karargahından vatandaşın üzerine ateş edildiğini belirtti.
Oğullarıyla zırhlı araçların üzerine çıktıklarını, aracın hareket etmesiyle yere düştüklerini, şehit olan oğlu Mesut Yağan'ın tekrar ön taraftan, kendilerinin de yan taraflardan aracın üzerine çıktıklarını ifade eden Metin Yağan, 'Şoförü biz yukarı kaldırdık ama çıkaramadık, üzüntülüydü. 'Teslim ol, bu bir darbedir' diye şoförü uyardık. Zırlı aracın kapağı açıktı. Bir el çıktı, önden başlayarak soldan sağa doğru tarandık, gözümüzün önünde oğlum vuruldu, birkaç kişi de yaralandı. Oğlumu aldım bir araca bindirdik, diğer oğlum ve gelinim vurulan oğlumu hastaneye götürdü.' dedi.
Metin Yağan, oğlunun vurulmasının ardından zırhlı aracın önüne dayanarak, sesi kısılana kadar 'Oğlumu vurdunuz.' diye bağırdığını, açık kapaktan şoförü yumrukladığını anlatarak, sanıkların hepsinin Genelkurmay Başkanlığı önündeyken darbe teşebbüsünden haberdar olduğunu, halkın sürekli olarak iyi niyetle uyarılarda bulunduğunu, sadece kaldırım taşlarını tank paletlerinin arasına atarak, bu araçları engellemeye çalıştıklarını kaydetti.
Şehit Mesut Yağan'ın babası Metin Yağan, şunları anlattı:
'Genelkurmay Başkanlığının önü bir mahşer günüydü, içeriden ateş ediliyordu. Saat 02.30'da Meclis'e bomba atıldı, ondan sonra ben hastaneye gittim, oğluma müjde vermeye 'Tamam oğlum vatanı kurtardık' diyecektim. Hastaneye gittiğimde öldüğünü öğrendim. Sanıkların 8-10'unun dışında hepsi yalan konuşuyor. Oğlumu vuran kişiyi görmedim ama sanık askerlerin ifadelerinden oğlumu vuran kişinin üsteğmen Abdurrahman Koçoğlu olduğunu anladım. O esnada ortalık sessizdi, bize ya da başka bir yere dışarıdan, helikopterden ateş edilmiyordu.'
18.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi, Mamak 28. Mekanize Tugayı'ndan çıkan zırhlı araçlarla FETÖ'nün darbe girişimine katıldıkları ve Mesut Yağan isimli vatandaşın şehit edilmesi eylemine karıştıkları iddiasıyla yargılanan tutuklu 36 sanıktan 23 er, iki uzman çavuş ve bir astsubayın tahliyesine karar verdi. Davada tutuklu er kalmadı.
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesinde, 15 Mayıs Pazartesi günü yargılanmaya başlayan sanıklar, 4 gün boyunca savunma yaptı.
Duruşmada Cumhuriyet savcısı, tutuklu yargılanan sanık erler Ahmet Gök, Alaattin Karakoca, Berkan Akköse, Cihan Rim, Davut Yasin Ameleoğlu, Hüseyin İmre, İbrahim Darıcı, Mehmet Baran, Mehmet Taşdelen, Mehmet Tat, Muhammed Ali Özbek, Mustafa Kaya, Mustafa Savkat, Nihat Aydın, Oğuzhan Işık, Sefa Çobanoğlu, Serdar Uludağ, Şükrü Sevinç ve Yılmaz Can Ordubakandan'ın tahliyelerini talep etti.
Savcı diğer sanıklar Emrah Ersever, Fatih Yıldırım, Mahsun Sakat, Muhammed Mete, Abdurrahman Koçoğlu, Oğuz Coşkun, İlyas Atak, Murat Demir, Fazlı Uğurlu, Sedat Akdeniz, Haşim Aktaş, Uğur Pekmezci, Fatih Efe, Ahmet Çelikel, Dursun Koca, Celal Taşkın ve Abdullah İnal'ın ise tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini istedi.
Sanık savunmalarının ve avukatlarının taleplerinin alınmasının ardından Mahkeme Başkanı Melih Uçar, duruşmaya ara verdi.
Hakim Uçar, verilen kısa aranın ardından, ara kararı açıkladı. Buna göre mahkeme heyeti, tutuklu erler Ahmet Gök, Alaattin Karakoca, Berkan Akköse, Cihan Rim, Davut Yasin Ameleoğlu, Emrah Ersever, Fatih Yıldırım, Hüseyin İmre, İbrahim Darıcı, Mahsun Sakat, Mehmet Baran, Mehmet Taşdelen, Mehmet Tat, Muhammed Mete, Muhammed Ali Özbek, Mustafa Kaya, Mustafa Savkat, Nihat Aydın, Oğuzhan Işık, Sefa Çobanoğlu, Serdar Uludağ, Şükrü Sevinç, Yılmaz Can Ordubakandan ile uzman çavuşlar Abdullah İnal, Celal Taşkın ve astsubay Uğur Pekmezci'nin tahliyelerini karar verdi.
Tahliyesine karar verilen sanıklar için yurt dışına çıkış yasağı koyan mahkeme heyeti, sanıklar eski binbaşılar Fatih Efe, Ahmet Çelikel, Dursun Koca, eski üsteğmen Abdurrahman Koçoğlu ve uzman çavuşlar Sedat Akdeniz, Fazlı Uğurlu, Haşim Aktaş, İlyas Atak, Murat Demir ve Oğuz Coşkun'un tutukluluk hallerinin devamına hükmederek, duruşmayı erteledi.
Açıklanan tahliye kararına göre davada tutuklu er kalmadı.
KOMUTANLIKTAKİ DARBECİLERE AÇILMIŞ İKİ DAVA DAHA GÖRÜLÜYOR
Öte yandan 6 Nisan'da açılmış olan bu 38 sanıklı ilk davadan başka aynı komutanlıktaki darbecilere karşı iki dava daha açılmıştı. 19 Nisan'da açılmış olan davada 268 sanık, 28 Nisan'da açılmış olan davada ise 64 sanık yargılanıyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-06 Nisan (2017) 'Ankara Mamak 28. Mekanize Tugayı Darbe Yap. 38 sanık' davası
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-19 Nisan (2017) 'Ankara Mamak 28. Mekanize Tugayı Darbe Yap. 268 sanık' davası
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-28 Nisan (2017) 'Ankara Mamak 28. Mekanize Tugayı Darbe Yap. 64 sanık' davası
(19 Mayıs 2017, 15:24)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: