Bolu'da, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi sonrasında Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Abant İzzet Baysal Üniversitesi'ndeki FETÖ/PDY yapılanmasına yönelik hazırladığı iddianamenin tamamlanmasıyla 31'i tutuklu, 10'u firari 77 akademisyenin yargılanmasına başlandı.
13.05.2017 16:20 Bolu'da, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi sonrasında Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Abant İzzet Baysal Üniversitesi'ndeki FETÖ/PDY yapılanmasına yönelik hazırladığı iddianamenin tamamlanmasıyla 31'i tutuklu, 10'u firari 77 akademisyenin yargılanmasına başlandı.
08.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Bolu Adliyesi'nde bulunan mahkeme salonlarının yetersiz olması nedeniyle akademisyenlerin yargılanması Karaçayır Mahallesi'nde bulunan Bolu Belediyesi Nikah Salonu'nda görülüyor. FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında tutuklu bulunan sanıklar geniş güvenlik önlemi altında davaların görüleceği nikah salonuna getirilerek yargılanmalarına başlandı.
Duruşmada 31 tutuklu sanık ile eski rektör Prof. Dr. Hayri Coşkun'un da aralarında bulunduğu 36 tutuksuz sanık hazır bulundu. Firari 10 sanık ise gelmedi. 'Silahlı terör örgütüne üye olmak' ve 'Örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek' suçlarından 5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep edilen sanıklar, kimlik tespiti yapılması ardından alfabetik isim sırasına göre savunma yapmaya başladı.
Duruşmada, sanıkların kimlik tespitinin yapılmasının ardından iddianamenin özeti okundu.
Mahkeme heyeti duruşmanın daha sağlıklı yapılabilmesi adına sanıkları alfabetik sırayla 10'ar 10'ar dinleme kararı aldı.
Sanıkların Bank Asya hesaplarıyla ilgili açıklamada bulunan mahkeme heyeti, 10'dan fazla sanığın 5 Eylül 2014 tarihinde başka bankalardaki hesaplarında bulunan paralarını veya bankalardan çektikleri kredileri Bank Asya'ya naklettiği bilgisini açıkladı.
Paralarını Bank Asya'ya yatıran sanıklar araba veya ev almak için kredi çekerek faizsiz olduğu gerekçesiyle yatırımlarını bu bankada beklettiklerini ileri sürdü.
Sabahki bölümde tutuklu sanık Abdulkadir K. ile tutuksuz sanık Alim E., savunma yaptı. Abdulkadir K., 'Eşim de ben de çalışıyoruz. Okul tam gün ve etütleri de olduğu için çocuğumuzu o okula verdik. 2014 yılının Eylül ayında Bank Asya'dan 50 bin TL kredi çektim. Bank Asya'ya para yatırdığımı da kabul ediyorum. Bu parayı ev alma niyetiyle çekmiştim fakat sonrasında ev alma planımızda değişiklik oldu. Para sonradan bu değişiklik nedeniyle hesapta kaldı. Sonrasında parayı çekip araba aldım. Örgütün liderinin çağrılarına karşı yapılmış bir hareket değildi' dedi.
Ali E. ise Bank Asya'dan 40 bin TL kredi çektiğini söyleyerek, 'Daha sonrasında örgüt ile hükümet arasında ayrışmalar yaşandığını gördüm. Kredinin ilk taksidini ödedikten sonra sıkıntı yaşamamak için aynı miktarda başka bir bankadan kredi çekerek borcumu kapattım. 2004 yılından bu yana Bank Asya'yı kullanıyorum. 2013 yılında da aynı bankadan çocuklarıma bireysel emeklilik yaptırdım. O dönemde bu tür olaylar çıkınca bireysel emekliliği iptal ettirmek istedim fakat devletin verdiği yüzde 25'lik desteğin kesileceği söylendi. Bu nedenle ödemelerin bitmesine 3-4 ay kadar zaman kalmıştı bu süreyi bekledim' diye konuştu.
İki sanığın savunma yapması ardından duruşmaya ara verildi.
Duruşmanın ilk gününde dinlenilen tutuklu sanıklardan Aytekin Alçelik, üzerine atılı suçlamaları reddetti.
Bir bankadan 2014 yılı içinde çektiği 30 bin ve 50 bin liralık kredileri Bank Asya'ya yatırmakla suçlandığını anımsatan Alçelik, bu paraları sadece araç almak için çektiğini ve hesabı olan söz konusu bankaya yatırdığını söyledi.
Örgütün şifreli haberleşme programı 'ByLock' kullanıcısı olduğu yönündeki bilgiye ikinci gözaltı sürecinde öğrendiğini dile getiren Alçelik, 'ByLock kullanıcılarının tutuklandığını bildiğim için polis ve savcılık ifadelerimde bu uygulamayı telefonuma Mehmet Yazıcı'nın bilimsel konularda mesajlaşmak için yüklediğini söyledim ama bunu şimdi kabul etmiyorum. Ben ByLock kullanmadım.' ifadelerini kullandı.
Abdülkadir Küçükbayrak da kendisinin FETÖ ile hiçbir bağının olmadığını ileri sürdü.
Çocuklarının örgütün okullarından birisi olan Fatih Koleji gitmesi ve Bank Asya'daki hesap hareketleri nedeniyle yargılandığını anlatan Küçükbayrak, 'Eşim de çalıştığı için çocuğumuzu tam zamanlı eğitim veren ve işimizin yolu üzerinde bulunan bu okula verdik. Onun dışında bir bağımız yok. Bank Asya'daki para aktarma durumum ise o dönemde bir araba almak istemiştik. Bir bankadan çektiğim krediyi eşimin de hesabı olan bu bankaya aktardım. Bankaya yaklaşık 88 bin lira yatırdık. İlerleyen dönemde de zaten bu parayı çektik.' diye konuştu.
Mahkeme heyetinin, evinde ve üzerinde FETÖ lideri Fetullah Gülen'in ismi bulunan müzik CD'si hakkındaki sorusuna karşılık Küçükbayrak, bu CD'yi kentteki bir alışveriş merkezinde müziğin kulağına hoş gelmesi nedeniyle aldığını ifade ederek, 'CD'de Fetullah Gülen'in şiirleri Avrupalı sanatçılar tarafından İngilizce olarak seslendirilmiş. Bunu sonradan fark ettim. Müzik kulağa hoş geldiği için almıştım.' cevabını verdi.
Küçükbayrak, mahkeme heyeti tarafından CD üzerinde bulunan Fetullah Gülen isminin karalanmış olduğunun hatırlatılması üzerine, 'Gülen isminin toplumda iyi şekilde anılmaması üzerine ismini karalamıştım. CD'yi atmak üzere yanıma almıştım ama sonradan atmayı unutmuşum. Çantalarımdan birinde kalmış. Polis ekipleri CD'yi bulduğunda atmayı unuttuğumu anladım.' diye konuştu.
'Araç almak için başka bankadan kredi çekip Bank Asya'ya yatırdım'
Adem Deniz Kurt ise duruşma salonunda avukatı olmadığı için ifade vermeyeceğini belirtti.
Arif Duran da örgütle ilgisinin olmadığını ileri sürerek, tıp fakültesinde kendisiyle iyi ilişkileri bulunmayan bazı yöneticilerin karalamak için üzerine iftira attığını savundu.
Duran, araç almak için başka bir bankadan kredi çekerek eşinin Bank Asya hesabına yatırdığını anlatarak, daha sonra bu parayı kayınbiraderinin düğünü için kayınpederine gönderdiğini söyledi.
Mahkeme heyetinin, FETÖ'nün Bolu'daki 'tanınmış isimleri'nden Adnan Daylan ve örgütün şirketi olan Polat AŞ. ile neden sürekli telefon görüşmesi yaptığının sorulması üzerine Duran, 'Çocuğum örgütün okulu olan Fatih Kolejine gidiyordu. Okul Polat AŞ. adına kayıtlıydı. Bu nedenle telefon görüşmesi yaptım. Adnan Daylan'ın çocuğuyla benim çocuğum aynı sınıftaydı onunla da bu nedenle görüştüğümü tahmin ediyorum.' ifadelerini kullandı.
Tutuksuz yargılanan A.E. hakkındaki iddiaları reddetti.
Duruşmaya, 10 sanığın dinlenilmesinin ardından yarın sabah devam edilmek üzere ara verildi.
09.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) Abant İzzet Baysal Üniversitesindeki (AİBÜ) yapılanmasına yönelik haklarında dava açılan 10'u firari, 30'u tutuklu 77 akademisyenin yargılanmasına devam edildi.
Bolu Adliyesindeki mahkeme salonlarının yeterli olmaması nedeniyle Bolu Belediyesi Nikah Salonunda devam eden duruşmaya geniş güvenlik önlemleri altında getirilen tutuklu 30 akademisyen, daha sonra kendileri için ayrılan bölüme geçti.
Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmaya, aralarında eski rektör Prof. Dr. Hayri Coşkun'un da bulunduğu 37 tutuksuz sanık da katıldı.
Duruşmanın ikinci gününde dinlenen tutuklu sanıklardan Elçin Hakan Terzi, üzerine atılı suçlamaları reddetti.
Mahkeme başkanının, İstanbul'da bulunan ve FETÖ ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle kapatılan bir iş adamları derneğinin kurucusu ve yöneticisi olan kişiye çeşitli tarihlerde 300 bin lira gönderme sebebini sormasına üzerine Terzi, 'Söz konusu kişi benim okul arkadaşımdı. Ara sıra benden borç ister. Ben de elimde varsa gönderirim yoksa da duruma göre bankadan kredi çekerek gönderirim. Bu gönderdiğim paraların hepsini borç olarak gönderdim. Toplamı 300 bin lirayı bulmuş olabilir. O da bana elinde olduğu sürece borcunu ödedi.' dedi.
Mahkeme heyeti, Terzi'nin evinde yapılan aramada ele geçirilen bir günlük sayfasında yazan ve kendisinin üniversite öğrenimi dönemine ait olduğu belirtilen FETÖ'nün Kazakistan'da açtığı okulun açılışıyla ilgili yazıda övdüğü 'Ali Bayram Hoca' ve 'Mesut Turan ağabey'in kimler olduğunu sordu.
Terzi, yazdıklarının o dönemki düşüncelerine ait olduğunu belirterek söz konusu kişileri hatırlamadığını öne sürdü.
MİT tırlarının durdurulması davası firari sanığının eşi de dinlendi
Eşi hakkında MİT tırları soruşturması kapsamında dava açılan firari Mehmet Emin Özyalvaçlı'nın eşi Gülzade Özyalvaçlı da sanık olarak dinlendi.
Tutuksuz yargılanan Özyalvaçlı, kendisinin FETÖ ile ilgisinin bulunmadığını savunarak, eşi yüzünden suçlu duruma düştüğünü dile getirdi.
Eşinden 30 Mayıs 2016 tarihinden beri haber alamadığını kaydeden Özyalvaçlı, 'O akşam ders çalışmak için üniversitede bulunan odasına gideceğini söyledi. Ertesi sabah polislerin kapıma dayanmasıyla uyandım. Polisler eşimin MİT tırları davası ile ilgili bazı kişilerle yaptığı telefon görüşmelerinin dinlemeye takıldığını belirtti. O günden beri eşimden haber alamıyorum.' şeklinde konuştu.
Özyalvaçlı, kendi adına kayıtlı olan telefon hattı üzerinden 'ByLock' uygulamasının tespit edildiği yönündeki iddialara da şu şekilde cevap verdi:
'Eşimle birlikte 2005'de kamu hattı aldık. Birinin sonu 69, diğerininki ise 68 ile bitiyordu. Benim adıma aldığımız telefon hattı yanlışlıkla eşimin telefonuna takılmış. Onunki ise benim telefonuma. O zamanlar bunun yanlışlıkla olduğunu sanmıştım. Ama şimdi düşündüğümde eşimin bunu planlamış olabileceğini düşünüyorum. Ben 'ByLock' kullanmadım, yüklemedim. Bununla ilgili raporda uygulamanın kurulu olduğu telefon ile benim telefonumun IMEI numaraları da uyuşmuyor.'
Bank Asya'ya yatırılan yüklü miktardaki para meblağları hakkında da savunma yapan Özyalvaçlı,'Babam ev almak istemişti. O dönemde görüştüğü şirket Bank Asya'dan hesap açtırmasını istemiş. O da bizden destek istedi. Biz de bu bankada hesap açtırarak oradan para göndermeyi düşündük. O dönemde belli miktarda paralar yatırdım. Ama internet bankacılığı ile eşim ilgileniyordu. O dönemde başka bankalarda yüklü miktarda paralar çekerek bu hesaba aktardığını sonradan öğrendim. Ben o hesapta hiçbir işlem yapmadım.' diye konuştu.
Özyalvaçlı, eşinin kendisi ile ilgili tüm internet ve cep telefonu şifrelerini bildiğini ancak kendisinin onun hiçbir şifresini bilmediğini de sözlerine ekleyerek, 'Bu konu hakkında zaman zaman tartışmalarımız oldu. Bana hiçbir şifresini söylemezdi. Onun FETÖ ile ilgisi olup olamadığını da bilemiyorum. Çok hareketli bir insandı. Çoğu zaman eve bile gelmezdi.' dedi.
Duruşma, diğer sanıklarında dinlenmesiyle yarın devam edilmek üzere ara verildi.
10.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Bolu'da, FETÖ/PDY'nin üniversite yapılanmasına ilişkin davada tutuklu yargılanan Doç. Dr. Arif Duran'ın, FETÖ'den tutuklu 3 kişinin de aralarında bulunduğu kişilerle katıldığı gezi ve yemeklerde çekilen fotoğrafları, delil olarak dosyaya girdi. Sanık Doç.Dr. Duran, fotoğraflarda numaralandırılarak, 'Kimlik bilgileri tespit edilememiştir' notu düşülenlerden tanıdıkları olup olmadığını soran hakime, '12' numarası verilen kişinin AK Parti Bolu İl Başkanı Nurettin Doğanay'ın ağabeyi Yusuf Doğanay olduğunu, diğerlerini tanımadığını ileri sürdü.
FETÖ/PDY'nin üniversite yapılanmasına ilişkin, aralarında geçen 28 Nisan'da görevinden istifa eden Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) eski Rektörü Prof. Dr. Hayri Coşkun ile ikisi de firari olan eski Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kenan Gümüştekin ve Fethullah Gülen'in doktoru kardiyolog Prof. Dr. Mehmet Yazıcı'nın bulunduğu 31'i tutuklu, 10'u firari, 77 sanıklı davanın ilk duruşmasının görülmesine devam edildi. 'Silahlı terör örgütüne üye olmak' ve 'Örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek' suçlarından yargılanan sanıklar, Bolu Ağır Ceza Mahkemesi salonu yetersiz olduğu için Belediye Nikah Salonu'nda yapılan duruşmada, alfabetik sıraya göre ifade veriyor.
AK PARTİ İL BAŞKANI'NIN AĞABEYİNİN YER ALDIĞI FOTOLAR DELİL
Tutkuklu sanıklardan Doç. Dr. Arif Duran'ın, FETÖ'den tutuklu 3 kişinin de aralarında bulunduğu 15 kişilik grup ile çeşitli gezilerde ve bir ev ortamında yer sofrasında yemek yerken çekilen fotoğrafları delil olarak dava dosyasına girdiği ortaya çıktı. Mahkeme Başkanı, geçen yıl 11 Eylül'de Memursen TOKİ C-1 Blok'ta bodrum katında bina sakinlerinin ortak kullandığı depoda bulunan 5 ayrı çuval içindeki materyaller arasında yer alan CD'den çıkan fotoğrafları sanık Duran'a gösterdi. Hakim, polisin fotoğraflarda numaralandırarak, 'Açık kimlik bilgileri tespit edilememiştir' notu düştüğü kişileri tanıyıp tanımadığını sordu.
Hakimin verdiği fotoğrafa bakan sanık Duran, yanında bulunan ve '12' olarak numaralandırılan kişinin Ak Parti İl Başkanı Nurettin Doğanay'ın ağabeyi Yusuf Doğanay olduğunu söyledi. Duran, fotoğraflarda kimliği tespit edilen 4 kişi arasında bulunan FETÖ'den tutuklu H.U. ile de aynı koğuşta olduklarını belirtti. Duran, fotoğraflardaki diğer kişileri tanımadığını ileri sürdü.
2007 yılında çekildiği belirtilen fotoğraflar üzerinde polisin yaptığı çalışmada Doç.Dr. Arif Duran ile birlikte H.U., M.K. ve Ö.G.'nin kimliği tespit edilip FETÖ'den işlem yapılırken, Yusuf Doğanay ile birlikte diğer kişiler için 'Açık kimlik bilgileri tespit edilememiştir' notu düşüldüğü görüldü.
Sanık Doç.Dr. Arif Duran savunmasının devamında acil müdahale konusunda Türkiye'de sayılı isimlerden olduğunu söyleyerek şöyle konuştu:
'Hiçbir terör örgütü ile bağlantım yoktur. Hakkımda ki suçlamalara dayanak olan ifadelerin soyut olduğunu, somut delillere dayalı olmadığını görüyorum. Hakkımda ifade veren kişilerle geçmişten husumetlerimiz var. Üniversitede 150 kadar öğretim görevlisi var. 146'sı benim hakkımda olumlu konuşur. Olumsuz konuşan 4 kişi de yöneticidir. Ayrıca ülkenin Cumhurbaşkanının bahse konu bankada geçmiş dönemlerde hesabı vardı. İddianamede yer alan banka hesabını oğlumla eşim hac başvurusu yaptığı için açtım. Buradan oğluma para gönderdim. Eşimin babasından borç para alarak araba aldım. Bu arabayı daha üst model arabayla değiştirmek istedim. Aradaki farkı ödeyebilmek için başka bankadan kredi çektim. Ancak banka nakit olmadığını, başka bir bankaya EFT yapabileceklerini söyledi. Ben de Bank Asya'da açtığım hesaba yaptırdım EFT'yi. Ancak bu aşamada arabasını alacağım kişinin dolandırıcı olduğunu öğrenince araba almaktan vazgeçtim. Bankada yaptığım bu işlemleri herhangi bir örgütün talimatı ile yapmadım. Cezaevinde astım krizi ve kalp krizi riski ile karşı karşıya kaldım. Psikolog desteği aldım. 24 kilo verdim. Suçlamayı kabul etmiyorum, beraatimi istiyorum.'
11.05.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Bolu Adliyesindeki mahkeme salonlarının yeterli olmaması nedeniyle Bolu Belediyesi Nikah Salonunda devam eden duruşmaya geniş güvenlik önlemleri altında getirilen tutuklu 30 akademisyen, daha sonra kendileri için ayrılan bölüme geçti.
Bolu Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmaya, aralarında eski rektör Prof. Dr. Hayri Coşkun'un da bulunduğu bazı tutuksuz sanıklar da katıldı.
Duruşmada ifade veren tutuklu sanıklardan eski AİBÜ Öğrenci Konseyi Başkanı İlyas Taşkıran, ailesinin ekonomik durumu iyi olmadığı için Bolu'ya geldiğinde örgütün evlerinde kalmaya başladığını söyleyerek, onun öncesinde örgütle hiçbir ilişkisinin olmadığını öne sürdü.
Taşkıran eğitiminin ikinci yılında öğrenci konseyi seçimlerinin yapıldığını belirterek, 'Benim aday olmamı istediler. Ben de kabul ettim. Örgütün üniversite sorumlusu Faruk diye birisi vardı. Bu konularda onunla görüştüm. 2011 yılındaki seçimlerde örgütün desteğiyle öğrenci konseyi başkanı seçildim. Beni neden seçtiklerini bilmiyorum. O dönemde örgüt içinde hiçbir görevim olmadı. Sadece 2-3 tane öğrenciye ayda bir ders anlatıyordum. 2012 yılında Faruk'la bir konuda anlaşamadığımız için kavga ettik. Ondan sonra bana soğuk davranmaya başladılar. Ben de ertesi sene onların evlerinde ayrılarak 2 arkadaşımla birlikte kendim ev tuttum. O dönemde başka bir ilişkimiz olmadı.' diye konuştu.
Bir sonraki öğrenci konseyi başkanlığı seçimlerinin yapıldığı 2014 yılında tekrar aday olmak istediğini bu nedenle de üniversitede bulunan öğrenci grupları ile görüşmeye başladığını anlatan Taşkıran, şöyle devam etti:
'İlk olarak ülkücülerle görüştüm onlar bana destek vereceklerini söyledi. Daha sonra Faruk ile görüşmemek için onların iş yerlerinden birisi olan 'Doruk Akademi' diye bir yerde Mutlu diye biri ile görüştüm. Onlar kendi adaylarını belirlemişti ama birkaç görüşmeden sonra beni 2014'teki bir şartla destekleyeceklerini söyledi. Ben şartlarını sorunca AK Parti'ye üye olmama durumunda beni destekleyeceklerini belirttiler. Zaten öğrenci konseyi başkanının bir siyasi parti ile irtibatlı olması yasak olduğu için bu benim de işime geldi. Kabul ettim. Bir önceki dönem seçimlerinde Faruk bana üniversitede 3 bin kişilik bir güçlerinin olduğunu söylemişti. Bu da seçimlerde çok önemli bir rakamdı. O yüzden onlardan destek almak istedim.'
'ByLock kullanarak Faruk, Mutlu ve Halit ile mesajlaştım'
Taşkıran, örgütten destek sözü aldıktan sonra örgütün üniversite sorumlusu olan Faruk'un kendisi ile görüşmek istediğini belirtti.
'Faruk bana iyi işler yaptığımı beni destekleyeceklerini belirtti ve iletişimde olmamız için bir mesajlaşma programı kullanmamız gerektiğini söyledi.' diyen Taşkıran, 'Görüşmemiz esnasında telefonuma bir uygulama yükledi ve buradan haberleşmemizi istedi. Ben o uygulamanın ne olduğunu bilmiyordum. O dönemde akıllı telefonu yeni almıştım. Sadece bir tane mesajlaşma uygulaması kullanıyordum. O zamanlarda her öğrenci grubu kendisini diğerlerinden ayrı tutmak adına farklı mesajlaşma uygulamaları kullanıyordu. Ben de ByLock'un o tür bir şey olduğunu sandım.' ifadesini kullandı.
ByLock uygulaması üzerinden Faruk, Mutlu ve Faruk'un kendisini tanıştırdığı Halit isimli kişiyle mesajlaşmalarda bulunduklarını da aktaran Taşkıran, 'Ben bu programın ByLock olduğunu bilmiyordum. İlerleyen bir dönemde Halit kullandığımız programın patladığını söyleyerek telefonumdan sildi. Daha sonra kendi telefonundan benimkine gönderdiği uygulamayı yeniden kurdu. Ben o uygulamanın ne için kullanıldığını bilmiyordum.' dedi.
Taşkıran, etkin pişmanlık yasasından faydalanmak için örgüt içindeki tanıdığı kişilerin isimlerini ve gerekli bilgileri polise verdiğini ifade ederek, beraatini istedi.
Mahkeme başkanının '2012'de örgütle ilginin kesilmesinin ardından 'şefkat tokadı' yedin mi? Başına olumsuz bir şey geldi mi? Örgüt senden intikam almak istedi mi? ya da sana kötülük yapmayı düşünmedi mi?' sorularına da sanık Taşkıran, başına hiçbir şey gelmediğini belirterek, 'Büyük ihtimalle Faruk, benden dolayı başarısız olduğunu üstlerine söyleyemedi. Bu nedenle benimle ilgili hiçbir şey yapmadılar.' karşılığını verdi.
DAVA
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, firari sanıklar eski rektör yardımcısı Kenan Gümüştekin ve örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in doktoru olduğu iddia edilen Kardiyolog Prof. Dr. Mehmet Yazıcı için 'silahlı terör örgütü yöneticiliği' suçundan 15 yıldan 22.5 yıla kadar, geri kalan firari, tutuklu ve tutuksuz sanıklar için ise 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
İddianameye göre firari sanıklardan Fethullah Gülen'in doktoru AİBÜ Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı eski Başkanı Prof. Dr. Mehmet Yazıcı ile Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kenan Gümüştekin, örgütün üniversite yapılanmasında yönetici konumunda. Yazıcı ve Gümüştekin, kırmızı bültenle aranıyor.
Tutuklu sanıklar arasında bulunan Bolu Tabip Odası eski Başkanı Doç. Dr. Fatih Demircioğlu da söz konusu yapılanma içinde önemli isimler arasında yer alıyor.
Tutuksuz sanıklar arasında bulunan ve geçen 28 Nisan'da AİBÜ rektörlüğü görevinden istifa eden Prof. Dr. Hayri Coşkun ise 'Kadrolaşmada ortam yaratmak, rektörlük seçimlerinde destek almak için bir takım kişilere aktif görevler vermek, paralel yapıya sahip olan kişilerin desteğini alarak seçimleri kazanması sonrası tıp fakültesi ve diş hekimliği fakültesinde insiyatifi onlara vermek, bilimsel araştırma projelerinde paralel yapıya mensup öğretim üyelerine kolaylık göstermek' ile suçlanıyor.
Paralel yapı-27 Mart (2017) 'Bolu Akademisyen Yapılanması 77 sanık' davası
(13 Mayıs 2017, 16:20)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: